Xeplion Kullananlar Yorumları

Bana Adana Yüreğir Devlet Hastanesi'yle ilgili çok önemli ihbar geldi. Hepsinin bilgisi, belgesi elimde. Zaten öyle ihbarlar ki, belgesi olmasa yazılmaz.

Ortada çok büyük bir ilaç yolsuzluğundan bahsediliyor. Başka yolsuzluk iddiaları da var ama bu ilaç yolsuzluğu çok önemli.

Elimdeki belgelere göre Yüreğir Devlet Hastanesi Psikiyatri Polikliniği doktorlarından Sabri Herdem, Adana Cumhuriyet Başsavcılığı'na şikayette bulunuyor. Dr. Erdem şikayet dilekçesinde, “Yolsuzluk, evrakta sahtecilik, irtikap, zimmet, görevi kötüye kullanma, mobing, psikolojik şiddet” suçları konusunda vahim iddiaları barındırıyor ve ilgililer hakkında gereğinin yapılmasını istiyor. Bu şikayet edilen ilgililerin kim olduğunu yazacağım ama önce Sabri Herdem'in iddialarına kulak verelim:

Bir yıldan fazla bir zamandır Yüreğir Devlet Hastanesi'nde Psikiyatri uzmanı olarak çalışmakta olan Sabri Herdem'in iddialarına göre hastaneye bağlı bir birim olan Seyhan Toplum Ruh Sağlığı Merkezi'nde geçici olarak görevlendirilen bir uzman doktorun yerine Ceyhan Devlet Hastanesi'nden başka bir uzman getirilmesiyle başlıyor olayların bir bölümü.

Sabri Herdem, öncelikle Adana ve Yüreğir'de uzmanlar olmasına rağmen Ceyhan'dan uzman atanmasına özel bir dikkat çekiyor.

Ahmet Özer

Bir gün Sabri Herdem, kendisinin hastanede birlikte çalıştığı Dr. M.Ç.'nin odasına çağrıldığını, Dr. E.Z.'nin de bulunduğu ortamda kendisine Yüreğir Devlet Hastanesi'ne bağlı olan Seyhan Toplum Ruh Sağlığı Merkezi'nde (Seyhan TRSM) her ayın iki cuma günü çalışabileceği bunun karşılığında ise her hafta 4 hastaya “Xeplion Trevicta ve Abilify Mintena” adlı fiyatı arasında değişen ilaçlara onay vermesinin önerildiğini belirtiyor. Bununla da kalmıyor ayrıca Dr. E.Z.'nin diğer günlerde kendisi adına hasta kaydetmesine izin vermesini istediğini söylüyor. (Bu hastaları kendisi hiç görmeyecekmiş.)

Dr. Herdem'in söz ettiği ilaçlar çok pahalı olduğundan bunun üç hekimin onayı alınmadan yazılması mümkün değilmiş.

Bu görüşmeden bir gün sonra Dr. Herdem, hastane yönetimine durumu anlatmak üzere toplantı istemiş. Bu toplantıya Başhekim Dr. Ahmet Soner Çitil, Başhekim Yardımcılar Dr. Ahmet Metin, Dr. Metin Yumuşak ve olayda adı geçen doktorlar da katılmış. Ancak iddialara göre doktorlar o toplantıda Sabri Herdem'le böyle bir pazarlık yapmadıklarını ileri sürmüşler, bunun üzerine toplantı herhangi bir sonuca ulaşmadan dağılmış. Ancak bu olaydan 10 gün sonra Dr. Sabri Herdem' in bir yıldır sürekli olarak ve düzenli olarak aldığı döner sermaye payları kesilmeye başlamış. Bu kesintiler artarak sürmüş.

Dr. Herdem, Cumhuriyet Savcılığı'na yaptığı suç duyurusunda, “Xeplion Trevicta” ve “Abilify Mintena” adlı ve çok pahalı olan bu ilaçların yüzlerce, binlerce kutu haksız yere ve belki de hayali hastalara yazılmış olabileceğini, şikayet dilekçesinde adı geçen doktorlarla diğer Sarıçam ve Çukurova Toplum Ruh Sağlığı Merkezleri'nde hatta tüm resmi hastanelerde çalışan psikiyatristlerin bu ilaçları ne kadar yazdıklarıyla karşılaştırılması halinde SGK'nın milyonlarca liralık vurgun ile karşı karşıya kaldığının anlaşılacağını belirtiyor, Kozan ve Ceyhan TRSM'lerde ise özellikle araştırılma yapılmasını istiyor.

Herdem'in iddiaları bu kadar da değil.

Ayrıca ölen hastalara da ilaç yazıldığını iddia edip yaşamını yitiren bir hastaya öldükten iki gün sonra ilaç yazıldığının belgesini de savcılığa iletmiş.

Şimdi gelelim, Dr. Herdem'in suçlamalarından kimlerin nasibini aldığına. Dr. Herdem, Cumhuriyet Savcısı'na bizzat verdiği ifadesinde ise suçladğı doktorların yanı sıra Yüreğir Devlet Hastanesi'nin yöneticilerini de olaya göz yumdukları, yeterince müdahil olmadıkları gerekçesiyle suçluyor.

Bu arada Yüreğir Devlet Hastanesi'yle ilgili bir başka iddia ise hastanenin acil servislerinde çalışan bazı doktorların, görevlendirme ile gelen aile hekimlerinin de hastalarını kendileri bakmış gibi yaparak 24 saatte hastaya bakmış gibi döner sermayeden fazla pay aldıkları…

Ben bu bilgi ve belgelerden yola çıkarak derhal İl Sağlık Müdürü Dr. Ahmet Özer'i aradım.  Ahmet Özer, Adana'da yıllardır Sağlık Müdürlüğü'nü başarıyla sürdürmektedir, sayesinde bugün Adana hastanelerinin sayısı, ambulans hizmetleri, aile sağlığı merkezlerinin çoğalması gibi saymakla bitmeyecek başarıları vardır. Aynı zamanda hakkında hiçbir maddi manevi şaibe çıkmamış dürüst bir yöneticidir. Benim haberim olduğuna göre mutlaka onun da haberi vardır diye düşündüm. Öyleymiş. Kendisinin de haberi varmış ve olayı soruşturuyorlarmış. Sağlık Müdürlüğü'nün bu olayı çok titizlikle, en ince ayrıntısına kadar soruşturacağından, soruşturma sonucu varsa çürük yumurtalara gereken cezayı vereceklerinden hiçbir kuşkum yok.

Sağlık Müdürü'ne bu konuda çok güvenirim.

Ama böyle devletin kasasını milyonlarca lira zarara uğratanlar da ayıklanmalı. Bu arada Dr. Sabri Herdem'i de susmadığı ve korkusuzca olayı meydana çıkardığı için ayrıca tebrik etmek gerektiğini düşünüyorum.

Evet, bence kimse susmasa artık böyle suistimaller kolay kolay yaşanmaz…

MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜ'NÜN MAKAM ARACININ EVİN ÖNÜNDE NE İŞİ VAR?

Şimdi Ceyhan İlçe Milli Eğitim Müdürü olan Murat Koçer'i, köşemi yakından izleyen siz sayın okurlarımız, Piri Reis Anadolu Lisesi'nden adının karıştığı bir takım iddialardan hatırlayacaktır. Hani, Erasmus gezilerine olan merakı (!) nedeniyle velilerin şikayetlerine maruz kalmıştı da sonradan Ceyhan'a tayin edilmişti.

Murat Koçer

Şimdi de kulağıma gelen bilgilere göre pek rahat durmuyormuş. Mesela devletin, kendisine kurumun işlerinde kullanması için verdiği makam arabası, gece yarısı Adana'daki Huzurevleri Mahallesi'ndeki evinin önünde park ediyormuş. Bildiğimiz kadarıyla devlet memurlarının kamu işleri dışında makam araçlarını kullanmaları hele hafta sonu kendi aracı gibi kullanmaları yasak. Kendisi İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nce ve Şubat tarihlerinde Adana'da öğretmen atama komisyonunda görevlendirilmiş. Yani Ceyhan'da bu tarihlerde görevli değil. Toplantının yapıldığı Adana'daki yer ile kendi evinin arası ise yürüme mesafesi, bu nedenle Ceyhan Milli Eğitim Müdürlüğü'nün 06 BFJ plakalı makam aracını Ceyhan'da bırakması gerekmiyor muydu? Kendisi o tarihlerde görevli olmadığı halde neden makam aracını evinin önüne park ediyor, kendisi kullanmıyorsa kim kullanıyor? Bir de çalışanlara her konuşmasında tasarruflu olmalarını tavsiye ediyormuş.

Boşuna imamın dediğini tut ama gittiği yoldan gitme dememişler.

Bence Milli Eğitim'in bu konuda bir araştırma yapması gerekiyor.