اسعار العملات مقابل الليرة السورية اليوم في القامشلي / Human Rights Watch News

اسعار العملات مقابل الليرة السورية اليوم في القامشلي

اسعار العملات مقابل الليرة السورية اليوم في القامشلي

مليون و ثمانمائة وخمسون ألف ليرة سورية احتياج الأسرة السورية في الشهر الواحد

كشف &#;عمار يوسف&#; الباحث في الشأن الاقتصادي إن الأسرة السورية المكونة من خمسة أشخاص تحتاج ما يقارب المليون وثمانمائة وخمسون ألف ليرة للعيش الكفاف دون رفاهية، وذلك بحسب الإحصائية الجديدة التي أجريت بناءٱ على دراسة لمنظمة الأمم المتحدة، والتي تحدد حاجة الفرد الواحد من السعرات الحرارية.

وأضاف &#;يوسف&#; بأن الأشياء التي كان يشتريها المواطن السوري بمبلغ ثمانية ألاف ومائتي ليرة في العام ألفان واحدعشر يشتريها الآن بمليون ليرة، وأكد إن المواطن السوري كان قادراً على تأمين ثمانية ألاف ومائتي ليرة أما الآن غير قادر على تأمين المليون ليرة وهنا تكمن المشكلة.

كما أكد&#; يوسف&#; بأن نسبة السوريين الذين يعتمدون في معيشتهم على الحوالات المالية الخارجية بلغت السبعون في المئة.

وفي سياق متصل نشرت وكالة &#;سبوتنيك &#; أن الحد الأدنى للرواتب والذي لا يتجاوز السبعين ألفاً يعد السبب الرئيسي لاحتياج المواطن السوري ، وهذا يجبر الموظف السوري بتقاضي الرشاوي لأعالة أسرته.

وأختتم &#; يوسف&#;  تقريره بأن مشاهد الازدحام في المقاهي والمطاعم ليست دليلاً على تحسن الوضع المعيشي للسوريين، وأكد على اختفاء الطبقة الوسطى من المجتمع السوري بعد سيطرة طبقتين هما فاحشة الثراء وشديدة الفقر وهي الغالبية العظمى.

والجدير بالذكر إن الوضع المعيشي للمواطن السوري ازدادصعوبةً  خاصة بعد انهيار الليرة السورية أمام العملات الأجنبية، والعقوبات الاقتصادية المفروضة على الحكومة السورية والتي كان أخرها تطبيق قانون قيصر.

المصدر: Nûdem + موقع بزنس تو بزنس

turkey-eca-school-refugees-5

Bir insan hastalanırsa tedavi olur ve iyileşir. Bir çocuk okula gitmezse, bu ileride büyük bir sorun olur – ya sokağa düşer, ya Suriye'ye döner ve savaşırken ölür, ya radikalleşir ve bir köktendinci olur, ya da Avrupa'ya ulaşmaya çalışırken denizde ölür.

— İstanbul'da, Suriyeliler için kurulan bir geçici eğitim merkezinin kurucusu ve Türkiye'de okuma şansı bulamayınca, savaşmak üzere Suriye'ye dönerek muhalif güçlere katılan ve 'de, 16 yaşındayken ölen bir gencin annesi.

Artık okula gidemiyorum ya, işte o çok zor bir durum. Alışması güç. Ara sıra çalışıyorum, ablalarım fabrikaya gitmeyince onların yerine ben gidiyorum. Geleceğimi hayal etmeye çalıştığımda hiçbir şey göremiyorum.

— 16 yaşındaki Rasha Ağustos 'te Suriye, Kamışlı'dan İzmir'e geldiğinde, ikamet izni olmadığı için okula kayıt yaptıramadı. Türkçe konuşamadığı için, yaşıtlarıyla birlikte sınıfa gidemedi ve daha alt sınıfa gitmesine de izin verilmedi.

Dokuz yaşındaki Mohammed, 'de Halep kırsalındaki okuluna silahlı bir grup el koyduğundan beri okula gitmiyor. başlarında Mersin'e kaçan ailesi küçük ve içinde mobilya olmayan bir evde yaşıyor ve yerde uyuyorlar.

3. sınıfa gitmesi gereken Mohammed okula gitmeyi özlüyor. “Sınıfın en iyilerindendim ve okumayı öğrenmekten çok zevk alıyordum. Ama şimdi kendi kendime çalışmak istesem bile ne kitabım ne başka bir şeyim var” diyen Mohammed, günde 11 saat bir tekstil atölyesinde çalışıyor ve haftada 50 TL kazanıyor.

Bu rapor, acil bir mesele olan, Türkiye, Ürdün ve Lübnan'daki Suriyeli mülteci çocukların eğitime erişim konusunu ele alan üç bölümlük bir dizinin ilk raporu. Raporlarda Suriyeli çocukların eğitim görmelerinin önündeki çeşitli engeller incelenecek ve ev sahibi ülkelere, uluslararası bağışçılara ve uygulayıcı ortaklara, Suriyeli çocukların kayıp nesil olmalarının önlenmesi amacıyla bu engellerin etkilerini azaltmaları için çağrıda bulunulacak.

Çatışmalardan önce Suriye'de ilkokula gidenlerin oranı yüzde 99, ortaokula gidenlerin oranı ise yüzde 82'ydi ve okula giden kız ve erkek çocukların oranı büyük ölçüde eşitti. Bugün, UNICEF'in tahminlerine göre ülke içinde ve dışında yaklaşık 3 milyon Suriyeli çocuk okula gidemiyor – bu sayı savaştan önce okul çağındaki çocukların neredeyse tamamını eğitime katmayı başarmış Suriye'nin, bu başarısını yerle bir ediyor.

Türkiye'de hükümetin idaresindeki 25 mülteci kampında bulunan okul çağındaki Suriyeli çocukların yaklaşık yüzde 90'ı düzenli olarak okula gidiyor. Ne var ki, bu çocuklar Türkiye'de yaşayan okul çağındaki Suriyeli mülteci nüfusun yalnızca %13'ünü oluşturuyor. Türkiye'deki Suriyeli çocukların büyük çoğunluğu mülteci kamplarının dışında, kent ve köylerde yaşıyor ve buralarda okula kayıt yaptırma oranları çok daha düşük. yılında bu nüfusun yalnızca %25'i okula gitti.

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün bu rapor için görüştüğü 50 ailedeki çocukların bazıları dört yıldır eğitim görmüyordu. Savaş başladığında okula gidemeyecek kadar küçük olan diğerleri ise herhangi bir okula adım bile atmamıştı. Birçoğunun eğitimleri ilk olarak, Suriye'deki okulları silahlı gruplarca bombalandığında veya el konduğunda kesintiye uğramıştı. Türkiye'ye gelmeleriyle birlikte, eğitimle araları daha da açılmış veya tamamen eğitimden kopmuşlardı. Görüştüğümüz çocuklar ortalama iki yıldır okula gitmiyordu.

Uluslararası hukuk bakımından Türkiye hükümeti Türkiye'deki tüm çocuklara zorunlu ve ücretsiz ilköğretim vermeli ve ortaöğretime erişim olanağı sağlamalıdır.

Türkiye yükümlülüklerini yerine getirmek için, Suriyeli çocukların örgün eğitim görmelerinin önündeki hukuki engelleri kaldıracak bazı olumlu adımlar attı. Örneğin, yılında Suriyelilerin devlet okullarına kayıt yaptırmak için ikamet iznine sahip olmaları zorunluluğunu kaldırdı ve onun yerine hükümetin verdiği kimliğe sahip olan tüm Suriyeli çocukların devlet okullarına kaydolmalarının önünü açtı. Ayrıca, Türkiye'de sürgünde bulunan Suriyeli muhalif yetkililerin oluşturduğu Suriye Geçici Hükümeti kabinesinin eğitim bakanlığı tarafından onaylanmış Arapça müfredat eğitimi veren paralel bir “geçici eğitim merkezleri” sistemini de akredite etti.

Ancak tüm bu çabalarına rağmen, Türkiye’nin ülkedeki Suriyeli mülteci çocukların çoğunluğuna, özellikle de kampların dışında yaşayanlara eğitim olanağı verme konusunda başarıya ulaşmış olduğunu söylemek henüz mümkün değil ve bu konuda bugüne dek gözlemlenen övgüye değer ilerlemeler, ancak okula kayıt yaptırma oranını arttırma çabalarının başlangıç adımları olarak değerlendirilebilir.

Sonuçta, son dört yıl içinde Türkiye'ye gelen , okul çağındaki Suriyeli çocuğun üçte birinden azı okula gidiyor – yani, yaklaşık , çocuğun eğitime erişim olanağı hâlâ yok.

İnsan Hakları İzleme Örgütü yaptığı araştırmada Türkiye'de kampların dışında yaşayan Suriyeli çocukların okula gitmelerinin önünde, üzerine eğilinmesi mümkün bir dizi engel saptadı. Bunların en önemlileri arasında şunlar sayılabilir:

  • Dil engeli: çoğu Arapça’dan başka bir dil bilmeyen Suriyeli çocuklar, Türkçe eğitim verilen okullarda dil engeliyle karşılaşıyor.
  • Ekonomik zorluklar: parasızlık yüzünden aileler ulaşım, okul gereçleri ve geçici eğitim merkezleri söz konusu olduğunda, okul harcı gibi masrafları karşılayamıyor. Kendi işsiz nüfusu üzerinde olumsuz etkileri olabileceği endişesiyle Türkiye’nin çalışma izni vermediği Suriyeli mülteci nüfus içinde çocuk işçiliği çok yaygın. Çalışma hayatına ilişkin güvencelerden yoksun kalan anne ve babalar emeklerinin karşılığı sayılabilecek adil bir gelir elde edemedikleri için, birçok aile geçinmek için çocukların getirdiği gelire muhtaç kalıyor.
  • Toplumsal uyuşma: Bazı Suriyeli aileler, okulda zorbalığa maruz kalacağı ve Türkiyeli sınıf arkadaşlarıyla kaynaşmakta zorluk çekeceğine dair endişelerle çocuklarını oturdukları yerdeki devlet okullarına kaydettirmiyorlar.

Buna ek olarak, bu raporda bazı devlet okullarının mülteci çocukları reddettiği veya ihtiyaçlarını makul ölçüde karşılamadığı ve geçici eğitim merkezlerinin genellikle aşırı kalabalık olduğu da ortaya konuyor. Türkiye’nin yasal çerçeveyi Suriyeli mülteci çocukların devlet okullarına gitmesini sağlayacak şekilde değiştirmiş olmasına rağmen, İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün görüştüğü ailelerden bazıları Türkiye'deki devlet okullarının hâlâ, kayıt yaptırmak için artık gerek olmayan belgeleri talep ettiğini söyledi. Ayrıca birçok aile, Türkiye'deki okula kayıt yaptırma usulleriyle ilgili önemli bilgilere sahip değil.

Örneğin, İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün görüştüğü Mohammed'in annesi, Mohammed'in ve 11 yaşındaki erkek kardeşinin okula gitmemesinin sebebini “nasıl kayıt yaptıracağımızı da, okula gitmelerine izin olup olmadığını da bilmiyoruz” diyerek açıkladı. Kocasının çalışma izni olmadığı için bir tekstil atölyesinde yasadışı olarak ve kendisiyle aynı işi yapan Türkiyeli işçilerden çok daha düşük bir ücretle çalıştığını anlattı. Kocasının kazandığı paranın ailenin geçinmesine yetmediği için iki oğlunun da çalıştığını söyledi.

Türkiye, bugüne kadar 2 milyondan fazla Suriyeli mültecinin ev sahibi olarak önemli bir külfeti üstlenmiş durumda. Yaklaşık 6 milyar Dolar harcayan Türkiye'ye kısıtlı destek veren uluslararası topluluk, Suriyeli çocukların eğitime erişimlerinin iyileştirilmesi için Türkiye'ye maddi ve diğer konularda destek vermek için adım atmalıdır. Ancak, Türkiye de politikalarının hayata geçmesini sağlamak ve Suriyeli çocukların eğitime erişimlerini engelleyen, uygulamadaki mevcut engelleri kaldırmak için daha fazla çaba göstermelidir. Yapılması gerekenler arasında şunlar sayılabilir:

  • Suriyeli öğrencilerin dil engelini aşabilmeleri için, devlet okulları sistemi aracılığıyla hızlandırılmış Türkçe dil programlarının hayata geçirilmesi;
  • Suriyeli çocukların devlet okullarına erişimini teminat altına alan ulusal mevzuata tüm illerde ve tüm devlet okullarında uyulmasının sağlanması;
  • Mevcut izleme mekanizmaları kullanılarak okulu bırakanların izlenmesi ve okula devamlılığın teşvik edilmesi;
  • Türkçe konuşmayan mülteci nüfusun eğitiminde karşılaşılan özel zorluklar göz önüne alınarak, öğretmenlerin ve okul personelinin katılması amacıyla hazırlanmış özel eğitim programlarına yatırım yapılması;
  • Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNİCEF) ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) gibi uygulayıcı ortaklarla birlikte çalışılarak, erişimin daha zor olduğu yerlerdekiler de dahil olmak üzere tüm Suriyeli mültecilere, okula kayıt yaptırmak için nelerin gerektiği ve usullerin ne olduğu hakkında bilgi verilmesi;
  • Suriyeli mültecilerin çalışma izni alabilmesini yaygın biçimde sağlayarak dezavantajlı ailelere çalışma hayatına ilişkin güvencelere ve düzenli bir asgari ücrete sahip olma fırsatı verilmesi ve böylece Suriyeli mülteci aileler arasındaki yüksek çocuk işçiliği oranının azaltılması.

Türkiye gibi ev sahibi ülkelerde Mohammed gibi Suriyeli çocukların eğitime erişimlerinin sağlanması için acilen harekete geçilmeyecek olursa, bunun bütün bir nesil üzerinde yıkıcı etkileri olacaktır. Onların eğitime erişimlerinin şimdi sağlanması, ileride erken evlilik yapmaları ve orduya katılmaları gibi riskleri azaltacak, para kazanma potansiyellerini arttırarak onlara istikrarlı bir ekonomik geleceğe kavuşma fırsatı sunacak ve bugünün genç Suriyelilerinin gelecekte, ülkelerini yeniden kuracak ve Suriye toplumunu rehabilite edecek de olsalar, dünyanın başka bir yerinde, içinde yaşadıkları topluma katkıda bulunacak da olsalar, belirsizliklerle dolu geleceklerine daha donanımlı bir şekilde adım atmalarına olanak sağlayacaktır.

Bu rapor esas olarak Haziran 'te İstanbul, İzmir, Turgutlu, Gaziantep, Mersin ve Ankara'da yürütülen araştırmaya dayanmaktadır. İnsan Hakları İzleme Örgütü, eğitimle ilgili durumlarını değerlendirmek amacıyla kamplarda kalmayan Suriyeli mülteci ailelerle görüştü. Kamplarda kalmayan mültecilerle görüşme sebebimiz, bu kesimdeki okula kayıt olma oranının kamplardaki kayıt oranına göre daha düşük olmasıydı.

İnsan Hakları İzleme Örgütü toplamda 50 hane halkıyla yüzyüze ve bir hane halkıyla da telefonla görüştü. Görüşmelerin hepsinde hane halkının tamamı görüşmede mevcut değildi. Görüşmelerde bulunan ve doğrudan konuşulan kişinin 71'i 5 ila 17 yaş arasındaki çocuklardı. Görüşmelerde bulunanlar arasında 18 yetişkin erkek, 42 yetişkin kadın, 35 erkek çocuğu ve 36 kız çocuğu yer alıyordu. Görüşmelerde olmayan aile bireyleri de dahil olmak üzere, İnsan Hakları İzleme Örgütü kişinin durumuyla ilgili bilgi topladı. Bunların 'ü okul çağındaki çocuklardı. 48 hane halkından 19'u kendilerini Arap olarak tanımlarken 15'i Kürt, ikisi Türkmen, biri Çerkes olduklarını söyledi. Geri kalanlar ise etnik kimliklerini belirtmedi. Suriye'de, Halep, Halep kırsalı, Şam, İdlib, Afrin, Kamışlı, Amuda, Resulayn, Haseke ve Homs bölgelerinden gelmişlerdi. Görüşülen aileler yerel ve uluslararası STK'ların yönlendirmeleri ve her şehirdeki Suriyeli mülteci toplulukları arasından irtibatta olduğumuz kişiler aracılığıyla belirlendi.

Görüşmelerin çoğunluğu özel evlerde gerçekleştirilirken altı tanesi halka açık parklarda ve biri mültecilere destek merkezinin bekleme odasında yapıldı. İnsan Hakları İzleme Örgütü bütün görüşmelerin güvenli ve mahrem yerlerde yapılmasına özen gösterdi. Görüşmeler tercümanlar aracılığıyla, Arapça ve Kürtçe yapıldı. Görüşülen kişilerin tamamına, araştırmanın niteliği ve elde edilen bilgileri nasıl kullanacağımızla ilgili açıklama yapıldı ve her görüşülenin sözlü onayı alındı. Hepsine, sorulara cevap vermeyecebilecekleri ve diledikleri zaman görüşmeyi sonlandırabilecekleri belirtildi. Araştırmaya katılanlara herhangi bir maddi karşılık verilmedi. İnsan Hakları İzleme Örgütü gizli kalmayı isteyen kişi ve kurumların kimliklerini saklı tutmaktadır.

Herhangi bir anket ya da istatistiki çalışma yürütmedik; bulgularımızı yaptığımız kapsamlı görüşmelere ve önceden yayınlanmış, çok sayıda ve değişik malzemelerin analizine dayandırıyoruz. İnsan Hakları İzleme Örgütü Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), Göç İdaresi Genel Müdürlüğü (GİGM), Gaziantep Belediyesi ve Suriye Geçici Hükümeti Eğitim Bakanlığı temsilcileriyle de görüştü. Ayrıca Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK), uluslararası ve ulusal hükümet dışı kuruluşların (STKlar) temsilcileri, Suriye okul müdürleri, yaygın eğitim verenler ve öğretmenlerle de görüşmelerde bulunduk. Kriz hallerinde eğitim ve Türkiye eğitim politikaları konularında uzmanlara da danıştık.

Suriyelilerin Türkiye'ye Göçü ve Türkiye'nin Tepkisi

Suriye'de silahlı çatışmaların başladığı 'den bu yana 2 milyondan fazla mülteci sınırı aşarak Türkiye'ye geçti. Türkiye, topraklarına gelen sığınmacılarla ilgili genellikle “açık kapı” politikası güdüyor. Türkiye'nin bu göç akınına “istikrarlı bir biçimde yüksek standartlarda” cevap vermesi BMMYK ve diğer gözlemciler tarafından övgüyle karşılanıyor Türkiye'nin politikaları son dört yılda, acil durumda müdahale politikasından, uzun süreli yer değiştirme olaylarından kaynaklanan uzun vadeli kaygıları dikkate alan bir politikaya dönüştü.

Hükümetin açıklamalarına göre, Suriyeli mülteci krizi için Türkiye Şubat itibariyle toplam 6 milyar Dolar harcarken, uluslararası bağışçılardan aldığı toplam katkı milyon Dolar'da kaldı. Türkiye'nin yaptığı harcama “Suriye [mülteci] kriziyle için bugüne dek yapılmış” en büyük katkıyı temsil ediyor.

Türkiye hükümetinin Türkiye-Suriye sınırı yakınında kurduğu 25 kampta, 13 Ağustos tarihi itibariyle , Suriyeli mülteci yaşıyordu ve kampların tamamı doluydu. Mülteci nüfusun kalan %85'i “şehir mültecileri” olarak, ülkenin dört bir yanındaki il ve ilçelere dağılmış durumda. Mültecilerin en yoğun yaşadığı Güneydoğu bölgesinde, Suriye sınırı yakınındaki bazı kentlerin nüfusları, yoğun mülteci akını sebebiyle yüzde 10 veya daha fazla arttı. Ayrıca, Suriye'den gelen mültecilerin İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük kentlere de yerleştiği görülüyor. Ocak itibarıyla İstanbul'un Suriyeli mülteci nüfusunun ,'e ulaştığı ifade ediliyor.

Türkiye Mülteci Sözleşmesine taraf olmakla beraber, sözleşmenin sağladığı korumayı sadece Avrupa'dan gelen mültecilerle sınırlı tutan coğrafi çekinceyi hâlâ koruyan tek ülke. Bunun sonucu olarak, Türkiye Suriye'deki şiddet veya zulümden kaçan kişilerin mülteci statüsünü hukuken tanımıyor ve bu kişilere sığınma sağlamıyor. Bu yüzden, krizin ilk günlerinde Türkiye hükümeti, ülkeye gelen Suriyelilerden “misafir” olarak söz ediyordu. Ekim 'de Türkiye “geçici koruma” rejimi kurarak, Suriyelilere ve Suriye'de yaşayan Filistinlilere, Türkiye'ye vizesiz giriş hakkı, zorla geri gönderilmeme ve insani yardıma erişim haklarını tanıdı.

Suriye'den gelen Mültecilerin Hukuki Statüsünde Değişiklik

Nisan 'te yürürlüğe giren ve göçle ilgili oldukça kapsamlı bir kanun olan Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (YUKK) Suriyeliler ve Suriye'den gelen Filistinliler için mevcut koruma planını, bu kişilere kanunen yasal statü tanıyarak ve kampların dışında yaşamalarına izin vererek güçlendirdi. Ayrıca, İçişleri Bakanlığı'na bağlı ve Suriyeli mültecilerin kayıt altına alınmasını da kapsayan, sığınmayla ilgili konulardan sorumlu olan, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü adlı yeni bir birim kuruldu. Bundan önce mültecilerin kayıt altına alınması, kampların kurulması ve kampların içinde ve dışında yaşayan mültecilere destek verilmesine dair koordinasyon, T.C. Başbakanlığı'na bağlı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı'nın sorumluluğundaydı.

Bunu takiben yayınlanan Ekim tarihli yönetmelik , geçici koruma altındaki kişilerin kayıt altına alınmasıyla ilgili kural ve usullerin yanı sıra, bu kişilerin hak ve salahiyetlerini netleştiriyor. Yönetmelikte, yasa kapsamına giren kişilerin ücretsiz acil sağlık hizmeti alma, ülkede yasal olarak ikamet ettiklerini gösterir kimlik kartı edinme, barınma, gıda ve diğer hizmetlerin verildiği “barınma merkezleri”ne erişim, ülkeye düzensiz yollarla girdikleri gerekçesiyle gözaltına alınmama hakkı, aile birleşimine erişim, hukuki danışma ve ücretsiz çeviri hizmetlerine erişim ve geldikleri ülkelere zorla geri gönderilmekten (refoulement) korunma hakları olduğu belirtilmektedir.

Suriyeli Mülteciler için Eğitim Hizmetleri

Eylül 'te Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) yayınladığı /21 funduszeue.info Genelgeyle Nisan ayında yürürlüğe giren göç yasasıyla uyumlu olarak, geçici korumadan yararlanan kişilerin eğitimiyle ilgili yeni düzenlemeler yaptı. Bu genelgeyle, diğer tedbirlerin yanı sıra, yasa ve yönetmelikte eğitimle ilişkili olan kararların hayata geçirilmesinden sorumlu olan il komisyonlarının kurulması, Suriye “geçici eğitim merkezleri” için akreditasyon sistemi oluşturulması ve devlet okullarına kayıt yaptırmak için “ikamet izni” değil “yabancı tanıtma belgesi”nin yeterli olduğu karara bağlandı.

Türkiye hükümeti, Suriyeli mülteci çocukların eğitim görmeleri konusundaki kararlılığını açık bir dille ifade etti. 2 Ekim tarihinde MEB müsteşar yardımcısı Yusuf Büyük, “Eğer bu öğrencileri eğitemezsek yanlış ellere düşerler, çeteler, suçlular tarafından sömürülürler Biz ülkemizin standartlarını iyileştirmeye çalışıyoruz; bu, Suriyeliler için de standartların iyileşmesi anlamına gelir” dedi. Zaten /21 funduszeue.info genelgenin çıkmasının sebebi de, Bakanlığın Suriyeli mülteci öğrencilerin okula gitmesini engelleyen “dil engeli, hukuki engeller ve teknik altyapı eksikliği gibi engellerin ortadan kaldırılması” için çalışmak gerektiğini kabul etmesiydi.

Türkiye'de, Suriyeli ilk ve ortaokul çağındaki çocukların örgün eğitim almaları için birbirine paralel işleyen iki sistem bulunuyor. Bunlara ilaveten, çeşitli yaygın eğitim yolları da funduszeue.info okullarında ve geçici eğitim merkezlerinde eğitim hizmeti verilmesi, MEB, UNİCEF, BMMYK ve diğer bağışçılar arasındaki ortaklık sayesinde gerçekleştirilebildi. Bu hizmetlerin koordinasyonu ve denetlenmesinin sorumluluğunu aslen MEB üstlenirken, UNICEF ve BMMYK teknik ve finansal destek sağlıyor. Örneğin, /21 funduszeue.info genelgenin hazırlanma sürecinde MEB bu kurumlarla istişarelerde funduszeue.infoen, UNICEF Suriyeli öğrencilerin MEB'in (YOBİS olarak bilinen) veritabanına kayıt edilmesi ve buradan izlenmesi için teknik destek sağladı, geçici eğitim merkezlerinin inşa edilmesi için kaynak desteği verdi ve geçici BMMYK da illerdeki geçici eğitim merkezlerine eğitim malzemeleri sağladı.

eğitim yılında Suriyeli öğrencilerin eğitimi için yapılan harcamanın, Milli Eğitim Bakanlığı'nın tahminlerine göre milyon liralık ek bir mali külfet getirmiş olmasına rağmen, Bakanlık Suriyeli mültecilerin eğitimi için özel bir fon ayırmış değil. Onun yerine, ilgili masraflar bakanlığın genel bütçesinden karşılanıyor. Bu yüzden Suriyeli mültecilerin eğitimi için yapılan toplam harcama hakkında daha detaylı bilgi mevcut değil.

Devlet okulları

Türkiye'deki devlet okulları, resmi olarak hükümet tarafından kayıt altına alınmış ve geçici korumadan faydalanan ilk ve ortaokul çağındaki bütün Suriyeli öğrencilere açıktır. /21 funduszeue.info genelgeye göre, hükümetçe verilmiş kimlik kartının (yabancı tanıtma belgesi) sunulması halinde herhangi bir devlet okuluna kayıt yaptırmak mümkün. Okula kayıt yaptırmak ücretsiz, ancak velilerden yıl boyunca “faaliyet gideri” olarak ek para talep edilebiliyor.Şehir merkezlerinde, genellikle yaşanılan mahallede, yürüme mesafesinde okullar bulunuyor, kırsal alanlarda ise devlet öğrencilere ücretsiz araç araç sağlıyor.

itibarıyla, Türkiye'deki okullar “4+4+4” adıyla anılan sistemle eğitim veriyor: 12 yıl ücretsiz zorunlu eğitimin 4 yılı ilk, 4 yılı orta ve 4 yılı lise eğitiminden oluşuyor. Ayrıca, öğrenciler beşinci sınıftan itibaren mesleki eğitime (dini mesleki eğitim de dahil) kaydolabiliyor.

eğitim-öğretim yılında Türkiye'nin devlet okulları sistemindeki ilk, orta ve liselere toplam 36, Suriyeli öğrenci kayıt yaptırmıştı. Bu sayı, Türkiye'nin toplam öğrenci nüfusunun yüzde ’sine tekabül ediyor. Bir önceki eğitim yılında 7, olan kayıtlı öğrenci sayısına kıyasla görülen artış, /21 funduszeue.info genelgenin etkisini ortaya koyuyor. Ancak yine de bu sayı, okul çağındaki Suriyeli mültecilerin ancak yüzde altısını teşkil ediyor; yani, Suriyeli çocukların büyük bir çoğunluğu, teorik olarak Türkiye'de devlet okullarına gidebilecekken, pratikte gitmiyorlar.

Türkiye'deki eğitim sistemi oldukça merkezi ve okulların kendi başlarına karar vererek harcayabilecekleri, kendilerine tahsis edilmiş özel bir ödenekleri yok. Türkiye'deki bir düşünce kuruluşu bu konuyla ilgili şu değerlendirmede bulundu: “okulların Suriyeli çocukların ihtiyaçlarını karşılayabilecek çözümleri bulma ve bunları fonlama olanakları yok.” Türkiye'de Suriyeli mültecilerin en yoğun olduğu güneydoğu illerinde okullar “[Suriyeliler gelmeden önce] kayıt oranları, öğretmen başına düşen öğrenci sayısı ve her sınıfa düşen öğrenci sayısı gibi temel eğitim göstergeleri bağlamında zaten dezavantajlı konumdaydı.” Bu alanlardaki kamu eğitim hizmetleri, şimdi Suriyeli öğrenci akınıyla karşı karşıya kalındığı için “son derece zorlanıyor”.

Geçici eğitim merkezleri

Geçici eğitim merkezleri, mülteci kamplarının hem içinde hem dışında faaliyet gösteren, Suriye müfredatına bağlı kalarak Arapça eğitim veren ilk ve orta dereceli eğitim merkezleridir. Uygulanan müfredat, Suriye'de kullanılan resmi müfredatla büyük oranda aynı; yalnız, içindeki Beşar Esad ve ailesi ile Baasçılık gibi konuları içeren, Suriye hükümetini destekleyici referanslar kaldırılmış. Merkezi Türkiye'de bulunan Suriye Geçici Hükümeti Eğitim Bakanlığı, söz konusu müfredatı, MEB ile işbirliği içinde düzenliyor ve dağıtımını yapıyor. sonbaharında MEB, kampların dışındaki geçici eğitim merkezlerini de, ulusal eğitim sistemine dahil etmek üzere kayıt altına almaya başladı.Türkiye'deki üniversiteler tarafından tanınması öngörülen ve lisenin tamamlanmasıyla verilen bir Suriye denklik sınavı da ilk olarak MEB denetiminde, Haziran 'te gerçekleştirildi. Bu sınava katılmak için yaklaşık 8, öğrenci kayıt oldu.

Geçici eğitim merkezleri ülkenin her yerinde yok; 81 ilin, özellikle Suriye nüfusunun yoğun olduğu on dokuzunda bulunuyor. eğitim yılında kamplarda 34, kampların dışında da geçici eğitim merkezi faaliyet gösterdi. yılında geçici eğitim merkezlerinin ilk ve orta bölümlerine kayıt yaptıranların sayısı kamplarda 74,, kamp dışında ise , oldu.

Bazı geçici eğitim merkezleri yereldeki resmi makamlarca işletilirken, diğerleri yardım dernekleri ve bireysel bağışçılar tarafından kurularak yürütülüyor. Birçoğunun yıllık ücreti TL TL arasında değişiyor ve ek olarak, ulaşım için aylık 60 - TL civarında servis ücreti isteniyor. Bunlar, birçok aile için karşılanabilir rakamlar değil.

Yaygın Eğitim Hizmetleri

Okul çağındaki çocuklardan bazıları camiler, kayıt dışı geçici eğitim merkezleri veya hükümet dışı kuruluşlar tarafından sağlanan yaygın eğitim programlarına devam ediyor. Bu hizmetlerden Türkiye çapında kaç çocuğun yararlandığına dair kapsamlı bir veri bulunmuyor. Camilerdeki derslere giden çocukların velileri, bu tür programların tamamen Kur'an eğitimine yoğunlaştığını ve genellikle ücretsiz olduğunu söyledi. Kayıt altına alınmamış veya MEB'in koyduğu standartlara uygun olmayan geçici eğitim merkezleri hiçbir şekilde akreditasyon alamıyor ve buralarda eğitimlerini tamamlayan öğrencilere geçerliliği kabul edilmiş eğitim sertifikaları verilmiyor. STKların destek merkezlerinde haftada bir veya iki gün İngilizce, Arapça, Türkçe, bilgisayar, müzik ve benzeri konularda dersler veriliyor.

Bu rapor için görüşülen ailelerden üçü, çocuklarını örgün eğitim yerine mahalle camilerindeki Kur'an kurslarına gönderiyordu. Bu kurslar Türkiye devletince denetlenmiyor ve akredite olan ve denetlenen bir okulun yerini tutacak yeterlilikte değiller. 11 yaşındaki Alaa, görüşmenin yapıldığı sırada, birkaç aydır böylesi bir kursa gidiyordu ve İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne şunları söyledi:

Orada ders görmeyi çok sevmiyorum. Bize sadece hadis [Hazreti Muhammed'in sözleri ve davranışları] ezberletiyorlar, hepsi bu. Ben derslerde iyiyim ama çok sıkılıyorum. Arapça öğrenmeyi seviyorum ama sadece alfabeyi ve okuyup yazmasını öğreniyoruz. Diğer konularda ders yapmayı özledim.

Ekim itibariyle, Türkiye'deki yaş arasındaki Suriyeli mülteci çocuk nüfusu yaklaşık ,'di. eğitim döneminde Türkiye hükümetinin idaresindeki 25 kampta yaşayan okul çağındaki çocukların yaklaşık yüzde 90'ı okula kayıt yaptırmışssa da, kamplardaki çocuk sayısı, okul çağındaki Suriyeli çocuk nüfusunun sadece yüzde 13'ünü teşkil ediyor. Kampların dışında yaşayan Suriyeli mülteci çocukların eğitim durumu oldukça kötü: eğitim yılında geçici eğitim merkezlerine ve devlet okullarına kayıt olma oranı yüzde 25 olarak tahmin ediliyor.

Türkiye Suriyeli mültecilerin devlet okullarına gitmesini hukuken mümkün kılarak ve Suriyeliler için oluşturulan geçici eğitim merkezlerine olur vererek Suriyeli mülteci çocukların eğitim haklarını kullanmalarına yönelik önemli adımlar attı.

Ancak, hukuki engellerin kaldırılması sadece ilk adım. Uygulamada Suriyeli çocukların okula gitmesinin önünde daha birçok engel var. Birçok anne baba ve çocuk İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne Türkiye'nin garanti altına aldığı ücretsiz eğitim olanağından, ekonomik zorluklar yüzünden çocukların çalışma hayatına atılması, Türkçe engeli ve toplumsal uyum konusundaki zorluklar sebebiyle faydalanamadığını söyledi. Milli Eğitim Bakanlığı Ocak 'ya kadar , Suriyeli çocuğun okula gitmesini ve bu sayının eğitim yılı sonunda , Suriyeli öğrenciye ulaşmasını hedeflediklerini açıkladı. Aşağıda dile getirilen engellerin kaldırılması bu hedeflere ulaşmak için çok önemlidir.

Mersin'de yaşayan dört çocuk annesi Fatima İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne 9 ve 11 yaşlarındaki iki oğlunun okula gitmeme sebeplerini şu sözlerle anlattı: “ne nasıl kayıt yaptıracağımız hakkında herhangi bir bilgimiz var ne de okula gitmelerine izin olup olmadığını biliyoruz. Ayrıca, artık çalışmaya da başladılar.” Fatima, kocasının çalışma izni olmadığı için, yasadışı olarak ve çalışma izni olan iş arkadaşlarından çok daha düşük ücretle çalıştığını söyledi. Kocasının kazancının ancak geçinmelerine ve sigortalı olmadıkları için sağlık masraflarına yettiğini, oğullarının bu nedenle çalıştığını ifade etti.

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nin görüştüğü 13 yaşındaki Ali okula gitmeyi Halep kırsalındaki okulu bombalandığında bıraktığını söyledi. Türkiye'ye Mayıs 'te gelen Ali okula kayıt olmamış. Ali “Önceleri okula gitmemize izin verilmiyordu çünkü ikamet iznimiz yoktu. Artık Yabancı Tanıtma Belgemiz var ve ben okula gitmek istiyorum ama orada hiçbir şey anlamayacağım. Türkçem iyi değil ve benim için çok zor olacak” derken, babası da “Ayrıca bu bölgede Suriyelilere karşı bir gerilim ve ayrımcılık var; çocuklarımızla kavga etmelerini istemiyoruz” diye ekledi.

Çocukları okula gitmeyen ailelerin çoğunluğu çocuklarını geçici eğitim merkezlerine göndermeyi tercih edeceklerini, ama bu mümkün olmazsa devlet okuluna da göndermeye razı olduklarını söyledi. Hatta, bir gün Suriye'ye geri dönmeyi planladıkları için Türkçe eğitimin “faydasız” olduğunu söyleyen veliler bile mümkün olsa çocuklarını devlet okuluna kayıt yaptıracaklarını, bugüne dek bunu, kayıt için ikamet izni gerektiğini düşündükleri için veya lisanla ilgili endişeleri yüzünden yapmadıklarını ifade ettiler. Benzer bir şekilde, yılında ülkenin güneydoğusunda Suriyeli mültecilerin eğitimle ilgili ihtiyaçlarını belirlemek amacıyla yapılan bir araştırmada, yetişkin katılımcıların yüzde 80'inin mümkün olursa çocuklarını devlet okullarına göndereceklerini söylediği tespit edilmişti.

Bu rapor için görüşülen 50 hane halkından 32'si, ekonomik koşulları, gerek devlet okullarına, gerek geçici eğitim merkezlerine erişimlerinin önündeki esas engel ya da kararlarını etkileyecek büyüklükte bir zorluk olarak tanımladı. Devlet okullarına gitmenin önündeki temel engel ya da zorluk olarak 20 aile lisan meselesini gösterirken, 17 aile ise Türkiyeli çocuklarla toplumsal uyumu bir sorun olarak tanımladı. 11 ailenin nasıl kayıt yaptıracağına dair hiçbir fikri yoktu veya kayıt için ne gerektiği konusundaki bilgileri yanlıştı. 4 aile, /21 funduszeue.info genelge çıkmadan önce en az bir kez okula kayıt yaptırmak isteyip reddedildiğini ve sonrasında tekrar denemediklerini söylerken, 5 aile ise yakınlarında geçici eğitim merkezi bulunmadığı için bir Suriye okuluna kayıt yaptıramadıklarını anlattı.

Dil

Suriyeli Türkmenlerin dışındaki Suriyeli mülteci ailelerin çoğu Türkiye’ye gelirken hiç Türkçe bilmiyordu. Bu rapor için görüşülen veliler, çocuklar, STK temsilcileri ve diğer paydaşlar sıklıkla devlet okullarına gitmenin önündeki önemli engellerden birinin dil bilmeme olduğunu ifade etti. Bu rapor için görüşülen 50 hane halkından sekizi çocuklarının devlet okullarına gitmemelerinin birincil sebebi olarak dil sorununu gösterirken 12 hane halkı da dil bilmemeyi, çocukların okula gitmemeleri veya okulda yaşadıklarıyla ilgili önemli bir zorluk olarak tanımladı.

Bu sorunun kişiyi ne kadar etkilediğinin, kaç yaşında olduğuyla yakından ilişkili olduğu anlaşılıyor.[67] Devlet okulunda çalışan bir öğretmen kendi okulunda yaptığı gözlemi İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne şöyle aktardı:

Türkiye'nin devlet okullarına en kolay uyum sağlayanlar küçük çocuklar oluyor çünkü Türkçeyi çok hızlı öğreniyorlar. Ancak, dördüncü, beşinci sınıf söz konusu olduğunda bu çok daha zor. Okulda çok az yaşça büyük Suriyeli çocuğun olmasının sebebi bu.[68]

Aileler de daha küçük çocukların Türkçeyi daha hızlı öğrendiğini ve bu sayede, uyum döneminde ders ve ödevlerle uğraşırken bunun akademik sonuçlarının daha hafif olduğunu belirtiyorlar.[69]

Sığınmacı ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği (SGDD) İstanbul’da yaşayan mültecilere yönelik çok amaçlı bir destek merkezi işletiyor. Bir SGDD çalışanı İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne, merkezin hizmetlerinden faydalanan ailelerin eğitim seviyelerini yakından izlediklerini ve kayıt yaptırmada dil engelinin önemli olduğunu kaydettiklerini söyledi:

Aileleri, çocuklarını okuldan almamaları için teşvik ediyoruz. Çocukları okuldan alırlarsa da, sebebi ya dil engeli yüzünden okulda bir şey öğrenememeleri ya da ekonomik zorluklar oluyor.[70]

Dil Desteğinin veya Hızlandırılmış Dil Kurslarının Eksikliği

Dil engelinin, Suriyeli öğrencilerin devlet okullarına gidebilmelerinin üzerindeki etkisi dikkate değer. Bir raporda belirtildiği gibi, mülteci gençlerin ve çocukların, eğitim dilinin Türkçe olduğu devlet okullarına gidebilmeleri için “özel okur yazarlık programları ve telafi dersleri [yapılması] son derece acil bir ihtiyaç.”[71]

Her ne kadar bir Milli Eğitim Bakanlığı yetkilisi Haziran ’te İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne, bakanlığın geçici koruma kapsamına giren kişiler için hızlandırılmış dil programı geliştirmenin ilk adımlarını attığını söylediyse de, halihazırda Türkiye’nin devlet okullarında anadili Türkçe olmayanlar için düzenlenmiş örgün veya sistematik herhangi bir destek mevcut değil.>[72]Bakanlık Eylül ’te “birinci sınıflar için dil kartları ve etkinlikler seti” geliştirildiğini ve daha ileri düzeydeki eğitim malzemelerinin geliştirilmesine “önümüzdeki iki ay içinde başlayacağını” doğruladı.[73] Benzer şekilde, BMMYK, UNICEF ve ulusal kurumlar arasında bir ortaklık olan Türkiye Birleşmiş Milletler Bölgesel Mülteci ve Dayanıklılık Planı, eğitim sektöründe >Nisan-Mayıs-Haziran dönemi için yaptığı güncellemede şunu şöylemektedir:

[m]ülteci çocukların ulusal sisteme yerleştirilmesine yönelik mevcut çabalar, mültecilere Türkçeyi yabancı dil olarak öğretmek için eğtim materyalleri ve kapasitenin sağlanması yoluyla arttırılacak.[74]

Bu tür programlara acil ihtiyaç var. Bir ilkokul öğretmeni İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne okulların bu tür girişimleri kendilerinin geliştirmesinin çok mümkün olmadığını çünkü öğretimi kendilerinin üstlenmesi halinde Bakanlığın öğretmenlere fazla mesai ödemesi gerekeceğini söyledi. STKlara ait mültecilere destek merkezlerinde çocuklar için, kısıtlı da olsa Türkçe dil dersleri bulunuyor ama bu hizmetlerden ancak böylesi merkezlerin bulunduğu İstanbul ve Gaziantep gibi şehirlerde yaşayan aileler faydalanabiliyor. Ayrıca, İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün bu rapor için görüştüğü ailelerin birçoğu bu tür programların varlığından haberdar değildi.

Milli Eğitim Bakanlığı, Türkiye vatandaşlarına Hayat Boyu Öğrenme Müdürlüğü aracılığıyla “okuma yazma ve dil kursları” sunuyor ancak ne ilgili yönetmelikte ne de MEB genelgesinde bu kurslara geçici koruma kapsamındakilerin de katılabileceğine ilişkin açık bir bir ifade yer almıyor. Kaldı ki, İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün görüştüğü ailelerden yalnızca birinin bu kursların varlığından haberi vardı.

40 yaşındaki Aisha, 11 yaşındaki oğlu Muhammed’i ve 13 yaşındaki kızı Barfeen’i birkaç ay boyunca İzmir’deki bir ilkokuldaki haftada üç saatlik Türkçe okuma yazma kursuna gönderdiğini söyledi. “Diğer öğrenciler okuma yazması olmayan daha yaşlı Türkiyeli kadınlardı, bizimkiler sınıftaki tek çocuktu. Biz bu kurstan komşularımız sayesinde haberdar olduk” dedi.

Aslen Halepli olan 42 yaşında, altı çocuk babası Omar İnsan Hakları İzlemeÖrgütü’ne, ailece yaşadıkları İzmir’de çocuklarının okula gitmediğini söyledi. Çocukların eğitim görmesini önemsemesine rağmen “ilk önce Türkçe dersiyle başlamazlarsa onları Türkiye devlet okuluna göndermenin bir faydası olduğuna” inanmıyordu.

20 yaşındaki Jabber de Suriye’de askere alınmak istemediği için dul annesi ve küçük kardeşleriyle Kamışlı’dan kaçtığını anlattı. Kendisiyle Turgutlu’da görüşen İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne 14 ve 13 yaşlarındaki erkek kardeşlerinin çalıştıkları için yanında olmadığını söyledi. “Oğlanların okulda olmamalarının en büyük sebebi Türkçe bilmemeleri. Yakında Suriye’ye dönmeyi planlıyoruz çünkü burada hayat çok zor.”

Türkiye’de devlet okullarına kaydolabilmiş Suriyeli öğrenciler için bile dil engeli önemli bir sorun. 13 yaşındaki Omar sonunda ailesiyle birlikte Şam’dan İstanbul’a geldiğinde beşinci sınıfa gidiyormuş. Birçok Suriyeli mülteci ailenin aksine, Omar’ın ailesinin oturma izni varmış ve bu sayede hemen bir devlet okuluna, kendi okuduğuna denk sınıfa kayıt yaptırabilmiş. Ancak bir yandan yeni çevresine alışmaya çabalarken bir yandan da yeni bir dil öğrenmeye çalışıyormuş. Omar, Türkçeyi zor konuştuğu için sınıf arkadaşlarının kendisiyle sık sık dalga geçtiklerini anlattı. Annesi Rana’ın İnsan Hakları İzlemeÖrgütü’ne anlattıkları ise şöyleydi:

Her sabah ağlayarak okula gitmek istemediğini söylüyordu. Omar’ın devlet okulundaki öğretmenlerinden biri bana Omar Türkçe bilmediği için, onu okula göndermemin anlamsız olduğunu söyledi. Öğretmen bana, işe yarayabileceğini düşündüğü bir dil kursundan söz etti ama orası da yalnızca üniversite öğrencilerini kabul ediyormuş. Etraftan araştırdık ama çocuklara Türkçe öğretecek başka bir yer bulamadık.

Omar ertesi sene Suriyeliler için geçici eğitim merkezine kaydolabilmiş ama akranlarının birçoğu onun kadar şanslı değil. 16 yaşındaki Rasha İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne Ağustos ’te Suriye’nin Kamışlı ilçesinden İzmir’e ilk geldiklerinde, mahallelerindeki devlet okuluna kayıt olmak istediğinde bunu reddettiklerini söyledi. Bir yıl sonra, MEB’in /21 funduszeue.info genelgesinin yayınlanmasınınardından tekrar okula kaydolmaya çalışan Rasha’ya, okul idaresi kayıt olabileceğini ama kaydını yaşıtları gibi onuncu sınıfa yaptırması gerektiğini söylemiş.

Türkçe bilmediğim için bu durum benim için çok zordu. Sekizinci sınıfa kaydolabilir miyim diye sorduk ama okul müdürü hayır dedi. Dil engeli okula gitmemi imkansızlaştırdı.

Rasha Suriye’deyken okula gitmeyi seviyormuş. “Artık okula gidemiyorum, bu çok fena. Bu duruma alışmak çok zor. Ara sıra işe gidiyorum, ablamlar gitmediğinde onların yerine fabrikada çalışıyorum. Geleceğimi hayal ettiğimde hiçbir şey görmüyorum.”

Sınıfa Yerleştirmelerde Esnek Davranılmaması

Dil engeline ek olarak, dil bilgisi kısıtlı olan ve sık sık görüldüğü gibi son birkaç yıl okula gidememiş Suriyeli öğrenciler söz konusu olduğunda, bu öğrencilerin Türkiye sistemine kaydedilmelerine ilişkin kapsayıcı kuralların bulunmaması da sorunu derinleştiriyor. Hane halklarıyla yapılan görüşmeler sırasında hazır bulunan okul çağındaki çocuğun, savaşın başlamasından bu yana yaşadıkları okul kaybı ortalama iki yıl. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün görüştüğü 11 çocuk, Türkçe bilgilerinin yetersiz olması sebebiyle veya okula gitmedikleri seneler dikkate alınarak, devlet okullarındaki yaşıtlarından birkaç yıl küçük sınıflara kaydedilmişken 8 çocuğun gittikleri okul tarafından yaşlarına uygun sınıflara yerleştirildiği belirtildi. Çocuklarla yapılan görüşmeler bu uygulamanın özellikle yaşça daha büyük çocukları başarısızlığa mahkum ettiğini ve aslında eğitimlerine devam etmek isteyen bazıları için de önemli bir caydırıcı unsur olduğunu göstermiştir.

Samir ve Mohammed

11 yaşındaki Samir ve 7 yaşındaki Mohammed İzmir’de yaşayan iki kardeş. Samir okula gitmiyor; onun yerine günlerini babasıyla beraber bir ayakkabı atölyesinde, tüm gün asgari ücretin altında bir maaşla çalışarak geçiriyor. Mahallelerindeki devlet okulunda birinci sınıfı bitiren Mohammed ise hem akademik hem de sosyal anlamda son derece başarılı.

Bu iki kardeşin hikayesi Suriyelilerin örgün eğitime kayıt yaptırmalarını etkileyen unsurları ve tedbirlerin etkin biçimde uygulanmasının okula gitmeyen Suriyeli çocuklar için nasıl önemli bir fark yarattığını ortaya koyuyor.

Ailenin anlatımına göre, Samir ve Mohammed başlarında, hayatları savaş yüzünden artık çekilmez hale gelince anne babalarıyla birlikte Halep'ten kaçmışlar. İlk olarak gittikleri Beyrut'ta çocuklar aşırı kalabalık yüzünden okula gidememiş. 'te aile akrabalarının yaşadığı İzmir'e geçmiş. Yabancı Tanıtma Belgelerini aldıktan sonra, sorumlu bir anne baba olarak çocuklarını o Eylül okula kaydettirmeye gitmişler. Okul yürüme mesafesindeymiş, ücretsizmiş ve iki çocuğun da kaydını yapmış – ancak, okul görevlileri Samir'i beşinci, Mohammed'i birinci sınıfa yerleştirmişler.

Mohammed çok küçük olduğu için yeni çevresine ve yeni bir dile kolayca alışmış. Ailesi İnsan Hakları İzleme Örgütü araştırmacısına Mohammed'in eğitim yılı karnesini gösterdi. Karnedeki tüm notlar mükemmeldi. Sınıfındaki tek Suriyeli o olmasına rağmen Mohammed şöyle konuştu:

Okulu seviyorum – öğretmenim ve arkadaşlarım iyi. Çok nazik ve saygılılar. Türkçe konuşuyorum, henüz mükemmel değil ama öğreniyorum. Okulu bitirip bir gün öğretmen olmak istiyorum. Babam çok başarılı olduğumu ve Türkçe'yi iyice öğrendiğimde çok daha iyisini yapacağımı söylüyor.

Samir ise, Mohammed'in aksine, okula başladığında çok az Türkçe biliyormuş. O, dersleri takip etmenin imkansız olduğunu anlattı..

Suriye'de ancak ikinci sınıfı bitirmiştim. Halep'teki okulum bombalandığı için üçüncü sınıfa gidemedim. Lübnan'da da okula gitmedim Burada okula kaydolduğumda, dil problemi yüzünden okuldan hiç faydalanamadım. Kendimi dışlanmış hissettim. Diğer çocuklar benimle alay ediyorlardı ama ne dediklerini anlamıyordum. Öğretmenim bana karşı iyiydi ama birbirimizle anlaşamadığımız için sıkılıyor, usanıyordu.

Samir'in babasına göre “Okuldan onu daha alt sınıfa koymalarını istedik. Yaşı ve boyu posu yüzünden daha küçük bir sınıfta okumasına izin vermelerinin mümkün olmadığını söylediler. Türkçe'nin Araplar için ne kadar zor olduğunu anlatmaya çalıştık ama hayır dediler. [bir çözüm bulmak] umurlarında değildi.” Bir hafta sonra Samir artık okula gitmek istemediğini söylemiş.

Samir ve Mohammed'in babası “Devlet okulları çocuklarımızı okula gönderip göndermediğimizle ilgilenmiyor. Samir okulu bıraktıktan sonra arayıp soran bile olmadı” dedi. Araştırmayla ilgili kısıtlardan dolayı İnsan Hakları İzleme Örgütü Samir'in okuluyla irtibata geçip olaylarla ilgili okulun bakış açısını öğrenemedi. Ancak, babanın ifadeleri doğruysa; okulun Samir'in koşullarına cevap verebilecek sorumlulukta hareket etmediğini ve Milli Eğitim Bakanlığının “okul yönetimleri uyum zorluğu çekenlere gerekli destek ve yardımı sağlayacaktır” şartına uygun davranmamış olduğunu söylenebilir.

Ege'de bir ilçe olan Turgutlu'da yaşayan Suriyeli bir ailenin anlattıkları, Samir ve Mohammed'in yaşadıklarıyla şaşırtıcı bir benzerlik gösteriyor. Homs'tan gelen üç çocuk annesi Fatima İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne 8 yaşındaki kızı Abeer'in yerel devlet okulunda okuduğunu ve Haziran 'te birinci sınıfı bitirdiğini söyledi:

Abeer bu sene sınıfın en başarılı öğrencilerinden biriydi. Yaşıtlarından bir yıl geride ama gittiği ilkokul [Eylül 'te kayıt yaptırdığımızda] yaşından bir alt sınıfa kaydolmasına izin verdi.

Ancak, yerel ortaokul farklı bir politika uygulamış. Fatima, aynı dönemde 16 yaşındaki kızı Loreen'i de kaydettirmek için okula gittiğinde, müdür “kendi yaşıtlarıyla aynı sınıfta okuması gerekir, bir alt sınıfa gidemez, istisna yapamam” demiş. Oysa Loreen, Homs'tayken, bölge yoğun bombardıman altında olduğu için yedinci sınıfta okulu bırakmış ve hiç Türkçe bilmiyormuş.

Annesi, “Dil [bilmeyince] dersi anlamak imkansız. Okuldan dil konusunda yardım istedim ama bana böyle bir şeyin olmadığını söylediler” dedi. Loreen, yaşının gerektirdiği sınıfta okumanın, üstesinden gelemeyeceği bir zorluk olduğu düşündüğü için kayıt yaptırmamış. Annesi yıkılmış:

Suriye'de okulda çok başarılıydı ve bir anne olarak bu olanlardan dolayı kendimi çok kötü hissediyorum. Bütün bir nesil yok ediliyor. [Kendini] engellenmiş hissediyor Loreen en çok eğitimine devam edemediği için üzüldü.

Annesinin söylediğine göre, Loreen'in görüşmeye katılmama sebebi artık tam zamanlı olarak bir kuru meyve fabrikasında çalışmasıydı.

Diğer destek biçimlerinin yanısıra, sınıf belirleme konusunda daha incelikli bir yaklaşım benimsendiği takdirde Türkiye'de devlet okullarına giden Suriyeli çocukların sayısı ve eğitim kalitesi artabilir.

BMMYK Orta Avrupa birimi, Eğitim Bakanlıklarına mülteci çocukların sınıf tespiti için “dil becerilerini, akademik yeterliliklerini ve geçmiş eğitim hayatlarını [ve] öğrencinin yaşını” dikkate alan yönergeler hazırlaması tavsiyesinde bulunmuştur. Her ne kadar bir öğrencinin, bulunduğu ülkenin dilini konuşabilmesi dikkate alınması gereken bir unsur olsa da, bu tek kriter olmamalıdır ve Samir ve Loreen'in yaşadıklarından,Suriyeli öğrencilerin dil seviyelerini telafi etmek için devlet okullarında bir alt sınıfa yerleştirmelerinin genel bir uygulama olarak benimsenmesi gerektiği gibi bir mesaj da çıkmaz. Zira İstanbul'daki bir STK'nın da dikkat çektiği gibi “Daha alt bir sınıfa yerleştirilmek öğrenciyi psikolojik ve sosyolojik olarak zorlayan bir faktör de olabilir ve okula gitmemek için bir sebebe dönüşebilir.” Bunun yerine, öğrencinin hangi sınıfa yerleştirileceğine dair kararlar, ilgili unsurlarıözenle dikkate alarak, her bir öğrenci için ayrı ayrı verilmelidir. Bazı öğrenciler için, her şey gözününe alındığında, birkaç sınıf geriden başlamak daha faydalı olabilir.

14 yaşındaki Rawan ailesiyle birlikte Ekim 'te Halep'ten kaçtı ve Haziran 'te İnsan Hakları İzleme Örgütü'yle görüştüğünde, İstanbul'daki bir Suriye geçici eğitim merkezinin dördüncü sınıfını yeni bitirmişti. Geçici eğitim merkezi dört sınıf geriden başlamasına izin vermişti çünkü Rawan dört yıldır okula gitmiyordu - iki yıl, Suriye'de yaşadıkları yer bombalandığı için ve iki yıl da Türkiye'de maddi imkansızlıklar yüzünden. Nihayet bireysel bir bağışçıdan gelen maddi destek sayesinde Ocak 'ten itibaren okula gitmeye başlamıştı. Her ne kadar sınıf arkadaşlarından yaşça büyük olmak başlarda zor geldiyse de, sonunda uyum sağlayabilmiş:

Hepsinden çok daha büyük olduğum için diğer çocuklar benimle alay ediyordu. Her gün eve gelince ağlıyordum. Ama sonra yüksek notlar almaya başladım, okula gittiğim için mutluyum.

10 yaşındaki Sara, Suriye'de ve Türkiye'deki ilk yılında kaçırdığı eğitimi telafi etmenin yanı sıra Türkçe bilgisinin azlığı sebebiyle de mahallesindeki devlet okulunun ikinci sınıfına kaydedilmiş. Sınıf arkadaşlarından iki yaş büyük olmasına ve sınıfındaki tek Suriyeli olmasına rağmen, İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne okulun genel olarak “iyi gittiğini” söyledi.

Seneyi, sınıfımın üçüncüsü ve tüm ikinci sınıflar arasında beşinci olarak bitirdim. Öğretmenim çok iyiydi ve birbirimizi çok seviyorduk. Sınıf arkadaşlarımın hepsiyle dost olmuştum. Türkçeyi çabuk öğrendim ve bence şimdi Türklerden bile iyi konuşuyorum! Yeniden okula gitmeyi dört gözle bekliyorum. Yaz tatili daha bu ay başladı ama ben şimdiden gelecek sene için okul çantamı hazırladım bile.

Ekonomik Zorluklar

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün görüştüğü bir çok aile için maddi zorluklar bir çocuğun okula gidip gidemeyeceğini belirleyen önemli bir unsur. Devlet okulları ücretsiz olsa da, ekonomik anlamda dezavantajlı olan Suriyeli ailelerin kararını etkileyebilecek – okul malzemeleri, etkinlik ücretleri ve okul aile birliği aidatları gibi- başka eğitim masrafları oluyor.

Çocuk Hakları Komitesi, eğitimle ilgili bu tür gizli masraflarla ilgili kaygısını daha önce ifade etmişti. Dil, toplumsal uyum sorunları veya başka sebeplerle devlet okullarına gidemeyen aileler için, alternatif olabilecek geçici eğitim merkezleri ise, eğitim ücreti ve ulaşım masrafları yüzünden söz konusu olamıyor.

Gaziantep'te yaşayan, dört çocuklu dul bir kadın olan 28 yaşındaki Nisreen İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne “Paramız yok; o yüzden üç küçük çocuğum okula gitmiyor. Buraya en yakın olan [geçici eğitim merkezi] çok pahalı: her çocuk için ayda 60 TL ulaşım ücreti vermek gerekiyor. Bunu ödeyemeyiz. Büyük oğlum araba tamircisinde çalışıyor ama TL kira veriyoruz” dedi.

Um Mohammed, en küçük oğlu Bara (15) ile Gaziantep'te yaşıyor. Suriye'deyken oğlunun 7. sınıfı bitirdiğini söyleyen Um Muhammed İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne şunları anlattı:

Çatışmalar başladıktan sonra [okula] gitmesinin güvenli olmadığını düşündüğümüz için Suriye'de iki sene kaybetti. Sonra, bir bombardımanda kocam ölünce 'de Ramazan'ın birinci günü yürüyerek Türkiye'ye geldik. Bara çalıştığı yerde araba yıkıyor; okulu bıraktığı ilk günlerde okulda olmayı çok özlediği için ağlardı. Şimdi ne zaman [akranlarını] okulda görse, onlara özendiği için üzülüyor çok yazık –onun da okulda olması lazım ama onun yerine çalışıyor ve haftada TL arası para kazanıyor.

Um Mohammed'in üç torunu da Gaziantep'te yaşıyor ve onlar da okula gitmiyorlar. “Güçleri yetmiyor. 11 yaşında olan erkek torunumun 5. sınıfa gitmesi lazım ama onun yerine tekstil fabrikasında çalışıyor. Kız kardeşleri bütün gün evde oturuyor ve hiçbir şey yapmıyorlar. En yakın [geçici eğitim merkezi] çok uzakta ve otobüsle gitmek lazım; bizim de bunu karşılamaya gücümüz yok.”

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün görüştüğü çocukları okula gitmeyen ailelerin çoğunluğu, Um Mohammed gibi evin geçim kaynağı olarak çocuklarına güvendiklerini söyledi. Söz konusu çocukların en küçüğü 8 yaşındaydı. Son çıkan raporlar, Suriyeli mülteci akınının Türkiye çapında çocuk işçiliğinde ciddi bir artışa yol açtığına işaret ediyor.

Suriye'deki çatışmaların çocukların hayatlarına etkisiyle ilgili tarihli bir UNICEF raporunda, Ürdün, Lübnan, Irak, Mısır ve Türkiye'deki her 10 Suriyeli mülteci çocuktan biri çalıştığı belirtiliyor. Resmi istatistiklere göre, Türkiye'de -Türkiye vatandaşı olan ve olmayan- yaklaşık , çocuğun çalıştığı tahmin ediliyor. Bu çocukların yaklaşık bini yaş aralığında. Ancak, büyük olasılıkla bu resmi rakamlar, özellikle yasadışı çocuk işçiliğinin normal izleme mekanizmalarının dışında gerçekleştiği dikkate alındığında, gerçek rakamlardan daha düşük.

Çocuk Hakları Komitesi Türkiye'de çocuk yoksulluğu ve çocuk işçiliği hakkında düzenli verinin olmamasından duyduğu kaygıyı dile getirerek Türkiye'de çocuk hakları ile ilgili meselelerin daha iyi izlenmesi için bu verileri toplamaya ve toplumsal cinsiyet, coğrafi konum, etnik köken ve sosyoekonomik köken özelliklerine göre ayrıştırılması tavsiyesinde bulunmuştur.

Türkiye'de yasalara göre asgari çalışma yaşı 15, tehlikeli işler için asgari çalışma yaşı ise 18'dir . yılında Türkiye hükümeti asgari ücret uygulamasının kapsamını her yaştaki işçileri kapsayacak şekilde genişleterek, daha önce asgari ücret güvencesine dahil olmayan 15 yaşındakileri de dahil etti.

Çalışma yaşamına ilişkin yasal güvencelerin vatandaş olmayan çocukları da kapsadığına ilişkin açık bir hüküm olmasa da Türkiye çocuk işçiliğini yasaklayan, Uluslararası Çalışma Örgütü Asgari Yaş Sözleşmesi (ILO C), En Kötü Biçimlerdeki Çocuk İşçiliği Sözleşmesi (ILO C. ),Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi ve Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme gibi uluslararası sözleşmeleri onaylamıştır.

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün görüştüğü aileler çocuklarının tekstil fabrikalarında, kuru meyve fabrikalarında, ayakabı imalat atölyelerinde ve araba tamirhanelerinde çalıştığını söylerken, bazılarının kiraz topladığı veya tarım işçisi olarak çalıştığı, diğerlerinin ise sokaklarda kağıt mendil, su veya hurma satarak geçindiğini aktardı. İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün yaptığı araştırmanın bulgularıyla uyumlu olan çalışmalar, bazı durumlarda ailenin esas geçim kaynağının mülteci çocuklar olduğunu ortaya koyuyor. Mülteci anne babalar “iki arada kalmış durumda çünkü bir yandan çocuklarının okuyup kendileri için daha iyi bir geleceği garanti etmesini istiyorlar ama öte yandanyetişkinler daha zor iş buluyor; ergen yaştakilerin Türkiye'de ücretli iş bulması daha kolay Sonuç olarak birçok genç mülteci okumak yerine çalışıyor.”

Radwan

11 yaşındaki Radwan ve dul annesi, İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne, Şam'dan Mart 'te, Radwan ve üç kızkardeşinin kaldığı yetimhane bombalandıktan sonra kaçtıklarını anlattı. Geldikleri Gaziantep'te, annesi “Çocuklarımın hiçbiri okula gitmiyor çünkü bunaparamız yetmiyor. Karnımızı doyurabilmemiz için onların çalışması gerekiyor” dedi.

Radwan İnsan Hakları İzleme Örgütü araştırmacısına 12 yaşındaki ikiz erkek kardeşi ve 10 yaşındaki kız kardeşinin çalıştıkları için görüşmeye gelemediklerini ama kendisinin izin günü olduğunu söyledi. Radwan, “Suriye'de, okulu bıraktığımda dördüncü sınıfa gidiyordum. Okulu çok seviyordum. Matematik dersini severdim, okula gitmeyi çok özledim” dedi.

Haftada yedi gün ve günde 12 saatten fazla çalıştığını ve haftada 40 lira kazandığını söyleyen Radwan “Ama yanında çalıştığım terzi iyi biri ve bana iyi davranıyor. Her gün sabah 'dan akşam 'e kadarçalışıyorum. Erkek kardeşlerim de aynı parayı kazanıyor ama kız kardeşim haftada 30 TL alıyor” dedi. Radwan'ın ailesi, tuvaleti olmayan, terk edilmiş bir dükkanda yaşıyor ve genel giderler dahil ayda TL kira ödüyor.

Birçok STK İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne çocuk işçiliği krizinin Türkiye'deki Suriyeli mültecilerin çalışma izni meselesiyle yakından ilgili olduğunu vurguladı. Dil sorunu dışında, çalışma hakkının yasalarla korunmaması yoksul Suriyeli ailelerle, çocuklarını büyük oranda hala okula gönderebilen yoksul Türkiye vatandaşı aileler arasındaki farkı belirliyor.

Adil İş Gücü Derneği, Türkiye'deki işverenlerin genellikle Suriyeli mültecileri, asgari ücretin altında para vererek, güvenli olmayan yerlerde uzun saatler çalışmaya zorlayarak ve ücretlerinden kabul edilemez kesintiler yaparak istismar etiklerini bildirdi.

Bu rapor için görüşülen aileler bu bulguları doğruladı. Görüşülen 50 hane halkından 40'ı, en az bir velinin veya hane halkından bir yetişkinin ev dışında düzenli bir işte çalıştığını söyledi. Ancak, bu 40 haneden üçünde, 15 yaşında ve sekizinde ise 15 yaşından küçük çalışan bir çocuk bulunuyordu. Ayrıca, ailenin reisinin kadın olduğu 4 hanenin temel gelir kaynağı çocuklardı.

Hem yetişkinlerin hem de çocukların çalıştığı aileler,çalışma yaşamına ilişkin güvencelerin olmamasının, yetişkin işçilerin genellikle işverenler tarafından sömürülmelerine yol açtığını belirttiler - Türkiyeli meslektaşlarından çok daha düşük ücret verilmesi, bazen hiç ücretin ödenmemesi ve hiçbir ek yardım verilmemesi gibi. Sonuç olarak, temel geçim masraflarının karşılanabilmesi için çocuklarından da çalışmalarını istemekten başka bir seçeneklerinin olmadığına inandıklarını söylediler.

Bu rapor için görüşülen Suriyeli hane halkları arasından çalışma izni olmadan tam zamanlı çalışan hiç kimse, görüşmelerin yapıldığı tarihte ayda TL olan asgari ücreti almıyordu. Gelirlerini açıklayanların kazancı ortalama TL'ydi.

Ekim tarihli geçici koruma yönetmeliği “[g]eçici korunanların çalışmalarına ilişkin usul ve esasların Bakanlar Kurulunca belirleneceğini” ve korunanların “Bakanlar Kurulunca belirlenecek sektörlerde, iş kollarında ve coğrafi alanlarda çalışma izni almak için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına başvurabilecekleri” belirtiliyor. Yani, prensipte yönetmelik iş gücü piyasasına yasal erişim olanağı tanıyor ancak bu erişimin, henüz çıkarılmamış müteakip yönetmelikler yoluyla olması gerekiyor.

Geçici Koruma Yönetmeliğinin yayınlanmasından sonraki aylarda bazı haber organları Çalışma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığının Suriyeli mültecilere çalışma izninin kapsamını genişletmeyi amaçlayan bir yasaüzerinde çalıştıklarını bildirdi. Ancak, 7 Ağustos tarihinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı böyle bir planın olmadığını ve Türkiye'nin herhangi bir genel program dahilinde mültecilere çalışma izni sağlamayacağını duyurdu. Türkiye Suriyelilerin yasal yollarla çalışmasına ve Türkiye'nin iş kanunlarının sağladığı güvencelerden faydalanmasına izin vermediği sürece mülteci aileler zorluk çekmeye, çocuklarının eğitimleri de kesintiye uğramaya devam edecek.

İzmir'de yaşayan 38 yaşında, altı çocuklu bir baba İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne 12 yaşındakien büyük oğlu Ahmed'in çalıştığı için okula gidemediğini anlattı:

Bir atölyede torba yapıyor. Haftada beş buçuk gün çalışmasının karşılığında ayda TL kazanıyor Seneye küçük çocuklarımı okula kaydettirmek istiyorum ama Ahmed evin gelirine katkıda bulunması için ona ihtiyacımız var. O çalışmazsa biz ekmek yiyemeyiz. Bu halde bile kira ve genel giderleri aydan aya ancak karşılayabiliyoruz.

15 yaşındaki İbrahim, dul annesi ve iki erkek kardeşiyle Mersin'de yaşıyor ve haftanın altı günü sabah 'den akşam 'a kadar araba boyayarak ayda TL kazanıyor. yılında yedinci sınıfa giderken Halep'te yaşadığı mahalle, varil bombalarıyla yerle bir olduktan sonra kırsal bölgeye taşındıklarından beri okula gitmediğini söyledi. Daha sonra, İslam Devleti (IŞİD olarak da biliniyor) militanları bölgeye yaklaşmaya başladıklarında ailece Türkiye'ye kaçtılar. Kardeşleri İnsan Hakları İzleme Örgütü araştırmacısına, gururla, İbrahim'in tüm derslerinde üstün başarı gösteren, yıldız bir öğrenci olduğunu söylediler. Okula gitmeyi özleyip özlemediği sorulunca İbrahim şöyle dedi:

Matematik dersini çok severdim. Okulu gerçekten çok özlüyorum, keşke tekrar gidebilsem. Öğrencilikle kıyaslandığında, çalışmak çok zor – burada alışkın olduğumuzdan çok daha farklı koşullardayız. Hayatlarımız tamamen değişti. Hiç arkadaşım yok, ne Türkiyeli, ne Suriyeli. Çok yalnızım. Aslında, her gün on buçuk saat çalışınca arkadaşlara ayıracak zaman da kalmıyor. İşyerim pek güvenli değil – sürekli ayakta durduğum için sırtım ve bacaklarım ağrıyor ve tüm o kimyasallar yüzünden ciğerlerimde de sorun var.

İbrahim'in 27 yaşındaki kardeşi Omar mahallelerindeki Türklerin de “yoksul” olduğunu ama çoğunun çocuklarını okula gönderebildiklerini düşündüğünü söyledi. Gerçekten de, Türkiye vatandaşları arasında da yoksulluk okuldışı çocuk nüfusunu belirleyen etkenlerden biri olsa da, eğitim yılında Türkiye'deki kayıt oranları nispeten yüksekti; rakamlar ilkokul için yüzde , ortaokul için oldu.

Gaziantep'te bir mülteci destek merkezi yürüten Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği (SGDD) İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı (ASPB) il müdürlüğünün bölgedeki Suriyeli mülteciler arasında çocuk işçiliğinin azaltılması konusunda kendilerine danıştığını söyledi. Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü olan 12 Haziran tarihinde ASPB mültecilere destek merkezlerine çocuk işçiliğinin zararlarıyla ilgili duyarlılık geliştirmeyi amaçlayan posterler astı. Kamuyu bilgilendirici kampanyalar faydalı olabilir ama ekonomik koşulların zorladığı davranış şekillerinin değişmesi,başka bir alternatifin bulunmadığı hallerde çok da mümkün olma

turkey-eca-school-refugees-5

Bir insan hastalanırsa tedavi olur ve iyileşir. Bir çocuk okula gitmezse, bu ileride büyük bir sorun olur – ya sokağa düşer, ya Suriye'ye döner ve savaşırken ölür, ya radikalleşir ve bir köktendinci olur, ya da Avrupa'ya ulaşmaya çalışırken denizde ölür.

— İstanbul'da, Suriyeliler için kurulan bir geçici eğitim merkezinin kurucusu ve Türkiye'de okuma şansı bulamayınca, savaşmak üzere Suriye'ye dönerek muhalif güçlere katılan ve 'de, 16 yaşındayken ölen bir gencin annesi.

Artık okula gidemiyorum ya, işte o çok zor bir durum. Alışması güç. Ara sıra çalışıyorum, ablalarım fabrikaya gitmeyince onların yerine ben gidiyorum. Geleceğimi hayal etmeye çalıştığımda hiçbir şey göremiyorum.

— 16 yaşındaki Rasha Ağustos 'te Suriye, Kamışlı'dan İzmir'e geldiğinde, ikamet izni olmadığı için okula kayıt yaptıramadı. Türkçe konuşamadığı için, yaşıtlarıyla birlikte sınıfa gidemedi ve daha alt sınıfa gitmesine de izin verilmedi.

Dokuz yaşındaki Mohammed, 'de Halep kırsalındaki okuluna silahlı bir grup el koyduğundan beri okula gitmiyor. başlarında Mersin'e kaçan ailesi küçük ve içinde mobilya olmayan bir evde yaşıyor ve yerde uyuyorlar.

3. sınıfa gitmesi gereken Mohammed okula gitmeyi özlüyor. “Sınıfın en iyilerindendim ve okumayı öğrenmekten çok zevk alıyordum. Ama şimdi kendi kendime çalışmak istesem bile ne kitabım ne başka bir şeyim var” diyen Mohammed, günde 11 saat bir tekstil atölyesinde çalışıyor ve haftada 50 TL kazanıyor.

Bu rapor, acil bir mesele olan, Türkiye, Ürdün ve Lübnan'daki Suriyeli mülteci çocukların eğitime erişim konusunu ele alan üç bölümlük bir dizinin ilk raporu. Raporlarda Suriyeli çocukların eğitim görmelerinin önündeki çeşitli engeller incelenecek ve ev sahibi ülkelere, uluslararası bağışçılara ve uygulayıcı ortaklara, Suriyeli çocukların kayıp nesil olmalarının önlenmesi amacıyla bu engellerin etkilerini azaltmaları için çağrıda bulunulacak.

Çatışmalardan önce Suriye'de ilkokula gidenlerin oranı yüzde 99, ortaokula gidenlerin oranı ise yüzde 82'ydi ve okula giden kız ve erkek çocukların oranı büyük ölçüde eşitti. Bugün, UNICEF'in tahminlerine göre ülke içinde ve dışında yaklaşık 3 milyon Suriyeli çocuk okula gidemiyor – bu sayı savaştan önce okul çağındaki çocukların neredeyse tamamını eğitime katmayı başarmış Suriye'nin, bu başarısını yerle bir ediyor.

Türkiye'de hükümetin idaresindeki 25 mülteci kampında bulunan okul çağındaki Suriyeli çocukların yaklaşık yüzde 90'ı düzenli olarak okula gidiyor. Ne var ki, bu çocuklar Türkiye'de yaşayan okul çağındaki Suriyeli mülteci nüfusun yalnızca %13'ünü oluşturuyor. Türkiye'deki Suriyeli çocukların büyük çoğunluğu mülteci kamplarının dışında, kent ve köylerde yaşıyor ve buralarda okula kayıt yaptırma oranları çok daha düşük. yılında bu nüfusun yalnızca %25'i okula gitti.

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün bu rapor için görüştüğü 50 ailedeki çocukların bazıları dört yıldır eğitim görmüyordu. Savaş başladığında okula gidemeyecek kadar küçük olan diğerleri ise herhangi bir okula adım bile atmamıştı. Birçoğunun eğitimleri ilk olarak, Suriye'deki okulları silahlı gruplarca bombalandığında veya el konduğunda kesintiye uğramıştı. Türkiye'ye gelmeleriyle birlikte, eğitimle araları daha da açılmış veya tamamen eğitimden kopmuşlardı. Görüştüğümüz çocuklar ortalama iki yıldır okula gitmiyordu.

Uluslararası hukuk bakımından Türkiye hükümeti Türkiye'deki tüm çocuklara zorunlu ve ücretsiz ilköğretim vermeli ve ortaöğretime erişim olanağı sağlamalıdır.

Türkiye yükümlülüklerini yerine getirmek için, Suriyeli çocukların örgün eğitim görmelerinin önündeki hukuki engelleri kaldıracak bazı olumlu adımlar attı. Örneğin, yılında Suriyelilerin devlet okullarına kayıt yaptırmak için ikamet iznine sahip olmaları zorunluluğunu kaldırdı ve onun yerine hükümetin verdiği kimliğe sahip olan tüm Suriyeli çocukların devlet okullarına kaydolmalarının önünü açtı. Ayrıca, Türkiye'de sürgünde bulunan Suriyeli muhalif yetkililerin oluşturduğu Suriye Geçici Hükümeti kabinesinin eğitim bakanlığı tarafından onaylanmış Arapça müfredat eğitimi veren paralel bir “geçici eğitim merkezleri” sistemini de akredite etti.

Ancak tüm bu çabalarına rağmen, Türkiye’nin ülkedeki Suriyeli mülteci çocukların çoğunluğuna, özellikle de kampların dışında yaşayanlara eğitim olanağı verme konusunda başarıya ulaşmış olduğunu söylemek henüz mümkün değil ve bu konuda bugüne dek gözlemlenen övgüye değer ilerlemeler, ancak okula kayıt yaptırma oranını arttırma çabalarının başlangıç adımları olarak değerlendirilebilir.

Sonuçta, son dört yıl içinde Türkiye'ye gelen , okul çağındaki Suriyeli çocuğun üçte birinden azı okula gidiyor – yani, yaklaşık , çocuğun eğitime erişim olanağı hâlâ yok.

İnsan Hakları İzleme Örgütü yaptığı araştırmada Türkiye'de kampların dışında yaşayan Suriyeli çocukların okula gitmelerinin önünde, üzerine eğilinmesi mümkün bir dizi engel saptadı. Bunların en önemlileri arasında şunlar sayılabilir:

  • Dil engeli: çoğu Arapça’dan başka bir dil bilmeyen Suriyeli çocuklar, Türkçe eğitim verilen okullarda dil engeliyle karşılaşıyor.
  • Ekonomik zorluklar: parasızlık yüzünden aileler ulaşım, okul gereçleri ve geçici eğitim merkezleri söz konusu olduğunda, okul harcı gibi masrafları karşılayamıyor. Kendi işsiz nüfusu üzerinde olumsuz etkileri olabileceği endişesiyle Türkiye’nin çalışma izni vermediği Suriyeli mülteci nüfus içinde çocuk işçiliği çok yaygın. Çalışma hayatına ilişkin güvencelerden yoksun kalan anne ve babalar emeklerinin karşılığı sayılabilecek adil bir gelir elde edemedikleri için, birçok aile geçinmek için çocukların getirdiği gelire muhtaç kalıyor.
  • Toplumsal uyuşma: Bazı Suriyeli aileler, okulda zorbalığa maruz kalacağı ve Türkiyeli sınıf arkadaşlarıyla kaynaşmakta zorluk çekeceğine dair endişelerle çocuklarını oturdukları yerdeki devlet okullarına kaydettirmiyorlar.

Buna ek olarak, bu raporda bazı devlet okullarının mülteci çocukları reddettiği veya ihtiyaçlarını makul ölçüde karşılamadığı ve geçici eğitim merkezlerinin genellikle aşırı kalabalık olduğu da ortaya konuyor. Türkiye’nin yasal çerçeveyi Suriyeli mülteci çocukların devlet okullarına gitmesini sağlayacak şekilde değiştirmiş olmasına rağmen, İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün görüştüğü ailelerden bazıları Türkiye'deki devlet okullarının hâlâ, kayıt yaptırmak için artık gerek olmayan belgeleri talep ettiğini söyledi. Ayrıca birçok aile, Türkiye'deki okula kayıt yaptırma usulleriyle ilgili önemli bilgilere sahip değil.

Örneğin, İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün görüştüğü Mohammed'in annesi, Mohammed'in ve 11 yaşındaki erkek kardeşinin okula gitmemesinin sebebini “nasıl kayıt yaptıracağımızı da, okula gitmelerine izin olup olmadığını da bilmiyoruz” diyerek açıkladı. Kocasının çalışma izni olmadığı için bir tekstil atölyesinde yasadışı olarak ve kendisiyle aynı işi yapan Türkiyeli işçilerden çok daha düşük bir ücretle çalıştığını anlattı. Kocasının kazandığı paranın ailenin geçinmesine yetmediği için iki oğlunun da çalıştığını söyledi.

Türkiye, bugüne kadar 2 milyondan fazla Suriyeli mültecinin ev sahibi olarak önemli bir külfeti üstlenmiş durumda. Yaklaşık 6 milyar Dolar harcayan Türkiye'ye kısıtlı destek veren uluslararası topluluk, Suriyeli çocukların eğitime erişimlerinin iyileştirilmesi için Türkiye'ye maddi ve diğer konularda destek vermek için adım atmalıdır. Ancak, Türkiye de politikalarının hayata geçmesini sağlamak ve Suriyeli çocukların eğitime erişimlerini engelleyen, uygulamadaki mevcut engelleri kaldırmak için daha fazla çaba göstermelidir. Yapılması gerekenler arasında şunlar sayılabilir:

  • Suriyeli öğrencilerin dil engelini aşabilmeleri için, devlet okulları sistemi aracılığıyla hızlandırılmış Türkçe dil programlarının hayata geçirilmesi;
  • Suriyeli çocukların devlet okullarına erişimini teminat altına alan ulusal mevzuata tüm illerde ve tüm devlet okullarında uyulmasının sağlanması;
  • Mevcut izleme mekanizmaları kullanılarak okulu bırakanların izlenmesi ve okula devamlılığın teşvik edilmesi;
  • Türkçe konuşmayan mülteci nüfusun eğitiminde karşılaşılan özel zorluklar göz önüne alınarak, öğretmenlerin ve okul personelinin katılması amacıyla hazırlanmış özel eğitim programlarına yatırım yapılması;
  • Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNİCEF) ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) gibi uygulayıcı ortaklarla birlikte çalışılarak, erişimin daha zor olduğu yerlerdekiler de dahil olmak üzere tüm Suriyeli mültecilere, okula kayıt yaptırmak için nelerin gerektiği ve usullerin ne olduğu hakkında bilgi verilmesi;
  • Suriyeli mültecilerin çalışma izni alabilmesini yaygın biçimde sağlayarak dezavantajlı ailelere çalışma hayatına ilişkin güvencelere ve düzenli bir asgari ücrete sahip olma fırsatı verilmesi ve böylece Suriyeli mülteci aileler arasındaki yüksek çocuk işçiliği oranının azaltılması.

Türkiye gibi ev sahibi ülkelerde Mohammed gibi Suriyeli çocukların eğitime erişimlerinin sağlanması için acilen harekete geçilmeyecek olursa, bunun bütün bir nesil üzerinde yıkıcı etkileri olacaktır. Onların eğitime erişimlerinin şimdi sağlanması, ileride erken evlilik yapmaları ve orduya katılmaları gibi riskleri azaltacak, para kazanma potansiyellerini arttırarak onlara istikrarlı bir ekonomik geleceğe kavuşma fırsatı sunacak ve bugünün genç Suriyelilerinin gelecekte, ülkelerini yeniden kuracak ve Suriye toplumunu rehabilite edecek de olsalar, dünyanın başka bir yerinde, içinde yaşadıkları topluma katkıda bulunacak da olsalar, belirsizliklerle dolu geleceklerine daha donanımlı bir şekilde adım atmalarına olanak sağlayacaktır.

Bu rapor esas olarak Haziran 'te İstanbul, İzmir, Turgutlu, Gaziantep, Mersin ve Ankara'da yürütülen araştırmaya dayanmaktadır. İnsan Hakları İzleme Örgütü, eğitimle ilgili durumlarını değerlendirmek amacıyla kamplarda kalmayan Suriyeli mülteci ailelerle görüştü. Kamplarda kalmayan mültecilerle görüşme sebebimiz, bu kesimdeki okula kayıt olma oranının kamplardaki kayıt oranına göre daha düşük olmasıydı.

İnsan Hakları İzleme Örgütü toplamda 50 hane halkıyla yüzyüze ve bir hane halkıyla da telefonla görüştü. Görüşmelerin hepsinde hane halkının tamamı görüşmede mevcut değildi. Görüşmelerde bulunan ve doğrudan konuşulan kişinin 71'i 5 ila 17 yaş arasındaki çocuklardı. Görüşmelerde bulunanlar arasında 18 yetişkin erkek, 42 yetişkin kadın, 35 erkek çocuğu ve 36 kız çocuğu yer alıyordu. Görüşmelerde olmayan aile bireyleri de dahil olmak üzere, İnsan Hakları İzleme Örgütü kişinin durumuyla ilgili bilgi topladı. Bunların 'ü okul çağındaki çocuklardı. 48 hane halkından 19'u kendilerini Arap olarak tanımlarken 15'i Kürt, ikisi Türkmen, biri Çerkes olduklarını söyledi. Geri kalanlar ise etnik kimliklerini belirtmedi. Suriye'de, Halep, Halep kırsalı, Şam, İdlib, Afrin, Kamışlı, Amuda, Resulayn, Haseke ve Homs bölgelerinden gelmişlerdi. Görüşülen aileler yerel ve uluslararası STK'ların yönlendirmeleri ve her şehirdeki Suriyeli mülteci toplulukları arasından irtibatta olduğumuz kişiler aracılığıyla belirlendi.

Görüşmelerin çoğunluğu özel evlerde gerçekleştirilirken altı tanesi halka açık parklarda ve biri mültecilere destek merkezinin bekleme odasında yapıldı. İnsan Hakları İzleme Örgütü bütün görüşmelerin güvenli ve mahrem yerlerde yapılmasına özen gösterdi. Görüşmeler tercümanlar aracılığıyla, Arapça ve Kürtçe yapıldı. Görüşülen kişilerin tamamına, araştırmanın niteliği ve elde edilen bilgileri nasıl kullanacağımızla ilgili açıklama yapıldı ve her görüşülenin sözlü onayı alındı. Hepsine, sorulara cevap vermeyecebilecekleri ve diledikleri zaman görüşmeyi sonlandırabilecekleri belirtildi. Araştırmaya katılanlara herhangi bir maddi karşılık verilmedi. İnsan Hakları İzleme Örgütü gizli kalmayı isteyen kişi ve kurumların kimliklerini saklı tutmaktadır.

Herhangi bir anket ya da istatistiki çalışma yürütmedik; bulgularımızı yaptığımız kapsamlı görüşmelere ve önceden yayınlanmış, çok sayıda ve değişik malzemelerin analizine dayandırıyoruz. İnsan Hakları İzleme Örgütü Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), Göç İdaresi Genel Müdürlüğü (GİGM), Gaziantep Belediyesi ve Suriye Geçici Hükümeti Eğitim Bakanlığı temsilcileriyle de görüştü. Ayrıca Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK), uluslararası ve ulusal hükümet dışı kuruluşların (STKlar) temsilcileri, Suriye okul müdürleri, yaygın eğitim verenler ve öğretmenlerle de görüşmelerde bulunduk. Kriz hallerinde eğitim ve Türkiye eğitim politikaları konularında uzmanlara da danıştık.

Suriyelilerin Türkiye'ye Göçü ve Türkiye'nin Tepkisi

Suriye'de silahlı çatışmaların başladığı 'den bu yana 2 milyondan fazla mülteci sınırı aşarak Türkiye'ye geçti. Türkiye, topraklarına gelen sığınmacılarla ilgili genellikle “açık kapı” politikası güdüyor. Türkiye'nin bu göç akınına “istikrarlı bir biçimde yüksek standartlarda” cevap vermesi BMMYK ve diğer gözlemciler tarafından övgüyle karşılanıyor Türkiye'nin politikaları son dört yılda, acil durumda müdahale politikasından, uzun süreli yer değiştirme olaylarından kaynaklanan uzun vadeli kaygıları dikkate alan bir politikaya dönüştü.

Hükümetin açıklamalarına göre, Suriyeli mülteci krizi için Türkiye Şubat itibariyle toplam 6 milyar Dolar harcarken, uluslararası bağışçılardan aldığı toplam katkı milyon Dolar'da kaldı. Türkiye'nin yaptığı harcama “Suriye [mülteci] kriziyle için bugüne dek yapılmış” en büyük katkıyı temsil ediyor.

Türkiye hükümetinin Türkiye-Suriye sınırı yakınında kurduğu 25 kampta, 13 Ağustos tarihi itibariyle , Suriyeli mülteci yaşıyordu ve kampların tamamı doluydu. Mülteci nüfusun kalan %85'i “şehir mültecileri” olarak, ülkenin dört bir yanındaki il ve ilçelere dağılmış durumda. Mültecilerin en yoğun yaşadığı Güneydoğu bölgesinde, Suriye sınırı yakınındaki bazı kentlerin nüfusları, yoğun mülteci akını sebebiyle yüzde 10 veya daha fazla arttı. Ayrıca, Suriye'den gelen mültecilerin İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük kentlere de yerleştiği görülüyor. Ocak itibarıyla İstanbul'un Suriyeli mülteci nüfusunun ,'e ulaştığı ifade ediliyor.

Türkiye Mülteci Sözleşmesine taraf olmakla beraber, sözleşmenin sağladığı korumayı sadece Avrupa'dan gelen mültecilerle sınırlı tutan coğrafi çekinceyi hâlâ koruyan tek ülke. Bunun sonucu olarak, Türkiye Suriye'deki şiddet veya zulümden kaçan kişilerin mülteci statüsünü hukuken tanımıyor ve bu kişilere sığınma sağlamıyor. Bu yüzden, krizin ilk günlerinde Türkiye hükümeti, ülkeye gelen Suriyelilerden “misafir” olarak söz ediyordu. Ekim 'de Türkiye “geçici koruma” rejimi kurarak, Suriyelilere ve Suriye'de yaşayan Filistinlilere, Türkiye'ye vizesiz giriş hakkı, zorla geri gönderilmeme ve insani yardıma erişim haklarını tanıdı.

Suriye'den gelen Mültecilerin Hukuki Statüsünde Değişiklik

Nisan 'te yürürlüğe giren ve göçle ilgili oldukça kapsamlı bir kanun olan Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (YUKK) Suriyeliler ve Suriye'den gelen Filistinliler için mevcut koruma planını, bu kişilere kanunen yasal statü tanıyarak ve kampların dışında yaşamalarına izin vererek güçlendirdi. Ayrıca, İçişleri Bakanlığı'na bağlı ve Suriyeli mültecilerin kayıt altına alınmasını da kapsayan, sığınmayla ilgili konulardan sorumlu olan, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü adlı yeni bir birim kuruldu. Bundan önce mültecilerin kayıt altına alınması, kampların kurulması ve kampların içinde ve dışında yaşayan mültecilere destek verilmesine dair koordinasyon, T.C. Başbakanlığı'na bağlı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı'nın sorumluluğundaydı.

Bunu takiben yayınlanan Ekim tarihli yönetmelik , geçici koruma altındaki kişilerin kayıt altına alınmasıyla ilgili kural ve usullerin yanı sıra, bu kişilerin hak ve salahiyetlerini netleştiriyor. Yönetmelikte, yasa kapsamına giren kişilerin ücretsiz acil sağlık hizmeti alma, ülkede yasal olarak ikamet ettiklerini gösterir kimlik kartı edinme, barınma, gıda ve diğer hizmetlerin verildiği “barınma merkezleri”ne erişim, ülkeye düzensiz yollarla girdikleri gerekçesiyle gözaltına alınmama hakkı, aile birleşimine erişim, hukuki danışma ve ücretsiz çeviri hizmetlerine erişim ve geldikleri ülkelere zorla geri gönderilmekten (refoulement) korunma hakları olduğu belirtilmektedir.

Suriyeli Mülteciler için Eğitim Hizmetleri

Eylül 'te Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) yayınladığı /21 funduszeue.info Genelgeyle Nisan ayında yürürlüğe giren göç yasasıyla uyumlu olarak, geçici korumadan yararlanan kişilerin eğitimiyle ilgili yeni düzenlemeler yaptı. Bu genelgeyle, diğer tedbirlerin yanı sıra, yasa ve yönetmelikte eğitimle ilişkili olan kararların hayata geçirilmesinden sorumlu olan il komisyonlarının kurulması, Suriye “geçici eğitim merkezleri” için akreditasyon sistemi oluşturulması ve devlet okullarına kayıt yaptırmak için “ikamet izni” değil “yabancı tanıtma belgesi”nin yeterli olduğu karara bağlandı.

Türkiye hükümeti, Suriyeli mülteci çocukların eğitim görmeleri konusundaki kararlılığını açık bir dille ifade etti. 2 Ekim tarihinde MEB müsteşar yardımcısı Yusuf Büyük, “Eğer bu öğrencileri eğitemezsek yanlış ellere düşerler, çeteler, suçlular tarafından sömürülürler Biz ülkemizin standartlarını iyileştirmeye çalışıyoruz; bu, Suriyeliler için de standartların iyileşmesi anlamına gelir” dedi. Zaten /21 funduszeue.info genelgenin çıkmasının sebebi de, Bakanlığın Suriyeli mülteci öğrencilerin okula gitmesini engelleyen “dil engeli, hukuki engeller ve teknik altyapı eksikliği gibi engellerin ortadan kaldırılması” için çalışmak gerektiğini kabul etmesiydi.

Türkiye'de, Suriyeli ilk ve ortaokul çağındaki çocukların örgün eğitim almaları için birbirine paralel işleyen iki sistem bulunuyor. Bunlara ilaveten, çeşitli yaygın eğitim yolları da funduszeue.info okullarında ve geçici eğitim merkezlerinde eğitim hizmeti verilmesi, MEB, UNİCEF, BMMYK ve diğer bağışçılar arasındaki ortaklık sayesinde gerçekleştirilebildi. Bu hizmetlerin koordinasyonu ve denetlenmesinin sorumluluğunu aslen MEB üstlenirken, UNICEF ve BMMYK teknik ve finansal destek sağlıyor. Örneğin, /21 funduszeue.info genelgenin hazırlanma sürecinde MEB bu kurumlarla istişarelerde funduszeue.infoen, UNICEF Suriyeli öğrencilerin MEB'in (YOBİS olarak bilinen) veritabanına kayıt edilmesi ve buradan izlenmesi için teknik destek sağladı, geçici eğitim merkezlerinin inşa edilmesi için kaynak desteği verdi ve geçici BMMYK da illerdeki geçici eğitim merkezlerine eğitim malzemeleri sağladı.

eğitim yılında Suriyeli öğrencilerin eğitimi için yapılan harcamanın, Milli Eğitim Bakanlığı'nın tahminlerine göre milyon liralık ek bir mali külfet getirmiş olmasına rağmen, Bakanlık Suriyeli mültecilerin eğitimi için özel bir fon ayırmış değil. Onun yerine, ilgili masraflar bakanlığın genel bütçesinden karşılanıyor. Bu yüzden Suriyeli mültecilerin eğitimi için yapılan toplam harcama hakkında daha detaylı bilgi mevcut değil.

Devlet okulları

Türkiye'deki devlet okulları, resmi olarak hükümet tarafından kayıt altına alınmış ve geçici korumadan faydalanan ilk ve ortaokul çağındaki bütün Suriyeli öğrencilere açıktır. /21 funduszeue.info genelgeye göre, hükümetçe verilmiş kimlik kartının (yabancı tanıtma belgesi) sunulması halinde herhangi bir devlet okuluna kayıt yaptırmak mümkün. Okula kayıt yaptırmak ücretsiz, ancak velilerden yıl boyunca “faaliyet gideri” olarak ek para talep edilebiliyor.Şehir merkezlerinde, genellikle yaşanılan mahallede, yürüme mesafesinde okullar bulunuyor, kırsal alanlarda ise devlet öğrencilere ücretsiz araç araç sağlıyor.

itibarıyla, Türkiye'deki okullar “4+4+4” adıyla anılan sistemle eğitim veriyor: 12 yıl ücretsiz zorunlu eğitimin 4 yılı ilk, 4 yılı orta ve 4 yılı lise eğitiminden oluşuyor. Ayrıca, öğrenciler beşinci sınıftan itibaren mesleki eğitime (dini mesleki eğitim de dahil) kaydolabiliyor.

eğitim-öğretim yılında Türkiye'nin devlet okulları sistemindeki ilk, orta ve liselere toplam 36, Suriyeli öğrenci kayıt yaptırmıştı. Bu sayı, Türkiye'nin toplam öğrenci nüfusunun yüzde ’sine tekabül ediyor. Bir önceki eğitim yılında 7, olan kayıtlı öğrenci sayısına kıyasla görülen artış, /21 funduszeue.info genelgenin etkisini ortaya koyuyor. Ancak yine de bu sayı, okul çağındaki Suriyeli mültecilerin ancak yüzde altısını teşkil ediyor; yani, Suriyeli çocukların büyük bir çoğunluğu, teorik olarak Türkiye'de devlet okullarına gidebilecekken, pratikte gitmiyorlar.

Türkiye'deki eğitim sistemi oldukça merkezi ve okulların kendi başlarına karar vererek harcayabilecekleri, kendilerine tahsis edilmiş özel bir ödenekleri yok. Türkiye'deki bir düşünce kuruluşu bu konuyla ilgili şu değerlendirmede bulundu: “okulların Suriyeli çocukların ihtiyaçlarını karşılayabilecek çözümleri bulma ve bunları fonlama olanakları yok.” Türkiye'de Suriyeli mültecilerin en yoğun olduğu güneydoğu illerinde okullar “[Suriyeliler gelmeden önce] kayıt oranları, öğretmen başına düşen öğrenci sayısı ve her sınıfa düşen öğrenci sayısı gibi temel eğitim göstergeleri bağlamında zaten dezavantajlı konumdaydı.” Bu alanlardaki kamu eğitim hizmetleri, şimdi Suriyeli öğrenci akınıyla karşı karşıya kalındığı için “son derece zorlanıyor”.

Geçici eğitim merkezleri

Geçici eğitim merkezleri, mülteci kamplarının hem içinde hem dışında faaliyet gösteren, Suriye müfredatına bağlı kalarak Arapça eğitim veren ilk ve orta dereceli eğitim merkezleridir. Uygulanan müfredat, Suriye'de kullanılan resmi müfredatla büyük oranda aynı; yalnız, içindeki Beşar Esad ve ailesi ile Baasçılık gibi konuları içeren, Suriye hükümetini destekleyici referanslar kaldırılmış. Merkezi Türkiye'de bulunan Suriye Geçici Hükümeti Eğitim Bakanlığı, söz konusu müfredatı, MEB ile işbirliği içinde düzenliyor ve dağıtımını yapıyor. sonbaharında MEB, kampların dışındaki geçici eğitim merkezlerini de, ulusal eğitim sistemine dahil etmek üzere kayıt altına almaya başladı.Türkiye'deki üniversiteler tarafından tanınması öngörülen ve lisenin tamamlanmasıyla verilen bir Suriye denklik sınavı da ilk olarak MEB denetiminde, Haziran 'te gerçekleştirildi. Bu sınava katılmak için yaklaşık 8, öğrenci kayıt oldu.

Geçici eğitim merkezleri ülkenin her yerinde yok; 81 ilin, özellikle Suriye nüfusunun yoğun olduğu on dokuzunda bulunuyor. eğitim yılında kamplarda 34, kampların dışında da geçici eğitim merkezi faaliyet gösterdi. yılında geçici eğitim merkezlerinin ilk ve orta bölümlerine kayıt yaptıranların sayısı kamplarda 74,, kamp dışında ise , oldu.

Bazı geçici eğitim merkezleri yereldeki resmi makamlarca işletilirken, diğerleri yardım dernekleri ve bireysel bağışçılar tarafından kurularak yürütülüyor. Birçoğunun yıllık ücreti TL TL arasında değişiyor ve ek olarak, ulaşım için aylık 60 - TL civarında servis ücreti isteniyor. Bunlar, birçok aile için karşılanabilir rakamlar değil.

Yaygın Eğitim Hizmetleri

Okul çağındaki çocuklardan bazıları camiler, kayıt dışı geçici eğitim merkezleri veya hükümet dışı kuruluşlar tarafından sağlanan yaygın eğitim programlarına devam ediyor. Bu hizmetlerden Türkiye çapında kaç çocuğun yararlandığına dair kapsamlı bir veri bulunmuyor. Camilerdeki derslere giden çocukların velileri, bu tür programların tamamen Kur'an eğitimine yoğunlaştığını ve genellikle ücretsiz olduğunu söyledi. Kayıt altına alınmamış veya MEB'in koyduğu standartlara uygun olmayan geçici eğitim merkezleri hiçbir şekilde akreditasyon alamıyor ve buralarda eğitimlerini tamamlayan öğrencilere geçerliliği kabul edilmiş eğitim sertifikaları verilmiyor. STKların destek merkezlerinde haftada bir veya iki gün İngilizce, Arapça, Türkçe, bilgisayar, müzik ve benzeri konularda dersler veriliyor.

Bu rapor için görüşülen ailelerden üçü, çocuklarını örgün eğitim yerine mahalle camilerindeki Kur'an kurslarına gönderiyordu. Bu kurslar Türkiye devletince denetlenmiyor ve akredite olan ve denetlenen bir okulun yerini tutacak yeterlilikte değiller. 11 yaşındaki Alaa, görüşmenin yapıldığı sırada, birkaç aydır böylesi bir kursa gidiyordu ve İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne şunları söyledi:

Orada ders görmeyi çok sevmiyorum. Bize sadece hadis [Hazreti Muhammed'in sözleri ve davranışları] ezberletiyorlar, hepsi bu. Ben derslerde iyiyim ama çok sıkılıyorum. Arapça öğrenmeyi seviyorum ama sadece alfabeyi ve okuyup yazmasını öğreniyoruz. Diğer konularda ders yapmayı özledim.

Ekim itibariyle, Türkiye'deki yaş arasındaki Suriyeli mülteci çocuk nüfusu yaklaşık ,'di. eğitim döneminde Türkiye hükümetinin idaresindeki 25 kampta yaşayan okul çağındaki çocukların yaklaşık yüzde 90'ı okula kayıt yaptırmışssa da, kamplardaki çocuk sayısı, okul çağındaki Suriyeli çocuk nüfusunun sadece yüzde 13'ünü teşkil ediyor. Kampların dışında yaşayan Suriyeli mülteci çocukların eğitim durumu oldukça kötü: eğitim yılında geçici eğitim merkezlerine ve devlet okullarına kayıt olma oranı yüzde 25 olarak tahmin ediliyor.

Türkiye Suriyeli mültecilerin devlet okullarına gitmesini hukuken mümkün kılarak ve Suriyeliler için oluşturulan geçici eğitim merkezlerine olur vererek Suriyeli mülteci çocukların eğitim haklarını kullanmalarına yönelik önemli adımlar attı.

Ancak, hukuki engellerin kaldırılması sadece ilk adım. Uygulamada Suriyeli çocukların okula gitmesinin önünde daha birçok engel var. Birçok anne baba ve çocuk İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne Türkiye'nin garanti altına aldığı ücretsiz eğitim olanağından, ekonomik zorluklar yüzünden çocukların çalışma hayatına atılması, Türkçe engeli ve toplumsal uyum konusundaki zorluklar sebebiyle faydalanamadığını söyledi. Milli Eğitim Bakanlığı Ocak 'ya kadar , Suriyeli çocuğun okula gitmesini ve bu sayının eğitim yılı sonunda , Suriyeli öğrenciye ulaşmasını hedeflediklerini açıkladı. Aşağıda dile getirilen engellerin kaldırılması bu hedeflere ulaşmak için çok önemlidir.

Mersin'de yaşayan dört çocuk annesi Fatima İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne 9 ve 11 yaşlarındaki iki oğlunun okula gitmeme sebeplerini şu sözlerle anlattı: “ne nasıl kayıt yaptıracağımız hakkında herhangi bir bilgimiz var ne de okula gitmelerine izin olup olmadığını biliyoruz. Ayrıca, artık çalışmaya da başladılar.” Fatima, kocasının çalışma izni olmadığı için, yasadışı olarak ve çalışma izni olan iş arkadaşlarından çok daha düşük ücretle çalıştığını söyledi. Kocasının kazancının ancak geçinmelerine ve sigortalı olmadıkları için sağlık masraflarına yettiğini, oğullarının bu nedenle çalıştığını ifade etti.

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nin görüştüğü 13 yaşındaki Ali okula gitmeyi Halep kırsalındaki okulu bombalandığında bıraktığını söyledi. Türkiye'ye Mayıs 'te gelen Ali okula kayıt olmamış. Ali “Önceleri okula gitmemize izin verilmiyordu çünkü ikamet iznimiz yoktu. Artık Yabancı Tanıtma Belgemiz var ve ben okula gitmek istiyorum ama orada hiçbir şey anlamayacağım. Türkçem iyi değil ve benim için çok zor olacak” derken, babası da “Ayrıca bu bölgede Suriyelilere karşı bir gerilim ve ayrımcılık var; çocuklarımızla kavga etmelerini istemiyoruz” diye ekledi.

Çocukları okula gitmeyen ailelerin çoğunluğu çocuklarını geçici eğitim merkezlerine göndermeyi tercih edeceklerini, ama bu mümkün olmazsa devlet okuluna da göndermeye razı olduklarını söyledi. Hatta, bir gün Suriye'ye geri dönmeyi planladıkları için Türkçe eğitimin “faydasız” olduğunu söyleyen veliler bile mümkün olsa çocuklarını devlet okuluna kayıt yaptıracaklarını, bugüne dek bunu, kayıt için ikamet izni gerektiğini düşündükleri için veya lisanla ilgili endişeleri yüzünden yapmadıklarını ifade ettiler. Benzer bir şekilde, yılında ülkenin güneydoğusunda Suriyeli mültecilerin eğitimle ilgili ihtiyaçlarını belirlemek amacıyla yapılan bir araştırmada, yetişkin katılımcıların yüzde 80'inin mümkün olursa çocuklarını devlet okullarına göndereceklerini söylediği tespit edilmişti.

Bu rapor için görüşülen 50 hane halkından 32'si, ekonomik koşulları, gerek devlet okullarına, gerek geçici eğitim merkezlerine erişimlerinin önündeki esas engel ya da kararlarını etkileyecek büyüklükte bir zorluk olarak tanımladı. Devlet okullarına gitmenin önündeki temel engel ya da zorluk olarak 20 aile lisan meselesini gösterirken, 17 aile ise Türkiyeli çocuklarla toplumsal uyumu bir sorun olarak tanımladı. 11 ailenin nasıl kayıt yaptıracağına dair hiçbir fikri yoktu veya kayıt için ne gerektiği konusundaki bilgileri yanlıştı. 4 aile, /21 funduszeue.info genelge çıkmadan önce en az bir kez okula kayıt yaptırmak isteyip reddedildiğini ve sonrasında tekrar denemediklerini söylerken, 5 aile ise yakınlarında geçici eğitim merkezi bulunmadığı için bir Suriye okuluna kayıt yaptıramadıklarını anlattı.

Dil

Suriyeli Türkmenlerin dışındaki Suriyeli mülteci ailelerin çoğu Türkiye’ye gelirken hiç Türkçe bilmiyordu. Bu rapor için görüşülen veliler, çocuklar, STK temsilcileri ve diğer paydaşlar sıklıkla devlet okullarına gitmenin önündeki önemli engellerden birinin dil bilmeme olduğunu ifade etti. Bu rapor için görüşülen 50 hane halkından sekizi çocuklarının devlet okullarına gitmemelerinin birincil sebebi olarak dil sorununu gösterirken 12 hane halkı da dil bilmemeyi, çocukların okula gitmemeleri veya okulda yaşadıklarıyla ilgili önemli bir zorluk olarak tanımladı.

Bu sorunun kişiyi ne kadar etkilediğinin, kaç yaşında olduğuyla yakından ilişkili olduğu anlaşılıyor.[67] Devlet okulunda çalışan bir öğretmen kendi okulunda yaptığı gözlemi İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne şöyle aktardı:

Türkiye'nin devlet okullarına en kolay uyum sağlayanlar küçük çocuklar oluyor çünkü Türkçeyi çok hızlı öğreniyorlar. Ancak, dördüncü, beşinci sınıf söz konusu olduğunda bu çok daha zor. Okulda çok az yaşça büyük Suriyeli çocuğun olmasının sebebi bu.[68]

Aileler de daha küçük çocukların Türkçeyi daha hızlı öğrendiğini ve bu sayede, uyum döneminde ders ve ödevlerle uğraşırken bunun akademik sonuçlarının daha hafif olduğunu belirtiyorlar.[69]

Sığınmacı ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği (SGDD) İstanbul’da yaşayan mültecilere yönelik çok amaçlı bir destek merkezi işletiyor. Bir SGDD çalışanı İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne, merkezin hizmetlerinden faydalanan ailelerin eğitim seviyelerini yakından izlediklerini ve kayıt yaptırmada dil engelinin önemli olduğunu kaydettiklerini söyledi:

Aileleri, çocuklarını okuldan almamaları için teşvik ediyoruz. Çocukları okuldan alırlarsa da, sebebi ya dil engeli yüzünden okulda bir şey öğrenememeleri ya da ekonomik zorluklar oluyor.[70]

Dil Desteğinin veya Hızlandırılmış Dil Kurslarının Eksikliği

Dil engelinin, Suriyeli öğrencilerin devlet okullarına gidebilmelerinin üzerindeki etkisi dikkate değer. Bir raporda belirtildiği gibi, mülteci gençlerin ve çocukların, eğitim dilinin Türkçe olduğu devlet okullarına gidebilmeleri için “özel okur yazarlık programları ve telafi dersleri [yapılması] son derece acil bir ihtiyaç.”[71]

Her ne kadar bir Milli Eğitim Bakanlığı yetkilisi Haziran ’te İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne, bakanlığın geçici koruma kapsamına giren kişiler için hızlandırılmış dil programı geliştirmenin ilk adımlarını attığını söylediyse de, halihazırda Türkiye’nin devlet okullarında anadili Türkçe olmayanlar için düzenlenmiş örgün veya sistematik herhangi bir destek mevcut değil.>[72]Bakanlık Eylül ’te “birinci sınıflar için dil kartları ve etkinlikler seti” geliştirildiğini ve daha ileri düzeydeki eğitim malzemelerinin geliştirilmesine “önümüzdeki iki ay içinde başlayacağını” doğruladı.[73] Benzer şekilde, BMMYK, UNICEF ve ulusal kurumlar arasında bir ortaklık olan Türkiye Birleşmiş Milletler Bölgesel Mülteci ve Dayanıklılık Planı, eğitim sektöründe >Nisan-Mayıs-Haziran dönemi için yaptığı güncellemede şunu şöylemektedir:

[m]ülteci çocukların ulusal sisteme yerleştirilmesine yönelik mevcut çabalar, mültecilere Türkçeyi yabancı dil olarak öğretmek için eğtim materyalleri ve kapasitenin sağlanması yoluyla arttırılacak.[74]

Bu tür programlara acil ihtiyaç var. Bir ilkokul öğretmeni İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne okulların bu tür girişimleri kendilerinin geliştirmesinin çok mümkün olmadığını çünkü öğretimi kendilerinin üstlenmesi halinde Bakanlığın öğretmenlere fazla mesai ödemesi gerekeceğini söyledi. STKlara ait mültecilere destek merkezlerinde çocuklar için, kısıtlı da olsa Türkçe dil dersleri bulunuyor ama bu hizmetlerden ancak böylesi merkezlerin bulunduğu İstanbul ve Gaziantep gibi şehirlerde yaşayan aileler faydalanabiliyor. Ayrıca, İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün bu rapor için görüştüğü ailelerin birçoğu bu tür programların varlığından haberdar değildi.

Milli Eğitim Bakanlığı, Türkiye vatandaşlarına Hayat Boyu Öğrenme Müdürlüğü aracılığıyla “okuma yazma ve dil kursları” sunuyor ancak ne ilgili yönetmelikte ne de MEB genelgesinde bu kurslara geçici koruma kapsamındakilerin de katılabileceğine ilişkin açık bir bir ifade yer almıyor. Kaldı ki, İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün görüştüğü ailelerden yalnızca birinin bu kursların varlığından haberi vardı.

40 yaşındaki Aisha, 11 yaşındaki oğlu Muhammed’i ve 13 yaşındaki kızı Barfeen’i birkaç ay boyunca İzmir’deki bir ilkokuldaki haftada üç saatlik Türkçe okuma yazma kursuna gönderdiğini söyledi. “Diğer öğrenciler okuma yazması olmayan daha yaşlı Türkiyeli kadınlardı, bizimkiler sınıftaki tek çocuktu. Biz bu kurstan komşularımız sayesinde haberdar olduk” dedi.

Aslen Halepli olan 42 yaşında, altı çocuk babası Omar İnsan Hakları İzlemeÖrgütü’ne, ailece yaşadıkları İzmir’de çocuklarının okula gitmediğini söyledi. Çocukların eğitim görmesini önemsemesine rağmen “ilk önce Türkçe dersiyle başlamazlarsa onları Türkiye devlet okuluna göndermenin bir faydası olduğuna” inanmıyordu.

20 yaşındaki Jabber de Suriye’de askere alınmak istemediği için dul annesi ve küçük kardeşleriyle Kamışlı’dan kaçtığını anlattı. Kendisiyle Turgutlu’da görüşen İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne 14 ve 13 yaşlarındaki erkek kardeşlerinin çalıştıkları için yanında olmadığını söyledi. “Oğlanların okulda olmamalarının en büyük sebebi Türkçe bilmemeleri. Yakında Suriye’ye dönmeyi planlıyoruz çünkü burada hayat çok zor.”

Türkiye’de devlet okullarına kaydolabilmiş Suriyeli öğrenciler için bile dil engeli önemli bir sorun. 13 yaşındaki Omar sonunda ailesiyle birlikte Şam’dan İstanbul’a geldiğinde beşinci sınıfa gidiyormuş. Birçok Suriyeli mülteci ailenin aksine, Omar’ın ailesinin oturma izni varmış ve bu sayede hemen bir devlet okuluna, kendi okuduğuna denk sınıfa kayıt yaptırabilmiş. Ancak bir yandan yeni çevresine alışmaya çabalarken bir yandan da yeni bir dil öğrenmeye çalışıyormuş. Omar, Türkçeyi zor konuştuğu için sınıf arkadaşlarının kendisiyle sık sık dalga geçtiklerini anlattı. Annesi Rana’ın İnsan Hakları İzlemeÖrgütü’ne anlattıkları ise şöyleydi:

Her sabah ağlayarak okula gitmek istemediğini söylüyordu. Omar’ın devlet okulundaki öğretmenlerinden biri bana Omar Türkçe bilmediği için, onu okula göndermemin anlamsız olduğunu söyledi. Öğretmen bana, işe yarayabileceğini düşündüğü bir dil kursundan söz etti ama orası da yalnızca üniversite öğrencilerini kabul ediyormuş. Etraftan araştırdık ama çocuklara Türkçe öğretecek başka bir yer bulamadık.

Omar ertesi sene Suriyeliler için geçici eğitim merkezine kaydolabilmiş ama akranlarının birçoğu onun kadar şanslı değil. 16 yaşındaki Rasha İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne Ağustos ’te Suriye’nin Kamışlı ilçesinden İzmir’e ilk geldiklerinde, mahallelerindeki devlet okuluna kayıt olmak istediğinde bunu reddettiklerini söyledi. Bir yıl sonra, MEB’in /21 funduszeue.info genelgesinin yayınlanmasınınardından tekrar okula kaydolmaya çalışan Rasha’ya, okul idaresi kayıt olabileceğini ama kaydını yaşıtları gibi onuncu sınıfa yaptırması gerektiğini söylemiş.

Türkçe bilmediğim için bu durum benim için çok zordu. Sekizinci sınıfa kaydolabilir miyim diye sorduk ama okul müdürü hayır dedi. Dil engeli okula gitmemi imkansızlaştırdı.

Rasha Suriye’deyken okula gitmeyi seviyormuş. “Artık okula gidemiyorum, bu çok fena. Bu duruma alışmak çok zor. Ara sıra işe gidiyorum, ablamlar gitmediğinde onların yerine fabrikada çalışıyorum. Geleceğimi hayal ettiğimde hiçbir şey görmüyorum.”

Sınıfa Yerleştirmelerde Esnek Davranılmaması

Dil engeline ek olarak, dil bilgisi kısıtlı olan ve sık sık görüldüğü gibi son birkaç yıl okula gidememiş Suriyeli öğrenciler söz konusu olduğunda, bu öğrencilerin Türkiye sistemine kaydedilmelerine ilişkin kapsayıcı kuralların bulunmaması da sorunu derinleştiriyor. Hane halklarıyla yapılan görüşmeler sırasında hazır bulunan okul çağındaki çocuğun, savaşın başlamasından bu yana yaşadıkları okul kaybı ortalama iki yıl. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün görüştüğü 11 çocuk, Türkçe bilgilerinin yetersiz olması sebebiyle veya okula gitmedikleri seneler dikkate alınarak, devlet okullarındaki yaşıtlarından birkaç yıl küçük sınıflara kaydedilmişken 8 çocuğun gittikleri okul tarafından yaşlarına uygun sınıflara yerleştirildiği belirtildi. Çocuklarla yapılan görüşmeler bu uygulamanın özellikle yaşça daha büyük çocukları başarısızlığa mahkum ettiğini ve aslında eğitimlerine devam etmek isteyen bazıları için de önemli bir caydırıcı unsur olduğunu göstermiştir.

Samir ve Mohammed

11 yaşındaki Samir ve 7 yaşındaki Mohammed İzmir’de yaşayan iki kardeş. Samir okula gitmiyor; onun yerine günlerini babasıyla beraber bir ayakkabı atölyesinde, tüm gün asgari ücretin altında bir maaşla çalışarak geçiriyor. Mahallelerindeki devlet okulunda birinci sınıfı bitiren Mohammed ise hem akademik hem de sosyal anlamda son derece başarılı.

Bu iki kardeşin hikayesi Suriyelilerin örgün eğitime kayıt yaptırmalarını etkileyen unsurları ve tedbirlerin etkin biçimde uygulanmasının okula gitmeyen Suriyeli çocuklar için nasıl önemli bir fark yarattığını ortaya koyuyor.

Ailenin anlatımına göre, Samir ve Mohammed başlarında, hayatları savaş yüzünden artık çekilmez hale gelince anne babalarıyla birlikte Halep'ten kaçmışlar. İlk olarak gittikleri Beyrut'ta çocuklar aşırı kalabalık yüzünden okula gidememiş. 'te aile akrabalarının yaşadığı İzmir'e geçmiş. Yabancı Tanıtma Belgelerini aldıktan sonra, sorumlu bir anne baba olarak çocuklarını o Eylül okula kaydettirmeye gitmişler. Okul yürüme mesafesindeymiş, ücretsizmiş ve iki çocuğun da kaydını yapmış – ancak, okul görevlileri Samir'i beşinci, Mohammed'i birinci sınıfa yerleştirmişler.

Mohammed çok küçük olduğu için yeni çevresine ve yeni bir dile kolayca alışmış. Ailesi İnsan Hakları İzleme Örgütü araştırmacısına Mohammed'in eğitim yılı karnesini gösterdi. Karnedeki tüm notlar mükemmeldi. Sınıfındaki tek Suriyeli o olmasına rağmen Mohammed şöyle konuştu:

Okulu seviyorum – öğretmenim ve arkadaşlarım iyi. Çok nazik ve saygılılar. Türkçe konuşuyorum, henüz mükemmel değil ama öğreniyorum. Okulu bitirip bir gün öğretmen olmak istiyorum. Babam çok başarılı olduğumu ve Türkçe'yi iyice öğrendiğimde çok daha iyisini yapacağımı söylüyor.

Samir ise, Mohammed'in aksine, okula başladığında çok az Türkçe biliyormuş. O, dersleri takip etmenin imkansız olduğunu anlattı..

Suriye'de ancak ikinci sınıfı bitirmiştim. Halep'teki okulum bombalandığı için üçüncü sınıfa gidemedim. Lübnan'da da okula gitmedim Burada okula kaydolduğumda, dil problemi yüzünden okuldan hiç faydalanamadım. Kendimi dışlanmış hissettim. Diğer çocuklar benimle alay ediyorlardı ama ne dediklerini anlamıyordum. Öğretmenim bana karşı iyiydi ama birbirimizle anlaşamadığımız için sıkılıyor, usanıyordu.

Samir'in babasına göre “Okuldan onu daha alt sınıfa koymalarını istedik. Yaşı ve boyu posu yüzünden daha küçük bir sınıfta okumasına izin vermelerinin mümkün olmadığını söylediler. Türkçe'nin Araplar için ne kadar zor olduğunu anlatmaya çalıştık ama hayır dediler. [bir çözüm bulmak] umurlarında değildi.” Bir hafta sonra Samir artık okula gitmek istemediğini söylemiş.

Samir ve Mohammed'in babası “Devlet okulları çocuklarımızı okula gönderip göndermediğimizle ilgilenmiyor. Samir okulu bıraktıktan sonra arayıp soran bile olmadı” dedi. Araştırmayla ilgili kısıtlardan dolayı İnsan Hakları İzleme Örgütü Samir'in okuluyla irtibata geçip olaylarla ilgili okulun bakış açısını öğrenemedi. Ancak, babanın ifadeleri doğruysa; okulun Samir'in koşullarına cevap verebilecek sorumlulukta hareket etmediğini ve Milli Eğitim Bakanlığının “okul yönetimleri uyum zorluğu çekenlere gerekli destek ve yardımı sağlayacaktır” şartına uygun davranmamış olduğunu söylenebilir.

Ege'de bir ilçe olan Turgutlu'da yaşayan Suriyeli bir ailenin anlattıkları, Samir ve Mohammed'in yaşadıklarıyla şaşırtıcı bir benzerlik gösteriyor. Homs'tan gelen üç çocuk annesi Fatima İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne 8 yaşındaki kızı Abeer'in yerel devlet okulunda okuduğunu ve Haziran 'te birinci sınıfı bitirdiğini söyledi:

Abeer bu sene sınıfın en başarılı öğrencilerinden biriydi. Yaşıtlarından bir yıl geride ama gittiği ilkokul [Eylül 'te kayıt yaptırdığımızda] yaşından bir alt sınıfa kaydolmasına izin verdi.

Ancak, yerel ortaokul farklı bir politika uygulamış. Fatima, aynı dönemde 16 yaşındaki kızı Loreen'i de kaydettirmek için okula gittiğinde, müdür “kendi yaşıtlarıyla aynı sınıfta okuması gerekir, bir alt sınıfa gidemez, istisna yapamam” demiş. Oysa Loreen, Homs'tayken, bölge yoğun bombardıman altında olduğu için yedinci sınıfta okulu bırakmış ve hiç Türkçe bilmiyormuş.

Annesi, “Dil [bilmeyince] dersi anlamak imkansız. Okuldan dil konusunda yardım istedim ama bana böyle bir şeyin olmadığını söylediler” dedi. Loreen, yaşının gerektirdiği sınıfta okumanın, üstesinden gelemeyeceği bir zorluk olduğu düşündüğü için kayıt yaptırmamış. Annesi yıkılmış:

Suriye'de okulda çok başarılıydı ve bir anne olarak bu olanlardan dolayı kendimi çok kötü hissediyorum. Bütün bir nesil yok ediliyor. [Kendini] engellenmiş hissediyor Loreen en çok eğitimine devam edemediği için üzüldü.

Annesinin söylediğine göre, Loreen'in görüşmeye katılmama sebebi artık tam zamanlı olarak bir kuru meyve fabrikasında çalışmasıydı.

Diğer destek biçimlerinin yanısıra, sınıf belirleme konusunda daha incelikli bir yaklaşım benimsendiği takdirde Türkiye'de devlet okullarına giden Suriyeli çocukların sayısı ve eğitim kalitesi artabilir.

BMMYK Orta Avrupa birimi, Eğitim Bakanlıklarına mülteci çocukların sınıf tespiti için “dil becerilerini, akademik yeterliliklerini ve geçmiş eğitim hayatlarını [ve] öğrencinin yaşını” dikkate alan yönergeler hazırlaması tavsiyesinde bulunmuştur. Her ne kadar bir öğrencinin, bulunduğu ülkenin dilini konuşabilmesi dikkate alınması gereken bir unsur olsa da, bu tek kriter olmamalıdır ve Samir ve Loreen'in yaşadıklarından,Suriyeli öğrencilerin dil seviyelerini telafi etmek için devlet okullarında bir alt sınıfa yerleştirmelerinin genel bir uygulama olarak benimsenmesi gerektiği gibi bir mesaj da çıkmaz. Zira İstanbul'daki bir STK'nın da dikkat çektiği gibi “Daha alt bir sınıfa yerleştirilmek öğrenciyi psikolojik ve sosyolojik olarak zorlayan bir faktör de olabilir ve okula gitmemek için bir sebebe dönüşebilir.” Bunun yerine, öğrencinin hangi sınıfa yerleştirileceğine dair kararlar, ilgili unsurlarıözenle dikkate alarak, her bir öğrenci için ayrı ayrı verilmelidir. Bazı öğrenciler için, her şey gözününe alındığında, birkaç sınıf geriden başlamak daha faydalı olabilir.

14 yaşındaki Rawan ailesiyle birlikte Ekim 'te Halep'ten kaçtı ve Haziran 'te İnsan Hakları İzleme Örgütü'yle görüştüğünde, İstanbul'daki bir Suriye geçici eğitim merkezinin dördüncü sınıfını yeni bitirmişti. Geçici eğitim merkezi dört sınıf geriden başlamasına izin vermişti çünkü Rawan dört yıldır okula gitmiyordu - iki yıl, Suriye'de yaşadıkları yer bombalandığı için ve iki yıl da Türkiye'de maddi imkansızlıklar yüzünden. Nihayet bireysel bir bağışçıdan gelen maddi destek sayesinde Ocak 'ten itibaren okula gitmeye başlamıştı. Her ne kadar sınıf arkadaşlarından yaşça büyük olmak başlarda zor geldiyse de, sonunda uyum sağlayabilmiş:

Hepsinden çok daha büyük olduğum için diğer çocuklar benimle alay ediyordu. Her gün eve gelince ağlıyordum. Ama sonra yüksek notlar almaya başladım, okula gittiğim için mutluyum.

10 yaşındaki Sara, Suriye'de ve Türkiye'deki ilk yılında kaçırdığı eğitimi telafi etmenin yanı sıra Türkçe bilgisinin azlığı sebebiyle de mahallesindeki devlet okulunun ikinci sınıfına kaydedilmiş. Sınıf arkadaşlarından iki yaş büyük olmasına ve sınıfındaki tek Suriyeli olmasına rağmen, İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne okulun genel olarak “iyi gittiğini” söyledi.

Seneyi, sınıfımın üçüncüsü ve tüm ikinci sınıflar arasında beşinci olarak bitirdim. Öğretmenim çok iyiydi ve birbirimizi çok seviyorduk. Sınıf arkadaşlarımın hepsiyle dost olmuştum. Türkçeyi çabuk öğrendim ve bence şimdi Türklerden bile iyi konuşuyorum! Yeniden okula gitmeyi dört gözle bekliyorum. Yaz tatili daha bu ay başladı ama ben şimdiden gelecek sene için okul çantamı hazırladım bile.

Ekonomik Zorluklar

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün görüştüğü bir çok aile için maddi zorluklar bir çocuğun okula gidip gidemeyeceğini belirleyen önemli bir unsur. Devlet okulları ücretsiz olsa da, ekonomik anlamda dezavantajlı olan Suriyeli ailelerin kararını etkileyebilecek – okul malzemeleri, etkinlik ücretleri ve okul aile birliği aidatları gibi- başka eğitim masrafları oluyor.

Çocuk Hakları Komitesi, eğitimle ilgili bu tür gizli masraflarla ilgili kaygısını daha önce ifade etmişti. Dil, toplumsal uyum sorunları veya başka sebeplerle devlet okullarına gidemeyen aileler için, alternatif olabilecek geçici eğitim merkezleri ise, eğitim ücreti ve ulaşım masrafları yüzünden söz konusu olamıyor.

Gaziantep'te yaşayan, dört çocuklu dul bir kadın olan 28 yaşındaki Nisreen İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne “Paramız yok; o yüzden üç küçük çocuğum okula gitmiyor. Buraya en yakın olan [geçici eğitim merkezi] çok pahalı: her çocuk için ayda 60 TL ulaşım ücreti vermek gerekiyor. Bunu ödeyemeyiz. Büyük oğlum araba tamircisinde çalışıyor ama TL kira veriyoruz” dedi.

Um Mohammed, en küçük oğlu Bara (15) ile Gaziantep'te yaşıyor. Suriye'deyken oğlunun 7. sınıfı bitirdiğini söyleyen Um Muhammed İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne şunları anlattı:

Çatışmalar başladıktan sonra [okula] gitmesinin güvenli olmadığını düşündüğümüz için Suriye'de iki sene kaybetti. Sonra, bir bombardımanda kocam ölünce 'de Ramazan'ın birinci günü yürüyerek Türkiye'ye geldik. Bara çalıştığı yerde araba yıkıyor; okulu bıraktığı ilk günlerde okulda olmayı çok özlediği için ağlardı. Şimdi ne zaman [akranlarını] okulda görse, onlara özendiği için üzülüyor çok yazık –onun da okulda olması lazım ama onun yerine çalışıyor ve haftada TL arası para kazanıyor.

Um Mohammed'in üç torunu da Gaziantep'te yaşıyor ve onlar da okula gitmiyorlar. “Güçleri yetmiyor. 11 yaşında olan erkek torunumun 5. sınıfa gitmesi lazım ama onun yerine tekstil fabrikasında çalışıyor. Kız kardeşleri bütün gün evde oturuyor ve hiçbir şey yapmıyorlar. En yakın [geçici eğitim merkezi] çok uzakta ve otobüsle gitmek lazım; bizim de bunu karşılamaya gücümüz yok.”

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün görüştüğü çocukları okula gitmeyen ailelerin çoğunluğu, Um Mohammed gibi evin geçim kaynağı olarak çocuklarına güvendiklerini söyledi. Söz konusu çocukların en küçüğü 8 yaşındaydı. Son çıkan raporlar, Suriyeli mülteci akınının Türkiye çapında çocuk işçiliğinde ciddi bir artışa yol açtığına işaret ediyor.

Suriye'deki çatışmaların çocukların hayatlarına etkisiyle ilgili tarihli bir UNICEF raporunda, Ürdün, Lübnan, Irak, Mısır ve Türkiye'deki her 10 Suriyeli mülteci çocuktan biri çalıştığı belirtiliyor. Resmi istatistiklere göre, Türkiye'de -Türkiye vatandaşı olan ve olmayan- yaklaşık , çocuğun çalıştığı tahmin ediliyor. Bu çocukların yaklaşık bini yaş aralığında. Ancak, büyük olasılıkla bu resmi rakamlar, özellikle yasadışı çocuk işçiliğinin normal izleme mekanizmalarının dışında gerçekleştiği dikkate alındığında, gerçek rakamlardan daha düşük.

Çocuk Hakları Komitesi Türkiye'de çocuk yoksulluğu ve çocuk işçiliği hakkında düzenli verinin olmamasından duyduğu kaygıyı dile getirerek Türkiye'de çocuk hakları ile ilgili meselelerin daha iyi izlenmesi için bu verileri toplamaya ve toplumsal cinsiyet, coğrafi konum, etnik köken ve sosyoekonomik köken özelliklerine göre ayrıştırılması tavsiyesinde bulunmuştur.

Türkiye'de yasalara göre asgari çalışma yaşı 15, tehlikeli işler için asgari çalışma yaşı ise 18'dir . yılında Türkiye hükümeti asgari ücret uygulamasının kapsamını her yaştaki işçileri kapsayacak şekilde genişleterek, daha önce asgari ücret güvencesine dahil olmayan 15 yaşındakileri de dahil etti.

Çalışma yaşamına ilişkin yasal güvencelerin vatandaş olmayan çocukları da kapsadığına ilişkin açık bir hüküm olmasa da Türkiye çocuk işçiliğini yasaklayan, Uluslararası Çalışma Örgütü Asgari Yaş Sözleşmesi (ILO C), En Kötü Biçimlerdeki Çocuk İşçiliği Sözleşmesi (ILO C. ),Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi ve Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme gibi uluslararası sözleşmeleri onaylamıştır.

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün görüştüğü aileler çocuklarının tekstil fabrikalarında, kuru meyve fabrikalarında, ayakabı imalat atölyelerinde ve araba tamirhanelerinde çalıştığını söylerken, bazılarının kiraz topladığı veya tarım işçisi olarak çalıştığı, diğerlerinin ise sokaklarda kağıt mendil, su veya hurma satarak geçindiğini aktardı. İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün yaptığı araştırmanın bulgularıyla uyumlu olan çalışmalar, bazı durumlarda ailenin esas geçim kaynağının mülteci çocuklar olduğunu ortaya koyuyor. Mülteci anne babalar “iki arada kalmış durumda çünkü bir yandan çocuklarının okuyup kendileri için daha iyi bir geleceği garanti etmesini istiyorlar ama öte yandanyetişkinler daha zor iş buluyor; ergen yaştakilerin Türkiye'de ücretli iş bulması daha kolay Sonuç olarak birçok genç mülteci okumak yerine çalışıyor.”

Radwan

11 yaşındaki Radwan ve dul annesi, İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne, Şam'dan Mart 'te, Radwan ve üç kızkardeşinin kaldığı yetimhane bombalandıktan sonra kaçtıklarını anlattı. Geldikleri Gaziantep'te, annesi “Çocuklarımın hiçbiri okula gitmiyor çünkü bunaparamız yetmiyor. Karnımızı doyurabilmemiz için onların çalışması gerekiyor” dedi.

Radwan İnsan Hakları İzleme Örgütü araştırmacısına 12 yaşındaki ikiz erkek kardeşi ve 10 yaşındaki kız kardeşinin çalıştıkları için görüşmeye gelemediklerini ama kendisinin izin günü olduğunu söyledi. Radwan, “Suriye'de, okulu bıraktığımda dördüncü sınıfa gidiyordum. Okulu çok seviyordum. Matematik dersini severdim, okula gitmeyi çok özledim” dedi.

Haftada yedi gün ve günde 12 saatten fazla çalıştığını ve haftada 40 lira kazandığını söyleyen Radwan “Ama yanında çalıştığım terzi iyi biri ve bana iyi davranıyor. Her gün sabah 'dan akşam 'e kadarçalışıyorum. Erkek kardeşlerim de aynı parayı kazanıyor ama kız kardeşim haftada 30 TL alıyor” dedi. Radwan'ın ailesi, tuvaleti olmayan, terk edilmiş bir dükkanda yaşıyor ve genel giderler dahil ayda TL kira ödüyor.

Birçok STK İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne çocuk işçiliği krizinin Türkiye'deki Suriyeli mültecilerin çalışma izni meselesiyle yakından ilgili olduğunu vurguladı. Dil sorunu dışında, çalışma hakkının yasalarla korunmaması yoksul Suriyeli ailelerle, çocuklarını büyük oranda hala okula gönderebilen yoksul Türkiye vatandaşı aileler arasındaki farkı belirliyor.

Adil İş Gücü Derneği, Türkiye'deki işverenlerin genellikle Suriyeli mültecileri, asgari ücretin altında para vererek, güvenli olmayan yerlerde uzun saatler çalışmaya zorlayarak ve ücretlerinden kabul edilemez kesintiler yaparak istismar etiklerini bildirdi.

Bu rapor için görüşülen aileler bu bulguları doğruladı. Görüşülen 50 hane halkından 40'ı, en az bir velinin veya hane halkından bir yetişkinin ev dışında düzenli bir işte çalıştığını söyledi. Ancak, bu 40 haneden üçünde, 15 yaşında ve sekizinde ise 15 yaşından küçük çalışan bir çocuk bulunuyordu. Ayrıca, ailenin reisinin kadın olduğu 4 hanenin temel gelir kaynağı çocuklardı.

Hem yetişkinlerin hem de çocukların çalıştığı aileler,çalışma yaşamına ilişkin güvencelerin olmamasının, yetişkin işçilerin genellikle işverenler tarafından sömürülmelerine yol açtığını belirttiler - Türkiyeli meslektaşlarından çok daha düşük ücret verilmesi, bazen hiç ücretin ödenmemesi ve hiçbir ek yardım verilmemesi gibi. Sonuç olarak, temel geçim masraflarının karşılanabilmesi için çocuklarından da çalışmalarını istemekten başka bir seçeneklerinin olmadığına inandıklarını söylediler.

Bu rapor için görüşülen Suriyeli hane halkları arasından çalışma izni olmadan tam zamanlı çalışan hiç kimse, görüşmelerin yapıldığı tarihte ayda TL olan asgari ücreti almıyordu. Gelirlerini açıklayanların kazancı ortalama TL'ydi.

Ekim tarihli geçici koruma yönetmeliği “[g]eçici korunanların çalışmalarına ilişkin usul ve esasların Bakanlar Kurulunca belirleneceğini” ve korunanların “Bakanlar Kurulunca belirlenecek sektörlerde, iş kollarında ve coğrafi alanlarda çalışma izni almak için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına başvurabilecekleri” belirtiliyor. Yani, prensipte yönetmelik iş gücü piyasasına yasal erişim olanağı tanıyor ancak bu erişimin, henüz çıkarılmamış müteakip yönetmelikler yoluyla olması gerekiyor.

Geçici Koruma Yönetmeliğinin yayınlanmasından sonraki aylarda bazı haber organları Çalışma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığının Suriyeli mültecilere çalışma izninin kapsamını genişletmeyi amaçlayan bir yasaüzerinde çalıştıklarını bildirdi. Ancak, 7 Ağustos tarihinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı böyle bir planın olmadığını ve Türkiye'nin herhangi bir genel program dahilinde mültecilere çalışma izni sağlamayacağını duyurdu. Türkiye Suriyelilerin yasal yollarla çalışmasına ve Türkiye'nin iş kanunlarının sağladığı güvencelerden faydalanmasına izin vermediği sürece mülteci aileler zorluk çekmeye, çocuklarının eğitimleri de kesintiye uğramaya devam edecek.

İzmir'de yaşayan 38 yaşında, altı çocuklu bir baba İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne 12 yaşındakien büyük oğlu Ahmed'in çalıştığı için okula gidemediğini anlattı:

Bir atölyede torba yapıyor. Haftada beş buçuk gün çalışmasının karşılığında ayda TL kazanıyor Seneye küçük çocuklarımı okula kaydettirmek istiyorum ama Ahmed evin gelirine katkıda bulunması için ona ihtiyacımız var. O çalışmazsa biz ekmek yiyemeyiz. Bu halde bile kira ve genel giderleri aydan aya ancak karşılayabiliyoruz.

15 yaşındaki İbrahim, dul annesi ve iki erkek kardeşiyle Mersin'de yaşıyor ve haftanın altı günü sabah 'den akşam 'a kadar araba boyayarak ayda TL kazanıyor. yılında yedinci sınıfa giderken Halep'te yaşadığı mahalle, varil bombalarıyla yerle bir olduktan sonra kırsal bölgeye taşındıklarından beri okula gitmediğini söyledi. Daha sonra, İslam Devleti (IŞİD olarak da biliniyor) militanları bölgeye yaklaşmaya başladıklarında ailece Türkiye'ye kaçtılar. Kardeşleri İnsan Hakları İzleme Örgütü araştırmacısına, gururla, İbrahim'in tüm derslerinde üstün başarı gösteren, yıldız bir öğrenci olduğunu söylediler. Okula gitmeyi özleyip özlemediği sorulunca İbrahim şöyle dedi:

Matematik dersini çok severdim. Okulu gerçekten çok özlüyorum, keşke tekrar gidebilsem. Öğrencilikle kıyaslandığında, çalışmak çok zor – burada alışkın olduğumuzdan çok daha farklı koşullardayız. Hayatlarımız tamamen değişti. Hiç arkadaşım yok, ne Türkiyeli, ne Suriyeli. Çok yalnızım. Aslında, her gün on buçuk saat çalışınca arkadaşlara ayıracak zaman da kalmıyor. İşyerim pek güvenli değil – sürekli ayakta durduğum için sırtım ve bacaklarım ağrıyor ve tüm o kimyasallar yüzünden ciğerlerimde de sorun var.

İbrahim'in 27 yaşındaki kardeşi Omar mahallelerindeki Türklerin de “yoksul” olduğunu ama çoğunun çocuklarını okula gönderebildiklerini düşündüğünü söyledi. Gerçekten de, Türkiye vatandaşları arasında da yoksulluk okuldışı çocuk nüfusunu belirleyen etkenlerden biri olsa da, eğitim yılında Türkiye'deki kayıt oranları nispeten yüksekti; rakamlar ilkokul için yüzde , ortaokul için oldu.

Gaziantep'te bir mülteci destek merkezi yürüten Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği (SGDD) İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı (ASPB) il müdürlüğünün bölgedeki Suriyeli mülteciler arasında çocuk işçiliğinin azaltılması konusunda kendilerine danıştığını söyledi. Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü olan 12 Haziran tarihinde ASPB mültecilere destek merkezlerine çocuk işçiliğinin zararlarıyla ilgili duyarlılık geliştirmeyi amaçlayan posterler astı.

ВСЁ о ЧАСТОТАХ 4G в РФ &#; важность разных band для разных операторов в г.

i-ShoppersСмартфоны и телефоны

Эксклюзивная информация от знакомого, который работает в сфере контроля за деятельностью операторов сотовой связи. Будет полезно тем, кто ищет информацию о важности наличия разных Band в смартфонах. » Узнать больше

Распродажа Китайский Новый Год на Алиэкспресс ()

i-ShoppersКупоны и скидки

16 января в (МСК) стартует распродажа на Алиэкспресс, приуроченная к китайскому Новому году. Акция затяжная, продлится 2 недели и завершится 30 января. На этой странице вы узнаете об основных особенностях экономии и полезные ссылки на главные лендинги данной распродажи. » Узнать больше

Чёрная Пятница на Алиэкспресс в г.

i-ShoppersКупоны и скидки

Все мы уже привыкли к тому, что за самой масштабной акцией на Алиэкспресс следует другая распродажа под названием Чёрная пятница. В году она стартует 24 ноября и продлится до конца месяца, то есть будет идти всю последнюю неделю ноября. Что от неё ждать? Какие будут скидки и будут ли работать промокоды? Обо всём этом вы узнаете на этой странице. » Узнать больше

ВСЕ ПРОМОКОДЫ на Алиэкспресс в г. + купоны на распродаже года

i-ShoppersКупоны и скидки

распродажа на Алиэкспресс

Все из вас знают, что распродажа на Алиэкспресс является самой масштабной в календаре акций данной торговой онлайн-площадки. Ежегодно мы с вами получали возможность выгодно закупиться на этой акции с приличными скидками и й год исключением не стал. Но на этот раз нас ждут значительные изменения, которые касаются и сроков данной акции, и промокодов/купонов/скидок. При чём не все эти изменения позитивные. Обо всём, что касается распродажи в году на Aliexpress вы сможете узнать на этой странице. » Узнать больше

Распродажа с 19 по 24 сентября на Алиэкспресс ()

i-ShoppersКупоны и скидки

распродажа Алиэкспресс 19 сентября

19 сентября на Алиэкспресс начинается очередная распродажа &#;Охота на тренды: шопинг в стиле выгоды&#;, которая завершится 24 сентября. Общих промокодов для РФ не будет. Скидки и промокоды от продавцов, а также текущий курс рубля на Али отслеживаем в моих соцсетях (ссылки ниже). » Узнать больше

ТЕХНОРАСПРОДАЖА на Алиэкспресс с 5 сентября

i-ShoppersКупоны и скидки

технораспродажа на Алиэкспресс

5 сентября в МСК &#; начало очередной распродажи на Алиэкспресс, которая называется ТЕХНОРАСПРОДАЖА. Завершится акция 9 сентября в МСК.

🏻 Главная страница акции: ЗДЕСЬ» Узнать больше

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası