osmanlılarda ahilik teşkilatı / Ahilik - Vikipedi

Osmanlılarda Ahilik Teşkilatı

osmanlılarda ahilik teşkilatı

Ahilik Ne Demek? Selçuklularda ve Osmanlıda Ahilik Teşkilatı Nedir, Görevleri Neler ve Kim Kurdu?

Ahilik ne zaman kuruldu sorusu ilgilileri tarafından merak ediliyor. Teşkilat kurulduğunda Türk İslam devletlerinin iç işleyişlerinde ilerleme sağlanmıştır. Bu sebeple, ahilik teşkilatı kurucusu ve görevleri, geçmişe dair bilinmek istenen konuların arasında yer alıyor. Ahi teşkilatının sorumlulukları ile birlikte, ahiliğin anlamı hakkındaki bilgileri sizler için derledik

Ahilik Ne Demek?

Ahilik, birden fazla farklı anlamı bulunan, hem genel bir tanım üstünden, hem de meslek yahut iş manasında kullanılmış olan bir kelime olarak karşımıza çıkmaktadır. Ahilik kelimesinin anlamları arasında; ''cömertlik, Selçukluların dağılma zamanlarında sosyal düzenin sağlanması amacıyla sahip olunan meslek, Osmanlıda meslek ve dayanışma örgütü, esnaf-zanaatçı ve çiftçi'' gibi çeşitli anlamlar bulunuyor. Kelimenin kökeni konusunda ise, iki görüş bulunuyor. Bu görüşlere göre, bu kelime Arapça kökenli olmaktadır. Buna göre "Ahi" sözcüğü ''ahiyye''nin hecesi "ah" sözcüğüne birinci tekil olan "ya" eki eklenerek "ahi" hali ile telaffuz olunmuştur. Yani bu düşünceye göre Ahi'nin sözlük anlamı "kardeşim" olarak şekillenmektedir. Bir diğer görüşe göre ise, Ahi sözcüğü, Türkçe olan ''Akı'' sözcüğünün zaman ile değişmesiyle meydana gelmiştir.

Selçuklularda ve Osmanlıda Ahilik Teşkilatı Nedir, Görevleri Neler ve Kim Kurdu?

Ahilik, hem Selçuklularda hem de Osmanlıda (özellikle Osmanlı'nın kuruluşunda) bulunan bir teşkilat olarak karşımıza çıkmaktadır. Ahilik; Hacı Bektaş-ı Veli'nin tavsiyesi üzerine, Ahi Evran tarafından kurulmuş olan bir esnaf ve dayanışma teşkilatı olarak bilinmektedir. Aslen Horasan kökenli olan, Selçuklu ve Osmanlı devirlerinde Anadolu'da yaşamakta olan Alevî-Bektaşi ve Müslüman-Türkmen toplumun ticaret, sanat ve ekonomi gibi farklı meslek dallarında gelişmesini sağlamakta olan, bu toplumu hem ahlaki hem de ekonomik açıdan geliştirip yetiştiren, çalışma hayatını iyi bir insan özellikleriyle esas alıp, düzenleyen bir örgütlenme olan ahiliğin kendine has kurulları ve de kuralları mevcuttur. Günümüzdeki esnaf odalarına benzeyen bir işleyişi ve görevi olan Ahilik; doğruluğun, yardımseverliğin, iyi ahlakın ve kardeşliğin, kısacası tüm iyi özelliklerin bir arada olduğu sosyoekonomik bir düzenlemedir. Ahi Evran'a ise Ahi Baba denmektedir.

kaynağı değiştir]

Ana maddeler: Kırşehir, Ahi Evran, Moğol İstilası ve İbn-i Batuta

Bazı araştırmalar Ahiliğin Kırşehir'de ortaya çıktığını ileri sürer. Diğer bir görüşe göre, Bağdat'ta büyük üstadlardan ders alan Ahi Evran, Arapların kurduğu Fütüvvet Teşkilatı'ndan etkilenerek, 'te Anadolu'ya gelmesinden kısa bir süre sonra ilk olarak Kayseri'de Ahilik Teşkilatını kurmuştur.[4]

Tarihi kaynaklardan, Ahi Evran zamanında Anadolu'nun şehir ve kasabalarında ortaya çıkan Ahi kurumlarının, Ahi Evran'a bağlı merkezi bir teşkilat olabileceği imajı çıkıyor. En azından bu kurumlar, onun koyduğu ilkelere bağlı kalmış olmakla, manen Ahi Evran'in liderliğindeki geniş bir teşkilatın şubeleri gibidir. Fakat onun ölümünden sonra, bağlı olunan ilkelerde büyük benzerlikler mevcut olmakla beraber, İbn-i Batuta'nın belirttiği gibi, Anadolu'nun en ücra köşelerine kadar yayılan bu kurumlar arasında organik bir bağ bulunmamaktadır.[5]

Ahilik Teşkilâtı'nın sonuçları[değiştir

Anadolu’da sosyal, dinî ve iktisadî bakımdan toplumun önemli bir kesimini etkileyen ve özellikle esnaf zümresinin şekillenmesini ve örgütlenmesini sağlayan kurumdur. Ahîlik kelimesinin kökü, Arapça kardeş manasındaki “ahî” kelimesidir. Bu adın Türkçe “akı” (eli açık, cömert) kelimesinden türetildiği de ileri sürülür.

Ahîliğin Anadolu’da ortaya çıkmasına rağmen, kökleri İslâm tarihinin öncesinde ve erken dönemlerinde “karmat”, “fetâ”, “ayyâr”, “şâtır” gibi adlarla bilinen işsiz, başıboş gençler ve hatta çok fazla beceri gerektirmeyen sanat kollarında çalışanlara kadar dayandırılmaktadır. Bu oluşum ve hareketlere karşılık İslâmî dönemde sivil toplum ve devlet, sadece zor kullanarak değil, gençlik, kahramanlık, cömertlik anlamlarına gelen fütüvvet ve fütüvvet teşkilatı vasıtasıyla meselelere bir çözüm yolu bulmaya çalıştı. Abbasî halifesi Nâsır Lidînillâh () şehir fityânını (gençleri) ve işçi kitlelerini bir disiplin altına almak ve kendine bağlı birlikler oluşturmak hem de dinî ve siyasi nüfuzunu arttırmak için İslâm’ın erken döneminde sosyal bir kavram olarak ortaya çıkan, sonra gençler arasında sosyal ve ekonomik bir yapılanmaya dönüşen ve bu süreçte sûfîlikle de iç içe olmaya başlayan fütüvvet teşkilatını resmî bir devlet kurumu hâline getirdi. Ayrıca Halife, fütüvvet erkânı üzere merasimle elbise giyerek teşkilata dahil oldu.

Halife Nâsır, bundan sonra teşkilatı yaymak ve İslâm ülkeleri üzerindeki nüfuzunu daha da arttırmak için tüm İslâm ülkelerine elçiler gönderdi. yılında Anadolu Selçuklu Sultanı I. İzzeddin Keykâvus’a (ö. ) bir heyetle birlikte fütüvvet teşkilatına girmenin önemli bir yolu olan elbise (şalvar) gönderdi. Bu gelenek Anadolu’da Ahîler arasında daha ziyade “şed kuşanma” veya “şed bağlama” olarak yerleşti. Bu ilişkilerin sonunda fütüvvet teşkilatı Anadolu’da ahîlik adı altında hızla yayılmaya başladı. Teşkilatın kuruluşunda ve yayılmasında debbâğ (derici) esnafının piri Ahî Evran (ö. ) önemli bir rol oynadı. Asya içlerinden Anadolu’ya gelen mutasavvıflardan olan Ahî Evran, bir müddet Denizli, Konya ve Kayseri’de ikamet ettikten sonra Kırşehir’e yerleşti ve ölümüne kadar burada kaldı. Bu bakımdan daha sonraki süreçte Kırşehir’deki Ahî Evran Zaviyesi, Türk debbağlarının ve zanaat erbabının manevi merkezi oldu.

Fütüvvet kurallarının temelinde İslâm ahlâk ve edebinin olması ve bu kuralların Türk toplumunda temayüz eden alplik (gazâ) ve akılık (cömertlik) kurallarıyla özdeşleşmesi, teşkilatın hızla yayılmasında önemli bir rol oynadı. Bu yayılmada Moğol istilasıyla birlikte şehir ve kasabalarda ortaya çıkan düzensizliğin ve karmaşanın da tesiri vardı. Bu sırada Ahîler, asayiş ve düzeni sağlayan kimseler olarak ortaya çıktılar. Bu ortamda Ahîliğin iki önemli kuralı öne çıktı: Dayanışma ve misafirperverlik. Nitekim yüzyıl başlarında Anadolu’ya gelen seyyah İbn Battuta (ö. ), onların Anadolu’nun birçok şehir ve kasabasında zaviyeler tesis ettiklerini; halk üzerinde nüfuz sahibi olduklarını ve yöneticilerin kendilerine saygı ve itibar gösterdiklerini belirtir. Bu süreçte Ahîlik, sosyal temelini oluşturan esnaf ve zanaatkârlar başta olmak üzere kasabalar ve kırsal kesimde hızla yayıldı.

Anadolu’da Ahîliğin teşkilat yapısı ile ilgili ritüeller ve kurallar, önce sözlü gelenek ve törelerle icra edildi. Sonra bunların önemli bir kısmı, “fütüvvetnâme” adıyla bilinen eserlere yansıdı. Böylece fütüvvetnâmeler, yüzyıldan itibaren meslekî nitelikteki kuralları, nizamları ve ritüelleri ifade eden bir anlam kazandı. Bazı fütüvvetnâmelerde teşkilatın seyfî (askerî unsurlar), kavlî (zanaatkâr ve ilim sahibi) ve şürbî (Ahîliğe girişte içilen bir tür şerbet) adı altında bir zümreleşme gösterdiği kaydedilir. Bu zümreleşme daha çok Anadolu Selçukluları dönemindeki yapıyı yansıtmaktaydı.

Topluma yönelik faaliyet ve hizmetlerini zaviye, tekke ve hangâh adıyla bilinen tesislerde yerine getiren Ahîler, Osmanlıların Rumeli’ye geçmesiyle birlikte tesislerini Balkanlara da taşıdılar. Osmanlılar kuruluş döneminden itibaren Ahîlere geniş muafiyetlerle topraklar verdiler; eski beyliklerden devralınan topraklardaki mülk sahiplerinin haklarını kabul ettiler ve kurulan vakıfları geçerli saydılar. Ancak Osmanlı Devleti’nde merkezî idarenin yüzyılın ortalarından itibaren giderek güçlenmesi, Ahîlik teşkilatının eski güç ve etkisini kaybetmesinde önemli bir rol oynadı. Bunun sonucunda XX. yüzyıl başlarına kadar özellikle esnaf ve zanaatkârların yapısı içinde önceki dönemin ruhunu, ahlaki değerlerini, geleneklerini ve kurallarını yaşatarak büyük ölçüde hayatta kaldılar.

Osmanlı döneminde birçok şehir ve kasabada esnafın Ahîlikten kaynaklanan iç düzenlemelerinde ve bu düzenlemelerle ilgili fonksiyonları yerine getirmede sorumlu olan kişi ahî baba unvanıyla bilinmekteydi. Esnaf temsilcileri tarafından seçilen ahî baba, farklı bölgelerde “şeyh”, “şeyh-i seb’a”, “şeyhü’l-meşâyih”, “şeyhü’ş-şüyûh” gibi adlar da taşımaktaydı. Seçildiği şehir ve kasabadaki esnafın ve zanaatkârların en üst seviyede temsilcisi ve aksakalı olarak görülen ahî babanın, esnaf zümresi arasındaki ihtilafların hal edilmesinde sözüne ve kararına itibar edilir ve taraflar arasında aracı rolü oynardı. Görevini ihmal eden esnafı gerektiğinde ikaz ve tekdir ederdi.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde Ahîlikle ilgili mesleki bilgi ve beceriler genelde usta veya ustabaşı; ahlaki eğitim ise zaviyeden öğrenilirdi. Bu bakımdan mesleğin ana gövdesini ustalar ve ustabaşılar teşkil etmekteydi. Ustabaşının yanına yamak olarak giren bir genç, bir süre sonra çırak olurdu. Yamaklığın ve çıraklığın belirli bir zaman süresi yoktu. Bu süre genelde ustabaşılar tarafından belirlenirdi. Ancak çıraklık süresinin gün olduğuna dair tespitler vardır. Bu ise yaklaşık üç yıllık bir süre demektir. Bu süre içinde çırak, usta veya ustabaşıdan mesleğinin sırlarını ve ince noktalarını öğrenirdi. Çıraklıktan sonra gelen süreç kalfalıktı. Kalfalık en az altı aylık bir süreyi içine almaktaydı. Kalfalıktan sonra gelinen son mertebe ustalıktı. Ustalık, bir heyet huzurunda geleneksel olarak yapılan tören ile tescil edilirdi. Bu heyeti ahî baba, mesleğinin sırrını veren usta veya ustabaşı, ilgili esnafın yöneticilerinden kethüda ve yiğitbaşı teşkil ederdi. Bu törene şed kuşatma veya şed bağlama denir. Artık bundan sonra usta olan kişi kendi işyerini açabilirdi.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde Anadolu ve Rumeli’deki bazı esnaf teşkilatları ile Kırşehir’deki Ahî Evran Zaviyesi arasında manevi bir bağ ve ilişki vardı. Bu durum Ahî Evran Veli’nin Anadolu’da Ahîlik teşkilatının kurucusu ve zaviye şeyhlerinin başta debbağ (derici) esnafı olmak üzere esnafın piri olarak kabul edilmesinden ileri gelmekteydi. Bu bakımdan Ahî Evran Zaviyesi şeyhleri, Osmanlı Devleti’nin en batı uç noktasında yer alan Saraybosna gibi şehir ve kasabalarda esnaf teşkilâtları tarafından düzenlenen ustalık, duacı, ahî baba, kethüda ve yiğitbaşının tayinleri ile ilgili törenlere katılırlar, onların meselelerini görüşürler ve tavsiyelerde bulunurlardı.

Esnaf teşkilâtlarında geleneksel olarak yapılan bu törenler, Cumhuriyet döneminde yılından itibaren Kırşehir’de Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği tarafından Esnaf ve Ahîlik Bayramı adıyla yapılmaya başlanan bayramın zeminini oluşturdu. Bayramın ülke geneline yayılması için tarihinde Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Ahîlik Kültürü Haftası adıyla hazırlanan bir yönetmelik sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. yılları arasında Kültür ve Turizm Bakanlığının şemsiyesi altında yapılan bu tören ve toplantılar, 13 Ağustos tarih ve Sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan yönetmelik gereği Sanayi ve Ticaret Bakanlığının uhdesine geçti. Bu tarihten itibaren törenler ve toplantılar, Ticaret Bakanlığının uhdesinde Ahîlik Haftası Kutlamaları adıyla her yıl bütün illerde resmî ve sivil toplum örgütlerinin katılımıyla yapılmaya başlandı.

Ahîlik, Anadolu’da sosyal ve ekonomik ihtiyaçlara binaen kitlelerin tabanından yukarıya doğru oluşan bir sivil toplum kuruluşu özelliği gösterir. Ayrıca fütüvvet kurallarının Türk toplumunda temayüz eden alplik (gazâ) ve akılık (cömertlik) kurallarıyla özdeşleşmesi, Ahîlik teşkilatının Türk toplumunda kendine has uygarlık değerlerini de içine alarak oluştuğuna işaret eder.

İlhan Şahin

Kaynakça

Bayram, Mikail. Ahi Evren ve Ahi Teşkilatı’nın Kuruluşu. Konya: Damla Matbaacılık,

Çağatay, Neşet. Bir Türk Kurumu Olan Ahilik. Ankara: Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Yayınları,

Ebû Abdullah Muhammed İbn Battûta Tancî. İbn Battûta Seyahatnâmesi I (yay. A. Sait Aykut) İstanbul: Yapı Kredi Yayınları,

Lewis, Bernard. “The Islamic Guilds” The Economic History Review VIII, Sayı. 1 (Kasım ):

Ocak, Ahmet Yaşar. “Fütüvvet” İçinde Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. XIII ():

Öztürk, Necdet. Âşıkpaşazâde Tarihi (Osmanlı Tarihi ) İstanbul: Bilge Kültür Sanat,

Şahin, İlhan. Tarih İçinde Kırşehir. İstanbul: Eren Yayıncılık,

Ahilik

Osmanlı İmparatorluğu’nda XVIII. yüzyılda meslek eğitimi, çe­şitli sanat ustalarının dükkânlarında öğretilirdi. İlk sanat eği­timinin başladığı bu dükkânlarda çıraklar mesleği öğrendik­ten sonra önce kalfa sonra da usta olarak kendi mesleklerini icra edebilecek yeterliliğe ulaşabilirlerdi (Özalp, ). Bir eğitim kurumu vasfı taşıyan bu dükkânların esnaf ve sanat­kârları yardımlaşma ve haklarının korunması amacıyla XIII. yüzyılda ahilik teşkilatlarını kurdular. Arapça bir sözcük olan “ahi” kardeşim anlamına gelmektedir. İktisadi ve ekonomik alanda büyük önem taşıyan ahilik teşkilatları Osmanlı’ya, X. yüzyılda Karahanlılar tarafın­dan getirilmiştir (Turan, ).

Ahi Evran, Kayseri’de açtığı debbağ (deri) dükkânı sayesinde dükkân çevresinde bulunan esnaf ve sanatkârlar arasında Ahilik’in yaygınlaşmasını sağla­mıştır. Ekonomik hayatı düzenleyen Ahilik, bireylerin meslek sahibi olmalarını ve iktisadi şartlarının iyileşmesinde önemli rol oynayarak zamanla Anadolu’nun birçok şehrinde ve kö­yünde hızla gelişmiştir (Gündüz, Kaya ve Aydemir, 39; Akgündüz, ). Bu yapıya ilişkin kuralların yer aldığı fütüvvetnameler ise; fütüvvetin amacının, esaslarının, kuru­luşunun, ilkelerinin, özelliklerinin ve şartlarının yer aldığı üye­ler için yönetmelik görevi gören eserlerdir (Ülgener, 89).

Ahilerde eğitim, hayata dönük uygulamalı bir şekilde gerçek­leştirilmiştir. Ahilik teşkilatında ahi ve pir denen öğreticiler teşkilata girenlere mesleklerinin inceliklerinden okuma - yaz­maya, temizlik ve görgüye kadar pek çok konuda dersler ve­rirdi (Akyüz, ). Dönemin eğitim alanları olan zaviye­lerde ders alan çıraklara, Türkçe fütüvvetname (yönetmelik), Kur’an, Raks, türkü ve müzik, Tarih ve biyografiler, Tasavvuf, Türkçe, Farsça, Arapça ve Edebiyat dersleri okutulmaktay­dı (Aslıer, ). İşbaşı eğitime büyük önem verilen ahilik sisteminde bu zaviyelere gitmek için ustanın referansı ge­rekmekteydi (Şahin, ). ’de gediklere dönüşen Ahi teşkilatları ülkenin sosyal ve ticari hayatına uzun yıllar yön vermeye devam etmiştir. (Hamitoğulları, ) Gedikler, Osmanlı Devleti’nde on sekizinci yüzyıldan itibaren görülme­ye başlanır. Gedik ismi esnaflara verilen imtiyaz veya ayrıca­lık için kullanılmıştır. Osmanlı Devleti’nde gedikler esnafların hem hukuki haklarının korunması hem de ekonomik olarak gelişmesine katkı sunmaları bakımından oldukça önemli bir konumdaydılar (Koyuncu, ).

Yalnızca Müslüman esnaf ve sanatkârların üye olabildiği ahi teşkilatları gayrimüslim esnafın da teşkilatlanması gerekli­liğinin ortaya çıkmasıyla birlikte lonca teşkilatları kurulmaya başlandı. Lonca sözcüğü, İtalyanca Lociye Loggiya; Fransız­ca Loj (Loge) kelimelerinden türetilmiştir (Özdemir, ). Lonca teknik bir terim olarak ham madde dağıtımının yapıldığı yer anlamında kullanılmaktadır. Önceleri ham maddelerin da­ğıtımının yapıldığı yer anlamına gelen lonca, sonraları esnaf birliklerinin toplantı yaptığı yerlere verilmiş ve daha sonra da teşkilatın ismi olmuştur (Güllülü, ). Kuruluş amacı tüccar ve sanatkârların haklarının korunması olan loncaların sıkı bir yönetimle yönetilmesi hem üretimin artmasına hem de ekonomiye katkı sağlamıştır (Turan, ). Mesleğe sa­dakat, gelenek ve göreneklere bağlılık gibi çeşitli ahlaki kural­lara sahip olan loncalarda, Lonca heyetlerinin aldığı kararlara uymayanlar para cezası, loncadan çıkarılma, gerçekleştirilen sanattan alıkonulma gibi ağır cezalarla karşılaşabilirler. Ger­çekleştirdiği sanattan alıkonulan bir kişi hiçbir yerde çalışa­maz hale gelmektedir (Gürata, ).

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası