5 sure 1 ayet / Maide suresi, 1. ayet meali () - Kur'an Ayetleri

5 Sure 1 Ayet

5 sure 1 ayet

Kur'an-ı Kerim - Diyanet İşleri Başkanlığı

M&#;ide Suresi - 1 . Ayet Tefsiri

Ayet


  • يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُٓوا اَوْفُوا بِالْعُقُودِؕ اُحِلَّتْ لَكُمْ بَهٖيمَةُ الْاَنْعَامِ اِلَّا مَا يُتْلٰى عَلَيْكُمْ غَيْرَ مُحِلِّي الصَّيْدِ وَاَنْتُمْ حُرُمٌؕ اِنَّ اللّٰهَ يَحْكُمُ مَا يُرٖيدُ

    ﴿١﴾

Meal (Kur'an Yolu)


﴾1﴿

Ey iman edenler! S&#;zleşmeleri yerine getirin. İhramda bulunduğunuz sırada avlanmayı hel&#;l saymamanız şartıyla, size bildirilecek olanlar dışındaki “en‘&#;m” denen hayvanlar sizin i&#;in hel&#;l kılınmıştır. Ş&#;phesiz Allah dilediği gibi h&#;kmeder.

Tefsir (Kur'an Yolu)


“Sözleşmeler” diye tercüme edilen ukûd, akd (akid) kelimesinin çoğuludur. Akid sözlükte “ipin iki ucunu birbirine bağlamak, bir şeyin kenarlarını toparlamak, sağlam bağ ve düğüm” gibi anlamlara gelir. İslâm hukuk terimi olarak akid, günümüz hukuk terminolojisinde olduğu gibi “hukukî bir sonucu meydana getirmek üzere karşılıklı iki iradenin birbirine uygun olarak açıklanması”nı ifade etmenin yanı sıra, yer yer (vasiyet gibi) tek taraflı hukukî işlemleri belirtmek için de kullanılır ki, bu geniş anlamıyla akid, “hukukî işlem”le eş anlamlıdır. Klasik İslâm hukuku literatüründe akid kelimesi gerek sözlük anlamının gerekse Kur’an-ı Kerîm’deki bazı kullanımların etkisiyle ilk devirlerden itibaren oldukça geniş bir muhteva ile ele alınmıştır. İlk devir İslâm bilginleri, Kur’an’da sadece tefsir etmekte olduğumuz âyette geçen bu kelimeyi, aynı kökten türemiş kelimelerin ve özellikle yakın anlamda olan ahid kelimesinin Kur’an’daki kullanımının da etkisiyle hem bazı hukukî ilişkileri hem de ibadet yönü ağır basan adak ve yemin gibi şer‘î tasarrufları ve hukukî işlemlerle ilgili şartları içine alan oldukça geniş bir muhtevada yorumlamışlardır. Daha sonraları akid, kanun tekniğine uygun bir anlatımla Mecelle’de şöyle tanımlanmıştır: “Akid, tarafların bir hususu iltizam ve taahhüt etmeleridir ki, icap ve kabulün irtibatından ibarettir” (Yunus Apaydın, “Akid”, İFAV Ans., I, ).

Mülkiyetin sebepleri arasında önemli bir yer işgal eden akid, insanlığın tanıdığı en eski hukukî müesseselerden birini teşkil eder. Akid Câhiliye Arapları tarafından da bilindiği için gerek Kur’an’da gerekse hadislerde tarif edilmemiş, bilinen bu hukukî tasarrufla ilgili hükümler konulmuştur. İslâm hukukunun ana kaynaklarından biri olan sünnet, “isimli akidler”e ait zengin açıklama ve hükümler getirmiş olmakla birlikte hadislerde akid terimi genellikle, fert ile fert veya fert ile toplum arasındaki himaye ve dayanışma antlaşması için kullanılmıştır (bk. Ebû Dâvûd, “İmâret”, 18, 38; Buhârî, “Kefâlet”, 4; Müsned, IV, ; Hayreddin Karaman, “Akid”, DİA, II, ).

Sözleşmelere riayet çağdaş hukukun ilkelerinden biridir. Asırlarca önce Kur’an-ı Kerîm, tarafların dinî ve etnik aidiyetlerine bakmaksızın sözleşmelere riayet etmelerini müminlere emrederek bu ilkeyi teyit etmiştir. Bu âyet-i kerîmede de Allah’ın emir ve yasaklarına, O’na verilen sözlere, kulların kendi aralarında yaptıkları akidlere riayet etmek dinin ana kuralları arasında gösterilmiştir. Bu sebeple İslâm, gerek fertler arasında gerekse fert ile devlet veya devletler yahut toplumlar arasında yapılmış olan akidlerde tarafların kimliğine veya akidlerin türüne bakmaksızın meşrû ve sahih olan her türlü akdin mutlaka yerine getirilmesini ister. Nitekim Hz. Peygamber gayri müslimlerle yapmış olduğu akidlerin de yerine getirilmesine son derece önem vermiştir (Müsned, IV, ). İslâm tarihindeki uygulamalar incelendiğinde müslümanların akidlerini koruma hususunda âzami gayreti gösterdikleri gözlenmektedir.

Bu âyetten hareketle Ebû Hanîfe ve İmam Mâlik, anlaşma yapılır yapılmaz akdin kesinlik kazanacağı ve artık akdin tek taraflı irade ile bozulamayacağı sonucuna ulaşmışlardır. İmam Şâfiî ile İmam Ahmed ise “Satış akdi yapanlar birbirlerinden ayrılmadıkları müddetçe akdi bozmada serbesttirler” (Buhârî, “Büyû‘”, 19, 22; Müslim, “Büyû‘”, 43, 46, 47) meâlindeki hadise dayanarak, taraflar birbirinden ayrılmadıkça akdi bozmada serbest oldukları kanaatine varmışlardır (Râzî, XI, ; akid hakkında geniş bilgi için bk. Karaman, “Akid”, DİA, II, vd.).

“En‘âm denen hayvanlar” diye tercüme ettiğimiz “behîmetü’l-en‘âm” terkibindeki behîme (çoğulu behâim) kelimesi asıl itibariyle “herhangi bir hayvan” anlamına gelmekle birlikte daha sonra özellikle “karada veya denizde yaşayan dört ayaklı hayvan” anlamında kullanılmıştır (Âsım Efendi, Kamus Tercemesi, “bhm” md.). En‘âm ise neamın çoğulu olup deve, sığır, koyun ve keçi gibi evcil hayvanların yanında (bk. En‘âm 6/; Taberî, VI, 52; Ebû Bekir İbnü’l-Arabî, II, ; İbn Kesîr, VII, ) ceylan, geyik ve benzeri yabani hayvanları da içine alır. Bu anlayışa göre pençeli ve yırtıcı hayvanlar ile at, eşek, katır gibi tek tırnaklı hayvanlar bu gruba girmez (krş. Nahl 16/; Mü’minûn 23/21; Zümer 39/6; Elmalılı, III, ). Gafir sûresinin âyetine dayanarak at, eşek, katır gibi kendilerinden faydalanılan hayvanların en‘âm türüne girdiğini ileri sürenler olmuşsa da Ebû Hayyân bu görüşün zayıf olduğunu söylemektedir (el-Bahrü’l-muhît, VII, ). Buna göre âyet-i kerîme, bu sûrenin üçüncü âyetinde haram olduğu açıklananların dışında kalan ve “en‘âm” denilen hayvanların helâl kılındığını ifade eder (krş. Hac 22/28, 30, 34). Ancak hac veya umrede ihramlı iken kara hayvanlarını avlamak haram kılınmıştır. Bununla beraber ihramlı olmayanlar tarafından avlanmış hayvanın eti ihramlı için helâldir (bk. Mâide 5/96).

Bir görüşe göre “behîmetü’l-en‘âm” terkibi bütün hayvanları ifade eder. Buna göre, ihramda iken avlanmayı helâl saymamak şartıyla, 3. âyette haram oldukları bildirilen hayvanların dışındaki bütün hayvanlar helâl kılınmıştır (Taberî, VI, 58).

İkinci rivayete göre Hutam b. Hind el-Bekrî adında bir adam Medine’de Hz. Peygamber’in huzuruna gelerek kendisini kavminin temsilcisi diye tanıtmış, arkadaşlarıyla birlikte gelip müslüman olacaklarını söylemiş ve İslâm’ın ne olduğunu öğrenmek istemişti. Hz. Peygamber de İslâm’ın, Allah’tan başkasına tapmamak, namaz kılmak, zekât vermek ve oruç tutmak olduğunu anlatınca Hutam, “Senin bu anlattıkların biraz güç, ben dönüp bunları kavmime anlatayım, kabul ederlerse ben de kabul ederim; eğer kabul etmezlerse ben onlarla beraberim” deyip Hz. Peygamber’in huzurundan ayrıldı. Yurduna dönerken Medineliler’in meralarda yayılmakta olan develerini de sürüp götüren Hutam, ertesi yıl Yemâme’den bir ticaret kervanı yükleyip hacca gelmiş ve bir yıl önce götürdüğü develerin birçoğunun boynuna gerdanlık takıp kurbanlık olarak Harem-i şerife sevketmişti. Bunu haber alan müslümanlar, adamın kervanını vurmak için Hz. Peygamber’den izin istediler. Bunun üzerine bu âyet inerek müslümanların ona saldırmalarını engellemiş ve hac ibadetiyle ilgili işaretlere saygılı olmalarını emretmiştir (Taberî, VI, 54; Vâhidî, Esbâb-ı Nüzûl, s. ; Ebüssuûd, İrşâdü’l-akli’s-selîm, Beyrut, ts., III, 4).

“İşaretler” diye tercüme edilen şe‘âir kelimesi, sözlükte “alâmet” anlamına gelen şa‘îre kelimesinin çoğuludur. Şe‘âirullah ise Allah’ın hac ibadetiyle ilgili emir ve yasaklarıyla O’na itaati gösteren ihram, mîkatlar, cemreler, Safâ ile Merve, Meş‘ar-i Haram, Arafat ve benzeri “haccın menâsiki” denilen ibadetlerle ilgili mekânları ve alâmetleri ifade eder. Bir görüşe göre şeâirullah muayyen bir şeye mahsus olmayıp Allah’ın, kullarını mükellef kıldığı dinî vecîbelerin tamamıdır (Râzî, XI, ).

Savaş yapmanın yasak ve haram olduğu aya haram ay denir. Kamerî takvime göre bunlar zilkade, zilhicce, muharrem ve recebdir.

“Boyunları bağsız kurbanlık” diye çevirdiğimiz ve sözlükte “gönderilen, hediye edilen” anlamına gelen hedy kelimesi dinî bir terim olarak, “Allah’a mânen yaklaşmak için veya bir kural ihlalinden dolayı kefâret olarak kesilmek üzere Harem-i şerif’e götürülen veya gönderilen kurban” anlamına gelir. “Armağan” anlamına gelen hedye veya hediyye kelimelerinin çoğulu olduğu görüşü de vardır (Râzî, XI, ; İbn Âşûr, II, ).

“Boyunları bağlı kurbanlık” diye tercüme ettiğimiz kalâid kelimesi kılâdenin çoğuludur. Terim olarak, Harem-i şerif’e gönderilen kurbanların boyunlarına kurbanlık olduğu bilinsin diye işaret olarak takılan fakat ziynet olmayan çeşitli nesneleri ifade eder. Aynı zamanda boyunlarına bu gerdanlıkların takılmış olduğu kurbanlıklara da kalâid denilir (Râzî, XI, ).

Yukarıda kısaca açıkladığımız kavramlar hac ibadetiyle ilgili mekânları, fiilleri ve nişaneleri ifade etmektedir. Yüce Allah müminlerin bu nişanelere karşı saygılı olmalarını, haram aylarda savaşmaktan, Beytullah’a gönderilen kurbanlıklara veya bu kurbanlıkların sahiplerine zarar vermekten, saygısızlık göstermekten sakınmalarını emretmekte; hac ya da umre niyetiyle Beytullah’a gelmek, aynı zamanda ticaret yapıp Allah’ın lutfundan bir şeyler elde etmek ve rızâsını kazanmak isteyenlerin ibadetlerini huzur ve emniyet içerisinde yerine getirmelerine engel olunmamasını istemektedir.

Tefsir ve tarih kitaplarında haram aylarla ilgili hükümlerin hac ibadetiyle birlikte Hz. İbrâhim zamanında teşrî kılındığı, insanların bu aylarda sağlanan güven ortamı içinde hac ibadetini rahatça yaptıkları, Mekke ve civarında oturanların da bu vesileyle geçimlerini sağladıkları bildirilmektedir. Bu sebeple Araplar İslâm’dan önce de haram aylara saygı gösterirler, bu aylarda savaşmazlar, kan dökmezlerdi. Bu gelenek İslâm döneminde de devam etti. Bundan dolayı müfessirlerin çoğunluğuna göre “Rablerinin lutuf ve rızâsını dileyerek Beytülharâm’a yönelmiş kimseler”den maksat müşriklerdir. Daha sonra Bakara sûresinin müşrikler hakkında inmiş olan âyeti ile Tevbe sûresinin 5 ve âyetleri bu hükmü kaldırmış, nerede ve ne zaman olursa olsun onlara karşı savaşılmasını emretmiştir (Ebû Bekir İbnü’l-Arabî, I, ; İbn Kesîr, III, 8; Elmalılı, III, ). Ancak bazı müfessirlere göre “Rablerinin lutuf ve rızâsını dileyerek Beytülharâm’a yönelmiş olanlar” geçmişte yaptıklarına pişman olup İslâm’ı kabul eden kimselerdir. Âyette bunların geçmişte işlemiş oldukları bazı hatalar sebebiyle Mescid-i Harâm’a gelmekten engellenmemeleri istenmektedir. Dolayısıyla müşrikler hakkında inmiş olan Bakara ve Tevbe âyetleri bu âyetin hükmünü kaldırmaz (Elmalılı, III, ; Ateş, II, ).

Bu kutsal aylarda savaşın yasaklanmasının sebebi insanlara barış içinde yaşama eğitimi vermek de olabilir. Milletlerarası ilişkilerde barışı esas alan İslâm dini yeryüzünde her türlü haksızlık, bozgunculuk ve tahakkümü yasaklamıştır (Bakara 2/; Kasas 28/83). Bununla birlikte savaşın bir vâkıa olduğunu kabul etmiş (Bakara 2/30, ) ve savaşla ilgili hükümler koyarak tahribatını sınırlamaya çalışmıştır. “Haram aylar” kavramının ancak bütün tarafların kabulü ve saygı göstermesiyle uygulamada faydalı sonuçlar doğuracağı şüphesizdir. Bu kavramın ortaya çıkışı ve uygulanışıyla ilgili tarihî ve dinî şartlar ne olursa olsun, ihmal edilen birtakım insanî değerlerin yaşatılması ve bu konuda kamuoyu oluşturulması için belli günlerin ayrılmasına önem verilen zamanımızda, yılın üçte birini meydana getiren bir süreyi insanların savaş karşıtı düşünce ve duygular içinde yaşamasının yeryüzünde barışın sağlanmasına katkısı büyük olacaktır (Hüseyin Algül, “Haram Aylar”, DİA, XVI, ; bilgi için ayrıca bk. Tevbe 9/36).

1 ve âyetlerde belirtildiği üzere ihramlı kimselerin kara hayvanlarını avlamaları haram kılınmıştır. “İhramdan çıkınca avlanabilirsiniz” meâlindeki cümle, ihramdan çıktıktan sonra harem bölgesi dışında kara hayvanlarını avlama yasağının kalktığını ifade eder. Bununla birlikte ihramlı bir kimse hususi olarak kendisi için avlanmamış ise ihramda olmayan kimsenin avlamış olduğu hayvanın etini yiyebilir (bk. Ebû Dâvûd, “Menâsik”, 41; Müsned, III, ).

Müşrikler hicretin 6. yılında umre için Mekke’ye gelen müslümanları engelleyerek şehre sokmamışlar, Kâbe’yi tavaf etmelerine müsaade etmemişlerdi. Ancak bir yıl sonra müslümanların Kâbe’yi tavaf etmelerine izin verileceği hükmünü içeren Hudeybiye Antlaşması yapıldı. Âyetten anlaşıldığına göre müşriklerin müslümanlara karşı hasmane tutumları ve bu arada onları büyük bir hasretle arzuladıkları Kâbe ziyaretinden engellemeleri bazı müslümanları intikam alma düşüncesine sevketmiş, müslümanlar Mekke’yi fethederek oranın yönetimini ellerine geçirince bazı kimseler daha önce kendilerine kötülük etmiş olanları cezalandırmak ve yapılan kötülüklere misillemede bulunmak istemişlerdi. Ancak âyet, olayın müslümanların zulüm yapmalarına gerekçe olamayacağını bildirmiştir.

Birr kelimesi “iyilik, erdemlilik, ihsan etmek, itaat etmek ve doğruluk” gibi anlamlara gelir (geniş bilgi için bk. Bakara 2/; takvâ hakkında bilgi için bk. Bakara 2/). Sözlükte “günah, günaha verilen ceza, şarap, kumar” anlamlarına gelen ism kelimesi terim olarak, “İşleyene ceza gerektiren, insanı hayır ve sevaptan alıkoyan fiil veya bundan doğan sorumluluk” şeklinde tanımlanır. Kur’an’da kırk bir defa geçen ism kelimesi, genel anlamından başka küfür ve inkârı, düşmanlığı; yalan, içki, kumar, faiz gibi günahları nitelemek için de kullanılmıştır.

İlk âyette akidlerin yerine getirilmesi emredildikten sonra, İslâm’ın en temel ahlâk ve hukuk ilkelerinden birini ortaya koyan 2. âyette dinin kutsal değerlerinin çiğnenmesi yasaklanmış, ardından intikam duygularının insan haklarına tecavüze sebep olmaması gerektiği bildirilmiş; müslümanların iyilik ve takvâ hususunda birbirlerine yardım etmeleri; günah işlemek, intikam almak, düşmanlık gütmek, insan haklarını çiğnemek gibi amaçlara yönelik faaliyetlerinde birbirlerine yardım etmemeleri ve Allah’a karşı saygılı olmaları buyurulmuş; aksi takdirde uğrayacakları azabın şiddetli olacağı haber verilmiştir. Şüphesiz yardımlaşma ve dayanışma sosyal hayatın bir gereğidir. Ancak bu yardımlaşma hukuk ve ahlâk kurallarına, insanlığın İslâmiyetçe de benimsenen ortak değerlerine aykırı olmamalıdır. Hukuk ve ahlâk ilkeleri gözetilmeden yapılan yardımlaşmanın İslâm nazarında hiçbir değeri yoktur; aksine İslâm haksızlığa yardımı zulüm sayar ve engellenmesini emreder. Hz. Peygamber, “Zalim de olsa mazlum da olsa kardeşine yardım et!” buyurunca, “Ey Allah’ın resulü! Kardeşim mazlum ise yardım ederim, zalim ise nasıl yardım edeyim?” diye sorulmuş, Resûlullah da “Onu zulmetmekten engellersin, senin ona yardımın budur” cevabını vermiştir (Buhârî, “Mezalim”, 4; “İkrâh”, 7).


Kaynak :Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa:

Kur'an-ı Kerim Portalı

Diyanet İşleri Başkanlığı Kur'an-ı Kerim Portalında Kur'an hakkında istediğiniz biligilere ulaşabileceksiniz

Bağlantılar

  • Windows
  • Windows Store
  • IOS
  • Android
  • Mac

Uygulamalar

  • Windows
  • Windows Store
  • IOS
  • Android
  • Mac

Mâide Suresi 1. Ayet Meali

بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ أَوْفُوا۟ بِٱلْعُقُودِ ۚ أُحِلَّتْ لَكُم بَهِيمَةُ ٱلْأَنْعَٰمِ إِلَّا مَا يُتْلَىٰ عَلَيْكُمْ غَيْرَ مُحِلِّى ٱلصَّيْدِ وَأَنتُمْ حُرُمٌ ۗ إِنَّ ٱللَّهَ يَحْكُمُ مَا يُرِيدُ

Yâ eyyuhellezîne âmenû evfû bil ukûd(ukûdi) uhıllet lekum behîmetul en’âmi illâ mâ yutlâ aleykum gayre muhillîs saydi ve entum hurum(hurumun) innallâhe yahkumu mâ yurîd(yurîdu).

Ey iman edenler! Akitlerinizi yerine getirin. İhramlı iken avlanmayı helâl saymamanız kaydıyla , okunacak (bildirilecek) olanlardan başka hayvanlar , size helâl kılındı. Şüphesiz Allah istediği hükmü verir.

TürkçesiKöküArapçası
  • inanan(lar)
  • ا م ن
  • امَنُوا
  • yerine getirin
  • و ف ي
  • أَوْفُوا
  • akitleri(zi)
  • ع ق د
  • بِالْعُقُودِ
  • helal kılındı
  • ح ل ل
  • أُحِلَّتْ
  • dört ayaklı
  • ب ه م
  • بَهِيمَةُ
  • hayvanlar
  • ن ع م
  • الْأَنْعَامِ
  • oku(nup açıkla)nacak olanların
  • ت ل و
  • يُتْلَىٰ
  • helal saymamak şartiyle
  • ح ل ل
  • مُحِلِّي
  • avlanmayı
  • ص ي د
  • الصَّيْدِ
  • ihramda iken
  • ح ر م
  • حُرُمٌ
  • hükmünü verir
  • ح ك م
  • يَحْكُمُ
  • Diyanet İşleri Başkanlığı: Ey iman edenler! Akitlerinizi yerine getirin. İhramlı iken avlanmayı helâl saymamanız kaydıyla , okunacak (bildirilecek) olanlardan başka hayvanlar , size helâl kılındı. Şüphesiz Allah istediği hükmü verir.
  • Diyanet Vakfı: Ey iman edenler! Akitleri(n gereğini) yerine getiriniz. İhramlı iken avlanmayı helal saymamak üzere (aşağıda) size okunacaklar dışında kalan hayvanlar, sizin için helâl kılındı. Allah dilediğine hükmeder.
  • Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): Ey iman edenler, sözleşmelerinizi yerine getiriniz! İhrama girdiğinizde avlanmayı helal saymamanız şartıyla size, şu okunacak olanların dışındaki hayvanlar helal kılındı. Şüphesiz ki, Allah istediği hükmü koyar.
  • Elmalılı Hamdi Yazır: Ey iman edenler! Sözleşmeleri yerine getirin. İhramlı iken avlanmayı helal saymamanız şartıyla, çeşitli hayvanlar size helal kılındı. Ancak haram oldukları size okunacak olanlar müstesna. Şüphesiz Allah dilediği hükmü verir.
  • Ali Fikri Yavuz: Ey iman edenler! Allah ve insanlar arasında verdiğiniz söz ve yaptığınız bağlantıları yerine getirin. Hac için ihrama girdiğinizde, avı helâl saymamanız şartı ile size davardan şu okunacaklardan başkası helâl kılındı. Şüphesiz ki Allah ne dilerse onu hükmeder.
  • Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Ey o bütün iyman edenler! akıdlerinizi iyfa ediniz, ihrama girdiğinizde avı halâl saymamanız şartiyle size en´am behaiminin âtide okunacak olanlardan maadası halâl kılındı, şüphe yok ki Allah ne isterse hukmeder
  • Fizilal-il Kuran: İhramlı iken avlanmayı helal saymamanız şartı ile ilerde sayılacak olanlar dışında kalan bütün hayvanlar size helal kılındı, Allah dilediği hükmü verir.
  • Hasan Basri Çantay: Ey îman edenler, bağlandığınız ahidleri yerine getirin. Siz ihramlı olduğunuz halde avlanmayı halâl saymamak ve size (aşağıda) okunacak olanlar haaric kalmak şartiyle davarlar (ın etleri) size halâl edildi. Şübhesiz ki Allah ne dilerse onu hükmeder.
  • İbni Kesir: Ey iman edenler; akidleri yerine getirin. Siz, ihramlı iken avlanmayı helal görmeksizin; size bildirilecekler müstesna, hayvanlar size helal kılınmıştır. Muhakkak ki Allah, dilediğini hükmeder.
  • Ömer Nasuhi Bilmen: Ey imân edenler! Sağlam ahidleri yerine getiriniz. Sizin için behime denilen hayvanat helâl kılınmıştır. Ancak size haram oldukları bildirilecek olanlar müstesna ve siz ihrama girmiş bir halde iken avlamayı helâl görmemek şartıyla. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ dilediği ile hükmeder.
  • Tefhim-ul Kuran: Ey iman edenler! Akitleri titizlikle yerine getirin. Size dört ayaklı tüm otlayan hayvanlar helâl kılındı, ancak size okunanlar ve ihramlıyken avlanmayı helâl kılmamanız başka. Şüphesiz Allah dilediği hükmü koyar.

Mâide  Suresi 1. Ayet, Resimli

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası