hayızlı kadın oruç tutabilir mi / Hayızlı Kadının Orucu Meselesi: ‘Sen Harûrî Misin?’ Rivayeti Üzerine Bir İnceleme | TRDizin

Hayızlı Kadın Oruç Tutabilir Mi

hayızlı kadın oruç tutabilir mi

Hayızlı Kadın Oruç mu Tutamaz Yoksa Oruç mu Tutmayabilir?

Ramazan ayı, oruç tutup, gönül bahçemizi sulama ayıdır. Ayrık otların temizlenme ayıdır. Ancak bazı Müslümanlar çok küçük nedenlerle oruçlarını yediklerini görüyoruz. Çok küçük bahaneler ileri sürerek oruç tutmamak doğru değildir. Öyle ki, bütün dinlerde oruç ibadeti bulunmaktadır. Oruç ibadeti, bütün dinlerin azimet ilkesi haline gelmiştir. Öte yandan oruç tutamayacak kimseler için ruhsatlar tanınmıştır. Bu ruhsatlar, fıkıh kitaplarından ayrıntılı olarak ortaya konulmuştur.

Müçtehit imamlar, oruç tutamama mazeret ve gerekçelerini fıkıh kitaplarında belirlemişlerdir. Bunlar genellikle; hasta olanlar veya oruç tuttuğunda hastalığı artacak olanlar oruç tutmayabilirler. Yolcu olanlara tutup tutmama ruhsatı tanınmıştır. Fakat tutmak daha evlâdır. Hamile ve çocuk emziren kadınlar çocuğu zarar görecekse oruç tutmayabilirler. Oruç tutmaya gücü yetmeyen yaşlılar da oruç tutmazlar, fidye verirler.

Kadınlar özel durumlarında oruç tutmayabilirler. Kadınlar hakkında bütün tartışma, “tutamazlar veya tutmayabilirler” cümlelerinde yatmaktadır. Demek ki oruçla mükellef olanlar, pek çok konuda oruç tutmama mazeretleri dikkate alınmış, kendilerine oruç tutmama ruhsatı verilmiştir. Bu ruhsatları kullanma veya kullanmama durumu kişinin vicdanı ile imanına bırakılmıştır. Oruç tutmayanların mutlaka bir mazeretleri vardır. Oruç tutmayanlar, oruç tutanlara saygı göstermelidirler. İnanç özgürlüğü bunu gerekli kılar. Azimet ve ruhsat. Allah’tan utanmıyorsa dilediğini yap, dilediğin mazereti ileri sür.

Kadınların özel durumlarında oruç tutup tutamayacakları konusu, her daim ısıtılıp ısıtılıp soru olarak sorulmaktadır. Bu soruya bir cevap vereceğimi söylemiştim. Bu vesile ile birkaç cümle kaleme aldım. Bilindiği gibi ibadet alanları daha dikkatli olunması gereken bidat alanlardır. Hayızlı kadınların oruç tutamaz görüşünü beyan edenler, çoğunluk önceki kabulleri ispatlama peşindedirler. Öyle ki, ya müspet ya da menfi görüşlerini beyan ettikten sonra, kendi görüşlerini destekleyecek beyanlara ağırlık verirler. Bu durum, bilimsel objektiflikten tamamen uzaktır. Kendilerinin tâbi oldukları içtihadı ve müçtehidi savunmaktadırlar.

Bu konular ortak akılla karara varılacak konulardır. Öyle ki, ibadetlerde hukuk birliği, bunu gerekli kılar. Öncelikle bu durum tamamen kadınları ilgilendiriyor. Bu konuda kadınların görüşleri esas alınmalıdır. Damdan düşenin halini, damdan düşenler anlar. Bizde kitapları erkekler yazar, sözleri erkekler söyler denilebilir. Kadınların bu özel durumları hakkında kadınların konuşmasını daha doğru buluyoruz.

İkincisi, bu konuda klasik eserlerde müçtehitlerin mevcut içtihatlar bulunmaktadır. Diyanetimiz de bu mevcut içtihatları tekrarlayarak bugüne kadar gelmiştir. Bu konuda medya veya camilerde farklı söylemler ileri sürülmesi halkın kafasını karıştırabilir. Bunun için daha dikkatli konuşmalar yapılmalıdır. Bugün halkımız içtihadın ne olduğunu bilmeyebilir. Sözüm ona bu konuda icma da var denilince, farklı düşünenler, halk tarafından söylem olarak din dışına da itilebilirler.

İcma’nın sübut ve delaleti kati olan hükümlerde yapılmasını tahkimat kabilindendir. İçtihat alanındaki İcma’nın değişmez nas gibi telakki edilmesi bir metodoloji sorunumuzdur. Bu durum İcma’nın mahiyetine bakış açısına göre değişir. Bunun için açıklamalar konusunda daha titiz davranılmalıdır. “Hayızlı kadın, namaz kılamaz, oruç tutmaz. Orucu kaza eder, namazı kaza etmez” anlayışı hâkim bir görüştür. Bu durumdan farklı sesler duyulunca da, “din mi değişti” gibi söylemlerle karşı karşıya kalırsınız. Bunun için medya ve camilerde yapılan vaaz ve irşatlarda bu gibi tartışmalı konulara girilmemelidir. Ortak kültürümüzün temsilcisi olan Diyanet’in verdiği fetvanın dışında medya veya vaaz beyanları, ibadet birliğimizi sarsabilir. Yanlış algılamalara imkân verebilir. Beyanın doğru olması maksadı hâsıl etmeyebilir.

Sonuçta İslam fıkıh tarihinin klasik döneminde hayızlı kadının oruç tutamayacağı görüşü hâkimdir. Öyle ki, bu konuda İcma’nın varlığı ileri sürülmektedir. Günümüzde ise bu hâkim fıkhî görüşün aksine konu hakkında farklı yorumlar yapılmaktadır. Ortak akıl, orta yoldur. Orta yol ehlisünnet yoludur. Ehlisünnet yolu âkil insanların yoludur. Bu konunun iki tarafı bulunmaktadır. Bazı bilginlere göre hayızlı kadın oruç tutabilir. Hayızlı kadın genel olarak oruç tutmayabilir. Ancak mazeretinin takdiri kendini bağlar. Çünkü her kadının mazereti farklıdır. Fetva da bireyseldir. Her hastaya farklı narkoz verildiği gibi her kadın kendi bünyesinin durumunu daha iyi bilir. Bu durumda Kur’an’daki hastalık ve yoluculuğa kıyas yapılarak ruhsat hükümleri işletilir. Bu ruhsatta kadınların kendilerini daha iyi bilebileceğinden, tutup tutmama kendilerine bırakılmıştır. “Bu bir ruhsattır” derken, bunu kastetmekte oldukları anlaşılmaktadır.

Kadınların kendi ellerinde olmayan bir mesele için “kaza” tabirinin kullanılmasını da hoşnut görmezler. “Kaza” ise eda vaktinde eda edilmeyen bir ibadet için kullanılan kavram olduğundan, “kaza” kavramını da doğru bulmazlar. Sorumluluğun yerine getirilmediği durumlarda kazadan söz edilir. Yani teklif varsa, bu teklif zamanında yerine getirilmiyorsa “kaza” edilmesinden söz edilir. Diğer bilginler ise geleneğin tekrarının tahkimatını esas almışlardır. Bu yolu daha emniyetli ve garantili görmüşlerdir. Bir de İcma’nın varlığını ileri sürmüşlerdir ki, bu konuda İcma’nın varlığı da tartışmalıdır. Çünkü hayızlı kadının durumu ile ilgili hüküm zannî alanda yapılmış bir icmadır. Bu icma manevi mütevatir olarak günümüze kadar da gelmiş olduğunu ileri sürerler. Keza ibadet alanında kıyas yapılamayacağı, teabbüdi alanlarda rivayete uymanın daha doğru olacağını ileri sürmüşlerdir. Bu durumda hayızlı kadının namaz kılarsa bidat veya kabul olmayacağına kaildirler.

İki tarafın bilginleri de hastalık, eza, eda, kaza hükmi kirlilik gibi kavramlara yükledikleri manalardan yola çıkarak görüşlerini temellendirmeye çalışmışlardır. Her iki tarafın görüşleri ve gerekçeleri saygıya değerdir. Çünkü bu bir içtihat konusudur. Bireysel içtihatta yanılabilme ihtimali olduğu gibi toplu içtihatlarda da yanılma ihtimali bulunmaktadır. Elbette ki toplu içtihatlar, bireysel içtihatlardan daha emin yollardır. Naslardaki bu boşluklar ve zanni alan, ümmet için rahmet olarak görülmelidir. Tarihte zan alanında yapılan içtihatların (zanni alanda icma ve kıyas mutlak doğru gibi algılanması düşündürücüdür.

Hayızlı kadının oruç tutma konusundaki usul ilkesi önemlidir. Yapılan tartışmalarda bunların görülmemesi çok acıdır. Hemen her çalışma ve görüş beyan edenler okunduğunda, bilimsel objektiflikten ve etik değerlerden uzak, müçtehitlerinin görüşlerini tekrarlayıp kendilerinin de aynı görüşü ispatlama peşindedirler. Konu hakkında sanki iki çarpışan tarafın olduğu, biri diğerine üstün gelme mücadelesi verdiği, farklı yorum yapanlar dinin dışına itildiği, sapıklıkla itham edildiği görülmüştür.

Klasik dönemin yorumlarını mutlak doğru algılayan müzmin hastalık önemli bir ayrılık konusu olduğu anlaşılmaktadır. Müslümanlar bugün düstursuzca birbirlerini yaralıyorlar. Adeta bazıları dini kurtarma peşine düşmüşlerdir. Bu dinin koruyucusu ve kurtarıcısı bellidir, kendini Allah adına mutlak doğrunun tarafında görmek tehlikeli ters yola girmektir. Allah (cc) “bu dini biz indirdik biz koruyacağız” demektedir. Böylece kazmayı, küreği alan kardeşine mezar kazıyor. Attığı taş ürküttüğü kurbağaya değmiyor. Bu konuyu objektif ve bilgiye açık zihinler ancak tartışılabilir. Bunun için önce bilgiye açık zihinlerin olması gerekmektedir. Kafasında putlaştırılmış bilgilerle donanmış insanlarla bilimsel tartışmaya girilmemelidir. Kur’an bu konuda cahillerden yüz çevirin buyurmaktadır. Bunlar ister mürekkep yalamış cahiller olsun, isterse de klasik cahiller olsun fark etmez.

Bu konunun usul hukukumuzdaki durumu ele alınmalıdır. Kadınların özel halleri vücub ve eda ehliyetini ortadan kaldırmadığı söylenir. Konu bu yönüyle daha derin bir tezekkürü gerektirir. Bu hüküm teklifi bir hüküm müdür? Yoksa vad’i bir hüküm müdür? Bu durumda kadınlardan teklif kaldırılmış mıdır? Yoksa kadınlara bu durumda ruhsat mı verilmiştir? Usul hukuku açısında hadisin durumu nedir? Hadis ve klasik dönem uygulamaları, hayızlı kadın oruç tutamaz mı? Tutmaya bilir mi? Bu ruhsatın kapsamının genişliği zamanla yasağa mı dönüştürülmüştür? Bugün bu konuya genellikle hissi ve duygusal yaklaşılıyor. Bunlar içtihadı konulardır. İçtihadı konularda birden fazla görüş olması kadar doğal bir durum yoktur. Mezhep imamlarımızdan bir meselede birden fazla görüş olduğu malumdur. İçtihat içtihadı da nakzetmez.

“Mevridi nasta içtihada mesağ yoktur” ilkesi bile sığ bir değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Öyle ki, klasik dönemdeki içtihadı değerlerin mutlak doğru görülüp içtihat yapılan bu konuda farklı yorum yapanlar sapkınlıkla suçlanmıştır. Tarih bunların örnekleriyle doludur. Nitekim bu ta’rizlere ilk muhatap olanlar, Hz. Ömer ve Hz. Ebû Hanefi’nin yaptığı içtihatlardır. Teabbüdi konularda içtihat yapılmaz denilse de, hemen her müçtehidin yapmış olduğu ortadadır. Farklı bakış açıları bugün tam bir din istismarına konu yapılıyor. Söylediğim gibi konu öncelikle hak ve fiil ehliyeti acısından ele alınmalıdır.

Vucüp ve eda ehliyetini ortadan kaldırmayan bu durumda teklif var mıdır? Yok mudur? Bu durumda teklif varsa ki, klasik usul “vardır” diyor. Bu durumda sonuç farklı olur. Bugün maalesef miyop bir okuma biçimi ve sığ bir gelenek anlayışı pek çok meselenin tartışılmasına imkân vermemektedir. Kimisi geleneği kaldırıp atıyor, kimisi tam tersini yapıyor. Bu iki aşırı uçlar, toplumumuza huzur getiremeyecektir. Adeta kılıçlar çekilmiş nasıl barış yapılsın ki? Niyet hayır olacak ki, akıbet de hayır olsun. Her biri objektiflikten uzak, bilimsel etik dışı suçlamalarından öteye geçmemiştir. Klasik geleneği söyleyenler alkış tutulur, farklı yorum getirenler dışlanıyor. İster hastalık kapsamında görülsün, ister kaza lafzı kullanıldığından teklifin düşmediği söylensin; ister Hz. Ayşe’nin rivayeti temel alınsın bunların her biri yoruma muhtaçtır.

Keza ister ibadet kapsamında kıyasa yer yoktur ilkesi temel alınsın; isterse ameli tevatür ilkesine sığınılsın bunların her biri kendi görüşlerini temellendirmek için ileri sürülen gerekçelerdir. “Taabbûdilik konularında illet aranmaz, ceza hukukunda kıyas yapılmaz” denilse de, bu alanlarda pek çok istisnaların varlığı bilinmektedir. Bırakın da bu konuda bari kadınlar hüküm versinler. Kendi sorunlarını, kendileri çözsünler. Ruhsat gerekçelerini hastalığa mı kıyaslarlar, yoksa geleneğimi esas alırlar bu onların verecekleri bir karardır. Bizde bu karara saygı duyalım. Her bir kadında farklı bir yapı arz eden bu durumun hastalara verilecek narkoz misali farklı farklıdır. Her farklı duruma farklı çözüm üretilmelidir. Bu durum da ancak ve ancak hastalık veya eza kavramlarına yüklenilen mana, olanların beyanlarına ve ölçüm değerlerine göre hüküm kurulmalıdır. EEE kendisini tanrı yerinde mutlak doğru taraftarı görenler, Hristiyanların müzmin hastalığına tutulmuşlardır. Diyanetimizin şuan verdiği fetva elbette bizi bağlar. Birliğimiz ve ehlisünnet algımız bize bu terbiyeyi zorunlu kılıyor. Birlik tefrikadan üstündür. Bu konuda karar merci bellidir. Ancak bu konu erbabınca tartışılmayacak anlamına da gelmemelidir. Saygılarımla.

Regl iken (Adetliyken) oru&#; tutulur mu? İşte Diyanet’ten gelen cevap?

Ramazan Ayı’nın gelmesiyle birlikte en çok araştırılanlar arsında regl iken yani adetliyken oruç tutmanın hükmü araştırılıyor. Özellikle kadınlar “Regl iken oruç tutulur mu?” ve “Adetliyken oruç tutulur mu?” sorularının cevabını araştırıyor. İşte, konuyla ilgili Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek

KADINLAR ADETLİYKEN ORUÇ TUTABİLİR Mİ?

Özel günlerindeki bir kadının namaz kılması ve oruç tutması haramdır. Bu durumdaki kadının namazı ve orucu sahih olmaz. Fakihler bu konuda görüş birliği içindedirler (Şâfiî, el-Ümm, II,; Sahnûn, el-Müdevvene, I, ; Haddâd, el-Cevhera, I,34; İbn Hazm, el-Muhallâ, II, ; Merğînânî, el-Hidâye, I, ; İbn Kudâme, el-Muğnî, I, ; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, III, , ; Şevkânî, es-Seylü’l-cerrâr, II, ). Âdet süresince terk edilen namazların kazâ edilmeyeceği, oruçların ise temizlendikten sonra tutulacağı hususlarında da bütün mezheplerin görüş birliği vardır (İbnü’l-Münzir, el-İcma, s. ; Nevevî, Şerhu Müslim, IV, 26; San‘ânî, Sübülü’s-selâm, I, ; Cezîrî, el-Mezâhibü’l-erbe‘a, I, ).

Söz konusu icmânın dayanağı Hz. Peygamberin (s.a.s.) hadisleri ve sahabe uygulamasıdır. Nitekim Hz. Âişe bu konuda kendisine sorulan bir soru üzerine; Resûlullah döneminde âdet gördüklerinde tutmadıkları oruçları kaza etmekle emrolunduklarını, kılmadıkları namazları ise kaza etmekle yükümlü tutulmadıklarını söylemiştir (Buhârî, Hayız, 20; Müslim, Hayız, 69).

DÜZENSİZ ADET KANAMASI OLAN BİR KADIN ORUÇLARINI NASIL TUTMALIDIR?

Kadınlar âdet dönemlerinde namaz kılmazlar, oruç tutmazlar. Temizlendikten sonra kılamadıkları namazları kaza etmezler fakat oruçlarını kaza ederler (Buhârî, Hayız, 20; Müslim, Hayız, 69; Ebû Dâvûd, Tahâret, ; Tirmizî, Tahâret, 97).

Her kadının âdet gördüğü gün sayısı eşit değildir. Bu süre Hanefîlere göre en az üç, en çok on gün olabilir. Âdet günlerinin süresi, daha önce yaşanmış tecrübelere göre belirlenir. Düzensiz kanamalarda, üç ile on gün arasındaki kanama âdet sayılıp, o günlerde oruç terk edilir. Daha sonra kaza edilir. On gün dolduktan sonra gusledilip, namaz ve oruca başlanır. İki âdet arasındaki temizlik süresi de 15 günden az olmaz.

Kadınlar muayyen günlerinde iken


Sual: Ramazanda bir kadının muayyen hâli zuhur ederse, yiyip içebilir mi? Muayyen hâli sona erince, yiyip içmesi günah olur mu?
CEVAP
Ramazanda imsak vaktinden sonra, hayzı kesilse, o gün oruçlu gibi durur. İmsak vaktinden sonra hayz gören, o gün gizli yiyip içer. Her iki durumda da o günkü orucunu sonra kaza eder. Vakit içinde, namaz kılmadan önce, hayz gören, o vaktin namazını kaza etmez.

İmsak vaktinden önce kan kesilse, sabah namazı vaktine, yalnız gusledip elbisesini giyecek kadar zaman olur da, Allahü ekber diyecek kadar fazla zaman kalmazsa, o günün orucunu tutar. Fakat, yatsıyı kaza etmesi lazım olmaz. Tekbiri söyleyecek kadar da zaman olursa, yatsıyı kaza etmesi de lazım olur. İftardan önce hayz başlarsa, orucu bozulur. Ramazandan sonra kaza eder. Namaz içinde hayz başlarsa, namazı bozulur.

Sual: Bir kadın akşamdan yarınki oruca niyet etse, yarın hayzı başlasa o gün oruç tutacak mı?
CEVAP
Hayz başlayınca oruç bozulmuş olur, yer içer. Ancak oruçluların gözü önünde yememelidir!

Sual: Kadın geceden niyet ettiği orucu öğleyin bozsa, öğleden sonra da âdet görse, kaza mı gerekir?
CEVAP
Âdet olmasa idi kefaret gerekirdi. Âdet olduğu için kaza gerekir. Bir kimse de orucunu bozsa, sonra oruç tutamayacak kadar hastalansa yine kaza gerekir.

Sual: Hayzlının, Ramazanda oruç tutması caiz mi?
CEVAP
Hayır.

Sual: Orucun aksamaması için hayzı ilaçla geciktirmek caiz mi?
CEVAP
Caizdir.

Sual: Kaza orucu tuttuğum gün, âdetim başladı. Âdetim bittiğinde, yarıda kalan orucum yüzünden ayrıca bir gün daha mı tutacağım?
CEVAP
Ayrıca oruç tutmazsınız. Kaza orucunuz yarıda kalmıştır. Onu yeniden tutarsınız.

Sual: Maliki’yi taklit eden bir kadının hayzı Hanefi'ye göre bitse Maliki'ye göre devam etse orucunu tutabilir mi?
CEVAP
Evet tutar. Maliki’yi taklit eden kadın, Hanefi’ye göre istihaza olup da, Maliki’ye göre hayz olan günlerde oruç tutar, namaz kılmaz, Kur'an-ı kerim okuyamaz. İstihaza olan bu günlerde kılmadığı namazları temizlenince kaza eder.

 
 
 
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • 10
  • 11
  • 12
  • 13
  • 14
  • 15
  • 16
  • 17
  • 18
  • 19
  • 20
  • 21
  • 22
  • 23
  • 24
  • 25
  • 26
  • 27
  • 28
  • 29

İmsak vaktinden sonra âdet hali sona eren bir kadın oruç tutabilir mi?

İmsak vaktinden sonra âdet hali sona eren bir kadın, o gün hiçbir şey yiyip içmemiş olsa bile, oruç tutmuş sayılmaz.

Oruçlu iken hayız / âdet gören kadın ne yapar?

Oruçlu iken hayız olan/âdet gören kadının orucu bozulmuş olduğundan yiyip içer. Şu kadar var ki, böyle bir kadın, yiyip içebileceği gibi edeben oruçlu gibi davranmaya devam etmesi uygun olur.

Kadınların Ramazanda âdet geciktirici ilaç kullanmaları caiz midir? Ayrıca kullandığı ilaç sebebiyle âdeti geciken bir bayanın tuttuğu oruçlar geçerli midir?

Ay hâli oruç tutmaya mânidir. Bu hâlde iken tutulan oruç geçerli olmaz. İlaç etkisi ile de olsa, akıntı olmadıkça ay hâli vuku bulmuş olmayacağından tutulan oruç geçerlidir. Ancak hayız kanı ile vücutta biriken zararlı maddeler dışarı atıldığından, vücudun sıhhati bakımından ay hâlini önlemek için ilaç kullanılması tavsiye edilmez.

Kalp hastalarının dilaltı hapı kullanması orucu bozar mı?

Bazı kalp rahatsızlıklarında dilaltına konulan ilaç, doğrudan ağız dokusu tarafından emilip kana karışarak kalp krizini önlemektedir. Söz konusu ilaç, ağız içinde emilip yok olduğundan mideye bir şey ulaşmamaktadır. Bu itibarla, dilaltı hapı kullanmak orucu bozmaz.

Her gün hap kullanmak zorunda olan hastaların oruç tutmaları gerekir mi?

Hastalık, Ramazan'da oruç tutmamayı mubah kılan özürlerdendir. Bir kimsenin oruç tuttuğu takdirde hastalanacağı, hasta ise hastalığının artacağı tıbben veya tecrübe ile sabit olursa oruç tutmayabilir. İyi olunca da yalnız yediği günler sayısınca kaza etmesi gerekir. Âyet-i Kerime' de ”Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde oruç tutar” buyrulmuştur (Bakara, 2/). Ömrü boyunca bu durumda hasta olan kişiler ise, her gün için bir fidye verirler. Yoksul ve muhtaç kişilerin fidye vermeleri de gerekmez. Zira dinimizde hiç kimse, gücünün üstünde bir sorumlulukla yükümlü tutulmamıştır.

sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunundaki amaçlar ile sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerezler kullanılmaktadır. Detaylı bilgi için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası