goethe hz muhammed şiiri / ~ MUHAMMET’İN ŞARKISI ~ JOHANN WOLFGANG von GOETHE

Goethe Hz Muhammed Şiiri

goethe hz muhammed şiiri

"Hiç kimse Hz. Muhammed (sav) prensiplerinden bir adım ileri atamaz. Avrupa'ya nasip olan bütün başarılara rağmen bizim olan bütün kanunlarımız, İslam kültürüne nispetle eksiktir. Biz Avrupa milletleri medeni imkânlarımıza rağmen Hz. Muhammed'in (sav) son basamağına varmış olduğu merdivenin daha ilk basamağındayız. Şüphe yok ki hiç kimse bu yarışmada onu geçemeyecektir."

Alman edebiyatçı Johann Wolfgang von Goethe, 28 Ağustos tarihinde, Frankfurt dünyaya geldi. Babası Johann Caspar Goethe, bir hukukçu olmasına rağmen mesleğini icra etmeyen babasından edindiği disiplin, ciddiyet ve akıl unsurunu, annesinden edindiği hayal gücü, anlatma zevki ve duygu unsurunu geliştirme fırsatı bularak, dengeli bir bütünlükten, henüz çocukluktayken nasibini aldı. Küçük yaşlardan itibaren, oldukça iyi ve kapsamlı bir eğitim gördü.

Goethe'nin çalışma takviminde, Fransızca, İngilizce, İtalyanca, Latince, Yunanca gibi dil öğrenimlerinin yanı sıra, bilimsel konular, din ve çizim gibi alanlar da yer alır.

Edebiyatla erken yaşta ilgilenmeye başlaması ise annesinin gece anlattığı hikâyelerle başladı. Goethe, evde çok okuduğu için, babası tarafından ona yaklaşık ciltten oluşan bir kitaplık oluşturdu.

Goethe, babasının yönlendirmesi ile yılı ilkbahar aylarında, Leipzig'de hukuk öğrenimine başladı. Fakat yılı Haziran ayında ağır şekilde hastalanan Goethe, hayati tehlikesi olan hastalığı nedeniyle uzun bir istirahat dönemi geçirdi. Daha sonra öğrenimini devam eden yazar için edebiyat avukatlıktan daha önemliydi.


"MUSA'NIN KUR'AN'DA DUA ETTİĞİ GİBİ DUA ETMEK İSTİYORUM"

Genç Werther'in Acıları, Clavigo ve Stella dramaları, Faust ile ünlenen Goethe, Kur'an-ı Kerim'in bir "dil harikası" olduğunu ilk defa hocası Herder'den duydu. Hatıralarında; daha çocukluğundan itibaren kendine uygun bir din arayışı içine girdiğini, "kalbinin iç dini" ile kilise arasında bir uyumsuzluk yaşadığını belirten yazar yılında Kur'an-ı Kerim tefsirleri üzerindeki çalışmalarını başladı.

Özellikle, doğu uygarlığı ile ilgilenen bir tarihçi olan Josef von Hammer'in Kur'an çevirisini sürekli olarak okuyan Goethe, Almanya'da İslamiyet'e pozitif yaklaşan ilk edebiyatçıydı.

Herder'e yazdığı bir mektubunda Homeros, Sokrates, Xenophon, Platon'dan bahsettikten sonra sözü şair Pindar'a getirir. Burada Pindar'ın şiirlerindeki ritim ve mûsıkîden çok etkilenir. Aynı mektupta bu daraldığını da yazan Goethe, Herder'e, "Musa'nın Kur'an'da dua ettiği gibi dua etmek istiyorum: Tanrım, göğsüme ferahlık ver." diye yakardığını yazar.

"Rabbim, benim göğsüme genişlik ver, işimi kolaylaştır; dilimden de şu düğümü çöz ki sözümü iyi anlasınlar."( Tâhâ Sûresi, Ayet)

"KUR'AN YÜCE FİKİRLER TAŞIR"

George Sale'nin Kur'an çevirisini de okuyan yazar, 'de İslamiyet aleyhtarı bir önsözle yayımlanan rahip Friedrich David Megerlin'in çevirisi hakkında bir eleştiri yazısı kaleme alır.

Çevirinin başarısız olduğunu, Kur'an'ın, yazılanlarda kıyaslanamayacak yüce fikirler taşıdığını belirtir. Ayrıca, hakkıyla bir çevirinin yapılabilmesi için keskin zekâlı, şair ruhlu bir çevirmenin Kur'an'ı Peygamber'in yaşadığı ortamda, onun ruh hali içinde okuyarak işe başlaması gerektiğini ifade eder.

HZ. MUHAMMED'E ŞİİR

Hz. Muhammed hakkında o dönem bulabildiği bütün eserleri okuyan Goethe, "Mahomet" adlı bir tiyatro eseri hazırlığı da yaptı. Bir taslak halinde kalan bu eserin bölümleri içindeki, Hz. Ali ile Hz. Fatıma arasında karşılıklı terennüm halinde gelişen bir parçayı oradan ayırıp bağımsız bir şiir haline getirerek "Mahomets Gesang" adıyla Göttinger Musealmanac dergisinde yayımladı.

Avrupa'nın, İslamiyet ve Hz. Muhammed aleyhinde olduğu bir devirde, genç yaşında bu şiiri yazarak İslamiyet'e karşı duyduğu sempatiyi belirtmiştir.

HAZRETİ MUHAMMED

Sevinç sevinç berrak

Ve yıldız yıldız parlak

Bir dağ pınarı

Üstünde beyaz bulutların

Ve kuytusunda bir yeşil yamacın

Aziz ruhlar sallamış beşiğini

Veda edip çocuk tazeliğiyle bulutlara

Raks eder gibi iner mermer kayalara

Haykırır sevincini semalara

Dağ geçitlerinde

Önüne katar renk renk çakılları

Ve bağrına basar kardeş pınarları

Çiçeklenir ayak bastığı yerler

Ve nefesiyle yeşerir çimenler

Yoldaşı olur şimdi ırmaklar

Ovaları doldurur gümüş ışıklar

Bir ses yükselir pınarlardan

"Kardeş ayırma bizi koynundan,

Bekliyor Yaratan.

Yoksa bizi çölün kumları yutacak

Güneş kanımızı kurutacak

Kardeş,

Dağın ırmaklarını, ovanın ırmaklarını

Hepimizi alıp koynuna

Eriştir bizi yüce Rabbına

Ezelî Deryâ'nın yanına."

Peki, der, dağ pınarı

Kendinde toplar bütün pınarları

Ve haşmetle kabarır göğsü, kolları

Ülkeler açılır uğradığı yerlerde

Yeni şehirler doğar ayaklarının altında

Kulelerin alev zirvelerini

Ve haşmetli mermer saraylarını

Bırakıp arkasında

Yürür mukadder yolunda

Dalgalanır başının üstünde binlerce bayrak

İhtişamının şahitleri

Evlâtlarını Rabbine ulaştırarak

Karışır İlâhî ummana coşarak!

Ahmed Schmiede, "Büyük İslam Hayranı J. W. Goethe" başlıklı makalesinde "Büyük şairimiz, İslam'ı, yüce dağlardan fışkırıp düzlüklere inerken bütün diğer çayları, ırmakları bünyesinde birleştiren, devletler hanedanlar kuran, nihayet insanlığı ulu varlığın bağrına bastıran, durdurulmaz bir akıma benzetir." şeklinde yorumlar.

"Hiç kimse Hz. Muhammed (sav) prensiplerinden bir adım ileri atamaz. Avrupa'ya nasip olan bütün başarılara rağmen bizim olan bütün kanunlarımız, İslam kültürüne nispetle eksiktir. Biz Avrupa milletleri medeni imkânlarımıza rağmen Hz. Muhammed'in (sav) son basamağına varmış olduğu merdivenin daha ilk basamağındayız. Şüphe yok ki hiç kimse bu yarışmada onu geçemeyecektir." diyenGoethe Hz. Muhammed ve Kur'an-ı Kerim hakkında bir yazı da yazdı.

"Hz. Muhammed

Hareket noktamız şiirden çıkarak tekrar ona gelmek olduğu için, her şeyden önce yukarda adını zikrettiğimiz mümtaz şahıstan bahsetmek amacımıza uygun düşer. O, bir şair değil peygamber olarak görevlendirildiğini, hatta ona gelen ilahi kitap Kuran'ın okuma veya eğlence kitabi telakki edilmediğini ısrarla vurgulamıştır. Şair ve peygamber farkını şöyle açıklayabiliriz:

Her ikisi de Allah'ın iradesiyle belirir. Şair kendisine verilen yeteneği dünyacı zevk, şöhret ve her şeyden önce konforlu bir hayat uğruna tüketir. O, çok yönlülüğü bulmak, düşünce yahut tasvirlerinde sınırsızlığa ulaşmak için bütün diğer amaçlarını terk eder. Peygamberin ise bir amacı vardır: O'na hizmette en sade araçlardan yararlanır. O herhangi bir sistemi bildirmek, belli ölçü etrafında yaratılmışları toplamak ister. O bunu dünyaya yaymakla görevlidir; bunun içinde sade olmaya mecburdur. Buna ters düşen çok yönlülük inanmaya değil, anlamaya yöneliktir.

Kuran sûrelerden meydana gelmiştir. İman ve küfür, izzet ve zillet gibi birbirinin karşıtıdır. Cennet müminlerin, Cehennem inanmışların yeridir. Bizi bazen korkutan, bazen müjdeleyen, hayrete düşüren, neticede ibadete çağıran bu fevkalade kitabın ana hatlarını, emir ve nehiyler, Yahudi ve Hıristiyanlarda da bulunan meşhur kıssalar, Allah'ı yüceltmenin her çeşididir, sık sık görülen sıfat ve zarf yinelemeleri teşkil eder.

Bu kitabın her tarihçiye neden büyük bir araştırma görevi yüklediğini bir önemli şahsın ağzından dinleyelim:

Arap yarımadasında günlük hayatlarını ekserisi din farklılıklarına rağmen bir arada yaşayan, çobansız ve rehbersiz, yönünü tayin edememiş bu topluluğun çoğunluğunu putperestler, geri kalanları Hıristiyanlar ve Yahudiler teşkil ediyordu; onlarda ilhada uğramıştı. O (Muhammed), sonsuz gücüyle her şeyi ve her an yaratan, ebedi rüyete sığmayan bir Allah'tan haber getirerek O'na ibadete çağırıyordu.

Kuran'daki müteakip amaç herkesi Allah'ın elçisine itaate yöneltmektir. Kuran'ın bir yönü de Allah'ın hak dinini ısrarla öne sürdüğü uyarmalar, müjde ve sakındırmalarla icabında maddi güçle de olsa yeryüzüne yaymayı gerektiriyordu. Neticede Kuran papa, prens ve tüm maddi güce sahip insanlarca tanınmasını öneriyordu.

Muhammed öncesi zaman, cahiliye çağı adlandırılırsa ve hikmete dayalı Aydınlık Çağı'nın İslam'la başladığı kabul edilirse Müslümanlara gücenilemez. Kuran'ın üslubu onun muhteva ve amacına uygun olarak sert, azametli, korku verici, yer yer çok yücedir. Ayetlerdeki anlamlar birbirlerini açıklar. Kuran'ın büyük gerçeği üzerine kimse hayret edemez. Neden bu kitap gerçek müminlerce yaratılmamış ve Allah gibi sonsuz kabul ediliyordu? Buna rağmen önceki zamanların daha iyi edebiyat ve yazı türünü tanıyan bazı işlek kafalar şu iddiada hemfikirdiler: Eğer Allah'ın Muhammed yoluyla irade ve kanunlarını vah yetmesi O'na hoş gelmeseydi, Araplar tedricen kendiliklerinden bu aşamaya, hatta daha yükseğine çıkarlar ve bir arı dilde saf kavramlar geliştirirlerdi.

Diğer aşırılar Muhammed'in dil ve edebiyatı telafi edilmez şekilde bozduğunu öne sürüyorlardı. Bir diğer şair ise Muhammed'in söylediklerinden daha iyisini söyleyeceğini iddia etti. O bazı insanları kendisine inandırdı. Peygamberliğe oynayan bu adama– Yalancı peygamber-lakabı verilmiştir.

Kuran daha önce yazılmış olan yerlerin şimdi mevcut olmadığını ileri süren bazı kritikler görülmüştür. Diğer bazı yerler birbiriyle ters düşer gibi görünür yine aynı iddiaya göre. Bundan başka bu bakış sahipleri yazılı nakillerde de kaçınılmayan noksanlar olduğunu ileri sürerler.

Onun karakter özelliği geleneklere bağlılık ve bundan dolayı insanı tekrar içine kapatmak değil, aksine kendi dışına, şartsız bağımsızlığa yöneltmektir. Buna göre Muhammed kendisine engel olanları etkilemek istiyordu. O, Tevrat'ın nakillerini ve Allah'a mutlak imana, değişmez itaate ve keza İslam'a dayanan pederşahi ailelerin önemli hayat hikâyelerini menkıbelere çevirmeyi bilir. Bu menkıbeler ustaca detaylarla güven, itaat ve imanı içerir. Nuh, İbrahim, Yusuf kıssaları bu anlamda düşünülür ve değerlendirilirse onun mucizelere değer verdiği anlaşılır."

Batı dünyasının gelmiş geçmiş en büyük edibi ve Müslüman olup olmadığı hakkında tartışmaların hala devam eden Alman şair ve yazar Wolfgang von Goethe, 22 Mart 'de hayata veda etti.

İslami motif içerikli şiirler kaleme alan birçok şair vardır. Yerli ve yabancı edebiyatta bunun birçok örneğini görmek mümkün. Fakat bu şairler arasında öyle bir isim vardır ki kendisi Alman Edebiyatının en önemli temsilcisi olarak addedilir. Bu isim Johann Wolfgang von Goethe’dir. Kendisi yalnızca bir şair veya edebiyatçı değildir. Bu kimliklerinin yanı sıra bir ressam, bir doğa bilimci ve bir politikacıdır. Şimdi konuya başlamadan evvel sizlerle Goethe’nin edebiyat kimliğini konuşalım.

Goethe yazdığı ilk romanı Genç Werther&#;in Acıları’nı (Die Leiden des jungen Werther) kaleme aldığında henüz 25 yaşındaydı. Bu kitabıyla birlikte duygularının aşırı coşkunluğu ve o dönemin gençliğinin duygu ve düşüncelerini yansıtmaktaki başarısıyla evrensel bir üne kavuştu. Goethe etkileme kabiliyeti bakımından öyle ileri seviyedeydi ki Genç Werther&#;in Acıları kitabından dolayı binlerce Avrupalı genç intihar ederek canına kıymıştır. Dönemin gençlerinin kitaptan oldukça etkilenmelerinin sebebi ise kitaptaki bunalım halinin oldukça sarsıcı, çekici ve gerçekçi olmasıdır.

Goethe’nin burada anılması gereken büyük eserlerinden bir tanesi de Faust’tur. 18 yaşındayken başladığı, 83 yaşında ölümünden kısa bir süre önce bitirdiği bu romanın konusu çok eski bir öyküden ilham alınarak yazılmıştır. Bu eserle Goethe’nin zirveyi yakaladığı söylenir.

Franz Kafka, Goethe&#;yi &#;Hayat üzerine söylenebilecek olan her şeyi söyleyen biri&#; olarak tanımlamaktadır. Nitekim Goethe’nin eserlerine konu çapında baktığımızda birçok temanın işlenmiş olduğunu görürüz. Bu temalardan bir tanesi de İslamiyet’tir. Goethe İslam’ı çokça araştırmış, İslam üzerine eşine az rastlanır tebliğ şiirleri yazmıştır. Özellikle, doğu uygarlığı ile ilgilenen bir tarihçi olan Josef von Hammer’in Kuran çevirisini sürekli olarak okuyan Goethe, Almanya’da İslamiyet’e pozitif yaklaşan ilk edebiyatçı olmuştur.

Ömrünün son yıllarında Doğu medeniyetini ve İslam’ı tanımak amacıyla çalışmalar yapan Goethe, öncelikle devrinde yazılmış olan Doğu seyahatnameleri vasıtasıyla bu dünyayla ilişki kurmaya çalışmış, ardından da Doğulu şairlerin şiirlerini, Kur’ân’ı ve Hz. Peygamber’in hayatını anlatan eserleri okumuştur. Ayrıca Hz. Peygamber hakkında da derin incelemeler yapmış ve bunun neticesinde Hz. Peygamber’e övgü dolu şiirler kaleme almıştır. Bütün bu şiirlerini “Doğu Batı Divanı” adlı kitabında toplamıştır.

Goethe, Kuran’dan birçok alıntı yapmış ve telmihte bulunmuştur. “Tılsım” (Talismane) adlı şiirinin bir kısmı şöyledir:

“Doğu da Allah’ındır,
Batı da Allah’ın!

İş görürken şiir yazarken
Beni doğru yoldan ayırma
Gerçi fikrim ve zikrim dünyevi olsa da
Yüce mükâfatlar için yeterlidir
Toz-toprak ile karıştırılmasın ki ruh,
Arşa yücelir, kendi içinde nüfuz ederek.
&#;”(1)

Goethe’nin bu mısraları, ayeti kerimede geçen “Doğu da Allah&#;ındır, batı da. Artık nereye dönerseniz dönün, orada Allah&#;a dönmüş olursunuz. Şüphe yok ki Allah&#;ın lütfu, rahmeti boldur, o her şeyi bilir.”(2) ayeti kerimesinden ilhamla yazdığı görülür. Zira devamında “beni doğru yoldan ayırma” diyerek Fatiha suresinin arasındaki ayeti kerimelerine telmih yapmıştır. Şiirin son kısmında ise “kabz ve bast” hali üzerinde durulmuş ve İnşirah suresine atıfta bulunmuştur.

Goethe’nin bir fakih kadar İslamiyet’i bildiğini söylemek yanlış olmaz. Birçok şiirinde fıkhi mevzulara dalmış ve uzun uzun yazmıştır. Mesela Ebussuud Efendi’nin fetvalarıyla alakalı iki adet şiiri mevcuttur. Bir şiirinde:
“İşte böyle cevap verdi biçare Ebussuud,
Allah cümle günahlarını affetsin.” diyerek Ebussuud’un fetvasını eleştirirken diğer bir şiirinde:
“Gençleşmiş bir delikanlı olarak karşılamalarını bekler.
Aziz Ebussuud isabet kaydettin fetvanda!” diyerek Ebussuud’un fetvasını tasdik eder.(3)

Goethe “Hikmetler Kitabı” (Buch der Sprüche) adlı uzun şiirinde:
“Eğer İslam “Tanrı’ya teslimiyet” demekse,
İslam’da yaşıyor ve ölüyoruz hepimiz.”(4) demektedir. Bu mısralarını Goethe’nin Müslüman olduğu yolunda delil olarak kullananlar olmuştur. Hakikaten bu söze istinat ederek Goethe Müslüman oldu demek mümkün ama tek başına yeterli değil. Zira ömrünün sonlarına doğru dostu Zelter’e yazdığı bir mektubunda “Din değiştirmek mizacım değildir.”(5) demiştir. Bu sözle tam olarak nasıl bir din değiştirmekten bahsettiği kavranamamaktadır. İnancımıza göre insanlar Müslüman olarak doğarlar ve buluğ çağına kadar Müslüman olarak kalırlar. Goethe’nin hangi dinde sabit kaldığını tespit etmek zor olmakla birlikte çıkarım yoluyla anlamlandırabilmek mümkündür.

Goethe’nin, Hristiyanlığın temel inanç sistemi ile çatışan şiirleri vardır. Mesela “Mümkünle Mağrursan” anlamına gelen “Wenn du auf dem Guten ruhst” adlı şiirinin bir kısmında şu ibareler geçmektedir:

Zira insanlar yaratılıştan iyidir,
Daha da iyi kalabilirlerdi,
İçlerinden birisinin yaptığını,
Diğeri de yapmamış olsaydı.
Bu hususta bir söz vardır:
Bir yere varmak istiyorsan eğer,
O zaman birlikte gitmeğe değer”(6)

Bu mısralardan da anlaşılmaktadır ki Goethe Hristiyanlığın temel anlayışlarından biri olan doğuştan günahkâr doğma anlayışına karşı çıkmaktadır. “Hanımlara Hoşgörülü Olun” (Behandel die Frauen mit Nachsicht) adlı şiirinde Hz. Peygamber’in hanımlarla alakalı hadisinden alıntı yapmakta ve Hz. Havva’nın yaratılışına telmihte bulunmaktadır:
“Hanımlara hoşgörülü davranınız!
Eğri bir kaburgadan yaratıldı onlar;
Tanrı onları tam düz yapamadı”(7)

Burada geçen “yapamadı” sözcüğü “güç yetirememe” anlamında değil, “kıyamadı” anlamındadır. Goethe burada Hristiyanlıktaki dişi ile erkeğin ikisinin de kaburgadan yaratılma mevzusuna biraz ayrıştırıcı bir cevapla İslamiyet’tekine uygun olarak anlatmıştır. Sadece hanımların kaburgadan yaratıldığı vurgulanmıştır. Ayrıca hadisi şerif incelendiğinde Goethe’nin hadis odaklı şiir yazdığı daha da anlaşılacaktır: “Kadınlara iyi davranınız, zira kadın erkeğin eğri kaburgasından yaratılmıştır. Onu düzeltmeğe çalışırsanız kırılır; olduğu gibi bırakırsanız eğri kalır. Kadınlara iyi davranınız”(8)

Goethe Doğu Batı Divanı’nda Züleyha’ya genişçe bir yer vermiştir. Züleyha hakkında birçok şiir kaleme almış, onun Yusuf (as)’a olan aşkını uzun uzadıya farklı şiirlerle anlatmıştır. Bunun yanında Ferhat ile Şirin’i, Leyla ile Mecnun’u, Süleyman ile Belkıs’ı, Cemil ile Botayna’yı, Rustan ile Rudevu’yu şiirlerine konu alan Goethe kitabında Hafızı Şirazi’ye, Timur’a, Firdevsi’ye, Şah Şüca’ya, Niyazi Mısri’ye de sık sık yer vermiştir. Ashabı Kehf’e de şiir yazan(9) Goethe’nin Hafızı Şirazi’den de ayrıca çok etkilendiğini belirtmek gerekir.

Goethe’nin bu ve bunlara benzer İslami altyapılı birçok şiiri mevcuttur. Müslümanlar, Goethe’nin yoğun İslam uğraşılarından yola çıkarak, zaman zaman onun kendilerinden biri olduğunu düşünmüşlerdir. Bununla birlikte yılında, Goethe’nin adı İslami hukuk çerçevesinde, ölümünden sonra “Muhammed Johann Wolfgang von Goethe” şeklinde değiştirilmiştir.

Goethe her fırsatta Hz. Muhammed’e (sav) olan hayranlığını dile getirmiş ve onun için şu sözleri sarf etmiştir: “Hiç kimse Hz. Muhammed (sav) prensiplerinden bir adım ileri atamaz. Avrupa&#;ya nasip olan bütün başarılara rağmen bizim olan bütün kanunlarımız, İslam kültürüne nispetle eksiktir. Biz Avrupa milletleri medeni imkânlarımıza rağmen Hz. Muhammed&#;in (sav) son basamağına varmış olduğu merdivenin daha ilk basamağındayız. Şüphe yok ki hiç kimse bu yarışmada onu geçemeyecektir.” Şairin “Evrende Yeni Hayat” (All-Leben) adlı şiirinin bir kısmı şöyledir ki şiirin alıntıladığım kısmının Hz. Peygamber’e ithaf edildiği düşünülmektedir:

“Rüzgâr sevgilinin kapısının önünden
Sürüp savursa toz bulutunu
Yine de miskten evladır kokusu onun
Ve gülyağından daha rânâ”(10)

Son olarak yazımı, Goethe’ye ait olan “Mahomets Gesang” ve aynı şiirin Sadi Irmak tercümesi olan “Hz. Muhammed’in Terennümü” adlı şiir(11) ile bitirmek istiyorum:

Mahomets Gesang

Seht den Felsenquell,
Freudehell,
Wie ein Sternenblick
Über Wolken,
Nährten seine Jugend
Gute Geister
Zwischen Klippen im Gebüsch.

Jünglingfrisch
Tanzt er aus der Wolke
Auf die Marmorfelsen nieder,
Jauchzet wieder
Nach dem Himmel.

Durch die Gipfelgänge
Jagt er bunten Kieseln nach,
Und mit frühem Führertritt
Reißt er seine Bruderquellen
Mit sich fort.

Drunten werden in dem Thal
Unter seinem Fußtritt Blumen,
Und die Wiese
Lebt von seinem Hauch.

Doch ihn hält kein Schattenthal,
Keine Blumen,
Die ihm seine Knie umschlingen,
Ihm mit Liebesaugen schmeicheln:
Nach der Ebne dringt sein Lauf
Schlangenwandelnd.

Bäche schmiegen
Sich gesellig an. Nun tritt er
In die Ebne silberprangend,
Und die Ebne prangt mit ihm,
Und die Flüsse von der Ebne,
Und die Bäche von den Bergen,
Jauchzen ihm und rufen: Bruder!
Bruder, nimm die Brüder mit.
Mit zu deinem alten Vater,
Zu dem ew’gen Ocean,
Der mit ausgespannten Armen
Unser wartet,
Die sich ach! vergebens öffnen,
Seine Sehnenden zu fassen;
Denn uns frißt in öder Wüste
Gier’ger Sand, die Sonne droben
Saugt an unserm Blut, ein Hügel
Hemmet uns zum Teiche! Bruder,
Nimm die Brüder von der Ebne,
Nimm die Brüder von den Bergen
Mit, zu deinem Vater mit!

Kommt ihr alle! –
Und nun schwillt er
Herrlicher, ein ganz Geschlechte
Trägt den Fürsten hoch empor!
Und im rollenden Triumphe
Gibt er Ländern Namen, Städte
Werden unter seinem Fuß.

Unaufhaltsam rauscht er weiter,
Läßt der Thürme Flammengipfel,
Marmorhäuser, eine Schöpfung
Seiner Fülle, hinter sich.

Zedernhäuser trägt der Atlas
Auf den Riesenschultern; sausend
Wehen über seinem Haupte
Tausend Flaggen durch die Lüfte,
Zeugen seiner Herrlichkeit.

Und so trägt er seine Brüder,
Seine Schätze, seine Kinder,
Dem erwartenden Erzeuger
Freudebrausend an das Herz.

Johann Wolfgang von Goethe

Hz. Muhammed’in Terennümü

Sevinç sevinç berrak
Ve yıldız yıldız parlak
Bir dağ pınarı
Üstünde beyaz bulutların
Ve kuytusunda bir yeşil yamacın

Aziz ruhlar sallamış beşiğini
Veda edip çocuk tazeliğiyle bulutlara
Raks eder gibi iner mermer kayalara
Haykırır sevincini semalara

Dağ geçitlerinde
Önüne katar renk renk çakılları
Ve bağrına basar kardeş pınarları
Çiçeklenir ayak bastığı yerler
Ve nefesiyle yeşerir çimenler

Yoldaşı olur şimdi ırmaklar
Ovaları doldurur gümüş ışıklar
Bir ses yükselir pınarlardan
&#;Kardeş ayırma bizi koynundan

Bekliyor Yaratan.
Yoksa bizi çölün kumları yutacak
Güneş kanımızı kurutacak

Kardeş,
Dağın ırmaklarını, ovanın ırmaklarını
Hepimizi alıp koynuna
Eriştir bizi yüce Rabbına
Ezelî Derya&#;nın yanına.&#;

Peki, der, dağ pınarı
Kendinde toplar bütün pınarları
Ve haşmetle kabarır göğsü, kolları

Ülkeler açılır uğradığı yerlerde
Yeni şehirler doğar ayaklarının altında&#;
Kulelerin alev zirvelerini
Ve haşmetli mermer saraylarını
Bırakıp arkasında

Yürür mukadder yolunda
Dalgalanır başının üstünde binlerce bayrak
İhtişamının şahitleri
Evlatlarını Rabbine ulaştırarak
Karışır İlahî ummana coşarak!

Çeviren: Sadi Irmak

&#;&#;&#;&#;&#;&#;&#;&#;

1 Talismane, Goethe, Doğu Batı Divanı, sf:
2 Bakara Suresi ayet
3 Fetwa, Der Deutsche dankt, Goethe, Doğu Batı Divanı sf:
4 Buch der Sprüche, Goethe, Doğu Batı Divanı, sf
5 funduszeue.info Goethe’yi Anlamak
6 Wenn du auf dem Guten ruhst, Goethe, Doğu Batı Divanı, sf
7 Behandel die Frauen mit Nachsicht, Goethe, Doğu Batı Divanı, sf
8 Buhârî, Nikâh 79; Enbiyâ 1
9 Siebenschläfer, Goethe, Doğu Batı Divanı, sf
10 All-Leben, Goethe, Doğu Batı Divanı, sf
11 Âlim Kahraman, Goethe&#;nin &#;Mahomets Gesang&#; Şiiri Türkçe Çevirileri Üzerine

M. Fatih Özmen

Goethe'nin funduszeue.infoed'e yazdığı şiir

Goethe'nin funduszeue.infoed'e yazdığı şiir

Goethe'nin funduszeue.infoed'e yazdığı şiir

Batı dünyasının gelmiş geçmiş en büyük edibi olarak kabul edilen ve Müslüman olup olmadığı hakkında çeşitli spekülasyonlar bulunan Alman şair ve yazar Wolfgang von Goethe , ömrünün son yıllarında Doğu medeniyetini ve İslam'ı tanımak amacıyla çeşitli çalışmalar yapmıştı.

Hz. MUHAMMED'E YOĞUN BİR SEMPATİ BESLEMİŞTİ

Goethe, öncelikle devrinde yazılmış olan Doğu seyahatnameleri vasıtasıyla bu dünyayla ilişki kurmaya çalışmış, ardından da Doğulu şairlerin şiirlerini, Kur'ân'ı ve Hz. Peygamber'in hayatını anlatan eserleri okumuştu. Ayrıca Hz. Peygamber hakkında da derin incelemeler yapmış ve bunun neticesinde Hz. Peygamber'e yoğun bir sempati beslemişti. Bu sempati, Goethe'nin İslam'ı kabul edip etmediği tartışmalarını da beraberinde getirmişti.

Hz. MUHAMMED'E YAZI VE ŞİİR

Kriter Dergisi'nde yer alan bir yazı, Goethe'nin Hz. Muhammed hakkında yazdığı yazıyı ve şiiri yeniden gündeme getirdi.

İşte Almanca çevirisi Ercan Arslaner tarafından yapılan, Geothe'nin Hz. Muhammed'e yazdığı o yazı ve şiir..

"Hz. Muhammed

Hareket noktamız şiirden çıkarak tekrar ona gelmek olduğu için, her şeyden önce yukarıda adını zikrettiğimiz mümtaz şahıstan bahsetmek amacımıza uygun düşer. O, bir şair değil peygamber olarak görevlendirildiğini, hatta ona gelen ilahi kitap Kur'an'ın okuma veya eğlence kitabi telakki edilmediğini ısrarla vurgulamıştır.

Şair ve peygamber farkını şöyle açıklayabiliriz:

Her ikisi de Allah'ın iradesiyle belirir. Şair kendisine verilen yeteneği dünyacı zevk, şöhret ve her şeyden önce konforlu bir hayat uğruna tüketir. O, çok yönlülüğü bulmak, düşünce yahut tasvirlerinde sınırsızlığa ulaşmak için bütün diğer amaçlarını terk eder. Peygamberin ise bir amacı vardır: O'na hizmette en sade araçlardan yararlanır. O herhangi bir sistemi bildirmek, belli ölçü etrafında yaratılmışları toplamak ister. O bunu dünyaya yaymakla görevlidir; bunun içinde sade olmaya mecburdur. Buna ters düşen çok yönlülük inanmaya değil, anlamaya yöneliktir.

KUR'AN'IN BÜTÜN MUHTEVASI

Az sözle çok anlamı ortaya koymak için Kur'an'ın bütün muhtevası Bakara suresinin başlangıcında şu ayetlerde belirtilir: ( Burada Bakara'nın ilk yedi ayeti veriliyor )

Kur'an surelerden meydana gelmiştir. İman ve küfür, izzet ve zillet gibi birbirinin karşıtıdır. Cennet müminlerin, Cehennem inanmışların yeridir. Bizi bazen korkutan, bazen müjdeleyen, hayrete düşüren, neticede ibadete çağıran bu fevkalade kitabın ana hatlarını, emir ve nehiyler, Yahudi ve Hıristiyanlarda da bulunan meşhur kıssalar, Allah'ı yüceltmenin her çeşidir, sık sık görülen sıfat ve zarf yinelemeleri teşkil eder.

Bu kitabın her tarihçiye neden büyük bir araştırma görevi yüklediğini bir önemli şahsın ağzından dinleyelim:

KUR'AN'IN BÜYÜK GERÇEĞİ ÜZERİNE KİMSE HAYRET EDEMEZ

Hz. Muhammed öncesi zaman cahiliye çağı adlandırılırsa ve hikmete dayalı Aydınlık Çağı'nın İslam'la başladığı kabul edilirse Müslümanlara gücenilemez. Kur'an'ın üslubu onun muhteva ve amacına uygun olarak sert, azametli, korku verici, yer yer çok yücedir. Ayetlerdeki anlamlar birbirlerini açıklar. Kur'an'ın büyük gerçeği üzerine kimse hayret edemez. Neden bu kitap gerçek müminlerce yaratılmamış ve Allah gibi sonsuz kabul ediliyordu? Buna rağmen önceki zamanların daha iyi edebiyat ve yazı türünü tanıyan bazı işlek kafalar şu iddiada hemfikirdiler: Eğer Allah'ın Hz. Muhammed yoluyla irade ve kanunlarını vahyetmesi O'na hoş gelmeseydi, Araplar tedricen kendiliklerinden bu aşamaya, hatta daha yükseğine çıkarlar ve bir arı dilde saf kavramlar geliştirirlerdi.

Diğer aşırılar Hz. Muhammed'in dil ve edebiyatı telafi edilmez şekilde bozduğunu öne sürüyorlardı. Bir diğer şair ise Hz. Muhammed'in söylediklerinden daha iyisini söyleyeceğini iddia etti. O bazı insanları kendisine inandırdı. Peygamberliğe oynayan bu adamalakabı verilmiştir.

Kur'an'da daha önce yazılmış olan yerlerin şimdi mevcut olmadığını ileri süren bazı İslamımsı kritikler görülmüştür. Diğer bazı yerler birbiriyle ters düşer gibi görünür yine aynı iddiaya göre. Bundan başka bu bakış sahipleri yazılı nakillerde de kaçınılmayan noksanlar olduğunu ileri sürerler. Kur'an ününü eski nakillere, tanınmış soylara dayandıran bir milletin ihtiyaçlarına uygun ve tamamıyla pratik tedvin ediliş sebebiyle ebediyen en yüksek etkiye sahip kalacaktır.

Hz. Muhammed masalları bile yasaklamak suretiyle şiire karşı bir eğilimdedir. Olağanla olağanüstü arasında gidip gelen ve gerçeği ihtimallere yer vermez biçimde öne süren bir romantik zeminde sallanan bu saray, sanki bir ipliğe dizilmiş örneklercesine görülen ndakilerin benzerleri olarak Sasaniler zamanında olabildiğinde çoğalmıştır. Onun karakter özelliği geleneklere bağlılık ve bundan dolayı insanı tekrar içine kapatmak değil, aksine kendi dışına, şartsız bağımsızlığa yöneltmektir. Buna göre Muhammed kendisine engel olanları etkilemek istiyordu. O, Tevrat'ın nakillerini ve Allah'a mutlak imana, değişmez itaate ve keza İslam'a dayanan pederşahi ailelerin önemli hayat hikayelerini menkıbelere çevirmeyi bilir. Bu menkıbeler ustaca detaylarla güven, itaat ve imanı içerir. Nuh, İbrahim, Yusuf kıssaları bu anlamda düşünülür ve değerlendirilirse onun mucizelere değer verdiği anlaşılır.

GOETHE'NİN Hz. MUHAMMED'E YAZDIĞI ŞİİR

Sevinç sevinç berrak
Ve yıldız yıldız parlak
Bir dağ pınarı
Üstünde beyaz bulutların
Ve kuytusunda bir yeşil yamacın
Aziz ruhlar sallamış beşiğini
Veda edip çocuk tazeliğiyle bulutlara
Raks eder gibi iner mermer kayalara
Haykırır sevincini semalara
Dağ geçitlerinde
Önüne katar renk renk çakılları
Ve bağrına basar kardeş pınarları
Çiçeklenir ayak bastığı yerler
Ve nefesiyle yeşerir çimenler
Yoldaşı olur şimdi ırmaklar
Ovaları doldurur gümüş ışıklar
Bir ses yükselir pınarlardan

"Kardeş ayırma bizi koynundan,
Bekliyor Yaratan.
Yoksa bizi çölün kumları yutacak
Güneş kanımızı kurutacak
Kardeş,
Dağın ırmaklarını, ovanın ırmaklarını
Hepimizi alıp koynuna
Eriştir bizi yüce Rabbına
Ezelî Deryâ'nın yanına."
Peki, der, dağ pınarı
Kendinde toplar bütün pınarları
Ve haşmetle kabarır göğsü, kolları
Ülkeler açılır uğradığı yerlerde
Yeni şehirler doğar ayaklarının altında
Kulelerin alev zirvelerini
Ve haşmetli mermer saraylarını
Bırakıp arkasında
Yürür mukadder yolunda
Dalgalanır başının üstünde binlerce bayrak
İhtişamının şahitleri
Evlâtlarını Rabbine ulaştırarak
Karışır İlâhî ummana coşarak!

Google News ile Takip Et

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası