Bu hikayenin Nazım'ı sen Piraye'si benim. Ben aşkımdan ölsem, senin kalbinin arkasında bir başkası yazar.
(via hepimizidelirttiler)
Yazar:Nazım Hikmet Ran
Yayın Evi: Adam Yayınları
İSBN:
Sayfa Sayısı:
Hatçem, Sağ selim Bursa'ya ulaştık. Rahatımız iyicedir. Mahkemenin ne zaman başlayacağı daha belli değil. Bu da tabii, Çünkü buraya geleli daha 24 saat bile olmadı. Aramıza dağlar denizler girdikten sonra hasret ve görecelik bir kat değil, kat kat arttı. Tez kavuşsak derim. Sen de öyle dersin, bilirim. Ama bakalım hadisat ne der' Hapishane penceresinden, yığın yığın yeşillikler arkasında Bursa'nın beyazlıklar ve keşişin dumanlara karışan etekleri görünüyor. Ben seni düşünüyorum. Senin çocukluğun bu yeşillikler arasında, bu kocaman, karlı dağın yamacında geçmiş. Ne tuhaf şey değil mi' senin en güzel günlerinin geçtiği bu gök altında benim şimdi, bir türlü bitmek tükenmek bilmeyen saatlerim uzayıp gidiyor Her ne hal ise geç şimdi bunları Hiç olmazsa haftada bir bana mektup göndermeyi unutma! İhmal etme! Memet, annen, Selma, Fahamet, Vedat canım ne alemde'.. Hepsinin gözlerinden ve ellerinden öperim. Samiye'yi, Seyda'yı görürsen selamlarımı ve öpüşlerimi söylersin Halalarımın ellerinden pus ederim. Sana gelince Kavuşalım dedim, kavuşalım tezden..
<
Canım Nazım, Canım Piraye Nasıl bir aşk , nasıl bir özlem. Dört duvar arasında bir gidip bir gelen kağıt parçalarıyla yaşanan bir aşk. Özlemden delirmek üzere olan bir adam. Sevdiğine delicesine bağlı bir Nazım. Her mektupta her okunuşta daha da alevlenen duygular. Vatan, aşk, cocuklar, gökyüzü özlemi olan bir adam ama hiç vazgeçmeyen hep bir umudu olan yaşamaya devam eden bir adam. (Kübra)
Nazım ne de güzel sevmiş Özgürlüğünün çalındığı dört duvar arasında bile memleketine, sevdiğine, çocuklara, gökyüzüne olan sevgisini ve ümidini hiç kaybetmemiş Ağızdan ağıza yayılan aşk hikayeleri vardır. Küçüklüğümüzden beri düşmez hikayelerden. Çocuklarına bu aşıkların isimlerini koyanlar olur. Belki aşklarını sevdiklerinden belki de çocuklarının da aşklarının büyük olmasını dilediklerinden. Kültürümüz, karakterimiz gereği çok bağlıyız duygulara, aşka, umuda, sevgiye, şevkate, en imkansız görüneni bile oldurmaya çalışmaya. Bu yüzdendir belki şairlerimizin çok sayıda olması. Fakat bir ayrıntı daha var gözden kaçırılan. Çoğu şair’i şair yapan kavuşamadığı aşklardı. Aşkların ulaşılmazlığını kağıda döktü onlar. Ekmeğini hüzünden çıkardılar. Sabır ve sebat ile. (Bir Şairin Dürtüleri)
Nâzım Hikmet Ran ya da Türkiye'den ayrıldıktan sonraki soyadı ile Nâzım Hikmet Borzecki (15 Ocak ; Selanik, Osmanlı İmparatorluğu - 3 Haziran ; Moskova, SSCB), Türk şair ve yazardır.
Şiirleri elliden fazla dile çevrilmiş ve eserleri birçok ödül almıştır. Türkiye'de serbest nazımın ilk uygulayıcısı ve çağdaş Türk şiirinin en önemli isimlerindendir. Uluslararası bir üne ulaşmıştır ve dünyada yüzyılın en gözde şairleri arasında gösterilmektedir.
Komünist siyasi düşünceleri yüzünden defalarca tutuklanmış ve yetişkin yaşamının büyük bölümünü hapiste ya da sürgünde geçirmiş; Türkiye'de 11 ayrı davadan yargılanarak İstanbul, Ankara, Çankırı ve Bursa cezaevlerinde 12 yılı aşkın süre hapis yatmıştır. yılında Türkiye'den ayrılması sonrasında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarılmış; bu karar ölümünden 46 yıl sonra, 5 Ocak tarihinde iptal edilmiştir.
yılında Moskova'da kalp krizinden hayatını kaybetmiştir. Mezarı Moskova'dadır.
Kaynak: funduszeue.info
© Tüm Hakları Saklıdır.
Sitedeki içerikler izinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Yayınlanan yazı ve yorumlardan yazarları sorumludur. funduszeue.info ile bir bağlantı kurulamaz, site sorumlu değildir.
Sizler için Piraye, Münevver ve Vera başta olmak üzere Nazım Hikmete ilham kaynağı olmuş 12 kadını ve Nazımın onlara yazdığı şiirleri derledik.
Nazımın çocukluk çağındaki ilk aşkı Abdülhamit Devrinin ünlü valilerinden birisinin kızı olan Sabiha Hanımdır. Nazım, Sabiha Hanım için Gözleri siyah kadın o kadar güzelsin ki nakaratlı ünlü şiiri yazar:
Gözleri siyah kadın o kadar güzelsin ki
Çok sevdiğim başına yemin ediyorum ben
Koyu bir çiçek gibi gözlerin kapanırken
Bir dakika göğsünün üstünde olsa yerim
Ömrümü bir yudumda ellerinden içerim
Gözleri siyah kadın o kadar güzelsin ki.
Yaş 17 Nazım da yine aşık. Bu kez ünlü bir doktorun baldızı olan Azize Hanım. Nazım için şiirsiz aşk olur mu?
Rüyaya daldıran şarabın sun
Önümde gönlümle gelirken dize,
Şu yanan alnıma bir kere dokun,
Azize, gözleri nurdan Azize!
’li yıllarda, Erenköy bahçelerinde, köşklerinde şairler yan yana gelip edebi sohbetler yapıyorlardı.
Bir Devrin Romanı adlı eserinde Halide Nusret Zorlutuna olayı şöyle yazdı:
Şükufe Nihal okuduktan sonra, gülerek kağıdı bana verdi. Bugün gibi hatırlıyorum, kağıtta şairin o delişmen yazısıyla aynen şu kelimeler yazılıydı: Ben sizin için çıldırıyorum, siz bana aldırış bile etmiyorsunuz!
Halide Nusret Zorlutunanın kızkardeşi İsmet Kür, Şükufe Nihali şöyle anlatır:
Şükufe Nihal hemen her görenin aşık ya da hayran olduğu kadınlardandı. Güzel denemezdi pek. Gözleri çukurdu ve ufaktı Boyu hiç uzun değildi. Beden çizgileri dikkati çekmekten uzaktı. Ne ki, zarifti, her zaman bakımlı ve çok şıktı. Dünyaya metelik vermeyen, kendine çok güvenen bir havası vardı. Onu bu kadar çekici yapan da, bu dünyaya metelik vermeyen haliydi. Ve de, o sıralar, hayran olunacak kadın sayısı da çok değil miydi? Ya da nitelikleri mi farklıydı? Sanırım, biraz öyle.
Aralarındaki ilişki nasıl şekillendi bilemeyiz ama İsmet Kür’e göre Bir Ayrılış Hikayesi şiirini Nazım onun için yazmıştır:
Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum,
ama nasıl,
avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya
çıldırasıya…
Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum,
ama nasıl,
kilometrelerle derin, kilometrelerle dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beş yüz,
yüzde hudutsuz kere yüz…
Kadın erkeğe dedi ki:
-Baktım
dudağımla, yüreğimle, kafamla;
severek, korkarak, eğilerek,
dudağına, yüreğine, kafana.
Şimdi ne söylüyorsam
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana..
Ve ben artık
biliyorum:
Toprağın
yüzü güneşli bir ana gibi
en son en güzel çocuğunu emzirdiğini..
Fakat neyleyim
saçlarım dolanmış
ölmekte olan parmaklarına
başımı kurtarmam kabil
değil!
Sen
yürümelisin,
yeni doğan çocuğun
gözlerine bakarak..
Sen
yürümelisin,
beni bırakarak…
Kadın sustu.
SARILDILAR
Bir kitap düştü yere…
Kapandı bir pencere…
AYRILDILAR
Nazım Hikmet ve arkadaşı Vala Nurettin komünizm tutkusuyla ’in Eylül ayında Trabzon Limanından bindikleri bir gemiyle, maceralı bir yolculukla Sovyetler Birliğine giderler. Burada, İstanbul Nişantaşı’nda komşu oldukları, Matbuat Umum Müdürü Muhittin Bey ve baldızı Nüzhet Berkin’le karşılaşırlar.
Nazım’ın İstanbul’dan beri tanıyıp hoşlandığı Nüzhet Hanımla aşk kaçınılmazdır. Nazım Hikmet kıskanç bir aşıktı. Nüzhet Hanımın Dağıstanlı yakışıklı bir öğrenciyle konuşurken görünce Gövdemdeki Kurt şiirini yazdı:
Sen
benim
minare boyunda çam gövdeme,
yumuşak
beyaz
bir kurt gibi girdin,
kemirdin!
Ben
barsaklarında solucan Makdonaldı besleyen
İngiliz amelesi gibi taşıyorum
seni içimde
Nüzhet Hanımla yılında evlendi. Evleri, Nazım’ın eğitim gördüğü KUTV Üniversitesinin öğrenci pansiyonuydu. Muhittin Bey karşı çıktı bu evliliğe, tabii Nazım’ın ailesi de istemedi. Nüzhet Hanımı fiziksel olarak beğenmiyorlardı. Zaten 4- 5 ay birlikte yaşadılar. Nüzhet Hanımın sağlık problemleri başladı. te tedavi için önce Bakü’ye, sonrasında Türkiye’ye döndü. Nüzhet Hanımın şu sözleri idealist Nazım’da büyük bir düş kırıklığı yaratır:
“Bizim de herkes gibi bir yuvamız, cici bici bir evimiz olsun istemez misin Nazım? Her akşam ben evimizde seni bekleyeyim, huzur içinde yaşayalım. Sana mı kaldı dünyayı düzeltmek?”
Temmuz ayında Nazım da döner Türkiye’ye. Nazım, aralarındaki ilişkiyi düzeltmeye çalışsa da olmamış. ya da 25 yılında, bir tiyatroda Nüzhet Hanım, Nazım Hikmet’le karşılaşmış, ama görmezden gelmiş. Nazım’ı kızdıran bu olaydan sonra görüşmemişler.
yılında ise Nüzhet Hanım felsefe öğretmeni Mehmet Servet Erkin’le evlenir. yılında herkesçe bilinen Mavi Gözlü Dev şiirini yazar. Burada şuna değinmemiz lazım. Memet Fuat (Pirayenin oğlu) bu şiirin annesine yazıldığını söylese de, Nazım Hikmet’in arkadaşları, Vala Nurettin, Zekeriya Sertel, Kemal Sülker bu şiirin Nüzhet Hanıma yazıldığını söylerler.
O mavi gözlü bir devdi,
Minnacık bir kadın sevdi.
Kadının hayali minnacık bir evdi,
bahçesinde ebruli
hanımeli
açan bir ev.
Bir dev gibi seviyordu dev,
Ve elleri öyle büyük işler için
hazırlanmıştı ki devin,
yapamazdı yapısını,
çalamazdı kapısını
bahçesinde ebruli
hanımeli
açan evin.
O mavi gözlü bir devdi,
Minnacık bir kadın sevdi.
Mini minnacıktı kadın.
Rahata acıktı kadın
yoruldu devin büyük yolunda.
Ve elveda! deyip mavi gözlü deve,
girdi zengin bir cücenin kolunda
bahçesinde ebruli
hanımeli
açan eve.
Şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev,
Dev gibi sevgilere mezar bile olamaz:
bahçesinde ebruli
hanımeli
açan ev
Nazım Hikmet yaklaşık 9 ay sonra Eylül’ünde ikinci kez Sovyetler Birliğine gider, daha doğrusu kaçmak zorunda kalır. Bu kez diş hekimi Yelena Yurçenko’ya (Lena) aşık olur. Lena, Nazım’dan birkaç yaş büyüktü. Çok okuyan, kültürlü, hoş bir kızdı. Nietzsche hayranıydı. Nazımla dünya görüşleri uymasa da bilinçli, dirençli havası onu etkiledi.
yılında evlendiler. Yaklaşık 2 yıl sürdü. Ailesine fotoğraflarını gönderiyordu. Lena aile tarafından da beğenildi. Evlilikleri bazı kitaplarda doğrulanmasa da Hıfzı Topuz ve Memet Fuat evlendiklerini yazar. Ona yazılmış bir şiiri bilinmiyor. Biz de Nazım’ın ailesine o dönem yazdığı mektubu paylaşıyoruz.
“Sıhhatim gayet iyidir. Lena ile her gün sizlerden konuşuyoruz. O sizi, gıyaben çok seviyor. Samuş’a buradan Rus işi gayet orjinal yazlık elbise göndermek istiyoruz. Eğer Lena’ya potin aldınızsa numarası 37 olsun.”
Nazım Hikmet’ten Piraye’ye Aşk Dolu 20 Mektup adlı yazımıza da göz atmanızı öneririz.
Nazım yılında Türkiye’ye döner. 3 ay tutuklu kalır. Bu dönemi şöyle anlatacaktı yıllar sonra:
“Kadınlarla bir daha ciddi bir ilişkiye girmemeye karar verdim. Her an hapse girebilirdim. Kesinlikle evlenmemeliydim.”
Ama karşısına Piraye çıkacaktır. Yıl Piraye Nazım Hikmet’in kızkardeşi Samiye’nin arkadaşıdır. Piraye, kendisini bırakıp Paris’e giden kocası Vedat Örfi’den boşanmak üzere olan 2 çocuklu (Suzan ve Memet) 24 yaşında bir kadındır. Başlangıçta Piraye’nin ailesi de, Nazım’ın ailesi de farklı nedenlerle istemeyeceklerdi bu ilişkiyi.
Nazım aşkın ilk günlerinde yazdığı Mor Menekşe, Aç Dostlar, Altın Gözlü Çocuk şiirinde Piraye’ye “altın saçlı çocuk” diyecektir.
EEEEEEEEEY
kızım, annem, karım, kardeşim
sen
başında güneşler esen
altın gözlü çocuk,
altın gözlü çocuğum benim;
deli çığlıklar atıp avaz avaz
burnumun dibinden gelip geçti de yaz,
ben, bir demet mor menekşe olsun
getiremedim
sana!
yılında evlenmeye karar verirler. Ama yılının Mart ayında tutuklanır. Piraye sevgilisiydi, tutuklandıktan 4 ay sonra cezaevi müdürünün sorusu üzerine nişanlıyım der. Artık mektuplarında ona öyle hitap edecektir:
“Nişanlım benim, yüzüğünü kalbimde taşıdığım, kalbime geçirdiğim sevgili ! Sana öyle hasretim ki Nişanlın”
Karıma Birinci Mektup isimli şiirinde de şöyle yazar:
Yavrum! uyuyamıyorum!
Görünmez kuşlar ötüyor
üstünde kızıl ağaçların.
Alevli bir duman gibi tütüyor
Gözlerimde saçların!
Saçların altın
dudakların nar
koyu kehribar
gözlü sevgilim
Çıkacağımdan
emin değilim.
yılında Bursa Cezaevine şehir tiyatrolarından tanıdığı Semiha Berksoy onu ziyarete gelince birbirlerine yakınlaşırlar. Aklı Pirayedeydi ama bu ona engel değildi. Nazım Hikmet yıllar sonra yazdığı İki Sevda şiirinde aslında bu özelliğini dile getirmişti.
Bir gönülde iki sevda olamaz
yalan
olabilir.
16 ay tutuklu kaldıktan sonra özgür kalır Nazım. Piraye ile 31 Ocak te gözlerden uzak kimseye haber vermeden evlenirler. Bir gün Kadıköy vapurunda Semiha Berksoyla karşılaşır. Aralarındaki aşk tekrar canlanır. Semiha Berksoy şöyle anlatır:
“Merdivenlerden çıkıyorduk. Birden “Ben evliyim seni alamam” dedi. Ben de onu seviyordum. Olsun dedim. Onu o şekilde kabul etmiştim. Meğer o tarihte evli değilmiş, Piraye’ye evlenme sözü vermiş.”
Semiha Berksoy anı defterine 22 Aralık tarihinde şöyle yazar:
“Bu sabah stüdyoya gittim. Sevgiyle bakarak elimi sıktı. İlgisi gittikçe arttı. Kani Kıpçak’ın dikkatini çekti. İnsan hayatta bir kişiyle mi, yoksa birçok kişiyle mi ilgilenmeli? diye sordu. Nazım da “Esasında bir sevgi olur, ama eğlencelerin de olması hiç fena değil, fakat sevgi birdir” diye yanıt verdi.”
Nazım Semiha Berksoy’a şiir değil ama belki de sevgilisi opera sanatçısı olduğu için Bu Bir Rüyadır adlı opereti yazdı. Başrolde Semiha oynadı.
Bu ilişkiden karısı Pirayenin elbette haberi vardı. Memet Fuat, başka kadınların Nazıma yakınlık göstermelerine katlanamayan Piraye’nin Semiha için daha sonraları “Delişmendir, ama iyi kızdır, sevgisi içtendir” dediğini söyler.
Nazım, Birinci Dünya Savaşı sonlarında, yazar Suat Dervişi tanımıştır. İkisi de gençtir. Ama Suat Derviş o dönem kendisini beğenenlere yüz vermeyen, biraz şımarık bir kızdır, sevgili değillerdir. Hatta ona şu dizeleri (Gölgesi şiiri) o dönemde yazmıştır.
Ağlasada gizliyor gözlerinin yaşını;
Bir kere eğemedim bu kadının başını.
Kaç kere sürükledi gururumu ölüme
Fırtınalar yaratan benim coşkun gönlüme.
Cevapları öyle heyecansız ki onun,
Kaç kere iman ettim, hiçliğine ruhunun.
Kaç kere hissettim ki, yine bu gece gibi
Güzelliğin önünde, dolup, çarpmalı kalbi
Ne mehtabın aksine yelken açan bir sandal
Ne de ayaklarında kırılan ince bir dal
Onun taştan kalbini sevdaya koşturmuyor.
Bir çiçeğin önünde bir dakika durmuyor
yılının sonlarında gençlik arkadaşı Suat Derviş’le yine karşılaşır. Derviş bu kez ona yakınlık gösterir. Birlikte Çamlıca sırtlarına çıkarlar. Şubat ayında yağan karın erimesiyle oluşan çamurlara bata çıka dolaşır, sohbet eder, yakınlaşırlar.
Eve dönünce ayakkabı ve pantolonun çamurlu halinden, Piraye şüphelenir, durumu anlar. Bunun üzerine, Piraye, bir kova suyu üzerine döküp, Şubat akşamında balkona çıkar, zatüree olup öleyim der. Nazım güç bela onu içeriye alır.
Nazım o yıllarda Akşam gazetesinde Orhan Selim takma adıyla yazılar yazıyordu. 22 Ocak yılında duygusal bir yazı yazar Nazım. Birkaç gün sonra gelen okur mektuplarından biri duygu doluydu, adeta onu etkilemek için yazılmıştı. Bu kişi daha sonra öykü yazarı olan Cahit Uçuk’tur. 24 yaşındadır. Oldukça güzel bir kadındır.
Hıfzı Topuz, Nazım bir kadına durup dururken asılmaz, ama kendisiyle ilgilenen olursa, hoşuna giderse tutulabilirdi der. Cahit Uçukla ilişkileri de tam da böyle oldu.
Cahit Uçuk “Aramızda ruhsal bir yakınlık ve minnet dolu bir beraberlik oldu” derken; Nazım, Piraye ile barışmak istediği dönemde, Memet Fuat’a yazdığı mektupta “Ben o hadiseye annenin beni sevmediği şüphesine kapılıp atılmışımdır. Annenin beni ihmal ettiği ya da bana öyle geldiği zamanlarda bu bahiste kötü şeyler yaptım” yazar.
Nazım aslında tüm bu yaşadıklarını dizelerinde dile getirmiştir.
sevdiğim kadınları deli gibi kıskandım
şu kadarcık haset etmedim Şarlo’ya bile
aldattım kadınlarımı
konuşmadım arkasından dostlarımın
in Ocak ayında tekrar tutuklanır. İki ayrı yargılamadan toplam 35 yıllık bir hapis cezası beklemektedir onu. Hapisteyken, Pirayeye adeta yeniden aşık olur. Muhteşem şiirler yazar. Bizce Nazım en güzel şiirlerini o dönemde yazmıştır.
Ankara Cezaevinde kol saatinin içini boşaltmış ve oraya karısıyla çocuklarının bir fotoğrafını koymuştu Nazım… “Artık her zaman gözümün önündeler” diyordu. Saatin kayışına ise tırnağıyla Piraye yazmıştı. Yıllarca Piraye’nin evinde saklanacak o saat, Nazım’ın çok bilinen bir şiirine konu oldu:
“Senin adını
kol saatimin kayışına tırnağımla kazıdım.
Malum ya, bulunduğum yerde
ne sapı sedefli bir çakı var,
(bizlere âlâtlı katıa verilmez)
ne de başı bulutlarda bir çınar.
Belki avluda bir ağaç bulunur ama
gökyüzünü başımın üstünde görmek bana
yasak…”
1 Ekim
Dağın üstünde :
akşam güneşiyle yüklü olan bir bulut var dağın üstünde.
Bugün de :
sensiz, yani yarı yarıya dünyasız geçti bugün de.
Birazdan açar
kırmızı kırmızı :
gecesefaları birazdan açar kırmızı kırmızı.
Taşır havamızda sessiz, cesur kanatlar
vatandan ayrılığa benzeyen ayrılığımızı..
Piraye’ye güvenmesine karşılık, ikide bir kıskançlık bunalımlarına giriyor “Kime aşık olursan ol” diye yazıyordu.
Buna karşılık Piraye yazdığı bir mektupta neler söylemiş (Nazım o mektupları “Ayşe’ye Mektuplar” adıyla şiirleştirdi):
Sen beni kıskanıyorsun,
ve benim gülmem tutuyor.
Ben aşkı: hürmet
muhabbet
sadakat, diye anlarım
()
halbuki aşk sadece muhabbet sende.
Hem biliyorum bu evhama neden düştüğünü :
ben içerde olsaydım
sen dışarda aldatırdın beni.
İçerde olmama ne lüzum var?
İkimiz de dışardayken beni aldatmadın mı?
Sen alçaksın
ve dışarı çıkar çıkmaz
beni yine aldatacaksın.
yılının Ekim ayında yazar Peride Celal ile beraber dayısının kızı Münevver de gelir. Aslında Piraye ile evlendiği günlerde Fransa’dan dönen Münevver ile kısa bir yakınlaşma yaşansa da Münevver ressam Nurullah Berkle evlenmiş, bir kızı olmuştu. Kendisinden 15 yaş küçük kumral saçlı, yeşil gözlü kadınla yazışmalar, gidip gelmelerle tutkulu bir aşk başlamıştı.
Ona yazdığı ilk şiiri Sen şiiridir:
sen esirliğim ve hürriyetimsin,
çıplak bir yaz gecesi gibi yanan etimsin,
sen memleketimsin.
Sen ela gözlerinde yeşil hareler,
sen büyük, güzel ve muzaffer
ve ulaşıldıkça ulaşılmaz olan hasretimsin…
Daha sonra bu şiirini yazacaktır:
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
yorulmuşsundur;
nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını
ne gül suyum ne gümüş leğenim var,
susamışsındır;
buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim
acıkmışsındır;
beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam
memleket gibi yoksuldur odam.
Bu dönemde yazdığı tutkulu şiirlerinde Münevverin gözlerinin rengi nedeniyle yeşili çok sık görürüz.
Siz aydınlıkta öyle kımıldamadan durun,
güneş duradursun yeşil entarinizde,
Yaram birdenbire açıldı
Kan gövdeyi götürüyor bendenizde…
Güz, Sonbahar, Yine Sana Dair şiirlerini de ona yazmıştır.
de Piraye’den boşanma kararı alır. “Bütün bu olup bitenlere rağmen en yakın iki insan olarak kalacağımızı biliyorum. Ömrümün en güzel senelerini, en iyi eserlerini, sana borçluyum. Onlar manen ve maddeten senindir.” der.
Eşinden boşanacağını söyleyen Münevver, karar değiştirir. Cezaevine de gelmez. Bu Nazım için büyük bir darbe olur. 47 yaşındaki Nazım’ın bu dönemde yazdığı şiirlerden Tekirle Kavakta şöyle der:
Kırkından sonra azanı teneşir paklar
bu üç dört dört beş sekiz
sayı sayacak değiliz
çünkü bunun kırka kadar
yolu var
Nazım tekrar Piraye’ye mektuplar yazarak barışmak isteğini dile getirir. Affetmesini ister:
“Pirayem, kızıl saçlı bacım benim, seni arkadan bıçakladım. Bir damlası damarlarımdaki bütün kana bedel kanınla boyandı elim. Gel de beni bir daha yalnız bırakma. Eteklerinden öperim.”
Nazım af yasası çıkmayınca 7 Nisan de açlık grevine başladı. Piraye hem bu durum, hem de yazdığı mektuplardan etkilendiği için ziyaretine gelir, aynı anda Münevver de cezaevine gelir. İşte bu Nazım ve Piraye’nin son karşılaşması olur.
15 Temmuz de tahliye olur Nazım. Pirayeden 23 Mart de boşanır. 3 gün sonra Münevver bir oğlan doğurur. Nazım oğluna çok sevdiği üvey oğlu Memet’in ismini verir.
49 yaşındaki Nazım’ı askere almak isterler, arkasında farklı şeyler olduğu haberleri üzerine 17 Haziran de bir tekneyle gizlice Varna’ya, Bükreş’e ve en sonunda Moskova’ya gelir.
Yedi tepeli şehirde bırakıp gelmişti gonca gülünü. Ama o dönemde kulağına gelen, en yakın arkadaşı Kemal Tahir ile Münevver arasında bir ilişki olduğu dedikodusu Nazımı alt üst eder. Böyle bir şey yoktu, tamamen yanlış anlamaydı ama katlanması zordu.
Ben Sen O şiirini yazdı:
o, yalnız ağaran tanyerini görüyor
ben geceyi de
sen yalnız geceyi görüyorsun
ben ağaran tanyerinide
Nazım de Çin’de geçirdiği ilk kalp krizinden sonra Moskova’ya döndü ve hayatına doktor Galina Kolesnikova girer. Tüm kadınlar gibi Nazıma vurulmuştu. Nazımın doktoru, yardımcısı, tercümanı, arkadaşı olur. 7 yıl süren bu ilişkiye yazılmış şiirler yok ama Nazım’ın 8 milimetrelik kamerasıyla Galina’nın çektiği görüntüler kalacaktı.
Kendinden 30 yaş küçük sarışın bir genç kız, te hazırladığı bir film için yardım istemişti. Vera Saçları saman sarısı, kirpikleri mavi, kırmızı dolgun dudaklı bu kız
İlk görüşte Nazım’ın kalbine girmişti. Evliydi ve bir çocuğu vardı. Ayrıldı. 18 Kasım ta Nazımla evlendiler. Artık tüm şiirleri Vera içindi.
Vera’nın Uykudan Uyanışı
uyandın gülüm
iskemleler uyandı
köşeden köşeye koşuştular
masa da öyle
doğrulup oturdu kilim
nakışları açıldı katmer katmer
ayna seher vakti gölü gibi uyandı
açtı kocaman mavi gözlerini pencereler
uyandı balkon
toparladı bacaklarını boşluktan
tüttü karşı damda bacalar
kaldırımlar akasyalar ötüştü
bulut uyandı
attı göğsündeki yıldızı odamıza
evin içinde dışında uyandı aydınlık
doldu saçlarına senin
dolandı çıplak beline ak ayaklarına senin
Vera’ya
Oka ırmağından öğrendim hasretlerinin dalgın deliliğini.
Yaz geceleri Oka ırmağı
ince kumları ve sedefleriyle
ak bir kadını yıkayarak
aktı odamda kalın kütüklerinin arasında
iri iri damlalarıyla yağmur üzüm salkımıydı doğum gününde
senin
şaşkın ve sırılsıklam durdum önünde senin
altın kubbeli bir ağaçtın
denizin ortasında
ilk ergenlik düşümden geliyorum sana
bu şehrin bana verdiği en tatlı yemiş en akıllı söz en insan sokaksın
günlük güneşlik rüzgârım benim
saçları saman sarısı kirpikleri mavi karım benim
Sabah Karanlığı
Gülüm çıkar yataktan bir kayısı gibi çıplak
Mavi afişteki güvercin gibi aktır sabah karanlığında
Vera İçin
İçimde mis kokulu
Kızıl bir gül gibi duruyor zaman,
Ama bugün cumaymış, yarın cumartesiymiş,
Çoğum gitmiş de azım kalmış, umurumda değil
Doktoru “Aşksız 10 yıl yaşarsın, aşık olursan 3 yıl” demişti. Öyle de oldu. 3 Haziran günü büyük şair bu muhteşem şiirlerini bırakarak bu dünyadan ayrıldı.Pasaportunun içinden el yazısıyla yazılmış şu şiir çıktı:
Gelsene dedi bana
Kalsana dedi bana
Gülsene dedi bana
Ölsene dedi bana
Geldim
Kaldım
Güldüm
Öldüm
Nazım Hikmet ile ilgili hazırladığımız diğer yazılarımıza da göz atmanızı öneririz:
Nazım Hikmete Aşklarıyla İlham Vermiş 12 Özel Kadın
Nazım Hikmetin 25 Unutulmaz Şiirinden Enfes Alıntılar
Nazım Hikmetten 6 Özel İnsana 6 Özel Şiir
Nazım Hikmet’in Aşk Şiirleri
Kaynak
Hıfzı Topuz Hava Kurşun Gibi Ağır, Emin Karaca Nazım Hikmetin Aşkları, Memet Fuat Nazım Hikmet Üstüne Yazılar
çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası