funduszeue.info Dobrucalı, funduszeue.info Ercan Ayaz
Karaciğer fonksiyon testleri, karaciğer ve safra yolları hastalıklarının teşhisi, hastalığın şiddetinin belirlenmesi, tedavinin düzenlenmesi ve tedaviye alınan yanıtın değerlendirilmesinde kullanılır. Karaciğer fonksiyon testleri 3 ana gruba ayrılabilir; Karaciğerde hücre hasarının değerlendirilmesinde kullanılan testler, safra akımının değerlendirilmesinde kullanılan testler ve karaciğerin sentez fonksiyonlarını değerlendiren testler.
Transaminazlar [ Aspartat aminotransferaz (AST veya SGOT) ve Alanin aminotransferaz (ALT veya SGPT) ] :
Transaminazlar karaciğer hücrelerinde (hepatositler) glukoneogenez sırasında oksalasetat ve pirüvat oluşumununda aspartat ve alaninden ketoglutarik asite amino asit transferini katalize eden enzimlerdir. Hepatosellüler hasarın en iyi göstergeleridir. ALT hepatositlerin stoplazmasında bulunur ve karaciğer için AST ye göre daha spesifiktir. AST hepatositlerde hem stoplazma hem de mitokondride bulunmakla birlikte karaciğer dışında kalp ve iskelet kası, kırmızı kan hücreleri (eritrositler), böbrek, pankreas, akciğer ve beyin gibi başka organlarda da bulunduğundan karaciğer hücre hasarının gösterilmesindeki duyarlılığı ALT ye göre daha düşüktür. ALT normal olduğu halde sadece AST seviyesinde artış görülmesi karaciğer dışındaki diğer organların hasarını akla getirmelidir. Myokard infarktüsü, kas hastalıkları, kas travmaları, ağır egzersiz, akciğer infarktüsü ve hemoliz (kırmızı kan hücrelerinin parçalanması) bu durumlara örnek verilebilir. Tek başına ALT yükselmesi genellikle bir karaciğer hasarı ile birliktedir. Normal kişilerde fazla miktarda yağ içeren bir yemek ve yüksek dozda (>3g/gün) parasetamol kullanımı sonrasında ALT seviyeleri geçici olarak yükselebilir (Parasetamol- ağrı kesici olarak toplumda çok sık kullanılan bir ilaç).
Normalde kandaki ALT seviyesi AST den daha yüksektir ve AST/ALT oranı <1 dir. Hepatosellüler hasar oluşturan hastalıklarda her iki enzimde de artış görülür ancak AST / ALT oranı yinede 1 in altındadır. Bu oranın bozulduğu, yani AST nin ALT den daha yüksek olduğu haller; alkole bağlı karaciğer hastalıkları (alkolik hepatit, alkolik steatoz yağlanma), karaciğer sirozu, kolestaz (safra akımının engellenmesi) ve fulminan Wilson hastalığıdır (karaciğerde bakır birikimi sonunda oluşan bir hastalık, Bkz Wilson hastalığı). Bu hastalıklarda AST/ALT oranı 2 nin üstüne çıkabilir. Alkol dışı karaciğer yağlanmasında (Nonalkolik steatohepatit) AST / ALT oranı <1 dir.
Serum transaminaz düzeyinin 30IU/L olması patolojik olarak kabul edilir. Transaminaz değerlerinde normalin kat artış hafif derecede artış olarak adlandırılır ve aşağıdaki hallerde görülebilir;
Transaminaz seviyelerindeki aşırı yükselmeler (> IU/L) akut viral hepatitlerde, iskemik hepatitte (Akut dolaşım yetersizliğinde- şok karaciğer kan akımının yetersiz olmasına bağlı oluşan karaciğer hasarı, hipoksik hepatit) ve toksik hepatitte (ilaçlar, mantar zehirlenmeleri vb. bağlı hepatit) görülür. İskemik ve toksik hepatitlerde transaminaz seviyeleri IU/L ye kadar yükselebilir. İskemik hepatitte serum LDH seviyesi de artmış olup viral hepatitlerden farklı olarak ALT / LDH oranı <1,5 dur.
Laktik dehidrogenaz (LDH):
Vücutta hemen hemen tüm dokularda, özellikle karaciğer, kalp ve iskelet kası, eritrositler, akciğerler ve böbreklerde bulunan sitoplazmik bir enzimdir. Karaciğer izoenzimi (LDH5), hepatosellüler hasarda ve karaciğer tümörlerinde (hepatosellüler karsinom) ve karaciğer metastazlarında artar. Hepatosellüler hasarda LDH artışı ALT artışı ile birliktedir. İskemik hepatitte artış daha belirgindir. ALT / LDH oranı genellikle 1,5 un üzerindedir, ancak iskemik hepatitte LDH ın daha fazla yükselmesi nedeniyle bu değer azalır. Kronik hepatit veya sirozda serum LDH seviyesindeki yükselmeler hepatosellüler kanserin bir bulgusu olabilir. AST nin normal olduğu LDH artışında karaciğer dışı organların hastalıkları düşünülmelidir. Hemoliz, lösemi ve lenfoma gibi hematolojik maligniteler, myokard infarktüsü, akciğer infarktüsü (pulmoner emboli), çizgili kas hastalıkları / travmaları ve kemoterapi LDH yükselmesine yol açan diğer hastalıklar arasında sayılabilir.
Bu gurupta alkalen fosfataz (AF), gamma glutamil transpeptidaz (GGT), lösin aminopeptidaz ve 5 –nükleotidaz adlı enzimler, bilüribin adlı sarı renkli pigment ve safra asitleri bulunur. Klinikte bunlar içinde en sık kullanılanlar AF, GGT ve bilüribinlerdir. Kolestazla giden hastalıklarda genellikle sarılık, kaşıntı,dışkı renginde açılma ve idrar renginde koyulaşma bulunur.
Alkalen fosfataz (AF):
AF, fonksiyonu halen daha tam olarak anlaşılamamış olan katalitik bir enzimdir ve vücutta yaygın olarak bir çok dokuda bulunur. Karaciğer ve kemikler AF ın en çok bulunduğu organlardır. Plasenta, ince barsaklar, beyin, böbrekler, beyaz kan hücreleri (lökositler) AF içeren diğer organlar arasında sayılabilir. Büyüme çağındaki çocuk ve gençlerde, gebelerde, yağlı yemek sonrasında, ileri yaştaki kadınlarda AF seviyeleri fizyolojik olarak (herhangi bir hastalığa bağlı olmadan) yüksek bulunabilir. AF Karaciğerde sinüzoidal ve kanaliküler membranlarda ve hepatosit sitoplazmasında yerleşim gösterir ve safra akımının engellendiği hallerde kana karışarak kandaki seviyesini artırır. Primer bliyer siroz, sklerozan kolanjit, otoimmun kolanjit, ailevi tekrarlayıcı kolestaz, (benign rekürran intrahepatik kolestaz- Byler hastalığı), ilaçlara bağlı kolestaz gibi hastalıklar ve karaciğer tümörleri serum AF seviyesini yükselten hastalıklardır. Karaciğerde yukarıda sayılan patolojilerin olmadığı AF yüksekliğinde amiloidoz, sarkoidoz, lenfoma ve granülomatöz hepatit gibi infiltratif karaciğer hastalıkları akla gelmelidir. Wilson hastalığında AF seviyesi karakteristik olarak düşüktür ve bu özellik fulminan hepatit ve hemolizli hastalarda daha belirgindir.
Yukarıda sayılan nedenler karaciğer içi safra yollarında safra akımının engellenmesine yol açan hastalıklardır. Karaciğerden çıkan safra yolları ana safra kanalı (koledok) ile oniki parmak barsağına bağlanarak safranın barsağa akımı sağlanır. Karaciğer dışı safra yolları onikiparmak barsağı (duodenum) ve pankreas ile yakın komşuluk gösterdiğinden bu organlardan kaynaklanan tümörler safra yollarına bası yaparak safra akımını engelleyebilirler. Bu durumda serum AF seviyesi yükselirken aynı zamanda serum bilüribin seviyesi de artar ve hastada sarılık ortaya çıkar (Tıkanma sarılığı). Ana safra kanalı içinde oluşan taşlar da benzer bir klinik tablo oluştururlar. Bu nedenle serum AF yüksek bulunan her hastada ultrasonografi yapılarak karaciğer dışı safra yollarında bir tıkanma olup olmadığı araştırılmalıdır.
Karaciğer dışında kanda AF artışına yol açan diğer hastalıklar arasında kemik hastalıkları (Kemik metastazları, Paget hastalığı, kemik tümörleri) ve kronik böbrek yetersizliği sayılabilir.
GGT (Gamma Glutamly Transpeptidase- GGTP):
Gammaglutamil transpeptidaz (GGT) hepatositlerde ve safra kanalı epitelinde bulunan bir mikrozomal enzimdir ve AF a göre karaciğer için daha spesifiktir. Karaciğer dışında pankreas, kalp, akciğer, böbrek, dalak ve beyinde bulunur ve bu organları ilgilendiren hastalıklarda da serum GGT seviyesinde bir miktar artış görülebilir. AF ın aksine kemik dokusunda ve plasentada GGT bulunmaz ve gebelikte artmaz. AF ile birlikte artması AF artışının karaciğer kaynaklı olduğunu düşündürür. Gerek kolestazda , gerekse karaciğerde hücre harabiyeti ile birlkte giden hastalıklarda artabilir. Özellikle alkole bağlı hasarlanmanın iyi bir göstergesidir. Tek başına GGT yükselmesi aşırı alkol tüketiminde, mikrozomal enzim indüksiyonu yapan fenitoin ve barbitürat gibi ilaçların ve antiviral ajanların kullanımında, diabet, obezite ve hiperlipidemi gibi bazı metabolik hastalıklarda görülebilir.
Biluribin:
Kana rengini veren kırmızı kan hücreleri (eritrositler) hemoglobin denen bir madde içerirler. Yaşam süreleri yaklaşık olarak gün olan bu hücrelerin dalakta yıkımı sonucunda ortaya çıkan hemoglobin sarı renkli bir pigment olan bilirubine dönüşür. Biluribinin kan seviyesi normalde 1,5mg/dl nin altındadır. Sağlıklı bir insanda günde mg kadar biluribin oluşur. Biluribin seviyesi 2,mg/dl nin üzerine çıktığında göz aklarında ve ciltte sararma başlar. Kronik karaciğer hastalıklarında serum biluribin seviyesinin yüksek seyretmesi kötü prognoza işarettir. Kanda ölçülen bilüribinin direkt ve indirekt olmak üzere iki ayrı formu bulunur. Direkt biluribin total biluribinin %15 den azını oluşturur (normalde <0,3mg/dl). Kan hücrelerinin yıkımı sonrasında ortaya çıkan biluribin indirekt bilurbin olup böbreklerden süzülmez ve idrar çıkmaz. Kan hücrelerinin aşırı miktarda yıkımlı sonrasında kanda indirekt bilurinin seviyesi artar ve hastada sarılık ve kansızlık (anemi) oluşur (Hemolitik sarılık). Karaciğer tarafından dolaşımdan alınan indirekt biluribin birçok değişimden geçtikten sonra direkt biluribin olarak safraya salgılanır. Karaciğer kanalları aracılığı ile safra kesesine ulaşan safra, ana safra kanalı aracılığıyla onikiparmak barsağına boşalır. Karaciğerde hepatosellüler hasar ve/veya kolestaz oluşturan bütün hastalıklarda ve karaciğer dışı safra yolları tıkanmalarında serum biluribin seviyesi yükselir, sarılık, idrar renginde koyulaşma ve deride kaşıntı görülür. Kolestazla giden hastalıklarda indirekt biluribin seviyesindeki artış çok daha belirgindir. Uzun süren kolestatik sarılıkta bir miktar direkt bilüribin kandaki bir protein olan albumine bağlanarak delta bilüribin olarak adlandırılan bir bilüribin çeşidi oluşabilir (Biliprotein). Bu tür bilüribin böbreklerden süzülemediğinden uygun tedaviye rağmen hastadaki sarılığın düzelmesi gecikebilir. Ailevi geçiş gösteren Gilbert sendromu, Crigler Najjar hastalığı, Rotor sendromu ve Dubin-Johnson sendromu gibi hastalıklar bilirubinin karaciğere alımında ya da karaciğer hücresi içinde metabolize edilmesinde yetersizlik sonucunda ortaya çıkan ve bilüribin seviyesinde artış ve sarılıkla seyreden hastalıklardır (Bkz. Sarılık).
Biluribinin karaciğer hücresi tarafından alınması ve konjügasyonu sonrasında safraya atılımı
(EASL 46th Annual Meeting,March 30th April 3rd ,Berlin, Germany)
Safra asitleri:
Safra asitleri sadece karaciğerde yapılmaları ve safra yolları ile barsağa döküldükten sonra ince barsağın son kısmından emilerek tekrar karaciğere gelmeleri nedeniyle karaciğer fonksiyonlarının değerlendirilmesi amacıyla kullanılır. Bu amaçla açlıkta ve toklukta serum safra asidi düzeyi ölçülür. Kolestazla giden hastalıklarda serum safra asidi seviyesi yükselir.
Karaciğer günde cc kadar safra ve mg kadar safra asidi üretir. Safra alkalen pH da olup safra asitleri, kolesterol, fosfolipidler (lesitin), bilüribin ve çeşitli elektrolitler içerir. Safra asitleri hepatositlerde primer safra asidi olarak sentezlendikten sonra (kolik asit ve kenodoksokolik asit) safra yollarına salgılanırak barsaklara ulaşır. Barsaklara geçen primer safra asitleri buradaki bakteriler tarafından sekonder safra asitlerine (deoksikolik asit ve lithokolik asit) dönüştürülür. Safra asitleri barsaklarda yağ sindiriminde rol oynarlar. Barsaklara geçen safra asitlerinin %90 ı ince barsakların son cm lik kısmından (termimal ileum) geri emilerek tekrar karaciğere taşınır. Bu şekilde karaciğerde sentezlenen safra asidi miktarının üzerinde kayıp önlemiş ve vücuttaki safra asidi havuzu korunmuş olur. Ancak mg kadar safra asidi ince barsaklardan emilmeden kalın barsaklara geçer. Bu olay enterohepatik sirkülasyon olarak adlandırılır ve her öğünden sonra kez meydana gelir. Karaciğere dönen safra asitlerinin bir kısmı (%) karaciğer tarafından tutulmayarak genel dolaşıma katılır ve böbreklerden süzülür. Böbreklerden süzülen safra asitleri böbrek tüplerinden geri emildiğinden ancak %2 kadarı idrarla atılır. Vücuttaki total safra miktarı (safra havuzu) g kadardır. Özellikle kolestatik karaciğer hastalıklarının tedavisinde ve safra kesesi taşlarının eritilmesinde kullanılan bir safra asidi olan ursodeoksikolik asit (UDCA) karaciğerde bir primer safra tuzu olan kenodeoksikolikasitten küçük bir miktar sentezlenir ve insandaki total safra asidi miktarının %5 ini oluşturur. UDCA in tedavi amacıyla kulanılması sırasında bu oran %70 in üzerine çıkar. Safra içinde safra asitlerinin azalması ve / veya kolesterol miktarının artması safra taşı veya çamuru oluşumuna yol açar.
Karaciğerden oniki parmak barsağına akan safra miktarında azalma olması yağ sindiriminin bozulmasına ve yağlı ishale neden olur (steatore). Aksine kalın barsaklara fazla miktarda safranın geçmesi de şiddetli ishal oluşturur (kolereik ishal). Tedavi için birinci durumda safra asidi vermek gerekirken ikinci durumda kalın barsağa geçen fazla miktarda safranın bağlanarak etkisiz hale getirilmesi gerekir.
Kanda dolaşan proteinlerin önemli bir kısmı karaciğerde yapılır. Karaciğerde yapılan başlıca proteinler albumin, prealbumin, pıhtılaşma faktörleri, lipoproteinler,taşıyıcı proteinler ve kompleman komponentlerinin bir kısmıdır.
Albumin:
Albumin, beslenme durumu ve karaciğerin sentez yeteneğinin iyi bir göstergesidir. Karaciğerdeki protein sentezinin %10 unu, serumdaki protein miktarının da %75 ini oluşturur. Plazma kolloid onkotik basıncının %75 inden sorumludur (Kolloid onkotik basınç: damar içindeki suyun damar dışına sızmasını engelleyen basınç, bu nedenle albümin seviyesi düşüklüğünde ödem oluşur). Kolesterol, biluribin, yağ asitleri, metaller ve birçok ilaç kanda albumine bağlanarak taşınır. Albumin seviyesindeki değişiklikler ilaç metabolizmasını etkiler. Normal serum seviyesi g/dl dir. Sağlıklı bir karaciğer günde g kadar albümin sentezleyebilir. Karaciğer sirozunda bu miktar günde g ın altına düşer. Albuminin yarılanma ömrü gündür. Karaciğer hastalıklarında serum albumin düzeyi azalır. Klinikte rutin olarak kullanılan bir testtir.
Albumin karaciğer hastalıklarının hem teşhis ve hem de tedavisinde kullanılan bir maddedir. Klinikte en sık olarak karaciğer sirozlu hastalarda vücutta biriken sıvıların (asit, ödem. Bkz karında sıvı birikmesi) tedavisinde kullanılır. Karaciğer yetersizliğinde vücutta biriken toksinlerin albümin içeren dializatla vücuttan uzaklaştırılması (MARS- Molecular Adsorbent Recirculating System) son yıllarda uygulanmaya başlanan bir tedavi yöntemidir.
Karaciğer hastalıkları dışında böbreklerden ve barsaklardan protein kaybı ile giden böbrek hastalıklarında (nefrotik sendrom) ve sindirim sistemi hastalıklarında (bkz. protein kaybettirici enteropatiler), ince barsaklarda emilim kusuru oluşturan hastalıklarda (malabsorpsiyon) , uzun süren kronik hastalıklarda ve açlıkta da serum albümin düzeyi azalır.
Prealbumin:
Normal serum konsantrasyonu 30 mg/dl olup, erkeklerde biraz daha yüksektir. Yarılanma ömrünün kısa olması nedeniyle özellikle akut karaciğer yetersizliklerinde serum düzeyinin azalması tanıda yardımcı olur.
İmmunglobulinler:
Kronik karaciğer hastalığında serum immunglobulin düzeyi yükselir (Hipergammaglobulinemi). İmmunoglobulinleri (IgG, IgM, IgA ve IgE) içeren gammaglobulinler normalde karaciğerde yapılmaz. Otoimmun hepatitte ve kronik viral hepatitte IgG, primer biliyer sirozda IgM, kronik alkolik karaciğer hastalığında IgA seviyeleri artar. İleri evredeki kronik karaciğer hastalığında ve karaciğer sirozunda serum albumin düzeyinin düşmesi ve globulin seviyesinin artması önemli bir biyokimyasal bulgudur, albumin / globulin oranı 1 in altına iner.
Pıhtılaşma faktörleri:
Kanın pıhtılaşmasını sağlayan pıhtılaşma (koagülasyon) faktörlerinin faktör 8 dışında tümü (I, II, V, VII, IX, X, XI, XIII) karaciğerde yapılır (faktör 8 damar endotelinde ve retiküloendotelyal sistemde üretilir). Bunlardan II, VII, IX ve X. faktörlerin etkin hale gelebilmesi için K vitamini gereklidir. K vitamini karaciğerde ‘vitamin K epoksit redüktaz’ enzimi aracılığıyla bu pıhtılaşma faktörlerinin karboksilasyonunu sağfunduszeue.infoğer hastalıklarında sentez yeteneğinin değerlendirilmesinde en sık kullanılan test ‘protrombin zamanı’ (PTZ) ölçümüdür. Prognostik değeri oldukça yüksek bir testtir (Prognostik Hastalığın geleceği hakkında fikir verme). PTZ, faktör I, II, V, VII ve X u kapsayan ekstrensek pıhtılaşma sistemindeki bozukluğu tanımlar. Normali saniyedir. Bu test ayrıca kanın pıhtılaşmasını engellemek amacıyla kullanılan coumadin adlı ilacın etkinliğinin izlenmesinde de kullanılır. Hepatosellüler hasarın ağır olduğu durumlarda ve kronik karaciğer hastalıklarında protrombin zamanı uzar. Pıhtılaşma faktörlerinin yarılanma ömürleri albuminden daha kısa olduğundan yeni ortaya çıkan karaciğer hastalığının teşhisinde protrombin zamanı ölçümü albumine göre daha yardımcı bir testtir. Akut karaciğer yetersizliğinde mevcut koagülasyon faktörlerinin tükenmesi zaman alacağından hastalığın erken saatlerinde PTZ normal bulunabilir. Bu durumda yarılanma ömrü saat kadar olan faktör 7 aktivitesinin ölçümü erken teşhiste yardımcı olur.
PTZ kolestatik karaciğer hastalıklarında ve malabsorpsiyonla giden hastalıklarda ortaya çıkan K vitamini eksikliğine bağlı olarak da uzayabilir. Bu gibi durumlarda hastaya K vitamini verilmesi ile PTZ normale döner. Ayrıca K vitamininden bağımsız bir faktör olan faktör 5 seviyesi ölçümü de tanıda yardımcı olabilir. K vitamini eksikliğinde faktör 5 aktivasyonu korunmuştur.
PTZ nın uzadığı diğer bir ciddi hastalık yaygın damar içi pıhtılaşmasıdır (DIC- Dissemine Intravascular Coagulation). Hem DIC hem de kronik karaciğer hastalığında trombosit sayısı azalmıştır. Bu durumda serum faktör 8 düzeyinin ölçümü ayırıcı tanıda yardımcı olabilir. Faktör 8 düzeyi kronik karaciğer hastalığında normal bulunurken DIC da azalmıştır.
Lipoproteinler:
Kanda kolesterol, fosfolipid ve trigliseridlerin taşınmasını sağlayan lipoproteinlerin protein kısmının (apolipoprotein) büyük bölümü karaciğerde yapılır. Serum kolesterol düzeyi, kolestazla giden hastalıklarda artar ( bkz. kolestazla giden hastalıklar). Karaciğerde yapılan bir enzim olan LCAT (Lecithin Cholesterol Acyl Transferase) plazmada kolesterolün esterleşmesini sağlar ve akut ve kronik karaciğer hastalıklarında aktivitesi azalır. Karaciğer hastalıklarında VLDL ve HDL azalırken, LDL ve trigliseridler seviyeleri artar. Kronik kolestazda ve karaciğer kanserinde plazmada başka bir anormal proteinin artışı görülebilir (lipoprotein X).
Fibrotest (FibroSure):
Bu test kronik karaciğer hastalıklarında karaciğerde bağ dokusu gelişiminin (siroz) karaciğer biyopsisi yapılmadan değerlendirilmesi amacıyla geliştirilmiştir. Test, serumda alfa-2 makroglobulin, haptoglobulin, GGT, total biluribin ve apolipoprotein-A1 düzeylerinin ölçülmesini içerir. Karaciğerde anlamlı fibrozis yokluğunun gösterilmesinde negatif öngörü değeri %90 civarındadır. Testte yüksek skor elde edilmesi siroz varlığına işaret eder.
Karaciğer fonksiyonlarını değerlendirmek amacıyla, karaciğer tarafından metabolize edilen bazı ilaç veya kimyasal maddeleri vücuda vererek bunların karaciğerde metabolize olma hızını ve vücutta birikimini tayin etmek şeklinde yapılır. Bu testler rutin olarak kullanılan testler olmayıp genellikle araştırma amacıyla klinikte kullanılırlar. Bu amaçla kullanılan başlıca maddeler; aminopyrine, antipyrine phenacetin, cafeine ve galaktoz’dur. En sık kullanılanı ‘Aminopyrine solunum testi ve galaktoz eliminasyon testidir. Eliminasyon testleri karaciğer fonksiyonların değerlendirilmesinde albümin ve protrombin zamanı ile iyi uyum gösterir. Galaktoz eliminasyon testinde mg/kg galaktoz damar yolu ile verilir ve 5 dakikada bir alınan kanda galaktoz tayin edilir.
1-Viral hepatitlerin serum göstergeleri :
Hepatit A ; Anti-HAV IgM ve IgG
Hepatit B ; HBsAg, AntiHbs, Anti-HBc, HBeAg, Anti-HBe, HBV-DNA
Hepatit C ; Anti-HCV, HCV RNA
Hepatit D (Delta): Anti-HDV, HDV-RNA
Diğer virüslere bağlı viral hepatitler; EBV, HSV ve CMV’ye karşı oluşan antikorlar
2-Otoantikorlar :
Primer biliyer siroz : AMA (Antimitochondrial anticor)
Primer sklerozan kolanjit: p-ANCA ( Antineutrophilic cytoplasmic anticor)
Otoimmün hepatit: ANA (Antinuclear anticor), LKM (Liver Kidney Microsomal anticor), SLA (Soluble Liver Antigen), ASMA (Anti Smooth Muscle Antibody):
3- Alfa fetoprotein (AFP) : Fetus (ana rahmindeki canlı) serumunda bulunan ve doğumdan sonra kaybolan bu protein, hepatosellüler karsinom (bkz. karaciğer kanseri) için tarama testi olarak kullanılabilir. Akut viral hepatitte AFP yükselmeleri hepatosellüler rejenerasyonun göstergesidir.
Vücutta birçok görevi bulunan karaciğerin hasar görmesi durumunda çeşitli hastalıklar ortaya çıkabilir. Ancak, bu hastalıkların belirtileri ilk aşamada kendini göstermez. Siroz, karaciğer yağlanması, hepatit ve karaciğer kanseri gibi yaygın olarak görülen karaciğer hastalıklarının aşısı olabileceği gibi farklı tedavi yöntemleri de bulunmaktadır. Bu hastalıklara neden olan etmenlerin yanı sıra sağlıklı bir yaşam için yapılması gerekenleri “Karaciğer Hastalıkları” başlıklı bu makalede okuyabilirsiniz.
Karın boşluğunun sağ üst tarafında yer alan karaciğer, vücutta bulunan en büyük organdır. Karaciğer, aynı zamanda bir salgı bezidir. Hem genişleyebilen hem de kendini yenileme özelliği bulunan karaciğer birçok önemli yaşamsal fonksiyonu üstlenir. Oldukça önemli bir organ olan karaciğerin başlıca görevleri şu şekilde sıralanabilir.
Hastalığın türüne ve şiddetine göre vücutta görülen belirtiler değişse de sıkça görülen belirtiler şu şekildedir:
Hepatit, karaciğer hastalıkları arasında en sık rastlanan hastalıklarından biridir. Karaciğer iltihabı olarak da bilinen hepatitin A, B, C, D ve E olmak üzere beş farklı türü bulunur. Kan, cinsel temas ve kirlenmiş sulardan bulaşabilen hepatit türlerinin görülme sıklıkları farklıdır ve her Hepatit türü için aşı bulunmaz.
Halk arasında sarılık olarak adlandırılan Hepatit A, çoğu zaman belirti göstermeden gelişen bir hastalıktır. Enfekte olmuş kişilerin dışkısına temas ile bulaşan Hepatit A’nın aşısı 18 ay ve 2 yaş dönemindeki çocuklara rutin aşı takvimi içerisinde yapılmaktadır. Yapılan bu aşıyla, kişi ömür boyu Hepatit A hastalığından korunmuş olur.
Hepatit B de çocuk aşı takviminde bulunan bir diğer Hepatit türüdür. Kan ve cinsel yolla bulaşan Hepatit B virüsüne yakalananların neredeyse tamamının kendiliğinden iyileştiği söylenebilir. Ancak, nadir de olsa, bazı durumlarda hastaların hastanede tedavi edilmesi gerekebilir. Bunun sebebi de tedavi edilmeyen Hepatit B’nin karaciğer sirozu ve karaciğer kanseri gibi başka karaciğer hastalıklarını tetikleme ihtimalidir.
Diğer virüslerle aynı şekilde bulaşabilen Hepatit C’nin ise aşısı bulunmamaktadır. Büyük oranda kronikleşen bu hastalığın mutlaka tedavi edilmesi gerekir. Bunun sebebi de Hepatit B’de olduğu gibi, tedavi edilmeyen Hepatit C hastalığının kanser ve sirozu tetikleme ihtimalidir.
Aşısı olmayan diğer Hepatit türleri ise D ve E’dir. Hepatit D nadir olarak görülürken, Hepatit E virüsüne sağlıklı içme sularının yetersiz olduğu ülkelerde sıkça rastlanmaktadır.
Karaciğer hücrelerinde normalden daha fazla yağ birikmesi karaciğer yağlanması olarak adlandırılır. Karaciğerin ağırlığının en az %5’inin yağdan oluşması sonucu ortaya çıkan bu hastalık, alkol tüketen kişilerde daha yaygın olarak görülür. Ancak, hastalık, az alkol tüketen veya hiç tüketmeyen kişilerde de görülebilir.
Alkolü az kullanan ya da hiç kullanmayan kişilerdeki karaciğer yağlanması tıpta NAYKH (Non‐Alkolik Yağlı Karaciğer Hastalığı) olarak tanımlanır. Erişkinlerde görülme oranı %30 olan bu hastalığın karaciğerde iltihaba neden olması ise NASH (Non-Alkolik SteatoHepatit) olarak adlandırılır. Şişmanlık, Tip 2 diyabet, insülin direnci, yüksek kalorili diyet, doymuş yağ tüketimi, hareketsiz (sedanter) yaşam ve hazır gıdalarla beslenme gibi faktörlerin sebep olabileceği NASH, genellikle belirti göstermeden ilerleyen bir hastalıktır. Zamanında müdahale edilmezse hem siroza hem de karaciğer kanserine neden olabilecek bu rahatsızlığın tanısı için AST ve ALT değerlerine bakılması ve ultrasonla karaciğerde yağlanma olup olmadığının incelenmesi gerekmektedir.
Egzersiz, düzenli ve sağlıklı beslenme ve ideal kiloya ulaşma karaciğer yağlanmasının tedavisinde karşımıza çıkan önemli faktörlerdir. Hastanın sağlığına dikkat etmemesi durumunda hem karaciğerde hem de vücudun farklı bölgelerinde kanser oluşumu görülebilir. Böbrek hastalıklarını da tetikleyen NASH, kalp krizi ve beyin felcine de sebebiyet verebilir.
Karaciğer yağlanmasının sebeplerinden biri de fazla alkol tüketimidir. Obezite ve doymuş yağlı gıdalarla beslenme de karaciğer yağlanmasını tetikleyen faktörler arasında yer alır. Altta yatan başka bir hastalık, genetik faktörler, cinsiyet ve yaş da alınan alkol miktarı önemli olmaksızın alkole bağlı karaciğer yağlanmasına neden olabilir. Diğer pek çok karaciğer hastalığında olduğu gibi, alkole bağlı karaciğer yağlanması da genellikle hiçbir belirti göstermeden ilerleyen bir rahatsızlıktır. Gerekli kan tahlilleri ve görüntüleme cihazlarıyla karaciğerin durumu değerlendirildikten sonra hastanın alkolü tamamen bırakması gerekir. Hastanın alkolü bırakmasını takip eden süreçte hafta gibi bir sürede eski sağlığına kavuşması mümkündür. Uygun beslenme planı çıkarılması ve kullanılacak bazı ilaçlarla bu rahatsızlığın önüne geçilebilir.
Hepatit B, C ve D, alkole bağlı ve bağlı olmayan karaciğer yağlanmaları gibi hastalıklar karaciğerde hasara neden olur. Hücrelerde bozulmaların meydana gelmesi sonucunda da karaciğer birçok fonksiyonunu yerine getiremeyecek hale gelir. Bu süreç, aslında siroz hastalığının ilk aşamasıdır ve genellikle belirti göstermeden ilerler. Karaciğer hasarının artması durumunda, hastalık daha da ilerler ve karaciğer sertleşip küçülür. Hastalığın son evrelerinde ise karaciğer yetmezliği görülme ihtimali oldukça yüksektir. Bu yüzden, bazı durumlarda siroz, karaciğer yetmezliği olarak da adlandırılır.
Birçok hastada siroz olduğu genel kontroller sırasında ya da hastanın bazı şikayetleri sonucu yapılan testlerde ortaya çıkar. İlk aşamada belirtisiz seyreden sirozun ileriki evrelerdeki belirtileri arasında halsizlik, kilo kaybı, sarılık, kas kütlesinde azalma, karın şişliği, tırnak değişiklikleri, bacaklarda şişkinlik, kanlı kusma, kas krampları, adet düzensizliği, cinsel fonksiyon bozuklukları, siyah dışkılama gibi belirtiler yer alır.
Uygun ilaç tedavisiyle sirozun tedavisi mümkündür. Tedavi sürecinde alkolün de tamamen bırakılması gerekir. Ancak, sirozun ilerlediği ve ilaç tedavisinin yeterli olmadığı durumlarda uygulanabilecek tek tedavi yöntemi, karaciğer naklidir. Bu nedenle, diğer pek çok hastalıkta olduğu gibi, sirozun erken teşhis edilmesi de kritik önem taşımaktadır.
Dünyada en sık görülen beşinci kanser türü olan karaciğer kanserinin erkeklerde kadınlara göre daha sık görüldüğü söylenebilir. Hepatit B, Hepatit C, siroz, fazla alkol tüketimi ve karaciğer yağlanması kanseri tetikleyebilecek başlıca unsurlar arasında yer alır. Aynı zamanda, sigara kullanımı, düzensiz beslenme, kullanılan bazı ilaçlar ve genetik yolla aktarılan karaciğer rahatsızlıkları da karaciğer kanserine neden olabilir.
Genellikle siroz hastalarında görülen karaciğer kanseri, diğer karaciğer hastalıkları gibi erken evrelerde belirti göstermez. MR, ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi ve laparoskopi gibi yöntemlerle tanısı konulan karaciğer kanserinin farklı tedavi yöntemleri bulunur. Uygun tedavi planının belirlenebilmesi için ilk olarak kanserin karaciğerden mi yoksa diğer organlardan mı kaynaklandığı sorusuna yanıt aranmalıdır.
Karaciğer kanseri tedavisinde, cerrahi müdahale sıkça kullanılan bir yöntemdir. Ancak, bu durumun siroz hastası olmayan ya da sirozun sadece ilk evrelerde olduğu hastalarda geçerli olduğunu unutmamakta fayda vardır. Bunun sebebi de sirozun ilerleyen evrelerinde karaciğer yetmezliğinin görülmesi ve bunun da ameliyat seçeneğini imkânsız hale getirmesidir. Kemoterapi ve radyoterapi de diğer kanser türlerinde olduğu gibi karaciğer kanserinde de kullanılan yaygın tedavi yöntemleri arasında yer alır.
Böbrek, meme, kolorektal, akciğer, cilt, over gibi kanser türleri de metastaz yaparak karaciğer kanserine sebep olabilir. Metastatik karaciğer kanserleri, siroz ya da yağlanmadan ortaya çıkan kanserlere oranla 30 kat daha fazla görülür.
Karaciğerde iyi huylu kistler oluşabilir. Bu kistlere neden olan etmenler farklı olduğu gibi tedavi yöntemleri de kistin türüne göre değişiklik gösterir.
Genellikle 40 yaşından sonra görülen basit kistler, adından da anlaşılacağı üzere çoğu durumda herhangi bir tehlike teşkil etmeyen kistlerdir. Doğuştan gelen veya geçirilen enfeksiyon kaynaklı hastalıklardan kalan basit kistlerin boyutu 3 cm’in altındadır. Sessiz seyreden ve büyümeyen kistler için herhangi bir tedavi uygulanmaz. Ancak, kistlerin sayısı fazlaysa, büyüyorsa ve içe kanama oluşturuyorsa, bu durumda, kistlerin içerisindeki sıvı boşaltılır ve bu kistler cerrahi müdahaleyle alınır.
Halk arasında köpek kisti olarak da bilinen kist hidatik karaciğerde en sık görülen kist türüdür. Parazitten kaynaklı oluşan kist hidatik, hayvandan insana bulaşan bir kist türüdür. Özellikle köpeklerin dışkısında bulunan parazitin yumurtasının bulaştığı su ve gıdaların ağız yoluyla alınması sonucunda parazit bağırsaklardan kan yolu aracılığıyla karaciğere yerleşebilir. Bu nedenle, içme suyunun temiz olduğundan emin olunmalı ve yiyecekler tüketilmeden önce iyice yıkanmalıdır. Kist hidatik tedavisinde laparoskopi ile kist boşaltılabileceği gibi bazı kistlerin ameliyatla alınması gerekebilir.
Kansere dönüşmeyen hemanjiom kisti kadınlarda daha sık görülen bir karaciğer kisti türüdür. Genellikle aynı boyutta kalan kistler gebelik ve doğum kontrol ilaçları gibi faktörlerle büyüyebilir. Büyüyen ve boyutu 10 cm’i geçen kistlerin ameliyatla alınması gerekir. En sık rastlanan karaciğer kistlerinden biri olan hemanjiom kistleri çok fazla belirti göstermedikleri için MR gibi görüntüleme yöntemleriyle tespit edilebilir.
Karaciğer hastalığının çeşidi, şiddeti ve hastanın durumu gibi faktörler, beslenme planının her hasta için farklı olmasını neredeyse zorunlu kılar. Ancak, sağlıklı bir beslenme planına uymak, düzenli egzersiz yapmak ve ideal kiloya ulaşmak bütün karaciğer hastalıklarında dikkat edilmesi gereken unsurlar arasında yer alır.
Alkole bağlı karaciğer yağlanmasında veya alkol tüketiminden kaynaklanan siroz vakalarında, hastaların alkolü tamamen bırakması gerekir. Siroz hastalarında kas kaybı oldukça fazla olduğunda, beslenme planı da kas kaybının daha fazla ilerlemesini önlemeye yönelik olmalıdır. Bu sebeple, hastaların protein kaynaklı besinler tüketmesi ve uzun süreler boyunca aç kalmamaya özen göstermesi gerekir. Siroz hastalarında bazı vitamin değerlerinde düşüş görülebileceği için, bu hastaların doktor kontrolünde B12 ve folik asit gibi takviyeler alması gerekebilir.
Alkole bağlı olmayan karaciğer yağlanmasında ise hastalar, mümkün olduğunca hazır gıdalardan uzak durmalı, kan şekerini yükselten besinlerden kaçınmalı, doymuş yağdan mümkün olduğunca uzak durmalı, düzenli egzersiz yapmalı ve ideal kilosuna ulaşmalıdır.
Karaciğer hastalıklarını tedavi ettiği düşünülen bazı bitkisel ürünler ya da ilaçların karaciğere daha fazla hasar verdiği gözlemlenmiştir. Bu nedenle, doktora danışmadan hiçbir ilaç ya da destekleyici tedavi ürünü kullanılmamalıdır.
Karaciğerde enzim yüksekliği genellikle karaciğerdeki hücrelerde iltihaplanma veya hasarı gösterir. İltihaplı veya hasarlı karaciğer hücreleri, karaciğer enzimleri de dahil olmak üzere belirli kimyasalları normal miktarlarından daha fazla kan dolaşımına verir ve kan testlerinde karaciğer enzimlerini yükseltir.
Miktarı yüksek olarak gözlenebilen bazı karaciğer enzimleri:
Rutin kan testi sırasında karaciğer enzim seviyelerinde artış keşfedilebilir. Çoğu durumda, karaciğer enzim seviyeleri sadece hafif ve geçici olarak yükselir. Çoğu zaman, yüksek karaciğer enzimleri kronik, ciddi bir karaciğer sorununa işaret etmez.
Birçok hastalık ve durum, karaciğer enzimlerinin yükselmesine katkıda bulunabilir. Doktorunuz ilaçlarınızı, belirtilerinizi ve bazı durumlarda diğer test ve prosedürlerin sonuçlarını gözden geçirerek nedeni belirler.
Karaciğer enzimlerindeki yükselmenin daha yaygın görülen nedenleri şunlardır:
Karaciğer enzimlerini yükseltebilen diğer olası nedenleri şunlardır:
Karaciğer enzimleri yüksek olan çoğu insanda herhangi bir belirti görülmez. Karaciğer enzimlerinin yükselmesinin nedeni karaciğer hasarı ise, aşağıdaki gibi belirtiler görülebilir:
Bir kan testi karaciğer enzimlerinizin yükseldiğini ortaya çıkarırsa, sonuçların ne anlama gelebileceğini doktorunuza sorun. Doktorunuz, karaciğer enzimlerinizin yükselmesine neyin neden olduğunu belirlemek için başka testler ve prosedürler uygulamanızı önerebilir.
Karaciğer enzimleri yüksek olan kişilerin yaklaşık üçte biri, iki ila dört hafta sonra normal karaciğer enzim seviyelerine sahip olacaktır. Karaciğer enzimleriniz yüksek kalmaya devam ederse doktorunuz daha fazla kan testi veya ultrason, BT taraması veya MR gibi görüntüleme testleri isteyebilir. Ayrıca sizi bir karaciğer uzmanına (hepatolog) sevk edebilir. Tedavi, yüksek karaciğer enzimlerine neyin sebep olduğuna bağlı olarak planlanır.
çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası