c ile deyimler / C Harfi İle Başlayan Atasözleri ve Anlamları - Milliyet Çocuk

C Ile Deyimler

c ile deyimler

C-Ç Harfleriyle Başlayan Atasözleri

&#; C &#; Harfiyle Başlayan Atasözleri

Cahile söz anlatmak, deveye hendek atlatmaktan zordur.
Cahil kişi, okuyup öğrenim görmemiş, bilgisiz ve deneyimsiz kimsedir. Bu bakımdan söylenen bir sözün ne maksatla söylendiğini, hangi anlama geldiğini kavramakta zorluk çeker. O ne biliyorsa, doğru onlardır. Ne kadar uğraşırsanız uğraşın kendi doğrularından başka bir doğru kabul etmez. Öyle de inatçıdır ki deve nasıl hendek atlamamak için direniyorsa, o da görüşünden vazgeçmemek için direnip durur.

Cambaz ipte, balık dipte gerek.
Niteliği gereği hemen her varlık farklı bir yerde bulunur, barınır ve iş yapar. Niteliğine uygun olmayan yerin şartları onu zor durumda bırakabilir. Dolayısıyla her kişi elde ettiği niteliklerin gerektirdiği bilgi, beceri ve uzmanlık sahası içinde çalışmalı; o alanın dışındaki işlerden uzak durmalıdır.

Cana gelecek (kaza-zarar) mala gelsin.
Eğer bir kaza gelecek ve zarar görecekse insan, canına değil malına gelsin. Çünkü kazaya uğrayan, zarar gören malın tekrar kazanılması veya elde edilmesi mümkündür. Ama can için durum böyle değildir. Cana gelen felâketler silinmeyecek izler bırakır. Bir kazadan ötürü insan ölebilir, sakat kalabilir, dolayısıyla böylesi zararları gidermek mümkün değildir.

Can boğazdan gelir.
Her canlı gibi insan da beslenmek zorundadır. Bedeni için gerekli olan gıdaları ancak bu şekilde alır. İyi beslenmeyen, yeterli gıdaları almayan bir vücut sağlıklı, dinç ve dayanıklı olamaz; bu kimselerin güçsüz kalıp hasta olmaları da kaçınılmazdır. O hâlde insan sağlığını korumak istiyorsa, iyi beslenmeye önem vermelidir.

Can canın yoldaşıdır.
İnsan yaratılışı gereği tek başına yaşayamaz. Bir arkadaşa, bir dosta mutlaka ihtiyaç duyar. Bu, gerek iş yapması, gerek sorunlarını çözmesi, gerekse konuşup dertleşmesi için zorunludur.

Can cümleden aziz (dir).
1. Bir tehlike anında insan önce kendi canını kurtarmaya başlar. O anda kendi canı, diğer canlardan daha önemli olur. Kimi istisnalar hariç, bu durum hemen her insanda göze çarpar. Bu da tabiî bir vaka olarak görülür. 2. İnsanın kendisi hemen herkesten önce gelir. Her ne kadar kimi zaman özveride bulunur, fedakârlıklar gösterirse de (bunun da bir yeri ve sınırı vardır), vahim konularda çıkarlar çatışmaya başlayınca, kendi çıkarından asla taviz vermez.

Can çıkmayınca huy çıkmaz.
Huy, insanın yaratılış ve ruh özelliklerinin bütünüdür. İnsanla birlikte var olmaya başlar; insan büyüdükçe, huy da onun benliğine iyice yerleşir; kişiliğinin bir parçası hâline gelir. İster eğitim, ister başka bir yolla olsun, kişinin huyunu değiştirmek mümkün değildir; kişinin ölümüne kadar öylece devam eder.

Canı yanan eşek attan yürük olur.
Herhangi bir durumdan ötürü canı yanıp acı çekmiş olan kimse, aynı durumla bir daha karşılaşmamak için kendisinden beklenilenin üstünde bir çaba gösterir. Öyle ki altından kalkamaz sanılan işleri bile başarır, çok iyi sonuçlara ulaşır.

Cefa çekmeyen sefanın kadrini bilmez.
Sürekli bolluk, rahatlık içinde yaşayan insanlar içinde bulundukları vefa ve mutluluğun kıymetini bilmezler. Bunu doğal bir şeymiş gibi görürler. Nasıl sağlıklı bir insan, hasta olmadan sağlığın kıymetini bilmezse, sefa içinde olan da darlığa ve sıkıntıya düşmeden rahatlık, huzur ve mutluluğun kıymetini bilemez.

Cennetin kapısını cömertler açar.
Cömert kimse, para ve malını esirgemeden veren, eli açık olan, yardım seven, muhtaç kimseleri gözeten kimsedir. İslâm dini böyle kimseleri över ve onları cömert olmaya davet eder. Eğer böyle davranırlarsa; yetime, kimsesize, yolda kalmışa, düşküne yardım ederlerse sevap işleyecekler ve öbür dünyada yaptıklarının karşılığını kat kat fazlasıyla göreceklerdir.

Cesurun bakışı, korkağın kılıcından keskindir.
Kimi cesur insanlar kararlıdır, mertlikleri ve azimleri yüzlerinden okunur. Yüz ifadeleriyle hasımlarını yıldırabilirler. Korkak insanlarda ise yürek gücü yoktur. Bu güç olmadığından ötürü kılıcı gerektiği gibi kullanamazlar, dolayısıyla kılıçları keskin de olsa bir işe yaramaz.

Cins horoz yumurtada (iken) öter.
Kimi soylu ve değerli kimse, daha bebekken, eğitim çağına gelmeden kendini kimi hareketleriyle belli eder; başarılı bir insan olup yararlı işler yapacağını ortaya koyar.

Cins kedi ölüsünü göstermez.
Şahsiyetli, soylu bir kimse, sıkıntılı ve kötü durumunu başkasına göstermez ve söylemez.

Cömert derler maldan ederler, yiğit derler candan ederler.
Bazı insanlar vardır ki övülmekten çok hoşlanırlar. Kimi çıkarcılar da böyle insanları iyi tanırlar. Onları &#;ne kadar cömertsin&#; diyerek pohpohlayıp överler; bu okşayıcı sözlere kanan kimse de malını, parasını bol bol harcar; ona buna yedirir, sonunda tüketir. Benzer bir şekilde, ne amaç güttüğü bilinmez kimseler de kişiyi &#;ne kadar güçlüsün, sana karşı gelemez&#; diye pohpohlayıp överler. Bu tip övgülerden hoşlanan kimse de, böyle biri olduğunu kanıtlamak için harekete geçer; olmayacak bir dövüşe atılır, bu sırada birisi çıkıp canından eder onu.

Ç Harfiyle Başlayan Atasözleri

Çabuk parlayan, çabuk söner.
1. Bazı insanlar vardır ki bir olay karşısında çok çabuk öfkelenip kızarırlar. Ancak öfkelenip kızdıkları gibi de çabuk sakinleşirler.

2. Bazı insanlar hak etmedikleri hâlde, kimi yolları kullanarak, yasa ve kurallara uymaksızın önemli mevkilere, makamlara çok kısa zamanda gelirler; ancak o görevin ehli, o makamın adamı olmadıkları anlaşıldığında da çabucak o yerden uzaklaştırılırlar.

Çağrılan yere erinme, çağrılmayan yere görünme.
İçinde yaşanılan toplumda sosyal ilişkiler oldukça önemlidir. Bu sebeple yapılan davetlere-çok önemli bir sebep yoksa-bir nezaket gereği olarak gitmelidir. Toplum dayanışması bakımından bu bir görevdir. Kişi, çağrılmadığı yere ise gitmemelidir. Geleneğimize göre çağrılmadığı yere gitmek terbiyesizlik ve yüzsüzlüktür. Çünkü gittiği o yerde insanların rahatını kaçırabilir.

Çalıda gül bitmez, cahile söz yetmez.
Her varlığın bir niteliği, bir yapısı vardır. Gülü, ancak gül ağacından alabilirsin. Bir çalının gül açması mümkün değildir. Çünkü tabiatına aykırıdır. Bunun gibi cahil kimselere de bir söz anlatmak hemen hemen mümkün değildir. Çünkü cahil kimsenin kavrayışı kıttır, ayrıca inatçıdır ve bildiğinden de şaşmaz. Dolayısıyla onu yola getirmek, ondan olumlu davranışlar beklemek son derece zordur; ona ne söylerseniz boşa gider.

Çalma elin kapısını, çalarlar kapını.
Kimseye kötülük yapma, kimseyi arkasından çekiştirme, bu tür hareketlerden kaçın. Yoksa günü gelir, benzer bir şeyi onlar da sana yaparlar ve zor durumda kalırsın.

Çam sakızı, çoban armağanı.
İnsanlar birbirlerini sevindirmek, mutlu etmek için karşılıklı hediyeleşirler. Bu hareket insanların gönüllerini okşar, onları birbirlerine yaklaştırır. İnsan ne kadar yoksul olsa da böyle bir eylemde bulunmak ister. Ne var ki o, varlıklı insanlar gibi değeri yüksek armağanlar veremez. Onun armağanı küçük bir şeydir. Ama taşıdığı değer büyüktür. Davranışı da soylucadır.

Çanağa ne doğrarsan kaşığına o çıkar.
İnsan harcadığı çabanın, başkalarına gösterdiği tavrın karşılığını ileride görür. Bir işte ne kadar hazırlık yapmışsa o kadar verim alır. İnsan diğer ilişkilerinde de böyledir. İyilik yapan iyilik, kötülük yapan kötülük bulur.

Çanakta balın olsun, arı Bağdat&#;tan gelir.
Elindeki malın iyi ve değerli ise müşteri bulmakta güçlük çekmezsin. Öyle ki nerede olursan ol, alıcılar çok uzakta da olsa gelip seni bulurlar.

Çarşı iti ev beklemez.
Boş gezen, şurada burada dolaşan, hiç ciddî bir iş yapmayan ve aylaklığı alışkanlık edinenler düzenli bir iş yapmaya gelemezler. Çalışmaktan hoşlanmadıkları gibi kolay kolay disiplin altına da girmezler.

Çatal kazık yere çakılmaz.
Bir işe, çok başlılık zarar verir. Çünkü her kafadan bir ses çıkar. Bir o yana, biri bu yana çeker. Dedikleri birbirini tutmadığı için iş bir türlü ortaya gelemez. Yapılmamış olarak öylece kalakalır.

Çıkmadık candan umut kesilmez.
1. İnsanların ölüm ve dirimi Yüce Allah`ın takdirine bağlıdır. Bu bakımdan eceli gelmeyen kimsenin, ölümcül hâlde de olsan canı çıkmadığı sürece iyileşeceğinden umut kesilmez. 2. İşlerimiz içinde durum böyledir. Kötü giden, felâkete uğrayan işlerin yok olma kertesine gelmiş de olsa düzelmeyeceğini kim söyleyebilir? Yüce Allah`tan hiçbir durumda umut kesilmez.

Çıngıraklı deve kaybolmaz.
Kimi kişiler vardır ki, nerede olurlarsa olsunlar onlar bazı özelliklerini koruyarak kendilerini belli ederler. Bir yol bulup toplum içinde yitip gitmelerini önlerler.

Çiftçinin ambarı sabanın ucundadır.
Çiftçi, geçimini toprağı ekerek sağlamaya çalışan kimsedir. Bu bakımdan toprağı zamanında ve iyi sürmeli, tohumunu zamanında ekmelidir. Eğer bu işlerini zamanında ve lâyıkıyla yapmazsa, iyi verim alıp ambarlarını dolduramaz; başkasına muhtaç olup kapı çalar hâle gelir. Hemen her işte durum aynıdır. İyi sonuç almak isteyen kişi, işini zamanında ve iyi yapmalıdır.

Çiftçiye yağmur, yolcuya kurak; cümlenin muradını verecek Hakk.
İnsan ne ile uğraşıyorsa, onun yararına bir sonuç vermesini ister. Çiftçinin iyi ürün alabilmesi için yağmura ihtiyacı vardır. Bir kimse de güzel ve sıkıntısız bir yolculuk yapabilmek için kurak havayı ister. Görüldüğü gibi birinin istediği şey diğerinin zararınadır. Ancak sonucu yine Yüce Yaratan belirler. O nasıl takdir etmişse öyle olur, kime neyi nasip etmek isterse o gerçekleşir.

Çingene çingeneye çatmadıkça kasnak boynuna geçmez.
Kişilerin ne kadar cahil, görgüsüz ve bayağı oldukları ilk bakışta anlaşılmaz. Ta ki kendi ayarlarında bir kişiyle karşılaşıp kavga edene dek. O zaman gerçek kişilikleri ortaya çıkar.

Çingeneden çoban olmaz, Yahudi`den pehlivan.
Her kişinin ayrı bir karakteri vardır, soyu sopu farklıdır. Yetişmesi, bilgi ve becerisi doğrultusunda yapacağı işleri de birbirine uymaz. Çobanlık öyle sanıldığı gibi kolay bir iş değildir; önce sabır ve sorumluluk, sonra sözünde durma ve bir yere bağlanıp kalmak ister. Çingenede ise bu hasletler bulunmaz, bunun için de çobanlık yapamaz. Benzer şekilde, pehlivanlık da cesaret, yürek ve mertlik ister. Oysa Yahudi tam tersine korkaktır, bu yüzden pehlivanlık yapamaz.

Çingeneye beylik vermişler, önce babasını asmış.
Sorumsuz, bayağı ve soysuz kimse eline bir yetki ya da imkân geçince mizacının gereğini yerine getirir. Öyle ki değil yabancılara, en yakınlarına bile kötülük yapmaktan çekinmez. Ve işe başladığını böyle belli eder.

Çirkefe taş atma üstüne sıçrar.
Şerli, etrafa kötülük saçıp duran kimselerden uzak dur; zorunlu olmadıkça onlara çatma, söz atma. Çünkü onlar bir kötülük yapmak için fırsat kollarlar. Böyle bir fırsatı onlara verirsen onların kötülükleri sana bulaşır, kirlenir ve zararlı çıkarsın.

Çivi çıkar; ama yeri kalır.
Birine yaptığımız kötülüğü ne denli gidermeye çalışırsak çalışalım, yine de o kötülüğün bir izi ve hatırası kalır. Bunun için kimseyi incitmemeye, kırmamaya gayret edelim.

Çivi çiviyi söker.
Güçlü bir şeyin etkisine, en az kendisi kadar güçlü bir başka şeyin etkisiyle karşı konabilir.

Çobana verme kızı, ya koyun güttürür ya kuzu.
1. Kararını vermeden önce iyi düşün. Kızını vereceğin kimse ne işle ilgileniyorsa, kızın da o işle ilgilenmek zorunda kalacaktır. 2. İncelikli, hassasiyet gerektiren bir işi, o işten anlamayan birine teslim etme. Kabalığı, beceriksizliği, dikkatsizliği yüzünden işi berbat edebilir.

Çobansız koyunu kurt kapar.
1. Elindeki nesneleri kaybetmek, birine kaptırmak istemiyorsanız gereken önlemleri alıp koruyunuz. 2. Yöneticisi ve koruyucusu bulunmayan, başsız kalan toplum onun bunun saldırısına uğrar; sonunda dağılıp çözülür.

Çocuğa iş buyuran, ardına kendi düşer (Çocuğa iş, ardına sen düş/ Çocuğu işe sal, ardınca sen var).
Çocuk gerek yaşı, gerek bilgi ve becerisi sebebiyle kimi işlerin altından kalkamaz. Çocuğa yapamayacağı, üstesinden gelemeyeceği, belli bir sorumluluk gerektiren işi yükleyen kimse, bunun farkına vardığı anda onun arkasından gitmek ve işle ilgilenmek zorunda kalır.

Çocuğun bulunduğu yerde dedikodu (gıybet) olmaz.
1. Çocuk, bir sözün nereye varacağını bilmez. Onun için sözün gizlisi ya da saklısı da olmaz. Duyduğunu hiç umulmadık bir anda ve yerde lâf olsun diye söyleyip başkalarına aktarabilir. Bu korkuyla çocuğun bulunduğu yerde başkasını çekiştirme olmaz, dedikodu yapılmaz.

2. Çocuğun bulunduğu yerde dedikodu olmaz. Çünkü herkes çocukla meşgul olur, oyalanır ve dedikoduya fırsat bulamaz.

Çocuğun yediği helâl, giydiği haram.
Çocuğun sağlıklı, dinç ve güçlü olması için iyi beslenmeye ihtiyacı vardır. İyi beslenmeyen çocuk kimi hastalıkların pençesine kolayca düşebilir ve sağlıklı bir gelişim gösteremez. Bu bakımdan onun gelişip büyümesi, iyi beslenmesi için ne kadar para harcansa yerindedir. Ancak giyim için yapılan hesapsız harcamalar doğru değildir. Çocuk giydiği elbisenin kıymetini bilemez, hor kullanır, kirletir ve paralar. Ayrıca gittikçe büyüdüğü için bugün kullandığını yarın da kullanamaz. Bu sebeple gerekli olan dışında çocuğu pek pahalı giysilerle donatmak yanlıştır.

Çocuk büyütmek taş kemirmek.
Çocuk büyütmek büyük fedakârlık ister. Çünkü anne-baba çocuğu büyütmek için türlü zahmetler çeker, büyük emek verirler. Gerek yeme ve içmeleri, gerek eğitimleri için ellerinden geleni yapıp olmadık zorluklara katlanırlar.

Çocuk doğmadan kaftan biçilmez.
Bir iş henüz ortaya çıkmadan, bir neticeye varmadan kimi hazırlıklara girişmek, onun hakkında yorum yapmak yanlıştır. Önce iş ya da olay netleşmeli, ne olup olmadığı anlaşılmalı, sonra hazırlık yapılmalıdır.

Çocuk düşe kalka büyür.
Hemen her çocuk emeklemeye, yürümeye başladığı zamanda sık sık düşüp şurasını ya da burasını incitebilir. Bu durum son derece doğaldır. Anne-baba bunun için kaygı duymamalıdır.

Çocuktan al haberi.
1. Çocuk gizlilik kavramından haberdar değildir. Dolayısıyla duyduğu şeyi kolayca başkalarına söyleyebilir. Bunun yanlış olduğunu da düşünemez. Bu sebeple başkasının duyması istenmeyen, sır olarak kalması gereken şeyleri çocuğun yanında konuşmaktan kaçınılmalıdır.

2. Çocuklar yaşları gereği yalan dolan nedir pek bilmezler. Kendilerine sorulan bir şeyi, bildikleri ve tanık oldukları bir olayı, duydukları bir sözü olduğu gibi anlattıkları, çarpıtmadıkları için haberin doğrusu çocuklardan alınır.

Çoğu zarar, azı karar.
Her şeyin bir ölçüsü ve bir sınırı vardır. Bunları ihlâl eden, aşan, aşırıya kaçan insan zararla karşılaşır. Böyle bir sonuçla karşılaşmamak için en uygun ölçü olan &#;karar&#; sınırında kalınmalı, öteye gidilmemelidir.

Çok arpa atı çatlatır.
At arpayı çok sever ama ölçüyü kaçırıp da gereğinden fazla yerse zararını hemen görür. Bunun gibi her işte de bir ölçü vardır, ölçüyü kaçırıp işte aşırı gitmek zararımıza olur.

Çok bilen çok yanılır.
Bir insan çok bilgi sahibi olabilir. Ama bu demek değildir ki her şeyin mahiyetini biliyor. Onun da bilmediği, inceliğini kavramadığı pek çok şey vardır. Bu bakımdan bilgisi sebebiyle bir insan kendisine güvenip öyle olur olmaz şeylere karışmamalıdır. Yoksa yaptığı bir hareket, söylediği bir söz, fark etmediği bir durum onu yanılgıya düşürüp zor durumda bırakabilir.

Çok gezen çok bilir.
Bilgi edinmenin çeşitli yolları vardır. Bunlardan biri de gezip görerek öğrenmedir. İnsanlar gezdikleri yerlerde gördükleriyle ilgili pek çok bilgi edinirler. Ne kadar çok yer gezerlerse, bilgileri de o kadar çok artar; bu yolla, bildikleri üzerine bilgi katarlar, bilgi dağarcıklarını zengin kılarlar.

Çok havlayan köpek ısırmaz.
Bilinen şu ki, bağırıp çağıran, yapacağı kötülüğü açıkça söyleyen, sözleriyle karşısındakini korkutmaya çalışan kimse, saldırıda bulunamaz; istese de bunu yapamaz. Bunun aksine, sesini çıkarmayıp sinsice hareket edenler tehlikelidirler. Onlar yapacaklarını yapıp gösterirler.

Çok koşan (seğirten) çabuk (tez) yorulur.
Hemen her işte sağlıklı sonuca ulaşmak dengeli çalışmakla mümkündür. İnsanın gücü bellidir. Gücünün üstünde çalışır, aşırı çaba gösterirse çabuk yorulur; yorgun düşer, dolayısıyla sonuca da geç ulaşır. Gücünün üstüne çıkmadan, kendisini çok yormadan çaba harcayanlar hem sürekli çalışırlar, hem de sonuca daha kolay ulaşırlar.

Çok söyleme arsız olur, aç koyma hırsız olur (Aç bırakma hırsız olur, çok söyleme arsız olur).
Yönettiğin, eğittiğin, koruduğun kimselere aşırı ölçüde söylemek, ardı arkası kesilmeyen buyruklar vermek, eleştirilerde bulunmak sözlerinin gücünü kırıp tesirsiz bırakabilir; dolayısıyla o kimseler yüzsüz ve söz dinlemez olurlar. Benzer bir şekilde bu kimseleri aç da bırakma, haklarını ver; gerek yiyecek, gerek para bakımından bir sıkıntıya düşürme; yoksa onları kötü yola iter, hırsızlığa sevk edersin.

Çok yaşayan bilmez, çok gezen bilir.
İnsanın bilgisi yaşıyla ölçülemez. Uzun bir ömür süren ama çevresinden hiç ayrılmayan kimselerin bilgileri de sınırlıdır. Oysa çok gezen, çok yer gören kimseler daha bilgilidirler. Çünkü onlar gördükleri yerler hakkında ayrı ayrı bilgiler edinmişler ve bilgi dağarcıklarını zenginleştirmişlerdir.

Çürük tahta çivi tutmaz.
1. Gerçek niteliğini yitirmiş, aslı bozulmuş, eskimiş, işe yaramaz bir hâle gelmiş bulunan bir şeyi, ne kadar uğraşırsak uğraşalım faydalanabilecek bir duruma getiremeyiz. 2. Şahsiyetini yitirmiş, soyluluğu kalmamış, kaypak ve güvenilmez kimselerle bir işe girişilemez. Bu gibi kimselerle kurulacak ilişkilerin sonu hüsranla biter.

AÇIKLAMALI ATASÖZLERİ SÖZLÜĞÜ

Cadı kazanı: Alabildiğince dedikodunun hâkim olduğu yer.

Caka satmak: Gösteriş yapmak.

Cambul cumbul: Suyu bol olan yemek için kullanılır.

Can alıcı nokta: Bir şeyin en önemli yeri.

Can atmak: Herhangi bir şeye kavuşmayı çok istemek.

Can borcunu ödemek: 
Ölmek

Can çekişmek: Ölmek üzere olan kimse.

Can damarı: 
Bir şeyin en önemli noktası. Onun yaşamasını sağlayan ana unsur.

Can damarına basmak: Bir işin en önemli noktasına değinmek.

Can derdine düşmek: Canını kurtarmaya çalışmak.

Can evinden vurulmak: En hassas olduğu noktadan birine zarar vermek dolayısıyla onun çok acı çekmesine neden olmak.

Can havli ile: 
Ölüm korkusu nedeniyle güçlü bir tepki oluşturmak.

Can kaygısına düşmek: 
Bütün her şeyi bir tarafa bırakıp bir tehlikeden varlığını koruma çabasında olmak.

Can kulağı ile dinlemek: Anlatılanları çok dikkatli bir şekilde dinlemek.

Can kuşu: Ruh.

Can pazarı: Herkesin kendi canını kurtarmaya çalıştığı zor anlar.

Can sağlığı: Esenlik, kişinin sağlıklı olması.

Can yakmak: Eziyet etmek, bir kişiyi büyük bir zarara uğratmak.

Can yoldaşı: Kişinin hayatını birlikte geçirdiği kişi.

Cana can katmak: Kişide yaşama sevincini artırmak.

Cana minnet: Çok ihtiyacı olduğu halde arayıp da bir türlü bulamadığı şeylerden saymak.

Cana yakın: İçten, sıcakkanlı.

Canciğer kuzu sarması:
 Birbirlerini çok seven birlikte olan içli dışlı dost.

Canı burnuna gelmek:
 Bir şey yaparken çok fazla zorluk çekmek, o iş nedeniyle bunalmak.

Canı çıkmak: Çok zorlanmak, yıpranmak

Canı pek: Acılara karşı oldukça dayanıklı olmak.

Canı tatlı:
 Zorluklara, acılara, sıkıntıya katlanmayan.

Canı tez: Beklemeye karşı tahammülsüz, sabırsız kimse.

Canına değmek: Zevk almak.

Canına işlemek: 
Çok fazla olumsuz etki oluşturmak.

Canına kıymak: 1. Birini öldürmek 2. Kendini öldürmek.

Canına okumak: İyi bir şeyi kötü bir duruma sokmak.

Canına susamak: Kişinin ölümüne sebep olacak davranışlar sergilemek.

Canına tak demek (etmek): Bir sıkıntının katlanılamayacak bir hal alması.

Canına yetmek: Usandırmak, bıktırmak.

Canından bezmek: Olumsuzluklardan yaşadığı hayatı istemez olmak.

Canından etmek: Ölümüne yol açmak.

Canından olmak:
 Ölmek.

Canını bağışlamak: Öldürmeye niyetlendiği birini öldürmekten vazgeçmek.

Canını dişine takmak: 
Bir işe her şeyi göze alarak bütün gücüyle girişmek.

Canını sıkmak:
 Keyfini kaçıran bir durumla karşılaşmak.

Canını sokakta bulmak: 
Kendini yıpratmamak, tedbir almak için kullanılır.

Canını vermek: 
Bir şey uğrunda ölmeye hazır olmak.

Canının derdine düşmek:
 Tehlikeli bir durumda önce kendini kurtarmaya çalışmak.

Canla başla: Her zorluğa göğüs gererek.

Canlı cenaze: Çok zayıf, iskelet halinde olan kimse.

Cart curt etmek: 
Korkutmak veya övünmek amacıyla abartılı konuşmak.

Cart kaba kâğıt:
 Bol keseden atan, yapamayacaklarını yapacakmış gibi gösteren.

Cartayı çekmek: Ölmek.

Cebi delik: 
Parasız, para tutamayan parasını hemen harcayan.

Cebinde akrep olmak: 
Cimri olmak.

Cebine indirmek: Hakketmediği bir şeyi kendine almak.

Cebini doldurmak: Çok para edinmek.

Cehenneme atsalar odun yaş diye bağırır: 
Her şeye itiraz eden hiçbir şeyi beğenmeyen.

Cehenneme gitse bir köseği getirmek: Zararlı çıkması gereken bir işte bile karlı çıkabilen.

Cemaziyelevvelîni bilmek: Birilerinin herkesin bilmediği, geçmişteki kötü bir durumunu bilmek.

Cendereye sokmak:
 Birini çok sıkıştırıp manevi etkisi altına almak.

Cennetin kapısını açmak: Büyük bir iyilik yapma neticesinde çok büyük sevap kazanmak.

Cep harçlığı: 
Çok az para. Günlük harcamaları karşılayacak para.

Cephe almak: 
Birine karşı düşmanca bir tavır takınmak.

Cevabı dikmek: 
Beklenmedik bir anda ters bir cevap vermek.

Cevabı yapıştırmak: 
Karşısındaki kişinin beklemediği ters bir cevap vermek.

Cevahir yumurtlamak: Saçma sapan konuşmak.

Ceviz kabuğundan çıkmış kabuğunu beğenmemiş: Geldiği yeri, soyunu, sopunu inkâr edenler için kullanılır.

Cevizi çift görmezse ağaca taş atamamak: Bir şeye inanmadan ikna olmadan bir işe başlamamak.

Ceza kesmek: Birine para cezası vermek.

Cıcığını çıkarmak: Bir konuyu çok detaylı bir şekilde soruşturmak, açığa çıkarmak.

Cılkı çıkmak: Aslında işe yarar sanılan bir şeyin bozuk kusurlu olması, böyle çıkması.

Cici bici: 
Oldukça renkli, güzel, süslü eşya.

Cicim ayı: Yeni evlilerin ilk haftaları için kullanılır. Balayı.

Ciğeri beş para etmez:
 Çok değersiz, aşağılık, korkak kimse.

Ciğeri dağlanmak: 
Çok büyük bir acı yaşamak.

Ciğeri kebap olmak: 
Çok üzüntülü, kederli bir olay yaşamak.

Ciğeri parçalanmak:
 Yaşadığı bir olumsuzluktan çok fazla üzülmüş olmak.

Ciğerine işlemek: 
Bir şeyden çok fazla etkilenmek.

Ciğerini okumak: Başka kişilerin aklından geçenleri, gizli niyetlerini anlamak.

Ciğerini sökmek: Birine çok büyük zarar vermek.

Ciğerini yakmak: Çok büyük bir acı yaşatmak.

Cim karnında bir nokta: Hiçbir şey bilmeyen.

Cin çarpmışa dönmek: Bir anda neye uğradığını anlayamayacağı kötü duruma düşmek.

Cin fikirli: 
Çok kurnaz, zeki, daima menfaatini kollayan.

Cin ifrit olmak: Aşırı öfkelenmek.

Cinler cirit oynamak:
 Bir yerin ıssızlığını, ürküntü verdiğini anlatmak için kullanılır.

Cinleri başına toplamak: Çok fazla kızmak, öfkelenmek, çok sinirlenmek.

Cirit atmak: Meydanı boş bulup her istediğini yapmak.

Cuk oturmak: Uygun düşmek.

Curcunaya çevirmek: Bir yeri gürültü, patırtı ile doldurmak. Kimin ne dediğini bilmemek.

Cümbür cemaat: Hep birlikte, topluca.

Cüret etmek:
 Cesaretli bir şekilde davranmak.

Cürmü meşhut hâlinde yakalamak: Bir kimseyi suç işlerken şahitlerle aynı anda yakalamak.

Çağ açmak:
 Yeni bir gidişe yol açmak.

Çağanoz gibi: 
Eğri büğrü vücuda sahip olup yan yan yürüyen.

Çakı gibi: 
Atik, çevik kimse.

Çalım satmak: Suni davranışlarla büyüklük taslamaya çalışmak.

Çalıp çırpmak: Eline geçen her şeyi çalmak. Uygunsuz yollardan para kazanmak.

Çalıyı tepeden sürümek: 
Bir işin olabilmesi için imkânsız koşullar öne sürmek.  

Çalyaka etmek: 
Yakasına bir şekilde yapışarak götürmek.

Çam devirmek: Karşısındakini gücendirecek söz söylemek.

Çam yarması: 
Gövdesi iri insan.

Çamura basıp çalıya asmak: 
Bir işi özensizce, üstünkörü yapmak.

Çan çan etmek: Bağırarak gevezelik etmeye çalışmak.

Çanak tutmak: Davranışlarıyla ya da sözleriyle kendisine kötü muamele edilmesine neden olmak.

Çangıl çungul: 
Kulağa hoş gelmeyen kulağı tırmalayan sesler çıkaran kimse.

Çanına ot tıkamak: 
Bir daha sesini çıkaramayacak bir duruma sokmak.

Çantada keklik: Elde edileceği neredeyse garanti olan şey.

Çapar çiçek çıkardı: 
Bozuk kötü olan bir şeye bir olumsuzluğun daha eklenmesi.

Çapıtı gümüşlü: 
Eşyalarını gereğinden fazla değerli sayan onları kimseye vermeyen kimse.

Çaptan düşmek: 
Önceleri oldukça iyi olan durumunun gittikçe kötüleşmesi

Çarçur etmek: Elindeki parayı gereksiz yerlere harcayıp bitirmek.

Çaresine bakmak: Bir sorunun çözüm yolunu bulmak.

Çark etmek: Verdiği sözden vazgeçmek.

Çarpık çurpuk: 
Çok fazla çarpık olan.

Çarşaf gibi: 
Bir şeyin durgun ve dümdüz olması.

Çarşafa dolanmak: İçinden çıkılmaz duruma gelmek.

Çarşamba pazarı:
 Her şeyi açıkta olan oldukça karışık yer.

Çat kapı: 
Beklenmedik bir anda, aniden.

Çat pat: 
Yarım yamalak.

Çatal kazık: Tutumlarından işin yürümesini engelleyen yetkili, makam sahibi kimseler.

Çatal yürekli: Hiçbir şeyden korkusu olmayan, gözü pek.

Çattık teyellemesi: Zor bir duruma düştük, bunun devamı da var.

Çekeceği olmak: 
Karşılaşacağı kötü bir durumu sezmek.

Çekidüzen vermek. 
Bozukluğu, düzensizliği, karışıklığı ortadan kaldırmak.


Çekip çevirmek: 
Bir yeri en güzel şekilde idare etmek.

Çekirdekten yetişme: 
Bir işi küçük yaşta öğrenme, onda ustalaşma.

Çekişe çekişe pazarlık etmek:
 Bir şeyi daha uygun almak için uzun süre yapılan pazarlık.

Çekiye gelmemek: Kullanılan ölçülere sığmamak.

Çelme takmak: 
Birinin yürüyen işini bozmaya çalışmak.

Çene çalmak: Gevezelik etmek, boş boş konuşmak.

Çene yarıştırmak:
 Gevezelik etmek.

Çene yormak: Boşuna konuşmak.

Çenesi durmamak: 
Çok fazla konuşmak.

Çenesi düşük: Dayanılmayacak kadar aşırı derecede konuşan kişi.

Çenesi kuvvetli: Etkili konuşan kimse.

Çenesini tutmak: Susmak, söylememek.

Çengel atmak: Bir konuda yandaş sağlamak amacıyla iletişim kurmak.

Çerden çöpten: Çürük, dayanaksız.

Çetele tutmak: Birilerinin hatalarını, yanlışlarını bir yere not etmek. Zamanı geldiğinde bunu onun aleyhine kullanmak.

Çetin ceviz: Yenilmesi, başarılması oldukça güç olan bir iş.

Çevir kazı yanmasın: Kişinin karşısındaki kişiyi kıracak bir söz söylediğini fark edip de çevirmeye kalkışanlara latife yolu ile söylenir.

Çıban başı: Bütün kötü sonuçların, uygunsuzlukların en önemli sebebi.

Çıfıt çarşısı: 
Türlü türlü kötülüklerin, hilenin karmakarışık bir durumda bulunduğu yer.

Çığır açmak: 
Bir alanda yeni bir yol açmak.

Çığırından çıkmak: Düzeltilmesi zor bir vaziyet almak.

Çıkmaz ayın son çarşambası: 
Hiç gelmeyecek bir zaman dilimi için kullanılır.

Çıkmaza girmek: İşin içinden çıkılamayacak bir duruma gelmek.

Çın sabah: 
Sabahın en erken zamanı.

Çıngar çıkarmak: Kavgaya yol açmak.

Çırak çıkmak: İş ortağını kazanç göstermeden zarara sokmak.

Çıt çıkarmamak: Hiç konuşmamak, gürültü yapmamak.

Çiçeği burnunda: 
Yeni, yeni başlamış.

Çifte kavrulmuş: 
1. Çok pişkin kimse.  2. Çok çile çekmiş.

Çifte kumrular:
 Birbirini çok fazla seven ve birbirinden ayrılmayan kişiler.

Çiğ iplikle bağlanmak: 
Etkisi az sürecek, geçici çözüm yolu üretmek.

Çiğ renk: 
Sevimsiz renk.

Çiğ süt emmiş olmak: 
Soysuz olmak.

Çiğ yemedim ki karnım ağrısın: Suç işlemedim ki, rüşvet yemedim ki korkayım anlamında.

Çiğlik etmek: İnsana, yaşına yakışmayan olgunluğa uygun düşmeyen yersiz davranışlarda bulunmak.

Çil yavrusu gibi dağılmak:
 Kötu bir durum karşısında darmadağın olmak.

Çile çekmek: 
Eziyet ve sıkıntı içinde yaşamak.

Çileden çıkmak: Dayanma gücünü kaybedip saldırgan bir hal almak.

Çilingir sofrası:
 Hafif mezelerle donatılmış içki sofrası.

Çingene çorbası: 
Herkesin farklı bir şekilde karıştırdığı durum.

Çivi kesmek:
 Donacak şekilde çok fazla üşümek.

Çoban kulübesinde padişah rüyası görmek: Çok dar olanaklarda büyük bir şey için hayal kurmak.

Çocuk oyuncağı: Önemsiz, basit işler için kullanılır.

Çok görmek: Birini bir şeye değer bulmamak.

Çok harman yeri dişlemiş:
 Hem çok kurnaz hem de çok deneyimli.

Çoluk çocuğa karışmak: 
Evlenip çocuk sahibi olmak, onlarla uğraşmak.

Çorap söküğü gibi: Bir kez başlayınca arkası kendiliğinden gelmek.

Çorbada tuzu bulunmak: Yapılan işte az da olsa bir katkısı olmak.

Çuhasını giymedikse kenarını kuşandık: Bu konuda benim de kendi çapımda bir bilgim var, anlamında.

Çuldan çuvaldan olmak: Elindeki her şeyi kaybetmek.

Çürüğe çıkmak: 
İşe sağlam olmadığı anlaşılarak o işten muaf olmak.

Çürük çarık: 
Sağlam tarafı olmadığı için işe yaramayan.

Çürük tahtaya basmak: İncelemeden, işin aslını öğrenmeden tehlikeli bir işe girişmek.

Ayrıca bakınız

Çizelge ’de bütün C deyimleri liste halinde verilmiştir. Bu çizelgenin ilk iki maddesi önceki bölümde zaten anlatılmıştı. Geri kalanlar ise temelde kontrol akışı deyimleridir. dışında, hepsi bu bölümde anlatılacaktır.

Deyimİşlevifadeçeşitli (atama, fonksiyon çağırma vs.)bileşikbirden fazla deyimden tek bir deyim oluştururkoşullu yürütme(herhangi bir sayıda seçeneklerle) koşullu yürütme(devam testinin her yinelemeden önce olduğu) döngü gibi, fakat bir bölümü var(devam testinin her yinelemeden sonra olduğu) döngübulunulan bloktan dışarı atlanmasımevcut yinelemenin geri kalanının atlanması(bulunulan fonksiyon içinde) herhangi bir bölgeye atlanmasıetiketli’nun hedefi(olası bir değerle) fonksiyondan dönüşboşhiç (bazı sözdizimsel kullanımları vardır)

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası