dikkat eksikliği adem güneş / Akıllı uslu değil koşan, oynayan deli çocuk olsun - Türkiye Gazetesi

Dikkat Eksikliği Adem Güneş

dikkat eksikliği adem güneş

cocuk-deyip-gecmeyin-adem-gunes-timas“Ne kadar değerli insan gördüysem onların çocuğa değer verdiğini de gördüm.

Çocuğa değer vermek bir lütuf değil, insan olmanın gereğidir. Bu gerekliliğe önem veren ebeveynlerin çocukları hayatla barışık yaşar. Yeri geldiğinde coşkuyla gülebilen, gerektiğinde hüzün duyabilen çocuklardır onlar. Gözleri ışıl ışıl, ‘insan olmanın değerini’ duyarak yaşamış çocuklar…

Ne kadar sorunlu çocuk gördüysem, hepsinin ‘çocuk deyip geçilmiş’ olduğunu da gördüm.

Çocuk deyip geçmemek için çocuğun kim olduğunu bilmek gerekir.

Çocuk kimdir ve nasıl yaşar? Kişiliği nasıl gelişir? Duyguları nasıl oluşur?”

Adem Güneş Çocuk Deyip Geçmeyin‘de bir çocuğun gözünden bakıyor hayata. Her bölümde yeni düşünce ufukları geliştiriyor. Kimi zaman “Dikkat dağınıklığı yoktur, o zaten çocuğun normal halidir” diyor, kimi zaman “çocuk eğitiminin ceza ile olamayacağına” dikkat çekerek yetişkin-çocuk ilişkisinin temeli olan “güven” duygusunun altını çiziyor.

***

İÇİNDEKİLER

Önsöz…9
ZAMAN AKIYOR COCUKLUK YILLARI GERİDE KALIYOR…11
Çocukluk Yılları Geride Kalırken…13
Anne ile Uyumak Güven Veriyor…17
Kaygılı Çocuğun İlacı “Güven” Duygusudur…21
Çocukların da Bir Tükenme Noktası Vardır…25
Çağın Hastalığı: Narsisizm…29
Hiperaktif Çocukların Dramı…35
Dikkat Eksikliği Bir Yanılgı mı?…39
Kız Çocuklarında Baba Yoksunluğu Daha Derin Oluyor…43
Ancak Sevilen Kişi Sevmeyi Bilir…49
Ceza ile Çocuk Eğitimi Olur mu?…53
Bağımlılık Yapıcı Maddeler ve Çocuklar…57
“Sorun Yok, Ben Hallederim”…61
Internet Oyunları ve Farklı Bilinç Halleri …65
İletişim Yeteneğini Kaybeden Çocuklar…69
Suçluluk Duygusu Kalıcıdır…73
Çocukluk Yılları ve Değersizlik Hissi…77
Hitap Edilemeyen Çocukların Dramı…83
Çocuklarda Zamana Karşı Duyarlılık…87
Hayatı Yasayarak Öğrenmek…91
HER ÇOCUK ÖZELDİR…95
Her Çocuk Özeldir…97
Öğrenmenin Üç Sihirli Anahtarı…101
Yaşatılmayan Çocukluk Yılları…105
Cezasız Çocuk Eğitimi Olur mu?…109
Korku Eğitimin Bir Unsuru Olamaz…113
Mahcubiyet Hissi Yitirilirse…117
Birinci Sınıfta Eğik Yazı Öğretmek Doğru mu?…121
Ders Derste öğrenilir…125
Eğitimdeki Temel Sorunlar…129
Cinsel Eğitim mi Mahremiyet Eğitimi mi?…135
Eğitim Şefkat ile Başlar…139
Kreşe Uzun Süre Bırakılan Çocuklar…143
Çocuğuna Sahip Çıkan Kazanır…147
Çocuklar Spor ile Sosyalleşir…151
Futbol Fanatiği Çocuklar…155
Tatil Ödevi Olmalı mı?…159
Bazı Kayıplar Sınav Kaybından Daha Acıdır…163
Okul Serviste Başlar…169
Okul Servislerinde “Sesli Kitap”…173
ANNELERİN DE BİR ÇOCUKLUK ÖYKÜSÜ VAR…177
Eş Eşin Terapistidir…179
Sağlıklı Evlilik İçin Sağlam Kişilik…183
Terapiye Muhtaç Terapistler…187
Çocuğa Bağlanmak…191
Annelerin de Bir Çocukluk Öyküsü Var…195
Kardeş Sayısı ve Çocuk Gelişimi…199
Baba Bugün Ne Oldu Biliyor musun?…201
Anne Babaların Çocukluk Hatıraları…205
BAYRAM YAŞANMAK İSTENİRSE BAYRAM OLUR…209
Kusurun Nazara Verilmemesi Prensibi…211
“Tekne Orucu” ve İrade Eğitimi…215
Bayram Yaşanmak İstenirse Bayram Olur…219
Çocukluk Yıllarında Bayramlar Özeldir…221
Yetişkinlerin İbadeti ve Çocuklar…225
Çocuk Dövmeyi Oin mi Emrediyor? …229
Kur an Eğitiminin Püf Noktaları…233
Çocuklar Uyurken Kur’an Dinlerse …237

Önsöz

Hani hep bildik bir teselli vardır ya “çocuktur unutur” diye…

Yetişkinler bilirler ki, çocuk ne kadar zarara uğratılsa da ertesi gün yine gelecek ve coşku dolu hal ile kendisini inciten yetişkinin etrafında dönüp duracaktır.

Çocuğun bu hali yetişkini yanıltır, çocuğun dünü unut­tuğu zannedilir…

Hâlbuki çocuğun aklı unutsa da hisleri unutmaz…

Zira çocukluk dönemi, “akıl” ile öğrenme dönemi de­ğil, “his” île kişilik kazanma dönemidir.

örneğin, karanlıktan korkmak “akıl” ile ilgili değildir, ruhun incinmişliğidir… Ya da tırnak yemek akılla izah edilemez, ruhsal zayıflığın dışa vurumudur. Veya öfkesi­ne yenik düşen bir çocuğu akli nasihat ile durdurmonız zordur, zira o, içsel sıkıntılarını şiddet ile dışa vurmaktadır.

Ve bütün bu hisler çocukluk yıllarında oluşur.

Çocuk küçük düşürülürse kendini küçümser, suçlanırsa kendini suçlar, ona değersiz davranılırsa kendini değer­sizlik hissi ile geliştirir.

Çocuk zihnînin savunması yoktur, çocuk ne yaşarsa o olur…

Değer verilen çocuk değerli olur… Ve çocuğa değer vermek ona bir lütuf değil, insan olarak onun en doğal hakkıdır…

Gelecek, “çocuk deyip geçmeyen” ebeveyn ve eği­ticilerle inşa edilecektir.

Çocuk Deyip Geçmeyin
Adem Güneş İstanbul

Bu kitap Adem Güneş’in Aksiyon’da haftalık olarak yayımlanmış makalelerinden derlenmiştir.

Çocukluk Yılları Geride Kalırken

Bomboş bir parkın salıncağında dalgın düşüncelerle sallanırken buldum kendimi.

Uzunca zamandır çocuklarım için bir spor dalı seç­meye çalışıyorum. Erkek oldukları için futbola çok me­raklılar. Ancak ülkemizdeki futbol taraftarlığı “cinnet” noktasına geldiği için, göz göre göre böylesi bir spor dalını çocukların önüne “işte imkân” diye sunmaya içim elvermiyor.

Kendim de aslında millî maçlar haricinde pek de ilgili değilimdir futbola. Futbola karşı soğuğum. Ya da daha doğru bir ifadeyle futbol adına yapılan kavga ve gürültüler, maç sonrası sıkılan maganda kurşunları soğuttu beni bu güzelim spordan.

Ellerinde satırlarla karşı takımın formasını taşıyan kişile­re düşmanlık besleyen bir spor dalını çocuklarıma “Tara ta taam! Sizi futbol kulübüne yazdırsam ne dersiniz?” diye sunmam doğru olmazdı.

Avrupa’da aileler çocuklarına belli yaşlarda spor imkânı sunmayı bir ebeveynlik görevi olarak görürler Ancak spor dalları da kendi içinde ikiye ayrılr. Temel kazanım sporları ve ayrıcalıklı sporlar.

Yüzme bir temel kazanım sporudur ve örneğin Hollanda’da her çocuk beş yaşından itibaren yüzme eğitimi alır. Bu sporu teşvik için belediyeler her semtte modern yüzme havuzları inşa etmiştir. Hafta içinde belli saatlerde kadınlar, belli saatte yaşlılar, engelliler ve ço­cuklar yüzme havuzlarını kullanırlar.

İlkokula başlayan bütün çocuklar “diplomalı” iyi bir yüzücüdür. Bu zaten her çocuğun temel spor dalı oldu­ğu için aileler çocuklarının yüzme bilmesini bir kazanım olarak değerlendirmezler. Asıl kazanım, çocukların kendi karakterlerine uygun “ayrıcalıklı” bir spor dalı seçmeleri ile oluşur.

Örneğin, çocuklar vardır “artistik paten” yapar. Ço­cuklar vardır “golf” oynar. Çocuklar vardır “binicilik eği­timi” alır… Çocuklar okul çıkışlarında ülkemizde olduğu gibi “delice bir ödev yapma telaşı” içinde evlere kopanmazlar. sokaktadırlar veya bir spor dalının eğitimini almanın keyfi içinde sırt çantaları ile yollarda kaygısızca yürüyorlardır.

Sadece spor mudur çocuğun kazanımı? Tabii ki hayır, aileler çocuklarına bir sanat kazanımı için de kendilerine görev biçmişlerdir. Kimisi resim, kimisi müzik, kimisi drama eğitimi almanın keyfi ile yaşama hazırlanırlar.

Ama zannetmeyin ki bunca şey çocuğun sırtına yük olur… Olmuyor, çünkü bu kazanımlar bir baskı ve zorla­ma ile değil, doğal yaşam içinde gerçekleşmektedir.

Örneğin, çocuklar erken yaşlarda bir yaşam tarzı olarak dil öğrenirler. Ve her Avrupalının ikinci ana dili İngilizcedir. Sonra İspanyolca veya Fransızca üçüncü bir dil olarak öğrenilir gider. Çok özel bir durum değildir insanların üç dil bilmesi. Çünkü eğitim bir bütüncül yakla­şım içinde çocuğa dil öğrenme zeminini sunmaktadır…

Mesela televizyonda filmler orijinal dilinde yayımlanır ve alt yazılıdır. Çocuklar film izlerken hem “duyarak” dil öğrenirler hem de altyazı okuyarak okuma alışkanlığını geliştirirler.

Eğitim yaşamın doğal akışı İçinde zorlamadan devam etmelidir.

Eğitim yaşamın doğal akışı içinde zorlamadan de­vam eder.

Bunlar bir hayal değil. İşte orada yaşıyor bu insanlar, gidip bakın…

Tabii ki bütün bunların bir “hokus pokus” hareketiyle ülkemize gelmesi zor. Ve biliyorum ki ülkemizde de iyi şeyler yapılmak isteniyor. Milli Eğitim Bakanlığı bütün eleştirilere rağmen iyi bir şeyler yapmak için ciddi çaba sarf ediyor. Fakat eski eğitim sistemi ile yetişmiş kişilerin yeni bir eğitim sistemi inşa etmesinin imkânsız olduğunu görüyorum.

Belki biraz sabretmek gerek, onu da biliyorum. Ama acelem var, çünkü çocuklar büyüyor… Ne bir ikinci dil öğreniyorlar ne kişilik geliştirici bir sporla ilgileniyorlar ne de bir sanat dalında kendilerini geliştiriyorlar… Bunları gördükçe çaresizce üzülüyorum…

Aslında yazmak istediklerim bunlar değildi… Bunlar, gençliğini Batı’da geçirmiş bir pedagogun, bomboş bir parkın salıncağında sallanırken evde ödev yapan ülkesinin çocukları için kirpiklerinin ıslanmasına sebep olan düşüncelerdi.

Ben asıl çocuklarıma hangi spor dalını “neden” seç­tiğimi anlatacaktım ama olmadı.

Anne ile Uyumak Güven Veriyor

Annenin yeni doğan bebeği ile uyması tarihin her döneminde ve her kültürde var olmasına rağmen, mo­dern psikolojinin gelişimi ile birtikte bebeğin anne ile uymasının sakıncalı olabileceği söylemi birçok ebeveyni tedirgin etmiştir.

özellikle anneyi bir “iş gücü” olarak gören sanayi toplumlarında bu görüş, kadının bir an önce iş paza­rına dönmesi için bebek ile annenin “bağlanmadan ayrılma ‘sı prensibine dayanmaktaydı. Buna göre bebek ile tensel temas, yakın iletişim, altı aydan fazla emzirme bebeğin anne bebek bağlanmasını artıracağı için sa­kıncalı bulunuyordu.

Bireysel çocuk yetiştirme taraftan olan ebeveynler tarafından oldukça kabul gören bu görüşe anne ya­tağında ölen bebeler ile ilgili yapılan açıklamalar ve anne bebek yatmasının çocuğun cinsel kimliğine zarar vereceğini iddia eden Frued ekolünün değerlendirme­leri de eklenince bebeklerin anne ile uyumasının önü tamamen kesilmiş oldu.

Yayım tarihi

PaylaşYorum Yaz 0

  • Kitap AdıÇocuk Deyip Geçmeyin
  • Sayfa Sayısı240
  • YazarAdem Güneş
  • ISBN9786050812817
  • Boyutlar, Kapak16 x 22 cm , Karton Kapak
  • YayıneviTimaş Yayınları / 2013-12

Birçok anne baba onlarca kitabı uzun uzadıya okumak yerine; çocuk eğitiminin temelini oluşturan, kısa, öz, uygulanabilir bilgilere “kolayca” erişme ihtiyacı hisseder...

 

Çocuk Eğitiminde 100 Temel Kural, tam da bu ihtiyaca yönelik olarak, “olmazsa olmaz” konuların özeti şekilde hazırlandı…

 

“Güvenli bağlanma”dan “dikkat dağınıklığı”na, “sahte benlik” oluşumundan “duyarsızlığa”, “mahcubiyet” kavramından “minnet duygusu”na kadar, her yetişkinin bilmesi gereken çocuk eğitimine dair 100 temel kural bir araya getirildi.

 

Kızmadan, çatışmadan, dost olarak çocuk yetiştirmek mümkün...

Utandırmadan, mahcup etmeden, çocuğa saygın bir kişilik kazandırmak hayal değil...

 

"Pedagojinin Anayasası" şekilde hazırlanan bu eser, Uzman Pedagog Dr. Adem Güneş'in kaleminden, çocuk eğitimini önemseyen herkes için...

"Çocuk eğitiminde yönetmek değil rehberlik etmek esastır" ilkesinden hareketle anne babalara çocuk eğitiminin en temel püf noktalarını kısa kısa bölümler ve etkileyici başlıklarla anlatan bir kitap.

Çocuk eğitiminde yönetmek değil rehberlik etmek esastır.

Çocuk eğitimine dair uzun uzadıya yazılmış kitaplar anne babaların farkındalığını artırsa da onları sürekli dinç tutacak, kısa, özlü sözlere de ihtiyaç var. 100 Temel Kural serisinin ilk adımı olan bu kitap bunu yapmaya çalışıyor. Bazen okunan onlarca kitap akılda kalmaz, ancak bir söz, bir yaşamı değiştirecek kadar tesir edebilir. Bu kitapta amacımız çok söz söylemek değil, az söylemek fakat özü söylemekti… Pedagog Adem Güneş yıllar süren birikiminin özetini kısa ve özlü bir biçimde aktardı.

Anahtar kelime
Çocuk Psikolojisi, Ergenlik, Ebeveynlik, Çocuk Eğitimi, Kurallar, Annelik, Babalık, 0-2 Yaş, 0-6 Yaş Dönemi, Okul Öncesi, Okul Dönemi

Güvenli Bağlanma Kitabı Üzerine Adem Güneş’e Cevabımdır

Adem Bey merhaba,

“Güvenli Bağlanma” isimli kitabınızı okudum. Size katılmadığım pek çok nokta var. Bunları izninizle buradan paylaşmak, özellikle bir pedagog olarak kullandığınız yazım dilinin son derece rahatsız edici bulduğumun altını çizmek isterim.

Kitabınızda bağlanmayı hemen hemen bütünüyle çocukların 2 yaşını doldurana kadar annelerinin yanında, en azından onlarla aynı ortamda yatmasına bağlamış, bunu başaramamış annelerle çocukları arasında çok büyük bir güven eksikliği olacağını söylemişsiniz. Ayrıca sürekli çalışan annelere alttan alta mesajlar vermiş, hatta sayfa 43’te açıkça “Özellikle çalışan annenin gündüz vaktinde bebekleriyle birlikte olmaması, onların ihtiyaçlarını daha belirgin hale getirir,” demişsiniz. Çocuğun davranışları daha olumsuz olur diye iyice altını çizmişsiniz.

Lütfen bana söyleyin sizin bir pedagog olarak bunca keskin, hatta bence zaman zaman suçlayıcı dozda ağır cümleler kullanarak bazı itham edici söylemlerde bulunmanız ne kadar doğru? Bunların doğruluğunu tartışmak şöyle dursun, biraz daha yumuşak yazmanız gerektiğinin farkına varamadınız mı acaba? Hastalarınızla da konuşma diliniz bu mudur? Bu şekilde davrandığınız hastalar kendini iyi hissetmek yerine daha da kötü hissederek ayrılmazlar mı yanınızdan? Bir yazar, bir pedagog, bir erkek, kadınlara dair yorumlar yaparken siyah-beyaz yerine grilerde dolaşsa daha iyi olmaz mı?

38 yaşında ikizlerini kucağına alma şans ve keyfine ulaşmış bir anne olarak benim en çok dikkatimi çeken kısımlardan biri olan Sayfa 93’de “İleri Yaşlarda Çocuk Sahibi Olma... başlığı altında da aynen şunları demişsiniz:

“Her kadın fıtratı gereği anneliği tatmak ister. Fakat bazen sağlık problemleri ya da başka sebepler yüzünden bu istekleri yıllar sonra gerçekleşir. Dolayısıyla kırklı yaşların başında ebeveyn olurlar. Erkekler yaşları ilerleriğinde daha sükûnetli babalık yapabilirken anneler sorumluluklarının da fazlalığıyla daha çabuk yorulur, çocuğun peşinden yeterince koşturamaz. Yaşı ilerleyen annenin metabolizması yavaşladığı için de yoğun tempoyu bedeni kaldırmaz. Anne böylesi bir durumda çocuğunun isteklerine yeteri kadar cevap veremediğini düşünüp kaygılanır, sabırlı olamaz. Son noktada da şiddete meyleder.” Soruyorum size: “Bazı” anneler yazmak da mı gelmedi aklınıza? Kendi yazdıklarınızı gözden geçirip okudunuz mu siz? 40 yaşımın içinde olduğum şu günlerde bu yazdıklarınızla uzaktan yakından alâkası olmayan bir hatun olarak,beni böyle bir genellemeye nasıl soktuğunuzu aklım almıyor doğrusu!

Hemen yan sayfada, sayfa 92’de başka parlak cümleleriniz var bu kez de yaşama sevinci kalmayan anneler için. “Yaşam enerjisi kalmamış bir annenin tekrar hayata bağlanması, eski enerjisini kazanması gerekir. Aksi halde kadın ne eşinin ne de çocuklarının ihtiyaçlarını vaktinde karşılayabilir” yazmışsınız. Yine soruyorum size: Kadının kendisi nerede??? Neden kadın öncelikli olarak kocasının ya da çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamak zorunda olan bir kişi sizin için? Nasıl böyle görebilirsiniz kadınları?

Ayrıca yine haddim olmayarak bazı noktalarda kendinizle çeliştiğinizi de farkettiğimi belirtmek isterim. Sayfa 100’de “Çocuklar sinirlendiğinde dil çıkartır, kendini tehdit altında hissettiğinde saldırganlaşır. Bunlar doğal tepkilerdir. Ama bunların doğru olmadığını bilmezler... ” demişken nasıl olur da sayfa 109’da: “Mesela çocuğun duygusal ihtiyacı ortaya çıkıyor ama karşısında annesini bulamıyor. Bu ihmaldir, fıtrat bozucu etki yapar. Çocuk,hissettiği duygusal yoksunluktan ötürü de şiddete başvurur. İlla ki insana değil kapıya vurur, elindeki oyuncağı atar, dil çıkartır, tekme atar ya da tükürür. Tüm bu davranışlar aynı zamanda fıtratın bozulmaya başladığının da sinyalidir,” yazabiliyorsunuz?

Sayfa 106’da “Hangi dine, kültüre, kabileye mensup yaşarsa yaşasın kadın kocasını, erkek de karısını kıskanır. İnsan fıtratında kıskanma vardır,” şeklinde kıskanmayı meşrulaştırmanızı da hiç doğru bulmadığımı yine affınıza sığınarak belirtmek istiyorum. Zira bence kıskanmak kesinlikle mizaç özelliğidir; fıtratta olan bir şey gibi gösterilerek genelleştirilmesi, doğrulanması yanlıştır.

Kitabınızı her şeye rağmen okumuş olmaktan mutluyum; başka bir kitabınızı daha aldım; onu da okuycam aynı ilgi ve dikkatle...

Özellikle bir pedagog olarak empatiyle yaklaşabilen bakış açısı edinebilmeniz, yumuşamanız, yazım dilinize ve ifadelerinize daha dikkat edebilmeniz ümidiyle...

Yolunuz açık olsun.

http://umutsuziskadini.com/

https://instagram.com/umutsuziskadini/

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası