Snowball (domuz): Hayvanlara okumayı öğretir, bir değirmen yapılması taraftarıdır. Lev Troçki’yi temsil eder.
Napolyon (domuz): Köpekleri eğitir ve bir polis gücü haline getirir. Snowball’un değirmen yapılması fikrine önce karşı çıkar, fakat çiftlikten kovduktan sonra değirmenin yapımını ister. Başa gelen her kötü olaydan Snowball’u sorumlu tutar. Sonunda eskisinden (çiftlik sahibi insanlarınkinden) daha baskıcı bir yönetim kurar. Josef Stalin’i temsil eder. Kitapta Hayvanizm olarak anılan Marksizm ve Leninizm’den kesin olarak dönüş yapar.
Bay Frederick (insan): Düzenli bakılan komşu çiftliğin sahibi. Adolf Hitler’e benzemektedir.
Koca Reis (domuz): Hayvanlara mutluluk ve barış dolu bir dünya vadeder, insanların çiftlikten kovulmasını ister. Karl Marx veya Vladimir Lenin’e benzer.
Bay Jones (insan): Çiftliğin eski sahibi. Son Rus çarı II. Nikolay’ı temsil eder.
Bay Pilkington (insan): Winston Churchill’e benzemektedir.
Moses (kuzgun): Din adamlarını temsil eder. Bay Jones’un evcil kuzgunuydu. Devrim olur olmaz kaçmış ve sonra geri gelmiştir. Hiçbir iş yapmaz ve hayvanlara gökte bir hayvan cenneti (Balbadem Diyarı) vadeder. Domuzlar bunları yalanlasa da kuzgunun çiftlikte kalmasına ve içki içmesine izin verirler.
KonusuFabl türünde yazılmış bir romandır. Amacı Rusya’da yaşanan Sosyalist devrimine gönderme yapmaktır. Bu yüzden iğneleyici ve sivri bir dil ile alay edilmiştir. Yazar George Orwell da sosyalist olmasına rağmen hikayesini bunun üzerine kurgulamıştır. Olaylar İngiltere’de bir çiftlikte insanların kurduğu sisteme karşı gelip ,daha eşit bir hayat için hayvanlar isyan edip başkaldırır. Eşitlikçi bir toplumu hedeflerken , çiftlikte ki domuzların bu yoldan sapıp insanlardan daha acımasız ve diktatör bir düzen kurması işlerin gidişatını değiştirir.
İngiltere’deki bir çiftlikte Bay Jones’ın hayvanlardan sorumlu olmasına rağmen çiftliği iyi yönetemez hale gelir ve çiftlikteki hayvanlar bu durumdan oldukça şikayetçidir. Koca Reis adındaki domuz bir rüya gördüğünü ve insanların yönetimi olmadan daha iyi bir şekilde yaşayacaklarını söyleyerek daha adaletli, daha eşit, daha iyi şartlarda yaşamlarının devam ettireceğini dile getir ve bunun üzerine fikrini söyledikten üç gün sonra ölür. Bay Jones’ta yem saatlerini artık tamamen unuttuğu için çiftlikteki hayvanlar tarafından düzensiz bir isyan başlatarak düzensiz ve plansız devrim çabuk biter. Bunun üzerine çiftlikte domuzlar yönetimi ele alır ve kendi dünyalarını yaratmaya başlar.
İsyandan Sonra ÇiftlikNapeleon ve Snowball adlı domuzlar lider bir hale gelir. Napeleon iri yarı, iyi konuşamayan fakat otorite sahibi; Snowball ise etkili konuşan ve zeki bir domuzdur. Koca Reis’in rüyası ve fikrine istinaden yedi emir ismiyle emir çıkarırlar ve tüm hayvanlarda bunu kabul eder. Ancak iki lider domuz birbirini çekememesi üzerine tek lider olmak için birbirleri için plan yapmaya başlarlar. Snowball elektrik üretimi için yel değirmeni yapılmasını teklif eder, fakat Napoleon’un köpekleri tarafından çiftlikten sürülür. Ancak yel değirmeni yapma çalışması devam eder. Napeleon başta savunmadığı yel değirmeni yapmak düşüncesinin kendisine ait olduğunu Snowball’u çiftlikten göndermek için böyle söylediğini iddia ederek hayvanları inandırmaya başlar.
Bu durum çiftliği devrimden uzaklaştırarak, domuzlar kilo almasına neden olur. Yataklarında yatmaya devam ederken diğer hayvanlara vaat edilen çok yem, az çalışma saati fikri ise tam tersine dönerek diğer hayvanlar çok çalışıp az yem yemeye ve açlıktan ölmeye başlamışlardır. Buna benzer bir çok olay ve yasa ,kararlar ve yasaklar ilan edilirken bir gün çiftliğe yabancı hayvanlar saldırır. Yel değirmenine zarar verirler. Çiftlikteki bütün hayvanlar yaralanır ve hatta bazıları ölür. Bir tüfek sesi duyuluyor, yaralı bir hayvan yanındaki bir domuza: “Neden tüfek atılıyor” diye sorar. Domuz, “Zaferimizi kutlamak için. “der. Yaralı hayvan, “Hangi zafer” diye sorar şaşkınlık içerisinde ,Domuz, ” düşmanı topraklarımızdan kovduk” der. Yaralı hayvan emek vererek iki yılda yaptıkları değirmeni yok ettiklerini söyler , domuz ise yine yapabileceklerini söyler ve kendine madalya takıp zafer kutlaması yapıp diğer hayvanları da buna inandırır.
Çiftlik ilkelerinin yazılı olduğu duvarda , yasalar değişmiştir. Domuzları el üstünde tutan ilkelere karşı, çiftlikteki hayvanlar “Bütün hayvanlar eşittir.” ilkesini hatırlayıp, “Bu nasıl eşitlik?” diye kendi kendilerine söylenmeye başlar. Duvardaki yazılar yine değişir ve “Bütün hayvanlar eşittir, fakat bazı hayvanlar ötekilerden daha fazla eşittir.”
Kısa BilgilerFazla çalıştırılan ve kötü muamele gören hayvanlar bir gün toplanıp yaşadıkları çiftliği ele geçirirler. Sonunda söz sahibi olmuşlardır, çiftlikte daha adil ve eşit bir toplum oluşturmaya kararlıdırlar. Domuzların öncülüğünde bu yeni düzeni kurmak için çalışmaya başlarlar. Bu düzen ilk başta çiftliğin gelişmesini sağlasa da zamanla hayvanların öngöremediği sorunlar ortaya çıkacak ve eskisinden daha acımasız bir rejim kurulacaktır.
Hayvan Çiftliği George Orwell’in modern klasikler arasına girmiş ikinci ünlü romanı ve çarpıcı bir politik taşlamadır. Şimdiye kadar yazılmış en iyi sistem eleştirilerinden biri olan bu roman, özgürlük amaçlı bir devrimin nasıl tek adamlığa everilebileceğini gözler önüne serer. George Orwell’in alegorisi, bugün özgürlüğün saldırıya uğradığı her durum ve yerde güncelliğini koruyor.
(Tanıtım Bülteninden)
Sf: 9
Bütün kitaplar eşittir; ama bazı kitaplar öbürlerinden daha eşittir.
Sf: 13
Kitabın başlarında Bütün hayvanlar eşittir diyen Koca Reisin bu sözü garip bir değişikliğe uğramıştır: Bütün hayvanlar eşittir; ama bazı hayvanlar öbürlerinden daha eşittir. Bir baskı biçiminin yerini, başka bir baskı biçimi almıştır. Hayvanların eski efendileri insanlar ile yeni efendileri domuzlar.
Sf: 15
Biraz da, Hayvan Çiftliği, sırtını, Jonathan Swiftden Aldous Huxleyye uzanan İngiliz yergi yazının sağlam geleneğine yaslamıştır. Celal Üster Aralık
Sf: 24
İnsan, üretmeden tüketen tek yaratıktır. Süt vermez, yumurta yumurtlamaz, sabanı çekecek gücü yoktur, tavşan yakalayacak kadar hızlı koşamaz. Gene de, tüm hayvanların efendisidir. Hayvanları çalıştırır, karşılığında onlara açlıktan ölmeyecekleri kadar yiyecek verir, geri kalanını kendine ayırır. Bizse emeğimizle tarlayı sürer, gübremizle toprağı besleriz; oysa hiçbirimizin postundan başka bir şeyi yoktur. Siz, şu karşımda oturan inekler; bu yıl kaç bin litre süt verdiniz? Güçlü kuvvetli danalar yetiştirmek için gerekli olan sütleriniz nereye gitti? Her bir damlası düşmanlarımızın midesine indi. Siz, tavuklar; bu yıl kaç yumurta yumurtladınız, o yumurtaların kaçından civciv çıkarabildiniz? Tümüne yakını pazarda satıldı, Jones ve adamlarına para kazandırdı. Ve sen, Clover, doğurduğun o dört tay nerede; yaşlandığında sırtını dayayacağın, keyfini süreceğin o taylar nerede? Dördü de bir yaşına geldiklerinde satıldı; onları bir daha hiç göremeyeceksin. İnsanlara verdiğin o dört tay ve tarlalardaki emeğinin karşılığında bir avuç yem ve soğuk bir ahırdan başka ne gördün?
Sf: 27
İki ayaklılar düşmanımızdır. Dört ayaklılar ve kanatlılar dostumuzdur. Şunu da unutmayın ki, İnsana karşı savaşırken sonunda ona benzememeliyiz. Onu alt ettiğiniz zaman bile, onun kötü alışkanlıklarını benimsemeye kalkmayın. Hiçbir hayvan asla bir evde yaşamamalı, yatakta yatmamalı, giysi giymemeli, içki ve sigara içmemeli, paraya el sürmemeli, ticaretle uğraşmamalı. İnsanın bütün alışkanlıkları kötüdür. Ve en önemlisi, hiçbir hayvan kendi türünden olanlara zorbalık etmemeli. Güçlüsü güçsüzü, akıllısı akılsızı, hepimiz kardeşiz. Hiçbir hayvan başka bir hayvanı öldürmemeli. Bütün hayvanlar eşittir.
Sf: 49
Snowball, ayrıca, öteki hayvanların Hayvan Kurullarında örgütlenmesiyle de uğraşmakta, bu iş için bıkmadan usanmadan çaba harcamaktaydı. Okuma yazma sınıflarının yanı sıra, tavuklar için Yumurta Üretim Kurulu, inekler için Temiz Kuyruklar Birliği, sıçanlar ve tavşanların evcilleştirilmesi için Yabanıl Yoldaşların Yeniden Eğitimi Kurulunu kurmuş, koyunlar için de Daha Beyaz Yün Hareketini oluşturmuştu. Bu atılımların çoğu bir sonuca varamadı. Sözgelimi, yabanıl hayvanları evcilleştirme girişimi daha başından başarısızlığa uğradı. Yabanıl hayvanlar eskisi gibi davranmayı sürdürüyorlar, kendilerine gösterilen hoşgörüyü hemen kötüye kullanıyorlardı. Kedi, Yeniden Eğitim Kuruluna katılmış ve bir süre canla başla çalışmıştı. Bir gün bir de bakmışlardı, damda oturmuş, erişemeyeceği uzaklıktaki serçelerle konuşuyor; onlara, artık bütün hayvanların yoldaş olduğunu, dilerlerse hiç çekinmeden gelip pençesine konabileceklerini anlatıyordu. Ama serçeler, kedinin yanına bile yaklaşmamışlardı.
Sf: 51
Sütlerin nereye gittiği çok geçmeden anlaşıldı. Sütler her gün domuzların lapasına karıştırılıyordu. Elmalar artık olgunlaşmaya yüz tutmuşlardı; meyve bahçesinin çimenleri rüzgârla dökülen elmalarla kaplıydı. Hayvanlar, doğal olarak, elmaların eşit bir biçimde paylaşılacağını umuyorlardı; oysa bir gün ağaçlardan dökülen tüm elmaların toplanması ve koşum takımlarının durduğu odaya getirilerek domuzlara teslim edilmesi buyuruldu. Bazı hayvanlar homurdandıysa da bir yararı olmadı. Bütün domuzlar, Snowball ile Napoléon bile bu konuda aynı düşüncedeydiler. Öteki hayvanlara gerekli açıklamaları yapmakla görevlendirilen Squealer, Yoldaşlar! diye haykırdı. Umarım, biz domuzların bunu bencilliğimizden, ayrıcalık düşkünlüğümüzden yaptığını sanmıyorsunuzdur. Aslında çoğumuz süt ve elmadan hoşlanmayız. Ben de hoşlanmam. Bu elmalara el koymamızın tek bir amacı var, o da sağlığımızı korumak. Sütte ve elmada domuzların sağlığı açısından kesinlikle gerekli olan bazı maddeler var. Bilim bunu kanıtlamıştır, yoldaşlar. Biz domuzlar düşün emekçisiyiz. Bu çiftliğin tüm yönetim ve düzeninden biz sorumluyuz. Gecemizi gündüzümüze katarak, sizin sağlığınızı koruyoruz. Bu sütleri sizin uğrunuza içiyor, bu elmaları sizin uğrunuza yiyoruz. Biz domuzlar görevimizi gereğince yerine getiremezsek ne olur, biliyor musunuz? Jones geri gelir! Evet, Jones geri gelir! Bundan en küçük bir kuşkunuz olmasın, yoldaşlar. Sonra da, oradan oraya sıçrayıp kuyruğunu oynatarak bağırdı: Aranızda Jonesun geri gelmesini isteyen tek bir hayvan yoktur sanırım!
Sf: 52
Hayvanların en küçük bir kuşku duymadıkları tek bir şey varsa, o da Jonesun geri dönmesini istemedikleriydi. Domuzları sağlıklı tutmanın önemi çok açıktı. Böylece, tartışma büyümeden, bütün sütün ve rüzgârla ağaçlardan dökülen elmaların (doğaldır ki, olgunlaştıkları zaman ağaçlardan toplanan elmaların da) hepsinin domuzlara ayrılması herkesçe kabul edildi.
Sf: 90
Bu durumun dış dünyadan kesinlikle gizlenmesi gerekiyordu. Yel değirmeninin yıkılmasından cesaret bulan insanlar, Hayvan Çiftliğiyle ilgili yeni yeni yalanlar uyduruyorlardı. Gene, tüm hayvanların kıtlık ve hastalıktan kırılmakta olduğu, durmadan birbirleriyle dalaştıkları, yamyamlığın alıp yürüdüğü, yeni doğan yavruların boğazlandığı söylentileri yayılmıştı. Napoléon, yiyecek durumuyla ilgili gerçekler öğrenilirse ortaya çıkabilecek kötü sonuçları çok iyi kestirebildiği için, tam tersi bir etki yaratmak üzere Bay Whymperı kullanmaya karar verdi. O güne kadar, hayvanlar, her hafta çiftliğe gelen Whymperla ya pek az karşılaşıyor ya da hiç karşılaşmıyorlardı. Oysa bu kez, koyunların çoğunlukta olduğu bir grup hayvana, Bay Whymperın yakınında dolanmaları ve aralarında konuşuyormuş gibi yaparak, ama onun duyabileceği bir sesle tayınların artırıldığından söz etmeleri tembihlendi. Napoléon, ambarda neredeyse bomboş duran kovalara kum doldurulmasını, kumun üzerinin de elde kalan tahıl ve yemlerle örtülmesini buyurdu. Whymper bir bahane bulunarak ambara götürüldü ve ağzına kadar dolu kovaları göz ucuyla da olsa görmesi sağlandı. Napoléonun numarasını yutan Whymper, her gittiği yerde Hayvan Çiftliğinde yiyecek sıkıntısı olmadığını anlatmaya başladı.
Sf: 94
İlkbaharın ilk günleriydi; ansızın duyulan bir haber ortalığı birbirine kattı: Snowball hava karardıktan sonra gizlice çiftliğe geliyordu! Hayvanlar öylesine tedirgin olmuşlardı ki, geceleri gözlerine uyku girmiyordu. Söylenenlere bakılırsa, Snowball her gece karanlıktan yararlanarak çiftliğe giriyor, yapmadığı uğursuzluk kalmıyordu. Tahılları çalıyor, süt kovalarını deviriyor, yumurtaları kırıyor, fidelikleri çiğneyip eziyor, meyve ağaçlarının kabuklarını kemiriyordu. Artık çiftlikte bir iş ters gitmeyegörsün, suç hemen Snowballa yükleniyordu. Bir cam kırılsa ya da bir oluk tıkansa, Snowballun gece gene çiftliğe geldiği, bu işi mutlaka onun yaptığı söyleniyordu. Bir gün ambarın anahtarı kaybolunca, bütün çiftlik Snowballun anahtarı kuyuya attığı söylentisine inandı. İşin garibi, kaybolan anahtar un çuvalının altından çıktığında bile, hayvanlar bu söylentiye inanmaktan vazgeçmediler. İnekler, Snowballun gizlice ahırlarına girdiğini ve uykularında sütlerini sağdığını bile söylediler. O kış çiftliğe çok zarar vermiş olan sıçanların da Snowballla işbirliği içinde oldukları söyleniyordu.
Sf: 98
Dört gün sonra, akşama doğru, Napoléon bütün hayvanların avluda toplanmasını emretti. Herkes toplandığında, göğsünde madalyalarıyla (bir süre önce, kendisine hem Birinci Dereceden Kahraman Hayvan, hem de İkinci Dereceden Kahraman Hayvan nişanlarını vermişti) Napoléon belirdi; dokuz iri köpek de çevresinde dolanıyor, ikide bir hırlayarak tüm hayvanların yüreğine korku salıyorlardı. Çok kötü bir şey olacağını sezmişçesine, herkes sessizce yere çöktü.
Sf:
Yaz ortalarında, üç tavuğun, Napoléona karşı bir suikast hazırlığına katıldıklarını itiraf ettiklerini işiten hayvanlar büyük bir korkuya kapıldılar. Tavuklar hemen idam edildi ve Napoléonun güvenliği için yeni önlemler alındı. Geceleri yatağının çevresinde köpekler nöbet tutuyor, yediği her yemek zehirli mi değil mi diye önceden Pinkeye adlı genç bir domuz tarafından tadılıyordu.
Sf:
Ama birkaç gün sonra Muriel, Yedi Emiri kendi başına bir kez daha okurken hayvanların emirlerden birini daha yanlış anımsadıklarını fark etti. Beşinci Emiri, Hiçbir hayvan içki içmeyecek! diye biliyorlardı, demek bir sözcüğü unutmuşlardı. Doğrusu şöyleydi: Hiçbir hayvan aşırı içki içmeyecek.
Sf:
Squealer gönüllere su serpmeyi çok iyi beceriyordu. Kuşkusuz, şimdilik, tayınları yeniden ayarlamak zorunda kalmışlardı (Squealer, hiçbir zaman kısıntı sözcüğünü kullanmıyor, yeniden ayarlama demeyi yeğliyordu)
Sf:
O yıl çiftlikte işler yolunda gitmesine karşın, hâlâ para sıkıntısı çekiliyordu. Derslik için tuğla, kum ve kireç almak, yel değirmeninin aygıtları için de para biriktirmek zorundaydılar. Ayrıca, ev için gazyağı ve mum, Napoléonun sofrası için şeker (şişmanlamasınlar diye şekeri öteki domuzlara yasaklamıştı) almaları gerekiyordu; araç gereç, çivi, ip, kömür, tel, hurda demir ve köpek bisküvisi de cabası. Samanların ve patateslerin bir bölümü satılmıştı; sözleşmedeki yumurta sayısı haftada altı yüze çıkarıldığından, o yıl tavuklar yeterince civciv çıkaramamışlardı. Aralık ayında azaltılmış olan tayınlara şubatta yeniden kısıtlama getirilmiş, fazla gazyağı gitmesin diye ahırlarda fener yakmak yasaklanmıştı. Ama domuzların rahatı yerindeydi; dahası, semirdikleri bile söylenebilirdi.
Sf:
Üç gün sonra Boxerın, gösterilen her türlü özene karşın Willingdondaki hastanede öldüğü haberi geldi. Haberi açıklayan Squealer, son anlarında Boxerın yanında bulunduğunu söylüyordu.
Squealer, ön ayağını kaldırıp gözyaşlarını silerek, Böylesine dokunaklı bir sahne görmemiştim! dedi. Son ana kadar başucundaydım. Konuşacak gücü kalmamıştı. Son nefesinde, kulağıma, tek üzüntüsünün yel değirmeninin bittiğini görememek olduğunu fısıldadı. İleri, yoldaşlar! dedi güçlükle. Ayaklanma adına ileri! Yaşasın Hayvan Çiftliği! Yaşasın Napoléon Yoldaş! Napoléon her zaman haklıdır! Son sözleri bunlar oldu, yoldaşlar.
Derken, Squealerın tavrı ansızın değişiverdi. Bir an durdu, ufacık gözleriyle çevresine kuşkulu bakışlar fırlattıktan sonra başladı anlatmaya.
Boxer götürüldükten sonra çiftlikte saçma ve aşağılık bir söylenti yayıldığını duymuştu. Söylentiye bakılırsa, bazı hayvanlar Boxerı götüren arabanın üzerinde At Kasabı yazdığını görmüşler ve hemen Boxerın kesilmeye gönderildiği sonucuna varmışlardı. Bir hayvanın bu kadar salak olması inanılır gibi değildi. Ter ter tepiniyor, öfkeyle bağırıyordu. Sevgili Önderleri Napoléon Yoldaşı hiç mi tanımıyorlardı? Napoléon Yoldaş, hiç böyle bir şeye göz yumar mıydı? Oysa işin aslı çok basitti. Eskiden bir at kasabının kullandığı araba, kısa bir süre önce baytar tarafından satın alınmış ama baytar arabanın üstündeki yazıyı silmeye vakit bulamamıştı. Sorun buradan kaynaklanıyordu.
Hayvanlar, işin aslını öğrenince, yüreklerindeki sıkıntıyı biraz olsun atmışlardı. Hele Squealer, Boxera ölüm döşeğinde ne kadar büyük özen gösterildiğini, Napoléonun o pahalı ilaçları en küçük bir duraksama göstermeden hemen aldırttığını ayrıntılarıyla anlatınca, kafalarındaki son kuşkular da dağıldı; Boxerın hiç değilse mutlu öldüğü düşüncesi, yoldaşlarının ölümüyle içlerine çöken acıyı dindirdi.
Sf:
Eski düşlerin hiçbirinden vazgeçmemişlerdi. Koca Reisin müjdelediği, İngilterenin yemyeşil çayırlarına tek bir insan ayağının basmayacağı Hayvan Cumhuriyetine olan inançlarını yitirmemişlerdi. Bir gün mutlaka gerçek olacaktı; belki hemen gerçekleşmeyecekti, belki şimdi hayatta olanlar o günleri göremeyeceklerdi, ama düşleri bir gün mutlaka gerçek olacaktı. İngilterenin Hayvanları şarkısının ezgisi bile orada burada gizlice mırıldanılıyordu; hiçbiri yüksek sesle söylemeye cesaret edemese de, çiftlikteki her hayvanın şarkıyı ezbere bildiği kesindi. Zor bir hayat yaşıyor olabilirlerdi, umutlarının tümü gerçekleşmemiş olabilirdi, ama öteki hayvanlardan farklı olduklarının bilincindeydiler. Açlık çekiyorlarsa, zorba insanları doyuralım diye çekmiyorlardı; çok çalışıyorlarsa, hiç değilse kendileri için çalışıyorlardı. Hiçbir hayvan iki ayak üstünde yürümüyordu. Hiçbir hayvan, hiçbir hayvanın efendisi değildi. Bütün hayvanlar eşitti.
Yaz başlarıydı. Bir gün Squealer koyunlara ardından gelmelerini emretti ve onları çiftliğin öbür ucunda, körpe huş ağaçlarıyla kaplı bir yere götürdü. Koyunlar, Squealerın gözetiminde, akşama kadar ağaçların yapraklarını yediler. Squealer, akşam çiftlik evine dönmeden, koyunlara orada kalmalarını tembihledi; hava da sıcaktı zaten. Koyunlar bütün bir hafta orada kaldılar; bu süre boyunca öteki hayvanlar koyunlarla hiç karşılaşmadılar. Squealer her gün oraya gidiyor, günün büyük bölümünü koyunlarla geçiriyordu. Onlara yeni bir şarkı öğretmekte olduğunu, rahat çalışabilmeleri için gözlerden uzak olmaları gerektiğini söylüyordu.
Sf:
Koyunların çiftliğe yeni döndükleri güzel bir akşamüstü, hayvanlar işlerini bitirmişler, çiftlik binalarına yönelmişlerdi. Birden, avlunun oradan, korkunç bir kişneme duyuldu. Hayvanlar ürkerek oldukları yerde kaldılar. Cloverın sesiydi. Bir kez daha kişneyince, tüm hayvanlar dörtnala avluya daldılar. Ve Cloverın gördüğünü onlar da gördüler:
Arka ayakları üzerinde yürüyen bir domuz.
Squealerdı bu. Koca gövdesini arka ayaklarının üzerinde taşımaya alışık olmadığından güçlükle ilerliyor, ama gene de dengesi bozulmadan avlunun ortasında gezinebiliyordu. Biraz sonra çiftlik evinin kapısından bir sürü domuz çıktı; hepsi de arka ayaklarının üzerinde yürüyorlardı. Daha beceriklileri de vardı, dengelerini korumakta güçlük çekenler de; ama hepsi de avlunun çevresinde yere yıkılmadan dolanıp duruyorlardı. Sonunda, köpekler ürkünç sesler çıkararak havladılar, kara horoz kulakları sağır edercesine uzun uzun öttü ve kapıda Napoléon belirdi: Olanca görkemiyle dimdik yürüyor, sağına soluna kibirli bakışlar fırlatıyordu; köpekleri de çevresinde sıçrayıp duruyorlardı.
Ön ayaklarından birinde bir kırbaç vardı!
Ortalığı ölüm sessizliği kaplamıştı. Hayvanlar, şaşkınlık ve korku içinde birbirlerine sokulmuşlar, avlunun çevresinde ağır ağır yürüyen domuzları izliyorlardı. Sanki dünya tersine dönmüştü. İlk şaşkınlıkları geçer geçmez, köpeklerden korkmalarına, uzun yıllardır ne olursa olsun hiçbir şeyden yakınmama, hiçbir şeyi eleştirmeme alışkanlığını edinmiş olmalarına karşın, domuzlara karşı seslerini yükseltmek üzereydiler ki, koyunlar birinden işaret almışçasına he p bir ağızdan melemeye başladılar:
Dört ayak iyi, iki ayak daha iyi! Dört ayak iyi, iki ayak daha iyi! Dört ayak iyi, iki ayak daha iyi! Meleme aralıksız beş dakika sürdü. Koyunların sesi kesildiğinde, domuzlar çoktan çiftlik evine dönmüştü; protesto etme fırsatı kaçırılmıştı.
Sf:
Benjamin, birinin burnuyla omzuna dokunduğunu fark edince dönüp baktı. Cloverdı. Yaşlı gözleri her zamankinden daha donuktu. Hiçbir şey söylemeden, Benjamini usulca yelesinden çekip büyük samanlığın Yedi Emirin yazılı olduğu duvarına götürdü. Bir süre öyle durup katran kaplı duvardaki beyaz yazılara baktılar.
Sonunda, Clover, Gözlerim artık iyi görmüyor, dedi. Gerçi gençken de doğru dürüst okuyamazdım ya. Ama bana öyle geliyor ki, yazılarda bir değişiklik var. Yedi Emir eskisi gibi duruyor mu, Benjamin? Benjamin, ilk kez ilkesini bozd u ve duvardaki yazıyı Clovera okudu. Duvarda tek bir emir yazılıydı:
BÜTÜN HAYVANLAR EŞİTTİR AMA BAZI HAYVANLAR ÖBÜRLERİNDEN DAHA EŞİTTİR.
Sf:
Ertesi gün, çiftlik işlerini denetleyen bütün domuzların kırbaçlı olmaları kimseye tuhaf gelmedi. Domuz ların kendilerine bir radyo aldıkları, telefon bağlatmaya hazırlandıkları, John Bull ve Tit-Bits dergileriyle Daily Mirror gazetesine abone oldukları işitildiğinde, kimse şaşırmadı. Napoléonun, çiftlik evinin bahçesinde ağzında piposuyla dolaşması, kimsenin garibine gitmedi. Domuzların, Bayan Jonesun giysilerini gardıroptan alıp giymeleri, Napoléonun siyah ceket, külot pantolon ve deri tozluklarla gezinmesi, gözdesi olan dişi domuzun da Bayan Jonesun bir vakitler pazar günleri giydiği şanjanlı ipek elbiseyle dolaşması bile hiç kimseyi şaşırtmadı.
Sf:
Uzun süren bir güvensizlik ve anlaşmazlık döneminin artık sona ermiş olması, kendisi ve hiç kuşkusuz orada bulunan herkes için büyük bir mutluluk kaynağıydı. Komşu çiftliklerdeki insanlar, Hayvan Çiftliğinin saygıdeğer sahiplerine, bir süre, düşmanlık duygularıyla değilse de kuşkuyla yaklaşmışlardı; ama kendisi ve orada bulunanlar, insanların bu kuşkucu yaklaşımını bile paylaşmamışlardı. Talihsiz olaylar meydana gelmiş, yanlış düşüncelere kapılanlar olmuştu. Domuzların sahip olduğu ve yönettiği bir çiftliğin hiç de olağan olmadığı düşünülmüş, çevredeki çiftliklerde tedirginliğe yol açabileceğinden korkulmuştu. Çiftçilerin birçoğu, en küçük bir araştırma yapmaksızın, böyle bir çiftlikte başına buyrukluk ve başıbozukluğun kol gezeceği sanısına kapılmıştı. Hayvan Çiftliğinde olup bitenlerin, yalnız kendi hayvanlarını değil, çiftliklerinde çalışan insanları da etkileyebileceğini düşünerek tedirgin olmuşlardı. Ama bu tür kuşkuların tüm ü dağılmıştı artık. Bugün kendisi ve dostları, oraya gelerek Hayvan Çiftliğinin dört bir yanını gezip incelemişler ve yalnızca en yeni yöntemlerle değil, aynı zamanda bütün çiftçilere örnek olması gereken bir disiplin ve düzenle karşılaşmışlardı. Hayvan Çiftliğindeki aşağı kesimlerden hayvanların, ülkenin bütün hayvanlarından daha çok çalışıp daha az yediklerini söylemek herhalde yanlış olmayacaktı. Bugün gerçekten de, kendisi ve dostları, Hayvan Çiftliğinde öyle şeyler görmüşlerdi ki, bunları kendi çiftliklerinde de hemen uygulamaya koymayı düşünüyorlardı. Sözlerini, Hayvan Çiftliği ile komşuları arasında var olan ve sürmesi gereken dostluk duygularını bir kez daha vurgulayarak bitirmek istiyordu. Domuzlar ile insanlar arasında en küçük bir çıkar çatışması yoktu, olması için bir neden de göremiyordu. Verdikleri uğraşlar da, karşılaştıkları güçlükler de birdi. İşçi sorunu her yerde aynı değil miydi? Bay Pilkington, tam önceden hazırladığı anlaşılan zekice bir espri yapacaktı ki, gülmesini tutamayınca konuşmasını kesmek zorunda kaldı. Tombul yanakları mosmor kesilinceye kadar kahkahalar attıktan sonra, espriyi patlattı: Sizler aşağı kesimlerden hayvanlarınızla uğraşmak zorundaysanız, dedi, bizler de bizim aşağı sınıflardan insanlarımızla uğraşmak zorundayız! Espri, masayı kahkahayı boğdu. Bay Pilkington, Hayvan Çiftliğinde tayınları düşük tuttukları, iş saatlerinin her yerdekinden daha fazla olmasını sağladıkları ve hayvanları aşırı bolluğa boğarak şımartmadıkları için domuzları bir kez daha kutlamaktan kendini alamadı.
Sf:
En sonunda, herkesi ayağa kalkmaya ve bardaklarını doldurmaya davet eden Bay Pilkington, Haydi, beyler! dedi. Şerefe! Hayvan Çiftliğinin şerefine!
Sf:
Daha yirmi otuz metre kadar uzaklaşmışlardı ki, oldukları yerde kalakaldılar. Çiftlik evinde bir gürültüdür kopmuştu. Geri dönüp hızla eve koştular ve pencereden içeri baktılar. Evde korkunç bir kavga patlak vermişti: bağırıp çağırmalar, masaya vurmalar, kuşkulu sert bakışlar, küfür kıyamet Anlaşıldığı kadarıyla kavganın nedeni, Napoléon ile Bay Pilkingtonın aynı elde maça ası çıkarmış olmalarıydı. İçeride on ikisi de öfkeyle bağırıyor, on ikisi de birbirine benziyordu. Artık domuzların yüzlerine ne olduğu anlaşılmıştı. Dışarıdaki hayvanlar, bir domuzların yüzlerine bir insanların yüzlerine bakıyor; ama onları birbirlerinden ayırt edemiyorlardı.
Kasım Şubat Doktrin: İnsan hayatında öyle bir zaman geliyor ki muhakkak gitmesi gerekiyor, eğer hiç kapı veya pencere yoksa duvardan bile yürüyüp geçiyor. Bernard Malamud
George Orwell, kaleme aldığı eserler genel olarak içinde eleştiri barındırır. Bu eleştiriler normalin aksine bir kapitalizm eleştirisi değil, dönemin SSCB eleştirisidir. Orwell’ın yazdığı Hayvan Çiftliği adlı eser her ne kadar bir komünizm eleştirisi gibi görünse de aslında bir devlet eleştirisi ya da devletleşme sürecinde bürokrasinin yozlaşmasına getirilen bir eleştiri olduğunu söylemek mümkündür. Elbette Orwell’ın yapmak istediği eleştiri dönemin SSCB yönetimi ve özellikle Joseph Stalin’edir. Bununla ilgili olarak yazılmış olan pek çok eser bulunmakla birlikte bu konuda hemen hemen herkesin hem fikir olması, bu yazıda bunu durumu ele almayacağımız anlamına geliyor. Eseri ele alırken veya incelerken elbette Orwell’ın değinmek istediği ve eleştirdiği konulara değineceğiz fakat bu yazıda daha çok yeni devletleşmeye ya da yeni kurulan hükümetlerde bürokrasinin nasıl yozlaşabileceğini Orwell’ın eseri olan Hayvan Çiftliği üzerinden ele almaya çalışacağız.
Beylik Çiftlik’in sahibi Bay Jones, domuzları, atları, tavukları ve daha birkaç hayvana sahip bir çiftliğin sahibidir. Çiftlik’te her şey rutin bir biçimde ilerlerken Koca Reis adlı bir domuz çiftlikte yaşayan hayvanların fikrini değiştirecek ve onları eyleme geçirecek bir konuşma yapar. Bu konuşma şüphesiz ki hayvanları devrime daha da yakınlaştırır. Bu fikir aşılamasından sonra hayvanlar kısa süre sonra devrimi gerçekleştirir. Bay Jones’u çiftlikten uzaklaştıran hayvanlar, çiftliğinde adını değiştirip “Hayvan Çiftliği” olarak değiştirdiler. Değişen şey yalnızca çiftliğin adı değildir, aynı zamanda çiftlikte yaşayan hayvanların yaşayış biçimleri de değişmiştir. Bundan hemen sonra hayvanlar aralarında aldıkları bir kararla Yedi Emir’i oluşturdular. Yedi Emir, hayvanların eşit olduğunu vurgular ve hayvanların insanlara benzememesi için gerekli maddeler yerleştirilmiştir. Böylece çiftlikteki tüm hayvanlar eşit bir biçimde ve özgür olarak yaşayabileceklerdir.
Çiftlikte böyle bir düzen kurulurken kısa süre içinde domuzlar yönetimde ön plana çıkarlar. Yeni kurulan ya da yeni bir oluşuma giren pek çok devlette veya hükümette görüldüğü üzere, Hayvan Çiftiliği’nde de benzer bir durum görülür. Bu durum yeni kurulan devlette herkesin eşit olarak görüldüğü bir durumdan, süreç içerisinde bazı kişilerin ön plana çıkıp bir ayrıcalık kazanmak istemeleriyle sonuçlanır. Bu durum bir sınıf savaşı ya da totaliter bir yapı içerisindeki mücadele olabilir. Fakat burada önemli olan nokta bürokrasinin nasıl oluştuğudur. Domuzlar okuma yazma bilmelerinin verdiği avantajla ve diğer hayvanlardan daha akıllı olmalarından dolayı çiftliği yönetme konusunda büyük bir söz sahibi olurlar. Bu noktadan sonra domuzlar arasında iktidar için bir mücadelede görmekteyiz. Bu mücadele Napoleon ve Snowball arasında geçer. Bu iki domuz Hayvan Çiftliği’nin lideri olmaya çalışırken, Snowball bu mücadelede daha öndedir. Çünkü Snowball, özgün fikirlerle ortaya çıkıp halkın(hayvanların) ilgisini büyük ölçüde çekmeyi başarmıştır. Çeşitli sorunları tartışmak için toplanan çiftlik sakinleri, ilgi ile Snowball’u dinlerken Napoleon, Makyavelist bir tavırla içeri köpekleri salarak Snowball’u öldürmeye çalışır. Tıpkı Niccolo Machiavelli’nin, Prens adlı eserinde verdiği örnek gibi: “Siracusa Pretor’u (ordunun başkomutanı) olmayı başardı. Bu göreve gelince prens olmayı ve kendisine gönül rızasıyla verilen şeyi (iktidarı) kimseye borçlu olmadan zorla elinde tutmayı aklına koydu ve ordularıyla Sicilya’da savaşmakta olan Kartacalı Amilcare ile bu konuda anlaşıp, bir sabah sanki cumhuriyete ilişkin sorunları ele alacakmış gibi Siracusa halkını ve senatosunu topladı; verdiği işaretle bütün senatodakilerini ve halkın en varlıklılarını askerlerine öldürttü; bunlar ölünce prensliği ele geçirdi ve yurttaşlarının hiçbir direnişiyle karşılaşmadan prensliğini sürdürdü” (1).
Bu olaydan sonra Snowball’u bir daha gören olmadı. Yönetimi böylece ele geçiren Napoleon, Snowball’u kullanıp yapay bir düşman yaratır. Snowball gibi bir düşman yaratarak diğer hayvanların kendilerini güvensiz bir ortamda hissedip, Napoleon’a ve onun korumasına ihtiyaç duymalarını sağlamaktadır. Bu durum aslında klasik bir sözleşme mantığı ile örtüşür. Öyle ki bu tavır, yani yapay bir düşman yaratıp halkı bir arada tutmaya ve devlete muhtaç kılmaya yönelik fikir, sözleşmeci bir filozof olan Jean-Jacques Rousseau’nun Toplum Sözleşmesi’nde üzerinde durduğu bir önemli bir konudur.
Napoleon’un, devletin aygıt ve imkânlarını kullanarak egemenliğini sürdürme ve garanti altına almaya devam eder. Bu aygıtlardan en önemlisi modern çağ için bir basın ya da medya görevi gören Squealer’dır. Squealer, güzel ve ikna edici bir üsluba sahip olduğundan dolayı, Napoleon’un aldığı her karardan sonra, hayvanları ikna etmek ve akıllarda herhangi bir soru işareti kalmaması için konuşma yapar. Bu konuşmalar genellikle başarılı olur. Orwell, bu noktada bir şeyi daha vurgular. O da hayvanların son derece unutkan olduklarıdır. Halkı temsil eden hayvanlar, Snowball’un düşman ilan edildiği zaman itiraz etmeye çalışsalar da ilerleyen süreçte, bunun tam olarak nasıl olduğunu unuturlar. Roman bize bunun gibi pek çok örnek verir. Bu durumun yaratılması hem hayvanların politik olarak unutkan olmaları hem de Squealer gibi bir faktöründe etkisi vardır.
Sonuç olarak tüm olan bitenden habersiz olan hayvanlar, gerçekte domuzların iktidarının nasıl yozlaştığını geç olsa da fark ederler. Çünkü artık “bütün hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar öbürlerinden daha eşittir” (2). Domuzlar bu süreç içerisinde karşı oldukları şeye dönüşmüşlerdi. “Artık domuzların yüzlerine ne olduğu anlaşılmıştı. Dışardaki hayvanlar, bir domuzların yüzlerine, bir insanların yüzlerine bakıyor; ama onları birbirlerinden ayırt edemiyorlardı” (3).
Dipnotlar:
(1) Niccolo Machiavelli, Prens, Oğlak Klasikleri, çev. Rekin Teksoy, s.
(2) George Orwell, Hayvan Çiftliği, Can Yayınları, çev. Celal Üster, s.
(3) George Orwell, Hayvan Çiftliği, Can Yayınları, çev. Celal Üster, s
Kaynakça:
Niccolo Machiavelli, Prens, Oğlak Klasikleri, çev. Rekin Teksoy, , İstanbul.
George Orwell, Hayvan Çiftliği, Can Yayınları, çev. Celal Üster, , İstanbul.
Yazar: Abdullah Gülsever
Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır.
Düşünbil Portalda yayınlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur.
Hayvanlar Çiftliği'nde Kim Kimdir, Ne Nedir?
Orwell Çiftliğinin sakinleri kimler?
O da bir domuzdur, ancak çiftlikteki geçmişi o kadar da eskiye dayanmaz. Hayvanlar için kahramanca mücadele eder ancak köpekler tarafından çiftlikten sürülür. Hem retoriği hem de yaratıcılığı daha gelişkindir onun. Troçki’yi simgeler.
Paylaş!FBfacebookTweet
Öneriler
Yorumlar
Haftanın en popüler film haberleri
En Popüler Fragmanlar
çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası