aziz nesin feto konuşması / Aziz Nesin'in ölümünden önceki son konuşması - Dailymotion Video

Aziz Nesin Feto Konuşması

aziz nesin feto konuşması

Aziz Nesin bugünleri 30 yıl önce görmüş.'Türkiye’nin uyanması gerekiyor' sözleri yeniden gündem oldu

Editör: Gülsüm Acıyan

Aziz Nesin’in ’te katıldığı bir televizyon programında yaptığı konuşması ile sosyal medyanın gündemine oturdu. Aziz Nesin, bugünleri işaret ettiği konuşmasında İmam Hatip okullarından çıkanların devletin bütün birimlerine gireceğini, ordunun ele geçirileceğini, bu yolla Türkiye''nin başına çok büyük felaket geleceğini açıklıyor. 

Nesin konuşmasında İmam hatip okullarından çıkanların devlet kurumlarına yerleştirildiğini ve harp okullarından her sene arasında kişinin ihraç edilerek yerine İHL mezunlarının yerleştirildiğini belirtiyor. 

Nesin ayrıca konuşmasında Türkiye''yi bekleyen tehlikeleri tek tek sıralayan Nesin, bunun siyaset ve din yoluyla yapıldığını da özetliyor. 

"TÜRKİYE''NİN UYANMASI GEREKİYOR"

İşte Nesin’in dikkat çeken açıklamaları şöyle: 

"İmam Hatip okullarından çıkanlar devletin içine girdi. Devletin içindeki yüzde 50’den fazlası bunların içerisinde. Yargıç bunlardan oldu, avukat bunlardan oldu, hekim bunlardan oldu, mühendis bunlardan oldu, belediye başkanı bunlardan oldu ,Şimdi onlar karşımızda. 

Bu böyle burada kalmayacak. Uğraşıyorlar şimdi. Neyle uğraşacaklar? Görüyoruz ki orduyu ele geçirmek. Bu seçim yoluyla halka eroin gibi gericiliği vere vere halk daha fazla gericilik istiyor. Buraya geldi. Demokrasi de halkın isteğidir. Bunun isteğini yerine getiriyorlar. Bu yolla olmazsa, iktidara geçemezlerse orduya girmek.

"TÜRKİYE’NİN BAŞINA ÇOK BÜYÜK FELAKET GELECEKTİR"

Bütün askeri okullardan her sene , , kişi ihraç ediliyor. Durmadan imam hatip okullarından çıkanları Harbiye''ye sokmak istiyorlar. Yarın Türkiye’nin başına çok büyük felaket gelecektir. Ve üstelik düşünceleri çarpıtarak, beni halkın düşmanlığına maruz bırakarak, dış etkenlerin etkisiyle ben bunları yazmışım diyor. Aslında dış etkenlerin etkisinde kalanlar kimler? Türkiye’nin uyanması gerekiyor, aydınların uyanması gerekir. Çok kötüye gidiyor Türkiye."

İlgili Haberler

Aziz Nesin haklı çıktı
Aziz Nesin’in oğlu Erdoğan’ın tartışılan bakışının anlamını açıkladı
Aziz Nesin&#;in vakfının parasına el konuldu. İsmailağa Cemaati hedef göstermişti

FETÖ postuna bürünen Aziz Nesin&#;in &#;aptal&#; oğlu!

Aziz Nesin'in "aptal" o&#;lu Ahmet Nesin,  FETÖ'cü teröristleri aklamak için ç&#;&#;l&#;k at&#;yor.. 

"Katil deli&#;i"ndeki FETÖ'cülerin sal&#;verilmesi için yazd&#;&#;&#; yaz&#;da, parmakl&#;klar&#; yumrukluyor Ahmet Nesin.. 

"Darbeci darbe tamamlanmadan cinayet i&#;lemez" diyor!

FETÖ'nün derisine bürünmü&#; belli.

&#;nsanlar&#;n kafatas&#;n&#; kadeh yap&#;p içinde kan içmeye meyilli bir terör örgütünü masumla&#;t&#;rmaya çal&#;&#;an biri için "aptal" demek çok hafif kal&#;yor fark&#;nday&#;m. Ama ahlâk&#;m fazlas&#;na müsade etmiyor üzgünüm.

Diyor ki:

"() 15 Temmuz darbe giri&#;imi gecesi darbe giri&#;imcilerinin cinayet i&#;ledi&#;i haberi ba&#;&#;ndan itibaren bana as&#;ls&#;z gibi geldi.  () Darbe giri&#;imcisi, ba&#;ar&#;s&#;z olursa sadece giri&#;imden yarg&#;lan&#;r ve çok fazla ceza almaz. () Ancak silah kullan&#;r ve cinayet i&#;lerse her &#;ey de&#;i&#;ir, art&#;k bütün kozlar kar&#;&#; darbecinin elindedir."

Ba&#;&#;na geçirdi&#;i FETÖ postuyla, h&#;r&#;lt&#;lar ç&#;kararak ileri geri konu&#;an ve yazan Ahmet Nesin'in "demir kafesler"in ard&#;ndaki katilleri bu denli sahiplenmesi, anla&#;&#;lmaz bir tutum de&#;il. 

Bir diz çökenin yapmas&#; gereken tek &#;ey diz çökmektir. 

Ahmet Nesin yapmas&#; gerekeni yap&#;yor!

FETÖ'ye dizini k&#;rd&#;rm&#;&#; bir kere!

"APTAL AHMET"E UYMA KEMAL BEY!

Kemal K&#;l&#;çdaro&#;lu, "birlikteydiler" diyor ya hep. Birlikteydiler do&#;ru, hatta "bir"diler  Ecevit'le, Demirel'le, Özal'la, Türke&#;le bir olduklar&#; gibi.  

FETÖ, dünyay&#; kendine ait k&#;lmak için plân yapt&#; y&#;llarca. Türkiye'yi çalmak da vard&#; "hain plân"lar&#; aras&#;nda. Tayyip Erdo&#;an bunu farketti ve FETÖ dünyas&#;yla kendi dünyas&#; aras&#;nda kal&#;n bir duvar örmeyi bildi.

FETÖ'ye kar&#;&#; korkudan tizlenmi&#; bir ses tonuyla konu&#;mad&#; Tayyip Erdo&#;an. CHP lideri Kemal K&#;l&#;çdaro&#;lu da çok iyi biliyor ki, FETÖ'yü bir daha nefes alamayacak hale Tayyip Erdo&#;an getirdi.

"Kontrollü darbe" saçmal&#;&#;&#;na  her bir &#;eyi bildi&#;i halde devam ediyor.

 "Aptal Ahmet"in yolu yol de&#;il Kemal Bey!

Gezici Murat bile bunu gördü ve "amman ha" diyor

&#;u "kontrollü darbe" safsatas&#;ndan vazgeçin art&#;k!

AHMET HAKAN &#;EYMA SUBA&#;I'NA N&#;YE SARDI?

Hürriyet okurlar&#; kalbinin içindekileri bilse, &#;eyma Suba&#;&#;'na saran Ahmet Hakan'&#; b&#;rak&#;n okumay&#;, bir daha yüzüne bakmaz. 

Ne var Ahmet'in kalbinin içinde?

Acun var!

Acun'a olan h&#;nc&#; var! 

Ac&#; veren bir Acun nefreti var Ahmet'in kalbinin içinde

&#;eyma Suba&#;&#;'na durduk yere saran  bu linkin alt&#;nda.

T&#;klay&#;n lütfen!

FETÖ'nün yıllık hikâyesi

'Ben Erdoğan'ın tanrısı ile savaşıyorum'

Şüphesiz ki Rus devletinin en mühim adamlarından biri olan Dugin, bu sözleri; insanlık, İslam ve Allah düşmanı alçak haydut Gülen’in ekibine sızdırılmış Rus devletinin adamlarından duymuştur. Bu da bize Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov’un 15 Temmuz’dan birkaç ay sonra 19 Aralık ’da Ankara’da FETÖ’cüler tarafından niçin katledildiğini izah ediyor. Buna FETÖ’cülerin fitnesiyle 24 Kasım tarihinde Rusya Hava Kuvvetleri’ne ait Suhoy Su tipi uçağın sınır ihlali gerçekleştirdiği gerekçesiyle Türk Hava Kuvvetleri tarafından düşürülmesi hâdisesini de eklemek gerekiyor.

Gelelim hâşâ Allah ile savaşma itirafına…

O dönem İngiltere’nin savunma bakanı ve daha sonra da Başbakanlık yapacak olan Winston Churchill, “Biz Çanakkale’de Allah’la savaştık! Allah’la savaşan kaybetmeye mahkûmdur” demişti. Churchill haklıydı… Çünkü Allah ile savaşıp da kazanan hiç olmamıştı, olamazdı da. İşte şu korona günlerinde dünyaya, insanlığa ve Allah’a kafa tutanların ahvali ortada. O koca koca devletler gözleriyle bile göremedikleri bir virüse teslim oldular. Allah (c.c.) burnundan beynine soktuğu sinekle düşmanı Nemrut’u nasıl helak etmişse, Hz. Musa (a.s.)’ya düşmanlık eden Ramses’i nasıl Kızıldeniz’e boğdurmuşsa, dilerse tüm düşmanlarına benzer musibetleri verip helâk eder.

Bazı kimseler bilmese de bizler 40 yıldır Gülen alçağının Allah ile savaştığını biliyorduk. “Allah ile savaşan kaybetmeye mahkûmdur” diyen ve haklı çıkan Churchill misali, bu rezil iki ayaklı iblis (hannas) de 15 Temmuz’da kaybettiği gibi, hem dünyada hem ahirette kaybedecektir. İnşaallah helâk olması yakındır!

Terör örgütü FETÖ ne zaman kuruldu?

Dünyanın en alçak terör örgütü olan FETÖ’nün kuruluş tarihini, Endülüs’ün yıkılışına ve hatta Hz İsa’nın getirdiği İncil’i tahrif ederek Hıristiyanlık adında bir beşerî din icat eden Yahudi Pavlus’a kadar götürmek mümkündür. Yahudi Pavlus, İncil’i bozarak Hıristiyanlığın temellerini attı. Yahudi İbn-i Sebe ise aynı usulle İslam’ı tahrif etmeye çalıştı, ancak o yeni bir din icat edemedi. Fakat Müslümanlar arasında büyük fitnelere sebep oldu.

Terörist Gülen, Şii/İsmaili Hasan Sabbah ve Moğol Hükümdarı Hülagü’nün Müslümanlara verdiği zararı biliyordu. Türkleri ele geçirerek İslam’ın bayraktarı bir milleti imha etmeden başarıya ulaşmasının imkânsızlığını da… O iki ayaklı şeytan kuracağı örgütün planlarını, 20 yaşındaki iken hazırladığını şu cümlelerle itiraf etmişti: “Bu ehli dünya ahmakları, bizi anlamadıklarından dolayı Türkiye’de iktidara talipler. Deli mi bu adamlar? Öyle küçük şeylerle mi uğraşacağım ben? Senin iktidar dediğin şey nedir? Ben yirmi yaşında onu devireceğimi, yerine başkasını kuracağımı planlamış insanım. İktidar dediğin şey nedir senin? Tenezzül bile etmem. Bin merdiven aşağı inmem lazım, ahmak!”

Demek ki, örgüt sonradan tesadüfen kurulmuş bir yapı değildi. İslam’ın bayraktarı Türk milleti ile dünyanın vicdanı Türk devletini yok etme fikrinin hazırlıklarına ta ’lerde başlamıştı. İşler, tıpkı yaklaşık miladi bin yılında kurulup, ’lara kadar gizli kalmayı başarmış Siyon Örgütü gibi gizliden yürütülüyordu.

Terör örgütü FETÖ'nün örgütlenme biçimi.

Terör örgütü FETÖ'nün örgütlenme biçimi

FETÖ ve her terör örgütünün piramit şeklinde bir hiyerarşisi vardır. Bu örgütün hedefleri ve büyüklüğü farklı katmanlara ayrılacaktır. Yargıtay Ceza Dairesi,FETÖ piramidinin 7 katmandan oluştuğunu belirterek bu katmanları şu şekilde sıralıyor.

  • 1. Kat
  • Örgüte iman ve gönül bağı ile bağlı olanlar, fiili ve maddi destek sağlayanlardan oluşur. Bunların birçoğu örgütün hiyerarşik yapısına dâhil olmayan bilinçli veya bilinçsiz hizmet ettirilen kesimdir. Genellikle faaliyetlerden habersizdirler. Bu katmandakileri örgüte bağlayan ana unsur, istismar edilen İslami duyarlılık ve din duygularıdır.
  • 2. Kat
  • Okul, dershane, yurt, banka, gazete, vakıf ve kurum görevlilerinden oluşan sadık gruptur. Bunlar örgüt sohbetlerine katılır, düzenli aidat öder, az veya çok örgüt ideolojisini bilen kişilerdir.
  • 3. Kat
  • Gayri resmi faaliyetlerde görev alırlar. Örgüt ideolojisini benimseyen ve ona bağlı olarak çevresine propaganda yapan kişilerden oluşur.
  • 4. Kat
  • Bütün hizmeti (legal ve illegal) denetler. Bağlılık ve itaatte dereceye girenler buraya yükselebilir. Bu tabakaya girenler örgüte çocuk yaşta kazandırılanlardan seçilir. Örgüte sonradan katılanlar genellikle bu ve daha üst katlarda görev alamazlar.
  • 5. Kat
  • Üst düzey gizlilik gerektirir. Birbirlerini çok az tanırlar. Örgüt lideri tarafından atanırlar. Devletteki yapıyı organize edip yürüten tabakadır. Evliliklerinin örgüt içinden olması zorunludur.
  • 6. Kat
  • Gülen ile alt tabakaların irtibatını sağlar. Örgüt içi görev değişiklikleri yapar. Azillere bakar. Örgüt liderince bizzat atanırlar.
  • 7. Kat
  • Örgüt lideri tarafından doğrudan seçilen 17 kişiden oluşan örgütün en seçkin kesimidir.”

Hiyerarşi dışı tabaka

Yargıtay Ceza Dairesi isimlendirmediği bu tabaka hakkında ise şu bilgilere yer veriyor: “Bu tabakalar dışında örgüte sempati besleyenlerden oluşan alt tabaka vardır. Örgüt hiyerarşisinde yer almazlar. Örgüte yönelik herhangi bir olumsuz düşünceleri yoktur. Örgütün bütün faaliyetlerini illegal bile olsa desteklerler. Talimat almaz ve rapor vermezler. Siyasetçi, sanatçı, yazar, gazeteci, akademisyen gibi çok geniş bir alana yayılmış olan bu sempatizan kitleyi örgüt zaman zaman lehine kamuoyu oluşturmak için kullanmaktadır.”

Örgüt ile cemaat ayrımı ve cezai sorumluluklar

Yargıtay Ceza Dairesinin kararlarında, FETÖ mensuplarının duruşmalarda kendilerini savunurken dile getirdikleri “Suç tarihinde hizmet hareketiydi, terör örgütü ilan edilmemişti”, “Örgütün amacını bilmiyorduk”, “15 Temmuz’dan önce gerçek amacı anlamamıştık” şeklinde savunma yapıyorlar. Zanlıların bu konudaki samimiyetlerini herhalde işledikleri suçlarla belirlemek güç olmasa gerek. Şayet bir zanlı kamu imtihanlarındaki soru hırsızlığının birine katılmışsa veya çalınan sorularla bir imtihanı kazanmışsa “bu yapı o zaman terör örgütü ilan edilmemişti” demesi bir mânâ taşımaz. Aynı şekilde cinayete karışmış, tuzak kurmuş, emirle birini mahkûm etmiş, malını gasp etmiş, mahrem görüntüsünü kaydetmiş, milletin verdiği zekât, sadaka ve kurbanları amacı dışında kullanmış, Gezi isyanına, 17/25’e, MİT tırları hâdisesine, insanları hukuksuz bir şekilde dinleme, devlet sırlarını satma, 15 Temmuz iç savaş ve işgal girişimine fiilen katılmış veya bunların yapılmasına göz yummuş birisinin bu ağır fiilleri suç saymayıp, “Henüz terör örgütü sayılmamıştı, örgütün amacını bilmiyorduk” gibi mazeretlere sığınması cezadan kurtulma girişiminden başkası değildir.

Ancak örgüt piramidinin ilk basamağı, kısmen de ikinci basamağındakiler hukuk dışı gayrimeşru işlere girişilen fiilin bizatihi içinde yer alarak ve fiilden haberdar olarak bilmekteydiler. Kaldı ki Yargıtay da bu hususta aynen şöyle demektedir: “Yedi katman halinde çalışan örgütün kaçıncı tabakasındakilerin cezai sorumluluğunda tereddüt yoktur? Örgütün amaç ve yöntemlerini bilen örgüt mensuplarının örgütteki konumları gözetilerek cezalandırılacağı açıktır. Örgütlenme piramidine göre üç, dört, beş, altı ve yedinci tabakalarda bulunan örgüt mensuplarının bu durumda olduklarının kabulü gerekir.”

İlk iki zümre içinse Yargıtay şunları kaydetmektedir:

Örgütün birinci ve ikinci katmanında yer alanlar ile yardım edenlerin sorumlulukları kusurluluk ilkesi doğrultusunda belirlenmelidir. Yani bu yapıyı cemaat zannederek yer alanlar, ancak örgüt olduğunu ortaya koyan olaylar ortaya çıkmasından sonraki tarihlerde örgüte bağlılıkları devam ediyorsa cezai yönden sorumlu olacaklardır.”

Yargıtay’ın hiyerarşi dışı bıraktığı tabakadakilerin önemli bir kısmı, belki de tümü, örgüt hiyerarşisinde gözükmemekle birlikte aslında örgütün kripto mensuplarıdır. Toplumun ve müesseselerin hemen her kademesinde yer almaya devam eden bu kimselerin, şu an en büyük tehlike arz edenler olmadığının garantisi var mı? Örgüt mensubu olduğu kesinleşen ve izlenebilen kimselerin tehlikesi, ilgili makamlarca bir ölçüde bertaraf edilebilir. Ancak kripto olanların tehlikesi nasıl bertaraf edilecek?

FETÖ örgütü nasıl insan devşirdi?

Anne tarafından sülalesinin adı ‘Ayabakanlar’ yani ‘Kâhinler’ olan terörist Gülen’in etrafındakileri etkilemek için büyücülük yaptığı pek dile getirilmez. Zaten büyücükle uğraşan Yahudi bir ailenin ferdi olarak yetiştirilmesi, Kabala büyücülüğü konusunda mahir olduğunun bir delilidir. Tarihte Mesih olduğunu iddia eden pek çok kişinin büyücü olması da tesadüf sayılmayacak kadar ilginçtir. Mesihlik veya Mehdilik iddiasında bulunan bazıları aklî melekelerini kaybetmiş kimseler olsa da, ezici çoğunluğun büyücü ve cinlerin musallat olduğu kimseler olduğunu herkes bilir. Kaldı ki, büyücülük yapmak maharet isteyen bir iş olmayıp, kötü bir kişilik yeterlidir.

Terörist Gülen’in ta ’larda Mesih olduğunu iddia etmesi, bu yüzden isminin başına M harfi ilavesi gerçeğini eklediğimizde, hikâye iyiden iyiye ilginçleşir. Buna, askerliğini yaptığı Özel Harp Dairesi’ndeki istihbarat ve hipnoz eğitimini eklediğimiz zaman, bunca kişinin bir Sabetayistin peşinden nasıl gittiği herhalde daha iyi anlaşılır. Kaldı ki, mason mahfillerindeki kabala büyücülüğü de Gülen için yabancı bir durum değildir.

Bizatihi şahitliği olan kimseler, terörist başı Gülen liderliğinde büyücülük ve hipnoz yapıldığını teyit etmektedirler. Örgütten uzun süre önce ayrılmış olan üst düzey bir mensup, sistemli bir şekilde çalışan “Büyücülük ünitesi” olduğunu açıkça teyit etmiş; ayrıldıktan sonra kendisine de büyü yapıldığını tarafımıza beyan etmiştir. Gülen’in videolarında “Dosyaları bana cinler getirdi” dediğini de belirten bu meşhur eski FETÖ’cü, “Eskiden biz buna keramet derdik, meselelere vakıf oldukça sihir ve büyücülük yapıldığını ve işlerin büyücülük ünitesinde yapıldığını bizzat müşahede ettik” demektedir.

  • Mason Gülen’in örgüte adam kazanma, terfi ve ihraç gibi süreçlerde ve örgütün aleyhine çalışanlara karşı kullandığı, İslam dışı muharref dinler ile Budist yapılardan oluşan büyük bir büyücülük merkezinin olduğu biliniyor.

Ancak bu faaliyetin sıradan cincilikle karıştırılmaması gerekmektedir. Zira ehli diyor ki, cinler de örgütlerde olduğu gibi piramit şeklinde bir yapılanmaya sahiptir. İnsan kılığına da girebilen şeytan/iblis en tepedeki varlıktır. En alt kademede nefer görevini üstlenen küfür ehli cinler yer alırken, onların üzerinde ise ‘ifrit’, ‘marid’ ve ‘semum’ olarak adlandırılan varlıklar var. Yine ehil kimseler, iki ayaklı iblis Gülen’in ifrit, marid ve semumlarla çalışmakta olduğunu belirtiyorlar.

Filmlerde gördüğümüz “uzaylı” diye takdim edilen küçük ve uzun kulaklı kabak tiplemesi cinlerdir. Şeytanî örgütlerin sembol olarak kullandığı keçi sakallı, boynuzlu tiplemeler şeytandan ziyade ifritlerdir. Boynuz uzunluğu ise ifritin kıdemini belirtir.

Terör örgütü FETÖ’nün çeşitli katmanlarında görev almış kişilerin, örgüte dâhil olmadan veya girdikten sonra kayıt altına alınmış hataları/suçları/ günahları nedeniyle örgütten ayrılmaları engellenmektedir. Ayrılmak isteyenler, ortak çalıştıkları bu varlıkla beraber geri döndürülür. Yani terör örgütüne girilir ama çıkılmaz. Çıkılsa bile, bu çıkışın ölüme kadar giden bir müeyyidesi mutlaka vardır. Hepsinden önemlisi büyücülükle, sihirle hipnoz edilmiş kişiler ölümlerine dek örgütte tutulurlar.

Örgütteki şeytanlıkları görüp de ayrılanların bilmesi gereken şey, ölümün kimsenin elinde olmadığı, vakti gelmeden kimsenin ölmeyeceği, öldürülemeyeceği veya hayatta tutulamayacağıdır. Bilmesi gereken diğer iki mühim husus ise, Türk devletinin her türlü terör örgütü ve Allah-ü Teâlâ dışındaki güçlerden daha güçlü olduğu; örgüt hakkında bilgi vermesi şartıyla onu koruyup normal hayata döndürebileceğidir. Bu sapkın örgütün İslam’ın da, Türk’ün de, Kürt’ün de, Arap’ın da, Türkiye Cumhuriyeti devletinin de düşmanı olduğu bilinmelidir. Burada kalmaya devam eden kişi, dünyasını mahvettiği gibi, ebedi hayatını da cehennem kılmaktadır. Yegâne doğru, Allah-ü Teâlâ’nın ve numune-i imtisal olan Allah’ın Rasulü Hazreti Muhammed Mustafa (a.s.v.)nın yoludur. Bu yüzden örgütte suça karışmış veya karışmamış kişilerin bir an evvel tövbe edip dünya ve ahiretlerini kurtarmaları gerekir. Gülen adlı büyücünün şerri Allah’ın gazabından daha acıklı değildir. Kaldı ki Allah Azze ve Celle, Felak ve Nas sureleri ile başka Ayet-i Celileleri bu iblis ve avenelerinin şerrinden korunma zırhı olarak bizlere lütfetmiştir. Allah’ın koruduğu kimseye kim zarar verebilir? Şayet Yüce Yaratıcı (c.c.) Recep Tayyip Erdoğan’ı korumamış olmasaydı bu haydut şimdiye kadar en azından 15 Temmuz ’da onu şehid etmiş olmayacak mıydı?

Terörist başı Gülen’in annesi Rabin, Endülüs medeniyetini yıkan İspanya’nın zulmünden kaçarak Osmanlı’ya sığınmış Yahudi bir aileden geliyor.

Baş terörist F. Gülen kimdir?

Terörist başı Gülen’in annesi Rabin, Endülüs medeniyetini yıkan İspanya’nın zulmünden kaçarak Osmanlı’ya sığınmış Yahudi bir aileden geliyor. yüzyılda 22 yaşında Mesihlik iddiasında bulunan ve Müslüman olmuş gibi gözükerek ‘Mehmet Efendi’ adını alan ‘Sabatay Sevi’ye inanan bir aile. “Öyle bir evlat yetiştiriyorum ki, bunları kendi dinleri ile vuracak’ diyen babası ise aslen İran kökenli, ancak Van Erciş, Hevirzok’a gelip yerleşmiş bir Ermeni. Terörist başının uydurduğu bunun dışındaki tüm yalanlar, gerçeği halktan ve mensuplarından gizlemeye yönelik hezeyanlardan ibaret. Ta ’larda kendisinin Mesih ve Mehdi olduğunu iddia eden terörist başı mason Gülen’in nesebini gizleyip, aksine kendini Hz Ali (k.v.)’ye yani Seyyidliğe bağlama yalanına itmesinin yegâne nedeni bu.

Türklük, Müslümanlık şöyle dursun, soyu anne tarafından Yahudiliğe, sevmediği babası tarafından ise Ermeniliğe çıkar. Babası için “Bizim peder, sigara içmezdi ama kahvelerde otururdu. Yemek borusu, mide falan kanseri oldu. Sonra bütün vücudunu sardı, metastaz oldu. Öyle gitti bok yere” diyecek kadar babadan uzak bir ebleh.

Babasının Hıristiyan, annesinin ise Musevi olarak yetiştirdiği terörist başı Gülen, kendini Müslüman gibi takdim edegeldi. Görünüşte Müslüman, gerçekte ise Musevî olan Sabataycılık onun ana kişiliğini oluşturdu. Bu yüzden terörist başı Gülen, Müslüman kimliğine bürünmüş bir gayrimüslim. Resmi adında olmayan ve isminin başına eklediği ‘M’ harfi hem Sabetay Sevi’nin, hem de Mesih’in M’si.

Baş teröristten Mesih çıkar mı?

Baş terörist Fettullah Gülen.

Terörist Gülen’in babası hakkında, ’deki vefatından hayli sonra söyledikleri, onun ne kadar karaktersiz biri olduğuna işaret eder. Peki, bunu niçin söylemektedir? Bir kişi, üstelik de dünyayı ele geçirme iddiasındaki bir kişi, babası hakkında bu aleni hakareti niçin yapar? Sebebi küçük kardeşinin adında gizlidir. Baba Ramiz, oğlunun birinin adını ‘Mesih’ koymuştur. Terörist başı Gülen, Mesih ismini kendisine değil de küçük kardeşine vermiş olması nedeniyle babasından nefret etmektedir ve hakaretinin temel nedeni budur. Çünkü Mesih’lik iddiası kendisine aittir.

Kestanepazar’ına geldikten sonra ’da İzmir’e yerleşen terörist Gülen, merkez üssünü Asırda kendisinin Mesih olduğunu iddia eden, başımıza Sabetaycılık belasını bırakıp giden Sabetay Sevi’nin evinin bulunduğu sokakta kurar. ’lı yıllarda İzmir Diriliş Kilisesine hitaben yazdığı mektubunda, Sabetay Sevi’nin İzmir’deki evini ziyaret ettiğini, burada Yahudi cemaatinin “Gülen, sen bizim Mesih’imizsin” dediklerini belirtir. Mesih olduğunu ilan ettikten sonra Said-i Nursi’nin de Mesih’i müjdelediğini belirterek oradan güç devşirmeye çalışır.

Terörist örgütü FETÖ'yü kim kurdu?

Çoğu kimse, asrın ve belki de dünya tarihinin en azılı terör örgütlerinin başında gelen FETÖ’nün, Fetullah Gülen isimli bir zavallı tarafından kurulduğunu zannediyor. Oysa bu çapta bir örgütü, sadece aslî mesleği profesyonel yalancılık olan bir teröristin başarması mümkün değildir. İster çaplı, isterse çapsız bir kimse olsun, ilerleyen sayfalarımızda göreceğiniz bunca faaliyeti bir kişinin tek başına planlayarak koordine etmesi mümkün olabilir mi? Elbette hayır!

Bu durumda, dünyanın hemen tüm ülkelerine yayılmış, başta sözde düşmanı Kemalist yapının hâkim olduğu Türkiye olmak üzere onlarca ülkede bürokrasiyi, siyaseti, eğitim kurumlarını, polisi ve ordu teşkilatlarını ele geçirmiş bir terör örgütünü kimler kurmuştur? Günümüzün en mühim suâli budur. Meseleyi 15 Temmuz ’dan, yahut AK Parti iktidarının ilk yılından ibaret sanmak herkesi büyük yanlışa sürükler.

Evvelâ şunu bilmeliyiz ki, terörist başı, aile içinde hedefe kilitlenmiş bir füze gibi İslam düşmanı olarak yetiştirilmiştir. Kendi beyanına göre, terör örgütünü daha yirmili yaşlarda kendi zihninde planlamıştır. Daha sonra ise:

■CHP Genel Başkanı mason biraderi İsmet İnönü,

■ CHP’nin Sabetayist Genel Sekreteri, mason biraderi Kasım Gülek,

■ CHP’nin Genel Başkanı mason biraderi Bülent Ecevit,

■ MAH/MİT Genel Sekreteri Hurşit Kemal Cantürk’ün okul arkadaşı MAH adına çalışan mason Süleyman Demirel’in dostu Yaşar Tunagür,

■ CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’nün kontrolündeki Özel Harp Dairesi,

■ CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’nün kontrolündeki dönemin istihbarat teşkilatı MAH,

■ AP Genel Başkanı mason biraderi Süleyman Demirel,

■ Türk Petrol Vakfı’nın kurucusu mason biraderi Aydın Bolak,

■ Musevi işadamı mason İshak Alaton,

■ İşadamı mason Vehbi Koç,

■ Mason biraderi ve kendisini mason yapan ve Kestanepazarı’ndaki yapıyı finanse eden işadamı Ali Rıza Güven,

■ Özel Harpçi Dr Esat Keşşafoğlu,

■ Genelkurmay eski Başkanı Orgeneral Cemal Tural,

■ Özel Harp Dairesi Kurmay Başkanı Reşat Taylan,

■ İzmir Üçgen Mason locası özelinde masonlar,

■ Amerika’nın yeşil kuşak projesi olan Komünizmle Mücadele Derneği,

■ Yahudi Papa 2. Jean Paul,

■ Türk Gladyosunun başı mason Orgeneral Turgut Sunalp,

■ P Gladyo şubesinin kurucusu Yahudi mason Albert Backmann,

■ 12 Eylül darbecisi Orgeneral mason Kenan Evren,

■ İşadamı mason Sakıp Sabancı,

■ Türk-Ermeni patriği Şinork Kalusyan,

■ Kasım Gülek’in kızı, devlet eski bakanı Tayyibe Gülek,

■ Kasım Gülek’in baldızı ve Tayyibe’yi yetiştiren CIA elemanı Aylin Devrimel Radomisli,

■ Vatikan’ın Türkiye temsilcisi papaz Georges Marovitch,

■ Fener Rum Patriği Bartelemeo,

■ Turk-Musevi Hahamı İshak Haleva,

■ Amerikan Dış Haberalma Teşkilatı CIA,

■ İsrail Dış İstihbarat Teşkilatı MOSSAD,

■ Alman Dış İstihbarat Teşkilatı BND,

■ Büyük Britanya Dış İstihbarat Teşkilatı MI6,

■ CIA yöneticilerinden Graham Fuller,

■ CIA yöneticilerinden Henri Barkey,

■ Amerikan Yahudi Örgütü Başkanı Abraham Foxman gibi pek çok kişi ve kuruluş, terör örgütü FETÖ’nün kurulması, gelişmesi veya önünün açılması için yardım etmiştir. Bu durumda şu suâli sormak gerekiyor: Bunca kimse ve şer yapılanma nasıl olur da bir Müslüman’a yardım eder? Gerçekten Müslüman olsa elbette etmez! Aksine boğar, yok eder! Peki, ya yardım ediliyorsa? İşte o zaman o yapı mutlaka hedefe İslam’ı koymuştur da o yüzden yardım ediliyordur.

Terör örgütü FETÖ'nün gerçek amacı neydi?

Her faaliyetin açık ve gizli veçheleri olabilir. Şüphesiz terörist Gülen gizli hedeflerine ulaşabilmek için Müslüman gözükmek zorundaydı. Müslümanlara, İslam’a zarar vereceğini; Türklere, devletlerini yıkacağını söylese etrafında kim kalırdı? Sadece İslam ve Türk’e düşman üç beş kişi. Ama münafık olmayı tercih etti. Türk’e Türk, Müslüman’a Müslüman, Yahudi’ye Yahudi, Hıristiyan’a Hıristiyan gibi gözüktü. Amaç belliydi, Türk’ü devletinden, Müslüman’ı da inancından etmek. Ardından kendi uydurduğu sözde bir dinle, bu devleti ve milleti idare etmek yahut düşmanlara peşkeş çekmek…

Chp ile terör örgütü FETÖ'nün irtibatı ne zaman başladı?

Terörist başı Gülen’in amcası, CHP'nin Erzurum teşkilatında görevliydi. Gülen bu sayede CHP ile ilk temasını kurdu. Daha çocuk yaşta İnönü ile tanıştırıldı. CHP’ye üye oldu, faaliyetlerine katıldı ve bağışta bulundu. ’de İstanbul’da Koçlara ait Divan otelde gerçekleştirilen CHP Gençlik Programında, CHP’nin çiçeği burnunda milletvekili Bülent Ecevit ile tanıştı. Ardından da Kasım Gülek ile… Sonra Gülen ile CHP kördüğüm gibi sarmal bir hal aldı. FETÖ’den başlayınca yolunuz CHP’ye, CHP’den başlayınca yolunuz mutlaka FETÖ’ye çıkıyordu.

Tayyip Erdoğan’la ne kadar ilişkisi vardı?

Müslüman teşekküller ve özellikle de Millî Görüş, terörist Gülen’in nefret ettiği yapılardı. Hatta Erbakan hoca hakkında çok galiz laflar etmişti. Çünkü kendi hedefinin önündeki en büyük engel bunlardı. Onlar büyürse, FETÖ hedefine ulaşamazdı. Ayrıca Müslüman teşekküllerle ortak bir inanç, değer ve geleneğe de sahip değildi. Aradaki fark, siyah ile beyaz kadar belirgindi. Millî Görüş geleneğinin yetiştirdiği Recep Tayyip Erdoğan da onun en büyük düşmanlarındandı. Ancak Erdoğan ’de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmişti. FETÖ için Erdoğan ile temas kaçınılmazdı. İğrene iğrene de olsa, iki zıt kutbun bir birini itmesi pahasına zorunlu bir temas gerçekleşti. Bunların şerefsizliğini ta ’de keşfeden Erdoğan, asansörde “Evvela bunların hakkından gelmek lazım” derken, terörist başı da odasından kurduğu gizli sistem aracılığıyla bu konuşmayı dinliyordu.

Terör Örgütü’nü AK Parti mi büyüttü?

Terör örgütünün, devleti AK Parti iktidarında ele geçirdiğine dair Erdoğan karşıtlarının yaygın bir iddiası var. Peki, bu gerçek mi? AK Parti yılında kurulup, ’nin Kasım ayında iktidara geldi. Terör örgütü ise ta ’da kuruldu. Yani AK Parti’nin iktidara gelişinden tam 37 yıl evvel. Terör örgütü, devleti ele geçirmek için 37 yıl bekleyip, ardından tüm kurumları mı ele geçirdi? Elbette ki hayır!

Masonik terör örgütü, devlete Demirel ve CHP iktidarları ile darbe dönemlerinde nüfuz etmeye başladı. Kaldı ki, örgüt bizatihi İnönü’nün adamlarından oluşan MAH eliyle kurulmuştu. Bir parti düşünün, iktidara geldiği gün ne yapabilir? Bu, o partinin sistemle ilişkisine bağlıdır. Mesela Kemalist bir parti iktidara gelmişse dilediğini yapar. Ancak AK Parti gibi sistemle kavgalı ise ve tepesinde Ahmet Necdet Sezer gibi bir cumhurbaşkanı, namlusunu hükümete doğrultmuş bir komuta kademesi varken ne yapabilir? Ya sistemle ittifak kurar, yahut da kavga eder.

Erdoğan hükümetlerinin hemen hiçbir atama talebinin Sezer tarafından kabul edilmediği ve askerlerin 28 Şubat zulmünü sürdürdüğü bir ortamda siz iktidar olsanız ne yapardınız? Aynen düşündüğünüz gibi, evet kendinize ittifaklar arardınız. İşte AK Parti iktidarına kadar devletin her kademesine nüfuz etmiş olan FETÖ’cüler, Sezer ve asker namlusuna karşı Erdoğan’a ittifak teklif ettiler. Çünkü Polis ellerindeydi, adliyeler kendi adamlarıyla doluydu. Erdoğan’ın ise zamana ihtiyacı vardı!

Bürokraside bir makama getireceğiniz kişinin en az on yıl devlette görev almış olması ve belirli makamlarda bulunmuş olması gerekiyordu. Bunları aşıp dışarıdan birini bürokratik makamlara getirmeniz mümkün değildi. Çârenin çâresizlik olduğu bir zamanda, bir yılandan kardeş rengine boyanmış bir el uzandı. Ya tutmalıydınız yahut da siyaseti bırakmanız gerekiyordu. Ancak kimsenin bu diyardan gitmek gibi bir niyeti de yoktu ve meyvelerin olgunlaşması için zaman ve sürecin tamamlanması beklenmeliydi. Öyle de oldu.

Ancak kardeş boyasına boyanmış terörist yapı, dilediğini Savunma Bakanı, Cumhurbaşkanı, MİT Müsteşarı makamlarına getiremeyince, freni boşalmış kamyon gibi önüne geleni yıkarak ilerlemeye başladı. Olup biteni soğukkanlılıkla izleyen Başbakan Erdoğan, masaya yumruğunu daha da sert vurarak süreci yönetti. Her türlü darbe, infaz ve işgal girişimini, Allah’ın ve milletin yardımı ile bertaraf etti. Elinizi vicdanınıza koyun ve düşünün, gerçek hikâye bundan ibaret değil mi?

Ta ’de “Evvela bunların hakkından gelmek lazım” diyen bir Recep Tayyip Erdoğan’ın bunlarla müttefik olması ve önlerini açması elbette düşünülemezdi. Ancak AK Parti iktidarı çaresizdi. Adım adım gitmeliydi. Devlete çöreklenmiş yapılardan tek tek kurtulmadan ülkenin düzlüğe çıkarılması elbette imkânsızdı. Zira bu süreçte 28 Şubat ve öncesi alışkanlıklarını sürdüren askerler, bir asırdır devleti babalarının çiftliği gibi kullananlar, hak etmediği halde en üst makamları işgal edenler, tefeciler ve hâsılı her türlü aç kurdun kimi pusuda, kimi de alenen Erdoğan ve iktidarını bitirmeye yönelik hamleler yapmaktaydı.

FETÖ dâhil tüm bu yapılar Erdoğan’a karşı el ele verip AK Partiyi kapatma ve Erdoğan’ı Erbakan gibi siyaset dışı bırakmak için hamle yaptılar. O güne kadar cumhurbaşkanı seçen TBMM’ye cumhurbaşkanı seçtirmediler, Erdoğan’ın aracını kilitleyerek içinde boğmak istediler, ameliyat masasında infaza kalkıştılar, e-muhtıralar yayınladılar, yerli ve yabancı düşmanlarla el ele verip Gezi isyanını başlattılar, yatırımları engellemeye baktılar, MİT Başkanı’nı tutuklamaya kalktılar, MİT tırlarını hedef aldılar, sahte ses kayıtları yayınladılar, düzmece delillerle mahkemeler kurdular ve nihayetinde başarısız oldular.

FETÖ’nün en iyi bildiği şey, fırsatını bulduğunda Erdoğan’ın onları kesinlikle tepeleyecek oluşuydu. Erdoğan bunun için dershane hamlesini başlattı. Sürecin başladığını fark eden terör örgütü, hamle üstüne hamle yaptı ve başaramadı. 15 Temmuz ’da ise tümüyle deşifre oldu, dost-düşman herkes nasıl bir şeytanî yapılanma olduğunu gördü. Bu demokrasinin zaferi değil, Allah ile savaşan bir haydudun büyüsünün bozulmasıydı. Şüphesiz ki bu hezimeti Allah yaşattı!

İnsanları nasıl etkiledi?

Pek çok insanın zaafları vardır. Bunlardan biri din, bir diğeri memleket, bir başkası ise çocuklarının geleceğidir.

Terör örgütü FETÖ’nün yüzbinlerce mensubu/müntesibi yahut müdavimi var. Mensubiyetle, müdavimliği her zaman ayırt etmek gerekir. Mensup, örgütün hedef ve sırlarına vakıf kimselerden oluşur. Elbette bunlar da derece derecedir. Tıpkı masonların 33 basamaklı derece sistemi gibi.

Müdavimler ise gerçekte örgütle ilişiği olmayan, sömürülen, biraz saf, biraz da boşlukta kalıp sığınacak dal arayan ve ilk buldukları dala tutunan kimselerdir. Örgütün tabanı denilen kimseler müdavimler, orta ve tavanı ise müntesiplerdir.

Müntesiplere gerçeği anlatmak, deveye hendek atlatmaktan elbette zordur. Çünkü onlar, özel yetiştirilmiş kimselerdir. Bunlar, bazı sırları da bildikleri için ayrılmaları durumunda öldürülme veya ailelerine zarar verilmesi endişesi yaşarlar.

Müdavimler, İslam’ı anlatıyorlar, çocuk okutuyorlar, yurt dışında yabancılara Türkçe ve İslam’ı öğretiyorlar gibi düşünüp, örgütün çeşitli fiil ve sözleri ile kandırılmış kimselerdir. Bunlar çoğu kez istemeden kendilerini sömürtmüş, bilmeden örgütü desteklemişlerdir. Gerçeği gördüklerinde, yanlıştan dönmeye ve tövbe etmeye meyyaldirler. Bu yüzden bunlara kızmak ve dışlamak yerine, anlamak ve geri kazanmak gerekiyor.

İnsanları etkilemeye gelince… Pek çok insanın zaafları vardır. Bunlardan biri din, bir diğeri memleket, bir başkası ise çocuklarının geleceğidir. Aslına bakarsanız bunlar zaaf değil hassasiyetlerdir. Ancak örgüt bunu zaaf olarak değerlendirip, ona göre strateji geliştirmiştir. Öncelikle sizin çocuğunuzun başarılı bir lisede okumasını, üniversite kazanmasını ve iyi bir meslek sahibi olmasını istediğinizde örgüt ile yolunuz bir şekilde kesişecektir. O da, sizin aile yapınızı inceleyecek, çocuğunuzu testlerden geçirecek ve kendisi için uygun bir namzet olduğu kanaatine vardığında ağları örmeye başlayacaktır.

Mesela 28 Şubat’ın, İmam Hatip Liselerinin önüne koyduğu katsayı zulmü, en çok FETÖ’nün işine yaramış ve dindar ailelerin çocuklarının bu ağa düşmesini sağlamıştır. Siz, iş ve dünyanızla meşgulken, onlar sizin çocuğunuzla ilgilenmeye başlayacak, bir süre sonra da siz çocuğunuzdan etkilenip, ağa kendi ellerinizle düşeceksiniz. Terör örgütü FETÖ, Moon, Cizvit, Opes Dei, Sayntoloji gibi örnek aldığı Hıristiyan terör örgütlerinin tecrübeleri ile kendi tecrübesini birleştirip, Anadolu insanının zaaf veya hassasiyetleriyle sentezledi. Ardından yeni bir hipnoz ve büyüleme tekniği geliştirerek avını kaptı.

Kullanılan teknikler, başarılarından memnun olduğunuz çocuğunuzun sizden uzaklaşmasını bile fark etmemenize ve hatta bundan keyif almanıza neden olabilmekteydi. Neticede karşımızda, şeytanla saf tutan, şeytanın ve şeytanî yapıların rahle-i tedrisinden geçmiş, CIA, MOSSAD, BND, MI6, Sion ve Vatikan gibi yapılarla ortak çalışan musibet bir yapı vardı. Onunla aşık atmak kolay değildi. Öte yandan çocuğunuzun dışı tam sizin istediğiniz gibi, 5 vakit namaz kılan, orucunu tutan, iyiliklerde bulunan, çalışkan, vefakâr ve iyi bir makama gelmiş bir kimse olmuştu. İçi ise tam bir münafıktı ama sizin tıkanan basiret ve feraset kanallarınız bunu görmeyi engelliyordu. Ayrıca evladınızın içiyle dışı arasına örülen duvarları fark edip, muttaki ile şeytan arasındaki kalın bağdan bir ejderha çıkacağını kestirmeniz de hakikaten kolay değildi. Ama karşınızdaki örgüt, eskilerin tabiriyle, kuru söğüt dalından düdük çıkaracak kadar mahir bir yapıydı.

Temel mesele, yanlış öncelikler, yitirilen yürek sızısı ve kaybedilen hassasiyetlerdi. İnşaallah bin nasihatin kâr etmediği bir dünyada, 15 Temmuzda cereyan eden ve musibet gibi görünen nîmeti fark etmişizdir. İsmet Özel şöyle demişti:

Her şey ben yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar, ben yaşarken koptu tufan. Bu da geçti polis kayıtlarına…”

Hakikaten her şey biz yaşarken gözümüzün önünde olup bitti, kimse kendine yalan söylemesin! İlerleyen sayfalarımızda karanlık mahfillerin hizmetkârı, efendilerinin aldığı kararları uygulamakla memur, insanî hiçbir haslet barındırmayan, İslam’ın, Müslümanların, Türklerin ve insanlığın düşmanı bir terör örgütünün bir asra dayanan hikâyesinin özetini okuyacaksınız. Elbette bunların bazıları pek çok kişinin mâlûmu. Biz, ‘ettekrarü ahsen velev kâne yüz seksen’ kâbilinden bile olsa bazı şeyleri özellikle tekrar ettik. Ettik ki, zihinlerde daha sağlam yer etsin. Burada yer alan tüm bilgiler belgelere dayanıyor.

Hâlâ ‘Gülen terörist mi’ diye düşünen müdavimler olabilir. Hatta müntesipler arasında bile aklıyla vicdanı arasında sıkışıp kalmışlar olabilir. Kim bilir, belki teröristin büyülü sözleriyle bastırdıkları ve üzerine hipnoz külü döktükleri vicdanlarından yükselen samimi sızıya kulak verip gerçeğe yönelirler.

O gerçek, hiç kimsenin tekelinde olmayan İslam’dır. O İslam, vahyedildiği gün gibi sapa sağlamdır. Kur’an-ı Kerim, Allah’ın koruması altındadır. Hz Muhammed Mustafa (s.a.v.)’in Sünnet-i Seniyyesi ve Hadis-i Şerifleri dimdik ayaktadır. İslam’ın bayraktarı Türkler iki asırlık anestezi ve bir asırlık ameliyattan uyanmış olup, insanlığın vicdanı olmaya devam etmektedir.

Baş terörist F. Gülen kim midir?

Anne tarafından Edirne’li Sabetayist bir aileye, babası tarafından ise Ermeni bir aileye mensuptur.’de Erzurum’da doğar. Çocuk yaşta hocasını şikâyet eder ve İsmet İnönü ile görüşüp elini öper. Amcası, CHP Erzurum yönetiminde görevlidir. Genç yaşta Özel Harp’e dâhil edilir. Yaşı tutmadığı ve ilkokul diploması bile olmadığı hâlde Diyanet’in imtihanlarına girer. İlkinde kazanamaz, ikincisinde kazandırılır. Ardından ilkokul diploması verilir. CHP’ye üyedir ve CHP’nin ’de Koç’lara ait Divan Otelde yapılan CHP Gençlik Kolları toplantısına iştirak eder. Burada CHP’nin genç milletvekillerinden mason Bülent Ecevit ile tanışır. Edirne’ye tayini çıkarılır. Çünkü burası Erzurum’a gelmezden evvelki yerleştikleri bir yerdir. Ondan önce İspanya’dan göç etmişlerdir. Akrabası Hüseyin Top, Edirne Müftülüğünde çalışmaktadır. Çocuk yaşta olmasına rağmen Edirne’nin en büyük camilerinden biri olan ‘Üç Şerefeli Cami’ye tayin edilir. Bu süreçte ilginç isimlerle tanışır. Bunlardan biri yolları hiç ayrılmayacak olan Aydın Bolak, biri Yaşar Tunagür diğeri ise Suat Yıldırım’dır. Tunagür, bunu bir mektupla Ankara’ya askere gönderir. Mektup Özel Harp Dairesi Kurmay Başkanı Reşat Taylan’a hitaben yazılmıştır. Burada bir müddet kaldıktan sonra, ileride Genelkurmay başkanlığı yapacak olan Orgeneral Cemal Tural’ın yanına, İskenderun’a gönderilir. Uzun süre FETÖ’nin etkili isimlerinden biri olan Latif Erdoğan kitabında, İskenderun’a telsizci olarak gönderilen Gülen’i oradaki yetiştiren kişinin Başçavuş Arif Teker olduğunu belirtiyor. Gülen’in ise bu durumu “Necdet Bey’in kahramanlığını hiç unutmayacağım. Binbaşıymış. Ben onu yarbay zannediyordum. Göz doktoruydu. Benimle görüşmek yasak olmasına rağmen tel örgüleri atlayarak resmî urbasıyla içeri girdi. Boynuma sarıldı. Bu zat denizci olduğu için askerler rütbesini de karıştırıp ‘Bu nasıl asker. Albaylar, paşalar onunla görüşüyorlar’ deyip epey korkmuşlar Daha sonra görüştüğümüzde anlatmıştı: ‘Sen nasıl olur gider bir erin yanına da ona sarılırsın’ demişler. O da ‘O bir er değil. O başka bir adam. Ben onun ayaklarını bile öperim’ demiş” (s)

Gülen, anne tarafından Edirne’li Sabetayist bir aileye, babası tarafından ise Ermeni bir aileye mensuptur.

O dönemim şartlarında asker içinde ve sivillere vaazlar verdirilir. Askerliğini bitirip İzmir’e, ardından Erzurum’a gider. Komünizmle Mücadele Derneği’nin Erzurum Şubesi’ni kurar. CHP’nin Halk Evleri Divan başkanlığını yapar. Edirne’ye dönünce, terfi ettirilir. Tayini İzmir’e çıkarılır. Burada Mesih ve Mehdiliği’ni ilan eder. Sabetay Sevi’nin evinin yanına karargâhını kurar. Masonluğa intisap eder. Devşirerek örgütüne dâhil ettiği kişileri devlete sızdırır. Tüm darbeleri destekler. Darbelerden güçlenerek çıkar. Devletin her alanına nüfuz etmeye çalışır. Binlerce adamını devletin bütün kılcal damarlarına yerleştirir. Vehbi Koç başta olmak üzere iş dünyasınca desteklenir. NATO Gladyosu adına sarsıcı cinayetlere imza atar. Tümünü adlî ve güvenlik makamlarındaki adamları sayesinde kapattırır. Vatikan’a, Papa’ya intisap eder. CIA, MOSSAD ve diğer istihbarat teşkilatlarının yanısıra Cizvit, Moon, Opus Dei, Sayntoloji gibi örgütlerle ile güçlü bağlar kurdurulur. Dünyaya açılır ve ’da Amerika’ya firar eder. 15 Temmuz ’da Türkiye’yi tümüyle ele geçirme hareketi başlatıp hezimete uğrar. Hâlen Pensilvanya’daki korunaklı üssünde sihir ve büyücülük faaliyetlerini yürütüyor.

Yaşar Tunagür

Aslen Siirt, Şirvanlı. Rumi , İstanbul Beşiktaş’ta Serencebey yokuşunun başında bir konakta doğar. Akaretler’deki İlkokuldan mezun olur. Sonra Cihangir’e taşınırlar. Kabataş Lisesi’ne kayıt yaptırır. DPT Müsteşarlığı, senatörlük ve Ticaret Bakanlığı da yapacak ve ’te MİT Genel Sekreterliği’ne getirilecek olan Hurşit Kemal Cantürk ile aynı sınıfta, aynı sırada okur. Kabataş Lisesi’nde okuyan Naim Talu gibi kişilerle de arkadaşlık kurar. Bu arkadaşlıklar Ankara Tapu Kadastro Lisesi mezunu Tunagür’e bütün gizli ve şifreli kapıların açılmasını sağlayacaktır.

Demirel ailesi ile çok derin bir ilişki kurar. Yükseliş Mason Locası üyesi Süleyman Demirel’in kardeşi Hacı Ali Demirel ile Yükseliş Koleji’ni kurar. Demireller mi onun, o mu Demirellerin amiridir dışarıdan bakınca ayırt edilemez. Lise mezunu olmasına rağmen Demirel başbakan olduğunda Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığına getirilir. Diyanet’i hallaç pamuğu gibi atar. DİB Başkanı Cezayir’e resmi görevle gittiğinde uçakta görevden aldırır. Edirne Müftülüğünden sonra İzmir’e tayin olur. İzmir’den Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığı görevine getirilince Gülen’i İzmir’e tayin ederek Kestanepazarı’nda terör örgütünün teşkilatlanması başlatılır. Devrinin “en karanlık adamı” adını alan Tunagür, MİT Müsteşarı General Fuat Doğu’nun en yakın adamlarındandır. Arapçası zayıf olduğu için vahim tercüme hataları yapar. Masonik Manevi Cihazlanmacılar ile yakın teması vardır. ’da Ispartalı, rütbesi düşük ancak etkili bir emniyet görevlisinin kızıyla evlenir. FETÖ Lideri Gülen’in akıl hocası ve hâmisi olan Tunagür, Cumhuriyet Senatosunca çokça soruşturulur, hakkında çok sayıda rapor tanzim edilir, gizli oturumlar yapılır ama neticeye varılamaz. Tunagür, Cumhurbaşkanı Turgut Özal katledilmeden önce Gülen’e “Turgut kâfir oldu” der. Gülen ise bunu kez tekrarlar. Latif Erdoğan bu durumu şu şekilde anlatıyor: Bir gün Fetul’e, Turgut Özal’ı kast ederek “Turgut kâfir oldu” dedi. Fetul bu direktif karşısında önce şaşırdı, fakat yapacağı başka bir şey de yoktu. Emre kayıtsız itaat edecekti. Bu karanlık dünyanın jargonunda “kâfir oldu” demek, ölümü hak etti demekti. Fetul adamlarına gereken emri tebliğ etti ve bunların eliyle Turgut Özal katledildi.

Yaşar Tunagür.

Gülen’in Tunagür’ü de öldürttüğünü dile getiren Latif Erdoğan şunları yazıyor: “Kasım Gülek zaten vefat etmişti. Üzeyir Garih öldürülmüştü. Aydın Bolak da vefat etmişti. O kadronun generallerinden kala kala bir Tunagür kalmıştı. O da kalp ve solunum yetmezliği teşhisiyle hastaneye yatırılır. Bir müddet sonra da iyileşir. Oğlu Mehmet Tunagür’ün bana anlattığına göre, taburcu olacağı için eşyaları hazırlanır. Hastaneden çıkmalarına artık dakikalar vardır. Son bir kere daha muayene etmek için doktorlar yanına girer. Tunagür onlar gidince tekrar yatağa düşer ve bir iki saat sonra da ölür. Bu hastane, son anda Hakan Fidan yetişmeseydi, Recep Tayyip Erdoğan’ın da ameliyat masasında kalacağı kesin olduğu rivayet edilen Sema Hastane’sidir. Yani, Fetul’un doktor kılığındaki infaz timini konuşlandırdığı yerdir. Şu tesadüfe(!) bakın ki, Fetul’un, Nur talebelerini istismar etme planında kendisine en büyük engel gördüğü Bediüzzaman’ın varislerinden Mustafa Sungur da aynı hastanede öl(dürül)müştür…”

Aydın Bolak

Tam adı Ahmet Aydın Bolak. Osmanlı Meclisi Mebusanı üyesi Mehmet Vehbi Bolak’ın oğludur. Balıkesir milletvekilliği ve Bakanlık yapar. Aydın Bolak, FETÖ elebaşısı ile Diyanet’te göreve başlamasından kısa bir süre sonra tanışır ve ölümüne dek bu irtibat kopmaz. ‘Milliyetçi’ talebelere burs vermekle tanınan Aydın Bolak, yıllan arasında tıpkı babası gibi CHP’den Balıkesir milletvekilli olur. Onu 27 Mayıs’ın ardından CHP’den milletvekili yapan kişi mason İsmet İnönü’dür. Onun siyasete girişini, Mesut Yılmaz’ın akrabası Türk Petrol Vakfı eski genel sekreteri Uğur Derman şöyle nakleder: “Aydın Bolak bir dönem CHP’den siyasete girdi, milletvekili oldu. İstediklerini gerçekleştiremeyeceğini düşündüğü zaman siyasetten ayrıldı…” Vakfın Genel Sekreterliği’ni Derman’ın oğlu Selim Derman yürütüyor.

sonrasında siyaseti bırakarak sanayi ve ticaret hayatına giren Bolak, başta petrol, turizm, gemi yapımı, yağ üretimi ve gıda olmak üzere birçok alandaki şirketlerin kurucusu, ortağı, yöneticisi olur. Uzun süre Türk Petrol Holding Yönetim Kurulu başkanlığı görevini yürütür. Finansbank’ın kuruluşunda yer alır.

  • Vehbi Koç’la birlikte Kemalist düşünceye sahip Türk Eğitim Vakfı’nı (TEV) kurar ve arasında bu vakfın Yönetim Kurulu başkanlığını yapar. Ayrıca Türk Petrol Vakfı, Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı (TÜSEV), Göğüs Cerrahisi Vakfı, Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı, Türk Kültürüne Hizmet Vakfı, Türk Kalp Vakfı, Türk Musikisi Vakfı, TEMA Vakfı, İstanbul Trafik Vakfı, Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV) gibi vakıfların kuruculuğunu yapar, yönetim kurullarında görev alır, başkanlığında bulunur.

’da kurucusu olduğu ve başkanlığını yürüttüğü Türk Petrol Vakfı şu an pek çok ‘milliyetçi’ kimliğe sahip meşhur kişiye de burs sağlar. Bu burs alanlar ve sonrası hep merak konusu olacaktır. Gülen, Özal’ı tehdit ettiğinde Korkut Özal, Aydın Bolak ve Vehbi Koç İzmir’de buluşur. Bolak, TÜSİAD ile FETÖ arasındaki irtibatı sağladığı gibi Gülen ile Koç ve Sabancılar arasında da köprü vazifesi yapar. Âşık Veysel’e sponsorluk yapar. arasında Vehbi Koç Vakfı (VKV) başkan vekilidir. Böylece özellikle Türk Petrol Vakfı’nın fonlanmasında kimlerin olduğu daha net bir şekilde görülür.

Aydın Bolak.

Doğan Bolak’la yaptığı ilk evliliği nedeniyle TÜSİAD Başkanlığı da yapan Ümit Boyner, Bolak’ın eski gelinidir. Doğan-Ümit çiftinin oğlu olan Sinan ise ’da CHP’nin İstanbul İl Başkanlığı’nda staj yapar. Bolak’ın bir özelliği de, Yahudi firması Marsk & Spencer’i Türkiye’ye getiren kişi olmasıdır. Bolak ailesinin ortağı ise meşhur Sabetayist Yırcalı ailesidir.

Mason Kenan Evren tarafından Sabetayist, mason NATO’cu Orgeneral Turgut Sunalp’e Milliyetçi Demokrasi Partisi (MDP) kurdurulur. 12 Eylülcülerin partisi MDP’nin 42 kurucusundan biri de Aydın Bolak’tır. İlginçtir, bu kurucuların tamamına yakını da masondur. Turgut Sunalp’ın bir başka özelliği ise terör örgütü FETÖ’yü NATO Gladyosu ile irtibatlandıran kişi olmasıdır. Şimdi Kenan Evren, Turgut Sunalp, Aydın Bolak, Vehbi Koç, Yaşar Tunagür ve Fetullah Gülen isimlerini bir arada düşünün.

Bir gün Latif Erdoğan’ın da olduğu bir sırada mason Gülen’e gelerek Rahmi Koç’un Samanyolu kanalına ortak olmak istediğini, bu ortaklığın Samanyolu’nu legalize edeceğini belirtir. Ancak ortaklığın kendi adına olacağını söyler. Gülen ise bunu kimse duymasın der.

  • Eski bir mason üstadı azamı olan Sabetayist bir kişinin aynı adı taşıyan torunu ile sıkı fıkıdır. Sadece onunla değil, Koçlar ve Sabancılarla da.

Bolak, MDP’nin güdümlü bir parti olduğunu şöyle itiraf edecektir: “Güdümlü partiler kurulmak istendi ama olmadı. İhtilâlden sonra “Horoz Partisi” dediğimiz Milliyetçi Demokrasi Partisi (MDP), gösterişli bir netice aldı fakat devam ettiremedi. Çünkü seçmen tabanında kabul bulmadı.”

Tayfun Er ve Soner Yalçın’ın Sabetayist bir aileden olduğunu ileri sürdükleri ve ölene dek TÜSİAD’ın da en etkili üyelerinden kabul edilen Bolak, ’de 13 yıldır yürüttüğü TÜSİAD’ın Divan Başkanlığı görevini devreder. Dostu mason terörist başı Gülen gibi sıkı bir Erbakan düşmanı olan Aydın Bolak, 28 Şubatçıların Refah Partisi’ni kapatma sürecinde yerine kurulan Fazilet Partisi hakkında medyaya şu demeci verir: “Yeni lider Erbakan olmamalıdır!” Neden denildiğinde ise “Dinazorlar dönemi bitsin” karşılığını verir.

Kasıl Gülek

Cumhuriyet tarihi elbette Kasım Gülek’siz yazılamaz. Amerika’dan gelen bir mektupla Mustafa Kemal’in milletvekili yapılması talimatını verdiği Kasım Gülek, CHP’nin genel sekterliğini yapmış, bütün kirli ve karanlık ilişkilerine rağmen İsmet İnönü ile baş edememiştir. İttihat ve Terakki’nin Çukurova Bölge Sorumlusu olan Mustafa Rıfat (Nebioğlu)’ın oğlu olan Kasım, Robert Kolejinde okuyanlardan. Ardından Rockefeller bursu ile Colombia ve Cambridge’de devam eder eğitimine. Kadın düşkünü olan ve pek çok meşhur kişinin karısı ile gizli ilişkileri bulunan Kasım Gülek sonunda Pentagon ve CIA’in o meşhur Aylin’inin kız kardeşi Nilüfer Devrimel ile evlenir.

Aylin Devrimel Radomuslu Coates’in eniştesi olan Gülek, Türk ziraatını bitiren adam olarak geçer kayıtlara. Kasım Gülek, Fatih Camii haziresinde yatmakta olan Giritli Deli Mustafa Naili Paşa’nın yüzlerce torunundan biridir. Mustafa Naili Paşa ise Polya (İtalya) Yahudilerindendir. İstiklal Mahkemelerinin dört celladından biri olan Kılıç Ali yani Altemur Kılıç’ın babası da Kasım Gülek’in amcalarındandır. Yüzden fazla çocuğu olan Giritli Deli Mustafa Naili Paşanın kaç torunu olduğunu; Gülek ve Kılıç aileleri dâhil nerelere nüfuz ettiklerini bir düşünün.

Kasım Gülek.

Kasım Gülek, ‘Tarsuslu Sen Pol Cemiyeti’ adıyla bir dernek kurar. Turizm Bakanlığı’nca ‘Sen Pol Müzesi ve Enstitüsü’ açılması için Vatikan’dan proje talep eder. Hz İsa’ya (a.s.) gelen vahyi tahrif eden, teslisi icat eden bir Yahudi olan Pavlus (Paul-Sen Pol) Vatikan’ın da kurucu babalarındandır. Gülek, TBMM’nin mimarı olan Holzmeister’ın çizdiği bir proje ile Tarsus’ta ‘St. Paul’ adında ‘tüm dinlerin öğretildiği’ bir üniversite kurdurmak ister, ancak ‘adından dolayı’ bu projeyi kabul ettiremez.

Gülek ailesini vaftiz eden Fener Rum Patriği Athenegoras, Gülek ailesinden torun isteğini şöyle dile getirir: “Bana bir torun verin: Bunu en kısa zamanda istiyorum” Ecevit’in siyasete girmesini sağlayan Kasım Gülek’tir. Gülek’in kızı Tayyibe ise Ecevit tarafından devlet bakanı yapılır.

  • Menderes’e terbiyesizce sözler etmekle de meşhur olan Kasım Gülek, Birleşmiş Milletler Kore Komisyonu Başkanlığı ( ), Kuzey Atlantik NATO Ansamblesi Başkanlığı ( ), NATO Parlamenterler Konferansı Başkan Yardımcılığı ve senatörlük de yapar.

Gülek’in işlevlerini çok iyi gören General McArthur, ABD’de kalarak senatör olmasını ister. Ama ağa babaları onu Türkiye’de görevlendirir. Aynı zamanda mason olan Gülek, FETÖ elebaşısı Gülen’in de en samimi dostudur. Terör örgütünün CIA, NATO, Moon ve Vatikan ile irtibatını sağlar. Baldızı Aylin ise FETÖ’nün Pentagon ve CIA ile ilişkilerine aracılık eder. Gülek öldüğünde cenazesini baş terörist Gülen kaldırır. Aklınıza söz konusu kişilerin hangi dinden olduğu suâli gelebilir. Aslında bu suâlin net bir cevabı olmadığı gibi, bir ehemmiyeti de yoktur. Zira bunların amacı İslam’ı tahrif, Türk’ü dininden uzaklaştırma ve Türk yurdunu işgaldir. Gerisinin pek ehemmiyeti yoktur. Bu isimlerle ilgili geniş bilgi için ‘Gülen Şeytanlar Tarihi’ adlı kitaba müracaat edebilirsiniz.

Aslında kimin hangi kavimden/ ırktan olduğu kimseyi ilgilendirmez. Allah (c.c.) ne takdir etmişse kul ona boyun eğer. Ancak terörist Gülen, yalanlarını güçlendirmek, bağlılarını büyülemek ve Mesihlik/Mehdilik iddiasını temellendirmek için ‘Küçük Dünyam’ kitabı başta olmak üzere pek çok yerde kendisinin Hz Ali’nin soyundan gelen bir “seyyid” olduğunu iddia etmektedir. Annesinin Yahudi kökenli, babasının ise Ermeni kökenli olduğu gerçeği seyyidlik iddiasının da yalan olduğunun en mühim delilidir. Elbette kişi Müslüman olmuşsa ona kavmi sorulmaz. Lakin Müslüman olmadığı halde Müslüman gibi görünmesi ve her konuda olduğu gibi seyyidlik konusunda da yalan söylüyorsa o zaman nesebini ifşa etmek zarureti doğar.

Nüfus kayıt örneği.
Nüfus kayıt örneği.

Ermeni Baba -

Baş terörist Fetullah Gülen’in babası Ramiz, fiili olarak Van-Erçiş-Hevirzok doğumludur. Ancak nüfusa Hasankale diye yazdırılmıştır. İran’daki Bâbi (Bahâî) ayaklanmasına katılanlardan olan baba dedeleri Anadolu’ya kaçmış bir Ermeni’dir.

Sabetayist Anne -

Terörist başı Gülen’in annesinin nüfusta kızlık ismi Rebia’dır. Evlendiğinde nüfusta ismi Rabia’ya dönüşür. Mezar taşında Refia yazsa da, aile içindeki adı Rabin’dir. Yani tam dört farklı isim. Gülen de tarihinde pasaport alırken annesinin bu üç adından biri olan Rabin’i yazmıştır. Gerçek adı Rabin olan Edirne kökenli annesi Erzurum doğumludur. Çünkü Rabin’in dedesi askerlik için Edirne’den Erzurum’a gelmiş burada kalmıştır.

Kardeşler ve Çelişkiler -

Baş terörist Gülen ailesine dair her bilgi gibi Ramiz ve Rabin’in çocuklarının sayısı ve isimleri de çelişkilerle dolu. Resmi nüfus kayıtlarında Ramiz ve Rabin’in çocuklarının ad ve doğum yılları şöyledir:

  • Fetullah (),
  • Seyfullah (),
  • Nidai (),
  • Mesih (),
  • Hasbi (),
  • Salih (),
  • Kutbettin (),
  • Fazilet ().

Terörist başının kendi kitapları ile ailesi hakkında Gülencilerin yayınladığı kitaplarda ise çocuk ad ve doğumları şu şekildedir:

  • Fazilet (),
  • Fetullah (),
  • Sıbgatullah (),
  • Mesih (),
  • Nida (),
  • Hasbi (),
  • Fazilet (),
  • Fakrullah (),
  • Kutbettin ()

Her şeyleri yalan olan bu teröristin anne ve baba adından kardeşlerinin isim ve doğum tarihlerine hatta sayılarına, memleketleri ve neseplerine dek her şeyleri yalan ve kurgu.

Nüfus kaydı -

Terör örgütü FETÖ elebaşı Gülen, yılında doğar. Nüfusa kaydı eski adı Pasinler olan Hasankale’dedir. Kendisi ise gerçekleri örtmek ve nesebini Ehli Beyte bağlamak için Ahlatlı olduklarını iddia ediyor.

Babası ile 'Mesih'lik kavgası -

Terörist Gülen’in küçük kardeşinin adı ‘Mesih’tir. Mesih ismini kendisine değil de küçük kardeşine vermiş olması nedeniyle babasına kızmaktadır. Bu yüzden de babasına hakaret edici cümleler sarf eder. Mesih, Hz. Îsâ (a.s.)’ın lakabıdır. Lisânü’l-’Arab’ın ‘msḥ’ maddesine göre ‘Mesih’ kelimesi, İbrânîce (Mâşiah) ve Aramice (Meşiha) veya Süryânîce’den gelmektedir. Her ne kadar bir yasak yok ise de Müslümanlar çocuklarına Mesih adı vermez. Tarihte ‘Mesih Paşa’ olarak bilinen Osmanlı Sadrazamı, Rum asıllı olup, Paleologos hânedanına mensuptur. Hıristiyan inancında Mesih dendiğinde, Hz. İsa (a.s.) anlaşılır. Musevilikte dinî ve siyasi bir figür olup, Yahudilerin beklediği kurtarıcı mânâsına gelir ve amentülerinin bir parçasıdır. İlginçtir yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde ‘Mesih’ adlı bebeğin ismi mahkeme tarafından değiştirilerek Martin yapılır. Hâkim kararını verirken, ‘Mesih’ isminin çocuğun hayatını zorlaştırabileceğini ve “sadece asıl Mesih olan İsa peygambere Mesih denebileceğini” söyler.

  • İsmet İnönü'nün Gülen'i keşfi
  • Yıl:
  • Terörist Gülen henüz daha reşit bile değilken, CHP Erzurum yöneticisi amcası aracılığıyla CHP Genel Başkanı İstanbul İstiklal mason locası üyesi İsmet İnönü ile görüştürülür. Böylece CHP’ye intisap eder.
  • Mason Gülen ve mason İnönü.

İlk icraatı hocasını şikâyet

Yıl:

Terörist başı Gülen’e, Alvarlı Efe Hazretleri’nin torunu olan Kurşunlu Medresesi müderrisi Sadi Efendi’yi, Gürcü Kapı Karakolu’na “Hoca, Atatürk’ün aleyhinde konuşuyor” yalanıyla şikâyet ettirilir.

Özel hesap dairesine intisap

Yıl:

Erzurum’da terzi Mehmet Şengül’ün dükkânına gidip gelen terörist Gülen, burada Özel Harp Dairesi mensubu Malatyalı tabip subay Dr. Esat Keşşafoğlu ile tanıştırılır.

16 Yaşında vaizlik imtihanına girer

Yıl:

Henüz 16 yaşında olan terörist başı, Diyanet’in vaizlik imtihanına girer ancak kazanamaz.

Yaşı tutmamasına rağmen imam yapılır

Yıl:

17 yaşına gelen terörist başı, bu kez de imamlık imtihanına girer, yaşı tutmadığı hâlde imtihan kazandırılır.

17 Yaşında ilkokul diploması -

Önünün açılmasından sonra ilk olarak hiç gitmediği halde terörist Gülen’e ilkokul diploması verilir.

Yaşı büyütülür -

Devlet memuru olabilmek için 18 yaşında olmak gerekir. Henüz 17’sindedir ve 18 için gün vardır. Erzurum Asliye Hukuk Mahkemesinin / sayılı mahkeme kararı ile yaşı bir yaş büyütülür.

Chp'li Gülen Chp'nin İstanbul toplantısında -

Chp'li Gülen Chp'nin İstanbul toplantısında.

Terörist Gülen, mason biraderi Kasım Gülek’in Genel Sekreterliğini yaptığı CHP’nin İstanbul İl Gençlik Kollarınca Beyoğlu Divan Otel’de yapılan CHP Talebe ve Gençlik Teşekkülleri toplantısına davet edilir ve iştirak eder. Bu toplantıya katılanlardan biri de CHP’nin genç milletvekillerinden Bülent Ecevit’tir. Mason İnönü ve İngiliz mason üyesi Ecevit ile görüşmeleri sonrasında önü açılır.

  • Sabetayist Gülen’in de iştirak ettiği CHP toplantısını Milliyet’in yanı sıra CHP’nin Ulus’u da manşetten verir. Gazetelerde yer alan habere göre toplantıya CHP milletvekili Bülent Ecevit’in yanı sıra CHP milletvekilleri Avni Doğan, Hıfzı Oğuz Bekata, Hamza Eroğlu, İhsan Ayda, Faruk Ayanoğlu, Esat Mahmut Karakurt, Ferda Güley’den oluşan bir heyette de iştirak eder.

Mesih ismini kendisine değil de küçük kardeşine vermiş olması nedeniyle babasına kızmaktadır. Bu yüzden de babasına hakaret edici cümleler sarf eder.

Edirne'nin en büyük 2. Camiine imam -

Terörist Gülen, Özel Harp ve CHP’ye intisabın meyvelerini toplamaya başlayarak ‘dayım’ dediği Hüseyin Top’un görev yaptığı Edirne Müftülüğünün emrine verilir. Henüz genç ve aday memur olmasına rağmen, Edirne’nin en mühim ikinci camisi Üç Şerefeli Camii’nde aday imam hatip olarak memurluğa başlatılır.

Edirne’nin en mühim ikinci camisi Üç Şerefeli Camii.

Örgütlenmenin ilk adımları -

Modern Hassan Sabbah ileriki yıllarda Türkiye’nin, Türklerin, insanlığın ve İslam’ın başına bela olacak olan terör örgütünün ilk çalışmalarını, Edirne’deki Darul’ül Hadis Camiinde başlatır. Bu süreçte daha sonra büyük destekçisi olacak olan Kaymakam Aydın Bolak ile tanıştırılır.

Aydın Bolak ve Türk Petrol Vakfı -

Burs vererek pek çok gencin devşirilmesine yol açmakla itham edilen, Türk Petrol Vakfı’nın başkanlığını da yapacak olan Aydın Bolak ile aralarında bir hukuk gelişir. Daha sonra Aydın Bolak ile FETÖ elebaşısının yolları hiç ayrılmayacaktır.

Selma ve Aydın Bolak.

Mitçi Yaşar Tunagür müftü oluyor -

Mason Manevi Cihazlanma Derneğinin üyelerinden, MİT Müsteşarı Fuat Doğu’nun elemanı Yaşar Tunagür, Edirne Müftülüğüne tayin edilir. İsmail Kazdal’ın ‘Serencam’ adlı eserinde MAH/MİT mensubu olduğunu yazdığı Yaşar Tunagür, MİT Genel Sekreterliğine getirilecek olan Hurşit Kemal Cantürk’ün Kabataş Lisesinden sınıf arkadaşıdır. Tunagür’ün aynı liseden arkadaşlarından biri de eski Başbakanlardan Naim Talu’dur.

Gülen ve Tunagür.

Kaldırılan hemen her taşın altından çıkmakta olan Yaşar Tunagür, Süleyman Demirel’in kardeşi Hacı Ali Demirel’in en samimi dostudur. Demirel tarafından Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığı’na atanan Yaşar Tunagür, ’da polis memuru Ispartalı Mehmet Ustaoğlu’nun kızı Pakize Ustaoğlu ile evlenir. Fiilen çalışmadığı hâlde ayda bin lira maaşla GİMA’da işe alınır. Gülen’in bir an bile emrinden çıkamadığı Yaşar Tunagür’e bir sohbet esnasında, Süleyman Demirel’in masonluğu sorulur. Tunagür’ün zabıtlara geçen cevabı hayli ilginçtir: “Demirel beni değil, ben Demire’li idare ediyorum!” Bu sözler, Tunagür ile Demirel’in bağlı oldukları gayri meşru veya gizli bir örgütte Demirel’den daha kıdemli olduğuna işaret ediyor olabilir.

TBMM ve Senato’da en çok tartışma konusu yapılan kişilerden biri de Yaşar Tunagür’dür. TBMM arşivinde hakkında yüzlerce sayfa bilgi vardır. Pek çok rapora konu edilmiştir. 8 Ekim ’de Diyanet İşleri eski Başkan Yardımcısı Yaşar Tunagür konusundaki gizli oturum ile 5 Nisan ’te gerçekleşen ve konusu dahi “gizli” tutulan oturum tutanakları ne yazık ki hâlâ açıklanmış değil.

Baş terörist, Özel harpçi Tunagür’ün elini öpüyor.

Dahhâk-i Zalim 19 Yaşında

Yıl:

İlk yazılarını ’da yazmaya başlar. DGM Savcılığı, yılında hakkında yaptığı soruşturmada terörist F. Gülen’in ‘M. Abdulfettah Dahhâk’ mahlasını kullandığı ve bu rumuzlu yazıların Gülen tarafından yazıldığını tespit eder. Arapça “gülen” demek olan ‘Dahhâk’ aynı zamanda İran’da Müslüman Türkleri acımasızca, testere ile ortadan ikiye keserek katleden, İran halkına tarifi güç zulümleri keyifle yapan Şah Cemşit’e verilen isimdir. Şah Cemşit, ‘Dahhâk-i zalim’ diye de anılır. Gülen’in kullandığı 10’dan fazla mahlastan bazıları şöyle: A. Fettah Şahin, Enver Aydın, Abdülfettah Şahin, Abdulhay Nasih, Hikmet Işık, İbn-i Ramiz, M. F. Şahin. Örgütü içinde kendisi için kullanılan tanımlamalar ise şöyle: HE (Hoca Efendi), Kâinat İmamı, Başyüce, Mehdi, MM (Mehdi- Mesih), Asrın Kurtarıcısı, Kahtani, Dayı, Patron, Kitap Yazarı, Kaptan, Asrın Âlimi, Çağın Âlimi, Âlim Zat, Asrın Hatibi, MED/ MFD (Mesih Fethullah Dahhak), Zamanın Sahibi, Kayınpeder ve Dede.

Özel Harp'te Askerlik -

Edirne Müftüsü Yaşar Tunagür, terörist başının eline bir mektup, bir de hediye vererek askerliğini yapması için Ankara’ya Reşat Taylan’ın yanına gönderir. Reşat Taylan, Özel Harp Dairesi Elemanı Kurmay Başkanıdır. Acemi birliği görevini Taylan’ın yanında yapar.

İlk yazılarını ’da yazmaya başlar.

Askerken CHP'nin Halk Evleri'ne üye oldu -

Özel Harp Dairesi’ndeki eğitimi tamamlanan terörist Gülen, askerliğini tamamlaması için İskenderun’a gönderilir. Ara izin sürecinde Erzurum’a gider. 20 günlük iznini iki ay daha uzatır. Bu sırada Erzurum’daki CHP’nin Halk Evleri’ne üye olur. O günlerde Halk Evleri kongresinde divan üyeliği yapar.

Orgeneralin Mason Terörist askeri -

Orgeneral Cemal Tural.

Askerliğini tamamlamak için İskenderun’a geçen terörist başı, İskenderun’da 2. Ordu karargâhında, Orgeneral Cemal Tural’ın yanında ‘telsizci’ görevi adı altında istihbarat elemanı olarak çalışır. Terörist Gülen bizzat kendisi, askerlik vazifesinde Ankara’dan sonra yeni görev yerinin belirlenmesi için kura çekildiğini ve Diyarbakır’ın çıkmasına rağmen komutanların kurayı yeniden yaptıklarını ve en sonunda kendisini İskenderun’a gönderdiklerini yazar kitabında. Özel Harpçi ve MİT’çi Yaşar Tunagür’ün Diyanet’in altını üstüne getirdiği günlerde, Orgeneral Cemal Tural da (16 Mart - 16 Ağustos ) Genelkurmay Başkanlığı görevi yapacaktır.

İskenderun'da istihbaratçı asker vaiz -

İnönü tarafından tezgâhlanan 27 Mayıs darbesinin üzerinden çok geçmemişken ve de devlet ve askerin İslam’a yaklaşımı belli iken, askerliğini yapmakta olan Gülen, hem askeri birliklerde, hem de şehirdeki camilerde vaizlik yapmakla görevlendirilir. O sırada yaşananları Diyanet’te görevli Hilmi Türkmen şöyle anlatır: “Ben, Gülen’i çok eski tanırım. Kendisi vakti ile İskenderun’da askerlik yaparken ben de orada vaizdim. Bir gün benim de bulunduğum camide vaaza çıktı ve orada cemaate Kur’an-ı Kerim’in kıymetini bilemedikleri yolunda nasihatte bulunurken, o mukaddes kitabı yani Kur’an-ı Kerim’i, ‘Siz işte böyle yaptınız…’ diyerek kürsüden attı. Bu vak’a daha sonra Salihli’de de aynen bir kere daha cereyan etmiştir ki, buna dair bir teyp kasetini dinlemişimdir. Ben orada olmasaydım, ihtimal büyük bir hâdise cereyan edecekti cemaat arasında. Milleti güçlükle yatıştırdım. Gülen’i alıp evime götürdüm. Genç ve tecrübesiz olduğunu düşünerek ona nasihatler verdim…”

İslam’a yaklaşımı belli iken, askerliğini yapmakta olan Gülen, hem askeri birliklerde, hem de şehirdeki camilerde vaizlik yapmakla görevlendirilir.

Tunagür'den Kestanepazarı'na ilk adım -

Haydut Gülen, askerde iken Edirne Müftüsü Yaşar Tunagür, İzmir gezici vaizi olarak tayin edilir. Gülen’in yetişmesinde ve terör örgütünün kurulmasında büyük emeği olan Yaşar Tunagür’ün yerine, modern Hassan Sabbah Gülen’in doğumlu akrabası Hüseyin Top, Edirne müftülüğüne vekâlet etmeye başlar. Özel Harpçi Tunagür ise İzmir’e gidince FETÖ’nün kuruluş merkezi olan Kestanepazarı hikâyesi de başlamış olur.

Terörist Gülen ile akrabası Hüseyin Top.

Baş terörist Kestanepazarı'nda -

Askerlik adı altında istihbaratçılık eğitimi görevini tamamlayan baş yalancı Gülen, imamlık görevine resmi olarak geri döner. Ancak fiilen göreve gitmez. Önce Yaşar Tunagür’ü ziyaret için İzmir Kestanepazarı’na uğrar.

Erzurum'da Komünizmle Mücadele Derneği -

Derneği birlikte kurduğu kişilerle.

Tunagür’ü ziyareti sırasında Komünizmle Mücadele Derneği’nin Erzurum Şubesi’ni kurma görevi verilir. Resmi görevine başlamak yerine Erzurum’a geçen şâki Gülen, Kamu görevlilerinin dernek üyesi olması yasak olmasına rağmen, 7 Aralık ’da İstanbul’da faaliyete başlayan ancak darbesinde kapatılan, darbe sonrasında İzmir’de yeniden kurulan Komünizmle Mücadele Derneği’nin Erzurum Şubesi’ni kurar. Bu girişimle derneğin ilk şubesi Erzurum’da faaliyete başlamış olur. Kendisi bu durumu şöyle ifade eder: “Erzurum’da Komünizmle Mücadele Derneği’ni açma teşebbüsümüz oldu. O güne kadar sadece İzmir’de vardı. İkincisini Erzurum’da bizim gayretimizle açacaktık.” Ardından Edirne’ye döner.

'İbrahimî Dinler' projesi başlıyor -

Masonlar ’de İstanbul’u üç dinin başkenti yapmak da dâhil ‘Dinler Arası Diyalog ve Hoşgörü’ projesini başlatır. darbesi ile proje sekteye uğrar. Masonlar yılında bu kez de ‘İbrahîm’i Dinler Projesi’ni başlatır. Sonra bu görev mason Gülen’e tevdi edilecektir.

CHP Genel Sekreteri Sabetayist mason Kasım Gülek, eşi Nilüfer’le birlikte Eylül’ünde Vatikan’ı ziyaret eder. Papa ile görüşür. Dönüşünde, Papa’nın, Tarsus’taki Hıristiyan eserlerini sorduğunu kaydeden Gülek, Hürriyet gazetesine konuşur.

CHP’li Gülek’in Vatikan ziyareti: Papa 2. Jean Paul, Kasım Gülek ve karısı Nilüfer Gülek.

Gazetenin tarihli nüshasında: “'Tarsus’ta asırlar boyunca adına Sen Pol kuyusu denilen bir kuyu vardır. Tarsus’ta Sen Pol adına izafe edilmiş bir kilise kalıntısı vardır, bir de Sen Pol’ün doğduğu evin yeri vardır.’ der. Papa ise ‘bunları duyduğuma son derece memnun oldum. Bu eserleri ihya edelim. Bu şehir, Hıristiyanlığın kutsal şehirlerinden biri olarak kaim edilsin. Buraya dünyanın her yanından çok sayıda ziyaretçiler, hacılar gelsinler ve o büyük adamın doğduğu yerin insanları, bu ziyaretçilerden, hacılardan faydalansınlar'”

Papa ve Gülek.

Devamını tarihli gazetelerden okuyalım: Papa, Vatikan’ın Ortadoğu ve Anadolu temsilcisi Monsenyör John H. Boccella başkanlığındaki dört kişilik bir heyeti Tarsus’a gönderdi. Tarsus Belediye Reisi Ali Eyüpoğlu ile görüşen heyet, bu ziyaretlerde Tarsus turizminin gelişmesi için ilk planda bin lira tahsis edildiğini söyledi. “Papanın benden istedikleri hususunda, ben de kendisine gerekeni yapacağıma dair söz verdim” diyen Kasım Gülek, ‘Tarsuslu Sen Pol Cemiyeti’ adıyla bir dernek kurar.

Turizm Bakanlığı’nca ‘Sen Pol Müzesi ve Enstitüsü’ açılması için Vatikan’dan proje talep eder. (Milliyet gazetesi, ) Tarsuslulara ise “Sen Pol kuyusunun suyunu şişelere doldurmak ve ‘kutsal su’ adı altında, bu kuyunun suyunu Hristiyan hacılara satmak lâzım. Düşünün memleketin kazanacağı dövizi…” diyerek gelecek tepkileri engellemeye çalışır.

Aziz Paul Anıt Müzesi.

Humeyni'yi Bursa'da ziyaret eder -

Özel Harpçilerin yanında askerlik yaptırılan modern Hasan Sabbah Gülen, askerliğini bitirince Bursa’da zorunlu ikamette bulunan Humeyni’nin yanına gönderilir. Humeyni, Çekirge semtindeki ikametgâhında genç bir özel harpçi ile baş başa uzun bir görüşme gerçekleştirir.

Humeyni.

Dayı eliyle terfi -

Askerlik sonrasında yeniden göreve dönen Gülen, aynı gün müftü vekili dayısı Hüseyin Top tarafından Edirne Merkez Kur’an Kursu öğretmenliğine tayin edilir.

Gülen ve Hüseyin Top.

Teröristler Edirne'de toplanıyor -

Suat Yıldırım.

Edirne Müftülüğüne şimdilerde bir başka FETÖ firarisi ve terör örgütünün en etkili isimlerinden Suat Yıldırım tayin edilir. İki yıl Edirne’de müftülük yapan hain Yıldırım ve Gülen ortak ev kiralayıp birlikte aynı evde kalırlar. Terörist Suat Yıldırım, aynı zamanda bir başka firari terörist Adil Öksüz’ü Sakarya Üniversitesine alan hocasıdır. O Suat Yıldırım ki, hazırladığı Kur’an-ı Kerim mealine İncil ve Tevrat’ı katarak tahrife yeltenen bir başka Pavlus…

Ermeni Patriği Şinork Kalusyan'a sözde soykırım mektubu -

Babadan Ermeni olan Gülen, ’de Türkiye Ermenileri Patriği Şinork Kalusyan’a yazdığı mektupta, hâdiselerini Ermenilere yönelik “büyük soykırım” olarak niteler. Bu da planları gereği bastırılan genetik yönünün tezahürlerinden biridir. Hıristiyanlık ve Yahudiliğe övgüler düzer. Müslümanları ise kötüler.

Ermeni Patriği Şinork Kalusyan.
Ermeni Gülen’den Ermeni Patriğe mektup.
Mason Gülen’e ait olan Çok Kültürlü Mozaik Vakfı (Multıcultural Mosaıc Foundatıon).

Ermeni bir baba ve Yahudi bir anneden doğan İslam ve Türk düşmanı Mason Gülen’e ait “Çok Kültürlü Mozaik Vakfı (Multıcultural Mosaıc Foundatıon)” 8 mart ’de yayınladığı bir açıklamada Ermeni Soykırımı’nı tanıdığını duyurdu. Ermenistan Kamu Radyosu’nun resmi sitesinde sevinçle karşılanan bu gelişme şu şekilde haberleştirildi:

“ yılında kurulmuş bu vakfın esas misyonu çeşitli uluslar, kültürler ve dinler arası diyalog karşılıklı anlayış ve barış sağlamaktır. Vakfın, ABD’nin Pensilvanya eyaletinde yaşayan ünlü önderi F.Gülen’e ait olduğu iddia edilmekte. ‘funduszeue.info’ haftalık gazetesinde yer alan habere göre Çok Kültürlü Mozaik Vakfı’nın yayımladığı açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Çok Kültürlü Mozaik Vakfı yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun tebaası olan Ermenilerin başlarına ne geldiğini açığa çıkarmak maksadıyla 3 sene önce bir komite kurdu. Komite üyeleri 3 yıl boyunca, Osmanlı’da işlenmiş jenositlerin tarihine dair panellere katıldı ve Soykırım’dan kurtulmuş Ermenilerin nesilleriyle görüştü. Süre dolunca Komite, Ermeni Soykırımı’nı tanıma kararı aldı. Komitenin 20 üyesi, oybirliğiyle Ermeni Jenosidi’ni tanıma lehinde oy kullandı. Bu oylar, İdare Kurulu’na sunuldu. Ve Çok Kültürlü Mozaik Vakfı yöneticileri 7 Mart tarihinde Ermeni Soykırımı’nı tanıdı.” Söz konusu gelişme Gülen’in nesebi konusunda tüm iddiaları da güçlendirmiştir.

Ermeni Patrikten terörist başına cevabî mektup.

Ermeni Patrik: Türkiye'ye böyle vaizler gerek -

Patrik Şinork, Müslümanları kötüleyen ve Osmanlı’nın Ermeni soykırımı yaptığını iddia eden yalancı, soytarı, şakî Gülen’in mektubunu sevinçle karşılayan cevabi bir mektup gönderir. Türkiye Ermenileri Patriği Şinork Kalusyan, / sayılı cevabî mektubunda düşüncelerinden dolayı soydaşı müfteri Gülen’i tebrik eder. Türkiye’ye böyle vaizler gerektiğini belirtir.

Vaizliğe terfi -

’da Edirne’de imam olarak göreve başlatılan terörist, askerlik dönüşünde Kur’an Kursu hocası yapılır. Şimdi ise vaizliğe terfi ettirilerek Kırklareli vaizliğine tayin edilir. hâdiselerini Ermenilere yönelik “büyük soykırım” olarak niteler. Bu da planları gereği bastırılan genetik yönünün tezahürlerinden biridir. Hıristiyanlık ve Yahudiliğe övgüler düzer.

Diyanet'i ele geçirme operasyonu -

İbrahim Bedreddin Elmalı.

Mitçi Yaşar Tunagür, mason biraderleri Süleyman Demirel ile Bitlisli hemşerisi Devlet Bakanı Refet Sezgin (Fuat Sezgin’in ağabeyi) tarafından üniversite mezunu olmadığı hâlde, evrak sahtekârlığı ile Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığına tayin edilir. Bu görevde iken Diyanet Teşkilatını ele geçirmek için her türlü şeytanlığa müracaat eder. Sürgünler, cezalar ve işten çıkarmalar birbirini izler. İş öyle bir düzeye ulaşır ki, Diyanet İşleri Başkanı İbrahim Bedreddin Elmalı resmi görevi için 20 Ekim günü Cezayir’e gitmek için uçağa biner. Uçak Cezayir’e teker koyduğunda uçağa bindirilen bir memur, Elmalı merhuma görevden alınma evrakını tebliğ eder. Geri dönmek istese de Cezayir yönetimi resmi davetini özel davete çevirerek Elmalı merhumu misafir eder. Döndüğü 25 Ekim günü ise görevi yeni başkana devreder.

Tunagür, Elmalı’nın odasına girdiğinde Başkanın masasının üstüne ayaklarını uzatacak kadar nezaketsiz ve ahlaksızca davranır. TBMM ve Senato raporlarına giren hâdiselerin bazı şahitleri hâlen sağdır. Daha sonra Avrupa Milli Görüş’ü bölmek için dönemin MİT yönetimince Almanya’ya gönderilen ve ardından da BND’nin emrine giren Cemalettin Kaplan da o sırada Diyanet İşleri Başkan Yardımcısıdır. Demirel ve Tunagür ile birlikte hareket etmektedir.

Baş Teröriste Kestanepazarı tayini -

Üzeyir Şenler.

Diyanet’i hallaç pamuğu gibi atan Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Mitçi Yaşar Tunagür, baş terörist Gülen’i İzmir vaizliğine tayin eder. Böylece Kestanepazarı macerası da resmen başlamış olur. Gülen, söz konusu tayini şöyle anlatır: “Tunagür bana, ‘Bir dilekçe yaz ve İzmir Vaizliğini iste’ dedi. Kararı Diyanet İşleri Reisi Elmalı’ya imzalattı. Kendi imzalamadı. Bu Yaşar Hocanın her zamanki temkinli davranışlarından biriydi.” Gülen’e Kestanepazarı’nda en çok yardım eden kişilerden biri mason Ali Rıza Güven’dir. 19 Mayıs ’de TRT’de yayınlanan mülâkatında, Üzeyir Şenler (Şule Yüksel Şenler’in ağabeyi), mason Ali Rıza Güven hakkında şunları söylüyor: “Gülen’in finansörü Ali Rıza Güven önce bana Masonluk teklifinde bulundu. Ben kabul etmeyince aynı teklifi Gülen’e götürdü. Bana sizi dedi biz inceledik. Yakînen sizi tanıyoruz. Sizde öyle bir kabiliyet var ki, çok yükseklerde olmanız gereken bir şeydesiniz, gaste maste … Ali Rıza Güven bana masonluk teşkilatına girme teklifinde bulundu”

Kayıtçı Cahit -

Kendine İslam’ı tahrip görevi veren Yemenli Yahudi İbn-i Sebe’nin izini süren torunu Gülen’in İzmir’e gelmesinin ardından tüm konuşmaları kayıt altına alınır. Bu işi ’deki vefatına kadar Cahit Erdoğan adlı kişi yürütür. Sonra görevi başka isimler üstlenir.

Mesih'liğini ilan eder - x

İzmir Diriliş Kilisesine yazdığı mektubunda “Sabetay Sevi’nin İzmir’deki evini ziyaret ettiğini, burada Yahudi cemaatinin kendisine “Sen bizim Mesihimizsin” dediklerini ileri süren yeni Pavlus Gülen, Mesihlik iddiasında bulunur ve Said-i Nursi’nin de Mesih’i müjdelediğini dile getirir.

Yahudi Pavlus, Hz İsa’ya gelen vahyi tahrif eder, günümüzdeki Hıristiyanlığı inşâ eder. Torunu Gülen ise aynını İslam için denemeye kalkışır.

İbn-i Sebenin torununun özlük dosyası -

7 yıl süren aday memurluğunun ardından Diyanet tarafından asaleti, Yaşar Tunagür’ün talimatıyla tasdik edilir.

Modern Yahudi İbn-i Sebe’nin Diyanet’teki özlük dosyası.

Gerçek yerini bulur ve Mason locasına üye olur -

Mason biraderi ve ilk finansörü Ali Rıza Güven.

Sabetayist terörist Gülen, Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Derneği Üçgen Locasına üye olur. Onun masonluğa girmesini sağlayan kişi, İzmir Kestanepazarı’na geldikten sonra en büyük desteği veren iş adamı Ali Rıza Güven’dir. Mason Teşkilatı’na üye olan ve İzmir’de bulunan devlet görevlileri, hâkimler ve savcılarla sıkı bir ilişkisi bulunan Güven, güçlü bir örgütlenmenin masonluktan geçtiğini söyler. Aynı teklifi sadece Gülen’e değil, terör örgütünün o günlerdeki ekibi ve daha sonra katılacaklara da yapacaktır. MİT, Emniyet ve diğer resmi makamlarca hazırlanan pek çok raporda, FETÖ’nün üst düzey yöneticilerinin de masonlaştırıldığı kayda geçecektir.

F.Gülen’in üye olduğu tarihte Üçgen Mason Locası’na verdiği hâl tercümesi.
Mason Gülen’in loca toplantılarına davet mektubu.
Mason Gülen’in loca toplantılarına davet mektubu.
  • Türkiye’nin iki temel meselesi olan CHP ile masonik terör örgütü FETÖ’nün tarihî irtibatını ispatlayan bu belge karşısında günümüz CHP yönetimi çılgına dönmektedir. Oysa diğer belgeler gibi bu belgenin de asıl nüshası elimizde. Sahte diyorlarsa hodri meydan, mahkemeye verebilirsiniz! Mahkemeler belgelerin gerçekliğini tescil edecektir!
Masonluğa kabul edilen Gülen, CHP İzmir teşkilatına ait olan numaralı makbuz ile CHP İzmir teşkilatına lira bağışta bulunur.

Mason Gülen'den Partisi CHP'ye büyük bağış -

Masonluğa kabul edilen Gülen, CHP İzmir teşkilatına ait olan numaralı makbuz ile CHP İzmir teşkilatına lira bağışta bulunur. CHP’ye bağış yaptığı gün ile masonluğa kabul edildiği tarihin aynı gün olması oldukça dikkat çekicidir.

İlk beyin yıkama kampı 'de -

Moon, Cizvitler, Scientology, Opus Dei karması ve hepsinin toplamından daha tehlikeli bir cinayet şebekesi olan FETÖ, ilk talebe kampını ’de Buca Kaynaklar’da yapar.

Cizvit kopyası 'Işık Evleri' kuruluyor -

Vatikan irtibatlı terör örgütünün faaliyetlerinde örnek aldığı Hıristiyan örgütlerinden biri olan Cizvitlere ait ve Fransızcası ‘Maison de lumière’, İngilizcesi ‘Light house’ ve Türkçesi ‘Işık Evleri’ olan insan devşirme evleri Türkiye’de ilk olarak ’de İstanbul’da açılır. FETÖ ise aynı adı taşıyan ilk “Işık Evi”ni ’de İzmir Tepecik’te açar. İkincisi Buca Dokuz Çeşmeler Köyü’nde, üçüncüsü ise Yaylacık semtinde açılır. ’e gelindiğinde ev sayısı 12’ye çıkar. 15 Temmuz ’da Türkiye’nin her il, ilçe ve kasabasında on binlerce ‘ışık evi’ faaliyettedir. Şimdi ise buralar, örgütün gizli hücre evi olarak faaliyetlerini sürdürmektedir.

İlk yayın organı İttihad Gazetesini kurar.

İlk gazetesi: İttihad -

İlk yayın organı İttihad Gazetesini kurar. Suudi Arabistan rejiminin Vahhabiliği yaymakla görevli ‘Rabıtat’ül İslâm’ adlı teşkilatın Türkiye temsilciliğini de yapan Salih Özcan bu ve pek çok başka hususta Pavlus Gülen’e destek olur. Gülen şöyle anlatır: “Salih Özcan Bey’le tanışıklığımız çok eskilere dayanır. Sık sık İzmir’e gelip giderdi. Bu esnada böyle bir duygu belirdi, olgunlaştı, pekişti ve merhum Zübeyr Ağabey’in teyidiyle de gazete çıkarıldı. Gazete haftalık olarak çıkıyordu. Adı İttihad Gazetesi idi.”

Bolak ile mason Gülen arasında ’da başlayan dostluk, Bolak ölene dek sürmüştür.

Türk Petrol Vakfı kuruluyor -

Türk Eğitim Vakfı, Göğüs Cerrâhisi Vakfı, Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı, TEMA Vakfı, İstanbul Trafik Vakfı, Türk Mûsıkîsi Vakfı gibi çok sayıda vakfın kurucu ve yöneticilerinden olan A. Aydın Bolak, yılında, Fethi Gemuhluoğlu’nun genel sekreterliğini yaptığı, tartışmalı Türk Petrol Vakfı’nı kurar. Vakıf üzerinden binlerce üniversite talebesine ‘burs(!)’ verilir. Bunlar içinde pek çok meşhur kişi vardır ve sadece seçimlerinde bu vakıftan burs alan 61 kişi milletvekili seçilir. Ayrıca vakfın finanse ettiği bir başka yapı ise terör örgütü FETÖ ve adamlarıdır. Bolak ile mason Gülen arasında ’da başlayan dostluk, Bolak ölene dek sürmüştür.

Usame Bin Ladin.

Usame Bin Ladin'in özel misafiri olur -

 yılında İzmir Emniyetine yaptığı pasaport müracaatında ise annesinin nüfustaki değil, gerçek adı olan ‘Rabin’i yazar.

Pavlus Gülen, Tunagür tarafından Diyanet’in resmi görevlisi olarak Hacca gönderilir. ’da ise FETÖ firarisi Ali Katırcıoğlu’nun ısrarı ile hacca gitmek zorunda kalır. Bu gidişte beraberlerinde Yaşar Tunagür’ün Ege tıp mezunu Ürdünlü devşirme damadı Doktor Kayid Ahmet el-Kayi’de yer alır. Dönüşte önce Ürdün’e, sonra da Şam ve Halep’e uğrarlar. Mason Gülen’in bir zamanlar en yakın adamlarından olan ve terörist başının kendi ağzından müntesiplerini hipnoz etmeye dönük yalan-dolanla dolu sözde hatıralarını kitaplaştıran Latif Erdoğan, ’daki hac ziyaretinde Bin Ladin ailesinin özel misafiri olmalarını şu tarihî cümlelerle nakleder: Sözler Gülen’e ait: “Mekke’de Bin Ladin’in evinde kaldık. Bin Ladin Arafat’ta da bizim için çadır hazırlattı; ayrıca benim için de özel bir çadır hazırlatmıştı. Mina’da da yine onun bizim için hazırlattığı çadırlarda kaldık, çok da rahat ettik.” Amerika’nın sözde düşmanı Ladinlerin misafiri olmak Rabin’in oğlu Gülen bu ziyaret öncesi aldığı pasaport sürecini şöyle anlatır: “Pasaport için İzmir Emniyeti’ne müracaat ettim. Emniyette bizi saygıyla karşıladılar ve pasaportu hemen verdiler.” yılında İzmir Emniyetine yaptığı pasaport müracaatında ise annesinin nüfustaki değil, gerçek adı olan ‘Rabin’i yazar. Muhtemelen kendi adamları olan zamanın emniyeti ise buna itiraz bile etmez.

MAH/MİT: Gülen ve Berk Özel Harp Elemanı -

27 Mayıs sonrasında Cumhuriyet Senatosu’na F. Gülen ve Bekir Berk hakkında şikâyetler gelir. Milli Birlik Komitesi Genel Sekreteri ve senatör Albay Şükran Özkaya, tarihli günlüklerinde gelişmeyi şöyle kayda geçirir: “Senatoya ulaşan çeşitli ihbar mektuplarında nurculukla ilgili yasadışı faaliyetlerde bulunduğu ifade edilen Bekir Berk ve M. Fetullah Gülen’in araştırılması için Milli Hizmet Başkanlığına yazı gönderilmiş ve cevaben gelen bu iki ismin, Özel Harp Dairesi tarafından, Nurcuların içerisinde istihbaratçı olarak görev yaptığı ve herhangi bir işleme gerek olmadığı arz edilmiştir.”

Bekir Berk, 8 Aralık tarihinde İzmir Davası’ndan sonra avukatlığı bırakır. Eylül’de Cidde radyosunda göreve başlar. Gülen’e yazdığı mektubunda şöyle der: “Aziz Hocam, ardınızda, imamlığınızda kıldığım namazların hazzını, huzurunu unutabilmiş değilim. Sizin ve etrafınızdaki muhterem kardeşlerimizin bayramlarınızı tebrik eder, sıhhat, afiyet, hizmette devam ve başarılar ve iki cihan saadeti dilerim. Yeis ve inkisar sizin yanınızdan asla geçmez. Hastalığımda ve sağlığımda gösterdiğiniz alâka ve yardımlara sonsuz teşekkürler eder, bu bîçareyi dualarınızdan mahrum etmemenizi dilerim.” - Bekir Berk, Cidde / Suudi Arabistan”

Asıl nüshaları elimizde olan belgeler 27 Mayıs Milli Birlik Komitesi Genel Sekreteri Mehmet Şükran Özkaya ile istihbaratla irtibatlı olduğu iddia edilen gazeteci İnal İnanç’a aittir.

Gülen ’deki davasında Albay Nurettin Soyer’in (şimdiki İzmir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in babası) davanın savcısı olduğunu belirtip şunları yazar: “Bir keresinde hiç yeri değilken ve hiçbir münasebet yokken, kalkmış “Kürt Said” demişti. Hatta “alçak” gibi de bir laf söyledi. Bekir (Berk) Bey, bütün medeni cesaretiyle ayağa fırladı ve “alçak sensin” diye gürledi. Karşılıklı atışmaya başlayınca, mahkeme heyeti her ikisini de susturdu.” Bu sözler doğru ise bir avukat, mahkemede bir savcıya hangi cesaretle “alçak” diyebilir? O cesaretin takdiri sizin!

Erbakan'ı tehdit: Sen ensenden asılacaksın! -

Necmettin Erbakan.

Ekim ayında Müslümanları aldatma ve devşirmek için önüne hiçbir siyasî ve dinî oluşumun çıkmasını istemeyen Sabetayist mason Gülen, Necmettin Erbakan’ın Bağımsızlar Hareketi’ni başlatması üzerine çılgına döner. İzmir Bornova Camiindeki vaazında Erbakan hocaya hitaben, “Sen kimsin sen, sen ortalıkta yoktun. Meydanlarda değildin, merdivenlerden çıkmadın, çatıda gözüktün. 4 kitapta yerin yok senin, yarın sen ensenden asılacaksın” diyerek tehditler savurur.

Kumkapılıları dolandırmış - x

Mehmet Fişek, Ahmet Eren, M Ali Kemen, Ali Turabi, Ayşe Külünk, Veysel Er, Osman Fındık, Yeter Elikısa ve Münevver Aslan’ın dönemin Başbakanı’na yazdıkları mektupta, Gülen’in Kumkapı’da kendilerinin para ve ziynet eşyalarını alarak dolandırdığını belirtir. Müştekiler mektuplarında, bunun ilk olmadığını belirtip, daha önce de yazdıkları aynı konudaki şikâyet mektuplarından bir cevap alamadıklarından yakınırlar.

Masonlar'dan Taltif Madalyası

Masonlar'dan Taltif Madalyası -

Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Locası’na bağlı Arayış Muh: Lo mahfili, mason kardeşleri Gülen’e taltif madalyası verir.

İskenderpaşa cemaatine sızmayı dener -

Mehmet Zahid Kotku ve Erbakan merhumlar.

İbn-i Sebe’nin torunu Gülen’in kendisine rakip olarak gördüğü hiçbir dinî ve siyasî yapıya tahammülü olmaması nedeniyle, Milli Nizam Partisi (MNP)’nin kurulmasından dolayı korkuya kapılır. İleride ‘Milli Görüş’ ismiyle anılacak olan Erbakan Hareketiyle mücadele edebilmek için MNP’yi izlemeye başlar. Aynı zamanda Erbakan Hareketi’nin ilham kaynağı olan İskenderpaşa Cemaati, yani cemaatin şeyhi Mehmed Zahid Kotku (k.s.)’nun da izlenmesi gerekmektedir.

Konuyu dönemin MİT Müsteşarı Fuat Doğu ve Mitçi Yaşar Tunagür ile istişare eder. Onlar da terörist Gülen’i, İskenderpaşa Cemaati içinde fitne çıkarmakla görevlendirir. Afyon’da İskenderpaşa’ya mensup bazı kişileri ikna eder. Mehmed Zahid Kotku merhuma gelen Afyonlular, Gülen’i överler. Hocaefendi’nin gelenleri ikaz etmesi, Gülen’in planlarını bozar.

''Ben MİT Müsteşarlığı yapmadım, CIA'nın şube müdürlüğünü yaptım''

Fuat Doğu.

General Fuat Doğu uzun süre MİT Müsteşarlığı yapmıştı. Kendisi belki de MİT tarihinin en meşhur müsteşarıydı. Doğu’nun en önemli görevlerinden biri de yeniden filizlenen İslâmî hareketi engellemekti. Bunun yolunun ise tek parti zulmünde olduğu gibi halka baskı yapmaktan geçmediğinin farkındaydı. Zaten kendisi Amerikan’ın “Yeşil Kuşak” projesinin Ankara’daki emir erlerinden biriydi. O da bu durumu “Ben MİT müsteşarlığı yapmadım, CIA’nın şube müdürlüğünü yaptım. Bir CIA yetkilisi gelse, beni Sinop’a götür dese onu oraya götürmekle memurum” cümlesiyle itiraf etmişti.

İşte o meşhur MİT Müsteşarı Fuat Doğu, Erol Toy’un ‘İmparator’ kitabında, kurtlu peynir satarken birden bire kendini Cumhuriyet Devri’nin en zengin kişisi olarak bulan Vehbi Koç, İstihbarat’ın kıdemlilerinden, Diyanet İşleri Eski Başkan Yardımcısı, mason Yaşar Tunagür, CHP milletvekilliği yapmış, Kenan Evren’in partisi Milliyetçi Demorkasi Partisi MDP’nin kurucularından mason Aydın Bolak ile Özal başta olmak üzere pek çok kişinin kâtili insanlığın en şerlisi F. Gülen İzmir’de buluşurlar. Buluşulan yer Vehbi Koç’un İzmir’deki evidir. Toplantıda Müslümanlarla mücadele yöntemleri istişare edilir.

Mason Yaşar Tunagür, Vehbi Koç, mason Aydın Bolak.

'Kendini Mehdi ilan etti Siyonistlerden de para alıyor' -

Gülen’in şerli yönünü ilk fark edip şikâyet eden kişi, Diyanet’in gezici vaizi Salih Cemal Esirger’dir. Esirger, Diyanet’e yazdığı mektupta, Gülen’in ajan gibi çalıştığını, Yahudi cemaatinden çantayla para aldığını ve kendini Mehdi ilan ettiğini belirtir.

Gülen’in şeytanlığını bugün özellikle de 15 Temmuz’dan sonra görmenin pek kıymeti harbiyesi yok. Hatta 17/25’ten sonra görmenin de Basiret ve ferasetli Mü’min olmak, tehlikeyi önceden sezmekle mümkündür. İşte o tehlikeyi sezen bir Mü’min olan Salih Cemal Esirgeri’n mektubunu önemine binaen olduğu gibi iktibas ediyoruz. Tehlikeyi yarım asır önceden ihbar eden bu mektubu lütfen dikkatle okuyunuz:

Diyanet İşleri Riyaseti Yüksek Makamına Muhterem büyüklerim!

Mâlumdur ki İslam dini ilim dinidir. Derece derece en yüksek mertebelere kadar ince ve derin mebahisi muhtevidir. Bir taraftan öğrenilecek, bir taraftan öğretilecektir. Memleket ancak imanlı ve faziletli fedakâr ve hamiyetli, münevver, şuurlu vatan evladıyla yaşar ve yükselir ki, bu da ancak din ile mânevî feyz ile olur. Yoksa dinsiz, imansız, faziletsiz ve hamiyetsiz kimseler memleket için ancak felakettir.

Siyonizm ne şekilde olursa olsun, Müslüman neslinde iyi gözle görülmez. Bazı ecnebi Musevilerin Memaliki Osmaniye’yegelerek bu maksadın tervici yolunda propaganda da bulunmalarını doğru bulmam. Museviler kendilerinin dahi itirafında olduğu üzere, memleketimizde nail oldukları muhabbet ve samimiyete dünyanın hiçbir tarafında mazhar olmamışlardır. Daima şüpheye davet eden Siyonizm mesleğini iltizam ve takip etmek, hem Müslümanlık, hem insanlık aleyhine hareket etmek demektir.

Ekteki Fetullah Gülen hocanın Museviler ve mehdilik konularındaki açıklamalarını hayretle okudum. Sizi bilgilendirmek sureti ile derhal önlem almanız gerektiği konusunda uyarma ihtiyacı hissettim.

Hocaefendi Kestanepazarı Derneği kurucularından ve aynı zamanda Said Nursi’nin hizmetinde bulunan Nur talebelerindendir. Kendisi özel olarak esnaf, zanaatkâr ve Yahudi cemaatiyle çok özel ilişkiler içerisinde olduğu ve Yahudi cemaatiyle haftada iki kez toplantı yaptığını ifade etmiştir. Benim bir kaç kez şahit olduğum, Yahudi cemaatinden olduğu söylenen Ekrem isimli şahıstan çanta içinde para aldığını, bunu da öğrencilerin barınma, yiyecek, kıyafet ihtiyaçlarını karşılamak için Yahudi cemaatinin her ay derneğe bağışta bulunduğunu ifade etmiştir. Kendini Mehdi ilan eden bu şahsın ajan gibi çalıştığını belirtmeden geçemeyeceğim.

Bunun gibi dinden sapmalara karşı dinimizin emrettiği birçok hüküm bulunmaktadır. Bu şahıs kendini Mehdi ilan ederek çevresinden maddi anlamda yararlanmakta, saf ve Anadolu çocuklarının mânevî duygularını kullanarak kendi emellerine alet etmektedir.

İslamiyet ve hocalık şeref ve nezaketini korumamak, resmi makamın vesikasını tanımamak saygısızlığını göstermekle binlerce cemaate huzursuzluk veren adı geçen imam hakkında gereğinin yapılması emirlerinizi bekler, derin saygılarımı sunarım.

Eskişehirli Emekli Gezici vaizi Salih Cemal Esirger

Vaazdan men edilmesi engellendi -

Doktor raporu.

Terörist başı hakkında artan şikâyetler üzerine, İzmir Müftülüğü harekete geçerek vaaz görevinden men edilmesine karar verir. Müftü Yardımcısı Mevlüt Doğanay imzalı men yazısının tebliği için görevlendirilen Nafiz Öztürk isimli murakıp, tarihinde ikametgâh adresine gider. Hâlen sağ olan nörolog Prof. Dr. Ahmet Satoğlu tebliği engeller. İlgili yazıda şöyle yazmaktadır: “Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 6 Aralık tarih ve sayılı yazılarıyla vazifeye başlattırılmış iseniz de, bu kerre valiliğin şifahi emirleriyle tarihinden itibaren ikinci bir iş’ara kadar vaazdan men edilmiş bulunuyorsunuz” şeklindeki FETÖ lideri Gülen’i vaaz vermekten men eden yazının tebliği için tarihinde Murakıp Nazif Öztürk, Gülen’in ikametgâhına gider. Murakıp “Merkez vaizi F. Gülen’in evi bulunmuş, ancak kendisinde “Nörolojik hastalık” teşhis eden Doç. Dr. Ahmet Satoğlu görüşmeyi yasak ettiğinden emri tebliğ etmek mümkün olamamıştır” şeklinde tutanak tutar.

Doç. Dr. Ahmet Satoğlu.

12 Mart Muhtırasında tutuklanır -

27 Mayıs’ta nasıl ki mason bir grup diğer bir mason grubu tasfiye etmişse, 12 Mart Muhtırasında da bir benzeri yaşanır. Tabii olarak bir klik diğerini kontrol etmek ister. Sonrasında, Gülen 3 Mayıs’ta tutuklanır, 9 Kasım’da tahliye edilir. Ancak Gülen’in örgüt ve faaliyetleri tasfiye edilmez.

Sıkıyönetim komutanlığı: CIA Gülen'e para aktarıyor -

Sıkıyönetim Komutanlığı’nın ’de hazırladığı “Teokratik Devleti Savunan Örgütler Yapılanmalar Raporu”nda en çok Gülen örgütüne yer verilir ve şunlar söylenir: “’dan sonra İzmir’de kendi düşüncesine göre örgütlenmeye başlayarak bir çevre edinmeye başladı. Amacına ulaşmak için kullanabileceği her ne olursa amaç için yapılması mubahtır söylemini cemaatine empoze ederek değişik sivil toplum örgütleri içerisinde sivrilmeye başladı. CIA ve MOSSAD vasıtası ile büyük oranda paralar aktarılarak yılında klasik Nurculardan ayrılarak kendi cemaatini oluşturmaya başladı. Cemaatin yapılanmasını oluşturan 1) İstişare Kurulu ya da Şura denilen 12 kişiden oluşan beyin takımı, 2) Ülke, 3) Bölge, 4) Şehir, 5) Esnaf, 6) Semtler, 7) Ev düzeyinde sorumlulardan oluşmaktadır.

Sıkıyönetim Komutanlığı “Teokratik Devleti Savunan Örgütler Yapılanmalar Raporu” FETÖ bölümü.
Sıkıyönetim Komutanlığı “Teokratik Devleti Savunan Örgütler Yapılanmalar Raporu” FETÖ bölümü.

Raporla devam edersek deniliyor ki: “Edirne ve Kırklareli’ndeyken cemaatin içinde yeni bir tarzın temsilcisi olacağını beyan etti. Etrafındaki yetiştirdiği zeki ve akıllı öğrencileri yetiştirerek, devletin önemli kademelerine yerleştirmeyi hedefliyordu. ’dan sonra İzmir’de kendi düşünce yapısına göre örgütlenmelere başlayarak geniş bir çevre edinmeye başladı. Amacına ulaşmak için kullanabileceği, her ne olursa ‘amaç için yapılması mubahtır’ söylemini cemaatine empoze ederek değişik sivil toplum örgütleri içerisinde sivrilmeye başladı. Bir yandan devlete şirin gözükerek, diğer tarikat ve cemaatlerin tasfiyesini sağlamak için devlet organlarını kullanmaya başladı. Devlet organları da F. Gülen’i kullanmaya başladı. Sıkıyönetim döneminde, Edremit ve Manisa’da faaliyetlerine devam etmesi, komutanlıkça desteklendi. Buna da, ABD ile MOSSAD’ın ‘bizatihi desteklenmesi gerekli örgütler’ listesinde gösterilmesi sebep oldu…”

Sıkıyönetim Komutanlığı “Teokratik Devleti Savunan Örgütler Yapılanmalar Raporu” FETÖ bölümü.
Sıkıyönetim Komutanlığı “Teokratik Devleti Savunan Örgütler Yapılanmalar Raporu” FETÖ bölümü.

Ticaniliği kuran CHP, FETÖ'yü de -

CHP Erzurum yöneticilerinden olan amcasının tavsiyesi ile ’da mason İsmet İnönü tarafından keşfedilen terörist Gülen’in ardında sürekli olarak masonlar, MAH, CIA ve MOSSAD’ın bulunduğu, devletin resmi makamlarınca defalarca rapor edilmiştir. CHP’nin kurduğu ilk sözde dinî yapı FETÖ değildir. Ticanilik ve Biberilik bunların başında gelir.

Sıkıyönetim Komutanlığı “Teokratik Devleti Savunan ÖrgütlerYapılanmalar Raporu” Girişi.
Sıkıyönetim Komutanlığı “Teokratik Devleti Savunan Örgütler-Yapılanmalar Raporu” Ticânîlik bölümü.

İsmet İnönü, ’larda dönemin istihbarat teşkilatı MAH’a kurdurduğu sözde Ticani Tarikatı tecrübesinden hareketle, terör örgütü FETÖ’nün kuruluş ve gelişmesine de yardım edecektir. ’de Sıkıyönetim Komutanlığı’nın hazırladığı “Teokratik Devleti Savunan Örgütler-Yapılanmalar” adlı raporda, mason dönmelerin elindeki medyanın özellikle ’li yıllara kadar Müslümanlara saldırmak için sakız olarak çiğnedikleri sözde tarikat Ticânîlik’le ilgili şunlar yazmaktadır: “Liderleri Kemal Pilavoğlu, Abdurahman Babur’dur. (MAH) tarafından kurulmuş istihbarat alınan bir tarikattır!” Bu cümlelerle o güne kadar Türkiye’de faaliyette olmayan Ticânîliğin, mason İnönü riyasetindeki devletin özel ve gizli bir hedef için kurdurduğu açıkça itiraf edilmektedir. Kemal Pilavoğlu’nu seçimlerinde CHP listelerinden mebus adayı yapan CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, bu süreçte Pilavoğlu’nun adamlarını Mustafa Kemal’in heykellerine saldırtır. Bu sayede de Koruma Kanunu çıkarttırılır. Mason İnönü, Türkiye’de yükselen dinî talepler ve artan hassasiyetleri kontrol etmek için özel yetiştirilmiş bir müfsit olan Gülen’i, Özel Harp Dairesi ile irtibatlandırır. Sonrasını İnönü’nün adamları adım adım halleder. Ardından sahneye CIA ve MOSSAD gibi istihbarat teşkilatları girer ve terör örgütü FETÖ’yü kollarının altına alır. Çünkü hedef İslam, Müslümanlar ve Türkiye’dir. Hedefe ulaşması için FETÖ’nün önündeki bütün engeller kaldırılır, tüm dağlar yol edilir.

İlk vakfını Sabetayist işadamı kurdu -

Nefi Akyazılı.

FETÖ’nün ilk vakfı ’de kurulur. Terörist Gülen, Selanik göçmeni sabun üreticisi Nefi Akyazılı, Yusuf Bekmezci ve İlhan İşbilen’e, Akyazılı Orta ve Yüksek Öğrenim Vakfı’nı kurdurtur. Ev ve yurt faaliyetlerine başlar. 15 Temmuz ’dan sonra kapatılan vakfın 21 ilköğretim okulu ve lisesi, 8 dershane binası, 56 öğrenci yurdu, 3 pansiyonu, 7 adet etüt ve test merkezi, 2 anaokulu, 2 camisi, 21 işyeri, 80 meskeni, 31 arsası, 12 tarla ve bahçesi, 29 okul ve yurt bahçesi ve 3 yemekhanesi vardır.

Edremit'e tayin -

MİT’in elemanı, hocası Yaşar Tunagür’ün Diyanet İşleri Başkan yardımcılığı görevinden alınıp, vaiz olarak tayin edilmesinin ardından yeni yönetim, müfsit terörist Gülen’i de şeklen Balıkesir Edremit Vaizliği’ne tayin eder.

Bir masona bu sorulur mu? -

Pavlus Gülen, Avrupa Milli Görüş Teşkilatı’nca, ‘hoca’ zannıyla Köln, Berlin, Hannover ve Münih’e konferans vermesi için davet edilir. İlk konferansın bitiminde “mason Demirel’e oy vermek caiz midir” diye sorulur. Suâle sinirlenen mason Gülen, diğer programlarını iptal ederek Türkiye’ye döner.

Süleyman Demirel, Fethullah Gülen.

Gülen: ‘Bizim peder öyle gitti b.k yere’ -

Ramiz Gülen.

Mesih ismini kendisine değil de küçük kardeşine koyduğu için nefret ettiği ve kitaplarında över gibi yaparak yerdiği babası Ramiz ’de ölür. Şaklaban terörist müteakip yıllardaki bir konuşmasında, babası hakkında şunları söyler: “Mesela bizim peder, sigara içmezdi ama kahvelerde otururdu. Arkadaşları içerdi. Yemek borusu, mide falan kanseri oldu. Sonra bütün vücudunu sardı, metastaz oldu. Öyle gitti bok yere.”

Mason İnönü, Türkiye’de yükselen dinî talepler ve artan hassasiyetleri kontrol etmek için özel yetiştirilmiş bir müfsit olan Gülen’i, Özel Harp Dairesi ile irtibatlandırır. Sonrasını İnönü’nün adamları adım adım halleder.

Manisa'ya tayin edilir -

Ağustosunda vaiz olarak terör örgütünün İzmir Kestanepazarı’ndaki merkezine sadece 39 km mesafedeki Manisa’ya tayin edilir.

Masonluk toplantıları -

15 Mart ’de mason locasına üye olan Gülen’e sürekli olarak üyesi olduğu loca ve diğer localardan toplantı davetleri gelir. Davetiye asılları arşivimizde olanlar aşağıda listelendi ve bazılarının da görüntüleri konuldu. Bu toplantılarından hangilerine iştirak ettiğini elbette bilmemize imkan yoktur. Lakin masonların temel kaidelerinden biri de toplantıya iştirak zaruridir ki, Gülen’in de iştirak ederek taltifname, berat ve madalya aldığı toplantılar vardır. Arşivimizde belgesi olan toplantılardan birinin davet tarihi ’dir. Mason İzmir Üçgen locasında gerçekleşecek ikinci toplantı ise 23 Haziran

  • Mason terörist Gülen’in adına düzenlenen tarihli davetin toplantı tarihi 1 Mart
  • Mason terörist Gülen’in adına düzenlenen tarihli davetin toplantı tarihi 26 Nisan
  • Mason terörist Gülen’in adına düzenlenen tarihli davetin toplantı tarihi 10 Mayıs
  • Mason terörist Gülen’in adına düzenlenen tarihli davetin toplantı tarihi 24 Mayıs
  • Mason terörist Gülen’in adına düzenlenen tarihli davetin toplantı tarihi 7 Haziran
  • Mason terörist Gülen’in adına düzenlenen tarihli davetin toplantı tarihi 21 Haziran
  • Mason terörist Gülen’in adına düzenlenen tarihli Tarabya Filiz Restoran’daki ‘tuz ekmek’ sofrası davetin toplantı tarihi
  • Mason terörist Gülen’in adına düzenlenen tarihli davetin toplantı tarihi 25 Ekim
  • Mason terörist Gülen’in adına düzenlenen tarihli davetin toplantı tarihi 8 Kasım
  • Mason terörist Gülen’in adına düzenlenen tarihli davetin toplantı tarihi 22 Kasım
  • Mason terörist Gülen’in adına düzenlenen tarihli davetin toplantı tarihi 6 Aralık
  • Mason terörist Gülen’in adına düzenlenen tarihli davetin toplantı tarihi 28 Şubat
  • Mason terörist Gülen’in adına düzenlenen tarihli davetin toplantı tarihi 11 Nisan
  • Mason terörist Gülen’in adına düzenlenen tarihli davetin toplantı tarihi 2 Ocak
  • Mason terörist Gülen’in adına düzenlenen tarihli davetin toplantı tarihi 4 Haziran
  • Türkiye Büyük Mason Mahfili’ne bağlı İzmir Üçgen locasında derece yükseltme yemini yapar.

Fetullah Gülen’in, masonluk toplantılarından hangilerine iştirak ettiğini elbette bilmemize imkan yoktur. Lakin masonların temel kaidelerinden biri de toplantıya iştirak zaruridir ki, Gülen’in de iştirak ederek taltifname, berat ve madalya aldığı toplantılar vardır.

Memurken 64 il dolaşır ama kimse bir şey sormaz -

Devlet memurunun izinsiz şehir şehir dolaşıp konferans vermesi mümkün değilken, hâlen Diyanet’te memur olan Gülen için bu hukuk kâidesi işlemez. O, yılında Kur’an ve ilim, Darwinizm, Altın Nesil, İçtimaî Adalet ve Nübüvvet isimli konferanslar serisini başlatır. yıllarında 64 ilde konferans verir. Konferans bahanesiyle gittiği şehirlerde örgütlenme eksikliklerini giderir. Mason Gülen’in izini süren mason Adnan Oktar da faaliyetlerine “Yaratılış ve Darwinizm” gibi konferanslarla başlayacaktır.

Devşirme merkezi dershaneler açılıyor -

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası