peygamber efendimize mektup örnekleri / Peygamberime Mektup | Can Kardeş

Peygamber Efendimize Mektup Örnekleri

peygamber efendimize mektup örnekleri

Aslıhan Altay KARATAŞ'ın haberi


Okulların tatile girdiği yaz döneminde çocuklara arkadaşlık etmesi için Diyanet tarafından hazırlanan 64 sayfalık ek, birbirinden ilginç yazı ve resimlerle süslendi. Dergi ekinin en dikkat çekici bölümü ise, Peygamber sevgisiyle kalem kağıda sarılan çocukların yazdıkları duygu dolu mektuplar oldu. Peygamberimize Mektuplar başlıklı bölümde Artvin Kemalpaşa Pansiyonlu İlköğretim Okulu öğrencisi Osman Tahsin Oğuz ile Şanlıurfa Koç İlköğretim Okulu'ndan Yunus Emre Şahin'in mektupları yer aldı.


BELKİ DE CENNETTE BULUŞURUZ

'Nur yüzlü, Gül kokulu, Sevgililer Sevgilisi Peygamberim, Ben 12 yaşındayım. Her hareketimde seni örnek almaya çalışıyorum. Sen ömrüm boyunca rehberim olacaksın. Kimbilir belki bir gün rüyama girersin. Senin yolundan gidersem belki cennete girmeye hak kazanırım. Belki de cennette buluşuruz. Allahımdan istediğim tek dileğim de budur. İnşallah gerçek olur. Hakka hakiki kul olmak, Yüce Yaratan'ın sevgilisine ümmet olmak için yaşamak istiyorum. Sizi canımdan çok seviyorum. Yarın mahşer gününde 'ille de ümmetim' dediğin zaman benim de o ümmetinin içinde yer almamı Yüce Allah'tan diliyorum. Umudum odur ki kıyamet günü senden mahrum kalmam. Sevgililer sevgilisine selam olsun.

-Küçük ümmetin Osman Tahsin Oğuz

SEVGİLİLER SEVGİLİSİNE

Sevgili Peygamberim, sana bu mektubu yazabilmek için Rabbimizin bana cesaret vermesini isteyerek başladım. Yazdığım yazıda yanlış ve kusur yapmayayım diye Ancak senin, namaz kılarken bile sırtına çıkan çocuklara dahi kızmadığını bilerek yazıyorum. Seni nasıl anlatsam bilemiyorum. Kelimeler yetersiz kalıyor. Çünkü anlatacak o kadar güzelliğin var ki

-Yunus Emre Şahin

Bizlere ışık oldun

Çocukların yazdığı mektuplardan bir başka bölüm 'Seni tanımak, senin gibi yaşamak hayatımın tek gayesi. Sen bizi doğru yola iletebilmek için canla başla çalıştın. Bazen memleketinden çıkarıldın, bazen taşlandın. Ama asla kızmadın. Bir sürü sıkıntılar çektin. Ama asla vazgeçmedin. Bizlere ışık oldun. Sevgili Peygamberim'

Hacca gidemiyorsanız Hazreti Peygamber‘e mektup yazın

Hz. Peygamber (s.a.s) bir hadislerinde gerçek mü‘min olmanın ön koşullarından birinin kendisini sevmekten geçtiğini belirtmiştir. O‘nu sevmek, O‘nun yoluna baş koymak, O‘nun istikamet verdiği düzlemde yol almakla mümkün olduğunu da bütün ilim adamları, müfessirler, muhaddisler açıklamışlardır.

Hz. Peygamber aşkının en güzel terennüm edildiği mekân ise Medine‘de Mescid-i Nebevî‘de bulunan ve Ravza-i Mutahhara adıyla maruf olan kabridir. O‘nun kabrine yüz sürmek, O‘na salatü selam eylemek şüphesiz mü‘minlerin can ı yürekten arzu ettiği bir duygudur. Bu duygu, bu görkemli, gıpta edici eylemde ancak Hacca ya da Umre‘ye gitmekle doruğa ulaşır.

Fakat gelin görün ki, bazen insan çok özlese, çok arzu etse de hac ve umre ibadetini yapması mümkün olmuyor. O zaman bol bol salâvat çekmek, onun örnek hayatını iyice öğrenmenin yanı sıra bir başka eylemi daha yerine getirmek gerekiyor: Hz. Peygamber‘e mektup yazmak

Hz. Peygamber‘e de mektup yazılır mı hiç demeyin! Tabi ki yazılır Koskoca hükümdarlar bile Hz. Peygamber‘e mektup yazmışsa biz niye yazmayalım

Tarihsel süreçte Hz. Peygamber‘e en esaslı mektupları Endülüs hükümdarları, sultanları yazmış Hem de içli, hazin mektuplar

Bu mektuplar özellikle Endülüs‘ün son döneminde daha fazla yazılır olmuş Hatta son dönemde Endülüs‘te hacca gidenlerin sayısı iyice azalmış. Bunun sebebi de Endülüs‘ün, kuzeyinde bulunan Hıristiyan krallıklarla sınırdaş olması, iki taraf arasında sürekli olarak savaş şartlarını hâkim kılmış ve böyle bir ortamda cihad, hacdan daha öncelikli bir vazife hâline gelmiştir.

Ayrıca o günkü şartlar içerisinde bu dini vecibeyi yerine getirmek çok zorlu bir uğraşı gerektirmekteydi. İslâm coğrafyasının en kutlu kentleri, şehirlerin anası olan Mekke ve Medine‘ye gitmek, "en az üç -beş ay sürecek ve yolda hangi sıkıntılarla karşılaşılacağı belli olmayan çok zorlu bir yolculuk idi. Fakat bütün bu zorluklara rağmen Endülüs Müslümanları, hac ibadetini yerine getirebilmek için, büyük bir coşku ile kafileler halinde kutsal topraklara akın etmişlerdir

"Hac ibadetini tamamlayanların bir kısmı geri dönerken, diğer bir kısmı Kufe, Basra, Bağdat, Kahire, Konya vb. ilim merkezlerine uğramakta ve buralarda meşhur âlimlerin ilim meclislerine katılmakta idiler. Dolayısıyla hac yolculuğu, bu ibadetin edası yanında, doğudaki ilmi birikim ve gelişmelerin Endülüs‘e, Endülüs‘tekilerin de buralara taşınmasına da önemli bir vesile teşkil etmekteydi."

Endülüs‘teki hükümdarlarda bu uzun ve zorlu yolculuğa çıkmaları mümkün değildi. Dolayısıyla onlarda üzüntülerini Hz. Peygamber‘e mektup yazarak gideriyorlardı. Nitekim şu izahat ve mektuplar bunu pek güzel ortaya koymaktadır:

"Hac konusunda Endülüs toplumunun talihsiz kesimi, başta hükümdarlar olmak üzere idareci kesimdi. Zira sürekli iç ve dış tehlikelerle karşı karşıya kalınması, idarecilerin ülkeden ayrılmalarına imkân tanımıyor, dolayısıyla da bu kesim hac ibadetini yerine getirmekten mahrum kalıyordu. Bu durum, dini duyguları hassas idareciler için büyük bir üzüntü kaynağı teşkil ediyordu. Gırnata sultanları, bu üzüntüleri hafifletebilmek ve aynı zamanda özür beyan edebilmek için, Hac mevsiminde, Hz. Peygamber‘in kabrinin başında okunmak üzere risaleler (mektup) göndermeyi âdet haline getirdiler. Hem kaside hem de nesirden ibaret olan bu risalelerde, bir taraftan Hz. Peygamber‘e duyulan derin sevgi dile getirilirken, diğer taraftan Hıristiyanlara karşı İslâm‘ı müdafaa etmek için yürütülen cihad faaliyetleri nedeniyle huzuruna gelememiş olmaktan dolayı O‘ndan hüzün dolu ifadelerle özür dileniyor ve bu vesileyle şefaati talep ediliyordu. İşte bu risalelerin birinden kısa bir bölüm:

"Ya Resûlullah! Bu risale, evi barkı çok uzaklarda, seni ziyaretten mahrum, iradesini dilediği gibi kullanmaktan âciz birinin münâcâtıdır. Kabule layık değilse de, hoş görmek ve azı çoğa tutmak senin şanındandır. Kelimeleri çıplak, kayalık dağ ise de, senin Ravza-i Mutahhara ziyaretçilerin için engin bir ovadır. Eğer sevgi, dediğin gibi nesilden nesile miras kalıyorsa, eğer kökleri (nesebler) işaret buyurduğun gibi varlığını koruyorsa, o zaman senin Ensar‘ının önderi Sa‘d‘in soyundan gelmem, benim için bir meziyet ve senin katında değeri olan bir vesiledir. Öyleyse ya Resûlullah, ne olur, ümmetinin en hayırlıları tarafından senin davetinin kılıcıyla fethedilen şu Endülüs yarımadasındaki beni ve diğer müminleri unutma!"*

Aynı ıstırabı Osmanlı Padişahlarının yaşadığı da bir gerçek. Onlar Hacca gidemeseler de hiç olmazsa "Sürre Alaylarını" gönderiyor ve bir nebze olsun gönüllerinin ızdırabını bu şekilde dindiriyorlardı

Bize gelince, şayet bu kutsal topraklara gidemediysek Resûlullah‘a içli mektuplar yazabiliriz. İçli mektuplar yazalım ki belki bu sayede şefaate gark olup, hacca gitmemize kapı aralanabilir

* Mehmet Özdemir, Endülüs Müslümanları Medeniyet Tarihi, TDV. Ankara , s.

Çok sevdiğim ama hiç görmediğim Sevgili Peygamberim,

Ben sizi hiç görmedim ama kitaplarımızdan tanıdım sizi.

Annem babam anlattı sizi bana.

Siz Hz. Muhammed (asm), “Son Peygamber” olarak bilindiniz.

Allah’ın büyük elçisi olarak… ’de doğup ’de vefat edip dünyaya gözlerinizi kapattınız.

Elinizden geldiğince bize doğru olanı anlatmaya çalıştınız. Yaptığımız yanlışları gösterdiniz. Çok insana İslâmiyeti öğretmeyi başardınız.

Hayatınızda çok acılar çektiniz. Daha siz doğmadan, annenizin karnında 6 aylıkken, babanız Hz. Abdullah vefat etti. Size anneniz Hz. Âmine baktı, büyüttü. Sonra anneniz de vefat etti ve dedeniz Abdulmuttalip bakmaya başladı. O da vefat etti ve size amcanız Ebu Talip baktı. Aslında hayatınız çok zor geçti. Ama hiç pes etmediniz.

Birçok savaşta ya rolünüz oldu ya da çok büyük taktiklerle Müslümanları korudunuz.

Pek çok mucize gösterdiniz. Sizin güçlü, cesaretli, mutlu, azimli, gayretli, kendini kontrol edebilen bir kişiliğiniz vardır. Ben de böyle olup, bu hayattan mükemmel bir şekilde geçip yanınıza gelmek istiyorum.

Sevgili Peygamberim,

yılında Allah sizi “Peygamber” olarak seçti. Bize iki emanet bıraktınız: Kur’ân ve Sünnet. Ben de sizin yolunuzdan gidip Cennete, sizin yanınıza geleceğim ve asla başınızı eğdirmeyeceğim.

Mektubumu bir şairin sözleriyle bitiriyorum:

“Ben sözlerimle sizi güzelleştiremedim; ama sizden bahsetmekle sözlerim de güzelleşti.”

Furkan Tezer (6.Sınıf)

kaynağı değiştir]

Bizans imparatoruna[değiştir

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir