peygamber efendimizin istihare ile ilgili hadisleri / İSTİHÂRE - TDV İslâm Ansiklopedisi

Peygamber Efendimizin Istihare Ile Ilgili Hadisleri

peygamber efendimizin istihare ile ilgili hadisleri

İdris TÜZÜN

İstişare yazıları (1)

“Onların işleri kendi aralarında istişareyledir.” (Şura, 38)

Peygamberimiz (sav) Uhud savaşı öncesinde sahabeleriyle istişare yaptı. O, Medine’de kalıp savunma savaşı yapılmasına, sahabelerin ekseriyeti ise, düşmana karşı çıkıp savaşmaya taraftar idiler. Peygamberimiz onların görüşünü kabul etti ve savaşa çıkıldı. Savaşta mağlubiyet yaşandı, hatta peygamberimizi savaş yerinde bırakıp kaçanlar oldu. Peygamberimiz, savaş sonrasında istişarede “Düşmana karşı çıkalım” görüşünü savunan ve kendisini savaş meydanında bırakıp kaçan sahabelerine sitem yollu hiçbir söz söylemedi. Bu olaydan sonra istişare yapmayı bırakıp kendi görüşüne göre hareket etmesi en doğru hareket olarak değerlendirilebilirdi. Hâlbuki savaş sonrası gelen bir ayet yine de istişare yapılmasını emrediyordu. Bu ayet üzerinde durulup düşünülmesi gereken mühim bir ayettir. Ayette şöyle buyrulur:

“Allah’ın bir rahmeti olarak sen onlara yumuşak davrandın. Eğer katı kalpli ve kırıcı olsaydın etrafından dağılır giderlerdi. Sen onları affet, onlar için istiğfar et ve iş konusunda onlarla istişare yap! (İstişare sonunda) bir işe azmettiğinde Allah’a tevekkül et! Muhakkak ki Allah tevekkül edenleri sever.”  (Al-i İmran, ).

İbn Abbas (r.a), şöyle demiştir: “İş konusunda onlarla istişare yap!” ayeti indiği zaman Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: "Biliniz ki, Allah ve Resulü müşavereden müstağnidirler. Fakat Allah, bunu benim ümmetime bir rahmet kıldı. Onlardan her kim istişare ederse doğru yoldan mahrum kalmaz. Her kim de terk ederse hatadan kurtulmaz."[1]

Bu konuda diğer hadisler de şöyledir:

“Kim bir iş yapmak istedi ve müşaverede bulundu ve ona göre hareket etti ise işlerin en doğrusuna hidayet edilmiş demektir”.[2]

“Akıllı kimselerden doğru yolu göstermelerini isteyin ki doğru yolu bulasınız. Onlara muhalefet etmeyin pişman olursunuz”.[3]

“İstihare eden zarar etmez, istişare eden de pişman olmaz.”[4]

Hz. Ali (r.a), şöyle der: Peygamberimize dedim ki “Ya Resulallah! Bir iş olduğunda bize (sizin aracılığınızla) vahiy geliyor. Senden sonra hakkında Kur’ân(dan ayet) inmemiş ve senden de duymadığımız bir iş olduğunda ne yapalım? Resulullah şöyle buyurdu: (Böyle bir iş olduğunda) ümmetimden abid (ibadet ehli) olanları toplayınız ve o işi aranızda meşveret ediniz. Bir kişinin sözüyle hareket etmeyiniz.[5]

Ebu Hureyre (r.a), şöyle demiştir: “İnsanlardan ashabıyla istişare eden kimseler içerisinde Resulullah (asv)’dan daha çok istişare edeni görmedim.”[6]

Abdurrahman b. Ganem de şöyle demiştir: Resulullah (asv), Ebu Bekir ve Ömer’e “Bir istişarede ikiniz ittifak ederseniz ben size muhalefet etmem.” buyurdu.[7]

Hz. Ömer (r.a) de pek çok meselede daima sahabelere müracaat eder, onlarla istişare ederdi. Hatta onun kadınlarla bile istişare ettiği olurdu. Onun şöyle dediği nakledilir: “Tek kişinin aklı ve bakışı tek bir iplik gibidir. İki akıl, iki ayrı görüştür, sicime benzer. Üç akıl ise sapasağlam bir urgana benzer.”[8]

(Tabiinin büyüklerinden) Süfyan-ı Sevri de “Bana ulaştığına göre, istişare aklın yarısıdır.” demiştir.[9]

İstişare Hakkında Üstad Bediüzzaman’ın İfadeleri:

Üstad Bediüzzaman’ın istişarenin ehemmiyetiyle ilgili bazı ifadeleri şöyle:

“Müslümanların toplum hayatındaki saadetlerinin anahtarı, meşveret-i şer'iyedir. “Onların işleri kendi aralarında istişareyledir.” (Şura, 38) âyet-i kerimesi, şûrâyı esas olarak emrediyor.”

Evet, nasıl ki, nev-i beşerdeki telâhuk-u efkâr [fikirlerin birbirine eklenmesi] ünvanı altında asırlar ve zamanların tarih vasıtasıyla birbiriyle meşvereti, beşeriyetin bütün terakkisinin ve fenlerin esası olduğu gibi, en büyük kıt'a olan Asya'nın en geri kalmasının bir sebebi, o şûrâ-yı hakikiyeyi yapmamasıdır.

Asya kıt'asının ve istikbalinin keşşafı ve anahtarı şûrâdır. Yani, nasıl fertler birbiriyle meşveret eder; taifeler, kıt'alar dahi o şûrâyı yapmaları lâzımdır ki üç yüz, belki dört yüz milyon İslâm’ın ayaklarına konulmuş çeşit çeşit istibdatların kayıtlarını, zincirlerini açacak, dağıtacak, meşveret-i şer'iye ile şehamet ve şefkat-i imaniyeden doğan hürriyet-i şer'iyedir.

“Eğer denilse: Neden şûrâya bu kadar ehemmiyet veriyorsun ve beşerin, hususan Asya'nın, hususan İslâmiyet’in hayatı ve terakkisi nasıl o şûrâ ile olabilir?”

Elcevap:Haklı şûrâ, ihlâs ve tesanüdü netice verdiğinden, “üç elif” [yan yana geldiğinde] yüz on bir olduğu gibi, ihlâs ve hakiki bir tesanüdle üç adam, yüz adam kadar millete fayda verebilir. Ve on adamın hakikî ihlâs, tesanüd ve meşveretinin sırrıyla, bin adam kadar iş gördüklerini, pek çok tarihi hadise bize haber veriyor.

Madem beşerin ihtiyaçları hadsiz ve düşmanları nihayetsiz ve kuvveti ve sermayesi pek cüz'îdir. Hususan dinsizlikle canavarlaşmış, tahribatçı, muzır insanların çoğalmasıyla, elbette ve elbette, o hadsiz düşmanlara ve o nihayetsiz ihtiyaçlara karşı, insanın şahsi hayatı imandan gelen nokta-i istinad ve nokta-i istimdad ile dayanır. Toplum hayatı da yine iman hakikatlarından gelen şûrâ ile yaşayabilir, o düşmanları durdurur, o ihtiyaçların teminine yol açar.”[10]

“Evet, velâyetin kerameti olduğu gibi, hâlis niyetin dahi kerameti vardır. Samimiyetin dahi kerameti vardır. Bahusus, Allâh için olan bir uhuvvet dairesindeki kardeşlerin içinde, ciddî, samimî tesanüdün çok kerametleri olabilir. Hattâ şöyle bir cemaatin şahs-ı mânevîsi bir veliyy-i kâmil hükmüne geçebilir, inâyetlere mazhar olur.”[11]

“Eski zamanda değiliz. Eskiden hâkim bir şahs-ı vâhit idi. O hâkimin müftüsü de onun gibi münferit bir şahıs olabilirdi. Onun fikrini tashih ve tâdil ederdi. Şimdi ise zaman, cemaat zamanıdır. Hâkim, cemaatin ruhundan çıkmış, az mütehassis, sağırca, metin bir şahs-ı mânevîdir ki şûrâlar o ruhu temsil eder.”

“Bu zaman, cemaat zamanıdır. Ferdî şahısların dehası, ne kadar harika da olsalar cemaatın şahs-ı mânevîsinden gelen dehaya karşı mağlûp düşerler.”

[1] Celaleddin Suyuti, Ed-Dürrül Mensur, c, 2, s, (İbn Adiy, Beyhaki)

[2] Age, c, 7, s, (Beyhaki’den)

[3] Age, c, 7, s, (Hatibi Bağdadi.)

[4] Age, c, 2, s, (Taberani)

[5] Age, c, 7, s, (Hatibi Bağdadi.)

[6] Age, c, 2, s, (İbn Ebi Hatim)

[7] Müsned-i Ahmed, c, 4, s,

[8] Sealibi, Hükümdarlık Sanatı, İnsan yayınları, s,

[9] Celaleddin Suyuti, Ed-Dürrül Mensur, c, 2, s, (İbn Ebi Şeybe, İbn Cerir, İbn Ebi Hatim)

[10] Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, s, (Hutbe-i Şamiye’den).

[11] Bediüzzaman Said Nursi, Age, s,

İstihare ile İlgili Hadis

İstihare ne demektir? Peygamberimizin istihare ile ilgili hadis-i şerifi ve açıklaması.

İstihare, bir işin hayırlı olup olmayacağı husûsunda teşebbüse geçmeden önce, namaz kılıp duâ ettikten sonra rüyâya yatma anlamına gelmektedir.

İSTİHARE İLE İLGİLİ HADİS-İ ŞERİF

Câbir radıyallahu anh şöyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem tıpkı bir Kur’an sûresini öğretir gibi, bize her iş için istihâre yapmayı öğretirdi. Şöyle buyururdu:

“Herhangi biriniz bir iş yapmak istediğinde, farz namazlardan ayrı olarak iki rekât namaz kılsın, sonra da şöyle desin:

Allahım! Sen her şeyi bildiğin için, hakkımda hayırlı olanı bana da bildirmeni, senin gücün her şeye yettiği için, beni başarılı kılmanı ve hayırlı olanı nasip etmeni, senin o büyük kereminden niyaz ederim. Çünkü senin gücün her şeye yeter, benimki yetmez; sen her şeyi bilirsin, ben bilemem. Şüphesiz sen görülüp bilinmeyenleri de bilirsin.

Allahım! Eğer bu işin benim dinim, dünyam ve âhiretim için hayırlı olduğunu biliyorsan (râvi, sözün burasında Hz. Peygamber’in hangi ifadeyi kullandığında tereddüt etti. Onun şöyle demiş olabileceğini söyledi: “şimdi veya daha sonrası için hayırlı olduğunu biliyorsan”) onu yapmayı nasip et, kolaylık ver ve onu bana mübarek kıl. Şayet bu işin benim dinim, dünyam ve âhiretim için kötü olduğunu biliyorsan (yine râvi, sözün burasında Hz. Peygamber’in hangi ifadeyi kullandığında tereddüt etti. Onun şöyle demiş olabileceğini söyledi: “şimdi veya daha sonrası için kötü olduğunu biliyorsan”) onu benden, beni ondan uzaklaştır. Hayır nerede ise onu bana nasip et, sonra da gönlümü bu sonuca râzı kıl!” der ve isteyeceği şeyi söylerdi. (Buhârî, Teheccüd 28, Daavât 48, Tevhîd Ayrıca bk. Tirmizî, Vitr 18; İbni Mâce, İkâme )

Hadisi Nasıl Anlamalıyız?

İstihâre, yapılması düşünülen bir işin hayırlı olması halinde, onu kolaylaştırması için Allah Teâlâ’dan yardım dilemektir. Bazan bir işi yapmak, bazan da yapmamak hayırlı olur. İnsan o işin iyi mi, yoksa kötü mü olduğunu kestiremediği zaman, Cenâb-ı Hakk’ın yardımını niyaz eder. Onun kendisine yol göstermesini, dini, dünyası ve âhireti için hayırlı olanı bildirmesini, onu yapmayı kolaylaştırmasını ve gönlünü o işe yatırmasını diler. Şayet o işi yapmak dini, dünyası ve âhireti için hayırlı değilse, o işi kendisinden uzaklaştırmasını ve gönlünü o işten soğutmasını Mevlâ’sından ister.

Eskiden beri insanlar, bir işin iyi mi, yoksa kötü mü olacağını bilemedikleri zaman, gelecekten haber verdiğini iddia eden sahtekârlara başvurmuşlar, tâkip edecekleri hareket tarzı hakkında onlardan yardım istemişlerdir. Onlar da insanların bu zaafından yararlanmak ve onları sömürmek için, geleceği asla bilemeyecekleri halde, cinlerin veya hayalî başka güçlerin yardımıyla gaybı, yani ileride olacakları bildiklerini iddia etmişlerdir. Büyücü, kâhin, falcı, medyum gibi isimlerle insanları kandıran, üstelik onların inançlarını sarsan bu çıkarcılara gidilmesini şiddetle yasaklayan dinimiz (bk. hadisler), falcılara ve büyücülere gitmeyi içki içmek, kumar oynamak, hatta puta tapmakla bir tutmuştur. (Mâide sûresi, 90)

İnsanlar, başlarına gelecek olayları bilemeyeceğine göre, yüce dinimiz bu konuda yapılabilecek yegâne işin Allah’ın yardımını ve yol göstericiliğini istemek olduğunu belirtmiş, böylece insanların imanlarını sarsılmaktan, şahsiyetlerini de zedelenmekten korumuştur. İşte bu sebeple Peygamber Efendimiz küçük, büyük, önemli, önemsiz her işi yaparken, onların iyi mi, yoksa kötü mü olduğunu kendisinden başka kimsenin bilemeyeceği yegâne güce, yani Allah Teâlâ’ya istihâre yaparak başvurulmasını tavsiye etmiş, ashâbına da Kur’an’dan bir sûreyi öğretircesine istihâre duasını öğretmiştir.

İnsanın üstesinden gelemediği karışık ve çapraşık işler, tereddüde düştüğü haller, yapacağı iş konusunda kimin sözüne veya görüşüne değer vereceğini bilemediği durumlar karşısında, meseleyi Allah’a havâle etmesi, onun yol göstericiliğine başvurması ve kendisine bir çıkış yolu göstermesini dilemesi gönlünü ferahlatır, içini rahatlatır. İyi, faydalı ve meşrû olduğu bilinen işler için istihâre yapılmaz. İstihâreden beklenen sonucu alabilmek için güçlü ve samimi bir imana sahip olmak gerekir. Allah’a gönülden bağlı kimseler, istihâre edilen işin müsbet olması halinde gönüllerinde bir huzur, sevinç, neşe ve rahatlık duyarlar. Böyle bir hâl duyulmadığı zaman, istihare üç defa -bir rivayete göre yedi defa- tekrar edilebilir. Buna rağmen gönülde iyi duygular uyanmazsa, o işten vazgeçilmesi uygun olur. Allah katında değerli olduğu sanılan insanlara başvurularak, onlardan kendileri için istihâre etmesi istenebilir.

İstihâre, yapılması düşünülen işle ilgili olarak duygu, düşünce ve meyiller henüz niyet ve karar safhasına gelmeden önce yapılmalıdır.

Günün veya gecenin, namaz kılınması mekruh olan üç vakti dışında, abdest alıp iki rek’at namaz kılınacaktır. Bazı İslâm büyükleri, namazın birinci rek’atında, Fâtiha’dan sonra “Kul yâ eyyühe’l-kâfirûn” sûresinin, ikinci rek’atında yine Fâtiha’dan sonra “Kul hüvallâhü ahad” sûresinin okunmasını uygun görmüşlerdir. Bununla beraber herkes istediği sûreyi okuyabilir. Namazdan sonra hadîs-i şerîfte geçen istihâre duası okunur ve hangi iş için dua edildiği belirtilir. İstihâre yapılan işin söylenmeyerek gönülden geçirilmesi de yeterli olabilir.

Hadislerde ve hadisle uğraşan İslâm âlimlerinin sözlerinde, bir işin iyi mi veya kötü mü olacağına dair, rüyada görülecek renklerden söz edilmemiştir. İstihâre edilen işin hayırlı olduğu, gönülde o işin yapılmasına dair doğacak bir meyilden, bir rahatlık ve hafiflikten, o işle ilgili iyi ve güzel duygulardan anlaşılacaktır.

İstihâre hadisi Câbir İbni Abdullah’tan başka Abdullah İbni Mes’ûd, Ebû Eyyûb el-Ensârî, Hz. Ebû Bekir, Ebû Saîd el-Hudrî, Sa’d İbni Ebû Vakkâs, Abdullah İbni Abbas, Abdullah İbni Ömer ve Ebû Hüreyre gibi şöhretli sahâbîler tarafından da rivayet edilmiştir.

Burada hadisin rivayetiyle ilgili bir konuya açıklık getirmek faydalı olacaktır. Hadisimizin râvisi Câbir radıyallahu anh’ın, duanın bir yerinde Hz. Peygamber’in hangi kelimeyi kullandığından şüphe etmesi, onun dikkatsizliğini değil, hadîs-i şerîfi Peygamber Efendimiz’den duyduğu gibi rivayet etme titizliğini gösterir. İşte bu sebeple Resûl-i Ekrem Efendimiz’in önce “dinim, dünyam ve âhiretim için kötü olduğunu biliyorsan” buyurduğunu söylemiş, hemen arkasından, yine aynı anlamda, “şimdi veya daha sonrası için kötü olduğunu biliyorsan” demiş olabileceğini belirtmiştir. Câbir radıyallahu anh’ın bu hadisi Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’den her iki şekilde duymuş olması da mümkündür.

Hadîs-i şerîfteki “Allahım! Eğer bu işin benim dinim, dünyam ve âhiretim için hayırlı olduğunu biliyorsan” kısmının rivayetinde râvinin tereddüt ettiğini, belki de Resûl-i Ekrem’in “şimdi veya daha sonrası için hayırlı olduğunu biliyorsan” dediğini görmüştük. Her iki ifade, ilk bakışta, Allah Teâlâ’nın ilmi hakkında bir şüphe ve tereddüt ifade etmektedir. Hz. Peygamber’in bu konuda bir şüphe ve tereddüt göstermesi elbette düşünülemez. Yanlış anlaşılabilecek bu ifadeleri Aliyyü’l-Kârî “Yâ Rabbî, eğer senin ezelî ilminde bu işin benim hakkımda hayırlı olduğu kesinleşmiş ise”diye açıklamaktadır. Sahîh-i Buhârî şârihi Tîbî de bu ifadenin “Yâ Rabbî, sen bilirsin” demek olduğunu söylemektedir. Bir işin, kulu hakkında iyi mi kötü mü olduğunu Cenâb-ı Hakk’ın bildiği şüphe götürmez.

Hadisten Öğrendiklerimiz

  1. İyi ve hayırlı olduğu bilinmeyen bir iş konusunda Cenâb-ı Hakk’ın yol göstermesini dilemek maksadıyla, Allah rızası için iki rek’at namaz kılınır; sonra da istihâre duası okunur.
  2. Namaz kılınması mekrûh olan üç vakit dışında, her zaman istihâre namazı kılınabilir.
  3. İyi veya kötü, helâl veya haram olduğu bilinen konularda istihâre yapılmaz. İstihâre mübah olan işlerde yapılır.
  4. İyi veya kötü diye nitelediğimiz her işi yapan Allah’tır. Ondan işlerimizi hayırla sonuçlandırmasını niyâz etmeli ve takdir buyurduğu sonuca da razı olmalıyız.
  5. Peygamber Efendimiz ümmetini çok sever, işlerinin iyi bir şekilde sonuçlanmasını gönülden ister, onlara hem dinleri hem de dünyaları için faydalı olacak şeyleri öğretirdi.

Kaynak: Riyazüs Salihin, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

İstihare Ne Demektir?

İstihare Duası

PAYLAŞ:                

Muhterem Müslümanlar!
Müslüman işlerini istişare ile yapar. O hâlde öncelikle istişarenin ne olduğunu öğrenmeliyiz. İstişare, bir kişi veya heyetin fikrine müracaat etme; görüşünü alma ve danışma demektir. Kur’ân-ı Kerîm’de ve Peygamberimiz (s.a.v.)’in sünnetinde istişareye önem verilmesi istenmektedir.

Hutbemizin başında okumuş olduğumuz âyet-i kerîmede Müslümanların özelliklerinden bahisle Rabbimiz (c.c.) müminleri işlerini istişare ile yapanlar diye vasıflandırmış ve şöyle buyurmuştur: “Onlar Rableri’nin davetini kabul ederler ve namazı dosdoğru kılarlar. Onların işleri de kendi aralarında bir istişare iledir. Onlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcarlar.”[1] Bir diğer âyet-i kerîmede ise istişare edilmesinin önemi Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e verilen müşavere emri içinde anlatılmıştır: “Sen (o zaman), sırf Allah&#;ın rahmetiyle onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık onları sen bağışla, onlar için Allah’tan mağfiret dile. (Yapacağın) işlerde onlara da danış, bir kere de azmettin mi, artık Allah’a dayan. Muhakkak ki Allah kendine dayanıp güvenenleri sever.”[2]

Değerli Kardeşlerim!
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ise istişarenin önemi ve neticesi hakkında: “İstihare eden aldanmaz, istişare eden pişman olmaz, iktisat eden (tutumlu harcayan) yoksul olmaz.”[3] buyurmuştur. İstişare konusuna Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in verdiği önemi göstermesi açısından sahabe-i kiramın şu tespitleri de önemlidir. Ebû Hureyre (r.a.) diyor ki: “Arkadaşları ile istişarede Hz. Peygamber kadar ileri giden bir başkasını görmedim.”[4] Ayrıca Peygamber Efendimiz (s.a.v.) istişarenin kiminle yapılmasının uygun olacağı konusunda da uyarılarda bulunmuş ve bir hadîs-i şerifinde şöyle buyurmuştur: “Müsteşar, (kendisiyle istişare edilen kişi) güvenilir bir kimse olmalıdır.”[5] Dolayısıyla istişare edilecek kişiler, ilmî ve dinî konularda bilgili, sözüne sadık ve takva sahibi kimselerden olmalıdır.

Aziz Kardeşlerim!
Kur’an ve sünnet uygulamasında görüldüğü üzere, istişare etme ahlak ve âdeti her Müslüman’da olması gereken hasletlerdendir. Akıllı insan istişare eden, başkalarının düşüncelerine saygılı olan ve onlardan yararlanan insandır. Bir insan sadece kendi fikirleriyle yetinir; hatta onları zorla diğer insanlara kabul ettirmeye çalışırsa, birçok fırsatı kaçırmış olacağı gibi, çevrelerinden de nefret görürler. Bir işe başlamadan evvel, o işin neticesi güzelce düşünülmez, bilgi ve tecrübe sahibi olanlarla görüşülmezse, hayal kırıklığı ve pişmanlıklardan kurtulmak mümkün olmayabilir. Önü sonu düşünülmeden içine girilmiş birçok iş vardır ki, iki adım ileri götürülemediği gibi, o işe teşebbüs edenlerin toplum içinde itibar kaybetmelerine de sebep olur.

Bundan dolayıdır ki, Müslümanlar olarak “Bilsen de bilene danış!” sözünden hareketle alacağımız kararlarda istişaresine güvendiğimiz kardeşlerimizle görüşerek meşverette bulunalım. Çünkü Allah resulünün bildirmesine göre: “İstişare eden pişman olmamıştır.”

[1] Şûra suresi,
[2] Âl-i İmrân suresi,
[3] Taberânî, el-Mu’cemu’l Evsat, 14/, H. No: ; Keşfu’l-Hafâ, 2/
[4] Tirmizî, Sünen, Cihad 34
[5] İbn Mâce, Sünen, Kitabu’l Edeb, H. No:

Hutbe-İstişare ve Önemi

Hutbe-Arapça

Hutbe-Arapça

[supsystic-social-sharing id="1"]

Sual: İstişarenin dindeki yeri nedir?
CEVAP
Bir iş yaparken ehline sormaya "meşveret" veya "istişare" denir. İstişare sünnettir. Kur'an-ı kerimde mealen, (Yapacağın işi önce meşveret et!) buyuruluyor. (Al-i İmran )

İyi kimseler övülürken de (İstişare ederek iş yaparlar) buyuruluyor. (Şura 38)

Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(İstişare, pişmanlığa karşı kaledir.) [İ. Maverdi]

(İstihare eden, mahrum kalmaz, istişare eden pişman olmaz.) [Taberani]

(İnsanı pişman eden, kendi görüşündeki ısrardır.) [İ. Maverdi]

(Kendi düşüncenize göre hareket etmeyin!) [Taberani]

(Yapacağı işi ehli ile istişare edene, o işin en güzeli nasip olur.) [Taberani]

Hazret-i Âdem, “İşlerinizi istişare ile yapın. Eğer ben, yasak meyve konusunda meleklerle istişare etseydim, musibete maruz kalmazdım”buyuruyor. İstişare edilecek kimsede şu vasıflar bulunmalıdır:
1- Akıllı olmalı! Akıllı ile istişare galibiyet, ahmakla istişare mağlubiyet denilmiştir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Akıllıya danışıp onu dinleyen, doğruyu bulur, dinlemeyen pişman olur.) [İ. Maverdi]

2- Tecrübeli, işinin ehli olmalı! Çünkü, her şey akla, akıl da tecrübeye muhtaçtır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Tedbirli kimse, işinin ehli olana danışıp, ona göre hareket eder.) [Ebu Davud]

Hazret-i Lokman Hakim de buyurdu ki:
(Yapacağın işi, daha önce bunu denemiş, tecrübeli kimseye danış! Çünkü o, kendisine pahalıya mal olmuş doğru görüşleri sana bedava verir.) [İ. Maverdi]

3- İlim sahibi ve salih olmalı! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Salih olan âlimlerle istişare edin!) [Taberani]
Hazret-i Ömer, (Allah’tan korkanlarla istişare edin) buyurmuştur.

4- Dost olmalı! Dost olmayan kimseler, yanlış bilgi verebilir.

5- Fikri kuvvetli, sıhhatli olmalı! Düşüncesi dağınık, kaygılı kimselerin görüşü isabetli olmaz.

Danışılacak kimsenin, insanların hâlini, zamanın ve ülkenin şartlarını bilmesi gerekir. Bundan başka, aklı, fikri kuvvetli, ileriyi gören ve hatta sıhhati yerinde olan kimselerle istişare edilir. Böyle vasıflara haiz olmayan kimselerle istişare etmek günah olur. Peygamber efendimiz eshabı ile istişare eder, bazen bir iş için, akıl, takva, hikmet ve tecrübe sahibi on kişiye danışırdı.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İstişare edilen, güvenilen kişidir, kendisine layık gördüğünü başkasına tavsiye eder.) [Taberani]

(Danışana, bilerek yalan söyleyen ona hıyanet etmiş olur.) [İbni Cerir]

(Danışan yardıma kavuşur. İstişare edilen emindir.) [Askeri]

(Danışılan, güvenilir kimsedir. Biliyorsa söyler, bilmiyorsa sükut eder.) [Kudai]

İstişare ile yapılan iş, hatalı görünse de, sormadan yapılandan üstündür.

İstişare sünnettir, danışan dağı aşar,
Danışmayan zavallı, düz yolda bile şaşar.

Bilmemek ayıp değil, sormamak ayıp olur,
Ehline soran kişi, hakiki yolu bulur.

Meşveretin Türkçesi, ehline danışmaktır,
Başlamadan bir işe sebebe yapışmaktır.

İstişare edenler, hiç pişman olmaz elbet
Danışacak bir yerin varsa ne büyük nimet

Şaşkınlık içindesin, sendeki bu çile ne?
Eğer bin bilsen bile, sormalısın bir bilene

İstişare sünnettir
Sual:
Allahü teâlâ yapacağımız işleri danışarak yapmamızı emrediyor. Danışarak iş yapmak farz mıdır? Hangi işi kimlere sormak gerekir?
CEVAP
İstişare, yani danışmak sünnettir. Unutulmuş, sünnetleri meydana çıkarmak çok sevaptır. Danışmak insanı pişman olmaktan koruyan bir kale gibidir.

Danışılacak kimsenin, insanların halini, zamanın ve ülkenin şartlarını bilmesi gerekir. Buna siyaset bilgisi denir.

Bundan başka, aklı, fikri kuvvetli, ileriyi gören ve hatta sıhhati yerinde olan kimselerle istişare edilir. Böyle vasıflara haiz olmayan kimselerle istişare etmek günah olur. Gerek din ve gerek dünya işlerinden bilmeden hüküm verene melekler lanet eder.

Bilinen şeyde istişareye lüzum yoktur. Fakat bildiğimizi zannettiğimiz nice şeyleri bilmediğimiz meydana çıkıyor.

Bir iş, neticesine göre ölçülür. Sonu hayırla mı, yoksa şerle mi biteceğini bilemeyiz. Olmasını şiddetle arzu ettiğimiz bir iş, bizim için çok tehlikeli olabilir. Aksine olmamasını istediğimiz bir iş, bizim için çok hayırlı olabilir.

Yukarıda vasıflarını bildirdiğimiz salih kimselerle istişare edince, verdikleri cevap pek aklımıza yatmasa da o işi yapmamız gerekir. Çünkü ehli ile danışılarak yapılan işin neticesi hayırlı olur. Onun için (Danışan dağı aşmış, danışmayan düz ovada yolu şaşırmış) dedikleri gibi, (Meşveretsiz yapılan şeyden hayır gelmez) de demişlerdir. (Şir’a)

Kendi görüşünde direnen kişi bir başka fikre muhtaç olmaktan kendisini hiçbir vakit kurtaramaz. Danışma yolunu benimseyen kişi ise helakten korunmuş olur. Hikmet ehli buyuruyor ki:
"İstişare, doğru yolu bulmanın tâ kendisidir! Her kim ki, kendi görüşünü beğenip başkası ile istişareye muhtaç olmadığını düşünse ve müşavereye lüzum görmese elbette yapacağı işte hata meydana gelir."

İşlerinde güçlükle karşılaşırsan akıllı kişilerin görüşlerine müracaat et. İstişareden kaçınma! Kendi görüşünle baş başa kalıp pişmanlık duymaktan elbette daha çok iyidir.

İdarede istişare şekli
Sual:
İdareci, kendileri ile istişare edilecek kişilerin hepsi ile bir araya gelerek mi, yoksa her biri ile ayrı ayrı mı istişare etmesi daha uygundur?
CEVAP
Arap, Fars ve Hind hükümdarları toplu danışmayı, yani hep bir araya gelerek istişare olunmasını tercih etmişler, "Topluca bir araya gelinerek istişare olunmalıdır. Çünkü herkes kendi görüşünü açıklar. Karşılıklı itiraz, tenkit ve tartışmalar olur. İddialar ispat edilir. Ve en isabetli olan görüş herkesin oybirliği ile kabul edilir. Böyle istişare genellikle hatadan uzak kalır" demişlerdir.

Rum ve Mısır hükümdarları ise münferit olan danışmayı tercih etmişler, "Tek başına olan kişi mesele hakkında zihninde beliren çözüm şeklini, hiçbir etki altında kalmadan ortaya koyar. Böylece ayrı ayrı bütün danışmanların kendine has görüşleri, idareci tarafından alınmış olur. Halbuki toplu danışmada kişilerden birinin ortaya attığı fikir, diğer kişileri etkisi altında bırakır ve ötekilerin ona uyma ihtimali belirir. Bu suretle herkesin o meseleye ait fikrinin ortaya çıkması imkanı kalmaz" demişlerdir.

Türk hakanları ise, duruma göre hareket edilmesini tercih etmişler, önce, teker teker herkesin görüşünü almalı, sonra da hepsini toplayarak birlikte istişare olunmalıdır demişlerdir.

İdare, bir bahçeye benzer. Bahçe sahibi gece gündüz o bahçenin bakımına, geliştirilmesine ne kadar dikkat ederse ve bu ne derece gerekli ise idarenin devamlı bir şekilde terbiyesine dikkat etmek gerekir. Bahçe sahibi, bahçede meydana gelen işe yaramaz dikenleri, çalıları ayıklar; bunları bahçenin etrafını çeviren sınıra, duvarlara yerleştirir. Böylece bahçedeki zararlı ot ve dikenler temizlenerek mahsulün verimli olmalarına sebep olur. Ayrıca dışarıdan bahçeye gireceklere mani olur.

Not: İstişare toplantısının mübarek olması için, Mehmed isminde birinin bulunması iyi olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Meşveret için toplananların arasında Muhammed isimli biri yoksa, o toplantı mübarek olmaz.) [İbni Asakir]

İdarecinin istişaresi
Sual:
Bir kimse veya bir idareci istişare ettikleri kimselerin görüşlerine aynen uyması gerekir mi?
CEVAP
İstişare, bir işi yaparken o işin ehli olan kimselerin görüşlerini almak demektir. İstişare ettikten sonra, istişare ettiği kimselerin görüşlerine uyma zorunluluğu yoktur. Hangi görüş aklına yatarsa ona uyar. İstişare edilen kimselerin, (Bizim görüşümüzü aldı, fakat bizim dediklerimize uymadı) demeye hakları olmaz.

Bunun bir örneği Eshab-ı kiram zamanında yaşanmıştır. Hazret-i Ebu Bekir halife iken, mürtedlerle savaş etmeye karar verince, Hazret-i Ömer, istişare edilmesini teklif etti. Hazret-i Ebu Bekir de, ileri gelenlerle istişare etti. Müşavere heyetindekiler, çeşitli makul sebepler yüzünden savaşmayı uygun görmediklerini belirttiler. Şayet savaşılırsa da, askerlerin yarısının şehirde kalıp, şehrin emniyetini sağlaması gerektiğini söylediler. Hazret-i Ebu Bekir, hepsini dinledikten sonra, (İstişare yapılmıştır, savaşa karar veriyorum, tek kişi kalmadan askerlerin hepsinin de savaşa gitmesini emrediyorum) buyurdu. Eshab-ı kiram, kendi görüşlerine aykırı karar alınmasına en ufak bir tepki göstermediler. Çünkü istişare sonunda bu karar verilmiştir. Onun için, idareciler, bizimle görüşüp de bizim düşüncemize aykırı hareket ederlerse, tepki göstermemiz caiz olmaz.

Emir üzerine bütün ordu, savaş meydanında toplandı. Düşman ordusu, yerin göğün askerlerle dolu olduğunu görünce, bunların, en az yarısı da şehirde nöbet bekliyordur diyerek barış teklifinde bulunmaya, istenileni vermeye mecbur kaldı. Böylece Hazret-i Ebu Bekrin basireti, yüksek deha sahibi olduğu bir kez daha meydana çıktı. Müslümanlar arasında birlik beraberlik bozulmadan kâfirlere karşı savaşsız galibiyet kazanıldı.

İstişare herkesle yapılmaz
Sual:
İstişare ettiğimiz kimse yanlış cevap verirse, istişarenin ne faydası olur?
CEVAP
İstişare, herkesle yapılmaz. O işin ehli olanla yapılır. Bir iş, salih olan ehliyle istişare edilirken, soran Allah rızası için sorar, cevap veren de Allah rızası için ihlâsla cevap verirse, cevap yanlış bile olsa, Allahü teâlâ o işin neticesini hayra çevirir, yani o iş mutlaka hayırla sonuçlanır.

Hikmet ehli buyuruyor ki:
Salihlerden sormaktan utanma ve onlardan yardım istemekten çekinme! Hep kendi düşüncesiyle hareket eden, doğruyu göremez. Akıllı ile istişare galip olmaktır, ahmakla istişare mağlup olmaktır. Her sanatı ehlinden öğren, her işi de ehline danış!

Hanımla istişare
Sual:
Kadınlarla istişare etmekle ilgili hadis var mıdır?
CEVAP
Evet, vardır. Bahsedilen hadis-i şerif istişarenin önemini bildiriyor. Kadınlar genelde hisleriyle karar verirler. Onun için bunların söylediklerini ihtiyatla karşılamak gerekir. Kimse bulunmazsa, kadınlarla da istişare etmeli; ama hisleriyle konuşuyorsa ihtiyatla karşılamalıdır. Yine de onlarla istişareden uzak durmamalıdır.

Sor kurtul!
Sual: (Sor kurtul!)
deniyor. Bilinen, faydalı ve iyi şeyleri de mi sormak gerekiyor?
CEVAP
Evet bilinen, faydalı ve iyi şeyleri de sormak gerekir. İstişare demek, mubah şeyleri yapayım mı, yapmayayım mı diye sormaktır. İstişare çok önemlidir. Kur'an-ı kerimde iyiler övülürken, (İstişare ederek iş yaparlar) buyuruluyor. (Şura 38)
Dinimizde üç beş kişi bir araya gelince, birini emîr yani başkan seçmek sünnettir. Emire tâbi olmak ise vacib yani farzdır. Emir seçilen kimse diğerlerinden üstün olmayabilir. Üstün olması şart değildir, çünkü Peygamber efendimizden üstün hiç kimse yoktu. Ama Allahü teâlâ ona, (Yapacağın işi önce meşveret et!) buyuruyor. (Al-i İmran )

Danışılacak kimsenin, insanların hâlini, zamanın ve ülkenin şartlarını bilmesi gerekir. Bundan başka, aklı, fikri kuvvetli, ileriyi gören ve hatta sıhhati yerinde olan kimselerle istişare edilir. Böyle vasıflara haiz olmayan kimselerle istişare etmek günah olur. Peygamber efendimiz, Eshabı ile istişare eder, bazen bir iş için, akıl, takva, hikmet ve tecrübe sahibi on kişiye danışırdı.

Mubah olan her işimizi emîre danışmalıyız. Özellikle evlilik, eğitim, ev ve araba almak gibi işlerimizi mutlaka danışmalı, verilen cevaba göre hareket etmeli. En basiti, bir ayakkabı alırken bile, hangi mağazadan almalıyım, rengi, biçimi ne olmalı diye sormanın bile mahzuru olmaz. Sormakla onu rahatsız etmiş olmayız. Kendimizi soru sormaya alıştırmalıyız. Ev alacaksak ev almanın uygun olup olmayacağını, uygunsa hangi şehirden, hangi mahalleden almak gerektiğini sormalı. Evlenirken hiçbir şart ileri sürmeden kimi uygun görürse onunla evlenmeli. Eğer sorup da cevaba uygun hareket edilmeyecekse hiç sormamak, daha az hatalı olur.

Emîr olan, sorulan sorulara, soranın âhiretini düşünerek cevap verir. (Soran Allah rızası için sorar, cevap veren de Allah rızası için cevap verirse, cevap yanlış görünse de, Allahü teâlâ onu hayra çevirir) buyuruluyor. Onun için istişaresiz iş yapmamalıdır.

Kendi görüşünde ısrar
Sual: Danışmadan, kendi aklına uyarak hüküm vermenin, kendi görüşünde ısrar etmenin dindeki hükmü nedir?
CEVAP
İstişare etmeden, kendi görüşüne uyanın sonu felakettir. Çünkü Peygamber efendimiz "sallallahü aleyhi ve sellem", (Kendi görüşünde ısrar eden hüsrana uğrar) buyurmuştur. (Şir’a şerhi)

İmam-ı Ebu Yusuf'un yüzüğünde, (Men amile bi-re’yihi nedime) yazılıydı. (Ehline danışmadan, kendi görüşüyle hareket eden pişman olur) demektir. Kendi görüşünde ısrar etmeyip, istişarenin, ehline sormanın önemini bildirmektedir. Hele Kur’an-ı kerimden kendi anladığına uymak daha büyük felakettir. Bir hadis-i şerifte, (Kur'an-ı kerimi kendi görüşüyle açıklayan kâfir olur) buyuruluyor. (Deylemî)

(Benim görüşüm doğrudur) diye ısrar etmek, hakkı kabul etmemek, inat olur. İki hadis-i şerif:
(Allahü teâlânın en sevmediği kimse, hakkı kabul etmemekte inat edendir.) [Buhârî]

(Bilmediği konuda inat edene, inadından vazgeçene kadar Allahü teâlâ gazap eder.) [İbni Ebi'd-dünya]

Sual: Kendisine, bir konuda danışılan kimsenin, güvenilir olması, söylenenleri başkasına anlatmaması gerekmez mi?
Cevap:
Mümin, herkesin malını, canını emniyet ettiği kimsedir. Emanet ve hıyanet, malda olduğu gibi, sözde de olur. Hadîs-i şerifte; (Meşveret edilen kimse emindir) buyuruldu. Yani onun doğruyu söyleyeceğine ve sorulanı başkalarından gizleyeceğine emanet olunur, güvenilir. Onun, doğru söylemesi vaciptir. İnsan, malını, emniyet ettiği kimseye bıraktığı gibi, doğru söyleyeceğine emin olduğu kimse ile istişare eder, danışır.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası