kuşlar toplanmış göçüyorlar keşke yalnız bunun için sevseydim seni anlamı / Cemal Süreya - Kuşlar toplanmış göçüyorlar; keşke yalnız bun

Kuşlar Toplanmış Göçüyorlar Keşke Yalnız Bunun Için Sevseydim Seni Anlamı

kuşlar toplanmış göçüyorlar keşke yalnız bunun için sevseydim seni anlamı

cemal süreya'nın 20 $iirinde final cümlesi olarak kullandığı kalıp.. sevmek için ne de çok sebebi varmı$ adamın, dedirtir.

(bkz: iki kalp)
(bkz: eşdeğeriyle yan)
(bkz: atı lar deltalara)
(bkz: çekirge bulutu)
(bkz: sülünün yüzü)
(bkz: ilkokulu bitirdiği)
(bkz: bilgisayar olarak)
(bkz: afyon garındaki)
(bkz: daha ben)
(bkz: içtim o)
(bkz: bir mineli)
(bkz: metinlerde buluştuk)
(bkz: küçük anne)
(bkz: 18 aralık)
(bkz: hiçbir semtte)
(bkz: mutsuzluk gülümseyerek)
(bkz: bir kış)
(bkz: piri reis)
(bkz: bir çiçek)
(bkz: gece bitkilerinden)

şiirlerinin sonunu daha da gizemlileştirip güzelleştiren bir cemal süreya düşüncesidir..

Cemal Süreya'nın harika şiir grubu. 18 Aralık şiirinde geçen:

18 Aralık 'te o salonda
Kişi nasıl kestirebilirdi ileriyi?
.

dizelerinde, o tarihte Süreya'nın hayatını çok etkileyen bir olay yaşadığı ikinci dörtlükte:

Olur mu anımsamamak Onaltıncı Louis'yi
14 Temmuz akşamı, Louis,
Şöyle yazmamış mıydı defterine:
"Bugün kayda değer bir şey yok.."

dizelerinden anlaşılmakta ki günlükte verilen tarih Fransız ihtilali ve Louis'nin tahtan indirilmeden az önceki günleridir, buradan da Süreya'nın çok olumsuz bir olay yaşadığını ve bu yaşadığı olayı da, 18 Aralık tarihinde gerçekleşen bir şeye bağladığı apaçık ortada. Fakat Süreya'nın bu şiire gizlediği -yaşanılan- yakın arkadaşları tarafından bile bilinmemektedir..

18 Aralık 'te bir salonda neyle karşılaştı, ya da ne yaşadı belki de biriyle tanıştı? Ama ilerki günlerine büyük bir damga vurduğu kesindir o tarihin, fakat bu, o tarihte Süreya tarafından bile önemi anlaşılamayan bir şeydir. Zaten şiirini de şu dizelerle bitirmiş:

"kehanet" adlı kısacık bir şiir buldum
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

"iki çay istemiştik biri açık, keşke yalnız bunun için sevseydim seni"

ömrümüzü yiyen şairden gelen dizelerdir.

''hiçbir şeyim yok şu akıp giden sokaktan başka
keşke yalnız bunun için sevseydim seni''

Kuşlar toplanmış göçüyorlar
keske yalniz bunun icin sevseydim seni.

Hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka
keske yalniz bunun icin sevseydim seni.

seni o kadar yakından görünce,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

Hızla geçen otobüslerin ardında benzeşmek
keske yalniz bunun icin sevseydim seni.

`Senaryocu bayanla bir bankta oturuyoruz
keske yalniz bunun icin sevseydim seni.

iyi anlarında sesin kalınlaşıyor
keske yalniz bunun icin sevseydim seni.

Baktım yeri toparlıyor ayak izleri
keske yalniz bunun icin sevseydim seni.

eşiklere oturmuş bir dolu insan
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

fazıl hüsnü diyor ki, ne diyor fazıl hüsnü?..
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

Ortaoyunumuzun dekoru bir kağıt mendil
keşye yalnız bunun icin sevseydim seni.

Ve konsolun üstünde noksan bir gümüş kutu
keske yalniz bunun icin sevseydim seni.

ikinci bir parıltı var senin bakışlarında
keske yalniz bunun icin sevseydim seni.

"Kehanet" adlı kısacık bir şiir buldum
keske yalniz bunun icin sevseydim seni.

Yürütüyoruz bütünlemeye kalmış bir sessizlikte
keske yalniz bunun icin sevseydim seni.

iki çay söylemiştik orda, biri açık,
keske yalniz bunun icin sevseydim seni.

Uzaklara bir bakışın vardı kafeteryada
keske yalniz bunun icin sevseydim seni.

Bir şey var, ancak makilerin orda söyleyebilirim,
keske yalniz bunun icin sevseydim seni.

Bir başına arşınlıyor bir adam mavi treni
keske yalniz bunun icin sevseydim seni.

an ki fıskiyesi sonsuzluğun
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

(bkz: keske hic sevmeseydim)

işte bunun için sevmiyorum seni. *

bir deli kız bir de deli oğlan vardı. kız deliler gibi sevdi. oğlan görmezden geldi. kız sevgisini anlasın diye elinden geleni yaptı, oğlan yine görmezden geldi. bir vakit sonra artık kızın da feri tükendi. oğlan deliliği atıp aklını başına alınca anladı ki tek oymuş gerçek seveni ama artık işten geçmiş unlar elenmiş, elekler duvara asılmış idi.
kız: hakkını helal et, buraya kadar.
oğlan: ne hakkım var, senin onca emeğin var, sen hakkını helal et.
kız: o yaptıklarım senin hakkın olandı, ben hakkını verdim
oğlan: keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
kız: keşkeler sende kalsın, onlar da senin hakkın. ben artıkları aldım, gidiyorum.

bir çiçek ve gece bitkilerinden'in arasında asla seçim yapamadığım, aslında hepsi şahane olsa da bu ikisinin her zaman daha özel olduğunu düşündüğüm cemal süreya güzellemesi.

Bir başına arşınlıyor bir adam mavi treni
"keşke yalnız bunun için sevseydim seni"

hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

bu kadar kisa bu kadar öz.

"afyon garında" adlı şiirinde şöyle der ve okuyucuyu öldürür:

"afyon garındaki küçük kızı anımsa hani
trene binerken pabuçlarını çıkarmıştı"

keşke yalnızca bunun için sevseydik seni cemal abi

ikimizde aynı anda aynı şeyleri konuşurduk da
durup gülerdik birbirimize hani
keşke yalnız bunun için sevseydim seni..

sen bir düş' tün ben sana düştüm.
keşke yalnız bunun için sevseydim seni

bir fırtınadan bir de gökgürültüsünden korkardım.
ama hayatımın en korkunç anı seni kaybettiğim an oldu.
ve sen gelirsen ben en korkusuzdan daha da korkusuz olurum.
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

"eşdeğeriyle yan"

eşdeğeriyle yanyana yürürken
cehennem sokağında birey olmak,
ve en inceldikten sonra
ilkel sözcüklerle konuşmak seninle.

saat beş nalburları pencerelerden
madeni paralar gösteriyorlar,
yalnızlığı soruyorlar, yalnızlık,
bir ovanın düz oluşu gibi bir şey.

hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka;
keşke yalnız bunun için sevseydim seni

--spoiler--
iki çay söylemiştik orda, biri açık,
keske yalniz bunun icin sevseydim seni.
--spoiler--

--spoiler--
hızla geçen otobüslerin ardında benzeşmek..
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
--spoiler--

--spoiler--
metinlerde buluştuk

metinlerde buluştuk, kopkoyu deyimlerde,
koşut ve eşzamanlı okuduk kimi kitapları;
o arada iki de defterimiz oldu,
biri babasına daha çok benziyor.

bir türlü kotarılamayan uğraş,
ç harfini daha yeni dönmüşüz,
gözlerimizde ibni sina bozukluğu,
dostumuzsa, bodrum'da, dönmez geri.

uzaklardaydın, oracıkta, öbür kıtada,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

--spoiler--

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni..

“ kuşlar toplanmış göçüyorlar,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni..”

Aslında son olmadığını bile bile sonbahar demek ısrarla, gidişinin ardından bakakalacağımı, yeniden dönmenin mümkün olmadığını anlamam gerektiğini kabul etmeyişim bundan mı ? Kuşlar toplanmış göçüyorlar ve ben göç yollarında izini arıyorum, bir daha.. Kaçıncı gidişinin hüznü bu ve daha once geri gelişlerinde hiç bir şey olmamış gibi yeniden aşık oluşlarım sana.. Bir düzenimiz yoktu bizim, kuşlara inat, V şeklinde göçerdi kuşlar, sen darmadağınık giderdin, beni bırakıp soru işareti yalnızlıklara, küçücük - kocaman Hoşçakal 'lar ile.. Her dönüşünde yenilenişin için sevseydim seni, keşke yalnız bunun için sevseydim seni, kuşlar göçsün diye ilkbaharlara..

“ hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka,

keşke yalnız bunun için sevseydim seni..”

Öylesine bakıyorum odamın penceresinden, dört duvarı odamız haline getiren, orayı benim kılan, beni değerli kılan bir şeydin çünkü.. Dar bir sokağın en başında işte hâyalini kurduğumuz evimiz, yan yana bir sürü apartman, yıllar geçtikçe sıkıştırıyor insanoğlu kendini, bahçeli evler artık sadece semt adı büyük şehirlerde, bahçe diye bir şey kalmadı ki hiç.. Yolun iki yanında sıralanmış onlarca evden birinin penceresinden uzatıyorum başımı sokağa, görüşümün yettiğince bakıyorum ardından, yürüdüğün yolları ezberliyorum, çünkü şimdi hiç bir şeyim yok akıp giden sokaktan başka.. Birbirine paralel giden raylar gibiydik biz de anımsıyorum, kavuşma ihtimali başkalarının tekelinde, makasları acıtan.. Hep sana bakıp, hiç yol alamamanın özeti miydi bu sokak, şimdi akıp giden bu sokak, aynı ben gibi, aslında hep burada, ve hiç bir yere gittiği yok aslında..

“ seni o kadar yakından görünce,

keşke yalnız bunun için sevseydim seni..”

Oysa elim ayağım birbirine dolanmıştı, Hıdrellez; seni o kadar yakından görünce.. Ve masum buse konunca yanağıma; telaşlı, ürkek, acemi ve çocuksu!.. Oysa hep uzaktan uzağa, hep içim otura kalka izlerdim seni ben.. Bu kadar beyaz mıydın gerçekten, kaç kuğu boynunda, tenin ellerimin izi kalacak diye korktuğum, dudakların iki küçük kapı sonsuzluğa açılan, gözlerinden bahsetmeye kalbim dayanmaz, derinliğinde kaybolduğum zamanların ardından, seni o kadar yakından görünce, tarifi yok artık funduszeue.info melekle uyumanın tarifiydi çünkü, beni aşan.. İçimi aşan, cennet ırmağı saçların, yüzmeyi bilmeden, boğulmaktan korkmadan.. Seni yüzüyorum; Yüzün gülmelerimin denizi.. Seni o kadar yakından görünce, ardından hep kamaşık artık gözlerim, keşke yalnız bunun için sevseydim seni..

“ hızla geçen otobüslerin ardından benzeşmek,

keşke yalnız bunun için sevseydim seni..”

Birbirine benzeyenler evlenir derler, ben hep yol kenarlarında bekliyorum işte bu yüzden.. Yüzümde nice rüzgar otobüslerin ardında kalan.. Oysa tek gidişti son biletin.. Dönüşü olmayan bir yolun peşpeşe kalmış iki otobüsüydük belki de, arkadaki çıkmadan, öndekinin kıpırdamasına imkan olmayan.. Bir sıcaklıkta terliyorduk kliması bozuk tüm otobüslerin, içerde hep bir halı kokusu, durulsun artık bir yerlerinde, mola versin hayat, bir yol kenarında inelim, benzeşelim yeniden birbirimize, belki evleniriz hem, belki oda odamız, ev yuvamız olur diye, yalnızca bunun için, keşke yalnız bunun için sevseydim seni..

" senaryocu bayanla bir bankta oturuyoruz,

keşke yalnız bunun için sevseydim seni.. "

Bir çocuk parkındayım, hani daha önce bahsetmiştim ya, `eşzamansız iki salıncağız memleketin en çocuk parkında..' Bir bankta oturuyorum, elimde okumadığım, okuyamadığım bir kitap, adlandırılamayan.. Yanımda senaryocu olduğunu söyleyen bir bayan, hani ben yaşadıklarımızı anlatsam film olur derdim ya, o yüzden Allah tarafından yollanmış bana, anlatayım diye yaşadıklarımızın ne imkansız şeyler olduğunu, oysa okuduğum kitap adlandırılamayan, yaşadıklarım anlatılamayan, anlatılamayacak şeyler galiba, sırf bu tesadüf için sevseydim seni.. Sensizliğim melodram, belki de progresivve jazz; anlatmaya hevesim yok, yaşamaya hevesim yok aslında.. Herkes kendi filminde başrol değil, figüran aslında, biri yazsın hikayemi, şekillendirsin beni, acılarımı, sensizliği tarif etmeye benim gücüm yetmeyecek çünkü..

" iyi anlarında sesin kalınlaşıyor,

keşke yalnız bunun için sevseydim seni.."

Büyümeden önce, yani ergen olmadan daha, telefonlarda kız sanılan bir oğlan çocuğuydum ben, her seferinde bir yenilmişlik duygusuyla kapatırdım telefonu, “teşekkürler hanımefendi” dendikten sonra. Gururuma yediremez, sesimin değişeceği, kalınlaşacağı günleri beklerdim, bir umutla.. Zaman geçti ben büyüdüm, sesim kalınlaştı, kimse artık kadın sanmıyordu telefonlarda, ama biliyor musun çok özlüyorum o günleri, çocukluğumu, keşke yeniden dönebilsem o günlere, ama sen öyle misin, hep güzel bir ezgiyi söylermiş gibi sesin, iyi anlarında sesin kalınlaşıyor, yüksek sesle anlatıyorsun hatta, keyifli keyifli, güle - kahkaha, keşke yalnız bunun için sevseydim seni.. Benim sesim kısık şimdi, kendim bile duymuyorum çoğu şeyi ardından..

" baktım yeri toparlıyor ayak izleri,

keşke yalnız bunun için sevseydim seni.."

Çamurda pes oynardık hani küçükken, büyük çiviler küçük ellerimizde, birbirimizi hapsetmeye çalışırdık çizgilerin içine.. Şimdi baktım yeri toparlıyor ayak izleri, bastığın yerleri dolaşıyorum ardından, ayak izlerinde kaybediyorum seni.. Daha kıvamlı bir şey haline geliyor sensizliğim, pes oynamaya müsait, ben pes etmeye müsaitim.. Çamurdan heykeller yapıyor oysa insanlar, ben hep şekilsizim ardından.. Üstüme başıma sıçrıyor attığım her adımda oysa benim hayat, her kaldırım taşı kırık, her yıl yeniden yapılmasına inat ve hep altında su hazır bekliyor sanki gözlerimin.. Çamurda bata çıka, ayak izlerinde kaybolmak, keşke yalnız bunun için sevseydim seni..

" eşiklere oturmuş bir dolu insan,

keşke yalnız bunun için sevseydim seni.."

Aynı sokağa bakan gecekondu evler vardı benim çocukluğumda, ilk gençliğimde.. Evlerinin önünde eşikler, eşiklerden sokağa doğru iki ya da üç merdiven.. “ iki kişi oturduğumuz eşiğe kendi başıma zor sığıyorum bugün büyüdükçe insan yalnız mı kalıyor ne” demişti Sunay Akın bir şiirinde.. Oysa eşikler en güvenilir yerleridir evlerin, depremde durulması gereken yerdir, senden sonra nice depremler içimde.. Ağaçlarım sular altında kaldı, yıkıldım.. Oysa o güzel günlerden geriye, eşiklere oturmuş bir dolu insan aklımda, keşke yalnız bunun için sevseydim seni..

" fazıl hüsnü diyor ki, ne diyor fazıl hüsnü?..

keşke yalnız bunun için sevseydim seni.."

Ne diyor Fazıl Hüsnü Dağlarca, derelerce, ovalarca, ne diyor; “uzun yaşamışsın derler bana,

bilmezler seni uzun beklediğimi” Ne çok bekledim ben seni, eksikliğinde şehirler ilçe, ilçeler köy, köyler mezra.. Dağlarca, ovalarca, ne demişti üstad Cemal Süreya“yalnızlık , bir ovanın düz oluşu gibi bir şey”  Ne kadar haklı değil mi? Hüznü-Fazıl sanatının en ince şairi, büyük üstad çok yaşasın daha, keşke yalnız bunun için sevseydim seni..

" ortaoyunumuzun dekoru bir kağıt mendil,

keşke yalnız bunun için sevseydim seni.."

Ortaoyunumuzun dekoru bir kağıt mendil ben nedense hep ibiş senin yanında, yakınında.. bir Nejat Uygur oyununun sonu hüznünü oynamaktayım hâlâ ve bu final sahnesinden sonra bir kağıt mendil elinde, az sonra kendini tutamayıp ağlayacaksın, dekor da ziyan olacak, ben de.. Ama sen ağlama, bak herkes bir yerlerde gülmekte.. Ben "miğferine çiçek eken asker" olurum kimi, kimi "cibali karakolu" nun emekliliği gelmiş polisi.. Hani gülerken birden gelip hüznün boğazında düğümlendiği bir oyunun son perdesiyim..

" ve konsolun üstünde noksan bir gümüş kutu,

keşke yalnız bunun için sevseydim seni.."

Ve konsolun üstünde noksan bir gümüş kutu, yüzük eksik içinde.. Yüzük eksik içimde, parmağında değil, kutuda değil, yüzük benim cehennemimin dibinde.. Al yansımalarıydı oysa hayatımın.. İmkansızlığın son perdesiydi belki de, güzel parmağına takacağım alyans.. Eminim bakmazdın ne kadar tuttuğuna, hatta cebimdeki son parayla incecik bir yüzük alsam; "şimdilik bu kalsın, daha sonra toparlanınca kalınını alırız be adam!.."  derdin.. Sanki kalınlaştıkça alyans daha derin bağlayacaktı bizi.. Şimdi konsolun üstünde noksan bir gümüş kutu, yüzük kardeşliği filminde anlamsız gözyaşlarım.. “ yüzüğünden öperim ” derdi Cemal Süreya karısı Zûhal ’e, keşke yalnız bunun için sevseydim seni..

" uzaklardaydın, oracıkta öbür kıtada,

keşke yalnız bunun için sevseydim seni.."

Gözden uzak olan gönülden uzak olur sözünü doğrularcasına, hep korkmuştum gitmenden ama gitmiştin diye, şimdi bu yüzden başka kıtada olsan bile benim gözümde oracıkta, şuracıkta, yanımda ve dahi içimdesin hala.. Uzaklaşma, ne olursun bir kez olsun, atasözlerini yalanlarcasına.. Keşke yalnız bu ihtimal için sevseydim seni.. Zaten ne demişti Üstad; “afrika dediğin bir garip kıta, el bilir alem bilir ki şekli bozulmasın diye akdeniz’in hala eskisi gibi çizilir haritalarda..” Sen Afrika 'dasın ama ben burada yerli beyazlar arasında.. 

" ikinci bir parıltı var senin bakışlarında,

keşke yalnız bunun için sevseydim seni.."

Gözlerinde oturan çocuğun elindeki gümüş ayna o sanırım ikinci parıltı, sen gülerken, seninle beraber çiçeklerin gülmesi, yoksul halkların, keşke yalnız bunun için sevseydim seni.. Bir parıltı her zaman gözlerimi alan benden, kör eden, ama ışığından vazgeçemeyen kelebekler gibi kendisine çeken. Ne diyor yine Üstad; “ taşı onunla yıkasalar üzerinde akik biter, bakışların ki..”  Akik taşından mıydı sana aldığım ilk bileklik.. Bakışların hep bir iz içimde, yolumu kaybedince dönüp içime bakayım diye.. Bir bilsem ne var senin bakışlarında, elmas tozu desem, yahut pırlanta, sevmezsin gerçi öyle pahalı şeyleri, sanırım şeker kristalleri var bakışlarında.. 

" kehanet adlı kısacık bir şiir buldum,

keşke yalnız bunun için sevseydim seni.."

“ lokman şair senin hayatın, yedi kırlangıcın hayatı kadar, altısını ardı ardına yaşadın, bir kırlangıcın daha var..” demiş yine Üstad. Bindokuzyüzdoksan yılına kadar yaşadı oysa, keşke hep yaşasaydı, hep yanıbaşımızda dursaydı, seni alsaydı mesela karşısına, benim seni ne kadar sevdiğimi bir de o anlatsaydı, Türk şiirinin büyük şairi, gönlü her güzelle nişanlı şairi, çapkını.. Belki ikna ederdi , bilemiyorum şimdi.. Ama yaşamalıydı, yaşasaydı şimdi şairim diye ortalarda dolaşan pek çok isim olmayacaktı, dramatik fonlara arabesk şiirler okunmayacaktı televizyonlarda. “biliyorum bu şiirin sonu çiçek diye bitecek, çiçek..” diye bir kısacık kehanet şiirini de ben bulmuştum, bir sahafta, eskimiş bir kitabın yaprakları arasında, keşke yalnız bunun için sevseydim seni..

" yürüyoruz bütünlemeye kalmış bir sessizlikte,

keşke yalnız bunun için sevseydim seni.."

Bütünlemeye kalmış bir sessizlik, finali geçememiş yani, finale yakışmayan bir sonuç almış bizim takım, yenilmişiz, tek isteğim beraber/e kalmamızdı oysa.. Yeter not alamamış bir sensizlik bu, her yerim sağır, hep bir senfoni kafamda, oda orkestrasının yalnızlık senfonisi bir bakıma.. Yürüyoruz, son kez aynı yolu bir arada yürüyüşümüz belki de, elini tutmaya cesaretim yok, başın hep önde, oysa benim ömrümün en dik kafalı kızıydın sen, isyancı, gözlerinde şimşeklerle yeşiller yanan.. Yürüyoruz, az sonra sonuna geleceğiz ilişki denen şeyin, aklım geri gitmekte..

" iki çay söylemiştik orda, biri açık, 

keşke yalnız bunun için sevseydim seni.."

İlişkimizin ilk kafeteryası, oysa sen çay içmezdin değil mi, ilk buluşmamız, ben iki çay deyince hani, yeni olmanın heyecanıyla, biri açık demiştin, o çay bir saat önünde beklemişti hani.. Sonradan öğreneceğim çay, kahve sevmediğini, ancak kola bazen de meyve suyu , varsa şeftali, vişne veya kayısı.. Benim gibi bir çaykolik için ne gam oysa, ama sonradan alıştık birbirimize, ben her çayla bir şiir içerdim hani, sen şiir okumak için çayı bahane ettiğimi söyler dururdun boyuna, şimdi şiir okumayı bıraktım, çay sürekli soğuyor her getirilişinde masama.. “ çay bardağı biçiminde yontulsun mezar taşım ve hayattan tek bir yudum dahi alamayacağım için, üzerine bir de yatay kaşık konsun..” demişti Sunay Akın bundan yıllar önce, sanırım makilerde.. Şekeri eksik artık içtiklerimin..

" uzaklara bir bakışın vardı kafeteryada,

keşke yalnız bunun için sevseydim seni.."

Yine aynı kafeteryada, elini tutmuştum işte ilk kez , deniz kenarındaydık hani.. Uzaklara bir bakışın vardı, sanki Afrika dibimizdeydi, çok yakındı Amerika, senin baktığın yere benim gözüm yetmezdi, ömrüm yoluna sürgün, ben hep sürgün, umudu senden yana, ben elini tutuyordum oysa, senin bakışın uzaklara, ellerin elimde olduğu halde.. Sen bir bakınca, tüm acı çeken çocukları kucaklıyor muydun boyuna.. İçime bakıyorsun sanki, herkesin ortasında, şimdi ve her zaman söylediğim gibi, tavukkarası yalnızlığım.. Kırık kibritler ardından otomatlarda..

" bir şey var, ancak makilerin orda söyleyebilirim,

keşke yalnız bunun için sevseydim seni.."

Akdeniz ’e inmeliyim, bir şey var, ancak makilerin orada söyleyebilirim çünkü, çünkü “bir an önce görülsün diye akdeniz , toroslarda ağaçlar hep çocuk kalır.."  demişti şair makiler için.. Hatta Üstad Süreya, bir önsöz yazmıştı şiirin bu yeni delikanlısına, Tabzonlusuna, altmış iki doğumlu, ve ondan da tavşan yapma niyetli araştırmacısına.. Üstad Sunay ’ın elinden tuttu ben ise senin.. Cemal Süreya öldü, sevda sözleri içimde asılı kaldı.. Makilerin orada haykırmalıyım, duysun diye akdeniz, vazgeçemediğimi senden sonra..

" an ki fıskiyesi sonsuzluğun,

keşke yalnız bunun için sevseydim seni.."

An ki fıskiyesi sonsuzluğun, yokluğun, burada anmadan edemeyeceğim Üstad 'ın en iyi arkadaşı ve kendi ağzından Üstad Süreya ’nın “Türkiye’nin en büyük şairi”Ahmed Arif 'i.. “yokluğun , cehennemin öbür adıdır, üşüyorum kapama gözlerini..” 

Üşüyorum, Cemal Süreya öldüğünde ondört yaşındaydım,

Üşüyorum elini tuttuğumda sahi kaç yaşındaydım,

Üşüyorum bu sonsuzluğun fıskiyesinin altında.. 

" ismim en çok dudaklarına yakışırdı,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.."


Eylül
Kerem Porazan

* Dipnot : Bugün günlerden Çarşamba, keşke yalnız bunun için sevseydim seni.. 

 

CEMAL SÜREYYA CEMAL SÜREYA’YI ANLATIYOR

Bilmenizi istediklerim var: sürgün yıllarıydı ben çocuktum yine de hatırlıyorum. “ Bizi bir kamyona doldurdular. Tüfekli iki erle yük vagonuna doldurdular. Günlerce yolculuktan sonra bir köye attılar. Tarih öncesi köpekler havlıyordu. Aklımdan hiç çıkmaz o yolculuktaki o havlamalar, polisler” Duyarlığım biraz da o çocukluk izlenimleriyle besleniyor belki.

Annem sürgünde öldü; şefkate açlığım bundandır, Kan görüyorum taş görüyorum. heykeller arasında. karabasan ılık acemi. -uykusuzluğun sütlü inciri- kovanlara sızmıyor. Annem çok küçükken öldü, Beni Öp Sonra Doğur Beni. Babam sürgünde öldü; Sahi sizin hiç babanız öldü mü? Benim bir kere öldü kör oldum.

Babamdan ummazdım bunu, bir şey gibiydi bir şey gibi kötü… Kör oldum. Yıl elime bir Dostoyevski kitabı geçti; Karamazov Kardeşler, ilk kez okudum. ‘O gün bugündür de huzurum kalmadı.’ Edebiyatta ikinci doğum tarihimdir. Şiirlerime İkinci Yeni diyorlar; anlamlandırılamamış bağdaştırmalar varmış, ben sadece içimden geldiği gibi yazdım. Ancak böyle anlatabildim hâlimi; süslü, sanatlı şiirimi. Yalnız bir adamım ben, söylediklerim havada asılı kalsın istiyorum. Küçükken de babam evlensin ‘ evde bir kadın dolansın, anne diyelim derdim.’ Alelâde bir yaşam biçimi benimkisi; hep aynı masada yazar, aynı masada oturmak isterim, aynı dostlarımla. Bazen isimleri değişse de aşağı yukarı aynıdır çevrem. Aynı… Aynı. Okuyan da bir adamım ben; çok okurum, çevirilerimden esinlenirim, kaynaklarım evrenseldir. İmge benim adım; Fransız şiiri, Divan, Halk; Tanzimat’tan sonraki şiir, kutsal kitaplar, mitoloji. Hepsi benim; Özdemirler, Ahmetler… Ahmet Muhip Dıranas. İlk edebiyata ilgi duyduğum yıllardı: Kar şiirini defalarca okudum, arkadaşlarımın sırasına yazar, onlar da okusun istedim. Soruyorlar, belki beni edebiyata götüren bir sürü neden var.‘Beni edebiyata götüren keskin bir neden ararsam bunu annemde bulduğumu söyleyebilirim.’ Mülkiye yıllarımdı herkes bende çok şiir olduğu sanısındaydı. Oysa ben umudumu, bitirebileceğim tek ve ilk şiire bağlamıştım: “Şarkısı Beyaz” “Ayıcılar geçti, affedilmemiş insanlar geçti. Şehirler taş yürekliydi Şarkısı Beyaz. İnsanların büyük rüyaları vardı. İnsanlar bir ölümle öldüler ki. Sevgiler arasında şaşırıp. Bir unuttular ki deme gitsin.” Beğenmediğim birkaç şiirimle, yer almaz kitaplarda. Arkadaşlarım bana Hınzır Derviş, Küçümser Bilge diyorlar. Bilgi… Bilgi Ve ben bir ‘Parasız yatılıyım ’parasız yatılılarla büyüdüm. Ciddi de bir adamım, memurluk gibi ağır bir yenilgim var hayata karşı.

Size başımdan geçen bir darphane olayından bahsedeyim; kısaca, haksız yere görevden alınmamın sebebi altın sikke üzerinden vergi kaçıranları müstesna(!) maliye bakanımıza ibraz ettiğimden geldi başıma. Kapalı her yere baktı, didik didik etti arşivi bir şey bulamadı. Sonra da darphane pis dedi görevden aldı… Ben de ona dedim ki; kapalı bir yer daha var, ama onu size gösteremeyiz. Çünkü orası bizim gönlümüz.’Evet o gün darphane gerçekten pisti, ama tarihinde ilk kez olarak ve birkaç saat… ‘( YKY/ A’dan Z’ ye Cemal Süreya) Altın tozları kalmıştır diye paçalarımı silkeleyip sevinçle oradan ayrıldım.

Evet, ben Cemal Süreyya’yım.

Yoksa Cemal Süreya mı demeli miyim? Bir bahis sonucu adımdan bir harf kaybettim. ” Yüreğimin ortasına kadar elma yiyorsun, Adımın bir harfini atıyorum.”(Elma şiiri) Şiir alış verişi ettiğim sınıf arkadaşım Sezai anlatıyor… Sezai Karakoç ‘Yeni şiirleri değerlendirmemiz her günkü konuşmalarımızdandı, bir konuyu ben bir ucundan o öbür ucundan her yüzüyle anlamını ortaya dökmek isterdik adeta. Garipçilerden bahsedeyim size, şu tepki olarak çıktığımız gariplerden. Bu konuda söylemek istediklerim var: Orhan Veli şiire kasket giydirdi, ona elma yemesini öğretti. Şimdi düşünüyorum da ne çok beslenmişim, hatta Türkçeyi onlardan öğrenmişim. Kendi adıma konuşayım İkinci Yeniden de ayrıyım, bir yere ait olamadım.’ İkinci Yeni güvercinler curnatasıdır ben en alçaktan uçuyorum avcılardan korktuğum için değil arkadaşlarımdan korktuğum için.’ Size ipucu kendisi güvercin kanadının kısaltılmışı, Üvercinka: “Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden. En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeye… Afrika hariç değil.” Nehirler Boyunca Kadınlar Gördüm: “Porsuk nehrinin geçtiği kadınlar, Umutsuz sevdalara tutulmak onlarda. Verdi mi adama her şeyini verirler; Ben ne gördümse kadınlarda gördüm, Porsuk nehrinin geçtiği.”

Bir dergi çıkardım adı: Papirüs, şairce bir çıkışı vardır onun, Edip, Ülkü sonra Yusuf… Yusuf Atılgan. Papirüsü de üç kez batırdım. Tam on yedi dergi batırdım.’ Bir dergidir benim yaşamım; bu yüzden ben ölmem, batarım. ” Vakit tamamdır diyorum. Ve sokağın sesi: Diyor ki değil daha, vakit var daha.(Papirüs) Diğer bir ipucu: Uçurumda Açan-Folklor ” Zıngadak duran bahçe. Telgraf direğinde vınıltı. Son kış son sıcak aşın anısı.” ( Taşıran Damla şiiri) Ben aslında arkadaş canlısı bir adamım, arkadaşlarım neredeyse orayı severim. Edip… Edip Cansever ”Yeşil ipek gömleğinin yakası, büyük zamana düşer. Fazla şiirden öldü Edip Cansever” Ve Turgut… Turgut Uyar demiş ki ‘ Cemal Süreya ölmüş diyorlar, İlahi Azrail! Cemal Süreya ölür mü hiç’ Ölümü değil ölümsüzlüğü yakalamış şiirlerim. Sevmeye de âşık olmaya da yer arıyorum, ondan ilham alıyorum.”

Kuşlar toplanıp göçüyorlar, keşke yalnız bunun için sevseydim seni.” Velhasıl kıymetli Turgut için dizeler: “Dönülmez dizeler içinde, onunkiler gülaçılır. Öldüğü gün, Hepimizi işten attılar.”

İlhan Berk için: ‘ O yazmak, cehennemi olan bir şair; söz gelimi her şeye yazmak gözüyle bakıyor. Gökyüzüne bakan bir adamın hayatının cehennem olması doğaldır. Aynı tutkuyla cehennemin üstüne yürüyen, kimse ondan bunu beklemediği halde kendini cehenneme atabilen bir şair: Benim komünist düşüm.

Ülkü Tamer’in dizelerinden ‘Tanrı bin birinci gece şairi yarattı. Bin ikinci gece Cemal’i, Bin üçüncü gece şiir okudu Tanrı.’ Aramızda bir sır; herkesin bildiği bir sır, Adı: Tomris Uyar, İkinci Yeninin temeli.

Hayatımın en sıkıntılı dönemleriydi; Eşim, Zühal’im hastalığı sonucu hastanede yatıyor. Oğlumuz Memo ile onu beklerken ben de moral olsun diye 13 gün boyunca eski evimizin önüne gider oradaki kahvede oturur elimde sigaram ona mektuplar yazardım. ‘ Sevgilim, şimdi ben büyük bir kentte seni düşünmekteyim. Elimde uçuk mavi bir kalem, cebimde iki paket sigara.’ On Üç Günün Mektupları: “Öfkem belli olur, coşkum ortaya çıkar da sevincim, üzüncüm dibe akar, orda büyür. Yalnız seninle güçlüyüm. Sen olmasan bir anlamım olamaz. Sev beni. Yaşayacağız. Her şeyimi sana borçluyum. Ben de ekmek gibi öptüm alnıma koydum seni. Kutsadım; Aşk büyüdü aşk!” Yüzüğünden öperim ‘Sen bayan nihayet, sen ölümüm kalımım’ (Biliyorum sana giden yollar kapalı şiiri) ‘İki şey aşk ve şiir mutsuzlukla beslenir biri, biri ona dönüşür. Bayan en nihayet“

Sona yaklaşırken hepinizin pek de bilmediği gibi Şair Cemal Süreya’nın yanında Denemeci Cemal Süreya’dan konuşalım Şapkam dolu çiçekle: Ben karşıtlıklar bulan değil, yeni sorular getiren bir yazarım. Bunun için parça parça çok şeye değinme olanağı veren bir yazı türü, birikimime uygun geldi. ‘ Şiir bizde olandır düz yazı ise bizde kalan.’ Yolculuk duygum sıfır benim; şimdilerde bir yolculuk yapsam, denemeci Cemal Süreya hep ileriye bakar. Şair Cemal Süreya ise geçtiği durakları düşünür. Durakta üç kişi; Adam, kadın ve çocuk. Adam; hüzünlü şarkılar gibi hüzünlü. Kadın; güzel anılar gibi güzel. Çocuk; güzel anılar gibi hüzünlü, hüzünlü şarkılar gibi güzel. (Fotoğraf şiiri) Ece Ayhan ile olan, kuyu bucak adını verdiğim konuşmayı hatırlıyorum. Ölüm burnumun dibine kadar gelmiş. Gönderiyorum Yeni Yaprak’a Bir Cemal Süreya geçmek üzere, hayat gibi ayrılıyorum aranızdan. ’ Ölüyorum tanrım bu da oldu işte.’ Her ölüm erken ölümdür Biliyorum tanrım. Ama ayrıca aldığın şu hayat, Fena değildir “Üstü kalsın” ()

Arda Çağan GÜVEN

Yağmur DALAKLI

Şilili Nobel Ödüllü Şair Pablo Neruda’nın “20 Aşk Şiiri ve Umutsuz Bir Şarkı” kitabı sadece

Buenos Aires’ teki Losada Yayınevi’nde yılında milyonuncu baskıyı yapmıştır. Neruda siyasi nedenlerle ülkesinden ayrılmak zorunda kalır ve hayatının bir bölümünü İtalya’da küçük bir adada geçirir. Bu fakir ada da ünlü şairin geçirdiği günler Postacı isimli filmle ölümsüzleştirilir. Dünyanın her tarafından Pablo Neruda’ya mektuplar taşıyan genç Postacı Mario ile şair arasında şöyle bir konuşma geçer:

Keşke bende Ozan olsaydım, böylece söylemek istediklerimi söyleyebilirdim

Öyleyse sahil boyunca yürü, denizi gözle ve metaforlar üret

Metafor ne” diye sorar Postacı

Bir şeyi söylerken başka bir şeyi ima etmektir

Neruda, deniz imgesini kullandığı bir şiirini okur ve “ burada ki deniz, hayatın metaforu olarak kullanılmıştır” der.

Postacı MarioSizin sözcüklerinizle sallanan bir gemi gibi hissettim kendimi” deyince gülümser Neruda İşte bir metafor yaptın…” Böylece Şairle Postacı arasında sıkı bir dostluk başlar.

Pablo Neruda, Postacı Mario’nun sevdiği kadın Beatrice’e şiirlerini çalıp da kendi şiirleriymiş gibi neden okuduğunun hesabını sorunca, Mario’nun cevabı ünlüdür :“ Üstat, şiir yazana &#;değil, ihtiyacı olana aittir,benim o şiirlere ihtiyacım vardı.”

***

Pablo Neruda’nın “20 Aşk Şiiri ve Umutsuz Bir Şarkı” kitabı gibi Cemal Süreya’nın da 20 Aşk Şiiri vardır ve bu 20 aşk şiirini, her şiirin sonunda ki “keşke yalnız bunun için sevseydim seni” dizeleri bağlar birbirine…

Keşke Yalnız Bunun İçin Sevseydim Seni,şairin,

Ne söylesem hep eksik kalıyor demesi mi?

Sevmek için bahaneler üreten bir adamın duyguları mı?

Sevdiği kadını kaybetmenin pişmanlığı mı?

Sevmemek için neden bulamamak mı?

Paylaşılan anların siyah-beyaz fotoğraflarının yürekte canlanması mı?

Anların anıya dönüşmesi mi?

***

“Kuşlar toplanmış göçüyorlar

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni”

Mevsim Sonbahar, gidişinin ve dökülen yaprakların hüznünü yaşıyorum, ilkbahar ve kuşlar gibi, sen de geri gelecek misin acaba, işte ben dönebilme ihtimalini seviyorum hala.

***

“Hiçbir şeyim yok, akıp giden sokaktan başka

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni”

Bu sokaktan çekip giderdin, yine bu sokaktan dönerdin, giderken yoksullaşırdım ama dönüp geleceğin akıp giden bu sokak umuttu bana.

***

“Fazıl Hüsnü diyor ki, ne diyor Fazıl Hüsnü

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni”

Türk şiirinin büyük ustası,92 yaşında ölen Fazıl Hüsnü Dağlarca ne diyor acaba “ uzun yaşamışsın derler bana, bilmezler seni ne çok beklediğimi”

***

“Seni o kadar yakından görünce

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni”

Seni hep uzaktan görürdüm, biraz miyoptum zaten, yakından görmenin ,yüzünü keşfetmenin heyecanını dünyalara değişmem.

***

“İki çay söylemiştik orda, biri açık

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni”

Yeni tanışma, ilk buluşma, nasıl çay içtiğini bile bilmiyorum daha. İki çay söylemiştim, biri açık diye seslenmiştin garsona, seninle ilgili minik ayrıntılar yakalamak bile mutluluktu bana.

***

“Uzaklara bir bakışın vardı kafeteryada

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni”

Zaman ve mekândan kopmuştun o anda. Antik çağları ve gelecek zamanları sığdırmıştın bakışlarına.

***

“İkinci bir parıltı var senin bakışlarında

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni”

Herkeste olmayan bir ışıltı var gözlerinde, kimselerin görmediği, seni bana anlatan, yakamozsun sen, kalbinin ışığı gözlerine vuran.

***

“Ve konsolun üstünde noksan bir gümüş kutu

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni”

Yüzüksüz bir gümüş kutu, annemin emanetiydi bana, parmağına takacağım alyansın muhafazası olacaktı, o günü bekler dururdu orada

***

“Yürüyoruz bütünlemeye kalmış bir sessizlikte

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni”

Bütünlemeye kalırda, finale varamaz da, hüzünlenir insan ya, ayrılık da bazen aşka dahildir ya “sana gitme demeyeceğim ama gitme Lavinya, adını gizleyeceğim, sen de bilme Lavinya”der başka bir şair ya…

***

Bu kadar sade, yalın, iddiasız kelimelerle, işte böyle derin duyguları anlatır Cemal Süreya…

***

Şimdi de İspanyol filozof Ortega Gasset’e soralım:

-“Aşk, zamana yenik düşer mi? Ayrılık aşkı öldürür mü? Aşk, kendini yeniden yeniden üretebilir mi?

-“Bir insanın özünden kaynayıp taşan sevgi hiçbir durumda ölmez. Duyarlı ruhun üzerinde sonsuza dek sürecek, aşıya benzer bir iz bırakır. Koşullar-örneğin; uzaklık-sevgi için gerekli beslenmeyi engelleyebilir, o zaman sevgi gücünü yitirecek, duygusal bir hevese, bilincin alt katmanlarında seğirmeye devam edecek hafif bir duygu damarına dönüşecektir. Ama ölmeyecektir, duygusal nitelik değişmeden kalacaktır. Bir zamanlar seven kişi,ruhunun en derin köşelerinde sevgilisinin onun bir parçası olduğu duygusunu sürdüfunduszeue.info,fiziksel ve toplumsal anlamda onu başka yerlere sürükleyebilir,ama bunun hiçbir önemi yoktur;çünkü o kişi sevdiğine yakın olmaya devam funduszeue.infoçek sevginin en büyük belirtisi şudur:Sevgiliye,yer birliğinin sağladığından daha derin bir bağlılık ve içtenlikle yakın olmak”

***

Aşk, şiir, bilgelik bir üçgenin ayrılmaz köşeleri aslında…

***

“Seni sevmek felsefedir kusursuz demiştin ya

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni”

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası