murafaa / Mürafaa Ne Demek, Tdk Sözlük Anlamı Nedir? Mürafaa Duruşması Nedir?

Murafaa

murafaa

M&#;r&#;faa ne demek?

S&#;zl&#;kte “dava a&#;mak, alt mahkemenin kararına karşı &#;st mahkemeye başvurmak” anlamındaki ref‘ k&#;k&#;nden t&#;reyen m&#;r&#;faa, fıkıh terminolojisinde tarafların h&#;kim/mahkeme &#;n&#;nde iddia ve savunmalarını ortaya koymalarını ifade etmek &#;zere, bazan da “dava a&#;ma, mahkemeye verme, bir kimseyi h&#;kime şik&#;yet etme, davacının yargılama yapılması i&#;in davalıyı h&#;kim/mahkeme huzuruna davet etme veya ettirme, tarafların h&#;kim/mahkeme &#;n&#;nde y&#;zleşip yargılanması” demek olan muh&#;same ve muh&#;keme terimleriyle eş anlamlı olarak kullanılır

Mahkemeye dava için başvuran kişiye mürâfi', davacı ve davalıya müterâfiân denir. Buna göre mürâfaa, muhâkeme ve muhâsame "tarafların dava açarken ve yargılama esnasında iddia, talep ve savunmalarını serdederken, kadıların da davaları kabul edip yargılama yaparken uymaları gereken şekil ve usule dair kurallar; yargı, yargılama, yargı teşkilâtı, yargı görev ve yetkisi, yargı kararı" gibi geniş bir anlam yelpazesine sahip "kazâ" kavramına nisbetle birer alt kavram özelliği taşır. Muhâkeme kelimesi ayrıca hâkimin çekişme içindeki tarafların ifadelerini ve delillerini inceleyip hüküm vermesini içine alacak şekilde, yani kazâ (yargılama) terimi karşılığında da kullanılmıştır. Çağdaş Arap ülkelerinde hukuk dogmatiğine dair eserlerde yargılamayla ilgili usul ve şekil kuralları genellikle kazâ kavramı altında ele alınmış, hatta bazı ülkelerde geleneğe uyularak yargılama usulü kanunları "nizâmü'l-kazâ" adıyla çıkarılmıştır. Ancak Arap ülkelerinin çoğunda, yargılama esaslarını düzenleyen kanuna ve buna paralel biçimde oluşan hukuk dalına -Tanzimat'tan sonra oluşan Osmanlı usul hukuku ve Batı hukuku etkisi altında kalınarak- "usûlü'l-muhâkemât" ve "usûlü'l-mürâfaât" adları verilmiştir. Böylece mürâfaa kelimesi -muhâkeme gibi- bir hukuk dalının özel adı olarak geniş bir terim anlamı kazanmış ve bu hukuk dalı "hukukî çekişme içindeki iki tarafın mahkeme önünde iddia, isnad, talep ve savunmalarını serdederken ve hâkimlerin davaları sonuçlandırıp hakkı hak sahibine ulaştırırken riayet etmek mecburiyetinde bulundukları kurallar bütünü" şeklinde tanımlanmıştır (Abdülkerîm Zeydân, s. ; Zâfir el-Kāsımî, II, ). Türk hukukunda ise mürâfaa kelimesi nisbeten daha dar bir anlamda kullanılmaktadır. Adlî yargı kapsamında görülen davalarda mahkeme huzurunda yapılan tahkikat ve yargılama işlemine "duruşma" ve bu işlemler için önceden belirlenmiş olan zaman bölümüne "oturum" (celse) adı verilir ve bu terimler eş anlamlı olarak da kullanılır. Bidâyet mahkemelerindeki davalarda duruşma yapılması kural, Yargıtay'da ise istisnadır ve Yargıtay'da yapılan duruşma "mürâfaa" diye adlandırılır (Kuru, II, ; IV, ). Osmanlılar'da vezîriâzam konağında toplanan cuma ve çarşamba divanlarında davalara bakılmasına "huzur mürâfaası" dendiği, kanun yolları bakımından hayli önem taşıyan bu uygulamanın kazaskerliklerin meşihata bağlanmasından sonra da Tanzimat devrinin ortalarına kadar "huzûr-ı âlî mürâfaaları" adıyla sürdüğü (Ekinci, s. , ) dikkate alınırsa bu adlandırmanın gelenekle irtibatlı olduğu söylenebilir (bk. HUZUR MÜRÂFAASI).

Kur'ân-ı Kerîm'de ve hadislerde âdil yargılamanın önemi vurgulandığı gibi bazı yargılama ilkelerinden ve bunu sağlayacak vasıta ve tedbirlerden söz edilmiş, Hz. Peygamber de yargıç sıfatıyla birçok davaya bakarak uygulamalı örnekler ortaya koymuş, onun tatbikatına şahit olan sahâbe fakihlerinden yargı görevi üstlenmiş olanlar belirtilen ilke, hüküm ve örnekler ışığında muhâkeme usulünün gelişmesine önemli katkılar sağlamıştır. Daha sonra gelen kadıların uygulamalarıyla birlikte bu alanda meydana gelen birikim fıkıh doktrinlerinin birçok meseleyi ayrıntılı biçimde ele almasına zemin hazırlamıştır. Fıkhın tedviniyle birlikte yargılama hukuku alanına giren konular fürû-i fıkıh kitaplarında "dava, şehâdet, beyyinât, hudûd, cinâyât, edebü'l-kazâ" gibi başlıklar altında veya "edebü'l-kazâ / edebü'l-kādî" türünde yazılan eserlerde incelenmiş, bu alanda zengin bir literatür oluşmuştur. Ancak fıkıh âlimleri, yeri geldikçe aralarındaki farklara işaret etmekle birlikte ortak noktalarının daha çok olduğunu göz önüne alarak hukuk davaları ile ceza davalarını aynı bölümde incelemişlerdir. Fıkıh mezheplerinin istikrar kazanmasıyla birlikte her mezhep kendisinin meşhur ve muteber saydığı fıkıh kitaplarından mahkemelerde usul kanunu gibi yararlanmıştır (Kur'an ve Sünnet'te bu konuda yer alan ilke ve hükümler, fıkıh doktrinlerinin yargı kararının niteliği ve muhâkeme usulü kurallarıyla ilgili temel yaklaşımları, fıkıh tarihinde yargı fonksiyonu ve mahkeme görevlileri hakkında bk. KADI; KAZÂ; MAHKEME).

Davanın açılmasıyla başlayan yargılama süreci belirli safhalardan geçtikten sonra hâkimin hükmünü vermesiyle sona erer. İslâm hukuk doktrininde davanın unsur ve şartları, sakatlığı, hükümsüzlüğü, sonuçları, sona ermesi, davanın değişik açılardan taksimi gibi teorik hususlar yanında davanın düşürücü zaman aşımına tâbi olması, tarafların kendilerini vekil vasıtasıyla temsil ettirebilmeleri, iddianın tavzihi, ispat yükü ve delillerin ibrazı, savunma, deliller arası üstünlük ve öncelik, tarafların çelişkili beyanlarda bulunması, davalının gıyabında davaya bakılması, bazı hallerde duruşmanın gizli yapılması, gerektiğinde hâkimin dava konusuyla ilgili keşifte bulunması ve bilirkişiden görüş alması gibi davanın seyriyle ilgili konular geniş biçimde ele alınıp tartışılmıştır (bk. AVUKAT; DÂVA; EHL-i VUKUF; İSBAT). Yargılama sonuçlanıncaya kadar hukuk davalarında davacı konumunda bulunan taraf davadan vazgeçebilir. Gerek hukuk gerekse ceza davalarında hâkim davayı nihaî karara bağlamadan önce kendiliğinden veya tarafların isteği üzerine ihtiyatî tedbir mahiyetinde bazı kararlar alabilir. Meselâ suçun araştırılması sırasında sanığın kaçmasını önleme maksadıyla onu tutuklayıp hapsedebilir veya şahsî kefâlet isteyerek serbest bırakabilir. Davalının çekişmeli mal üzerinde herhangi bir tasarrufta bulunmaması için çekişmeli malın haczine ve gerektiğinde emin bir kişiye tevdiine karar verebilir. Mahkemenin yargı çevresi dışında ikamet eden tarafların davaya cevap vermesi ve şahitlerin dinlenmesi ikamet ettikleri yerin hâkiminden bir yazı ile (kitâbü'l-kādî ile'l-kādî) istenir ki buna günümüz Arap ülkelerinde ve Türk hukukunda "istinâbe" denmektedir.

Hâkim tarafların iddia, talep ve savunmalarını dinledikten ve dava ile ilgili gerekli araştırmaları yaptıktan sonra objektif delillere ve araştırmasının neticelerine dayanarak, fakat vicdanî kanaatini de dikkate alarak hükmünü verir ve hükmü taraflara bildirir. Yargılamanın sonunda hâkim gerekçesiyle birlikte hükmü içeren bir mahkeme kararı (ilâm) düzenleyip birer sûretini taraflara verir. Hâkim hükmünü verip hükmü taraflara bildirdikten sonra kendisi açısından hüküm kesinleşmiştir ve bu davayı yeniden ele alıp hükmünü değiştirme yetkisine sahip değildir. Ancak bu karar esas ve şekil yönünden incelenmek üzere üst bir mahkemeye götürülebilir. Üst mahkeme davanın hukuka uygun olduğu kanaatine varırsa kararı tasdik eder, aksi halde hükmü bozar ve davaya yeniden bakılır (İslâm hukukunda kanun yolları hakkında bk. Ekinci, s. ). Davayı kaybeden taraf hükmün gereğini kendiliğinden yerine getirir. Aksi takdirde mahkeme hükmü cebrî icra yoluyla yerine getirilir. Ölüm cezaları ve kısas gibi bedenî cezalarla hapis gibi hürriyeti kısıtlayıcı cezalar ise devletin denetim ve gözetimi altında infaz edilir (bk. İNFAZ).

Yargı İslâm devletlerinde baştan beri bir kamu hizmeti olarak telakki edildiği için parasız yürütülmüştür. Fıkıh âlimleri beytülmâlde yargı hizmetleri için yeteri kadar ödenek ayrılmaması durumunda kırtasiye, yargılama vb. masrafların bu hizmetten yararlananlardan mâkul ölçüler içerisinde alınabileceğini ve bu masraflardan özellikle sonuçta haksız çıkan tarafın sorumlu tutulması gerektiğini belirtmişlerdir (Şâfiî, VI, ; Serahsî, el-Mebsûṭ, XVI, ; Atar, İslâm İcrâ ve İflâs Hukuku, s. , ).

Osmanlı Devleti'nde şer'iyye mahkemelerinde Hanefî mezhebine ait muteber fıkıh ve fetva kitaplarından usul kanunu gibi yararlanılıyordu. Tanzimat'tan sonra şer'iyye mahkemelerinde de uygulanmak üzere muhakeme usulü alanında kanunlaştırma faaliyetleri başladı. Şer'iyye mahkemelerinde görevli kadıların yargılama yaparken başvuracakları muteber fıkıh kitaplarının isimlerini zikretmekle yetinen Muharrem (Mart-Nisan ) tarihli Ta'lîm-nâme-i Hükkâm, kadı ve nâiblerinin davalara bakarken uymaları gereken bazı usul kurallarını içeren 18 Receb (6 Nisan ) tarihli Tenbîhât-ı Seniyye ile 13 Safer (11 Eylül ) tarihli Şer'iyye Mahkemeleri Nizamnâmesi bir tarafa bırakılırsa muhâkeme usulü alanında en önemli kanunlaştırma, yılından itibaren bölüm bölüm yürürlüğe konan Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye ile gerçekleştirildi. Mecelle'nin mukaddimesinde (md. ) usul hukukuna ilişkin pek çok genel kural ve ilkeye yer verildi. 'da yürürlüğe giren "Kitâbü'd-Da'vâ, Kitâbü'l-Beyyinât ve't-Tahlîf ve Kitâbü'l-Kazâ" başlığını taşıyan bölümleri yargılama usulüne ilişkin meseleleri düzenledi. Ayrıca Mecelle'nin "Kitâbü'l-İkrâr, Kitâbü's-Sulh ve'l-İbrâ, Kitâbü'l-Vekâlet" ve diğer kitaplarında topluca ya da serpiştirilmiş bir şekilde usul hükümlerine yer verildi. Mecelle'nin maddesini açıklamak üzere 20 Cemâziyelevvel (12 Mayıs ) tarihinde Bilâ Beyyine Mazmûnuyla Amel ve Hüküm Câiz Olabilecek Sûrette Senedât-ı Şer'iyyenin Sûreti Tanzimi adlı Ta'lîmât-ı Seniyye çıkarıldı.

II. Meşrutiyet'in ilânından sonra 19 Cemâziyelevvel (26 Nisan ) tarihli Hükkâm-ı Şer' ve Me'mûrîn-i Şer'iyye Hakkında Kānûn-ı Muvakkat neşredilerek yürürlüğe girdi. Bu kanun şer'iyye mahkemelerinin görevleri, münferit hâkim usulü, hâkimlerin görevleri, mahkeme i'lâmları, istînaf, temyiz gibi konuları düzenledi. 8 Cemâziyelâhir (4 Mayıs ) tarihli Usûl-i Muhâkeme-i Şer'iyyeye Dair Bazı Mevâd Hakkında Nizamnâme ise gıyabî muhâkeme, muhâkeme masraflarının hangi tarafa yükleneceği, mahkeme kararlarının temyizi gibi usulle ilgili önemli hükümlere yer verdi. Bu nizamnâme, 3 Rebîülâhir (18 Şubat ) tarihli Usûl-i Muhâkeme-i Şer'iyyeye Dair Bazı Mevâddı Hâvî Nizamnâme ile kısmen genişletildi, kısmen de tâdil edildi.

Nihayet 8 Muharrem (25 Ekim ) tarihinde Usûl-i Muhâkeme-i Şer'iyye Kararnâmesi hazırlanarak yürürlüğe kondu. Ekseri maddeleri Batı kaynaklı olup 2 Receb (22 Haziran ) tarihli Usûl-i Muhâkeme-i Hukūkıyye Kānûn-ı Muvakkati'ne ve bu kanunun zeyline sık sık atıf yapan bu kararnâme ile yukarıda zikredilen muhtelif kanun ve nizamnâmelerin kısmen de olsa eksikleri tamamlandı. Bu kararnâmenin bazı maddeleri içten ve dıştan gelen baskılar sonucu 26 Şevval (13 Temmuz /) tarihli bir kararnâme ile yürürlükten kaldırıldı. Ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından çıkarılan 20 Ramazan (8 Haziran ) tarih ve 7 sayılı kanunda, İstanbul'un işgal tarihi olan 25 Cemâziyelâhir (16 Mart /) tarihinden itibaren Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin tasvibi olmadan İstanbul'da akdedilen anlaşmalar, sözleşmeler ve resmî düzenlemelerin yok hükmünde sayılacağı belirtildiğinden () tarihli kararnâme hükümden düştü, () tarihli kararnâme ise Anadolu'da yürürlüğünü korudu ve yılına kadar yürürlükte kaldı.

Osmanlı Devleti'nde Tanzimat'tan sonra kanunlaştırma faaliyetlerinin başlamasıyla birlikte şer'iyye mahkemeleri yanında nizâmiye mahkemeleri kurulmuş ve bu yeni mahkemelerde uygulanmak üzere Avrupa kanunlarından iktibas edilmek suretiyle muhâkeme usulü alanında usul nizamnâme ve kanunları hazırlanmıştır. Medenî yargılama usulüyle ilgili ilk düzenleme 10 Rebîülâhir (15 Ekim ) tarihli Usûl-i Muhâkeme-i Ticâriyye Nizamnâmesi'dir. Daha sonra hukuk ve ticaret mahkemelerinde uygulanmak üzere daha genel bir yargılama kanunu niteliği taşıyan ve bazı maddelerinde Mecelle'ye atıflarda bulunan 2 Receb (22 Haziran ) tarihli Usûl-i Muhâkeme-i Hukūkıyye Kānûn-ı Muvakkati çıkarılmıştır. () tarihli nizamnâmenin bazı maddelerini yürürlükten kaldıran bu kanun, zaman zaman değişikliklere uğramak suretiyle 4 Ekim tarihine kadar yürürlükte kalmıştır. Bu kanunla ilgili olarak Şûrâ-yı Devlet tarafından tanzim edilen mazbatadan, kanunun yapılışında daha önce Mecelle Cemiyeti'nce hazırlanan maddelik lâyihadan ve tarihli Fransız Medenî Yargılama Usulü Kanunu'ndan yararlanıldığı anlaşılmaktadır. Bazı nizamnâmeler istisna edilirse ceza yargılamasıyla ilgili tam ve etraflı ilk usul kanunu, 27 Cemâziyelâhir (17 Haziran ) tarihli Usûl-i Muhâkemât-ı Cezâiyye Kanunu'dur. Bu kanun, tarihli Fransız Usûl-i Muhâkemât-ı Cezâiyye Kanunu'nun tâdil edilmiş bir tercümesi olup çeşitli hükümleri zaman zaman değiştirilerek 20 Ağustos tarihine kadar uygulanmıştır.

Kanunlaştırma alanındaki bu gelişmelere paralel olarak mahkemelerin yargı faaliyetini yürütürken takip edecekleri şekil ve usule dair kuralları düzenlemek üzere oluşan yeni hukuk dalına, Avrupa'dan iktibas yoluyla hazırlanan kanunların adlarının ve ayrıca Batı hukuku terimlerinin etkisiyle "muhâkeme/mürâfaa hukuku", "muhâkeme/mürâfaa usulü hukuku", "usul hukuku" gibi adlar verilmiştir. Böylece muhâkeme ve mürâfaa kelimeleri bir hukuk dalını ifade eden geniş bir terim anlamı kazanmakla birlikte, bunların "yargılama" mânasında da kullanılmasına devam edilmiştir. Ancak İslâm ülkelerinde geleneksel muhâkeme şekli sadece sözlü iken yeni oluşan hukuk sisteminde ayrıca yazılı muhâkeme ve karma muhâkeme (hem sözlü hem yazılı muhâkeme) şekillerine yer verilmiş, genel muhâkeme şekli yanında formaliteleri oldukça az olan "basit muhâkeme", seri muhâkeme adı altında özel muhâkeme şekilleri kabul edilmiştir.

Kaynak: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ

BİZE ULAŞIN SON DAKİKA

Murafaa Ne Demek? Murafaa Kelimesinin TDK Sözlük Anlamı Nedir?

Murafaa ne demek? Murafaa kelimesi nasıl yazılır? Murafaa kelimesinin TDK sözlük anlamı ne demektir? Murafaa kelimesi ile ilgili arattırılan sıkça sorulan sorulara haberin detayından ulaşabilirsiniz.

Haberler -

Son Güncelleme : -

Murafaa Ne Demek?

Murafaa Ne Demek? Murafaa Kelimesinin Güncel TDK Sözlük Anlamı Ne Demektir?

Cevap: Duruşma

Murafaa Kelimesi Nasıl Yazılır? Murafaa Kelimesinin Doğru Yazımı Nedir?

Cevap: Murafaa

Murafaa kelimesi ile Google aramalarda en çok sorulan sorular şunlardır: Murafaa ne demek? Murafaa kelimesi nasıl yazılır? Murafaa kökeni nedir? Murafaa kelimesinin cümle içerisinde kullanımı



Web sitemizdeki çerezleri (cookie) kullanıcı deneyimini artıran teknik özellikleri desteklemek için kullanıyoruz. Aynı zamanda analitik çerezler de kullanıyoruz. Çerezleri reddetmek istiyorsanız detaylı bilgi için tıklayınız.

OKUDUM

Murafaa ne demek? Murafaa kelimesinin TDK sözlük anlamı nedir?

Kültürümüzün önemli bir parças&#; olan Türkçeye gerekti&#;i de&#;eri veren ara&#;t&#;rmac&#;lar, dilimize eklenen kelimeler konusunda oldukça hassas çal&#;&#;malar yürütmektedir. Kelimelerin kökenlerine inerek ince ara&#;t&#;rmalar gerçekle&#;tiren TDK, kelime anlamlar&#;n&#; en do&#;ru &#;ekilde sunmaya çal&#;&#;&#;r. Bu noktada Murafaa kelimesi de ayn&#; özenle anlam bulmu&#; kelimelerdendir. Murafaa ne demektir?

Murafaa Ne Demek? Murafaa TDK sözlük anlam&#; nedir?

  • Murafaa kelimesinin TDK sözlü&#;e göre 1 farkl&#; anlam&#; vard&#;r.
  • Murafaa kelimesinin kökeni Arapça dilidir.
  • Murafaa kelimesinin Arapça dilindeki kar&#;&#;l&#;&#;&#; mur&#;fa&#;a &#;eklindedir.

Murafaa TDK sözlük anlam&#; &#;u &#;ekildedir:

  1. isim,eskimi&#;,hukuk Duru&#;ma

ANASAYFAYA DÖNMEK &#;Ç&#;N TIKLAYINIZ

murafaa

  • yargitayda veya danistayda temyiz incelemesi yapılan dosya için ayrıca duruşma yapılması durumu. tarafların isteğine bağlı olup normal duruşmalardan farkı duruşma sonucunda herhangi bir kararın açıklanmamasıdır. ha bir de bir başkan dört üye ve bir raportör hakim olmak üzere toplam altı adet hakimin önünde ter dökme kısmı var ki hiç girmeyeyim

  • uygulamada sadece yasal zorunluluk nedeniyle gerçekleştirilen olay. dosyanın içeriği ne olursa olsun özetleyip anlatmak ya da temyiz itirazlarına karşı cevap vermek için taş çatlasa dakikalık bir süresi olur insanın; süre uzadı mı başkan hemen uyarıda bulunur; dosyalar zaten tetkik hakimi tarafından okunup heyete anlatıldığı ve konu az çok tartışıldığı için heyette oluşan yargıyı değiştirmek için avukatın ağzıyla kuş tutması gerekir ki bu da çoğu zaman mümkün olmaz. kimi zaman nadir de olsa bir üye kalkar takıldığı bir noktayı sorar; onun dışında tüm avukatlar konuşur, heyet başkanı kendilerine teşekkür eder ve murafaa biter.

    eskiden yargıtay'ın iş yükü bu kadar yüksek değilken, murafaalı dosyaların sonuçları hemen öğleden sonra açıklanırdı bekletme olmaksızın. şimdi ise murafaa sonrasında iki aydır halen bekleyen dosyam var dairede. inanıyorum ki yargıtay üyelerine sorsalar, siz ne dersiniz diye, onlar da bizim için işkence diyecekler.

    bugün artık türkiye'de yargı malesef her yönüyle can çekişmektedir. yıllarca süren davalar, yanlış kararlar, mağdur olan insanlar, yıpranan hakim, savcı, avukat ve adliye memurları vb. işte murafaa dediğimiz olay artık bu can çekişmenin en üst düzeyde meydana gelmesidir. hakimi de avukatı da kalem memuru de murafaanın boşuna yapıldığını bilir ama kalkıp da kimse bir şey diyemez.

    (bkz: yargı reformu)

  • 5 ayrı dairede tanık olduğum kadarıyla, kravat takmak zorunludur. kravatsızsanız mübaşir sizi kibarca uyarır ve yakındaki bir portmantoya yönlendirir. alabildiğine dandik kravatlardan birini takıp sorunu çözersiniz. şekli şartlar bununla bitmez: mürafaa sırasında konuşma sıranızı beklerken oturuşunuza dikkat etmeniz gerekir. bacak bacak üstüne atayım derseniz anında uyarıyı yersiniz: "x bey/hanım, düzgün oturun".

    kravatsızlık veya oturma şekli konusunda ısrarcı davrananı hiç görmedim. mesleki hissiyatım, yargıtay üyeleriyle münakaşa etmemin dosyam için iyi olmayacağını söylüyor bana. kuruntu da olabilir, bilemiyorum.

    şekli şartlardan sonra sıra konuşmada. bir daire başkanı şu tavsiyeyi veriyor: " cümleyi geçmeyecek şekilde olayın özünü anlatın". yani dosyada yazan şeyleri uzun uzun anlatmanıza gerek yok. zaten biraz uzattığınızda toparlamanız isteniyor, buna rağmen uzatmaya devam ediyorsanız "tamam artık bitirin" uyarısıyla karşılaşıyorsunuz.

    bir de, mürafaada zabıt tutulmuyor. katılanların ismini not alıyorlar.

  • (bkz: mürafaaya girip dilekçemizi tekrarlıyoruz demek)

  • ihtiyati tedbir kararı tarafların yokluğunda dosya üzerinden inceleme yapılarak verildi ise ihtiyati tedbir kararına ilişkin olarak yapılan itiraz neticesinde yapılan duruşmaya da mürafaa duruşması denmektedir.

  • yargıtayda yapılanına da bugün girmiş bulunuyorum. evet farklı bir deneyim. ve evet lafı uzatmana izin vermiyorlar. yedi dosya için tek bir açıklama yapıyorsun ya da kaç dosyan varsa

  • evet bende milli oldum sonunda dostlar. *çok kötü değil ama ortam gergin. askerlik günlerim aklıma geldi. sanki rütbeleri var omuzlarında. giydikleri cüppeler efsane. çok ciddi bir iş saygı duymak lazım. sağolsunlar uzun uzun konuştum dinlediler de. neyse adalet yerini bulsun ne diyelim şimdi.

  • her defasında avukatları uzun uzun dinleyen heyetler karşısında tecrübe ettim bu müesseseyi, hatta bazı üyeler göz teması dahi kurdular ki minnettarım.
    her seferinde de bir kaç saat içinde lehe karar haberini alıp uça uça döndüm ankaradan.

    şimdi yine ankarada bir otel odasından merküre sesleniyorum, hazır geri geri giderken unutma beni, etme nazar, bozma ritüelimi

  • gire çıka yalama olduğum yargıtay duruşması. neticeyi kimi zaman murafaayla aynı gün kimi zaman aylar sonra öğrenebilirsiniz. bazen heyet, birkaç dakikada, yasak savma kabilinden işi bitirirken bazen de uzun uzun konuşmanıza müsaade eder, heyetten bazı sorular gelir. nadir olmakla birlikte ikinci defa konuşmanıza da müsaade ederler.

    bugün yine katıldık, bakalım netice ne olacak. tam çıkarken arada başkan bir durdu, "siz, filanca dosyadaki tahirius musunuz? beklediğimden gençmişsiniz." dedi. bizim dosyamız olduğunu anlayınca da "sağlam bir muhalefet şerhi yazıyorum, bilginiz olsun" diyerek gülmeye başladı. işin kötüsü, adamın o konudaki eski kararlarını da görmedim hiç, muhalefet şerhini lehime mi aleyhime mi yazıyor, onu da anlamadım. umarım aleyhimize yazıyordur.

    velhasılı, her zaman standart olmaz bu murafaa işi.

    not: uzun boyluysanız, cübbenizi yanınızda götürmenizi tavsiye ederim. vestiyerde uzun cübbe pek bulunmuyor.

    edit: ceza dairesinde murafaada bulunmadım, salonları hiç görmedim. o yüzden, oturma düzeni nasıldır, bilmiyorum.
    hukuk dairelerinde oturma düzeni, ilk derece mahkemesiyle aynıdır. davacı (temyiz eden değil), heyetin sağına yerleşir. davalı, heyetin soluna yerleşir.

    edit bir hususa açıklık getireyim. bazen heyet, hakikaten murafaada sizi can kulağıyla dinler ve sorular sorar. 12 yıl evvel hukuk dairesindeki bir murafaada davalı vekili meslektaşımın ve benim neredeyse onar dakika konuşmamıza müsaade ettikten sonra heyet, salonu boşaltıp kendi arasında dosyayı müzakere etti. içeri çağrıldık ve bu defa neredeyse tüm üyeler birkaç soru sordu, onları yanıtladık. teşekkür edip, bizi uğurladılar.

  • yargıtay ceza dairesinde bugün girdiğimdir.

    izmirden dün gece yarısı yola çıkıp molalar eşliğinde sabah da başkente giriş yaptım. saat 'da olan duruşmaya sabah trafiğini bilmediğim 4 şeritli olmasına güvendiğim ankara yollarında ucu ucuna yetiştim. 5 km'yi kırk dakikada aldık arkadaş bu nedir. izmirli adamım ben trafik sıkışıklığına pek alışık değiliz. hele ki 4 şeritli yolda trafik sıkışıklığına hiç tanık olmamıştım.

    ha söylemeden edemeyeceğim ankaralılar b.k gibi araba kullanıyor lan. sollama diye bir şey yok şerit ihlali tavan, makas atmak mübah, sinyal funduszeue.info kaçmış bu ne lan! sorarlar adama hani biz marjinaldik diye.

    neyse katta bulunan ceza dairesine mükemmel hızlı asansör ile çıktık. mükemmel diyorum çünkü kata çıkmamız en çok 10 saniye sürmüştür herhalde.

    şansımıza bizden önce yalnızca 2 tane tefhim varmış. fazla beklemeden 3. duruşma olarak çağrıldık. tabi insanın içinde bir kuşku var bunca zaman ilk derece mahkemelerinde duruşmalara girip ilkel içgüdüleri ile hareket eden megalomanca davranan ve daha çok birilerinin hakimi-savcısı dediğimiz kişiler ile muhatap oluyorsunuz. neticede burası yargıtay lan hakimler en üst düzey hakimler ego bunların ön adıdır diye düşünürken bu kadar nazik bu kadar anlayışlı bu kadar avukatın konuşmasını bölmeyen ve söylenenleri zapta geçerken avukatın yüzüne bakıp eksik bir şey geçirirsem söyleyin bakışı yapması gibi jest ve mimikleri beni oldukça şaşırttı.

    hatta bir ara gaza gelip temyiz dilekçemizde bahsettiğim hususlar dışında bahsettiğim usul-esasın yanında duygulara hitap etmeye başladım. işte size bu samimiyeti ve rahatlığı veriyorlar.

    yargıtayda ceza dairesinde ilk kez duruşmaya girecek meslektaşlarıma sakin ve rahat olmalarını tavsiye ederim. gerçekten saygıdeğer ve sizi rahatlatan hakimlerin karşısına çıkacaksınız.

    benim girmiş olduğum duruşma daha önce ilk derece mahkemesinin yaptığı usulsüzlükten dem vurduğum şu entrydeki duruşmadır; (bkz: ilk duruşmada karar vermeye kalkan hakim)

    umarım bozma kararı gelir de delilsiz tespitsiz verilen genel hukuk ahlakına aykırı olan karar düzeltilir. olayda elbet bir ceza olacak ancak kişiler hakkettiğinden fazlasını almamalı. hakimler insan hayatı ile oynayamaz.

    saygılar ve sevgiler

ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası