Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: "
Yetmiş bin () melek, tesbih ve hamd sözleriyle bu surenin inişine eşlik etti."
*Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: "
Enam suresini okuyan kimseye Allahu Teala azametiyle rahmetini neşreder ve bu surenin indirilişinde hazır bulunan yetmiş bin () melek surenin ayetlerinin sayısınca, gece-gündüz Allahtan mağfiret dilerler."
*Her kim sabaha çıktığı zaman Enam suresinin başından
3 ayet okursa, ( ayetleri) Allahu Teala ona, kendisini korumak üzere melek görevlendirir. Kıyamet gününe kadar o meleklerin amellerini ona yazar. Şeytan her ne zaman o kişinin kalbine şerden bir şey atmak istese, yedinci kat semadan, yanında demirden bir kamçı olan melek inerek onunla şeytan arasına yetmiş bin () perde koyar." Kıyamet günü Allahu Teala o kuluna:
-" Ey İnsanoğlu! gölgemin altında yürü, cennetimin meyvelerinden ye, Kevser suyundan iç, Selsebil suyundan yıkan, sen Benim kulumsun, Ben de senin Rabbinim. Sana ne hesap vardır. nede azap" buyurur.
Enam Suresinin Sırları Hakkında Rivayetler
**İstek ve dileğinin olması için yedi (7) kere okunur.
**Her kim iki rekat nafile bir namaz kılar, zamm-ı sure olarak Enam suresini okur, namazdan sonra dua ederse, duası bi-iznillah kabul olur ve her türlü sıkıntı ve kötülüklerden muhafaza olur.
**Enam suresi nazil olduğunda, ufku kapatacak kadar melekler kaplamıştır.
**41 kere okuyanın kısmeti açılır.
**Her kim dünya kelamı konuşmadan Enam suresini okursa geçmiş günahları affedilir.
**Araba gibi bir binek aracını her türlü tehlikelerden korumak isteyen kişi, bu surenin tamamını bir kağıda yazarak arabaya asmalıdır.
**Hz. Ömer (Radıyallahü Anh) buyurdu ki: "Enam suresi Kuran-ı Kerimin en faziletli surelerinden biridir."
**İmam Şafi (Rahimehullah) buyurdu ki: "Her kim sabah ve akşam Enam suresinin başındaki üç. ayeti ( Ayetleri) yedişer kere okuyup ellerine üfleyerek vücuduna sürerse, hastalık ve ağrılarından emin olur.
**Her kim öfkesini yatıştırmak, fitne ve şiddeti engellemek istiyorsa, o anda ayakta ise oturmalı ve Enam Suresinin ayetini okumalıdır.
**Sıkıntı ve üzüntü içinde olup, sıkıntıdan uyuyamayan bir kişi, yatağa yattığında Enam suresinin ayetlerini 7 kere okursa, bi-iznillah rahata kavuşur.
**Bir mekanda haşerelerin olmaması isteniyorsa, şu manevi reçete uygulanmalıdır. Abdestli iken Enam SAuresinin ayetini bakır bir kabın içine reyhan suyu ile yazar, içerisine kimyonla karıştırılmış su koyar, akşamdan sabaha kadar bekletip mekana bir veya iki defa serpmelidir.
**Bir kimse Enam suresinin ayetlerini abdestli olduğu halde keten bir kumaş üzerine yazar ve bu kumaşı yastığının altına koyarsa, şüphe edip bir türlü öğrenmediği bir meseleyi Allahu Teala rüyasında gösterir.
**Dalgalı bir denizde yolculuk yapan bir kişi, Enam suresinin ayetlerini bir kağıda yazıp denize bırakırsa, bi-iznillah sağ-salim karaya ulaşır.
**Evden kaçan bir kimseyi ve bilinen bir hırsız tarafından çalınan bir eşyayı Allahın yardımıyla geri getirmek için şu reçete uygulanır: Bir levha veya bir kağıdın üzerine büyükçe bir daire çizilir. Bu Dairenin ortasına o kişilerin isimleri Anne ismi (.. oğlu .. gibi) ile beraber yazılır. O isimleri etrafına Enam suresinin ayetini yazıp, kimsenin ayak basmayacağı temiz bir yere göülür.
**Her kim Enam Suresinin 25, Nahl Suresi , Kehf Suresi 57, Casiye Suresi 23 ayeti kerimelerini okumaya devam ederse, maddi ve manevi her türlü bela, musibet ve felaketlerden korunur.
**Her kim Enam Suresinin ayetini okumaya devam ederse, her türlü maddi ve manevi hastalıklardan şifa bulur.
**Her kim zengin olmak ve bol kazanç. elde etmek istiyorsa, bir işe teşebbüs etmeden önce Enam suresinin ayetini zeytin ağacından bir tahta üzerine yazıp iş yerine asmalıdır. Eğer kazanç sağlayacağı şey araba ise, bir kağıda yazıp arabaya asmalıdır. Bi-İznillah kazancı bol olur.
En'am Suresi
Bismillâhirrahmânirrahîm
6/EN'ÂM Elhamdu lillâhillezî halakas semâvâti vel arda ve cealez zulumâti ven nûr(nûra), summellezîne keferû bi rabbihim yadilûn(yadilûne).
Hamd semaları ve arzı yaratan, zulmeti ve nuru var eden Allah'a mahsustur. Sonra da kâfirler, Rab'lerine (başka şeyleri) eş (denk, adl) tutuyorlar.
6/EN'ÂM Huvellezî halakakum min tînin summe kadâ ecelâ(ecelen), ve ecelun musemmen ındehu summe entum temterûn(temterûne).
Sizi topraktan yaratan, sonra bir ecel (zaman dilimi) tayin eden O'dur. Ve ecel-i müsemma (mekânı ve zamanı belirlenmiş ecel) Allah'ın katındadır. Sonra da siz, şüphe ediyorsunuz.
6/EN'ÂM Ve huvellâhu fîs semâvâti ve fîl ard(ardı), yalemu sirrakum ve cehrekum ve yalemu mâ teksibûn(teksibûne).
Göklerde ve arzda Allah O'dur. (O Allah, göklerde ve yerdedir.) Sizin sırrınızı (gizlediğinizi) ve açıkladığınızı ve kazanacağınız şeyi bilir.
6/EN'ÂM Ve mâ tetîhim min âyetin min âyâti rabbihim illâ kânû anhâ murıdîn(murıdîne).
Ve onların Rabbinin âyetlerinden bir âyet gelmemiştir ki; ondan yüz çevirmiş olmasınlar.
6/EN'ÂM Fe kad kezzebû bil hakkı lemmâ câehum, fe sevfe yetîhim enbâû mâ kânûbihî yestehziûn(yestehziûne).
Böylece onlara hak geldiği zaman, onu yalanlamışlardı. Fakat alay etmiş oldukları şeyin haberleri yakında onlara gelecek.
6/EN'ÂM E lem yerev kem ehleknâ min kablihim min karnin mekkennâhum fîl ardı mâ lem numekkin lekum ve erselnes semâe aleyhim midrâren ve cealnâl enhâre tecrî min tahtihim fe ehleknâhum bi zunûbihim ve enşenâ min badihim karnen âharîn(âharîne).
Sizi yerleştirmediğimiz bir şekilde, yeryüzünde yerleştirdiğimiz nice kavimleri, kendilerinden önce nasıl helâk ettiğimizi görmüyorlar mı? Onlara semadan bol bol yağmur gönderdik. Altlarından nehirler akıttık. Fakat günahları sebebiyle onları helâk ettik. Onlardan sonra da başka nesiller yarattık.
6/EN'ÂM Ve lev nezzelnâ aleyke kitâben fî kırtâsin fe le mesûhu bi eydîhim le kâlelezîne keferû in hâzâ illâ sihrun mubîn(mubînun).
Ve eğer sana kâğıtlarda yazılı olarak indirseydik, böylece ona elleri ile dokunsalar bile kâfir olan kimseler, mutlaka: Bu ancak apaçık bir sihirdir. derdi.
6/EN'ÂM Ve kâlû lev lâ unzile aleyhi melek(melekun), ve lev enzelnâ meleken, le kudıyel emru summe lâ yunzarûn(yunzarûne).
Ve: Ona bir melek indirilseydi, olmaz mıydı? dediler. Şâyet bir melek indirseydik, mutlaka iş, olup bitirilirdi. Sonra (onlara) mühlet verilmez.
6/EN'ÂM Ve lev cealnâhu meleken le cealnâhu raculen ve le lebesnâ aleyhim mâ yelbisûn(yelbisûne).
Ve şâyet onu melek yapsaydık, onu mutlaka erkek olarak (erkek suretinde) yapardık. Şüphe ettikleri şeyi, mutlaka onlara (gene) şüphe ettirirdik.
6/EN'ÂM Ve lekadistuhzie bi rusulin min kablike fe hâka billezîne sehırû minhum mâ kânû bihî yestehziûn(yestehziûne).
Ve andolsun ki; senden önceki resûllerle de alay edilmişti. Böylece alay etmiş oldukları şey, onlardan alay edenleri kuşattı.
6/EN'ÂM Kul sîrû fîl ardı summenzurû keyfe kâne âkıbetul mukezzibîn(mukezzibîne).
De ki: Yeryüzünde dolaşın. Sonra bakın, yalanlayanların akıbeti nasıl oldu.
6/EN'ÂM Kul li men mâ fîs semâvâti vel ard(ardı), kul lillâh(lillâhi), ketebe alâ nefsihir rahmeh(rahmete), le yecmeannekum ilâ yevmil kıyâmeti lâ reybe fîh(fîhi), ellezîne hasirû enfusehum fe hum lâ yuminûn(yuminûne).
De ki : Semalarda ve yeryüzünde olan şeyler kimin? Hepsi Allah'ındır! de. Allahû Tealâ, kendi üzerine rahmeti yazdı. Hakkında şüphe olmayan kıyâmet gününde, sizleri mutlaka toplayacak. O kimseler ki; nefslerini hüsrana düşürdüler, onlar mü'min değildirler.
6/EN'ÂM Ve lehu mâ sekene fîl leyli ven nehâr(nehâri), ve huves semîul alîm(alîmu).
Gecede ve gündüzde bulunan herşey O'nundur. O, en iyi işitendir, en iyi bilendir.
6/EN'ÂM Kul e gayrallâhi ettehızu veliyyen fâtırıs semâvâti vel ardı ve huve yutımu ve lâ yutam(yutamu), kul innî umirtu en ekûne evvele men esleme ve lâ tekûnenne minel muşrikîn(muşrikîne).
De ki: Semaları ve arzı yaratan Allah'tan başka bir velî (dost) edinir miyim? Ve doyuran (yediren) ve Kendisi doyurulmayan (yedirilmeyen) O'dur. Muhakkak ki ben, teslim olanların ilki olmakla ve müşriklerden olmamakla emrolundum. de.
6/EN'ÂM Kul innî ehâfu in asaytu rabbî azâbe yevmin azîm(azîmin).
De ki: Muhakkak ki ben, eğer Rabbime isyan edersem, büyük günün azabından korkarım.
6/EN'ÂM Men yusraf anhu yevme izin fe kad rahımeh(rahımehu), ve zâlikel fevzul mubîn(mubînu).
O gün (izin günü), kim ondan (azaptan) uzaklaştırılırsa, o taktirde ona (Allah), rahmet etmiştir. Ve işte bu, apaçık bir fevzdir (kurtuluştur).
6/EN'ÂM Ve in yemseskellâhu bi durrin fe lâ kâşife lehu illâ huve, ve in yemseske bi hayrın fe huve alâ kulli şeyin kadîr(kadîrun).
Eğer Allah sana bir zarar dokundurursa, o taktirde onu, O'ndan başka giderecek yoktur. Sana bir hayır dokundurursa, artık O, herşeye kaadirdir.
6/EN'ÂM Ve huvel kâhiru fevka ıbâdih(ıbâdihî), ve huvel hakîmul habîr(habîru).
O, kullarının üstünde kahhardır (yegâne gâlip), ve O, hakîmdir (hikmet sahibi), herşeyden haberdardır (habîrdir).
6/EN'ÂM Kul eyyu şeyin ekberu şehâdeh(şehâdeten), kulillâhu şehîdun, beynî ve beynekum ve ûhiye ileyye hâzâl kurânu li unzirekum bihî ve men belag(belaga), e innekum le teşhedûne enne meallâhi âliheten uhrâ, kul lâ eşhed(eşhedu), kul innemâ huve ilâhun vâhidun ve innenî berîun mimmâ tuşrikûn(tuşrikûne).
Hangi şey şahit olarak en büyüktür? de. Benimle sizin aranızda Allah şahittir. Bu Kur'ân bana, O'nunla, sizi ve kime ulaşırsa onu, uyarmam için vahyolundu. Siz, muhakkak Allah ile beraber başka ilâhların olduğuna gerçekten şahitlik ediyor musunuz? Ben şahitlik yapmam.de.O, sadece tek bir ilâhtır. Muhakkak ki ben, sizin şirk koştuklarınızdan uzağım. de.
6/EN'ÂM Ellezîne âteynâhumul kitâbe yarifûnehu kemâ yarifûne ebnâehum ellezîne hasirû enfusehum fe hum lâ yuminûn(yuminûne).
Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, onu kendi oğullarını tanır gibi tanırlar. Artık mü'min olmayanlar, nefslerini hüsrana düşürdüler.
6/EN'ÂM Ve men azlemu mimmenifterâ alâllâhi keziben ev kezzebe bi âyâtih(âyatihî), innehu lâ yuflihuz zâlimûn(zâlimûne).
Allah'a karşı yalanla iftira eden veya onun âyetlerini yalanlayan kimselerden daha zalim kim vardır? Muhakkak ki O, zalimleri felâha ulaştırmaz (kurtuluşa eremezler).
6/EN'ÂM Ve yevme nahşuruhum cemîan summe nekûlu lillezîne eşrakû eyne şurekâukumullezîne kuntum tezumûn(tezumûne).
Ve o gün hepsini haşredeceğiz sonra ortak koşanlara: Zanda bulunmuş olduğunuz ortaklarınız nerede? diyeceğiz.
6/EN'ÂM Summe lem tekun fitnetuhum illâ en kâlû vallâhi rabbinâ mâ kunnâ muşrikîn(muşrikîne).
Sonra onların: Vallahi Rabbimiz, biz müşrikler olmadık. demekten başka onların fitnesi olmayacak.
6/EN'ÂM Unzur keyfe kezebû alâ enfusihim ve dalle anhum, mâ kânû yefterûn(yefterûne).
Bak! Kendilerine karşı nasıl yalan söylediler. İftira etmiş oldukları şey, onlardan sapıp gitti (uzaklaştı).
6/EN'ÂM Ve minhum men yestemiu ileyk(ileyke), ve cealnâ alâ kulûbihim ekinneten en yefkahûhu ve fî âzânihim vakrâ(vakran), ve in yerev kulle âyetin lâ yuminû bihâ, hattâ izâ câuke yucâdilûneke yekûlullezîne keferû in hâzâ illâ esâtîrul evvelîn(evvelîne).
Ve onlardan kim seni dinlerse, onu anlamalarına karşı (anlamamaları için) kalplerinin üzerine ekinnet koyduk ve kulaklarında vakra (ağırlık) vardıfunduszeue.info onlar bütün âyetleri görseler, ona inanmazlar. Hatta sana geldikleri zaman, seninle tartışırlar (mücâdele ederler). Kâfir olanlar: Bu ancak evvelkilerin masallarından başka bir şey değildir. derler.
6/EN'ÂM Ve hum yenhevne anhu ve yenevne anh(anhu), ve in yuhlikûne illâ enfusehumve mâ yeşurûn(yeşurûne).
Ve onlar, ondan (Allah'a ulaşmaktan, hidayetten) nehyederler (men ederler, yasaklarlar) ve onlar da (kendileri de) ondan (hidayetten) uzak dururlar (yüz çevirirler). Kendilerinden başkasını helâk etmezler ve farkında olmazlar (şuurunda değiller).
6/EN'ÂM Ve lev terâ iz vukıfû alen nâri fe kâlû yâ leytenâ nureddu ve lâ nukezzibe bi âyâti rabbinâ ve nekûne minel muminîn(muminîne).
Ateşin üzerinde durduruldukları zaman görsen. O zaman: Keşke biz geri döndürülseydik, Rabbimizin âyetlerini yalanlamazdık mü'minlerden olurduk. dediler.
6/EN'ÂM Bel bedâ lehum mâ kânû yuhfûne min kabl(kablu),ve lev ruddû le âdû li mâ nuhû anhuve innehum le kâzibûn(kâzibûne).
Hayır, daha önce gizlemiş oldukları şeyler onlara açıklandı.Ve şayet geri döndürülselerdi, men edildikleri şeylere mutlaka geri dönerlerdi. Ve muhakkak ki; onlar gerçekten yalancıdırlar.
6/EN'ÂM Ve kâlû in hiye illâ hayatuned dunyâ ve mâ nahnu bi mebûsîn(mebûsîne).
Ve bizim hayatımız, dünya (hayatından) başka bir şey değildir. Ve: Biz beas edilecek (yeniden, tekrar diriltilecek) değiliz. dediler.
6/EN'ÂM Ve lev terâ iz vukıfû alâ rabbihim, kâle e leyse hâzâ bil hakk(hakkı), kâlû belâ ve rabbinâ, kâle fe zûkûl azâbe bimâ kuntum tekfurûn(tekfurûne).
Ve Rab'lerinin huzurunda durduruldukları zaman görsen.(Allahû Tealâ) Bu hak değil mi? dedi. Evet, Rabbimize andolsun. dediler. Allahû Tealâ: O halde inkâr ettiğinizden dolayı azabı tadın. dedi.
6/EN'ÂM Kad hasirellezîne kezzebû bi likâillâh(likâillâhi) hattâ izâ câethumus sâatu bagteten kâlû yâ hasretenâ alâ mâ farratnâ fîhâ ve hum yahmilûne evzârehum alâ zuhûrihim, e lâ sâe mâ yezirûn(yezirûne).
Allah'a mülâki olmayı (ölmeden evvel, dünya hayatını yaşarken ruhunu Allah'a ulaştırmayı) yalanlayan kimseler hüsrana düştüler. O saat aniden onlara gelince, sırtlarında yüklerini taşıyarak: Orada (dünyada) aşırı gittiğimiz şeyler üzerine (günahlar sebebiyle) bize yazıklar olsun. dediler. Yüklendikleri şey ne kötü, (öyle) değil mi?
6/EN'ÂM Ve mâl hayâtud dunyâ illâ leibun ve lehv(lehvun), ve led dârul âhiretu hayrun lillezîne yettekûn(yettekûne), e fe lâ takılûn(takılûne).
Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Ahiret yurdu, takva sahipleri için elbette daha hayırlıdır. Hâlâ akıl etmez misiniz?
6/EN'ÂM Kad nalemu, innehu le yahzunukellezî yekûlûne fe innehum lâ yukezzibûneke ve lâkinnez zâlimînebi âyâtillâhi yechadûn(yechadûne).
Onların söylediklerinin mutlaka seni mahzun ettiğini biliyorduk. Fakat muhakkak ki; onlar seni yalanlamıyorlar. Lâkin zalimler, Allah'ın âyetleri ile cihad ediyorlar.
6/EN'ÂM Ve lekad kuzzibet rusulun min kablike fe saberû alâ mâ kuzzibû ve ûzû hattâ etâhum nasrunâ, ve lâ mubeddile li kelimâtillâh(kelimâtillâhi), ve lekad câeke min nebeil murselîn(murselîne).
Ve andolsun ki; senden önceki resûller de yalanlandı. Fakat onlara yardımımız gelinceye kadar yalanlandıkları şeylere ve uğradıkları eziyetlere sabrettiler. Ve Allah'ın kelimelerini değiştirecek yoktur. Ve andolsun, gönderilmiş resûllerin haberlerinden (bir kısmı) sana geldi.
6/EN'ÂM Ve in kâne kebure aleyke irâduhum fe inistetate en tebtegıye nefekan fîl ardı ev sullemen fîs semâi fe tetiyehum bi âyeh(âyetin), ve lev şâallâhu le cemeahum alel hudâ fe lâ tekûnenne minel câhilîn(câhilîne).
Onların yüz çevirmeleri, sana zor gelirse o zaman, gücün yeterse yerin dibine bir tünel açılmasını veya semaya bir merdiven kurulmasını iste. Böylece onlara bir âyet (mucize) getir. Allah dileseydi, elbette hepsini hidayet üzerinde toplardı. Artık sakın cahillerden olma!
6/EN'ÂM İnnemâ yestecîbullezîne yesmeûn(yesmeûne), vel mevtâ yebasuhumullâhu summe ileyhi yurceûn(yurceûne).
(Davete) ancak işitenler icabet eder. Ve Allah, ölüleri (ölü olan sem'î isimli işitme hassasını, ölü olan fuad isimli idrak hassasını, ölü olan basar isimli görme hassasını) diriltir. Sonra ona döndürülürler. (Hayatta iken ruhu mürşid eliyle Allah'a döndürülür.)
6/EN'ÂM Ve kâlû lev lâ nuzzile aleyhi âyetun min rabbih(rabbihî), kul innallâhe kâdirun alâ en yunezzile âyeten ve lâkinne ekserehum lâ yalemûn(yalemûne).
Ve Ona Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse, olmaz mı? dediler. Muhakkak ki; Allah, bir mucize (âyet) indirmeye kaadirdir. de. Ve lâkin onların çoğu bilmezler.
6/EN'ÂM Ve mâ min dâbbetin fîl ardı ve lâ tâirin yatîru bi cenâhayhi illâ umemun emsâlukum, mâ farratnâ fîl kitâbi min şeyin summe ilâ rabbihim yuhşerûn(yuhşerûne).
Ve yeryüzünde yürüyen hayvanlardan ve iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa (4 ayaklı) hiçbir hayvan ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki; sizin gibi ümmet olmasınlar. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonra Rab'lerine haşrolunacaklar (olunurlar).
6/EN'ÂM Vellezîne kezzebû bi âyâtinâ summun ve bukmun fîz zulumât(zulumâti), men yeşâillâhu yudlilhu, ve men yeşe yecalhu alâ sırâtın mustakîm(mustakîmin).
Âyetlerimizi yalanlayanlar, karanlıklar içinde sağırdırlar, dilsizdirler. Allah (dilediğini) kimi dilerse onu dalâlette bırakır. Ve kimi dilerse onu, Sıratı Mustakîm (Allah'a ulaştıran yol) üzerinde kılar.
6/EN'ÂM Kul e reeytekum in etâkum azâbullâhi ev etetkumus sâatu e gayrallâhi tedûn(tedûne), in kuntum sâdıkîn(sâdıkîne).
(Ya Muhammed müşriklere) de ki: Siz kendinizi gördünüz mü? (halinizi gördünüz mü, aczinizi anladınız mı? Allah'ın âyetlerini inkâr edenler karanlıkta kalmış sağır ve dilsizlerdir.) Eğer Allah'ın azabı size gelse veya o saat (kıyâmet vakti) size gelse, eğer siz sadıksanız (doğru sözlü iseniz), Allah'tan başkasına mı dua edersiniz?
6/EN'ÂM Bel iyyâhu tedûne fe yekşifu mâ tedûne ileyhi in şâe ve tensevne mâ tuşrikûn(tuşrikûne).
Hayır (bilakis), sadece O'na dua edersiniz (yalvarırsınız). Artık O dilerse, ona dua ettiğiniz şeyi giderir ve şirk (ortak) koştuğunuz şeyleri unutursunuz.
6/EN'ÂM Ve lekad erselnâ ilâ umemin min kablike fe ehaznâhum bil besâi ved darrâi leallehum yetedarraûn(yetedarraûne).
Andolsun ki; Biz senden önce ümmetlere de (resûller) gönderdik.O zaman onları da sıkıntıya ve darlığa uğrattık, böylece yalvarırlar diye.
6/EN'ÂM Fe lev lâ iz câehum besunâ tedarraû ve lâkin kaset kulûbuhum ve zeyyene lehumuş şeytânu mâ kânû yamelûn(yamelûne).
Böylece onlara darlığımız geldiği zaman yalvarsalardı olmaz mıydı? Fakat onların kalpleri kasiyet bağladı (katılaştı). Şeytan, onlara yapmış oldukları şeyleri süsledi (güzel gösterdi).
6/EN'ÂM Fe lemmâ nesû mâ zukkirû bihî fetahnâ aleyhim ebvâbe kulli şey(şeyin), hattâ izâ ferihû bimâ ûtû ehaznâhum bagteten fe izâhum mublisûn(mublisûne).
Hatırlatıldıkları (onunla uyarıldıkları) şeyleri unuttukları zaman, verilen şeylerle ferahlayıncaya (sevininceye) kadar herşeyin kapısını onlara açtık. Ansızın onları yakaladığımız (aldığımız) zaman, artık onlar ümitlerini kestiler.
6/EN'ÂM Fe kutia dâbirul kavmillezîne zalemû, vel hamdu lillâhi rabbil âlemîn(âlemîne).
Böylece zulmeden (zalim) kavmin arkası kesildi. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'adır. (Âlemlerin Rabbi Allah'a hamdolsun.)
6/EN'ÂM Kul e reeytum in ehazallâhu semakum ve ebsârekum ve hateme alâ kulûbikum men ilâhun gayrullâhi yetîkum bih(bihî), unzur keyfe nusarriful âyâti summe hum yasdifûn (yasdifûne).
(Ya Muhammed müşriklere) de ki: Gördünüz mü? (aczinizi anladınız mı?) Şâyet Allah sizin işitme hassanızı ve görme özelliğinizi alsa ve sizin kalplerinizi mühürlese, Allah'tan başka hangi ilâh onları size (geri) getirir? Bak, âyetlerimizi nasıl açıklıyoruz! Sonra onlar yüz çeviriyorlar.
6/EN'ÂM Kul e reeytekum in etâkum azâbullâhi bagteten ev cehreten hel yuhleku illel kavmuz zâlimûn(zâlimûne).
(Ya Muhammed müşriklere) de ki: Siz (herbiriniz) kendinizi gördünüz mü? (halinizi, acizliğinizi anladınız mı?) Eğer Allah'ın azabı ansızın veya açıkça gelse, zalimler kavminden başkası mı helâk edilir?
6/EN'ÂM Ve mâ nursilul murselîne illâ mubeşşirîne ve munzirîn(munzirîne), fe men âmene ve asleha fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).
Biz resûlleri uyarıcılar ve müjdeleyiciler olmaktan başka (bir şey için) göndermeyiz. Artık kim âmenû olur (Allah'a ulaşmayı dilerse) ve ıslâh olursa (nefs tezkiyesi ve tasfiyesi yaparsa) artık onlara korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar.
6/EN'ÂM Vellezîne kezzebû bi âyâtinâ yemessuhumul azâbu bimâ kânû yefsukûn(yefsukûne).
Ve âyetlerimizi yalanlayan kimselere, fasık olmalarından dolayı azap dokunacaktır.
6/EN'ÂM Kul lâ ekûlu lekum indî hazâinullâhi ve lâ alemul gaybe ve lâ ekûlu lekum innî melek(melekun), in ettebiu illâ mâ yûhâ ileyy(ileyye), kul hel yestevîl amâ vel basîr(basîru),e fe lâ tetefekkerûn(tetefekkerûne).
De ki: Ben size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum. Ve gaybı bilmiyorum. Size, muhakkak ki ben bir meleğim demiyorum. Ancak bana vahyedilene tâbî olurum. Basiretle gören ve görmeyen bir olur mu, hâlâ tefekkür etmiyor musunuz? de.
6/EN'ÂM Ve enzir bihillezîne yehâfûne en yuhşerû ilâ rabbihimleyse lehum min dûnihî veliyyun ve lâ şefîun leallehum yettekûn(yettekûne).
Ve Rab'lerine haşrolunmaktan korkan kimseleri, onunla uyar. Onların, O'ndan (Allah'tan) başka bir dostu ve şefaat edeni yoktur. Böylece onlar takva sahibi olurlar.
6/EN'ÂM Ve lâ tatrudillezîne yedûne rabbehum bil gadâti vel aşiyyi yurîdûne vecheh(vechehu), mâ aleyke min hısâbihim min şeyin ve mâ min hısâbike aleyhim min şeyin fe tatrudehum fe tekûne minez zâlimîn(zâlimîne).
Ve sabah akşam, Rab'lerinin Zat'ını dileyerek dua edenleri funduszeue.infoın hesabından senin üzerine, senin hesabından onların üzerine bir şey yoktur. Artık onları kovarsan, o zaman sen zalimlerden olursun.
6/EN'ÂM Ve kezâlike fetennâ badahum bi badin li yekûlû e hâulâi mennallâhu aleyhim min beyninâ, e leysallâhu bi aleme biş şâkirîn(şâkirîne).
Ve Aramızdan, Allah'ın ni'metlendirdikleri bunlar mı? derler diye, onları birbirleri ile işte böyle imtihan ettik. Allah, şakirleri (şükredenleri) en iyi bilir, öyle değil mi?
6/EN'ÂM Ve izâ câekellezîne yuminûne bi âyâtinâ fe kul selâmun aleykum ketebe rabbukum alâ nefsihir rahmete ennehu men amile minkum sûen bi cehâletin summe tâbe min badihî ve asleha fe ennehu gafûrun rahîm(rahîmun).
Âyetlerimize inanan kimseler sana geldiği zaman, onlara şöyle de: Selâm üzerinize olsun. Rabbiniz, kendi üzerine rahmeti yazdı. Öyle ki;sizden, kim cahillikle bir kötülük yapar, sonra onu yaptıktan sonra tövbe eder (mürşidin önünde) ve ıslâh olursa (nefs tezkiyesi yaparsa), o taktirde muhakkak ki O (Allah), Gafur'dur (mağfiret edendir), Rahîm(rahmet nurunu gönderen)'dir.
6/EN'ÂM Ve kezâlike nufassılul âyâti ve li testebîne sebîlul mucrimîn(mucrimîne).
Ve işte böylece âyetleri ayrı ayrı açıklıyoruz, mücrimlerin (suçluların) yolu belli olsun diye.
6/EN'ÂM Kul innî nuhîtu en abudellezîne tedûne min dûnillâh(dûnillâhi), kul lâ ettebiu ehvâekum kad dalaltu izen ve mâ ene minel muhtedîn(muhtedîne).
De ki: Muhakkak ki ben, dua ettiğiniz Allah'tan başka şeylere kul olmaktan men edildim. De ki: Sizin heveslerinize (nefsinizin afetlerinin dileklerine) uymam, eğer uyarsam (öyle olursa), dalâlette olmuş olurum ve hidayete erenlerden olmam.
6/EN'ÂM Kul innî alâ beyyinetin min rabbî, ve kezzebtum bih(bihî), mâ indî mâ testacilûne bih(bihî), inil hukmu illâ lillâh(lillâhi), yakussul hakka ve huve hayrul fâsılîn(fâsılîne).
De ki: Muhakkak ki ben, Rabbimden bir beyyine (delil) üzerindeyim, ve siz onu yalanladınız. Acele ettiğiniz şey benim yanımda değil. Hüküm ancak Allah'ındır. O, hakkı anlatır. Ve O (hakkı bâtıldan), fasıl fasıl ayıranların en hayırlısıdır.
6/EN'ÂM Kul lev enne indî mâ testacilûne bihî le kudıyel emru beynî ve beynekum, vallâhu alemu biz zâlimîn(zâlimîne).
De ki: Eğer acele ettiğiniz o şey gerçekten, benim yanımda olsaydı, benimle sizin aranızda iş elbette yerine getirilmiş olurdu. Ve Allah, zalimleri en iyi bilir.
6/EN'ÂM Ve indehu mefâtihul gaybi lâ yalemuhâ illâ huve, ve yalemu mâ fîl berri vel bahr(bahri), ve mâ teskutu min varakatin illâ yalemuhâ ve lâ habbetin fî zulumâtil ardı ve lâ ratbin ve lâ yâbisin illâ fî kitâbin mubîn(mubînin).
Ve gaybın anahtarları, onun yanındadır. Onu O'ndan başkası funduszeue.info denizde ve karada ne varsa bilir. O bilmeksizin, bir yaprak dahi düşmez. Yerin karanlıkları içinde hiçbir yaş ve kuru bir dane yoktur ki, Kitab-ı Mübînde bulunmasın.
6/EN'ÂM Ve huvellezî yeteveffâkum bil leyli ve yalemu mâ cerahtum bin nehâri summe yebasukum fîhi li yukdâ ecelun musemmâ(musemmen), summe ileyhi merciukum summe yunebbiukum bimâ kuntum tamelûn(tamelûne).
Ve geceleyin sizi vefat ettiren (uykuya sokan), gündüzleri ne kazandığınızı bilen, sonra ecel-i müsemmanın (belirlenmiş zamanın, ömrün) tamamlanması için gündüzün içinde sizi tekrar dirilten O'dur. Sizin dönüşünüz sonra O'nadır. Sonra, yapmış olduklarınızı size haber verecek.
6/EN'ÂM Ve huvel kâhiru fevka ibâdihî ve yursilu aleykum hafazah(hafazaten), hattâ izâ câe ehadekumul mevtu teveffethu rusulunâ ve hum lâ yuferritûn(yuferritûne).
Ve O, kullarının üstünde kahhardır (kuvvet ve güç sahibidir).Ve üzerinize muhafaza edici (koruyucu) gönderir. Sizden birinize ölüm gelince, onu resûllerimiz vefat ettirir. Onlar (bunu yaparken) kusur etmezler.
6/EN'ÂM Summe ruddû ilâllâhi mevlâhumul hakk(hakkı), e lâ lehul hukmu ve huve esraul hâsibîn(hâsibîne).
Sonra Allah'a döndürülürler. Onların mevlâsı Hakk'tır. Hüküm onun değil mi? Ve O, hesap görenlerin en hızlısıdır.
6/EN'ÂM Kul men yuneccîkum min zulumâtil berri vel bahri tedûnehu tedarruan ve hufyeh(hufyeten), le in encânâ min hâzihî le nekûnenne mineş şâkirîn(şâkirîne).
Sizi karanın ve denizin karanlıklarından kim kurtarır? de. Gizlice ona yalvararak: Eğer bizi bundan kurtarırsan biz mutlaka şükredenlerden oluruz. diye dua edersiniz.
6/EN'ÂM Kulillâhu yuneccîkum minhâ ve min kulli kerbin summe entum tuşrikûn(tuşrikûne).
De ki: Ondan ve bütün sıkıntılardan sizi Allah kurtarır. Sonra siz (O'na) ortak koşuyorsunuz.
6/EN'ÂM Kul huvel kâdiru alâ en yebase aleykum azâben min fevkıkum ev min tahti erculikum ev yelbisekum şiyean ve yuzîka badakum bese bad(badın), unzur keyfe nusarrıful âyâti leallehum yefkahûn(yefkahûne).
De ki: O, sizin üstünüzden veya ayaklarınızın altından üzerinize bir azap göndermeye veya sizi bölük bölük birbirinize katıp (düşman edip), sizin bir kısmınızın şiddetini, bir kısmınıza tattırmaya kaadirdir. Bak, âyetlerimizi nasıl açıklıyoruz. Böylece onlar fıkıh ederler.
6/EN'ÂM Ve kezzebe bihî kavmuke ve huvel hakk(hakku),kul lestu aleykum bi vekîl(vekîlin).
Ve o hak olduğu halde, senin kavmin onu yalanladı. "Ben sizin üzerinize vekil değilim. de.
6/EN'ÂM Likulli nebein mustekar(mustekarrun), ve sevfe talemûn(talemûne).
Her haber için kararlaştırılmış bir zaman vardır. Ve yakında bileceksiniz.
6/EN'ÂM Ve izâ reeytellezîne yahûdûne fî âyâtinâ fe arıd anhum hattâ yahûdû fî hadîsin gayrih(gayrihî), ve immâ yunsiyennekeş şeytânu fe lâ takud badez zikrâ meal kavmiz zâlimîn(zâlimîne).
Âyetlerimiz hakkında (alaylı) konuşmaya dalanları gördüğün zaman, ondan başka bir söze geçinceye kadar artık onlardan yüz çevir. Ama şeytan sana unutturursa, hatırladıktan sonra artık o zalimler topluluğuyla beraber oturma.
6/EN'ÂM Ve mâ alellezîne yettekûne min hısâbihim min şeyin ve lâkin zikrâ leallehum yettekûn(yettekûne).
Ve takva sahibi olan kimselere, onların hesabından bir şey (sorumluluk) yoktur. Lâkin hatırlatmalıdır (zikretmeleri gerektiği söylenmelidir). Böylece onlar, takva sahibi olurlar.
6/EN'ÂM Ve zerillezînettehazû dînehum leiben ve lehven ve garrethumul hayâtud dunyâ ve zekkir bihî en tubsele nefsun bimâ kesebet, leyse lehâ min dûnillâhi veliyyun ve lâ şefî(şefîun), ve in tadil kulle adlin lâ yuhaz minhâ, ulâikellezîne ubsilû bimâ kesebû, lehum şarâbun min hamîmin ve azâbun elîmun bimâ kânû yekfurûn(yekfurûne).
Kendilerinin dînini bir oyun ve bir eğlence edinenleri bırak. Ve onları dünya hayatı aldattı. Ve de kazandıklarından (kazandıkları nâkıs derecelerden) dolayı nefsin helâk olacağını, onunla hatırlat. Onun için Allah'tan başka bir dost ve bir şefaatçi yoktur. O, bütün fidyeleri verse de ondan alınmaz (kabul edilmez). İşte onlar kazandıklarından dolayı helâk olmuş kimselerdir. İnkâr etmiş oldukları şeylerden dolayı, onlar için kaynar sudan bir içecek ve elîm bir azap vardır.
6/EN'ÂM Kul e nedû min dûnillâhi mâ lâ yenfeunâ ve lâ yadurrunâ ve nureddu alâ akâbinâ bade iz hedânâllâhu kellezîstehvethuş şeyâtînu fîl ardı hayrâne lehû ashâbun yedûnehû ilel hudetinâ, kul inne hudallâhi huvel hudâ, ve umirnâ li nuslime li rabbil âlemîn(âlemîne).
De ki: Bize fayda ve zarar vermeyen Allah'tan başka şeylere mi dua edelim? Bizi Allah'ın hidayete erdirmesinden sonra, yeryüzünde şeytanların kandırıp, şaşkın bıraktığı, arkadaşlarının da bize hidayete gel diye çağırdığı kimse gibi topuklarımızın üzerinde geriye mi döndürülelim? De ki: Muhakkak ki, Allah'a ulaşmak, o, hidayettir ve biz âlemlerin Rabbine teslim olmakla emrolunduk.
6/EN'ÂM Ve en ekîmûs salâte vettekûh(vettekûhu), ve huvellezî ileyhi tuhşerûn(tuhşerûne).
Ve namazı ikame etmek (ile de emrolunduk). Ve ona karşı takva sahibi olun. Ve Zat'ına haşrolunacağınız, O'dur.
6/EN'ÂM Ve huvellezî halakas semâvâti vel arda bil hakk(hakkı), ve yevme yekûlu kun fe yekûn(yekûnu), kavluhul hakk(hakku), ve lehul mulku yevme yunfehu fîs sûr(sûri), âlimul gaybi veş şehâdeh(şehâdeti), ve huvel hakîmul habîr(habîru).
Ve semaları ve arzı (yeryüzünü) hak ile yaratan O'dur. Ve Ol! dediği gün (herşey) olur. O'nun sözü haktır, mülk O'nundur. O gün sur'a üfürülür (sur'a üfürüldüğü gün hükümranlık O'nundur). Bilineni (görüneni) ve bilinmeyeni (gaybı) bilen O'dur. Ve O, hüküm sahibidir, haberdar olandır.
6/EN'ÂM Ve iz kâle ibrâhîmu li ebîhi âzere, e tettehizu esnâmen âliheh(âliheten), innî erâke ve kavmeke fî dalâlin mubîn(mubînin).
Ve İbrâhîm, babası Azer'e şöyle demişti: Sen putları ilâhlar mı ediniyorsun? Muhakkak ki ben, seni ve kavmini apaçık dalâlette görüyorum.
6/EN'ÂM Ve kezâlike nurî ibrâhîme melekûtes semâvâti vel ardı ve li yekûne minel mûkınîn(mûkınîne).
Ve böylece Biz, İbrâhîm'e onun mûkınîn (yakîn hasıl edenlerden) olması için yerin ve göklerin (semaların) melekûtunu gösteriyoruz (gösteriyorduk).
6/EN'ÂM Fe lemmâ cenne aleyhil leylu reâ kevkebâ(kevkeben), kâle hâzâ rabbî, fe lemmâ efele kâle lâ uhıbbul âfilîn(âfilîne).
Gece onun üzerini örtünce, (gece olunca) bir yıldız gördü. Bu benim Rabbim dedi. Fakat kaybolunca, Kaybolup gidenleri sevmem. dedi.
6/EN'ÂM Fe lemmâ reel kamere bâzigan kâle hâzâ rabbî, fe lemmâ efele kâle le in lem yehdinî rabbî le ekûnenne minel kavmid dâllîn(dâllîne).
Ay'ı doğarken görünce: Benim Rabbim bu. dedi. Fakat kaybolunca: Eğer Rabbim beni hidayete erdirmezse, mutlaka dalâletteki kavimden olurum. dedi.
6/EN'ÂM Fe lemmâ reeş şemse bâzigaten kâle hâzâ rabbî,hâzâ ekber(ekberu), fe lemmâ efelet kâle yâ kavmî innî berîun mimmâ tuşrikûn(tuşrikûne).
Güneşi doğarken görünce: Bu benim Rabbim, bu daha büyük. dedi. Fakat kaybolup gidince: Ey kavmim ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. dedi.
6/EN'ÂM İnnî veccehtu vechiye lillezî fatares semâvâti vel arda hanîfen ve mâ ene minel muşrikîn(muşrikîne).
Muhakkak ki ben, hanif olarak yüzümü, yeri ve semaları yaratan Allah'ın Zat'ına döndürdüfunduszeue.info ben, müşriklerden değilim.
6/EN'ÂM Ve hâccehu kavmuh(kavmuhu), kâle e tuhâccûnnî fîllâhi ve kad hedân(hedâni), ve lâ ehâfu mâ tuşrıkûne bihî illâ en yeşâe rabbî şeyâ(şeyen), vesia rabbî kulle şeyin ilmâ(ilmen), e fe lâ tetezekkerûn(tetezekkerûne).
Ve kavmi onunla tartıştı. (Rabbim) beni hidayete erdirmişken, Allah hakkında benimle tartışıyor musunuz? Ona ortak koştuklarınızdan, Rabbimin bir şeyi dilemesi hariç ben korkmam. Rabbim ilmiyle herşeyi kuşatmıştır. Hâlâ tezekkür etmez misiniz? dedi.
6/EN'ÂM Ve keyfe ehâfu mâ eşrektum ve lâ tehâfûne ennekum eşrektum billâhi mâ lem yunezzıl bihî aleykum sultânâ(sultânen), fe eyyul ferîkayni ehakku bil emn(emni), in kuntum tamelûn(tamelûne).
Ve size hakkında bir delil (sultan) indirilmeyen şeylerle ona şirk koşmaktan, siz korkmadığınız halde, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden (putlardan) nasıl korkarım. Şâyet biliyorsanız, artık iki gruptan hangisi emniyette olmayı daha çok hakediyor?
6/EN'ÂM Ellezîne âmenû ve lem yelbisû îmanehumbi zulmin ulâike lehumul emnu ve hum muhtedûn(muhtedûne).
Âmenû olan kimseler ve îmânlarını zulümle karıştırmayanlar, işte onlar (korkudan) emindirler. Ve onlar hidayete erenlerdir.
6/EN'ÂM Ve tilke huccetunâ âteynâhâ ibrâhîme alâ kavmih(kavmihî), nerfeu derecâtin men neşâ(neşâu), inne rabbeke hakîmun alîm(alîmun).
Ve işte bunlar, İbrâhîm'e, kavmine karşı verdiğimiz delillerimizdir. Dilediğimiz kimselerin derecelerini artırırız. Muhakkak ki; senin Rabbin hakîm (hükmün ve hikmetin sahibi)dir, alîmdir (en iyi bilendir).
6/EN'ÂM Ve vehebnâ lehû ishâka ve yakûb(yakûbe), kullen hedeynâ ve nûhâ(nûhan) hedeynâ min kablu ve min zurriyyetihî dâvude ve suleymâne ve eyyûbe ve yûsufe ve mûsâ ve hârûn(hârûne) ve kezâlike neczîl muhsinîn(muhsinîne).
Ve ona İshak (A.S) ve Yâkub (A.S)'ı bağışladık. Hepsini hidayete erdirdik. Ve daha önce Nuh (A.S)'ı hidayete erdirdik ve onun zürriyetinden Davud (A.S), Süleyman (A.S) , Eyyub (A.S), Yusuf (A.S), Musa(A.S) ve Harun (A.S)'ı da hidayete erdirdik. Ve işte böylece, muhsinleri mükâfatlandırırız.
6/EN'ÂM Ve zekeriyyâ ve yahyâ ve îsâ ve ilyâs(ilyâse), kullun mines sâlihîn(sâlihîne).
Ve Zekeriya (A.S), Yahya (A.S), İsa (A.S) ve İlyas (A.S); hepsi salihlerdendir.
6/EN'ÂM Ve ismâîle velyesea ve yûnuse ve lûtâ(lûtan), ve kullen faddalnâ alel âlemîn(âlemîne).
Ve İsmail (A.S) ve İlyesea (A.S) ve Yunus (A.S) ve Lut (A.S), hepsini âlemlere üstün kıldık.
6/EN'ÂM Ve min âbâihim ve zurriyyâtihim ve ihvânihim, vectebeynâhum ve hedeynâhum ilâ sırâtın mustekîm(mustekîmin).
Ve onların babalarından, zürriyetlerinden (nesillerinden) ve kardeşlerinden onları seçtik. Ve onları Sıratı Mustakîm'e (Allah'a ruhu ulaştıran yola) hidayet ettik (ulaştırdık).
6/EN'ÂM Zâlike hudallâhi yehdî bihî men yeşâu min ıbâdih(ıbâdihî), ve lev eşrekû le habita anhum mâ kânû yamelûn(yamelûne).
İşte bu Allah'ın hidayetidir. Kullarından dilediğini onunla hidayete erdirir. Ve eğer şirk koşsalardı, elbette yapmış oldukları şeyler heba olurdu (boşa giderdi).
6/EN'ÂM Ulâikellezîne âteynâhumul kitâbe vel hukme ven nubuvveh(nubuvvete), fe in yekfur bihâ hâulâi fe kad vekkelnâ bihâ kavmen leysû bihâ bi kâfirîn(kâfirîne).
İşte onlar, kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik verdiğimiz kimselerdir. Onlar eğer, onu inkâr ederlerse artık, onu inkâr etmeyecek bir kavmi ona vekil ederdik.
6/EN'ÂM Ulâikellezîne hedallâhu, fe bi hudâyuhumuktedih, kul lâ eselukum aleyhi ecrâ(ecren), in huve illâ zikrâ lil âlemîn(âlemîne).
İşte onlar, Allah'ın hidayete erdirdiği kimselerdir. Öyleyse onların hidayetine tâbî ol! Ben, ona karşılık sizden bir ücret istemiyorum. O ancak âlemler için bir zikirdir. de.
6/EN'ÂM Ve mâ kaderûllâhe hakka kadrihî iz kâlû mâ enzelallâhualâ beşerin min şey(şeyin), kul men enzelel kitâbellezî câe bihî mûsâ nûren ve huden lin nâsi tecalûnehu karâtîse tubdûnehâ ve tuhfûne kesîrâ(kesîran), ve ullimtum mâ lem talemû entum ve lâ âbâukum, kulillâhu summe zerhum fî havdıhim yelabûn(yelabûne).
Ve Allah, beşere bir şey indirmedi. dedikleri zaman O'nun kadrini hakkıyla takdir edemediler. İnsanlar için hidayet edici ve bir nur olan Hz. Musa'nın getirdiği kitabı kim indirdi? de. Onu kâğıtlara (yazıp) açıklıyorsunuz, çoğunu gizliyorsunuz. Babalarınızın ve sizin bilmediğiniz şeyler size öğretildi. Allah de, sonra onları daldıkları şeylerde bırak oynasınlar.
6/EN'ÂM Ve hâzâ kitâbun enzelnâhu mubârekun musaddıkullezî beyne yedeyhi ve li tunzire ummel kurâ ve men havlehâ, vellezîne yuminûne bil âhireti yuminûne bihî ve hum alâ salâtihim yuhâfizûn(yuhâfizûne).
Bu (Kur'ân-ı Kerim), elleri arasındakini tasdik eden ve ahirete ve ona inanan, şehirlerin anası (olan Mekke'de) ve onun etrafında olan kimseleri uyarman için indirdiğimiz mübarek bir Kitap'tır. Onlar, namazlarını muhafaza ederler (devam ederler).
6/EN'ÂM Ve men azlemu mimmenifterâ alâllâhi keziben ev kâle ûhıye ileyye ve lem yûha ileyhi şeyun ve men kâle seunzilu misle mâ enzelallâh(enzelallâhu), ve lev terâ iziz zâlimûne fî gamerâtil mevti vel melâiketu bâsitû eydîhim, ahricû enfusekum, el yevme tuczevne azâbel hûni bimâ kuntum tekûlûne alâllâhi gayrel hakkı ve kuntum an âyâtihi testekbirûn(testekbirûne).
Allah'a yalanla iftira eden veya kendisine hiçbir şey vahyolunmamışken Bana da vahyolundu. diyenden ve Ben de Allah'ın indirdiği şeylerin benzerini indireceğim.diyenden daha zalim kim vardır? Zalimleri, ölümün şiddet halinde iken ve ölüm melekleri ellerini uzatıp: Nefslerinizi çıkarın. Bugün, Allah'a karşı hak olmayan şeyler söylediğiniz ve O'nun âyetlerine karşı kibirlendiğiniz için alçaltıcı bir azapla cezalandırılacaksınız. dedikleri zaman görsen.
6/EN'ÂM Ve lekad citimûnâ furâdâ kemâ halaknâkum evvele merretin ve terektum mâ havvelnâkum verâe zuhûrikum, ve mâ nerâ meakum şufeâekumullezîne zeamtum ennehum fîkum şurekâ(şurekâû), lekad tekattaa beynekum ve dalle ankum mâ kuntum tezumûn(tezumûne).
Ve andolsun ki; sizi ilk defa yarattığımız gibi Bize tek tek (tek başına) geldiniz ve size ne verdiysek (neyin sahibi yaptıysak, ne lütfettiysek) arkanızda bıraktınız (terkettiniz). Sizinle ortak olduğunu zannettiğiniz şefaatçilerinizi sizinle beraber görmüyoruz. Andolsun, sizinle aranızdaki bağları koparılmış, haklarında zanda bulunmuş olduğunuz şeyler, sizden uzaklaşıp gitmiştir.
6/EN'ÂM İnnallâhe fâlikul habbi ven nevâ, yuhrıcul hayye minel meyyiti ve muhricul meyyiti minel hayy(hayyi), zâlikumullâhu fe ennâ tufekun(tufekune).
Muhakkak ki Allah, (taneyi) tohumu ve çekirdeği yarıp çıkarandır. Ölüden canlıyı çıkarır ve canlıdan ölüyü çıkarandır. İşte bu, Allah'tır. Öyleyse nasıl döndürülüyorsunuz?
6/EN'ÂM Fâlikul ısbâh(ısbâhı), ve cealel leyle sekenen veş şemse vel kamere husbânâ(husbânen), zâlike takdîrul azîzil alîm(alîmi).
Sabahı (fecr vaktini) yarıp çıkarandır. Ve geceyi dinlenme (sukûn) vakti ve güneşi ve ayı (hareketlerini çok ince hesaplarla dizayn ederek) zamanı hesaplama ünitesi (hesap vasıtası) kıldı. İşte bu, azîz ve alîm olanın (Allah'ın) takdiridir.
6/EN'ÂM Ve huvellezî ceale lekumun nucûme li tehtedû bihâ fî zulumâtil berri vel bahr(bahri), kad fassalnal âyâti li kavmin yalemûn(yalemûne).
Ve kara ve denizin karanlıklarında (nefsin afetlerinin karanlığında) onunla yolunuzu bulmanız (hidayete ermeniz) için yıldızları (nebîler, resûller, mürşidler) kılan O'dur. Bilen bir kavim için, âyetleri detayları ile açıkladık.
6/EN'ÂM Ve huvellezî enşeekum min nefsin vâhıdetin fe mustekarrun ve mustevda(mustevdaun), kad fassalnal âyâti li kavmin yefkahûn(yefkahûne).
Sizi bir tek nefsten (Âdem (A.S)'dan) yaratan ve böylece (sizin için) kararlı bir kalma yeri (fizik vücudumuz için yeryüzü: dünya), bir de emanet kalma yeri (nefsimiz için cennet ve cehenneme gitmeden önce geçici olarak beklenilen yer; berzah âlemi) dizayn eden O'dur. Fıkıh eden bir toplum için, âyetleri ayrı ayrı detayları ile açıkladık.
6/EN'ÂM Ve huvellezî enzele mines semâi mâ(mâen), fe ahrecnâ bihî nebate kulli şeyin fe ahrecnâ minhu hadıran nuhricu minhu habben muterâkibâ(muterâkiben), ve minen nahli min talıhâ kınvânun dâniyetun ve cennâtin min anâbin vez zeytûne ver rummâne muştebihen ve gayre muteşâbih(muteşâbihin), unzurû ilâ semerihî izâ esmere ve yenıh(yenıhî), inne fî zâlikum le âyâtin li kavmin yuminûn(yuminûne).
Ve semadan suyu indiren O'dur. Böylece herşeyin nebatını (bitkisini) onunla (su ile) çıkarttık. Ve de ondan yeşillikler çıkarttık. Ondan da üst üste taneler (başaklar) ve hurma ağacının tomurcuklarından, sarkan hurma salkımları ve birbirine benzeyen ve benzemeyen üzüm bağları, zeytin ve nardan oluşan bahçeler çıkartırız. Onun meyvesine (ürününe), meyve verdiği zaman ve olgunlaştığı zaman bak. Mü'min olan kavim için, bunlarda elbette âyetler (deliller) vardır.
6/EN'ÂM Ve cealû lillâhi şurekâel cinne ve halakahum ve harakû lehu benîne ve benâtin bi gayri ilm(ilmin), subhânehu ve teâlâ ammâ yasifûn(yasifûne).
Cinleri Allah'a ortak kıldılar. Onları da O (Allah) yarattı. İlimleri olmaksızın, O'nun oğulları ve kızları var yalanını uydurdular. O Sübhan'dır (herşeyden münezzehtir), vasıflandırdıkları şeylerden yücedir.
6/EN'ÂM Bedîus semâvâti vel ard(ardı), ennâ yekûnu lehu veledun ve lem tekun lehu sâhıbeh(sâhıbetun), ve halaka kulle şey(şeyin), ve huve bikulli şeyin alîm(alîmun).
Gökleri ve yeryüzünü örneksiz olarak yaratandır. O'nun nasıl oğlu olur ki, eşi olmamıştır. Ve herşeyi, O yarattı. Ve O, herşeyi bilendir.
6/EN'ÂM Zâlikumullâhu rabbukum, lâ ilâhe illâ huve, hâliku kulli şeyin fabudûh(fabudûhu),ve huve alâ kulli şeyin vekîl(vekîlun).
Rabbiniz, işte bu Allah'tır. O'ndan başka ilâh yoktur. Herşeyi yaratandır. Artık O'na kul olun! Ve O, herşeye vekildir.
6/EN'ÂM Lâ tudrikuhul ebsâru ve huve yudrikul ebsâr(ebsâru) ve huvel lâtîful habîr(habîru).
Görme hassaları onu idrak edemez. Ve O, görme hassalarını idrak eder. Ve O, lâtiftir, herşeyden haberdardır.
6/EN'ÂM Kad câekum basâiru min rabbikum fe men ebsara fe li nefsih(nefsihi) ve men amiye fe aleyhâ, ve mâ ene aleykum bi hafîz(hafîzin).
Rabbinizden size basiretler (kalp gözlerinize görme yeteneği) gelmiştir. Artık kim bu basiretle (kalp gözüyle) görürse onun lehinedir (kendi nefsi içindir). Kimin de kalp gözü kör kalırsa, o taktirde onun aleyhinedir. Ve ben, sizin üzerinize muhafız değilim.
6/EN'ÂM Ve kezâlike nusarriful âyâti ve li yekûlû dereste ve li nubeyyinehu li kavmin yalemûn(yalemûne).
Ve işte böyle âyetleri ayrı ayrı açıklıyoruz. Ve Sen ders (bu ilmi) almışsın. desinler diye ve onu, bilen bir kavme beyan etmemiz için.
6/EN'ÂM İttebi mâ uhıye ileyke min rabbik(rabbike), lâ ilâhe illâ huve, ve arıd anil muşrikîn(muşrikîne).
Rabbinden sana vahyolunana tâbî ol. O'ndan başka ilâh yoktur. Ve müşriklerden yüz çevir.
6/EN'ÂM Ve lev şâallâhu mâ eşrekû, ve mâ cealnâke aleyhim hafîzâ(hafîzan), ve mâ ente aleyhim bi vekîl(vekîlin).
Şâyet Allah dileseydi, şirk koşmazlardı. Seni onların üzerine muhafız yapmadık. Sen, onlara vekil de değilsin.
6/EN'ÂM Ve lâ tesubbûllezîne yedûne min dûnillâhi fe yesubbûllâhe adven bi gayri ilm(ilmin), kezâlike zeyyennâ li kulli ummetin amelehum summe ilâ rabbihim merciuhum fe yunebbiuhum bimâ kânû yamelûn(yamelûne).
Allah'tan başkasına dua edenlere sövmeyin, aksi halde ilimleri olmadan, haddi aşarak Allah'a söverler. İşte böyle bütün ümmetlere amellerini süsledik. Sonra dönüşleri Rab'lerinedir. O zaman, yapmış oldukları şeyleri, onlara haber verecek.
6/EN'ÂM Ve aksemû billâhi cehde eymânihim le in câethum âyetun le yuminunne bih(bihâ), kul innemel ayâtu indallâhi ve mâ yuşirukum ennehâ izâ câet lâ yuminûn(yuminûne).
Ve eğer onlara bir âyet (mucize) gelirse, ona mutlaka inanacaklarına dair, Allah'a en kuvvetli yeminleri ile yemin ettiler. Muhakkak ki; âyetler (mucizeler) ancak Allah'ın katındadır (İndi İlâhi'dedir) de. Ve (âyet) geldiği zaman onların inanmayacaklarının siz farkında değilsiniz.
6/EN'ÂM Ve nukallibu efidetehum ve ebsârehum kemâ lem yuminû bihî evvele merretin ve nezeruhum fî tugyânihim yamehûn(yamehûne).
Ve onların fuad hassalarını (nefsin kalbinin idrak hassalarını) ve basiretlerini (nefsin kalp gözünün görme hassalarını) evvelce O'na inanmadıkları (mü'min olmadıkları) ilk zamanki hallerine çeviririz. Onları, azgınlıkları içinde şaşkın bırakırız.
6/EN'ÂM Ve lev ennenâ nezzelnâ ileyhimul melâikete ve kellemehumulmevtâ ve haşernâ aleyhim kulle şeyin kubulen mâ kânû li yuminû illâ en yeşâallâhu ve lâkinne ekserehum yechelûn(yechelûne).
Ve eğer Biz, gerçekten onlara melekler indirseydik, ölüler de onlarla konuşsaydı, herşeyi onların karşısında toplasaydık, Allah'ın dilemesi hariç inanacak değillerdi. Ve lâkin onların çoğu cahillik ediyorlar.
6/EN'ÂM Ve kezâlike cealnâ li kulli nebiyyin aduvven şeyâtînel insi vel cinni, yûhî baduhum ilâ badın zuhrufel kavli gurûrâ(gurûran), ve lev şâe rabbuke mâ fealûhu fe zerhum ve mâ yefterûn(yefterûne).
Ve böylece peygamberlerin hepsine, insan ve cin şeytanları düşman kıldık. Onlar, birbirlerine aldatarak güzel (süslü) sözler vahyederler (fısıldarlar). Ve eğer Rabbin dileseydi, onu yapamazlardı. Artık onları ve iftira ettikleri şeyleri terket (bırak).
6/EN'ÂM Ve li tesgâ ileyhi efidetullezîne lâ yuminûne bil âhıreti ve li yerdavhu ve li yakterifû mâ hum mukterifûn(mukterifûne).
Ve ahirete inanmayanların gönülleri ona (onlara; insan ve cin şeytanlara) meyletsin ve ondan razı olsunlar. Ve onlar, kazandıkları şeyleri kazanmaya devam etsinler.
6/EN'ÂM E fe gayrallâhi ebtegî hakemen ve huvellezî enzele ileykumul kitâbe mufassala(mufassalan), vellezîne âteynâhumul kitâbe yalemûne ennehu munezzelun min rabbike bil hakkı fe lâ tekûnenne minel mumterîn(mumterîne).
Artık Allah'tan başka bir hakem mi arayayım? Size Kitab'ı açıklanmış(tafsilatlı) olarak indiren O'dur. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, O'nun, senin Rabbinden hak ile indirildiğini biliyorlar. O halde sakın sen, şüphe edenlerden olma!
6/EN'ÂM Ve temmet kelimetu rabbike sıdkan ve adla(adlen), lâ mubeddile li kelimâtih(kelimâtihî), ve huves semîul alîm(alîmu).
Ve Rabbinin sözü sadakatle ve adaletle tamamlandı. O'nun kelimelerini değiştirecek kimse yoktur. O, en iyi işiten ve en iyi bilendir.
6/EN'ÂM Ve in tutı eksere men fîl ardı yudıllûke an sebîlillâh(sebîlillâhi), in yettebiûne illez zanne ve in hum illâ yahrusûn(yahrusûne).
Ve yeryüzünde bulunanların çoğuna itaat edersen, seni Allah'ın yolundan saptırırlar. Onlar, ancak zanna tâbî olurlar. Ve onlar, ancak yalan uydururlar.
6/EN'ÂM İnne rabbeke huve alemu men yadıllu an sebîlih(sebîlihi), ve huve alemu bil muhtedîn(muhtedîne).
Muhakkak ki senin Rabbin, Kendi yolundan sapanı en iyi bilendir. Ve O, hidayete erenleri de en iyi bilendir.
6/EN'ÂM Fe kulû mimmâ zukiresmullâhi aleyhi in kuntum bi âyâtihî muminîn(muminîne).
Eğer siz, O'nun (Allah'ın) âyetlerine inananlarsanız; o zaman üzerine Allah'ın ismi anılan şeylerden yeyiniz.
6/EN'ÂM Ve mâ lekum ellâ tekulû mimmâ zukiresmullâhi aleyhi ve kad fassale lekum mâ harreme aleykum illâ madturirtum ileyh(ileyhi), ve inne kesîren le yudıllûne bi ehvâihim bi gayri ilm(ilmin), inne rabbeke huve alemu bil mutedîn(mutedîne).
Size ne oluyor ki; üzerine Allah'ın ismi anılan şeylerden yemiyorsunuz? Darda kalıp, ona mecbur olduğunuz şeyler hariç; size haram kıldığı şeyleri size ayrı ayrı açıklamıştı. Muhakkak ki; onların çoğu, bir ilimleri olmaksızın, kendi hevesleri ile (başkalarını) dalâlette bırakıyorlar. Muhakkak ki; senin Rabbin, o haddi aşanları en iyi bilendir.
6/EN'ÂM Ve zerû zâhirel ismi ve bâtıneh(bâtınehu), innellezîne yeksibûnel isme seyuczevne bimâ kânû yakterifûn(yakterifûne).
Ve günahın açıkta olanını da, gizli olanını da terkedin. Muhakkak ki; günah işleyenler (kazananlar), kazandıklarından dolayı yakında cezalandırılacaklar.
6/EN'ÂM Ve lâ tekulû mimmâ lem yuzkerismullâhî aleyhi ve innehu le fısk(fıskun), ve inneş şeyâtîne le yûhûne ilâ evliyâihim li yucâdilûkum ve in etatumûhum innekum le muşrikûn(muşrikûne).
Ve üzerine Allah'ın ismi anılmayan şeylerden yemeyin. Ve muhakkak ki; o fısktır. Ve şeytanlar, mutlaka sizinle mücâdele etmeleri için dostlarına vahyederler. Ve şâyet onlara itaat ederseniz (uyarsanız), mutlaka siz müşrikler olursunuz.
6/EN'ÂM E ve men kâne meyten fe ahyeynâhu ve cealnâ lehu nûren yemşî bihî fîn nâsi ke men meseluhu fîz zulumâti leyse bi hâricin minhâ, kezâlike zuyyine lil kâfirîne mâ kânû yamelûn(yamelûne).
Ölü (Allah'a ulaşmayı dilememiş) iken (ona on iki ihsan vererek) dirilttiğimiz ve insanlar arasında onunla yürüyeceği nur verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde olup, ondan çıkamayacak kimse gibi midir? Böylece kâfirlere, yapmış oldukları şeyler süslü gösterildi.
6/EN'ÂM Ve kezâlike cealnâ fî kulli karyetin ekâbire mucrimîhâ li yemkurû fîhâ, ve mâ yemkurûne illâ bi enfusihim ve mâ yeşurûn(yeşurûne).
Ve işte böylece, her kasabada (şehirde) onun mücrimlerini (günah işleyenlerini), orada sahtekârlık (hile) yapmaları için liderler yaptık. Kendilerinden başkasını aldatmazlar ve farkında değiller.
6/EN'ÂM Ve izâ câethum âyetun kâlû len numine hattâ nutâ misle mâ ûtiye rusulullâh(rusulullâhi), allâhu alemu haysu yecalu risâleteh(risâletehu), seyusîbullezîne ecremû sagârun indallâhi ve azâbun şedîdun bimâ kânû yemkurûn(yemkurûne).
Onlara bir âyet geldiği zaman: Allah'ın resûllerine verilen şeyin aynısı bize de verilmedikçe (verilinceye kadar) asla inanmayız. dediler. Risaletini kime vereceğini Allah, en iyi bilendir. Cürüm işleyen (günah işleyen) kimselere, yapmış oldukları hile(ler) sebebiyle yakında Allah'ın huzurunda bir zillet (küçüklük, aşağılık) ve şiddetli azap isabet edecektir (gelecektir).
6/EN'ÂM Fe men yuridillâhu en yehdiyehu yeşrah sadrehu lil islâm(islâmi), ve men yurid en yudıllehu yecal sadrehu dayyikan haracen, ke ennemâ yassaadu fîs semâi, kezâlike yecalûllâhur ricse alâllezîne lâ yuminûn(yuminûne).
Öyleyse Allah kimi Kendisine ulaştırmayı dilerse onun göğsünü yarar ve (Allah'a) teslime (İslâm'a) açar. Kimi dalâlette bırakmayı dilerse, onun göğsünü semada yükseliyormuş gibi daralmış, sıkıntılı yapar. Böylece Allah, mü'min olmayanların üzerine azap verir.
6/EN'ÂM Ve hâzâ sırâtu rabbike mustekîm(mustekîmen), kad fassalnâl âyâti li kavmin yezzekkerûn(yezzekkerûne).
Ve bu, senin Rabbine istikametlenmiş (yönlendirilmiş) yoldur. (Allah'a götüren yoldur). Tezekkür eden bir kavim için âyetleri ayrı ayrı açıkladık.
6/EN'ÂM Lehum dârus selâmi inde rabbihim ve huve veliyyuhum bimâ kânû yamelûn(yamelûne).
Rab'lerinin katında onlar için selâm yurdu (teslim yurdu) vardır. Yapmış olduklarından dolayı, O (Allah), onların dostudur.
6/EN'ÂM Ve yevme yahşuruhum cemîa(cemîan), yâ maşerel cinni kadisteksertum minel ins(insi) ve kâle evliyauhum minel insi rabbenestemtea badunâ bibadın ve belagnâ ecelenellezî eccelte lenâ, kâlen nâru mesvâkum hâlidîne fîhâ illâ mâ şâallâhu, inne rabbeke hakîmun alîm(alîmun).
Ve onların hepsini biraraya topladığı gün (Allahû Tealâ şöyle buyuracaktır): Ey cin topluluğu! İnsanlarla sayınızı artırdınız (tagutların arasına insanları da kattınız). Onlara dost olan insanlardan bir kısmı şöyle dedi: Rabbimiz, biz birbirimizden faydalandık ve Senin bize takdir ettiğin zamanın bitiş noktasına (sonuna) eriştik. (Allahû Tealâ): Allah'ın dilediği şey (cehennemin yok olma zamanı gelmesi hali) hariç; sizin barınacağınız yer ateştir, orada ebedî kalacak olanlarsınız. buyurdu. Muhakkak ki senin Rabbin, hüküm sahibi ve en iyi bilendir.
6/EN'ÂM Ve kezâlike nuvellî badaz zâlimîne badan bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne).
Ve işte böylece kazanmış olduklarından (günahlarından) dolayı zalimlerin bir kısmını, bir kısmına çeviririz (musallat ederiz).
6/EN'ÂM Yâ maşerel cinni vel insi e lem yetikum rusulun minkum yakussûne aleykum âyâtî ve yunzirûnekum likâe yevmikum hâzâ, kâlû şehidnâ alâ enfusinâ ve garrethumul hayâtud dunyâ ve şehidû alâ enfusihim ennehum kânû kâfirîn(kâfirîne).
Ey insan ve cin topluluğu! Size âyetlerimi anlatan ve bugününüze ulaşacağınız konusunda sizi uyaran içinizden resûller (elçiler) gelmedi mi? Kendi nefslerimize şahit olduk. dediler. Dünya hayatı onları aldattı. Ve kendilerinin kâfir olduğuna, kendileri şahit oldular.
6/EN'ÂM Zâlike en lem yekun rabbuke muhlikel kurâ bi zulmin ve ehluhâ gâfilûn(gâfilûne).
İşte bu, senin Rabbinin, ülke halkı gaflet içindeyken (uyarılmadan), ülkeleri zulümle helâk edici olmamasındandır.
6/EN'ÂM Ve li kullin derecâtun mimmâ amilû, ve mâ rabbukebi gâfilin ammâ yamelûn(yamelûne).
Ve herkes için yaptıklarından dolayı dereceler vardır. Ve senin Rabbin, onların yaptıkları şeylerden gâfil değildir.
6/EN'ÂM Ve rabbukel ganiyyu zur rahmeh(rahmeti), in yeşe yuzhibkum ve yestahlif min badikum mâ yeşâu kemâ enşeekum min zurriyyeti kavmin âharîn(âharîne).
Ve senin Rabbin ganidir (zengindir, hiçbir şeye ihtiyacı yoktur) rahmet sahibidir. Dilerse sizi giderir (yok eder), sizi başka bir kavmin zürriyetinden (neslinden) yarattığı gibi, sizden sonra da yerinize dilediğini getirir (halef yapar).
6/EN'ÂM İnne mâ tûadûne le âtin ve mâ entum bi mucizîn(mucizîne).
Muhakkak ki; size vaadedilen (vaadolunduğunuz) şey mutlaka gelecektir. Ve siz, aciz bırakacak değilsiniz (önleyemezsiniz).
6/EN'ÂM Kul yâ kavmimelû alâ mâ kânetikum innî âmil(âmilun), fe sevfe talemûne men tekûnu lehu âkıbetud dâr(dâri), innehu lâ yuflihuz zâlimûn(zâlimûne).
De ki: Ey kavmim, yapacağınız şeyi yapın! Muhakkak ki; ben de yapıyorum. Artık bu yurdun sonunun kimin olacağını yakında bileceksiniz. Çünkü zalimler felâha eremezler.
6/EN'ÂM Ve cealû lillâhi mimmâ zeree minel harsi vel enâmi nasîbenfe kâlû hâzâ lillâhi bi zamihim ve hâzâ li şurekâinâ, fe mâ kâne li şurekâihim fe lâ yasılu ilâllahi ve mâ kâne lillâhi fe huve yasilu ilâ şurekâihim, sâe mâ yahkumûn(yahkumûne).
O'nun (Allah'ın) yaratıp, çoğalttığı ekinlerden ve hayvanlardan Allah için pay ayırdılar. Ve böylece kendi zanlarınca: Bu Allah için ve bu da ortaklarımız için. dediler. Fakat ortakları için olan; Allah'a ulaşmaz ama Allah için olan; o, onların ortaklarına ulaşır. Hükmettikleri şey ne kötü.
6/EN'ÂM Ve kezâlike zeyyene li kesîrin minel muşrikîne katle evlâdihim şurekâuhum li yurdûhum ve li yelbisû aleyhim dînehum, ve lev şâellâhu mâ fealûhu fe zerhum ve mâ yefterûn(yefterûne).
Ve böylece onların ortakları, müşriklerin çoğuna, onları helâk etmek için ve onlara kendilerinin dînini karıştırmaları için, evlâtlarını öldürmeyi güzel gösterdiler (süslediler). Allah dileseydi onu yapamazlardı. Artık onları ve uydurdukları şeyleri terket.
6/EN'ÂM Ve kâlû hâzihi enâmun ve harsun hicrun lâ yatamuhâ illâ men neşâu bi zamihim ve enâmun hurrimet zuhûruhâ ve enâmun lâ yezkurûnesmallâhi aleyhaftirâen aleyh(aleyhi) se yeczîhim bimâ kânû yefterûn(yefterûne).
Onlar, kendi zanları ile: Bizim dilediğimiz kimseler hariç bu hayvanlar ve ekinler haramdır, onları yemeyin! dediler. (Bir kısım) hayvanların sırtı(na binmek) haram kılındı. Ve bir kısım hayvanların da (onlara iftira ederek), üzerlerine Allah'ın ismini anmıyorlar (onları besmele ile kesmiyorlar). (Allah) iftira etmiş olduklarından dolayı onları yakında cezalandıracak.
6/EN'ÂM Ve kâlû mâ fî butûni hazihil enâmi hâlisatun li zukûrinâ ve muharremun alâ ezvâcinâ, ve in yekun meyteten fe hum fîhi şurekâu, se yeczîhim vasfehum, innehu hakîmun alîm(alîmun).
Ve şöyle dediler: Bu hayvanların karnında olanlar, yalnız erkeklerimize aittir. Eşlerimize (hanımlarımıza) haramdır. Şâyet ölü olursa, o taktirde (erkek ve kadınlar onu yemekte), onlar ortaktırlar. (Allah bu) vasıflandırmalarından dolayı onları yakında cezalandıracak. Muhakkak ki O; hüküm sahibidir, en iyi bilendir.
6/EN'ÂM Ve kad hasirellezîne katelû evlâdehum sefehan bi gayri ilmin ve harremû mâ rezekahumullâhuftirâen alâllâh(alâllâhi), kad dallû ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne).
Ve bir ilmi olmaksızın akılsızca (aptalca) evlâdını öldürenler hüsrana uğramışlardır. Ve Allah'a iftira ederek, Allah'ın onları rızıklandırdığı şey(ler)i haram kılan kimseler, dalâlette kalmışlardır ve hidayete ermiş değillerdir.
6/EN'ÂM Ve huvellezî enşee cennâtin marûşâtin ve gayre marûşâtin ven nahle vez zera muhtelifen ukuluhu vez zeytûne ver rummâne muteşâbihen ve gayre muteşâbih(muteşâbihin), kulû min semerihî izâ esmere ve âtû hakkahu yevme hasâdihî ve lâ tusrifû, innehu lâ yuhibbul musrifîn(musrifîne).
Ve asmalı ve asmasız bahçeleri, hurmaları, yenilen çeşitli ekinleri,birbirine benzeyen ve benzemeyen zeytinleri ve narları yaratan O'dur.Ürün verdiği zaman, onun ürününden yeyin. Onun hasad edildiği gün, onun hakkını verin. İsraf (ziyan) etmeyin. Muhakkak ki; O, müsrifleri (israf edenleri) sevmez.
6/EN'ÂM Ve minel enâmi hamûleten ve ferşâ(ferşan), kulû mimmâ rezekakumullâhu ve lâ tettebiû hutuvâtiş şeytân(şeytâni),innehu lekum aduvvun mubîn(mubînun).
Hayvanlardan yük taşıyanlar ve kesim hayvanı olanlar var. Allah'ın sizi rızıklandırdığı şeylerden (kesim hayvanlarından) yeyin. Şeytanın adımlarına tâbî olmayın. Muhakkak ki; o, size apaçık düşmandır.
6/EN'ÂM Semâniyete ezvâc(ezvâcin), minad danisneyni ve minel mazisneyn(mazisneyni), kul âz zekereyni harreme emil unseyeyni emmeştemelet aleyhi erhâmul unseyeyn(unseyeyni), nebbiûnî bi ilmin in kuntum sâdıkîn(sâdıkîne).
Eşli (biri dişi, biri erkek) olarak sekiz adet (yük ve kesim hayvanı yarattı âyet); koyundan iki, keçiden iki. De ki: İki erkek mi veya iki dişi mi? Ya da iki dişinin rahimlerinin ihata ettiğini mi haram kıldı? Eğer siz sadıklarsanız, bana bir ilimle haber veriniz.
6/EN'ÂM Ve minel ibilisneyni ve minel bakarisneyn(bakarisneyni), kul âz zekereyni harreme emil unseyeyni emmeştemelet aleyhi erhâmul unseyeyn(unseyeyni), em kuntum şuhedâe iz vassâkumullâhu bi hâzâ, fe men azlemu mimmenifterâ alâllâhi keziben li yudillen nâse bi gayri ilm(ilmin), innallâhe lâ yehdîl kavmez zâlimîn(zâlimîne).
Ve deveden iki, sığırdan iki. De ki: İki erkek mi veya iki dişi mi? (Ya da) iki dişinin rahimlerinin ihata ettiğini mi haram kıldı? Veya Allah'ın bununla size vasiyet ettiğine (farz kıldığına) şahit mi oldunuz? Bir ilimleri olmaksızın insanları saptırmak için Allah'a karşı yalan söyleyen (iftira eden)den daha zalim kimdir? Muhakkak ki Allah, zalim kavmi hidayete erdirmez.
6/EN'ÂM Kul lâ ecidu fî mâ ûhiye ileyye muharremen alâ tâimin yatamuhu illâ en yekûne meyteten ev demen mesfûhan ev lâhme hinzîrin fe innehu ricsun ev fıskan uhille li gayrillâhi bih(bihî), fe menidturra gayre bâgın ve lâ âdin fe inne rabbeke gafûrun rahîm(rahîmun).
De ki: Bana vahyolunan şey(ler)de, yenilen yiyecek üzerinde, ölü olan veya akıtılmış kan veya domuz eti ki; o, muhakkak murdardır, veya fısk ile Allah'tan başkası için boğazlanandan başka, haram kılınmış bir şey bulamıyorum. Artık kim darda kalırsa, haddi aşması (meyletmesi) ve hakka tecavüz etmesi hariç; o taktirde, senin Rabbin muhakkak ki; Gafur'dur (mağfiret edendir) ve Rahîm (rahmet nuru gönderen) dir.
6/EN'ÂM Ve alellezîne hâdû harremnâ kulle zî zufur(zufurin), ve minel bakari vel ganemi harremnâ aleyhim şuhûmehumâ illâ mâ hamelet zuhûruhumâ evil havâyâ ev mahteleta bi azm(azmin), zâlike cezeynâhum bi bagyihim ve innâ le sâdikûn(sâdikûne).
Ve yahudi olanlara; tırnaklı hayvanların hepsi ve inekten ve koyundan ikisinin de sırtında taşıdığı veya bağırsaklarında olan veya kemiğe karışmış olanları hariç, iç yağını haram kıldık.İşte böyle onları azgınlıkları sebebiyle cezalandırdık. Muhakkak ki biz, gerçekten sadıklarız.
6/EN'ÂM Fe in kezzebûke fe kul rabbukum zû rahmetin vâsiah(vâsiatin), ve lâ yureddu besuhu anil kavmil mucrimîn(mucrimîne).
Artık seni yalanlarlarsa, o zaman de ki: Sizin Rabbiniz geniş bir rahmetin sahibidir ve O'nun azabı, mücrimler (suçlular) kavminden geri çevrilemez.
6/EN'ÂM Seyekûlullezîne eşrekû lev şâallâhu mâ eşreknâ ve lâ âbâunâ ve lâ harremnâ min şey(şeyin), kezâlike kezzebellezîne min kablihim hattâ zâkû besenâ, kul hel indekum min ilmin fe tuhricûhu lenâ, in tettebiûne illez zanne ve in entumillâ tahrusûn(tahrusûne).
Şirk koşanlar şöyle söyleyecekler: Şâyet Allah dileseydi, biz ve babalarımız şirk koşmazdık ve hiçbir şeyi haram etmezdik. Onlardan öncekiler de azabımızı tadıncaya kadar işte böyle yalanladılar. De ki: Sizin yanınızda ilimden bir şey var mı? Öyleyse (varsa) onu bize çıkarın. Siz ancak zanna tâbî oluyorsunuz. Ve siz sadece yalan söylüyorsunuz.
6/EN'ÂM Kul fe lillâhil huccetul bâligah(bâligatu), fe lev şâe le hedâkum ecmaîn(ecmaîne).
De ki: Artık en kuvvetli delil, Allah'ındır. Öyleyse eğer O (Allah) dileseydi, elbette sizin hepinizi hidayete erdirirdi.
6/EN'ÂM Kul helumme şuhedâekumullezîne yeşhedûne ennallâhe harreme hâzâ, fe in şehidû fe lâ teşhed meahum, ve lâ tettebi ehvâellezîne kezzebû bi âyâtinâ vellezîne lâ yuminûne bil âhireti ve hum bi rabbihim yadilûn(yadilûne).
Allah'ın bunu haram kıldığına şahitlik eden şahitlerinizi getirin. de. Artık şâyet onlar şahitlik ederlerse, onlarla beraber sen şahitlik etme. Ahirete inanmayan ve âyetlerimizi yalanlayan kimselerin heveslerine tâbî olma. Ve onlar, Rab'lerine eş tutuyorlar (ortak koşuyorlar).
6/EN'ÂM Kul teâlev etlu mâ harreme rabbukum aleykum ellâ tuşrikû bihî şeyâ(şeyen), ve bil vâlideyni ihsânâ(ihsânen), ve lâ taktulû evlâdekum min imlak(imlakin), nahnu nerzukukum ve iyyâhum, ve lâ takrebûl fevâhışe mâ zahere minhâ ve mâ batan(batane), ve lâ taktulûn nefselletî harremallâhu illâ bil hakk(hakkı), zâlikum vassâkum bihî leallekum takılûn(takılûne).
De ki: Gelin, Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım; O'na bir şeyi ortak koşmayın. Anne, babaya ihsanla davranın. Yokluk (fakirlik) sebebiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Onları da, sizi de yalnız Biz rızıklandırırız. Kötülüğün açığına da, gizlisine de yaklaşmayın. Haklı olmanız hariç kimseyi öldürmeyin ki; onu Allah haram kıldı. İşte bunları size vasiyet (emir) etti. Böylece siz, akıl edersiniz.
6/EN'ÂM Ve lâ takrebû mâlel yetîmi illâ billetî hiye ahsenu hattâ yebluga eşuddeh(eşuddehu), ve evfûl keyle vel mîzâne bil kıst(kıstı), lâ nukellifu nefsen illâ vusahâ ve izâ kultum fadilû ve lev kâne zâ kurbâ, ve bi ahdillâhi evfû, zâlikum vassâkum bihî leallekum tezekkerûn(tezekkerûne).
Yetimin malına, o en kuvvetli çağına gelinceye kadar, en güzel şekliyle olmadıkça yaklaşmayın. Ölçü ve tartıyı adaletle yerine getirin. Kimseyi gücünün dışında (bir şey ile) sorumlu tutmayız. Söylediğiniz zaman, yakınınız olsa bile, artık adaletle söyleyin. Allah'ın ahdini yerine getirin (ifa edin). Böylece tezekkür edersiniz diye, (Allah) işte böyle, size onunla vasiyet (emir) etti.
6/EN'ÂM Ve enne hâzâ sırâtî mustekîmen fettebiûh(fettebiûhu), ve lâ tettebiûs subule fe teferreka bikum an sebîlih(sebîlihi), zâlikum vassâkum bihî leallekum tettekûn(tettekûne).
Ve muhakkak ki; bu, Benim mustakîm olan yolumdur. Öyleyse ona tâbî olun. Ve (başka) yollara tâbî olmayın ki; o taktirde sizi, onun yolundan ayırır. İşte böyle size onunla vasiyet etti(emretti). Umulur ki böylece siz takva sahibi olursunuz.
6/EN'ÂM Summe âteynâ mûsel kitâbe tamâmen alellezî ahsene ve tafsîlen li kulli şeyin ve huden ve rahmeten leallehum bi likâi rabbihim yuminûn(yuminûne).
Sonra Musa (A.S)'a, ahsen olanlara tamamlayıcı olarak, herşeyi açıklayan ve rahmet olan ve hidayete erdiren kitabı (Tevrat'ı) verdik. Böylece onlar, Rab'lerine mülâki olacaklarına inanırlar (îmân ederler).
6/EN'ÂM Ve hâzâ kitâbun enzelnâhu mubârekun fettebiûhu vettekû leallekum turhamûn(turhamûne).
Ve indirdiğimiz bu kitap mübarektir. Öyleyse O'na tâbî olun. Ve takva sahibi olun. Böylece siz rahmet olunursunuz (rahmete ulaşırsınız).
6/EN'ÂM En tekûlû innemâ unzilel kitâbu alâ tâifeteyni min kablinâ ve in kunnâ an dirâsetihim le gâfilîn(gâfilîne).
Kitap, yalnızca bizden önceki iki topluluğa indirildi. Ve biz onların okuduklarından gerçekten gâfildik. dersiniz diye (dememeniz için).
6/EN'ÂM Ev tekûlû lev ennâ unzile aleynel kitâbu le kunnâ ehdâ minhum, fe kad câekum beyyinetun min rabbikum ve huden ve rahmeh(rahmetun), fe men azlemu mimmen kezzebe bi âyâtillâhi ve sadefe anhâ, se neczîllezîne yasdifûne an âyâtinâ sûel azâbi bimâ kânû yasdifûn(yasdifûne).
Veya Eğer bize de bir kitap indirilseydi, elbette onlardan daha çok hidayete ererdik. dersiniz. İşte size Rabbinizden hidayet (hidayete erdiren), beyyine (delil) ve rahmet gelmiştir. Öyleyse kim, Allah'ın âyetlerini yalanlayandan ve O'ndan yüz çeviren kimseden daha zalimdir? Âyetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmiş olmalarından dolayı ağır (kötü) bir azapla cezalandıracağız.
6/EN'ÂM Hel yanzurûne illâ en tetiyehumul melâiketu ev yetiye rabbuke ev yetiye badu âyâti rabbik(rabbike), yevme yetî badu âyâti rabbike lâ yenfeu nefsen îmânuhâ lem tekun âmenet min kablu ev kesebet fî îmânihâ hayrâ(hayran), kul intezırû innâ muntezırûn(muntezırûne).
Onlar (illâ), onlara meleklerin gelmesini mi veya senin Rabbinin gelmesini mi veya senin Rabbinden bazı âyetlerin gelmesini mi bekliyorlar? Rabbinden bazı âyetlerin (mucizelerin) geldiği gün, daha önce îmân etmemişse (âmenû olmamışsa) veya îmânıyla bir hayır kazanmamışsa onun îmânı kendisine bir fayda vermez. De ki: Bekleyin! Muhakkak ki; biz de bekleyenleriz.
6/EN'ÂM İnnellezîne ferrekû dînehum ve kânû şiyean leste minhum fî şey(şeyin), innemâ emruhum ilâllâhi summe yunebbiuhum bimâ kânû yefalûn(yefalûne).
Muhakkak ki; onlar, onların dînini tefrik ettiler (parça parça ayırdılar) ve grup grup oldular. Senin onlarla bir ilgin yok. Onların işi sadece Allah'a aittir. Sonra yapmış oldukları şeyleri, onlara haber verecek.
6/EN'ÂM Men câe bil haseneti fe lehu aşru emsâlihâ, ve men câe bis seyyieti fe lâ yuczâ illâ mislehâ ve hum lâ yuzlemûn(yuzlemûne).
Kim (Allah'ın huzuruna) bir hasene ile gelirse, artık onun on misli, funduszeue.info kim bir seyyie ile gelirse, o zaman onun mislinden başkası ile cezalandırılmaz. Ve onlar zulmolunmazlar.
6/EN'ÂM Kul innenî hedânî rabbî ilâ sırâtın mustekîm(mustekîmin) dînen kıyamen millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen), ve mâ kâne minel muşrikîn(muşrikîne).
Muhakkak ki; Rabbim, beni hanif olarak Sıratı Mustakîm'e, kıyâmete kadar ayakta kalacak olan Hz. İbrâhîm'in milletinin dînine hidayet etti. de. Ve o, müşriklerden olmadı.
6/EN'ÂM Kul inne salâtî ve nusukî ve mahyâye ve memâtî lillâhi rabbil âlemîn(âlemîne).
Muhakkak ki; benim namazım, kurbanım, ibadetlerim hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi Allah içindir. de.
6/EN'ÂM- Lâ şerîke leh(lehu), ve bi zâlike umirtu ve ene evvelul muslimîn(muslimîne).
O'nun ortağı yoktur. Ve ben bununla emrolundum. Ve ben, müslümanların (teslim olanların) ilkiyim.
6/EN'ÂM Kul e gayrallâhi ebgî rabben ve huve rabbu kulli şey(şeyin), ve lâ teksibu kullu nefsin illâ aleyh(aleyhâ), ve lâ teziru vâziretun vizre uhrâ, summe ilâ rabbikum merciukum fe yunebbiukum bimâ kuntum fîhi tahtelifûn(tahtelifûne).
O herşeyin Rabbi iken, Allah'tan başka Rab mı isteyeyim? de. Bütün nefsler, kendisine ait olandan başkasını kazanmaz. Ve bir günahkâr, başkasının günahını (yükünü) taşımaz. Sonra dönüşünüz Rabbinizedir. O zaman, hakkında ihtilâfa düştüğünüz şeyleri size haber verecek.
6/EN'ÂM Ve huvellezî cealekum halâifelardı ve refea badakum fevka badın derecâtin li yebluvekum fî mâ âtâkum, inne rabbeke serîul ikâbi ve innehu le gafûrun rahîm(rahîmun).
Ve sizi yeryüzünün halifeleri yapan, size verdiği şeylerle sizi imtihan etmek için, bir kısmınızın derecelerini diğer bir kısmınızın üstüne yükselten O'dur. Muhakkak ki; senin Rabbin, cezası çabuk olandır. Ve muhakkak ki; O, mutlaka Gafur'dur (mağfiret edendir), Rahîm (rahmet nuru gönderen)'dir.
En'am Suresini İshak Danış'tan Dinlemek İçin Videoyu Tıklayınız
Share: