okun ucundan şiiri oku / Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun Hayatı, Başarıları ve Eserleri - Bkmkitap

Okun Ucundan Şiiri Oku

okun ucundan şiiri oku

MENSUR ŞİİR

Mensur Şiir Nedir, Açıklaması, Örnekleri, Özellikleri, Maddeler Halinde

  • Duygu, düşünce ve hayalleri.şiir gibi incelikli bir sanatla anlatan fakat ölçüye ve uyağa bağlanmayan, cümlelerden oluşmuş kısa nesirlere mensur şiir denir.
  • Mensur şiirlerde, seci, asonans, aliterasyon, tekrir gibi söz sanatlarına başvurulabilir.
  • Dil bakımından rahatlıkla hissedilebilen bir ritim, âhenk ve şiir atmosferine sahiptir.
  • Mensur şiirler yapı bakımından düz yazıya, dil ve anlatım bakımından şiire benzer.
  • Mensur şiirlerde şiirdeki gibi sınırlayıcı kurallar olmadığı için sanatçı duygularını daha rahat ifade edebilir.
  • Divan edebiyatının secili, süslü nesri ile mensur şiirler arasında &#; sanatlı, süslü olması, secilere,
  • aliterasyonlara vb. başvurulması bakımından &#; benzerlik vardır.
  • &#;Mensur şiirler&#;, tıpkı &#;şiirler&#; gibi ahenge, söyleyişe, sanatlı anlatıma önem verilen metinlerdir.
  • &#;Mensur şiirler&#;, &#;şiirler&#; gibi dizelerle yazılmaz, cümlelerle yazılır. Bunun dışında &#;mensur şiirler&#;, &#;şiirler&#;den farklı olarak bir ölçüyle yazılmaz.
  • Fransa&#;da doğmuş olan mensur şiir, Türk edebiyatında Tanzimat&#;ın ikinci döneminden itibaren kullanılmaya başlanmış; ancak asıl kimliğini Servet-i Fünun sanatçılarının kaleminde bulmuştur.
  • &#;Mensur şiir&#; adı, &#;da Halit Ziya&#;nın Hizmet gazetesin­de yazdığı ve daha sonra &#;Mensur Şiirler&#; başlığıyla topla­dığı örneklerle karşımıza çıkmaktadır.
  • Halit Ziya Uşaklıgil&#;in yanında Mehmet Rauf (Siyah İnciler) ve Yakup Kadri (Erenlerin Bağından, Okun Ucundan) başarılı mensur şiirler yazmışlardır.

ÖRNEK

BENİM OLSAYDIN

Benim olsan, ah bu mümkün olsaydı&#; Seni uzak, uzak, bu insanlardan pek uzak bir yere götürürdüm; öyle bir yere gö­türürdüm ki orada yalnız tabiatla kalırdık. Denizle, sema ile, sahra ile kalırdık&#; Sade ikimiz kalırdık.

Sade ikimiz, unutmuş, unutulmuş, her türlü kayıttan âzâde iki mevcut gibi yaşardık. Benim olsaydın felâketlerine, merâret- lerine, âfetlerine tahammül için kuvvet bulur, hayatın sebebini anlardım; benim olsaydın hayatı severdim.

(Mehmet Rauf, Siyah inciler)

Ders Kitabı Cevapları

Ölçü ve uyağın olmadığı duygu ve düşüncenin şiirdeki incelikle anlatıldığı düzyazı türüne mensur şiir denir.

Mensur Şiirlerin Özellikleri

  • Mensur şiirlerde bir olay örgüsü vardır.
  • His, hayal, şairanelik ve yoğun anlatım ön plandadır.
  • Mensur şiirde ölçü ve kafiye yoktur. Yalnız edebi sanatlardan yararlanma vardır.
  • Mensur şiirler öyküye de şiire de benzeyen özellikler içerir.
  • Düzyazı biçiminde yazılan mensur şiirlerde kafiye örgüsü ve nazım birimi yer almaz.
  • Mensur şiirlerde seci denilen mısra sonları kafiyeleri önemlidir. Yani mensur şiirlerde bir iç ahenk söz konusudur. Aliterasyon, asonans, tekrir gibi sanatlara da başvurulabilir.
  • "Mensure" olarak da bilinir.
  • Mensur şiirlerin bir başlığı vardır.
  • Mensur şiirler, dizelerle değil cümlelerle yazılır.
  • Seslenme ve ünlem cümleleri mensur şiirde çok fazla yer alır.
  • Mensur şiirlerde şairane bir üslup söz konusudur.
  • Mensur şiirlerde iç ahenk önemli olduğu için dil bilgisi kurallarına yer verilmez.
  • Mensur şiir, şiirdeki arayıştan doğsa da öncelikle düzyazıdır.
  • Betimleme ve çözümlemelere önem verildiği için mensur şiirlerde cümleler oldukça uzundur.

Mensur şiir türü Fransa'da yüzyılda ortaya çıkar. Fransız edebiyatı şairlerinden Baudelaire ve Mallarme'nin mensur şiir türünde eserleri vardır.

Tanzimat Döneminde Recaizade Mahmut Ekrem ve Abdülhak Hamit ile mensur şiir yazma denemeleri olmuşsa da Türk edebiyatındaki ilk önemli örneği Halit Ziya Uşaklıgil "Mensur Şiirler" adlı eseriyle vermiştir. "Aşkımın Mezarı", ve "Mezardan Sesler" Halit Ziya'nın mensur şiir türündeki önemli diğer eserleridir.

Mehmet Rauf (Siyah İnciler) ve Yakup Kadri Karaosmanoğlu (Erenlerin Bağından ve Okun Ucundan), Ruşen Eşref Ünaydın'ın "Damla Damla" eserleri mensur şiirin edebiyatımızdaki diğer önemli örnekleridir.

Mensur Şiir ile Şiir Arasındaki Benzerlik ve Farklılıklar

 

A. Benzerlikler

  • Her iki türde de ahenk unsuru oldukça önemlidir.
  • Mensur şiirde de şiirde de temalar benzerdir.
  • Her iki türde de şairanelik ve duygusallık egemendir.
  • Söz sanatları her iki türde de önemsenir.
  • Dilin doğru ve etkili kullanımı her iki türde de ön plandadır.

B. Farklılıklar

  • Mensur şiirde ölçü, kafiye, dize yoktur. Şiirde ise bunlar ana unsurlardır.
  • Şiirde dörtlük, beyit gibi nazım birimleri vardır; mensur şiirde bu birimler yer almaz.

Mensur Şiir ile Düzyazı Karşılaştırması

 

  • Mensur şiirde, şiirde olduğu gibi her zaman "duygu" ön plandadır. Düzyazıda ise "düşünce" ön plandadır.
  • Mensur şiirde şairanelik, edebi sanatlar ön plandayken düzyazıda açık ve sade anlatım esas alınır.
  • Mensur şiirde de düzyazıda da aynı temalar işlenebilir.

 

Mensur Şiir ile ilgili Örnekler

 

Örnek 1

ERENLERİN BAĞINDAN

Yıllar yârlardan, yârlar yıllardan vefasız. Kara baht bir kasırga gibi. Bu ne baş döndürücü iş? Geceler günleri, günler geceleri kovalıyor; cefalar cefaları kolluyor. Saçlarımızda aklar akları, alnımızda çizgiler çizgileri doğuruyor. Kadere boyun eğmek güç, isyan tehlikeli, felek hiç acımayacak mı? Heyhat, aziz dost, onu döndüren kara bahtın kasırgası&#;

"Bahçeler bozuldu, yuvalar dağıldı, yollar silindi, cihan viran oldu." Yaşlı gönül şimdi böyle diyor; her şeyi kendine eş görüyor. Bu da yanlış duygulardan biri&#; Cihan ne vakit bayındır idi? Bahçelerde ne vakit güller açtı? Ne vakit yuvalarda bülbüller öttü? Yollardan ne vakit yârlar geldi? Umduk, bekledik, düşündük. Hangi şey umduğumuza uygun düştü? Gördüğümüz düşündüğümüze benzedi mi? Gelenler beklediğimize değdi mi? O mutlu ve yüce saat hangi saatti ki, içinde iken "Geçme! Dur!" diye haykırdık? Hiçbiri, aziz dost, hiçbiri! Belki hepsini geçsin gitsin diye bekliyorduk; çünkü onlar birbirinden çirkin, birbirinden yararsız saatlerdi. Kimi bir damla gözyaşıyla, kimi tek bir "Eyvah!" ile kimi bir esnemeyle, kimi yalnız susmayla dolup gitti. Onlar birer birer yeniden gelsin ister misin? Hayır, hayır, hayır; değil mi?

Şimdi kalbimiz boş, başımız doludur. Ağzımızda zehir, gözlerimizde ateş var; tatsız bir içki sersemliği içindeyiz. Ve artık yolun ortasını geçtik ve saçlarımızda aklar akları ve alnımızda çizgiler çizgileri doğuruyor. Ve ellerimiz, dizlerimiz titriyor ve önümüzdeki ufuklardan yok olma havası esiyor. Söyle, gençliğini ne yaptın? Söyle, gençliğimi ne yaptım?

Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Açıklama: Ölçü ve uyağın olmadığı ancak duygu ve düşüncenin şiirdeki incelikle anlatıldığı düz yazı türüne mensur şiir denir. Mensur şiirlerde bir olay örgüsü vardır. Mensur şiirde his, hayal, şairanelik ve yoğun anlatım her zaman ön plandadır. Yakup Kadri'ye ait yukarıdaki mensur şiirde de bu özellikler ön plandadır. Metindeki ahenk, şairanelik metnin mensur şiir olduğunun göstergesidir. Yine metnin cümlelerden oluşması ve metinde iç ahenk unsurları metnin mensur şiir olduğunu gösterir.

 

Örnek 2

BENİM OLSAYDIN

Benim olsan, ah bu mümkün olsaydı&#; Seni uzak, uzak, bu insanlardan pek uzak bir yere götürürdüm: Öyle bir yere götürürdüm ki orada yalnız tabiatla baş başa kalırdık&#; Denizle, sema ile sahra ile kalırdık&#; Sade ikimiz kalırdık&#;

Orada, yalnız ormanda yapraklarla inleyen mütehevvir rüzgârın, uzakta dalgalarla dövünen medhuş denizin, gökte şimşekleriyle gürleyen haşin yıldırımın sesiyle kalırdık&#;

Sade ikimiz kalırdık&#; Sade ikimiz, unutmuş, unutulmuş, her türlü kayıttan azade iki mevcut gibi yaşardık. İlk insanlar gibi yaşardık. Benim olsaydın felaketlerine, afetlerine tahammül için kuvvet bulur, hayatın sebebini anlardım; benim olsaydın hayatı severdim.

Açıklama: Yukarıdaki metinde şiirsellik düzyazı şeklinde dile getirilmiştir. Metinde yer alan hayal ve yoğun anlatım, seciler (iç kafiyeler) ve metnin cümlelerden (uzun cümleler) oluşmuş olması metnin mensur bir şiir olduğunu ortaya koymaktadır.

 

Örnek 3

HİCRAN-I EMEL

Daha hiç, hiçbir şey, daha hiçbir şey yok, sade birkaç nazar, sade birkaç tebessüm fakat ruhum, fakat hayatım bütün senin, bütün seninle meşgul, bütün seninle muattar&#;

Daha hiçbir şey yok, hayalin bile benim değil, hayaline bile hakkım yok! Fakat ruhum bütün hicran, bütün hicranla mâl-âmâl, bütün hicranla meshüf ve mütehassır&#;

Hayalin bile benim değil iken beni sevsen de benim olamayacağın, benim olsan da yine kaybolacağın hicranıyla zehr-âlüd; bu kadar bikes saadetin bile sinesinde acı bir hicran var, bir hicran-ı emel, senin emelinin hicranı, senin hicranının ateşi&#; Fakat bari buseydin, ümitsiz, emelsiz bile senin için muztarib ve zebûn kalan bir ruh-ı perişan, bir hayat-ı mecruh olduğunu olsun buseydin&#;

Acı, pür-hicran fakat yine bir teselli, yine hemen bir saadet olurdu.

Mehmet Rauf

Açıklama: Şairanelik ve yoğun anlatım mensur şiirlerin özelliklerindendir. Metinde kafiye ve ölçünün olmaması, metindeki seciler (iç kafiyeler), metnin cümlelerden oluşmuş olması ve bir nazım birimi (dize, beyit, bent gibi) ile oluşmamış olması metnin mensur bir şiir olduğunun kanıtlarıdır. 

Aliterasyonla (aynı sessiz harfin metinde çokça yer alması) dolu bir metin karşımıza çıkmaktadır. Örneğin "n" sesi. Asonans (aynı sesli harfin metinde çokça yer alması) ile ilgili örneğin "e" sesinin metinde çok fazla yer alması da yine metnin mensur şiir olduğunu gösteren bir ölçüttür.

 

Örnek 4

MÜNZEVİ YILDIZ

Kuşlara benzer kelimeler, odana dolarlar bir akşam. Nereden gelirler bilinmez. Kâh çığlık çığlığadırlar kâh sesleri işitilmez.

Çiçeğe benzer kelimeler: turuncu, erguvan, beyaz. Bir rüzgâr sürükler hepsini. Bulutlara güven olmaz:

Saçlarından yakalayamıyorsun zamanı, mısra, şarkıya kaybedemiyorsun. Ve sükût medar ormanlarındaki bitkiler gibi büyüdükçe büyüyor. Senin türben kelimeler. Yuvarlanırken tırnaklarını kâğıda geçirmek istiyorsun; kâğıda, yani ebediyete. Zavallı çocuk, bilmiyorsun ki ebediyet sümüklü böceğin izleri kadar aldatıcı.

Cemil Meriç

Açıklama: Cemil Meriç, mensur şiir türünde eseri olan nadide şahsiyetlerden biridir. Yukarıdaki metin okunduğunda metnin hem düzyazıya hem de şiire benzediğini görmekteyiz. Metnin cümlelerden oluşması, metinde var olan iç ahenk, metnin kafiyesiz ve ölçüsüz olması, şairane bir söyleyişin metinde yer alması, metnin anlatımındaki yoğunluk metnin mensur şiir olduğunun kanıtlarıdır.

Ayrıca bakınız

Yerli edebiyatımızın üretken kalemlerinden, bir çok tarzda eserler vermiş Yakup Kadri her ne kadar romancılığı ile ön plana çıksa da hayatına toplam iki adet de mensur şiir kitabı sıkıştırmıştır. Biri Okun Ucundan olmak üzere Erenlerin Bağı ise hiç şüphesiz yerli edebiyatın en güzel düz yazı şiir örneklerini içinde barındırıyor. Çeyrek asırdan fazladır basımı yapılmayan ve sahaflarda nadir olsa da bulunma ihtimali olan bu kitap şiir sevmeyenlerin bile sevebileceği bir eser konumunda.

Konu olarak ise Erenlerin Bağından Türk şiirlerinde geçen o esrarlı melankoli, dram, üzüntü, vefasızlık ve nice duyguları içinde barındıran bir şiir kitabı. Yakup Kadri&#;nin 33 yaşında yazdığı ve içerdiği anlama bakacak olursak daha çok gençliğin gelip geçmiş zamanına özlemini konu aldığı bu kitapta kendi yaşamınızdan izler bulacaksınız. Ve hiç şüphesiz kitabın en can alıcı şiiri ise bu tüm duyguları içinde barındıran isimsiz bir şiiridir. 33 yaşında yazmasına rağmen şiirin tema ve anlam olarak yaşlı biri tarafından kaleme alınması, yazarın erken dönem eserlerinde belirttiği melankoliyi anlatır nitelikte. Yakup Kadri&#;nin genç olmasına rağmen yaşlı biri gibi kaleme aldığı, genel teması pişmanlık ve üzüntü olan bu şiir, usta bir romancının aynı zamanda usta bir şair olabileceğinin harika bir kanıtı. İsimsiz şiir ise şöyle başlıyor;

Yıllar yârlardan, yârlar yıllardan vefasız. Kara baht bir kasırga gibi. Bu ne baş döndürücü iş? Geceler günleri, günler geceleri kovalıyor; cefalar cefaları kolluyor. Saçlarımızda aklar akları, alnımızda çizgiler çizgileri doğuruyor. Kadere boyun eğmek güç, isyan tehlikeli, felek hiç acımayacak mı? Heyhat, aziz dost, onu döndüren kara bahtın kasırgası&#;

Bahçeler bozuldu, yuvalar dağıldı, yollar silindi, cihan viran oldu.&#; Yaşlı gönül şimdi böyle diyor; her şeyi kendine eş görüyor. Bu da yanlış duygulardan biri&#; Cihan ne vakit bayındır idi? Bahçelerde ne vakit güller açtı? Ne vakit yuvalarda bülbüller öttü? Yollardan ne vakit yârlar geldi? Umduk, bekledik, düşündük. Hangi şey umduğumuza uygun düştü? Gördüğümüz düşündüğümüze benzedi mi? Gelenler beklediğimize değdi mi? O mutlu ve yüce saat hangi saatti ki, içinde iken &#;Geçme! Dur!&#; diye haykırdık? Hiçbiri, aziz dost, hiçbiri! Belki hepsini geçsin gitsin diye bekliyorduk; çünkü onlar birbirinden çirkin, birbirinden yararsız saatlerdi. Kimi bir damla gözyaşıyla, kimi tek bir &#;Eyvah!&#; ile kimi bir esnemeyle, kimi yalnız susmayla dolup gitti. Onlar birer birer yeniden gelsin ister misin? Hayır, hayır, hayır; değil mi?

Şimdi kalbimiz boş, başımız doludur. Ağzımızda zehir, gözlerimizde ateş var; tatsız bir içki sersemliği içindeyiz. Ve artık yolun ortasını geçtik ve saçlarımızda aklar akları ve alnımızda çizgiler çizgileri doğuruyor. Ve ellerimiz, dizlerimiz titriyor ve önümüzdeki ufuklardan yok olma havası esiyor. Söyle, gençliğini ne yaptın? Söyle, gençliğimi ne yaptım?

Şiirin başında yazar vefasızlığın üstünlüğünü karşılaştırırken, daha sonraları kara bahtın bir kasırga gibi sürekli mutsuz kötülük biçimde açıklıyor. Zamanın hızla birbiri ardına kovalamaca oynaması ve insanın bu akışta hiç bir şey yapamamasını şiirin ikinci parçasında ise daha detaylı açıklıyor. Tıpkı çaresiz bir kabulleniş gibi ikinci parçada hem bu durumu açıklıyor, hemde durumu açıklarken aslında hayatın hiçbir zaman zaten düzgün olmadığını bizlere söylüyor.

&#;Cihan ne vakit bayındır idi? Bahçelerde ne vakit güller açtı? Ne vakit yuvalarda bülbüller öttü? Yollardan ne vakit yarlar geldi?&#; Bu sözleri söylerken aslında hayatın hiç bir zaman geriye yönelik bir özlem taşımadığını, aslında yaşamın o özlemi oluşturacak kadar hiç bir zaman iyi olmadığını söylüyor. Tıpkı geçmişte yaşadıklarımızın bizlere her zaman iyi gözükmesi gibi düşünülebilir, fakat Yakup Kadri bu tuzağa düşmemişe benziyor. Çünkü zaman her zaman acıları unutturur ve eskinin her zaman iyi olduğunu düşünmemize sebep olur. Halbuki aslında eski asla öylesine kusursuz değildir. Tam anlamı ile düşündüğümüzde her zaman sorunların var olduğunu, bir sıkıntının baş gösterdiğini hatırlayabiliriz. Fakat insan düşünmez. Yazar ise burada bunu düşündüğünü, şiirin başında geçen o zorluklara rağmen geçmişin iyi olduğunu sandığımızı fakat hiçte öyle olmadığını bizlere açıklıyor.

Şiirin son kısmına geldiğimizde ise sonuçlar ve kabullenişler kısmını görüyoruz. Artık zamanı gelmiştir. Şimdi, ben ile konuşan karakter burada her şeyin arkada kaldığını ve geçmişe yönelik pişmanlığın son vuruşunu yapıyor. Yitip gitmiş zaman ardından yapılan onca ağıt yerine büyük bir kabullenişi sonlara doğru bizlerinde yapmasını istiyor. &#;Ve artık yolun ortasını geçtik ve saçlarımızda aklar akları ve alnımızda çizgiler çizgileri doğuruyor. Ve ellerimiz, dizlerimiz titriyor ve önümüzdeki ufuklardan yok olma havası esiyor.Söyle gençliğini ne yaptın? Söyle gençliğimi ne yaptım?&#; Bunları söylerken yazar, ilk soruyu okuyucuya soruyor. &#;Söyle gençliğini ne yaptın?&#; Daha sonra ise acı gerçeği kabullenmiş kendisine fısıldıyor. 33 yıl yaşamış bir yazar elbette gelecekteki kendisini böylesine okuyabilir, belkide bu pişmanlığı çekmemek için bir şeyler yapmaya çalışmış olabilir. Belkide okuyucunun kendisini ileride böyle görmemesi için bu sözleri söylemiş olabilir. Her ne kadar bu anlamlar çıkarılsa da, kara kaderin bir yazgı olduğunu şiirin başında büyük bir zorunluluk olarak aktarıyor. Fakat insan insandır. Ve en nihayetinde kendine bu soruyu soracaktır. Gençliğimi ne yaptım?

‘’Sonradan öğreniyor insan, hepimiz küçük çocuklarız gerçekte, yaşlı kimseler yok yalnızca, daha yaşlı acılar var.’’

Bunu beğen:

BeğenYükleniyor

Kahire’de dünyaya gelmiştir. Manisa çevresinde yaşayan dedelerinin şeceresi yüzyıla kadar dayanır. yılında Manisa’nın Yaya köyünde vefat eden Kara Mehmet Çavuş’un dört oğlundan biri olan Kara Osman Ağa kendisinden sonra gelenlere adını vermiştir. Yakup Kadri, ’te Manisa’yı işgal eden Kavalalı İbrahim Paşa’ya yakınlık gösteren ve daha sonra hizmetinin karşılığı olarak Mısır’da onun konağına yerleşen Karaosmanzadelerden Abdulkadir Bey ile aynı konak mensuplarından İkbal Hanım'ın oğludur. Ailenin ’te Manisa’ya dönmesi ile Yakup Kadri burada Çaybaşı Fevziye Mektebi’nde () ve İzmir İdadisi’nde () bir süre öğrenim görmüş ancak babasının vefatı üzerine mezun olmadan annesiyle birlikte Mısır’a dönmüş, İskenderiye’de Fransız Frerler Mektebi'nde ve İsviçre Lisesi’nde okuyarak orta öğrenimini tamamlamıştır.

Yakup Kadri, Mısır’da Fransız okuluna devam ettiği süre içinde Batı literatürünü tanıma fırsatı bulmuştur. Daha sonra Fransız şair ve yazarlarını, özellikle Paule Bourget, Flaubert, Guy de Maupassant ve A. Daudet’yi okumuştur. Bu sırada Montesquie’nün “L’Esprit des Lois”ını çevirmeye teşebbüs etmiş; Gustave Le Bone’u, Marx Nordau’yu inceleme fırsatını bulmuştur.

Mısır’da, eğitimine devam ettiği süreçte Neuchatelli Henri Lamon adında birinden yazın dersleri aldığı ve böylece Daudet, Zola ve Goncourt kardeşleri tanıdığı, Maupassant ile İbsen’i de bu yıllarda okuduğu bilinmektedir. Ayrıca Jön Türklerle ilişkileri devam eden Yakup Kadri, Miralay İsmail Hakkı Bey, Mithat Paşa’nın kızının oğlu Kemal Mithat Bey, Ali Kemal, Ahmet Saip, Abdullah Cevdet, İsmail Gaspıralı, Sami Paşazade Sezai ile orada tanışmıştır. Jön Türklerin etkisiyle geliştirdiği siyasal fikirleri, mevcut yönetim karşıtlığına dönüşmüştür. Şerafettin Mağmumi’nin Kahire’de yayımladığı Türk adlı dergide, Fransızcadan bazı çevirileri yayımlanmıştır. Bu dönemde Mısır Prensi Mehmet Ali Paşa ölünce, yılında annesi ve ablasıyla birlikte İstanbul’a dönen Yakup Kadri, yükseköğrenimini yapmak üzere Hukuk Fakültesi’ne yazılmış ve üç yıl burada öğrenim yapmışsa da diploma alamadan ayrılmıştır.

İstanbul’da Refik Halit, Faik Ali (Ozansoy), Müfit Ratib ile tanışan Yakup Kadri, o sıralarda Mülkiye Mektebi’nde öğrenci olan İzmir Lisesi’nden tanıdığı Şahabettin Süleyman ile Fransa’daki benzerleri gibi bir topluluk kurmak istemişler ve aralarına Celal Sahir’i de alarak Faik Ali’nin onursal başkanlığı altında Fecr-i Âti edebi topluluğunu kurmuşlardır. Karaosmanoğlu, Şehabeddin Süleyman’la birlikte çıkardıkları Ümit dergisinde birkaç hikâye ve makale, Resimli Kitap’ta da şair İbsen’in “Les Revenantes”ına nazire olmak üzere yazdığı “Nirvana” isimli bir sahnelik tiyatro eseriyle fiilen edebiyat alanına ve basın hayatına girmiştir.

Paris’ten dönen Yahya Kemal ile birlikte edebiyatta, “Nev-Yunanilik” adını verdikleri yeni bir yaklaşım geliştirmek için uğraşmışlar ancak çabaları ilgi görmemiştir. Yunan ve Latin kaynakları dışında Doğu mitolojisine de ilgi duyan Yakup Kadri bu ilgisi nedeniyle Çamlıca’daki Kısıklı Bektaşi tekkesine devam etmiş ve gözlemlerinden yola çıkarak Nur Baba romanını yazmış ama karşılaşacağı tepkilerden çekinmesi ve İsviçre’ye gidecek olması nedeniyle romanını o dönemde kitap olarak yayımlamamıştır.

yıllarında İsviçre’de tüberküloz tedavisi gören Yakup Kadri, İstanbul’a döndüğünde İkdam gazetesi yazarı olarak milli mücadeleyi destekleyen yazılar kaleme almıştır. Daha sonra Ergenekon adlı kitabında toplayacağı bu yazılar vesilesiyle ’de Ankara Hükümeti’nin çağrısı üzerine Anadolu’ya geçmiştir. Savaştan sonra Tetkik-i Mezalim Heyeti’nde görevli olarak Kütahya, Simav, Gediz, Eskişehir ve Sakarya civarında bulunmuştur. Mardin () ve Manisa () milletvekiliği yaptığı dönemde Hakimiyet-i Milliye, Cumhuriyet ve Milliyet gazetelerinde edebî ve siyasî yazılar kaleme almıştır.

'de Vedat Nedim Tör, Şevket Süreyya Aydemir, Burhan Asaf Belge ve İsmail Hüsrev Tökin ile birlikte kurduğu ve imtiyaz sahipliğini yaptığı Kadro dergisi Kemalist devrimleri yanlış yorumladığı ve temel ilkelerinden saptırılmak istendiği için kapatılmıştır. Böylece Yakup Kadri ’ün sonlarından itibaren Tiran (), Prag (), Lahey (), Bern (), Tahran (), tekrar Bern () elçilik görevlilerinde bulundu. ’te emekli olarak Türkiye’ye döndü ve 27 Mayıs ihtilalinden sonra kurucu meclis üyesi ve Cumhuriyet Halk Partisi Manisa milletvekili () oldu. ’de Atatürk ilkelerinden uzaklaştığını ileri sürerek partisinden ayrıldı. Son resmi vazifesi Anadolu Ajansı Yönetim kurulu Başkanlığıdır. 13 Aralık ’te Ankara'da vefat eden Yakup Kadri, İstanbul Beşiktaş’ta Yahya Efendi mezarlığına defnedilmiştir.

Yazı hayatına eleştiri yazılarıyla başlayan Yakup Kadri'nin ismi Çığır, Dergâh, Genç Kalemler, Güzel Sanatlar Mecmuası, Hayat, İçtihad, İnci, Jale, Meydan, Muhit, Musavver Muhit, Musavver Eşref, Musavver Hale, Peyam-ı Edebi, Nevsal-i Milli, Resimli İstanbul, Rübab, Servet-i Fünun, Şebab, Şiir ve Tefekkür, Tercüman, Tercüman-ı Hakikat, Türk Yurdu, Varlık, Yeni İstanbul, Yeni Mecmua, Yeni Nesil gibi gazete ve dergilerde görünür. Yayımlanan ilk kalem tecrübesi, “Nirvana” adlı piyesidir. Daha sonra, Celal Sahir Erozan’ın isteği üzerine Muhit’te yayımladığı “On Temmuz” yazısı ve “Veda” adlı piyesle devam etmiş ve Servet-i Fünûn mecmuasında yazmaya başlamıştır. Bir grup arkadaşı ile oluşturdukları Fecr-i Âti edebi topluluğu döneminde ferdiyetçi bir sanat yaklaşımı benimseyen Yakup Kadri, Fecr-i Âti’nin sözcüsü olmuş, Servet-i Fünun yazarları ile tartışmalar yaşamıştır yılında arkadaşı Şahabettin Süleyman’ın kaleme aldığı Çıkmaz Sokak adlı eseri, M. Rauf’a karşı savunan yazılar yazmıştır. Nazım Hikmet’le eski-yeni tartışmasına girmesi üzerine de Nazım Hikmet, Yakup Kadri’ye bir hicviye yazarak polemiğe katılmış ve bu hicviye Resimli Ay’da yayımlanmıştır.

Bir süre Yahya Kemal’le birlikte Nevyunanilik olarak adlandırılan, Eski Yunan ve Latin klasiklerinden yararlanmayı ve böylece orijinalliğe ve millîliğe ulaşabilmeyi hedefleyen bir sanat anlayışı geliştirmeye çalışan Yakup Kadri, çok tepki almış, mizahî hicivlere konu olmuştur. Yazarın I. Dünya Savaşı ve Balkan Savaşları’nın etkisiyle sanata bakışının değiştiği ve toplumsal konulara ilgi göstermeye başladığı görülür. Yakup Kadri’nin sanat hayatının ikinci devri olarak nitelenebilecek bu dönemde İkdam’da Kurtuluş Savaşı’nı destekleyen yazılar ve Millî Mücadele ruhunu işlediği hikâyelerini Millî Savaş Hikâyeleri adı altında yayımladığı görülür. Atatürk tarafından Ankara’ya çağrılan ve çeşitli görevlerle Eskişehir, Kütahya gibi illere giden yazarın Anadolu’yu yakından gözleme fırsatı yakaladığı söylenebilir. Kurtuluş Savaşı deneyimlerini anlattığı makalelerini ise Ergenekon adlı kitapta biraraya getiren Yakup Kadri Ankara’ya, İnebolu-Kastamonu-Ilgaz-Çankırı hattında devam eden yolculuğunu, “Ankara Yolunda”, “Ilgaz’ın Eteğinde” ve “Kastamonu” başlıklı yazılarında anlatmıştır. Bunlar sırasıyla İkdam gazetesinin 4, 6 ve 9 Temmuz tarihli sayılarında yayımlanmıştır (Akman, 32).

Yakup Kadri, eserlerinde aristokrat bir tutum sergilediği ve Türk edebiyatını küçümsediği yönünde eleştiriler almıştır. Onun bu özelliği ile ilgili olarak Halide Edip, Yakup Kadri için yazdığı “Edebiyatımızın Son Simaları” adlı tarihli yazısında onu “İsviçre’ye kapanmadan evvelki Yakup Kadri, ayakları toprak üstünde, fakat başı göklerde bir insan” olarak niteler (Yücel, ). Tanpınar ise onu “realiteye ancak bir fikrin arasından bakan, insanı ancak bir idealle tamamladığı zaman kabul eden” bir yazar olarak kabul eder (Tanpınar, ).

Yakup Kadri milletvekilliği süresince Kadro dergisinde edebî ve siyasî yazılar kaleme almıştır. Kadro, kendisini; ihtiyaç duyulan inkılap matbuatının tek temsilcisi olarak gören iddialı tavrı, keskin üslubu, geçmişe saldırması, ortaya attığı görüşlerin niteliği ve yayıncıların Marksist geçmişleri nedeniyle tepki çekmiştir (Demirci, 49). Berna Moran, “Yakup Kadri’nin, geleneklerine ve İslam ideolojisine bağlı Anadolu eşrâfı ve köylüsünün devrimleri benimsememiş olmasından dolayı onları aşağı ve her şeyden önce tutuculuğun ve gericiliğin kaynağı olarak gördüğünü" belirtir. Yine ona göre, "Yakup Kadri’nin ve başında bulunduğu Kadro dergisinin amacı; devleti, Kurtuluş Savaşı’nın anlamını kavramış ve devrimin bilincine varmış bir aydın grubun, “inkılapçı” bir kadronun yönetmesi gerektiğidir. Böylece otoriter bir yönetimle devrimler sürdürülecek, derinleştirilecek ve yeni bir ulus meydana getirilecektir” (Moran, ). Daha sonra Kadro dergisi Kemalist devrimleri yanlış yorumladığı ve temel ilkelerin saptırılmak istendiği iddialarından dolayı kapatılmıştır.

Hikâyeleri:

Niyazi Akı, Yakup Kadri’nin hikâyelerini “cehaletin getirdiği baskıları işleyen; harbin yarattığı Anadolu’daki feci sahneleri anlatan; aşk, saadet, dostluk gibi ferdi konuları işleyen hikâyeler” olarak gruplandırır. (Akı, 90) İlk dönem hikâyelerinde Edebiyat-ı Cedide'ye özgü bir yaklaşım içindedir. Daha sonra Maupassant etkisiyle toplumun kusurlarını, insanların ruhsal problemlerini realist biçimde aktarmaya başlar. Şerif Aktaş'a göre o, başarılı ruh tahlilleri, şahıs tasvirleri, anlatma tekniği açısından Daudet' yi hatırlatır. (Aktaş, 57) Bir Serencam ve Rahmet'teki hikâyeler Edebiyat-ı Cedîde zevkini ve anlayışını yansıtır. Sanatın ”şahsî ve muhterem” olduğuna inanan yazar, bu hikâyelerde ferdî ve ailevi konuları işler. Sanat anlayışında köklü bir değişime yol açan siyasî ve sosyal problemler ikinci dönemdeki hikâyelerinin konularını da değiştirir. Yakup Kadri, Milli Mücadele yıllarında düşman mezaliminden canlı sahneler taşıyan Milli Savaş Hikâyelerinde toplum meselelerine yönelir.

Romanları:

arasında dokuz romanı yayımlanmış olan Yakup Kadri'nin bu eserlerinin belirgin özelliği Tanzimat’tan çok partili döneme kadar yaklaşık yüz yıllık bir döneme odaklanmasıdır. Bir Sürgün () romanında Avrupa hayranı Jön Türkler'in Avrupa'daki macerasını Doktor Hikmet eksenli bir dram şeklinde anlatır, kahraman ile yazar arasındaki bazı benzerliklerden dolayı eserin otobiyografik olduğu ileri sürülmüştür.

Hep O Şarkı’da (), Sultan Abdülmecid'in onuncu cülus şenliğinde doğan başkahraman Münire, ll. Abdülhamid devrinin yirminci yılını yaşamaktadır. Batılılaşma'nın doğurduğu yozlaşmanın başlangıcı olan bu yıllarda geçen bir yasak aşkın hikayesi gibi görünen eserde sosyal plandaki çöküş anlatılmaktadır.

Batılılaşma'nın toplumsal yapının çeşitli katmanlarında yaptığı tahribat, nesil çatışması üzerinden Kiralık Konak'ta () dramatize edilmiştir. “Konak”, geleneği ve tarihî arka planı olan bir yaşayış tarzının mekânı olarak temsilî bir değere sahiptir. Konak çevresinde geleneksel bir değer kazanmış yaşam tarzının yeni nesil tarafından reddedilişi anlatılmıştır. Cihangir'deki "konak" ile Şişli’deki "apartman dairesi" bağlamında temsil edilen sorunsal, nihayetinde iki ayrı medeniyet anlayışı karşısında iki ayrı neslin çatışmasıdır.

Mütareke yılları İstanbul'unu anlatan Sodom ve Gomore () Kiralık Konak'ın devamı görünümündedir. Batılılaşma ile başlayan yozlaşma, Kiralık Konak'ta hızlanmış, Sodom ve Gomore'de ise toplumu yok oluşa sürüklemiştir. Yazar bu ismi niçin seçtiğini romanın başında, "Sodom ve Gomore, Lut ve İbrahim devrinde Filistin diyarının türlü ahlak bozukluklarıyla Tanrı'nın gazabına uğramış iki büyük şehridir. ( ) İşte istanbul düşman işgali altında iken romanın yazarına böyle görünmüştü." cümleleriyle açıklamıştır. Nitekim roman kahramanları yalnızca bedensel hazlar için yaşayan, milliyet hissinden uzak kişilikleriyle alafranga züppelikten, düşmanla iş birlikçiliğe dönüşen Batı hayranlığının mağdurları olarak olumsuzlanırlar.

Nur Baba () ve Hüküm Gecesi () romanlarında yazar, aynı yıkımı müesseselerden hareketle ortaya koymaya çalışır. Nur Baba, Osmanlı askeri sisteminin temelinde önemli rolü olan Bektaşi tekkelerinin asli fonksiyonundan uzaklaşmasını; Hüküm Gecesi, demokratik teamülleri gelişmemiş parlamenter sistemin yozlaştırılmasını konu edinir. Nur Baba'daki Bektaşi tekkesi artık eskisi gibi ilahi aşkla ruh terbiyesi veren bir müessese değil cismanî aşk ve şehvet merkezidir. Hüküm Gecesi'nde ise siyasi iradeyi ele geçiren İttihat ve Terakki'nin despotizmi eleştirilmiş, karşısındaki Hürriyet ve İtilaf Fırkası'nın da benzer bir dokudan oluştuğu vurgulanmıştır.

Osmanlı toplumundaki değişimleri, şehir hayatı çerçevesinde Milli Mücadele yıllarına kadar getiren romancı Yaban'da () mekan olarak köyü seçmiş ve aydın-halk anlaşmazlığına temas etmiştir. Cumhuriyet Halk Partisi yılı roman ödülünde ikincilik kazanan Yaban, millet icin ölüm-kalım savaşı anlamı taşıyan Milli Mücadele sürecinde köylüyü şuursuz, hatta aleyhtar gösterir ve toplumun her tabakasında köklü bir değişimin kaçınılmaz olduğu mesajını verir. Yakup Kadri, Yaban’ı yazdığı sıralarda "halk için halka rağmen inkılap" isteyen Kadro hareketinin önemli isimlerindendi. Yaban'daki köy geçmişin son kırıntısıdır. Romanın sonunda köyün bütün sefaletiyle geriye çekilmesi, buna karşılık Ankara’dan gelen sesin gittikçe güçlenmesi Yakup Kadri'nin beklediği devrimlerin sembolü gibi görünmektedir.

Ankara () romanı, Milli Mücadele'yi başarmış, yeni bir toplum meydana getirecek olan aydın kadronun bireysel çıkar ilişkilerinden dolayı içine düştüğü çelişkileri hikaye eder. Şapka kanunundan çok partili hayata kadarki zaman diliminin romanı olan Panorama (I-ll, ll) ise, Cumhuriyet yıllarında yapılan inkılapların kökleşemediği teziyle sosyal ve siyasi hayattaki tezatları işlemektedir.

Tanpınar'ın Yakup Kadri romanlarına ilişkin "sosyal kronik" nitelemesi doğrultusunda bir değerlendirme yapılmasının bir takım çekinceler taşıdığı da ileri sürülmektedir. (Baş, ). Kemal Karpat da Yakup Kadri'yi "sosyal çevre ile gereği gibi" sağlıklı bir bağ kuramamış bir yazar olarak değerlendirmektedir. (Karpat )

Mensur Şiirleri:

Edebiyat-ı Cedîde döneminde başlayan mensur şiir türünün XX. yüzyıldaki en önemli temsilcisi olan Yakup Kadri, çağrışım dünyası zengin kalem tecrübelerini Erenlerin Bağından (İstanbul ) ve Okun Ucundan (İstanbul ) adlı kitaplarında toplamıştır. Kaderci, rind, isyankar ve bedbin bir ruhun ifadeleri ahenkli bir Türkçe ile dile getirilmiş bu metinlerde Tevrat, İncil, Kur'an, kısas-ı enbiya, Yunan mitolojisi, Fransız sembolist ve parnasyenlerinden etkiler görülür. (Polat, )

Yakup Kadri’nin mensur şiirleri iki döneme ayrılabilir. İlk devrede oldukça bireysel, ikinci devrede ise topluma daha yakındır, denilebilir. İlk devrede toplumsal konulara karşı olumsuz bir tavır sergilediği ve bireyselliği öne çıkardığı “Yıldızların Bikesliği” adlı mensur şiirlerinde ayrılığı işlemiştir. Musıkî endişesinin görüldüğü "Badıbanım Bir Mendil Oldu" ile "Eylül"de ise aşkın ve hatıraların ölümü konusunu ele almıştır. "Bahara Dair Bir Hitâbe"de sembolistlere özgü egzotik eğilimlere, "İstimdad"da renklerle mücerret fikirlerin aranması problemi görülmektedir. Nevyunanilik etkisinde yazdığı mensur şiirleri ise "Siyah Saçlı Yabancı" ile "Berrak Gözlü Genç Kızın Sözleri"dir. İkinci devredeki “Erenlerin Bağından”, “Okun Ucundan” adlı mensur şiirlerinde ise halk edebiyatıyla yakından ilgilendiğini, Yunus Emre’yi, Karacaoğlan’ı severek okuduğunu ve dili onlar gibi kullanmaya çalıştığı görülür.

Anıları:

Yakup Kadri anılarını tarihe şahitlik edecek bir kalem yerine günlük hayatın ayrıntılarında gizli olanı yakalamaya çalışan bir romancı tavrı ile yazmıştır. Hayatının çeşitli dönemlerini anlattığı beş anı kitabı bulunmaktadır: Çocukluk ve aile çevresini, Mısır ve Manisa’da geçen günlerini anlattığı eseri Anamın Kitabı, gençlik yılları ve edebî çevresi ile ilgili hatıralarını anlattığı eseri Gençlik ve Edebiyat Hatıraları'dır. Olayların değil edebî şahsiyetlerin odakta bulunduğu eserde yakından tanışma tarihlerine göre sıraya koyarak Mehmed Rauf, Şehabeddin Süleyman, Refik Halit Karay, Ahmed Haşim, Yahya Kemal , Süleyman Nazif, Abdülhak Şinasi , Abdülhak Hamid , Tevfik Fikret ve Halide Edip'i anlatırken ll. Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e kadarki edebî ve fikri yönelişlerin de panoramasını çizmiştir. Kurtuluş Savaşı yıllarında İkdam gazetesi çevresindeki faaliyetleri ve Ankara'da yaptığı çalışmalarını anlattığı eseri Vatan Yolunda, Milli Mücadele hatıralarıdır. İkdam'daki başyazılarıyla Milli Mücadele'yi destekleyen bir gazeteci olarak Mustafa Kemal'in yakınında bulunan yazar bu döneme ait hatıralarında onu merkeze almıştır. Politikada 45 Yıl'ın odağı ise İsmet İnönü'dür. Burada, Cumhuriyet'in kuruluşundan 'e kadarki dönemin siyasî olay ve şahsiyetleri hakkında politik hırs ve oyunları anlamakta güçlük çeken bir romancının değerlendirmeleri yer alır. Diplomatlık anılarını yazdığı eseri Zoraki Diplomat'tır. Yakup Kadri, bu yılları “Bu, benim için tam manasıyla bir sürgündü. Vücudum gurbette, gönlüm gurbette, yirmi yıl, kendime benzer kişilerden uzak, diyar diyar dolaşacaktım.” şeklinde değerlendirir (Karaosmanoğlu, 62).

İki perdelik Nirvana ve Veda’da İbsen etkisi görülmektedir. Dört perdelik bir piyes olan Sağanak'ta eski-yeni mücadelesi işlenmiştir. Son tiyatro eseri üç perdelik Mağara ise aşk temalıdır.

Alp Dağlarından ve Miss Chalfrin'in Albümünden adlı eserinin birinci kısmında bir Türk gözüyle Batı, ikinci kısmında Batılı gözüyle Doğu'nun kabaca bir tablosu çizilmeye çalışılmıştır. Mektup tarzında kaleme alınan bu eserde yazarın Batılılaşma meselesi ele alınmıştır. Günümüzde de güncelliğini muhafaza eden konuyu yazar, önce Alp Dağları’na seyahatlerinden yola çıkarak garba bakan bir şarklı olarak anlatır; ardından Türkiye’ye öğretmenlik için gelmiş bir İngiliz’in mektupları olarak meseleye “şarka bakan garplı” olarak yaklaşır. Yazarın deyimiyle eser, “iç örgüleri itibariyle bir sikkenin yüzü ve tersi gibi” birbirini tamamlayan yazılardan oluşmaktadır. Yakup Kadri’nin Ahmet Haşim ve Atatürk monografileri de mevcuttur.

AKI, Niyazi, Yakup Kadri Karaosmanoğlu(İnsan- Fikir- Eser- Üslup), İstanbul,

AKMAN, Eyüp, "Yakup Kadri Karaosmanoğlu Üzerine Bazı Düşünceler Ve Unutulan Bir Makalesi: Kastamonu", Sosyal Bilimler, C. 3, S.2,

AKTAŞ, Şerif, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Ankara:KTB Yayınları,

BAŞ, funduszeue.info, “Yakup Kadri’nin Romanlarını “Sosyal Kronik” Olarak Okumak Mümkün Müdür?”, TURKISH STUDIES - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, Volume 8/1 Winter , s (http: //funduszeue.info)

DEMİRCİ, Fatih, "Kadro Hareketi ve Kadrocular", Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 15 Ağustos

GÖZE, Ergun. Peyami Safa Nazım Hikmet Kavgası, İstanbul: Selçuk Yayınları,

KARAOSMANOĞLU, Yakup Kadri, Kadro, S. 14,

KARAOSMANOĞLU, Yakup Kadri, Zoraki Diplomat, İstanbul: İletişim Yayınları,

KARPAT Kemal, Osmanlıdan Günümüze Edebiyat ve Toplum, İstanbul: Timaş Yayınları,

MORAN, Berna, Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış, İstanbul: İletişim Yayınları,

OĞUZKAN, funduszeue.info, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, İstanbul: Varlık Yay.,

OKAY Orhan, AKTAŞ Şerif, Büyük Türk Klasikleri, C, Ötüken Neşriyat,

POLAT, Hikmet Nazım, "Karaosmanoğlu,Yakup Kadri ", Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C, İstanbul:

TANPINAR, Ahmet Hamdi, Edebiyat Üzerine Makaleler (Haz. Zeynep Kerman), İstanbul: Dergah Yayınları,

YÜCEL, Hasan Âli, Edebiyat Tarihimizden, İstanbul: İletişim Yayınları,

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: PROF. DR. MÜNİRE KEVSER BAŞ
Yayın Tarihi:
Güncelleme Tarihi:

Eser AdıYayın eviBasım yılıEser türü
Nirvana- / -Tiyatro
Veda- / -Tiyatro
Bir SerencamKütüphane-i İslâm ve Askerî / İstanbulHikâye
Kiralık KonakEvkaf İslâmiye Matbaası / İstanbulRoman
Nur BabaAkşam Matbaası / İstanbulRoman
İzmir\'den Bursa\'yaAkşam Matbaası / İstanbulHikâye
Erenlerin Bağındanİkbal Kütüphanesi Orhaniye Matbaası / İstanbulMensur Şiir
RahmetOrhaniye Matbaası / İstanbulHikâye
Kadınlık ve KadınlarımızOrhaniye Matbaası / İstanbulDiğer
Hüküm GecesiMilliyet Matbaası / İstanbulRoman
Sodom ve GomoreHamid Matbaası / İstanbulRoman
Seçme YazılarDil Encümeni / İstanbulDiğer
Sağanak- / -Tiyatro
ErgenekonHamid Matbaası / İstanbulDiğer
YabanAhmet Halit Kütüphanesi / İstanbulRoman
AnkaraHakimiyet-i Milliye Matbaası / İstanbulRoman
Mağara- / -Tiyatro
Ahmet HaşimHakimiyet-i Milliye Matbaası / İstanbulBiyografi
Bir SürgünUlus Basımevi / AnkaraRoman
Alp Dağlarından ve Miss Chalfrin\'in AlbümündenRemzi Kitabevi / İstanbulDeneme
AtatürkRemzi Kitabevi Yayınları / İstanbulBiyografi
Milli Savaş HikâyeleriVarlık Yayınları / İstanbulHikâye
Panorama 1Remzi Kitabevi Yayınları / İstanbulRoman
Panorama 2Remzi Kitabevi Yayınları / İstanbulRoman
Hep O ŞarkıVarlık Yayınları / İstanbulRoman
Anamın KitabıVarlık Yayınları / İstanbulHatıra
Vatan YolundaSelek Yayınları / İstanbulHatıra
Zoraki DiplomatBilgi Yayınevi Yayınları / İstanbulHatıra
Politikada 45 YılBilgi Yayınevi Yayınları / İstanbulHatıra
Gençlik ve Edebiyat HatıralarıBilgi Yayınevi Yayınları / İstanbulHatıra

İlişkili Maddeler

Sn.Madde Adıfunduszeue.info / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1Prenses Kadriye Hüseyind. 10 Ocak - ö. Doğum YeriGörüntüle
2GÜLPERÎ HANIMd. ? - ö. yy.Doğum YeriGörüntüle
3EZHERÎ, Abdülmüte'âl Ezherî Efendi, Mısırlıd. ? - ö. Doğum YeriGörüntüle
4Hamza Hekimzade Niyazid. 6 Mart - ö. 18 Mart Doğum YılıGörüntüle
5Zeki Mesut Alsand. 15 Mayıs - ö. 24 Eylül Doğum YılıGörüntüle
6Burhan Felekd. 11 Mayıs - ö. 4 Kasım Doğum YılıGörüntüle
7Mehmet Müzekkâ Halidovd. - ö. Ölüm YılıGörüntüle
8YUNİS İBRAHİMOVd. - ö. Ölüm YılıGörüntüle
9AĞCAKIZ, Ağcakız Kerbelayı Dadaşkızı İmanovad. - ö. Ölüm YılıGörüntüle
10Erkan Tunçd. 10 Nisan - ö. ?MeslekGörüntüle
11AYDIN BABA, Aydın Karasüleymanoğlud. - ö. MeslekGörüntüle
12Naşide Gökbudakd. - ö. ?MeslekGörüntüle
13Nurettin Sevind. 19 Mayıs - ö. 17 Eylül Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14Belkıs Sami Boyard. - ö. 14 Mayıs Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15Ebubekir Hazım Tepeyrand. - ö. 5 Haziran Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16Hüseyin Kazım Kadrid. - ö. 17 Ocak Madde AdıGörüntüle
17KADRÎ, Alid. - ö. Madde AdıGörüntüle
18KADRÎ, Abdülkâdir, Şeyhülislâm Abdülkâdir Efendid. - ö. ?Madde AdıGörüntüle

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası