sis şiiri kimin / TEVFİK FİKRET - SİS ŞİİRİ | Yazar Günay Aktürk

Sis Şiiri Kimin

sis şiiri kimin

Tevfik Fikret yaşında - I

Modern Türkçe &#;iirin bugününden geriye, kaynaklar&#;na do&#;ru döndü&#;ümüzde en fazla gidece&#;imiz yer Nam&#;k Kemal olabilir. Tanzimat dönemi, Divan &#;iirinden tam anlam&#;yla bir kopu&#; olmasa bile araya ilk mesafeyi koyan &#;air ku&#;a&#;&#;n&#;n ortaya ç&#;kmas&#;na da ortam haz&#;rlam&#;&#;t&#;. O ku&#;a&#;&#;n içinden ilk akla gelen isim Nam&#;k Kemal’dir. &#;iirin sesini ilk kez yükselten ve siyasal bir içerik kazand&#;ran bu Tanzimat dönemi &#;airi, ayn&#; zamanda modern Türkçe &#;iirin derinlerinde bulabilece&#;imiz kayda de&#;er en önemli köktür. Modern Türkçe &#;iirin geçmi&#;teki kaynaklar&#; içinde oldu&#;unu belirtti&#;imiz Nam&#;k Kemal’i önemli yapan, &#;iire kazand&#;rd&#;&#;&#; yüksek sestir diyebiliriz. &#;iirin bir dönemde sesinin yükselmesi de ayr&#;ca üzerinde durmaya de&#;er bir konudur. Toplumsal hiyerar&#;i içerisinde birilerinin sesi yükseliyorsa -ki genellikle ma&#;durun sesi yükselir- bu büyük olas&#;l&#;kla muktedir duymad&#;&#;&#; içindir. Modern Türkçe &#;iirde o yüksek sesin izleri bugün bile mevcuttur denilebilir. Çünkü bugün bile hâlâ daha &#;air, ma&#;durun sesini &#;iire ta&#;&#;ma sorumlulu&#;uyla yazmaktad&#;r. Elbette, &#;airden söz ediyoruz. A&#;&#;r&#; bir yorum de&#;ildir, modern Türkçe &#;iirin deneyiminin ve birikiminin derinliklerinde Nam&#;k Kemal’in paltosunun oldu&#;unu söylemek.

Tevfik Fikret, o&#;lu Halûk'u kaybettikten sonra, Halûk'un Defteri adl&#; kitab&#; kaleme ald&#;.

O geriye, kayna&#;a dönü&#;te atlanarak geçilemeyecek belli ba&#;l&#; u&#;raklardan birinde yer alan son derece önemli bir isim daha vard&#;r. Birçok yönden bugünün &#;iir ve de&#;erlerine katk&#;s&#;yla Nam&#;k Kemal’den bile önemli oldu&#;unu söyleyebilece&#;imiz bir isim. Aradan yüzy&#;l&#; a&#;k&#;n bir süre geçmi&#; olmas&#;na kar&#;&#;n &#;iir tarihindeki yeri sa&#;lam kalm&#;&#; bir &#;airdir o. Üstelik dü&#;ünsel tavr&#;n&#;n, etik ve estetik anlay&#;&#;&#;n&#;n güncelli&#;ini korumas&#; bak&#;m&#;ndan da dikkat çeken bir isim oldu&#;unu söylemek gerek. Sözünü etti&#;imiz &#;air elbette Tevfik Fikret. 24 Aral&#;k ’de ya&#;&#; kutlanacak (ölümü 19 A&#;ustos ). Onun &#;iir yolculu&#;unda ba&#;ka k&#;r&#;lma anlar&#; olsa da esas itibar&#;yla ba&#;yap&#;t&#; say&#;lan ve &#;iir tarihinin de kö&#;e ta&#;lar&#;ndan say&#;lan me&#;hur “Sis” &#;iiri bir dönüm noktas&#;d&#;r. “Sis” &#;iiri, Fikret’in &#;iir yolculu&#;unda adeta bir milat olmu&#;tur. Hatta Fikret’in &#;iir yolculu&#;unu“Sis”ten önce ve “Sis”ten sonra olmak üzere iki döneme ay&#;rmak mümkündür. “Sis”ten önceki Tevfik Fikret büyük ölçüde karamsar, kötümser, melankolik bir ruh hali içindedir. Depresif do&#;a tasvirleri yapt&#;&#;&#; m&#;sralarla bir tür kartpostal olu&#;turmaktad&#;r. Bu kartpostal fonunu kullanarak manzum hikâyeler anlatan bir &#;air niteli&#;indedir. Bu dönem &#;iirlerinin nesirle naz&#;m aras&#;nda kald&#;&#;&#; görülür. A&#;a&#;&#;da dört m&#;sras&#;n&#; okuyaca&#;&#;m&#;z “Resim Yaparken” ba&#;l&#;kl&#; &#;iirini, Ahmet Muhip D&#;ranas’&#;n Türkçele&#;tirdi&#;i ve &#;iirlerin özgün hallerinin de yer ald&#;&#;&#; “K&#;r&#;k Saz” (Rübâb-&#; &#;ikeste) ad&#;yla yay&#;mlanan (Türkiye &#;&#; Bankas&#; Yay&#;nlar&#;, ) kitab&#;ndan al&#;nt&#;lad&#;k:

F&#;rçam kadid bir a&#;ac&#;n hasta bir dal&#;,

Destimde mü&#;teki heyecanlarla titriyor;

Gûya çiçek diye

Bir hâk-&#; sebze döktü&#;ü kanlarla titriyor

“Her ba&#;lang&#;çta biraz yapmac&#;k, biraz özenti vard&#;r. Mesele, evvela iyiye özenmekte, sonra bu özenilen &#;eyi benimseyebilmektedir. &#;üphesiz ki, hakiki kahraman kendi menfi taraflar&#;n&#; bile müsbet bir kudret yapand&#;r. Fikret’de bu kudret her zaman vard&#;r” diyor Ahmet Hamdi Tanp&#;nar. (Edebiyat Üzerine Makaleler, ). Tevfik Fikret &#;iire Muallim Naci’yi ve Abdülhak Hamit Tarhan’&#; taklit ederek ba&#;lar. Bu dönemi, bir tür “kalem al&#;&#;t&#;rmalar&#;” olarak görülür. Tevfik Fikret de öyle kabul eder. Bu taklit ve aray&#;&#; döneminin &#;iirlerini, ilk kitab&#; “Rübab-&#; &#;ikeste”nin sonuna, “Eski &#;eyler” ba&#;l&#;&#;&#;yla olu&#;turdu&#;u bölüme ekler. Tanp&#;nar, Tevfik Fikret’i “bir &#;airden ziyade bir kahraman” olarak gördü&#;ünü söyler. Peki ama Tevfik Fikret, Tanp&#;nar’&#;n kendisini &#;airden ziyade kahraman olarak görmesi için ne yapm&#;&#;t&#;r? Oysa biliyoruz ki Fikret sadece &#;iir yazm&#;&#;t&#;r. Öyleyse gerçe&#;i biz söyleyelim. Onu kahraman yapan elbette ki yazd&#;&#;&#; &#;iirlerdir… “K&#;z&#;l sultan” olarak adland&#;r&#;lan Abdülhamit; siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel kriz derinle&#;tikçe bask&#;y&#; ve yasaklar&#; artt&#;rmaktad&#;r. Bunun sonucu olarak da toplumun de&#;i&#;ik kesimlerindeki öfke seli her geçen gün yükselmektedir. Bask&#; ve yasaklarla adeta tutsak haline getirilmi&#; toplum kesimleri gitgide bunalmakta, ç&#;k&#;&#; aramaktad&#;r. Padi&#;aha tepki büyüktür. Bu tepkilerin sonucu olarak bir Ermeni komitac&#; 21 Temmuz günü Abdulhamit'e suikast düzenler. Fikret, bu suikast&#; ve suikastç&#;y&#; konu edindi&#;i bir &#;iir yazar. “Bir Anl&#;k Duraksama” olarak Türkçele&#;tirebilece&#;imiz “Bir Lahza-i Taahhur” ba&#;l&#;kl&#; &#;iirinin ilk üç bölümünü okuyal&#;m:

Ey yüce patlama, ey öc al&#;c&#; duman,

Kimsin? nesin? bu sald&#;r&#;ya iten ne, sebep ne? kim?

Arkanda bin merakl&#; bak&#;&#; ve sen yoksun,

Görünmeyen bir eli and&#;r&#;yorsun, kurtar&#;c&#;.

Sesinde o öfkenin o korkunç y&#;ld&#;r&#;m&#; var ki

Her yerde hak ve kurtulu&#; duygusunu tetikler.

Vuru&#;unla kahredici aya&#;&#; titrer zorbal&#;&#;&#;n,

En gururlu, görkemli tâc&#; sarsar yakla&#;&#;&#;&#;n.

Silkip yüzy&#;llar&#;n boyunlar&#;ndaki ilmiklerini, en çetin

Bir uykudan uyand&#;r&#;r milleti deh&#;etin.

Ey &#;anl&#; avc&#;, tuza&#;&#;n&#; bo&#;una kurmad&#;n!

Att&#;n ama yaz&#;k ki, yaz&#;klar ki vuramad&#;n!

&#;lk gençlik ve erken &#;airlik döneminde Abdülhamit’in tahta ç&#;kmas&#;n&#; konu alan &#;iir (culusiye) yazm&#;&#; olmas&#;na kar&#;&#;n, aradan geçen sürede duygu ve dü&#;üncelerinin de&#;i&#;erek öfkeye dönü&#;mesinde ku&#;kusuz “K&#;z&#;l Sultan”&#;n yasakç&#; ve bask&#;c&#; yönetim &#;eklinin pay&#; vard&#;r. &#;air, Abdülhamit rejimine kar&#;&#; aç&#;kça tav&#;r al&#;r. Bu tavr&#;n&#; da &#;iirlerine yans&#;t&#;r. Abdülhamit yönetimini ve düzenini ele&#;tirdi&#;i &#;iirlerin ba&#;&#;nda da tarihi “Sis” &#;iiri gelir… 3 Mart ’de yaz&#;ld&#;&#;&#; bilinen “Sis” &#;iiri, uzun süre yay&#;mlanmadan elden ele dola&#;&#;r. Adeta bir devrim bildirisi gibi ilgi görür. Ancak Me&#;rutiyet ilan edildikten sonra ’de Tanin’in ilk say&#;s&#;nda yay&#;mlan&#;r. &#;iir Osmanl&#; düzenine ve Abdülhamit’in bask&#;c&#; uygulamalar&#;na aç&#;k ve sert ele&#;tiriler içerir. Osmanl&#; hanedanl&#;&#;&#;n&#;n sultan&#; Abdülhamit’in zorba yönetimi alt&#;nda ya&#;anan siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel kriz topluma da yans&#;makta ve bunun bedelini toplumsal kesimler a&#;&#;r biçimde ödemektedir. Tevfik Fikret, durumun bütün aç&#;kl&#;&#;&#;yla fark&#;ndad&#;r. O, ayn&#; zamanda sorumluluk duygusu yüksek bir &#;airdir. &#;&#;te bu sorumluluk duygusu ve fark&#;ndal&#;&#;&#;d&#;r ona “Sis” &#;iirini yazd&#;ran. Fikret konusunda tek bir cümle bile edecek olsak onun, “Sis” &#;iirinin tamam&#;na bakmak gerekir. Çünkü “Sis” yekpare bir &#;iirdir. Evet sis gibidir, parçalanamaz. Bu gerekçeyle &#;iirin tamam&#;n&#; okuyal&#;m istiyorum. &#;iirin özgün halini al&#;nt&#;l&#;yorum. &#;steyen nas&#;lsa Türkçesini de okuma olana&#;&#;na sahiptir:

Sarm&#;&#; yine âfâk&#;n&#; bir dûd-&#; munannid,

Bir zulmet-i beyzâ ki peyâpeymütezâyid.

Tazyîk&#;n&#;n alt&#;nda silinmi&#; gibi e&#;bâh,

Bir tozlu kesâfettenibâret bütün elvâh;

Bir tozlu ve heybetli kesâfet ki nazarlar

Dikkatle nüfûz eyleyemez gavrine, korkar!

Lâkin sana lây&#;k bu derin sürte-i muzlim,

Lây&#;k bu tesettür sana, ey sahn-&#; mezâlim!

Ey sahn-&#; mezâlim…Evet, ey sahne-i garrâ,

Ey sahne-i zî-&#;â'&#;aa-i hâile-pîrâ!

Ey &#;a'&#;aan&#;n, kevkebenin mehdi, mezâr&#;

&#;ark&#;n ezelî hâkime-i câzibedâr&#;;

Ey kanl&#; mahabbetleribî-lerzi&#;-i nefret

Perverde eden sîne-i meshûf-&#; sefâhet;

Ey Marmara'n&#;n mâi der-âguu&#;u içinde

Ölmü&#; gibi dalg&#;n uyuyan tûde-i zinde;

Ey köhne Bizans, ey koca fertût-&#; müsahhir,

Ey bin kocadan arta kalan bîve-i bâkir;

Hüsnünde henüz tâzeli&#;in sihri hüveydâ,

Hâlâ titrer üstüne enzâr-&#; temâ&#;â.

Hâriçten, uzaktan aç&#;lan gözlere süzgün

Çe&#;mân-&#; kebûdunla ne mûnis görünürsün!

Mûnis, fakat en kirli kad&#;nlar gibi mûnis;

Üstünde co&#;an giryelerin hepsine bî-his.

Te'sîs olunurken daha, bir dest-i h&#;yânet

Bünyân&#;na katm&#;&#; gibi zehr-âbe-i lânet!

Hep levs-i riyâ, dalgalan&#;r zerrelerinde,

Bir zerre-i safvet bulamazs&#;n içerinde.

Hep levs-i riyâ, levs-i hased, levs-i teneffu';

Yaln&#;z bu… ve yaln&#;z bunun ümmîd-i tereffu'.

Milyonla bar&#;nd&#;rd&#;&#;&#;n ecsâd aras&#;ndan

Kaç nâsiye vard&#;r ç&#;kacak pâk u dirah&#;an?

Örtün, evet, ey hâile… Örtün, evet, ey &#;ehr;

Örtün ve müebbed uyu, ey fâcire-i dehr!..

Ey debdebeler, tantanalar, &#;anlar, alaylar;

Kaatil kuleler, kal'al&#; zindanl&#; saraylar;

Ey dahme-i mersûs-i havât&#;r, ulu ma'bed;

Ey g&#;rre sütunlar ki birer dîv-i mukayyed,

Mâzîleriâtîlere nakletmeye me'mûr;

Ey di&#;leri dü&#;mü&#;, s&#;r&#;tan kaafile-i sûr;

Ey kubbeler, ey &#;anl&#; mebânî-i münâcât;

Ey do&#;rulu&#;un mahmil-i ezkâr&#;minârat;

Ey sakf&#; çökük medreseler, mahkemecikler;

Ey servilerin z&#;ll-&#; siyâh&#;nda birer yer

Te'mîn edebilmi&#; nice bin sâil-i sâbir;

"Geçmi&#;lere rahmet!" diyen elvâh-&#; mekaabir;

Ey türbeler, ey herbiri pür-velvele bir yâd

&#;ykâz ederek sâmit ü sâkin yatan ecdâd;

Ey ma'reke-i tîn ü gubâr eski sokaklar;

Ey her aç&#;lan rahnesi bir vak'a say&#;klar

Vîrâneler, ey mekmen-i pür-hâb-&#; e&#;irrâ;

Ey kapkara damlarla birer mâtem-i ber-pâ

Temsîl eden âsûde ve fersûdemesâkin;

Ey her biri bir leyle&#;e, bir çayla&#;a mavt&#;n

Gam-dîde ocaklar ki merâretle somurtmu&#;,

Y&#;llarca zamandan beri, tütmek ne…unutmu&#;;

Ey mi'delerinzehr-i tekâzâs&#; önünde

Her zilleti bel'eyleyenefvâh-&#; kadîde;

Ey fazl-&#; tabîatle en âmâde ve mün'im

Bir f&#;trata makrûn iken aç, ât&#;l ü âkim;

Her ni'meti, her fazl&#;, her esbâb-&#; rehây&#;

Gökten dilenen züll-i tevekkül ki.. mürâyi!

Ey savt-&#; kilâb, ey &#;eref-i nutk ile mümtâz

&#;nsanda &#;u nankörlü&#;ü tel'in eden âvâz;

Ey girye-i bî-fâide, ey hande-i zehrîn;

Ey nât&#;ka-&#; acz ü elem, nazra-i nefrîn;

Ey cevf-i esâtîre dü&#;en hât&#;ra: nâmus;

Ey k&#;ble-i ikbâle ç&#;kan yol: reh-i pâ-bûs;

Ey havf-i müsellâh, ki hasârât&#;narâci'

Öksüz, dul a&#;&#;zlardaki her &#;evke-i tâli';

Ey &#;ahsa masûniyyet ü hürriyyetemakrûn

Bir hakk-&#; teneffüs veren efsâne-i kaanûn;

Ey va'd-i muhâl, ey ebedî kizb-i muhakkak,

Ey mahkemelerden mütemâdî sürülen hak;

Ey savlet-i evhâm ile bî-tâb-&#; tahassüs

Vicdanlara temdîd edilen gû&#;-&#; tecessüs;

Ey bîm-i tecessüsle kilitlenmi&#; a&#;&#;zlar;

Ey gayret-i milliye ki mebgûz u muhakkar;

Ey seyf ü kalem, ey iki mahkûm-&#; siyâsî;

Ey behre-i fazl ü edeb, ey çehre-i mensî;

Ey bâr-&#; hazerle iki kat gezmeye me'lûf;

E&#;râf ü tevâbi', koca bir unsûr-&#; ma'rûf;

Ey re's-i fürûberde, ki akpak, fakat i&#;renç;

Ey taze kad&#;n, ey onu ta'kîbe ko&#;an genç;

Ey mâder-i hicranzede, ey hemser-i mu&#;ber;

Ey kimsesiz, âvâre çocuklar… hele sizler,

Hele sizler…

Örtün, evet, ey hâile… Örtün, evet, ey &#;ehr;

Örtün ve müebbed uyu, ey fâcire-i dehr!..

Fikret &#;air oldu&#;u için kahramand&#;r. Bunu hat&#;rdan ç&#;karmamak için vurgulamak gerekir diye dü&#;ünüyorum. Fikret’i &#;air oldu&#;u kadar kahraman, bu yönüyle de kendisinden sonraki ku&#;aklar için yol gösterici yapan, hatta örnek al&#;nacak bir simge ki&#;i durumuna getiren çok önemli özellikleri vard&#;r. ahlak konusundaki tav&#;r ve jestleri… dü&#;ünceleriyle prati&#;ini, erdemleriyle sözünü birle&#;tirebilmi&#; olmas&#; gibi örne&#;in. Sözün önemini, dolay&#;s&#;yla &#;iirin de&#;erini sa&#;layan cesaretini de unutmamak gerekir. Elbette dikkat çeken bir ba&#;ka özelli&#;i de iktidar gücü kar&#;&#;s&#;ndaki ele&#;tirel ve uzla&#;maz tutumudur. Hak bildi&#;i yoldaki ödünsüz, kararl&#; tavr&#;, onu döneminin bütün yazar ve &#;airlerinden ayr&#; bir yere ta&#;&#;m&#;&#;t&#;r. Öyle ki, Abdülhamit’in devrilmesi için deyim yerindeyse bir &#;air olarak bütün olanaklar&#;n&#; seferber etmi&#; olmas&#;na kar&#;&#;n, iktidar&#; devralan &#;ttihat Terakki’yi ve kabul etmedi&#;i uygulamalar&#;n&#; da bir süre sonra ayn&#; sertlikte ele&#;tirmi&#;tir. Fikret’in &#;airli&#;i ve &#;iiriyle ilgili birçok de&#;erlendirme yap&#;lm&#;&#;t&#;r. Yazanlar&#;n aras&#;nda kayda de&#;er isimlerin büyük ço&#;unlu&#;u, onun ahlaki yönden kusursuzlu&#;una de&#;inmektedir. Öyledir; döneminin ahlaks&#;zl&#;&#;&#; kar&#;&#;s&#;nda ahlakl&#; kalm&#;&#; olmas&#;, kahramanl&#;&#;&#;n&#; daha da peki&#;tiren bir tutum olmu&#;tur. Onun kahramanl&#;&#;&#;n&#; peki&#;tiren ahlaki kusursuzlu&#;u &#;iir anlay&#;&#;&#;na da yans&#;r. Öyle ki &#;iir anlay&#;&#;&#;, birlikte an&#;ld&#;&#;&#; Servet-i Fünun’daki yazar ve &#;air arkada&#;lar&#;n&#;n ya da Edebiyat-&#; Cedide’nin “sanat sanat içindir” anlay&#;&#;&#;yla tam olarak uyu&#;maz. Fikret’in &#;iir anlay&#;&#;&#; etik estetiktir; aslolan etiktir ya da estetik de etiktir biçiminde tan&#;mlanabilir. Fikret’in, günümüz aç&#;s&#;ndan da önemli gördü&#;ümüz Tevfik Fikret’in &#;air tavr&#; ve etik davran&#;&#;&#; üzerinde biraz daha ayr&#;nt&#;l&#; durmaya de&#;er. Bu bölümü bir aforizmayla tamamlayal&#;m: Ahlakl&#; olup olmad&#;&#;&#;m&#;z&#; belirleyen, bir dine mensup olmam&#;z ya da tanr&#;ya inanmam&#;z de&#;il; ötekiyle olan ili&#;kimizdir…

kaynağı değiştir]
Tevfik Fikret'in Aşiyan'daki mezarı

Tevfik Fikret, kayınpederi Mustafa Efendi'ye Aşiyan’daki evinin bahçesine gömülmeyi vasiyet etmiş olmasına rağmen Aşiyan'ın sonradan kimin eline geçeceği konusundaki şüphe ve endişeler nedeniyle Eyüp'teki aile mezarlığına gömüldü. Mezarı, 'te müze yapılan evine 24 Aralık ’de geçirildi.

Ölümünden sonra[değiştir

Tevfik Fikret

Vatanım bütün yeryüzü, milletim insanlıktır.

Tevfik Fikret

26 Ağustos tarihli Servet-i Fünun mecmuasında Tevfik Fikret

Tevfik Fikret (Osmanlıca:&#;توفیق فکرت; 24 Aralık , İstanbul - 19 Ağustos , İstanbul), Osmanlı Türkü şairi ve öğretmen. Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılma sürecinde Servet-i Fünûn topluluğunun lideri olan Tevfik Fikret, devrimci ve idealist fikirleriyle Mustafa Kemal başta olmak üzere dönemin pek çok aydınını etkiledi. Türk edebiyatınınBatılılaşmasında öne çıkan isimlerden birisi oldu. Farsçada "kuş yuvası" anlamına gelen Aşiyan ismini verdiği semt, yaşamının son yıllarını geçirdiği ve eserlerini kaleme aldığı yerdir.[1]

Yaşamı[değiştir

Sis

Sarmış yine âfâkını bir dûd-ı muannid,

Bir zulmet-i beyzâ ki peyâpey mütezâyid.

Tazyîkının altında silinmiş gibi eşbâh,

Bir tozlu kesâfetten ibaret bütün elvâh;

Bir tozlu ve heybetli kesâfet ki nazarlar

Dikkatle nüfûz eyleyemez gavrine, korkar!

Lâkin sana lâyık bu derin sürte-i müzlim,

Lâyık bu tesettür sana, ey sahn-ı mezâlim!

Ey sahn-ı mezâlim.. Evet, ey sahne-i garrâ,

Ey sahne-i zî-şâ&#;şaa-i hâile-pîrâ!

Ey şâ&#;şaanın, kevkebenin mehdi, mezârı

Şarkın ezelî hâkime-i câzibedârı;

Ey kanlı muhabbetleri bî-lerziş-i nefret

Perverde eden sîne-i meshûf-ı sefâhet;

Ey Marmara&#;nın mâi der-âgûşu içinde

Ölmüş gibi dalgın uyuyan tûde-i zinde;

Ey köhne Bizans, ey koca fertût-ı müsahhir,

Ey bin kocadan arta kalan bîve-i bâkir;

Hüsnünde henüz tâzeliğin sihri hüveydâ,

Hâlâ titrer üstüne enzâr-ı temâşâ.

Hâriçten, uzaktan açılan gözlere süzgün

Çeşmân-ı kebûdunla ne mûnis görünürsün!

Mûnis, fakat en kirli kadınlar gibi mûnis;

Üstünde coşan giryelerin hepsine bî-his.

Te&#;sîs olunurken daha, bir dest-i hıyânet

Bünyânına katmış gibi zehr-âbe-i lânet!

Hep levs-i riyâ dalgalanır zerrelerinde,

Bir zerre-i safvet bulamazsın içerinde.

Hep levs-i riyâ, levs-i hased, levs-i teneffu&#;;

Yalnız bu&#; ve yalnız bunun ümmîd-i tereffu&#;;

Milyonla barındırdığın ecsâd arasından

Kaç nâsiye vardır çıkacak pâk u dirahşan?

Örtün, evet, ey hâile&#; Örtün, evet, ey şehr;

Örtün ve müebbed uyu, ey fâcire-i dehr!..

Ey debdebeler, tantanalar, şanlar, alaylar;

Katil kuleler, kal&#;alı zindanlı saraylar;

Ey dahme-i mersûs-i havâtır, ulu ma&#;bed;

Ey gırre sütunlar ki birer dîv-i mukayyed,

Mâzileri âtîlere nakletmeye me&#;mûr;

Ey dişleri düşmüş, sırıtan kafile-i sûr;

Ey kubbeler, ey şanlı mebânî-i münâcât;

Ey doğruluğun mahmil-i ezkârı minârât;

Ey sakfı çökük medreseler, mahkemecikler;

Ey servilerin zıll-i siyahında birer yer

Te&#;min edilmiş nice bin sâil-i sâbir:

&#;Geçmişlere rahmet!&#; diyen elvâh-ı mekaabir;

Ey türbeler, ey her biri pür-velvele bir yâd

İkaaz ederek sâmit ü sâkin yatan ecdâd;

Ey ma&#;reke-î tîn ü gubâr eski sokaklar;

Ey her açılan rahnesi bir vak&#;a sayıklar

Viraneler, ey mekmen-i pür-hâb-ı eşirrâ;

Ey kapkara damlarla birer mâtem-i ber-pâ

Temsîl eden âsûde ve fersûde mesâkin;

Ey her biri bir leyleğe, bir çaylağa mavtın

Gam-dîde ocaklar ki merâretle somurtmuş,

Yıllarca zamandan beri tütmek ne&#; Unutmuş;

Ey mi&#;delerin zehr-i tekaazâsı önünde

Her zilleti bel&#;eyleyen efvâh-ı kadîde;

Ey fazl-ı tabîatle en âmâde ve mün&#;im

Bir fıtrata makrûn iken, aç, âtıl û âkım;

Her ni&#;meti, her fazlı, hep esbâb-ı rehâyı

Gökten dilenen zûll-i tevekkûl ki&#; Mürâyi!

Ey savt-ı kilâb, ey şeref-i nutk ile mümtaz

İnsanda şu nankörlüğe tel&#;in eden âvâz;

Ey girye-i bî-fâide, ey hande-i zehrin,

Ey nâtıka-î acz ü elem, nazra-ı nefrîn;

Ey cevî-i esâtîre düşen hâtıra: nâmûs;

Ey kıble-i ikbâle çıkan yol: reh-i pâ-bûs;

Ey havf-ı müsellâh, ki haşaratına râci,

Öksüz, dul ağızlardaki her şevke-i tâli&#;;

Ey şahsa masûniyyet ü hürriyete makrûn

Bir hakk-ı teneffüs veren efsâne-i kaanûn;

Ey va&#;d-i mahâl, ey ebedî kizb-i muhakkak,

Ey mahkemelerden mütemâdî sürülen hak;

Ey savlet-i evham ile bî-tâb-ı tahassüs

Vicdanlara temdîd edilen gûş-ı tecessüs;

Ey bîm-i tecessüsle kilitlenmiş ağızlar;

Ey gayret-i milliye ki mebgûz ü muhakkar

Ey seyf ü kalem, ey iki mahkûm-i siyâsî;

Ey behre-i fazl ü edeb, ey çehre-i mensî;

Ey bâr-ı hazerde iki kat gezmeğe me&#;lûf

Eşraf ü tevabi&#; koca bir unsur-i ma&#;rûf;

Ey re&#;s-i fürû-bürde, ki akpak, fakat iğrenç;

Ey taze kadın, ey onu ta&#;kîbe koşan genç;

Ey mâder-i hicrân-zede, ey hemser-i muğber;

Ey kimsesiz, âvâre çocuklar&#; Hele sizler,

                                                hele sizler&#;

Örtün, evet, ey hâile&#; Örtün, evet, ey şehr;

Örtün, ve müebbet uyu, ey fâcire-î dehr!..

                                     Tevfik Fikret

18 Şubat / 3 Mart ( Tanin, sayı 1, / )

Günümüz Türkçesiyle

Ufuklarını yine bir inatçı duman sarmış,

Bir beyaz karanlık ki gittikçe çoğalan

Basıncının altında cisimler silinmiş gibidir,

Bütün levhalar tozlu bir bulanıklıktan ibarettir;

Bir tozlu ve heybetli bulanıklık ki bakışlar

Dikkatle dibine işleyemez, korkar!

Lakin bu derin, karanlık örtü sana layık,

Bu örtünme sana layık! Ey zulümler sahnesi!

Ey zulümler sahnesi&#; Evet, ey parlak sahne,

Ey facia (acıklı olay) süsleyicisi gösterişli sahne!

Ey gösterişin, gürültünün beşiği, mezarı;

Doğu&#;nun ezeli (başlangıcı belli olmayan) çekici kraliçesi;

Ey kanlı sevgileri nefretle titremeden

Besleyen sefahate (zevk ve eğlence düşkünlüğü) susamış göğüs;

Ey Marmara&#;nın mavi kucaklayışı içinde

Ölmüş gibi dalgın uyuyan canlı yığın;

Ey köhne Bizans, ey büyüleyici koca bunak,

Ey bin kocadan artakalan bakir dul;

Güzelliğinde henüz tazeliğin sihri ortada;

Hâlâ seyreden gözler üstüne titrer.

Dışarıdan, uzaktan açılan gözlere süzgün,

Mavi gözlerinle ne sevimli görünürsün.

Sevimli, fakat en kirli kadınlar gibi sevimli:

Üstünde coşan ağlamaların hepsine karşı duygusuz

Daha kurulurken bir ihanet eli

Temeline lanetin zehirli suyunu katmış gibi!

Zerrelerinde hep ikiyüzlülük kiri dalgalanır,

İçlerinde bir saflık (temizlik) zerresi bulamazsın.

Hep ikiyüzlülük kiri, kıskançlık kiri, çıkarcılık kiri:

Yalnız bu&#; ve yükselme umudu yalnız bunun.

Milyonla barındırdığın cesetler arasında

Temiz ve parlak çıkacak kaç alın vardır?

Örtün evet ey facia&#; Örtün, evet ey şehir;

Örtün ve sonsuza dek uyu, ey dünya fahişesi!

Ey gösterişler, kuru gürültüler, şanlar, alaylar;

Katil kuleler, kaleli zindanlı saraylar;

Ey hatıraların sağlam türbesi olan ulu tapınak;

Ey geçmişleri, geleceklere taşımaya memur;

Birer bağlı dev gibi duran gururlu sütunlar;

Ey dişleri düşmüş sırıtan sur kafilesi;

Ey kubbeler, ey şanlı yalvarış binaları;

Ey doğruluğun adını taşıyan minareler;

Ey damı çökük medreseler, mahkemecikler;

Ey servilerin kara gölgesinde birer yer

Elde edebilmiş nice bin sabırlı dilenci;

&#;Geçmişlere rahmet!&#; diyen mezar levhaları,

Ey türbeler, ey her biri pek gürültülü bir hatıra

Uyandırarak sessiz ve hareketsiz yatan atalar;

Ey çamur ve tozun savaş yeri eski sokaklar;

Ey açılan her gediği bir olay sayıklayan

Viraneler (yıkık dökük binalar), ey kötülerin uykuyla dolu pusu yeri;

Ey kapkara damlarıyla birer ayakta duran yası

Temsil eden sakin ve yıpranmış evler;

Ey her biri bir leyleğe, bir çaylağa vatan olan

Gamlı ocaklar ki acılıkla somurtmuş,

Yıllarca zamandan beri tütmek ne&#; Unutmuş;

Ey midelerin zorlamasının zehri önünde

Her alçaklığı yutan iskelet ağızlar;

Ey doğanın yardımıyla en hazır ve verimli

Bir yaradılışa yaklaşmış iken aç, işsiz, güçsüz, kısır,

Her nimeti, her ihsanı, bütün kurtulma sebeplerini

Gökten dilenen tevekkül (her şeyi Allah&#;tan bekleme) alçalması ki&#; İkiyüzlü,

Ey köpeklerin sesi, ey söz söyleme şerefiyle imtiyazlı (özel haklara sahip)

İnsandaki nankörlüğe lanet okuyan çığlıklar,

Ey faydasız ağlama, ey zehirli gülüş,

Ey aciz ve elemin konuşması olan lanet bakışı;

Ey esatirin (mitoloji) boşluğuna düşen hatıra: namus;

Ey yüksek mevkilerin kıblesine çıkan yol: ayak öpme yolu;

Ey silahlı korku ki öksüz, dul ağızlardaki her kaderden şikâyet

Senin zararlarından doğmaktadır;

Ey şahsa dokunulmazlık ve hürriyetle birlikte

Bir teneffüs hakkı veren kanun efsanesi;

Ey olmayacak vaat; ey ebedi bilinen yalan;

Ey mahkemelerden durmadan sürülen hak;

Ey kuşkuların saldırması ile duygulanmaya gücü olmayan,

Vicdanlara uzatılan tecessüs (gizli soruşturma) kulağı;

Ey tecessüs korkusundan kilitlenmiş ağızlar;

Ey sevilmeyen ve aşağılanan milli çabalar;

Ey kılıç ve kalem, ey iki siyasi mahkûm;

Ey bilgi ve edebiyatın nasibi, ey unutulmuş yüz;

Ey çekişme yüküyle iki kat gezmeye alışmış

Eşraf (sözü geçenler) ve uyruklar koca bir maruf (herkesçe bilinen) unsur;

Ey aşağı eğilmiş baş, ak pak fakat iğrenç;

Ey taze kadın, ey onu takibe koşan genç;

Ey ayrılık kahrına uğramış ana, ey kırgın eş;

Ey kimsesiz avare çocuklar&#; Hele sizler,

                                               hele sizler&#;

Örtün, evet, ey facia&#; Örtün, evet, ey şehir;

Örtün ve sonsuza dek uyu, ey dünya fahişesi&#;

Şiir Hakkında

Tevfik Fikret&#;in &#;Sis&#; adlı şiirinin altında 18 Şubat (Miladi takvime göre: 3 Mart ) tarihi bulunmaktadır. Şair, bu şiirinde &#;istibdat rejimini&#; eleştirmektedir.

Sis olayı İstanbul&#;da sıkça görülen bir durumdur. Sis İstanbul için özel bir durum ifade eder. Şehir normalde bile büyük ve ürperticiyken bir de sise büründüğü zaman daha da ürpertici bir duruma gelir. Sis burada dönemin siyasi yapısını temsil etmektedir.

Şiirin Biçim Yönünden İncelenmesi

Nazım biçimi: &#;Serbest Müstezat&#;tır.

Uyak düzeni: &#;aa / bb / cc / dd / ee / ff&#; şeklinde devam eder.

Ölçüsü: Aruz ölçüsünün &#;mef û lü / me fâ î lü / me fâ î lü / fe û lün&#; kalıbıyla yazılmıştır.

Şiirin Ahenk Unsurları (Uyak ve Redifler)

muannid

mütezâyid    &#;-id&#; tam uyak

eşbâh

elvâh       &#;-âh&#; zengin uyak (&#;-â&#; iki ses değerindedir)

nazarlar

korkar     &#;-ar&#; tam uyak

müzlim

mezâlim   &#;-lim&#; zengin uyak

garrâ

pîrâ         &#;-râ&#; zengin uyak

mezârı

câzibedârı   &#;-ı&#; redif; &#;-âr&#; zengin uyak

nefret

sefâhet    &#;-et&#; tam uyak

içinde

zinde     &#;-inde&#; zengin uyak

müsahhir

bâkir         &#;-ir&#; tam uyak

hüveydâ  

temâşâ      &#;-â&#; tam uyak

süzgün

görünürsün    &#;-ün&#; tam uyak

mûnis

bî-his       &#;-is&#; tam uyak

hıyânet

lânet         &#;-net&#; zengin uyak

zerrelerinde

içerinde        &#;-inde&#; redif; &#;-er&#; tam uyak

teneffu&#;

tereffu&#;     &#;-effu&#; zengin uyak

arasından

dirahşan    &#;-an&#; tam uyak

şehr

dehr      &#;-ehr&#; zengin uyak

alaylar

saraylar   &#;-lar&#; redif; &#;-ay&#; tam uyak

ma&#;bed

mukayyed   &#;-ed&#; tam uyak

me&#;mûr

sûr              &#;-ûr&#; zengin uyak

münâcât

minârât      &#;-ât&#; zengin uyak

mahkemecikler

yer               &#;-er&#; tam uyak

sâbir

mekaabir    &#;-âbir&#; zengin uyak

yâd

ecdâd         &#;-âd&#; zengin uyak

sokaklar

sayıklar     &#;-klar&#; zengin uyak

eşirrâ

ber-pâ        &#;-â&#; tam uyak

mesâkin

mavtın       &#;-in, -ın&#; tam uyak (kulak kafiyesi)

somurtmuş

Unutmuş     &#;-muş&#; redif; &#;-t&#; yarım uyak

önünde

kadîde      &#;-de&#; tam uyak

mün&#;im

âkım       &#;-im, -ım&#; tam uyak (kulak kafiyesi)

rehâyı

Mürâyi    &#;-âyı, -âyi&#; zengin uyak (k.k)

mümtaz

âvâz        &#;-az, -âz&#; tam uyak

zehrin

nefrîn     &#;-rin, -rîn&#; zengin uyak

nâmûs

pâ-bûs    &#;-ûs&#; zengin uyak

râci

tâli         &#;-i&#; yarım uyak

makrûn

kaanûn   &#;-ûn&#; zengin uyak

muhakkak

hak         &#;-ak&#; tam uyak

tahassüs

tecessüs   &#;-ssüs&#; zengin uyak

ağızlar

muhakkar   &#;-ar&#; tam uyak

siyâsî

mensî   &#;-sî&#; zengin uyak

me&#;lûf

ma&#;rûf     &#;-ûf&#; zengin uyak

iğrenç

genç      &#;-enç&#; zengin uyak

muğber

Hele sizler  &#;-er&#; tam uyak

(Hele sizler)

şehr

dehr        &#;ehr&#; zengin uyak

Şiirdeki Diğer Ahenk Unsurları

Şiirde uyak, redif ve ölçü dışında; şiir boyunca &#;ey&#; ünlemi tekrar edilerek ahenk güçlendirilmiş aynı zamanda şiire akıcılık kazandırılmıştır.

Şiirde &#;e&#;, &#;a&#; ve &#;u&#; sesleriyle asonans yapılarak iç ahenk sağlanmıştır.

Ayrıca şiirde ahengi güçlendirme ve anlamı vurgulamak için bazı kelime tekrarlarının da yapıldığı görülür.(örtün&#; örtün, hele sizler&#; hele sizler, evet&#;evet gibi)

Şiirin teması: İstanbul&#;dur. Ancak şair İstanbul&#;u anlatırken dönemin sosyal ve siyasal yapısını da eleştirmiştir.

Şiirin Anlam Yönünden İncelenmesi (Açıklama &#; Yorum)

Tevfik Fikret, şiirinde önce İstanbul&#;u ağır bir sisin sardığını söylüyor. Sonra sisin içindeki İstanbul&#;u tasvir ediyor. İstanbul&#;un tasvirinde istibdat yönetiminin (II. Abdülhamit dönemi) etkisini ve şairde uyandırdığı karamsar ruh halinin yansımalarını görüyoruz.

Sis şiirinde hedef sultandır. Fakat şair, İstanbul&#;u, tarihi, insanları, içten ve dıştan, yakın ve uzak görünümüyle &#;simge şehir&#; olarak hedef almıştır. Ufuklarını bir inatçı duman sarmış, gittikçe çoğalan bir beyaz karanlık ki basıncının altında cisimler silinmiş gibidir, bütün levhalar tozlu bir bulanıklıktan ibarettir; bir tozlu ve heybetli bulanıklık ki bakışlar dikkatle dibine işleyemez, korkar!

Sarmış yine âfâkını bir dûd-ı muannid,

Bir zulmet-i beyzâ ki peyâpey mütezâyid.

Tazyîkının altında silinmiş gibi eşbâh,

Bir tozlu kesâfetten ibaret bütün elvâh;

Bir tozlu ve heybetli kesâfet ki nazarlar

Dikkatle nüfûz eyleyemez gavrine, korkar!

Bu betimleme şairin ruh halini yansıtır, ancak betimlemeden sonra gelen dizelerde &#;Sana layık bu derin, karanlık örtü, ey zulümler sahnesi&#; diyerek tüm şehri suçlar.

Lâkin sana lâyık bu derin sürte-i müzlim,

Lâyık bu tesettür sana, ey sahn-ı mezâlim!

Tevfik Fikret, Sis adlı şiirini derin ümitsizlik ve yalnızlık duyguları içinde kaleme almıştır. Fikret&#;in kötümserliği İstanbul&#;un maddi manevi bütün varlığına karşı duyulmuş güçlü bir nefret halinde kendini gösterir.

Şair İstanbul'u sadece tasvir etmez, tarihini de hatırlatır. Daha kurulurken bir ihanet eli temeline lanetin zehirli suyunu katmış gibidir. O, Doğu&#;nun çekici kraliçesidir. Bin kocadan arta kalan dul bir kız gibidir. Sevimlidir ama kirli kadınlar gibi. Seveni çoktur ama o, hepsine karşı duygusuzdur. İçinde yaşayanlara ikiyüzlülük, kıskançlık ve çıkarcılık kiri bulaşmıştır. Temizliğin zerresi bulunmaz.

Görüldüğü gibi şair, karmaşık duygular içindedir. Bu öyle bir hale gelir ki şair, İstanbul&#;u bir taraftan sevimli, çekici ve güzel bir kadına, diğer taraftan duygusuz, acımasız ve kirletilmiş bir kadına benzetir.

Ey bin kocadan arta kalan bîve-i bâkir;

Hüsnünde henüz tâzeliğin sihri hüveydâ,

Hâlâ titrer üstüne enzâr-ı temâşâ.

Hâriçten, uzaktan açılan gözlere süzgün

Çeşmân-ı kebûdunla ne mûnis görünürsün!

Mûnis, fakat en kirli kadınlar gibi mûnis;

Üstünde coşan giryelerin hepsine bî-his.

Öyleyse bu şehir pisliklerini göstermemek için ağır bir sisle örtünmelidir.

Örtün, evet, ey hâile&#; Örtün, evet, ey şehr;

Örtün ve müebbed uyu, ey fâcire-i dehr!..

Şair, İstanbul&#;u tasvire devam eder. Şairin hedefinde sadece insanlar yoktur; saraylar, medreseler, mahkemeler, imaretler(hayır kurumları), türbeler, camiler, surlar ve sokaklar da vardıfunduszeue.infoul un gösterişli görünümü içinde; viraneler (yıkık dökük binalar), kötülerin uykulu pusu yerleri; kapkara damlarıyla ayakta duran, yası temsil eden sakin ve yıpranmış evler;  her biri bir leyleğe, bir çaylağa vatan olan acılıkla somurtmuş gamlı ocaklar vardır. Şair, sadece &#;sansür, casusluk, ihbar, sürgün&#; gibi uygulamaları değil, bütün bir şehir olarak İstanbul&#;u eleştirmiştir.

Şair, halkı istibdattan ayrı tutmaz. Tüm şehri yönetimin bir işbirlikçisi gözüyle görmeye başlar. Bu kadar gösterişin içinde iyi ve güzel hiçbir şey yoktur. Seyredenleri kendine hayran bırakan camiler, saraylar, medreseler, mahkemeler birer kötülük mekanıdır. Her yerde matem ve karabasan havası hakimdir.

Katil kuleler, kal&#;alı zindanlı saraylar;

Ey dahme-i mersûs-i havâtır, ulu ma&#;bed;

Ey gırre sütunlar ki birer dîv-i mukayyed,

Mâzileri âtîlere nakletmeye me&#;mûr;

Ey dişleri düşmüş, sırıtan kafile-i sûr;

Ey kubbeler, ey şanlı mebânî-i münâcât;

Ey doğruluğun mahmil-i ezkârı minârât;

Ey sakfı çökük medreseler, mahkemecikler;

Ey servilerin zıll-i siyahında birer yer

Te&#;min edilmiş nice bin sâil-i sâbir:

&#;Geçmişlere rahmet!&#; diyen elvâh-ı mekaabir;

Ey türbeler, ey her biri pür-velvele bir yâd

İkaaz ederek sâmit ü sâkin yatan ecdâd;

Ey ma&#;reke-î tîn ü gubâr eski sokaklar;

Ey her açılan rahnesi bir vak&#;a sayıklar

Viraneler, ey mekmen-i pür-hâb-ı eşirrâ;

Ey kapkara damlarla birer mâtem-i ber-pâ

Temsîl eden âsûde ve fersûde mesâkin;

Ey her biri bir leyleğe, bir çaylağa mavtın

Gam-dîde ocaklar ki merâretle somurtmuş

Tevfik Fikret, şiirinde yüksek mevkilere çıkan yolu; &#;ayak öpme yolu&#; olarak görmüş ve onlar için &#;namus&#;un hiçbir önemi kalmadığını şu dizelerle dile getirmiştir:

&#;Ey cevî-i esâtîre düşen hâtıra: nâmûs;

  Ey kıble-i ikbâle çıkan yol: reh-i pâ-bûs&#;

Sansür ve istibdadı ise &#;Ey seyf ü kalem, ey iki mahkûm-i siyâsî; / Ey behre-i fazl ü edeb, ey çehre-i mensî&#; dizeleriyle dile getirir.

Bu dizelerde geçen &#;kalem&#; gazeteci yazar, bürokrat ve memurlar, &#;seyf&#; ise askerlerdir.  Baskı altındaki bu iki zümre de birer siyasi mahkuma benzetilir.

Şairin yoğun sis içinde gördüğü bunlardır. Doğanın sisi dağılacak ancak istibdadın sisi devam edecektir. Bütün bu manzara içinde şairin en korumasız ve kimsesiz gördüğü çocuklardır. Onlar sisin ve istibdadın yükünü taşıyacak güçte değillerdir.

Ey mâder-i hicrân-zede, ey hemser-i muğber;

Ey kimsesiz, âvâre çocuklar&#; Hele sizler

                                                 hele sizler

Dil ve Anlatım

Sis şiirinde, resmedercesine tasvir ile hayal gücünü harekete geçirme söz konusudur. Şiir, Arapça, Farsça kelime ve tamlamalarla yüklüdür. Ancak anlatım akıcıdır. Şiirde sözün musiki gücünden yararlanılmıştır.

Şair &#;sis&#; imgesi ile o zamanki hükümet merkezi olan İstanbul&#;u kişileştirir. Anlatımında teşbih (benzetme), teşhis (kişileştirme), hüsn-i talil (güzel bir nedene bağlama), tezat (zıtlık), nida (seslenme) gibi söz sanatlarından ve imgelerden yararlanır.

Şiir, iki bentten oluşmaktadır. Her bendin sonunda &#;Örtün&#;&#; diye başlayan beyitler nakarat gibi kullanılmıştır.

Şiirin anlatımı; şairin karamsar, ümitsiz ve karmaşık duyguları barındıran ruhsal yapısını da yansıtmaktadır.

Genel Değerlendirme

Baskıcı bir yönetimin idaresinde dönemin yazar ve şairleri susturulmuş, hapse atılmış ya da sürülmüştür. Dönemin etkisiyle bazı yazar ve şairler toplumsal yaşamın dışında &#;aşk&#;, &#;özlem&#;, &#;hayali bir ülke&#; gibi bireysel konulara yönelmiştir. Böyle bir ortamda Tevfik Fikret, kendi bakış açısından &#;sis&#; imgesiyle dönemin baskıcı yönetimini ve bunun karşısında suskun kalan tüm İstanbul&#;u acımasızca eleştirmiştir.

Tevfik Fikret&#;in &#;Sis&#; şiiri, her ne kadar Arapça, Farsça kelime ve tamlamalarla yüklü olsa da bir dönemi ve bir dönemin sanat anlayışını yansıtması bakımından önemli bir belge niteliği taşır.

Tevfik Fikret

Hayatı

Tevfik Fikret, 24 Aralık &#;de İstanbul&#;da doğdu. Asıl adı Mehmet Tevfik&#;tir. Çocuk yaşta annesinin ölümü, onu hayatı boyunca etkiledi. Ortaöğrenimini önce Mahmudiye Rüştiyesi&#;nde sonra Galatasaray Sultanisi&#;nde yaptı. Burada Recaizade Mahmut Ekrem&#;in öğrencisi oldu. Duygulu kişiliği onu genç yaşta şiire yöneltti.

yılında Galatasaray Sultanisi&#;ni bitirdikten sonra Hariciye Nezareti İstişare Odasında (Dışişleri Bakanlığı Enformasyon Dairesi) kâtip olarak göreve başladı. Yeterince çalışmadan para kazandığı gerekçesiyle buradan ayrıldı. Daha sonra kısa sürelerle çeşitli memurluklarda bulundu. Ek iş olarak Ticaret Mekteb-i Âli&#;sinde hat ve Fransızca öğretmenliği yaptı. yılında dayısı Mustafa Bey&#;in kızı Nazime Hanım&#;la evlendi.

&#;de &#;Mirsad&#; dergisinin açtığı şiir yarışmasının birinciliğini kazanınca, edebiyat çevrelerinin dikkatini çekti. &#;de Galatasaray Sultanisi&#;ne Türkçe öğretmeni olarak atandı.

&#;te Hüseyin Kazım Kadri ve Ali Ekrem Bolayır&#;la birlikte &#;Malumat&#; dergisini çıkarmaya başladı. &#;te hükümetin bütçede kısıntı yapma gerekçesiyle memur maaşlarının yüzde onunu kesmesine tepki olarak Galatasaray Sultanisi&#;ndeki görevinden istifa etti ve inzivaya çekildi.

Şiir konusunda bir süre suskun kalan Fikret, İsmail Safa&#;nın yönettiği &#;Mirsad&#; dergisinde &#;Bahar&#; isimli şiirini yayınlayarak suskunluğunu bozdu. Aynı yıl Mirsad&#;da 18 şiiri daha yayınlandı. Derginin açtığı iki yarışmada da birincilik kazanarak ününü arttırdı.

&#;te Recaizade Ekrem, Fikret&#;i bir bilim dergisi olan &#;Servet-i Fünun&#; un sahibi Ahmet İhsan&#;la tanıştırdı. Dergi, Tevfik Fikret yönetiminde edebiyat dergisi olarak çıkmaya başladı. Şair, yılının haziran ayında oğlu Haluk&#;un doğumuyla baba oldu. O sıralarda sanat yaşamının en verimli devresini yaşamaktaydı. Şiirlerini &#;Mehmet Tevfik&#; yerine &#;Tevfik Fikret&#; olarak yayınlamaya başladı.

Yönettiği derginin etrafına yenilikçi bir grup aydın toplanmıştı. Bu topluluğun hareketine &#;Edebiyat-ı Cedide&#; dendi. Kurulan bu topluluk siyasi eylem ve söylemlerden uzak duruyordu.

Tevfik Fikret&#;in şiirlerindeki toplumsal içerik zamanla artarak ulusalcılık ön plana çıktı. Osmanlı &#; Yunan Savaşı&#;nda Türklerin büyük bir zafer kazanmasından etkilenerek kahramanlık şiirleri yazdı. &#;den itibaren Robert Koleji&#;nde Türkçe dersleri vermeye başladı.

Tevfik Fikret, okul dışında kalan tüm zamanını dergi işlerine ayırıyordu. O günlerde dostu İsmail Safa&#;nın evinde okuduğu Abdülhamit karşıtı bir şiiri, gözaltına alınmasına yol açtı. Evi arandı. Söz konusu şiir bulunamayınca birkaç gün sonra serbest bırakıldı. Çok geçmeden başka bir bahaneyle tekrar gözaltına alınınca Fikret&#;te inzivaya çekilme ve başka bir ülkeye gitme düşüncesi derinleşti. Ancak bu hiçbir zaman gerçekleşmedi.

yılında ilgiyle karşılanan ilk kitabı &#;Rübab-ı Şikeste&#;yi yayınlayan Fikret, Ahmet İhsan&#;la birlikte dergi yönetiminde uyuşamadığı için ertesi yıl topluluktan ayrıldı. Yerine Hüseyin Cahit geçti. Birkaç ay sonra Hüseyin Cahit&#;in Fransız İhtilalı üzerine yaptığı bir çeviri nedeniyle dergi kapatıldı ve grup dağıldı.

&#;de Trablusgarp Savaşı nedeniyle Meclisin feshedilmesine tepki olarak &#;Doksanbeşe Doğru&#; adlı şiirini yazdı. Eleştirilerine devrin yolsuzluklarını dile getiren &#;Han-ı Yağma&#; ve I. Dünya Savaşı&#;na girilmesini yeren &#;Sancak Şerif Huzurunda&#; şiirleriyle devam etti. Fikret&#;in şiirleri devrin yöneticilerini kızdırdı ve muhafazakâr çevrelerden ağır eleştiriler almasına neden oldu. Bu olumsuz tepkiler şairde büyük bir moral çöküntüsüne sebep oldu ve sağlığı bozuldu.

Modern bir okul açmak, yeni bir edebiyat dergisi çıkarmak gibi projeleri vardı ama bozulan sağlığı nedeniyle bunları gerçekleştiremedi. Son yıllarını çocuk şiirleri yazmakla geçirdi. Çocuklar için yazdığı şiirlerini &#;Şermin&#; adlı kitabında topladı. Geçirdiği ameliyat sonrası 19 Ağustos &#;te Aşiyan&#;da hayata gözlerini yumdu. Aşiyan, yılında müze haline getirildi. Mezarı 24 Aralık &#;de Aşiyan&#;ın bahçesine taşındı.

Edebi Kişiliği

Tevfik Fikret, yenilikçi ve değişimci sanat anlayışıyla edebiyat alanında adını duyuran bir sanatçıdır. Yarattığı konu zenginliği ile Türk şiirinin ufkunu açan, yeni bir biçim ve söyleyiş kurgusu oluşturan, kendinden sonra gelen kuşaklara sanat ve fikir bakımından örnek oluşturan biridir.

Servet-i Fünun dergisiyle yeni bir edebiyat hareketinin başlamasına önderlik eden Fikret, yazdığı şiirlerle hem konu hem de yapısal açıdan yeni ve farklı bir yol çizmiştir. Şaire göre her şey şiirin konusu olabilir.

Tevfik Fikret&#;in kaleme aldığı düzyazıları da dikkat çekicidir. Bu yazılar hem kendi sanat anlayışını yansıtması bakımından hem de Edebiyat-ı Cedide (yeni edebiyat) hareketinin edebiyat ve sanat anlayışını dile getirmesi bakımından ayrı bir önem taşımaktadır.

Tevfik Fikret&#;in sonrası şiirlerinde büyük bir değişim gözlenir. Servet-i Fünun döneminde daha ılımlı bir üslupla şiirler yazan sanatçı, topluluğun dağılmasıyla birlikte daha sert ve daha yüksek bir sesle şiirler yazmaya başlar. Bunun ilk örneğini &#;Sis&#; şiiriyle veren şair, çocuklar için yazdığı şiirler hariç, son günlerine kadar bu üslubunu korumuştur.

Fikret, nazım biçimi, nazım tekniği gibi konulara duyarlılıkla yaklaşırken dil konusunda böyle bir tutum sergilememiştir. Anlatımındaki eski söyleyişe ve kendi yarattığı terkiplere aşırı bağlılık şiirlerini anlaşılması zor bir hale getirmiştir. &#;Ferda&#;, &#;Millet Şarkısı&#;, &#;Han-ı Yağma&#;, &#;Haluk&#;un Vedaı&#; gibi şiirleriyse yalın ve anlaşılır bir Türkçeye yöneldiği şiirleri arasında sayılabilir.

Tevfik Fikret&#;in sanat anlayışını üç dönemde inceleyebiliriz. Bunlardan birincisi &#;sanat için sanat&#; görüşüyle yazdığı dönemdir. &#;Rübab-ı Şikeste&#; kitabında yer alan şiirleri buna örnek olarak gösterilebilir.

İkinci dönem geçiş dönemi olarak adlandırılabilir. &#;Haluk&#;un Defteri&#; kitabındaki şiirleri bu dönemde yazılmıştır.

&#;Toplum için sanat&#; görüşüyle yazdığı şiirlerini de &#;Rübabın Cevabı&#; kitabında toplamıştır.

Eserleri

Şiir

Rübab-ı Şikeste ()

Haluk&#;un Defteri ()

Rübabın Cevabı ()

Şermin (, çocuklar için yazdığı şiirler)

Tarih-i Kadim ()

Son Şiirler (, hazırlayan Cevdet Kudret)

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası

© 2024 Toko Cleax. Seluruh hak cipta.