başkanlık sistemi ne zaman devreye girecek / seafoodplus.infoBAŞKANLIĞI : “Türkiye, Yeni Anayasasını Hazırlamalı ve Başkanlık Sistemine Geçmelidir”

Başkanlık Sistemi Ne Zaman Devreye Girecek

başkanlık sistemi ne zaman devreye girecek

“T&#;rkiye, Yeni Anayasasını Hazırlamalı ve Başkanlık Sistemine Ge&#;melidir”

“T&#;rkiye, Yeni Anayasasını Hazırlamalı ve Başkanlık Sistemine Ge&#;melidir”

T&#;rkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Genel Kurul Hizmet Şeref Belgesi ve Plaket T&#;reni'nde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “T&#;rkiye’deki istikrar ve g&#;ven ortamını kalıcı hale getirmek i&#;in artık yeni ara&#;lara, y&#;ntemlere ihtiyacımız var; bunun yolu da yeni Anayasa ve başkanlık sisteminden ge&#;iyor” dedi.

TOBB’da düzenlenen törende yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği delegesi olarak 10 yılını, 20 yılını ve 30 yılını tamamlayarak şeref belgesi ve plaket alacak olan üyeleri tebrik ederek, “Ülkemizin gelişmesine, kalkınmasına, büyümesine yaptıkları katkı için birliğimizin tüm mensuplarına şükranlarımı sunuyorum” dedi.


Ekonomiden demokrasiye kadar her alanda Türkiye’nin sorunlarının çözümü için en ön safta mücadele veren Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği yönetimine teşekkürler eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin geçtiğimiz 12 yılda yazdığı büyük başarı hikayesinde çok büyük gayreti ve katkısı olan Birliğin, ülkemizin hedeflerine ulaşması konusunda da aynı öncü rolünü sürdüreceğine olan inancını dile getirdi.

“İŞ ADAMLARININ MESELELERİNİ HER ZAMAN GÜNDEMİMİN ÜST SIRALARINDA TUTUYORUM”

Türkiye'nin gelişmesine, kalkınmasına, büyümesine katkı yaptıkları için tüm TOBB mensuplarına teşekkür ederek, Türkiye'nin son 12 yılda yazdığı başarı hikayesinde, TOBB üyelerinin çok büyük gayret ve katkısının bulunduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, başbakanlığı dönemindeki gibi cumhurbaşkanlığı görevi sırasında da hep iş dünyasının önünü açma gayretinde olduğunu, tüm yurt dışı ziyaretlerinde iş adamlarını yanında götürdüğünü, son olarak Kuveyt ve Kazakistan ziyaretlerini de iş adamlarıyla birlikte gerçekleştirdiğini anlattı.

İş adamlarının meselelerini her zaman gündeminin üst sıralarında tuttuğunu, yurtdışı ziyaretlerinde iş forumlarıyla, ikili görüşmelerle iş adamlarını en üst düzey muhataplarıyla bir araya getirdiğini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Gittiğim her yerde Türkiye'yi, ülkemizin potansiyelini, iş adamlarımızın gücünü, imkanlarını, kabiliyetlerini anlattım. İş adamlarımızın sıkıntılarının çözümü için gayret gösterilmesini bir devlet politikası haline dönüştürdük. Sizin daha çok üretmeniz, daha çok ihracat yapmanız, istihdam sağlamanız için her türlü çabayı gösterdim, göstermeye devam ediyorum" diye konuştu.

“EKONOMİDE PEK ÇOK ENGELLEMELERE MARUZ KALDIK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkeyi yönetenler olarak yaptıkları işin, iş adamlarının yolunu açmak olduğunu, iş adamlarının da açılan yolu değerlendirerek bu yolda yürümesi gerektiğini ifade ederek, "Bugün geldiğimiz yere baktığımda, bu konuda gerçekten iftihar verici bir başarı gösterdiğinizi görüyorum ama yetmez, daha çok çalışmalıyız, daha çok koşturmalıyız. Küresel rekabet öylesine sert ki durduğunuzda kaybediyorsunuz, aynen rampadaki araç gibi. Eğer orada durursanız hemen geri kaymaya başlarsınız, hele bir de dik ise rampa yandınız. Onun için sürekli vites yükselterek, sürekli kendimizi yenileyerek devam etmek mecburiyetindeyiz. Türkiye'nin adeta kolunun, kanadının kırıldığı, kıpırdayamaz hale getirildiği günlerden, bölgesinde ve dünyada öncülük rolü üstlenen bir döneme ulaştık. Bugünlere gelmek elbette kolay olmadı. Ekonomide pek çok engellemelere maruz kaldık, demokraside pek çok suikast teşebbüsü yaşadık, hatırlayın. Sosyal barışı, toplumsal huzuru bozmak için sayısız girişimde bulunuldu. Yargı ve emniyet içindeki bir çetenin darbe teşebbüsüne şahit olduk. Çevremiz adeta bir ateş çemberiyle kuşatılarak, coğrafyamızdaki kardeşlerimizle bağlarımız kopartılmaya çalışıldı ama bunların hiçbiri Türkiye'yi hedefleri için yürüdüğü yoldan alıkoymaya yetmedi. Zorluklar, sıkıntılar yaşıyoruz, buna rağmen yolumuza devam ediyoruz. Eskiler derdi ki 'önce refik, sonra tarik', yani önce yoldaş, arkadaş, sonra yol. Eğer iyi arkadaşın olmazsa, iyi yoldaşın olmazsa yolun da bir anlamı olmaz. Bizim yoldaşlarımız işte burada. Bizim yoldaşlarımız milletimiz, milletimizle ve sizlerle yürüdüğümüz müddetçe bizi yolumuzdan alıkoymaya kimsenin gücü yetmeyecek" dedi.

“DEMOKRASİMİZ GEÇMİŞTE HİÇ OLMADIĞI KADAR GÜÇLÜDÜR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin gücünün istikrar ve güven ortamının sürdürülmesinden geldiğine işaret ederek, son 12 yılda ülkede yaşanan bazı hadiselerin başka dönemlerde gerçekleşmesi halinde, Türkiye'nin defalarca yerle yeksan olacağını belirterek, "Halbuki Türkiye bu 12 yılda, tarihinin en büyük kalkınma hamlelerini gerçekleştirdi. Milli gelirimiz, milyar dolardan, şu anda kurdaki artışa rağmen hamdolsun milyar dolara çıktı. Demokrasimiz geçmişte hiç olmadığı kadar güçlü, hiç olmadığı kadar renkli. Bu nasıl oldu biliyor musunuz? Bu, milletimizin ve sizin, bize olan güveni, inancı sayesinde oldu. Siz bize güvendiniz, biz de size güvendik ve bu yolda buralara kadar geldik. Biz, imkanları hazırladık, siz de onlarla bir büyük başarı hikayesi ortaya çıkardınız. Yani biz adeta pasördük, pas attık, siz de golü attınız" diye konuştu.

Yola çıkarken "ihracata dayalı bir ekonomi yürüteceğiz" dediklerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyada gidilmedik nokta bırakmadıklarını, Türkiye'nin her noktaya ulaştığını ve bunun devam edeceğini söyledi. Erdoğan, "Bunu biz, sürekli olarak devam ettirecek olursak, inanın o noktaların çok daha bereketlendiğini göreceksiniz. Milletim, ülkem adına bu gücünüzü, imkanınızı sonuna kadar kullanmanızı istiyorum. Sadece kendinize, kendi firmanıza, kendi sektörünüze karşı değil aynı zamanda tüm millete karşı sorumlusunuz. Başarınız sadece şahsi kariyerinizin yükselmesini değil aynı zamanda ülkemizin hedeflerine bir adım daha yaklaşmasını da ifade ediyor. Bunun için diyorum ki lütfen daha çok yatırım yapın" dedi.

“TERÖRDEN KORKMAYACAKSINIZ, TERÖRÜ KORKUTACAKSINIZ”

Türkiye'de bulunan 6 teşvik bölgesindeki yatırımların maliyetinin daha düşük olduğunu ama buralardaki yatırımlar için iş adamlarının cesaretli olup risk alması gerektiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Risk almadığınız sürece başarılı olmanız mümkün mü? Ekonomi risktir, siyaset risktir ama en önemlisi yaşam risktir. Yaşamın da riski var. Öyleyse bu riski biz göze alacağız ve oralarda o teşviklerden istifadeyle yatırımlarımızı yapacağız. İnanın terörün belini de biz onunla kırarız. Terörden korkmayacaksınız, terörü korkutacaksınız. Bunu yaptığımız anda, bunu başarırız. Lütfen daha çok yatırım yapın, lütfen daha çok ihracat yapın, lütfen daha çok istihdam oluşturun, lütfen daha çok kazanın ve bu halkayı büyüterek devam ettirin. Ülkemizin ve milletimizin önüne kurulan tuzakları ancak bu şekilde aşabiliriz" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomisi güçlü olmayan bir Türkiye'nin irtifa kaybedeceğini, tarihin bunun örnekleriyle dolu olduğunu, bunun için iş adamlarını yeni Türkiye yolunda yürümeye davet ettiğini söyledi.

“GÜVEN YOKSA İSTİKRAR OLMAZ”

Türkiye'nin yeni bir yol ayrımına yaklaştığını, eski Türkiye'nin tüm kurumlarıyla, tüm alışkanlıklarıyla, tüm uygulamalarıyla artık miadını doldurduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle söyledi: "İstikrar ve güven, bu iki sihirli kavram, bunlar çok önemli. Eğer güven yoksa istikrar olmaz, istikrar yoksa kalkınma olmaz. Bunu sağlamamız lazım. İstikrar ve güven ortamını kalıcı hale getirmek için artık yeni araçlara, yöntemlere, imkanlara ihtiyacımız var, bunun yolu da yeni anayasadan geçiyor. Yeni anayasa da yetmiyor, yeni anayasanın en önemli başlıklarından bir tanesi de başkanlık sisteminden geçiyor. Artık bu gömlek bu gövdeye çok dar geliyor. Yeni Türkiye'den rahatsız olanlar, yeni anayasaya karşı çıkanlar, başkanlık sistemini duyunca elektrik çarpmışa dönenler bizimle aynı hedefi paylaşmayanlardır, mecbur da değiller. Ama onların derdi ne? Acaba başkanlık sistemine geçilirse, bize bu ülkenin idari yapısında yer kalır mı? Sıkıntı orada. hedefleri deyince heyecan duymayanlardan bu ülkenin geleceğini inşa etmelerini bekleyemezsiniz. model, model seçim vaatleriyle milletin karşısına çıkan ama ülkenin geleceğine dair kayda değer hiçbir vizyon ortaya koyamayanlarla bu iş olmaz. Türkiye'ye kazandırmak için değil, kazanılmış olanları yağmalamak için ellerini ovuşturanlar, bu ülke için ancak kriz üretebilirler. Onların üretmekten anladığı tek şey kriz üretmektir. Hayatları boyunca ülkenin ve milletin hayrı için taş üstüne taş koymayanlar, şimdi el birliği içinde Türkiye'nin her alandaki kazanımlarına saldırıyorlar. Bu ara biliyorsunuz, asgari ücret açık artırmaya çıktı. Asgari ücret dediğiniz şey nedir? Bir korumadır. İşveren kim olursan olsun, ister kamu, isterse özel, sen bu rakamın altına inemezsin, bunun üstü açık, nereye kadar çıkarsan çık. Bunun üstüne çıktın da sana kimse çıkma mı diyor, ama altına inemezsin, şimdi bin lira oluyor, bin liranın altına inemezsin, bütün primler buna göre ayarlanacak, olay bu. Milleti aldatmanın ne anlamı var? Bu açıklanan rakamlara bakacak olursak, birisi bin diyor, birisi bin diyor, birisi de 5 bin diyor. O zaman 5 bin diyene oyların gitmesi lazım, tablo bu. Ben milletin tarafında olan bir cumhurbaşkanı olarak, bunu anlatmam lazım, milletimin de bazı gerçekleri görmesi, bilmesi lazım."

YENİ ANAYASA VE BAŞKANLIK SİSTEMİ

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgedeki gelişmeleri, ideolojik saplantıların hezeyanıyla okuyup saldıranların bulunduğunu belirtti. Paralel devlet yapılanmasının sırtını sıvazlayarak, hainlerle kol kola girerek saldıranların olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Her fırsatta ekonomiyi durdurma, ekonomiyi çökertme çağrısı yaparak saldırıyorlar. Bunun adı, açık söylüyorum, kendi ülkesine, kendi milletine düşmanlıktır. Bir avuç kifayetsiz muhteris, seçim öncesi Türkiye'yi germek için var gücüyle çalışıyor. Milletimiz, bugüne kadar bunlara yüz vermedi, imkan sağlamadı. İnşallah önümüzdeki seçimde de aynı iradesini milletimiz ortaya koyacaktır. Yeni Türkiye hedefi için yol yürüyenler ile eski Türkiye sevdalıları arasındaki mücadelede sizlerin safını ben iyi biliyorum. Allah yar ve yardımcımız olsun" ifadelerini kullandı.

Salonda bulunanların birçoğu ile dünyanın çeşitli ülkelerine gittiklerini ve oralardaki işleyişin nasıl yürütüldüğünü hep birlikte gördüklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Aynı şekilde ülkemizde her alanda karşılaştığımız sorunlar, yaşadığımız tecrübeler sayesinde, yine hep birlikte önemli bir birikim sahibi olduk. Şahsen benim bu tecrübeleri ortaya koyup değerlendirdiğimde vardığım sonuç şu oldu; Türkiye, biran önce yeni anayasasını hazırlamalı ve başkanlık sistemine geçmelidir. Parlamenter sistem, milyon nüfusa sahip, kişi başına bin dolar milli geliri olan, 10 yılda bir demokrasisinin kesintiye uğramasına rıza gösteren bir Türkiye'yi taşımaya yetebilir ama bu sistem, bugünkü Türkiye'yi taşıyamaz, taşıyamıyor. Burada bir kez daha ifade ediyorum; Türkiye, 10 Ağustos tarihi itibariyle artık yeni bir döneme girdi. Parlamenter sistem şuanda bekleme odasında duruyor. Niçin? Çünkü Türkiye, kendisini geleceğe taşıyacak yeni sistemin tartışması içinde, arayışı içinde.  Dünyanın en gelişmiş ülkelerine bakın bunların bir çoğunda başkanlık sistemini göreceksiniz. Kasım ayında G20 toplantımız var. G20 toplantımıza gelen ülkelerin 10 tanesi, en ileri olan 10 tanesi başkanlık sistemiyle yönetiliyor. Bu gerçekler ortadayken, biz neden geri kalmış olanların sistemleriyle ilgileniyoruz? Biz daha ileri gitmemiz lazım. Daha ileri gitmek suretiyle Türkiye'yi muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkarmamız lazım. Yeni sistem devreye girdiğinde eski sistem bekleme odasında arşiv odasına alınacaktır. Bunu böyle bilmenizi isterim. O defteri artık kapatacak, inşallah yeni bir döneme yelken açacağız. Başkanlık sistemi teklifimi eleştirmek adına, nazi Almanya’sına rahmet okutacak tavırlar sergileyenler bulunduğunu üzüntüyle görüyoruz. İktidara geldiklerinde muhalif basın yayın organlarına el koymaktan, iş adamlarını tehdit etmeye kadar, akıl ve izan sınırlarını zorlayan niyetlerini açıkça ifade etmekten çekinmiyorlar. Hatta bununla yetinmeyip meydanlarda ülkemizdeki Suriyeli muhalifleri zorla geri gönderme sözü verecek kadar işi zıvanadan çıkardılar. Bunu Iğdır'da, Stalin Rusyası zamanında yaşadık. O zaman Azeri kardeşlerimiz bize sığındılar fakat İnönü, o zaman bu Azeri kardeşlerimizi Boraltan Köprüsü üzerinden tekrar Stalin'e, Ruslara teslim etti ve onlar oraya giderken 'bunlar bizi öldürecekler. Bizi onlara teslim etmeyin, siz öldürün' dediler. Azeri kardeşimizi Boraltan Köprüsü üzerinde, onlar vurarak şehit ettiler ve İnönü zihniyeti de bunları seyretti" dedi.

“KARGADAN BAŞKA KUŞ TANIMAYANLARIN, BAŞKANLIK SİSTEMİ DEYİNCE HEMEN AKLINA DİKTATÖRLÜK GELİYOR”

Şimdi de tavırları aynı zihniyetin devamının yaptığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Zalim Esed'e, bin Müslümanı katleden Esed'e Türkiye'deki 1 milyon bin Suriyeli teslim etmek suretiyle 'Ne biliyorsan onu yap' diyecek kadar bunlarda da zihniyette sapkınlık var. Bu, bu milletin tarihinde yok, bu milletin kültüründe yok, bizim inanç değerlerimizde bu yok. Biz ensarız, onlar şu anda muhacirdir. Biz olaya şu anda böyle bakıyoruz" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, demokrasi ve özgürlükler noktasında gelinen noktayı yeterli bulmadıklarını, daha ilerisi için neler yapabilirizin arayışında olduklarını belirterek, "Bunlar ise yeniden yasakların, sınırlamaların peşinde koşuyor. Biz burada sizinle 2 trilyon dolar milli geliri, milyon dolar ihracatı olan bir Türkiye'yi konuşuyoruz. Onlar el koyma, kapı dışarı etme muhabbeti yapıyor. Dünyalarımız işte bu kadar farklı. Yeni anayasaya ve başkanlık sitemi konusuna bakışları da en az diğer meseleler kadar sakat, diğer meseleler kadar sığ. Biz başkanlık sistemi deyince onların aklına sanıyorum tek parti CHP'sinin milli şefi geliyor. Meseleyi yanlış anlamışlar. Onların milli şefi, millete rağmen orada oturan ve milletin ilk fırsatını bulduğunda kendisini al aşağı ettiği bir diktatör özentisiydi. Başkanlık sisteminde ise başkan, milletin en az yüzde 50 artı bir oyunu alarak göreve gelen, gücünü milletten alan, hesabını da millete verecek olan demokrasi temsilcisidir, fark budur. Kaldı ki denetim mekanizması parlamentodur. Bu, Amerika'ya baktığınız zaman temsilciler meclisi, senatodur, bir başka ülkede tek kamaralıdır ki benim de teklifim budur, tek kamaralı olması. Çünkü sürat, hız bu çok önemli. Bunu tek kamarayla da yapmanız mümkün. Daha çabuk netice almak. Fakat bunlar bunu karıştırıyor. Biri ak, diğeri kara. Birbirlerine o kadar zıt şeyler bunlar. Kargadan başka kuş tanımayanların aklına başkanlık sistemi deyince hemen diktatörlük geliyor. Çünkü müktesebatlarında başka bir şey yok. Onlar eski Türkiye hayalleriyle avunadursun, biz yeni Türkiye'yi sizlerle birlikte adım adım inşa ediyoruz, edeceğiz" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasının sonunda, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği üyelerinin istihdam ettiği 13,5 milyon çalışanın ve tüm işçilerin 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'nü kutladı.

TOBB Genel Kurul Hizmet Şeref Belgesi ve Plaket Törenine katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, üyelikte 10, 20 ve yılını dolduran üyelere plaketlerini verdi.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ne getiriyor?

Türkiye Cumhuriyeti, 9 Temmuz'da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Meclis'te edeceği yeminle birlikte resmen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçecek. Böylelikle Türkiye'de Cumhuriyet dönemi boyunca işleyen başbakan ve bakanlar kurulundan oluşan hükümet sistemi son bulacak.

Yeni sistemle Cumhurbaşkanı Erdoğan hem yürütmenin başı olacak hem de Meclis dışından seçeceği bakanlar ile ülkeyi Saray'dan yönetecek. Eski sistemde Bakanlar Kurulu'nda olan kararname çıkarma yetkisi de Cumhurbaşkanı'na geçecek. Yine başta Anayasal yargı kurumları olmak üzere üst düzey bürokratlar da Saray'dan atanacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Saray'da kurduğu 16 bakanlık, 9 kurul ve 4 ofis ile ülkeyi yönetecek.

Peki teknik ayrıntıları hükümet tarafından açıklanan yeni sistem, reelde nasıl işleyecek? Türkiye toplumu yeni döneme ilişkin yeterince bilgi sahibi mi?

"Toplum yeni sistemi bilmiyor"

Yeni sistemi DW'ye değerlendiren Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi Kıdemli Uzmanı Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, 9 Temmuz ile birlikte Başbakanlık ve Bakanlar Kurulu'ndan oluşan hükümet sisteminin tamamen ortadan kalkacağını dile getiriyor. Bununla birlikte sistemin tam olarak ne şekilde değişeceğinin henüz net olmadığını kaydeden Prof. Kalaycıoğlu, "Bugüne kadar açıklanan sistem yalnızca bir fikir olarak bizimle tartışıldı. Dolayısıyla kamuoyu da akademik dünya da fazla bir ayrıntı bilmiyor" diye konuşuyor.

"ABD ve Fransa'daki sisteme benzemiyor"

9 Temmuz'da resmen başlayacak olan Türkiye'deki cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, ABD'deki başkanlık sistemi ya da Fransa'daki yarı başkanlık sistemi ile derin farklılıklar içeriyor. Türkiye'deki sistemin otokratik yönlerine dikkat çeken Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, "Gerek ABD başkanlığında gerekse Fransa yarı başkanlığında çok güçlü sosyal kuvvetler var, orta sınıf var. Bizde böyle orta sınıf yok. Bu nedenle bizdeki başkanlık sistemi, ABD ve Fransa'daki gibi olmayacak" diyor. Türkiye'deki sistemde Erdoğan'ın hazırladığı kararnamelerin gücüne dikkat çeken Kalaycıoğlu, mevcut durumda bağımsız ve tarafsız bir yargının etkinliği altında çalışan bir başkanlık sisteminin Türkiye için 'neredeyse imkansız' olduğunu sözlerine ekliyor.

Türkei Erdogan trifft Vertreter der Parteien in Ankara

"Denetlenemez bir otorite düzeni"

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hem yürütme hem yargı hem de yasama alanlarında gücünü pekiştirdiğini belirten sosyolog ve siyaset bilimci Prof. Dr. Doğu Ergil ise, Erdoğan'ın nasıl bir başkan olacağına toplumun karar vereceğini söylüyor. Hem parlamenter rejimlerde hem de başkanlık sistemi ile yönetilen ülkelerde demokrasinin işleyebileceğini, ancak bunun için kuvvetler ayrılığı, hukukun üstünlüğü, tarafsız yargı gibi kriterlerin işletilmesi gerektiğini kaydeden Prof. Ergil, şöyle konuşuyor:

"Ama maalesef her yerde böyle olmuyor. Başkanlık sistemine geçildiği zaman tek adamın tercihleri ağır basıyor ve biraz daha denetlenemez bir otorite düzenine geçiliyor. Ama bu bir kültür meselesidir. Ülkeden ülkeye uygulamalar farklılık gösterir. Yani başkanlık sisteminin ne yönde işleyeceği, toplumsal bir tercih olacak."

"Daha milliyetçi bir döneme girildi"

Erdoğan'ın performansının yanında, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ile kurduğu ortaklığın yakın gelecekte ülkedeki gerilimi artırıp artırmayacağı da merak konusu. Zira, 24 Haziran seçimlerine ittifak yaparak giren AKP ile MHP arasındaki ilişki, adı konulmamış bir koalisyona dönüşmüş durumda.

MHP'nin özellikle Kürt sorunu konusundaki sert tavrı ve demokratik pek çok değere karşı olması, önümüzdeki günlerde Türkiye'yi çok daha milliyetçi bir atmosfere itebilir. Erdoğan'ın Meclis çoğunluğunu sağlamak için MHP'ye duyduğu ihtiyaç, Türkiye'nin en önemli sorunu olan Kürt sorununun barışçı yollarla çözümü ve ülkenin yeniden Avrupa Birliği normlarına yakınlaşacak adımlar atması önündeki en önemli engel gibi gözüküyor. Prof. Dr. Doğu Ergil, Türkiye'nin kuruluş ideolojisinin 'milliyetçilik' olduğunu hatırlatıyor ve "Türkiye'nin daha da milliyetçi bir döneme girdiğini söyleyebiliriz" diye konuşuyor. 

AB ve ABD ile ilişkiler zorda

Türkei Stimmen aus Instanbul zu einem möglichen EU-Beitritt der Türkei

Yeni dönemde Erdoğan'ın batı ile ilişkilerinin nasıl şekilleneceği de bir diğer merak konusu. Özellikle Türkiye'nin en büyük ticari partneri olan Avrupa Birliği ile ilişkilerin seyri büyük önem taşıyor. Son günlerde AB kurumlarından Türkiye'ye yönelik olumsuz bakışına arttığı gözleniyor. Avrupa Birliği Türkiye ile Gümrük Birliği'nin güncellenmesini rafa geçtiğimiz günlerde DW Türkçe'ye konuşan Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye raportörü Kati Piri de bu yılki Türkiye raporunda müzakerelerin askıya alınması çağrısında bulunacaklarını açıkladı. Bu gelişmeler gösteriyor ki, Türkiye ile AB arasında zaten hayli gerilimli olan ilişkiler, yeni dönemde tamamen kesilme tehlikesi ile karşı karşıya kalabilir.

Türkiye'nin ABD ile ilişkileri de tarihinin en zor dönemlerinden birini geçiriyor. Bir yandan Erdoğan'ın 15 Temmuz 'teki darbe girişimini yapmakla suçladığı Fethullah Gülen'in ABD'de ikamet ediyor olması, diğer yandan Türkiye'nin terör örgütü saydığı YPG ile ABD'nin Suriye'de işbirliği yapması ve NATO'nun itirazlarına rağmen Türkiye'nin Rusya'dan satın almayı planladığı S füzelerinin yarattığı gerilim, ABD-Türkiye ilişkilerini bir çıkmaza sokmuş durumda. Prof. Dr. Doğu Ergil, son yayınlanan kamuoyu araştırmalarına göre Türkiye'de Amerikan karşıtlığının İran'dan daha fazla olduğuna dikkat çekiyor. Toplumda giderek yerleşen bir ABD ve AB karşıtlığı olduğunu kaydeden Ergil, Erdoğan'ın politikalarından bağımsız olarak bu karşıtlığın artmaya devam ettiğine işaret ediyor.

Aram Ekin Duran

© Deutsche Welle Türkçe

Bize yazın

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir