Hz. Muhammedin kabrine ait olduğu iddiasıyla sosyal medyada ve çeşitli internet sitelerinde paylaşılan resimler, iddia edildiği gibi Hz. Peygamberin Medine-i Münevverede Ravza-i Mutahharadaki kabrine ait değil, Mevlâna Celâleddin-i Rûminin, Osman Gazinin, Abdulkadir Geylaninin ya da İmam Rızanın kabirlerine ait. Hz. Peygamberin kabrinin yer aldığı Hücre-i Saadetin etrafı tamamen duvarla örülü ve kapalı olup, içeri girerek fotoğraf çekilmesi mümkün değil.
Hz. Peygamberin mezarı, Kubbetü’l-Hadrâ olarak adlandırılan yeşil kubbenin tam altındaki Kubbetü’n-Nûr olarak bilinen kubbenin altındaki beşgen yapıdaki Hücre-i Saadette yer almaktadır. Hz. Peygamber vefat ettiği yer olan, zevcesi Hz. Ayşeye ait olan ve Hücre-i Saadet olarak bilinen odaya gömülmüştür. Hz. Peygamberin vefatının ardından Hücre-i Saadete Hz. Ebû Bekirin ve Hz. Ömer defnedilmiştir.
Kubbetü’l-Hadrâ olarak adlandırılan yeşil kubbenin iç yapısı
Hz. Ayşe oturduğu kısımla kabirler arasına bir duvar ördürüp sadece bir kapı bırakmıştı. Hücre-i Saadetin kapısı -Hz. Hasanın hücre içindeki tek kabirlik yere gömülmek istemesine karşı- Emeviler Döneminde tamamen kapatılmış ve dışarıdan görülemeyecek ve içine girilemeyecek hâle getirilmiştir. Hicri 88 yılında Ömer bin Abdülaziz tarafından Emevilerin ördürdüğü bu duvarın dışına ikinci bir duvar örülmüştür. Daha sonra (Emeviler, Abbasiler ve Osmanlılar Dönemlerinde) gerçekleştirilen tamirat aşamalarında da Hücre-i Saadete giriş çıkışları engelleyen bu kapalı yapı korunmuştur. Hz. Muhammedin kabrinden naaşını kaçırmak isteyenlerce tünel kazılması nedeniyle Selçuklu Atabeyi Nureddin Mahmut Zengi Aksungur tarafından Hz. Peygamberin kabrinin etrafına hendek kazılarak kurşun döktürülerek koruma sağlandığı belirtilir.
Hz. Muhammedin Kabrine İlişkin Haritalandırma
Sanal alemde funduszeue.infober Efendimizin Kabri Şerifi başlığıyla yayınlanan birçok resim ve video, iddialarının aksine Hz. Muhammedin kabrinin resmi yerine (Bursadaki Osman Gazi Türbesi ve Konyadaki Mevlana Türbesi başta olmak üzere) farklı türbe ya da mezarlardan alınmış görselleri kullanmaktadır. Hz. Muhammedin mezarının yer aldığı odanın içine ilişkin elimizde mevcut herhangi bir görüntü bulunmamaktadır.
Hz. Peygamberin kabri sanıldığı ya da iddia edildiği gibi Hz. Mevlananın kabrindeki gibi yer seviyesinin üzerinde bir sandığa sahip ya da bezlerle çevrili/örtülü değil. Medinedeki Ravza-i Mutahharanın yanındaki Hücre-i Saadet içerisindeki kabri ne yerle aynı seviyede ne de yerin seviyesinin çok üzerindedir. Günümüzde kabirlerin yeri sadece işaretlerle belirtilmiştir. Hz. Peygamberin kabri “Müvacehe-i Şerife” yahut “Müvacehe-i Saadet” olarak bilinen kapının ardına kalmaktadır. Hz. Peygamberin mezarının yer aldığı Saadet Hücresinin etrafı tamamen duvarla örülü ve kapalı olup, içeri girerek fotoğraf çekilmesi mümkün değildir.
Ravza-i Mutahharanın ve Hücre-i Saadetin 3D Modellenmiş Kuşbakışı Görünümü
Hz. Muhammedin kabrinin yer aldığı Mescid-i Nebevinin iç kısmını 3 boyutlu şekilde gösteren aşağıdaki videoları ilgilenenler izleyebilir:
funduszeue.info?v=NcMKnP0wA90
Bahse konu resmin, Hz Muhammedin (s.a.v) Kabri Şerifleri yeni görüntüsü, Hz. Muhammed (a.s.) Kabri Şerifinin Resmi (Görmek Herkese Nasip Olmaz) ya da Efendimizin kabri (Gizli çekim) notuyla paylaşıldığı görülmektedir.
Hz. Muhammedin kabrine ait olduğu iddia edilen görselin, Konyadaki Mevlana Müzesindeki Mevlânâ Celâleddin-i Rûminin kabrinin yaklaşık açıdan resmi ile karşılaştırıldığında gerçek net şekilde ortaya çıkıyor.
Hz. Muhammedin Kabrine Ait Olduğu İddiasıyla Paylaşılan Resim
Mevlana Celaleddin-i Ruminin Kabri
Bu yanlış iddianın temeli (İngilizce) zincir e-postalara dayanıyor. Kaynağı tespit edilemeyen bir internet kullanıcısının başlattığı e-posta zincirinin giderek yayılmasının akabinde resmin, altındaki İngilizce notun Türkçeleştirilmesiyle birlikte ülkemizde sosyal medya ve internet kullanıcılarına ulaştığı görülebiliyor.
Yönlendirilen e-postalar aracılığıyla yayılan bu yanlış iddiaya dair görselin altındaki notun İngilizce orijinali şu şekildedir:
This is a view of Rauza e Rasool (P.B.U.H.) Which is not visible/open for Zayeriens / Visitors Perhaps not even % Muslims had the opportunity to see this view. Please pass it to all you know for the spiritual benefits. May Allah bless all of us (Ameen)
Bahse konu notun Türkçe tercümesi şu şekildedir:
Bu (resim), ziyaretçilere açık olmayan Peygamberin kabrinin görüntüsüdür. Beşki de Müslümanların % 0,1i bile bu manzarayı görme fırsatına erişememiştir. Lütfen tüm tanıdıklarınıza manevi faydalar/Allah rızası için iletiniz. Allah hepimizden razı olsun (Amin)
Çevirinin yapısı ve internetteki ilk izi dikkate alındığında, söz konusu notun İngilizce aslı üzerinden Türkçeye çeviri yapılarak paylaşılan görselin altına iliştirildiği anlaşılabiliyor.
Sanal alemde İslâm peygamberi Hz. Muhammede ait olduğu iddiasıyla paylaşılan bir diğer sandukalı kabir fotoğrafı da doğruyu yansıtmamaktadır. Fotoğraftaki sanduka, Hz. Muhammede değil, Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Beye aittir.
Hz. Muhammedin Sandukası Olduğu İddiasıyla Paylaşılan Fotoğraf
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammedin Medine-i Münevverede bulunan mübarek kabr-i şerifleri notuyla paylaşılan resimdeki sanduka Hz. Muhammede ait değildir. Bahse konu sanduka Bursanın Tophane semtindeki Osman Gazi Türbesindendir.
Hz. Muhammede Ait Sanılan Ancak Gerçekte Bursadaki Osman Gazi Türbesinde Yer Alan Sanduka
Nevsal Elevli tarafından hazırlanan Milliyet Gazetesinde 28 Eylül tarihinde yayınlanan Hz. Muhammed’in sandukası açık artırmada başlıklı haber metninde Hazreti Muhammed’in gömülü olduğu sandukanın bilinen tek fotoğrafının Londrada açık artırmaya çıkarıldığı iddia edilmişti.
Hazreti Muhammede ait olduğu belirtilen muazzam sandukanın fotoğrafı Medine Camiinde çekildi iddiasında bulunan Milliyet Gazetesinin yalan haberi
Gazetede basılan sanduka fotoğrafının altında Hazreti Muhammede ait olduğu belirtilen muazzam sandukanın fotoğrafı Medine Camiinde çekildi ibaresinin yer aldığı görülmektedir. Ancak, haber metni tamamen uydurmadır. Hz. Muhammedin kabrinin fotoğrafının çekilmesinin imkânı bulunmamaktadır, çekilse dahi kabirde aktarıldığı şekilde bir sanduka yer almamaktadır, Hz. Muhammede ait olduğu iddia edilen sanduka fotoğrafı aslında Osman Gaziye aittir, Hz. Muhammedin gömüldüğü sandukanın bilinen tek fotoğrafı diye bir şey yoktur, Hz. Muhammedin kabri Medine Camiinde değildir, kabrin içinde fotoğrafta görüldüğü gibi perde, isimlik ya da avize gibi unsurlar bulunmamaktadır.
Nevsal Elevlinin bu yalan haberini görmezden gelen gazete görevlilerini de tebrik (!) etmek gerek.
Hz. Muhammedin kabrinin altında yer aldığı Yeşil Kubbe / Kubbetü’l-Hadrâ
İlk defa görenler için Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav)in türbesi. Görmeyi nasip et yarabbi notuyla sosyal medyada paylaşılan fotoğraftaki kabir aslında, İran’ın Meşhed kentindeki İmam Rıza Türbesinden.
Hz. Muhammedin kabrine ait olduğu iddiasıyla paylaşılan; ancak, İran’ın Meşhed şehrindeki İmam Rıza’nın türbesine ait fotoğraf
Hz. Muhammedin kabrine ait olduğu iddiasıyla paylaşılan; ancak, İran’ın Meşhed şehrindeki İmam Rıza’nın türbesine ait fotoğrafı içeren paylaşım
Fotoğraf, İran İslam Cumhuriyeti’nin dinî lideri Ayetullah Ali Hamaney’in yılında türbeye gerçekleştirdiği ziyaret esnasında düzenlenen toz alma töreni esnasında çekilmiş.
Ayetullah Hamaneyin katıldığı İmam Rızanın kabrinin tozunu alma töreninden bir görüntü
Medinede Bulunan Dar al-Madinah Museumda yer alan Hz. Peygamberin defnedildiği Hücre-i Saadete ait modelin fotoğraflarının gerçek sanılarak paylaşıldığı görülüyor.
Hz. Muhammed, Hz. Ebubekir ve Hz. Ömerin defnedildiği Hücre-i Saadetin etrafının Emeviler tarafından duvarlarla kapatılmadan önceki halini gösteren bir temsili modelden alınmış resim
Hz. Muhammedin kabrine ait sanılarak sosyal medyada paylaşılan video aslında Bağdattaki Şeyh Abdulkadir Geylani Külliyesindeki Geylani türbesinden.
Abdulkadir Geylani Türbesine ait olduğu hâlde Hz. Peygamberin kabrine ait olduğu iddia edilerek paylaşılan bahse konu video:
Söz konusu videodan kareler Abdulkadir Geylani Türbesinden basına ve sosyal medyaya yansıyan karelerle karşılaştırıldığında ve işbu yazıda Hz. Muhammedin kabrinin yapısı hakkında aktarılan detaylar göz önünde bulundurulduğunda, iddianın yanlışlığı kolayca anlaşılabiliyor.
Anılan videoyu yanlış aktaran paylaşımlardan bir örnek:
Görüntüye ilişkin funduszeue.info analizine de göz atılabilir.
Başlığın diğer anlamları için Muhammed (anlam ayrımı) sayfasına bakınız.
Muhammed[a] (Arapça:مُحَمَّد, y. - 8 Haziran ),[b]Arap dinî ve siyasi lider. Muhammed, dünyanın en geniş ikinci diniİslam'ın kurucusu ve merkezî figürüdür. Arap Yarımadası'nın tamamını ele geçirerek Müslüman hâkimiyetini tek bir yönetim altında birleştirmiş ve böylece İslam'ın kutsal kitabı olan Kur'an'ın yanı sıra, öğretileri ile uygulamalarını güvence altına alarak İslami dinî inancın temelini oluşturmuştur. İslami öğretiye göre; Âdem, İbrahim, Musa, İsa ve diğer peygamberlerin daha sonradan tahrif edilmiş tek tanrılı dinlerini onaran ve tamamlayan kişi ve Allah'ın insanlara gönderdiği son peygamber olduğuna inanılır.[c]
Kaynaklara göre MS civarında Arabistan'ın Mekke şehrinde, o zamanlar ticaret, bilim, sanat ve kültür merkezlerinin çok uzağında olan, dünyanın geri kalmış bir yerinde doğan Muhammed, hayatının ilk yıllarında hem öksüz hem yetim kalınca, amcası Ebu Talib'in koruması ve gözetimi altında büyüdü. 25 yaşındayken, Mekke'nin zengin ve dul kadınlarından biri olan Hatice isminde birisiyle evlendi. Kırk yaşında, düzenli olarak bazı geceler inzivaya çekildiği Hira Mağarası'nda iken, MelekCebrâil'in kendisine gelerek Allah'ın ilk vahyini ilettiğini duyurdu. Aldığını söylediği vahiylerle birlikte üç yıl sonra, "tevhit" inancını açıkça ilan ederek insanları yeni bir dine[d]davet etmeye başladı ki bu, İslam inancına göre diğer peygamberlerin de öğrettiği[6][7] "Allah'a teslimiyet"tir.[8] İslamî kaynaklar, okuma ve yazmasının olmadığını belirtmektedir.[9]
Başlarda Muhammed kendisine az sayıda destekçi buldu ve kimi Mekkeli kabilelerin ve hatta akrabalarının düşmanlıklarıyla karşı karşıya kaldı. Kendisine ve kendi inancını benimseyenlere yapılan eziyetten kaçmak için ilk önce bazı Müslümanları yılında Habeşistan'a gönderdi, ardından 'de destekçileriyle birlikte Medine'ye göç etti. "Hicret" adı verilen bu olay, daha sonradan Hicrî takvim olarak da bilinen İslamî takvimin başlangıcı kabul edildi. Muhammed Medine'ye geldiğinde, "Medine Sözleşmesi" adı verilen bir anayasayla kabileleri tek bir çatı altında topladı ve İslam'ı buradan yaymaya devam etti. Mekkeli kabileler ile aralıklarla sekiz yıl süren çatışmaların ardından büyük bir Müslüman ordusu kurarak 'da Mekke'yi ele geçirdi. Ayrıca döneminde Habeşistan Krallığı, Doğu Roma İmparatorluğu, Sasani İmparatorluğu, Gassaniler, Mısır Valiliği, Umman ve Yemen krallıkları başta olmak üzere birçok devletin hükümdarlarına elçiler aracılığıyla mektuplar gönderdi.[10][11]
'de, Veda Haccı'nı tamamladıktan ve Veda Hutbesi'ni verdikten birkaç ay sonra hastalandı ve Medine'de öldü. Ölümünden önce Arap Yarımadası'nın büyük bir kısmının İslam'ı benimseme süreci tamamlanmıştı.[12]
İslam'a göre, Muhammed'in ölümüne kadar Allah tarafından vahyedilen tüm sözler (ayet), dinin temeli olarak kabul edilen kutsal kitap Kur'an'ı oluşturdu. Kur'an'ın yanı sıra; Muhammed'in hayatı, uygulamaları ve sözleri de Müslümanlar tarafından kabul görerek İslam hukukuna kaynak teşkil etti.
Ana madde: Muhammed'in isimleri
İslam toplumunda Muhammed'e verilen çok sayıda isim (unvan) bulunur. Bu isimler, Muhammed'e Kur'an'da verilenler, hadislerde verilenler, ilahi kitaplarda verildiği ileri sürülen isimler ve Esma-ül Hüsna ile aynı olan isimler olarak sınıflandırılmıştır. Osmanlı âlimi Müstakimzâde Süleyman Sadeddîn (), "Mir'âtü’s-Safâ fî Nuhbeti Esmâi’l-Mustafa" isimli risalesinde Muhammed’in 99 ismini açıklamıştır.[13][14][15][16]
Tam adı "Ebû’l-Kâsım Muhammed ibn-i 'Abd Allâh ibn-i 'Abd’ûl-Muttâlib ibn-i Hâşim ibn-i 'Abd Menâf El Kureyşî" (Arapça:محمد بن عبد الله بن عبد المطلب بن هاشم بن عبد مناف القرشي) ya da daha kısa olan "Ebû'l-Kâsım Muhammed bin 'Abd Allâh bin 'Abd’ûl-MuttâlibEl Hâşimî" olarak geçer. Bu isim Türkçeye, "Kureyşli 'Abd'ûl-Menâf oğlu Hâşim oğlu 'Abd’ûl-Muttâlib oğlu 'Abd Allâh oğlu Kâsım’ın babası Muhammed" olarak tercüme edilebilir.
Ayrıca, yaşadığı toplumda onun El-Emin (emin kişi, dürüst kişi) manasında Muhammed-ül Emin olarak adlandırıldığı da söylenmektedir.[17]
Muhammed, Arapçada "övgü" kökü olan hamd fiilinden türetilmiştir. "Övgü alan, övülen" manasına gelir. Ayrıca halk tarafından "Mustafa, Mahmud veya Ahmed" isimleriyle de anılır. Mustafa, Arapçada "seçilmiş"; Ahmed ise "daha çok övülen" demektir. Künyesi ise Ebu'l-Kasım, yani "Kasım'ın Babası"dır. Künye, Arap toplumlarında, kişinin ilk doğan erkek çocuğunun ismine nazaran verilir. Bunun yanı sıra Muhammed, kendisini Ebu'l benat, yani "Kızlar Babası" olarak da tanıtmıştır. Zira O'nun 7 çocuğundan 4'ü kızdır.
Kur'an'a göre Muhammed'in geleceği Tevrat'ta ve İncil'de bildirilmiştir.[18][19] Konuyla ilgili olan bir hadise göre, Muhammed kendisiyle ilgili olarak, "Benim ismim Kur'an'da Muhammed, İncil'de Ahmed, Tevrat'ta Ahyed'dir." demiştir.[20][21][22]
AlmanoryantalistVolker Popp, Muhammed (kutsanmış olan) ve Ali (yüce olan) sözcüklerinin isim olarak değil, unvan olarak ortaya çıktığını öne sürmüştür.[23]
Ana madde: Muhammed'in tarihselliği
Ana maddeler: Adnaniler, Kureyş ve Muhammed'in soyu
Rivayet kültürüne göre Muhammed, İbrahim'in büyük oğlu İsmail'in soyundan, Adnaniler kavmine uzanan bir soy hattından, Kureyş kabilesinin Haşimoğulları sülalesinden gelir. Buna göre soy silsilesi şöyledir: Muhammed, Abdullah, Abdülmuttalib (Şeybe), Hâşim, Abd-i Menaf (Muğire), Kusayy, Kilab, Mürre, Kâb, Lüeyy, Galib, Fihr, Mâlik, Nadr, Kinâne, Hüzeyme, Müdrike (Amir), İlyas, Mudar, Nizar, Maad, Adnan.[24][25][26][27][28]
Ayrıca Muhammed, kendi soyunun İbrahim'den geldiğini de ifade eder: "Allah, İbrahimoğullarından İsmail'i, İsmailoğullarından Kinaneoğullarını, Kinaneoğullarından Kureyş'i, Kureyş'ten Benî Hâşim'i, Benî Hâşim'den de beni seçmiştir."[29]
Revizyonist tarih araştırmacılarının söyledikleri ve iddia ettiklerine göre, Muhammed Tay kabilesine aittir. Bu kapsamda, Kur'an içeriğinde yer alan kelimelere geleneksel olarak yüklenen karşılıkların yeniden anlamlandırılması gerekecektir. Örneğin Tebbet Suresi'ndeki "Ebu Leheb ve eşi", rivayetlerde geçtiği gibi Muhammed'in ona kötülük yapan amcası ve eşinin değil, ateşperestİran şahı II. Hüsrev ve eşi Şirin'in sembolik anlatımı olur.[30]Kureyş ise, Muhammed'in mensubu olduğu kabilenin değil, yine İran'da Ahameniş İmparatorluğu'nu kurarak YahudileriBabil Sürgünü'nden kurtaran ve Yahudiler arasında büyük bir saygınlıkla anılan Pers İmparatoru Büyük Kiros'un adıydı.[31][32] Muhammed'in kabilesi Kureyş'in, antik bir Arap uygarlığı olan Nebatîlerin bir kabilesi olduğu da kayıtlardadır.[33]
Ana maddeler: Fil Yılı ve Mevlit
Lawrence Conrad sözlü dönem sonrası[34] erken dönemde yazılan biyografi kitaplarını inceler ve bu eserlerde Muhammed'in doğum tarihiyle ilgili 85 yıllık bir zaman aralığının sergilendiğini görür. Conrad bunu hikâyedeki "akışkanlığın (evrimsel süreç) halen devam etmekte olması" olarak tanımlar.[35] Ancak yaygın kabul gören rivayetlerde Muhammed, İslam tarihinde "Fil Yılı" olarak adlandırılan dönemde Mekke'de doğmuştur.[36] Bahsedilen bu tarih, rivayetlere göre Habeşistan'daki Aksum Krallığı'na bağlı olan Yemen kralı Ebrehe'nin büyük bir fil ordusuyla birlikte Kâbe'ye yaptığı başarısız saldırı girişiminin gerçekleştiği yıldır. Bu tarih kesin olarak bilinmemekte ve geriye dönük yapılan hesaplamalar ile bazı kaynaklarda 17 Haziran ,[36] ,[37]Mısırlı bilgin Mahmud Paşa el-Felekî gibi bazı kaynaklarda ise 20 Nisan [38] olarak geçmektedir. İngiliz yazar Beaumont Burnaby Sherrard, el-Felekî'nin hesaplamalarındaki bazı yanlışları ortaya koymuştur.[39]
İslami kaynaklarda ağırlıklı olarak Muhammed'in, milattan sonra yılında, "Fil Vakası"nın olduğu yılda, 12 Rebiülevvel (20 Nisan) Pazartesi gecesi, yani Arapların takvim başı olarak kullandıkları "Fil Vakası"ndan yaklaşık 52 gün sonra doğduğu belirtilmektedir.[38]Siyer ve İslam tarihi yazarları, bu doğumun Rebiülevvel ayında bir pazartesi günü sabaha karşı, gün doğumundan hemen önce olduğu konusunda genel olarak ittifak etmişlerse de, ayın kaçıncı günü olduğu konusunda bir görüş birliğine varamamışlardır.[38]
Bu konudaki ihtilafların rivayet çeşitliliğinden kaynaklanmasının yanı sıra, Ay takvimininGüneş takviminden farklı olması ve Araplardaki nesi[40][41] uygulamasından da kaynaklandığı günümüzde ifade edilmektedir.[42]
Ana maddeler: Revizyonist İslam Araştırmaları Okulu, Erken İslam Tarihçiliği ve Muhammed'in aştinamesi
Muhammed ve çağdaşları ile ilgili en dikkat çeken konu hadis ve siyer olarak derlenen bilgilerin yıllık bir sözlü kültür dönemi sonrasında yazılmaya başlanması ve hikayenin bundan sonra bile "evrimleşerek" ilerlemesidir.[43][44] Bu rivayetlerin bazıları İslam dışı kaynaklarca desteklenmemekte ve bazıları da kendi içerisinde çelişkiler taşımaktadır.[45] Rivayetlere dayalı olan kayıtlarda olayın yaşandığı günlerde anlatılanlar büyük ölçüde gerçekliğini korurken, zaman içerisinde değişikliğe uğrayarak birkaç nesil sonra tarihi realiteden tamamen uzaklaşır.[46][47] Hadis ve siyer kaynaklarında Muhammed'in hayatı ile hiçbir bağlantısı olmayan hikâyelerin, Muhammed'in hikâyesine birtakım değişiklikler yapılarak eklemlenmiş olabileceği sıklıkla dile getirilen konulardandır. Filistinli profesör Sami Ezzib, bu konuda dikkat çeken bir ifade ile, Muhammed'e isnat edilebilmiş olan Hayber Muharebesi ve Kureyza Muharebesi gibi olayların Yahudi kutsal kitabında yer aldığını, ancak bu kaynağa göre Yahudilerin Yahudi olmayanları katlettikleri bilgisini vermektedir.[48]
Rivayet kültürüne dayalı eserler dışında; İslam'ın erken tarihi, ne zaman ortaya çıktığı, hangi coğrafyada doğup dünyaya yayıldığı konusu günümüzde tartışmalığını korumakta, bu konuda geleneksel anlatımların işaret edildiği Mekke'yi dışlayan ''Petra'' başta olmak üzere farklı coğrafyalara işaret eden teoriler ve iddialar ileriye sürülmektedir.[49] Söz konusu tartışmalarda Petra, Petra'nın kuzeyinde bir bölge, Kufe ve Hîre (Güney Irak) bölgeleri öne çıkmaktadır. Bizans kronikleri, Hristiyan din adamlarının kayıtları, basılı paralar, Abbâsîler döneminde İslam’ın erken hikâyesinin yazılma sürecine katılan hadisçi ve tarihçilerin yaşam bölgeleri, Hîre ile Medine gibi bazı antik şehirlerin isimleri ve diğer bulgular, Muhammed’in ve erken dönem İslam coğrafyasının Güney Irak bölgesi ile ilişkilendirilmesine ve Muhammed’in hayat hikâyesinin birden fazla kişinin hikâyelerinin birleşimi olabileceği kanaatine yol açmıştır.[50][51][52][53]
Kur'an, İslam'ın ana kaynağı olan kutsal metindir. Müslümanlar tarafından Allah'ın son sözü olduğuna ve Cebrâîl aracılığıyla ilki 'da olmak üzere 22 yılda Muhammed'e bildirildiğine inanılır.[54] Kur'an, Muhammed'in kronolojik biyografisi hakkında bilgi edinilmesine çok az yardım eder ve ayetlerin çoğunda söylenme sebebini öne çıkaran herhangi bir tarihsel bağlamdan bahis bulunmamaktadır.[55][56][57]
Kanadalı yazar Dan Gibson, Kur'an'da kullanılan dilin başlangıçta saf Arapça olmadığı ve yazım dönemi itibarıyla sadece Petra bölgesinde kullanılan bir Arap dil yapısının Kur'an'da kullanıldığını söylemektedir.[58]
İslam coğrafyasında saklanan ve zaman zaman ziyaret ve dolaşıma sokulan, Muhammed'in yaşamı ile ilgili belge değerleri tarihleme, genetik aidiyet testi gibi metotlarla kanıtlanmaya muhtaç Medine sözleşmesi, Muhammed'in aştinamesi, devlet başkanları ve valilere yazdığı ileri sürülen mektuplar yanında kıl, sakal, hırka, nalın vb. malzemelerden oluşur.
Ana maddeler: İslam öncesi Arabistan ve Arap mitolojisi
İslam öncesi Arap Yarımadası'nda, sert çevre koşullarına ve yaşam tarzına uyum sağlayarak çöl koşullarında hayatta kalabilmek, insanların ortak bir şekilde yaşamasına yol açmıştı. Böylece, ortaya çıkan aşiretlerin oluşumu kan bağına dayanmaktaydı.[59] Yerli Araplar, hem göçebe hem de yerleşik bir hayat sürüyorlardı. Göçebeler daha fazla su ve mera bulmak için topluca sürekli bir yerden diğerine giderken, yerleşik hayat sürenler ise ticaret ve tarımla uğraşıyorlardı. Kervanlara ya da vahalara saldırmak da göçebelerin hayatının bir parçasıydı ve bunu bir suç olarak görmüyorlardı.[60][61]
Bizans ve Sasani imparatorlukları, İslamiyet öncesinde Orta Doğu'yu kontrol eden iki büyük güçtü. Yüzyıllarca devam eden Pers-Roma Savaşları bölgeyi iyice zarara uğratmıştı. Bölgede PerslerinLahmîler ve Romalıların da Gassaniler gibi vasal devletçikleri bulunuyordu. Arabistan Yarımadası, oldukça kurak ve volkanik olduğu için, vaha ve su kaynaklarının olduğu yerler haricinde burada tarım yapılması zordu. Genel görünümü, çöl içerisinde dağılmış nokta şeklindeki köyler ve şehirler gibiydi. Mekke ve Medine bu şehirlerin en önemlilerindendi. Medine, gelişmekte olan büyük bir tarım yerleşim yeriyken, Mekke ise birçok aşiretle çevrilmiş önemli bir finans ve hac dolayısıyla bir ziyaret merkeziydi.[62] Muhammed'in yaşamının ilk yıllarında, ait olduğu Kureyş kabilesi Batı Arabistan'da baskın bir güç hâline geldi.[63][64] Kureyşliler, Batı Arabistan'daki birçok kabilenin üyelerini Kâbe'ye bağlayan ve bu Mekke mabedinin prestijini pekiştiren bir kült birliğini kurdular.[64]
Ana madde: Cahiliye Dönemi
İslamî literatürde, Arap toplumunun İslam öncesi dönemine ''Cahiliye Dönemi'' adı verilmektedir. Terim, Kur'an ve hadislerde Arapların İslam'dan önceki inanç, tutum ve davranışlarını İslamî dönemden ayırt etmek veya benimsetmek için kullanılır. Fuhuş, zina, hırsızlık, putlara tapılması, adaletsizlik ve köleliğin olağan görülmesi bu dönemin özelliği olarak görülür.[65]
İslam tarihçiliğine göre, Cahiliye Dönemi şiirlerindeki kadın algısı sosyal hayata yansımamıştır. Kadınlar alt tabaka insanı olarak görülmüştür. Üst sınırı olmayan çok eşli evlilik yaygındı. Fuhuş bir meslek hâlini almıştı ve köle sahipleri de kölelerini bu işe zorlamaktaydı. Kadınlar, babalarının veya eşlerinin miraslarından pay alma hakkına sahip değildi. Evlatlar isterlerse, babalarının ölümünün ardından üvey anneleriyle evlenebilirdi. Boşanma hakkı da erkeğe ait ve sınırsızdı. Soylular, kızları olduğunda bunu bir utanç kaynağı olarak görüp onları öldürebilmekteydi.[66] İslam toplumunun belleğinde, bu dönemde kızların diri diri toprağa gömüldüğü yönündeki rivayetler de önemli yer tutar.[67]Kurban sunma veya diğer nedenlerle yapılan çocuk katliamı konusunda Arapların diğer milletlerden çok da farklı olmadıkları, ifade edilen bir diğer noktadır.[68]
İslam öncesi Arabistan'da her bir aşiret, kendi tanrı ve tanrıçalarını koruyucu olarak görür, bu tanrı ve tanrıçaların ruhları kutsal ağaçlar, taşlar, su kaynakları ve kuyularla ilişkilendirilirdi. Arap mitolojisindeputlar, sembolize ettikleri tanrı veya tanrıçalar nedeniyle kutsal sayılmaktaydılar ve en önemli tapınım aracıydılar. İslam öncesinde, Arap Yarımadası'nda çok sayıda kutsal mekan ve buralarda inşa edilen kübik ilah evleri (Kâbe) bulunduğu, kutsal kabul edilen mekanlar ve ilah evlerinin Araplarca haram aylar boyunca ziyaret edilerek buralarda değişik tapınmaların gerçekleştirildiği bilinmektedir.[69]
Mekke'deki Kâbe, aşiretlerin koruyucu tanrılarının tane put heykeline ev sahipliği yapıyordu. Kâbe'deki El-Manât, El-Lât ve El-Uzzâ ismindeki üç tanrıçanın baştanrı Al-İlah'ın kızları olduğuna inanılıyordu. Buna karşılık Hristiyanlar ve Yahudiler dahil olmak üzere Arabistan'da tek tanrı inancına sahip çeşitli topluluklar da vardı.[70] Yerli Araplardan olan Hanifler de bunlardan birisiydi[71] ve bazen yanlış bir şekilde Hristiyanlar ve Yahudiler arasında sınıflandırılıyorlardı.[72] Müslüman inancına göre, Muhammed de bir Hanif idi ve İbrahim'in oğlu İsmail'in soyundan gelmekteydi.[73][74]
Klasik dinî anlatılarda, İslam öncesinde, kendilerine mistik özellikler de atfedilen Haniflik inancına sahip Arap şairlerinin, kendi nutuklarında yakın zamanda bir peygamberin geleceğini bildirdikleri söylenir. Kur'an'da kehanet ve benzeri uygulamalar hoş karşılanmadığı hâlde, İslam toplumunda bu tür konuşmalar önemsenen konuşmalardı.[75]
Kur'an ifadesine göre Muhammed'in geleceği İsa tarafından müjdelenir: "Hani, Meryem oğlu İsa, "Ey İsrailoğulları! Şüphesiz ben, Allah'ın size, benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek, Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici (olarak gönderdiği) peygamberiyim!" (Saff Suresi: 6)
Muhammed'e isnat edilen bir sözde de "Benim ismim Kur'an'da Muhammed, İncil'de Ahmed, Tevrat'ta Ahyed'dir." ifadesi kullanılır.[76]
Ancak bahsedilen isimler Kanonikİncillerde bulunmamaktadır. Buna karşılık bazı İslam bilginleri, Yuhanna İncili'nde geçen "Faraklit" sözcüğünün Muhammed'i işaret ettiğini savunur.[77] Faraklit'in anlamı ise Kutsal Ruh'tur. Yuhanna bölümde geçen ayetlere göre İsa, Faraklit ("Gerçeğin Ruhu") ile ilgili olarak, "Dünya O’nu kabul edemez. Çünkü O’nu ne görür, ne de tanır. Siz O’nu tanıyorsunuz. Çünkü O aranızda yaşıyor ve içinizde olacaktır." demiştir.[78][79]
yüzyıl Osmanlı seyyahı Evliya Çelebi,[80][81]Seyahatnâme adlı eserinde, İslam'da İsa'nın havarilerinden biri olarak kabul edilen Şem'un-u Safa'nın[82] (Simun Petrus) Lübnan'ın güneyindeki Nakura şehri yakınlarındaki türbesinde bulduğu İncil nüshasını incelediğini, Muhammed'i müjdeleyen ayetin o nüshada mevcut olduğunu iddia etmektedir.[83][84] Evliya Çelebi'nin, bizzat Şem'un-u Safa tarafından yazıldığını naklettiği bu elyazması İncil bulunamamıştır.
Ana madde: Muhammed'in Mekke dönemi
Muhammed, bazı kaynaklara göre ,[37][85][86] bazı kaynaklara göre ise [38] yılında Arabistan'ın Mekke şehrinde dünyaya geldi.[37][85] Doğumundan önce babasını, 6 yaşında ise annesini kaybeden Muhammed, amcası Ebu Talib tarafından büyütülüp gözetildi. İlerleyen yıllarda çobanlık yaptı, çoğunlukla ise tüccar olarak çalıştı. İlk kez 25 yaşındayken, 40 yaşındaki zengin bir dul olan, Mekke'nin ünlü ve soylu şahsiyetlerinden Hatice ile evlendi.[87][88]
Muhammed'in bazı geceler, Nur Dağı'ndaki Hira Mağarası'nda düzenli aralıklarla inzivaya çekilip dua etme alışkanlığı vardı. Bu alışkanlık 35 yaşından sonra yaygınlaştı. 40 yaşında oradayken,[37] İslami inanışa göre Kur'an'da yer alacak ilk ayetler Muhammed'e indirildi ve Muhammed, bunların kendisine görünen Cebrail meleği aracılığıyla indirildiğini söyledi. İlk başta yakınlarını uyaran Muhammed, üç yıl sonra da insanları topluca İslam'a davet etmeye başladı. Allah'ın bir olduğunu, Allah tarafından kabul görmenin tek yolunun Allah'a teslim olmak olduğunu öğretti. Kendisinin Allah'ın peygamberi ve resulü olduğunu, diğer peygamberler ile aynı kandan geldiğini anlattı.[6][7][89]
İlk başta kendisine az sayıda takipçi bulan Muhammed, Mekke'de bazı aşiretlerin, hatta bazı akrabalarının düşmanlığıyla karşılaştı. Bu dönemde taraftarlarının şiddet içeren ağır muameleler görmesi sebebiyle, bazı takipçilerini yılında Habeşistan'daki Aksum Krallığı'na gönderdi. yılına gelindiğinde de, kendisine inananlarla birlikte topluca Medine'ye göç etti
Muhammed, Medine'ye geldiğinde Medine Sözleşmesi ile oradaki aşiretleri tek çatı altında birleştirdi. Mekke kabileleri ve paganları ile aralıklı olarak süren sekiz yıllık savaşlardan sonra, kendisine iman edenlerin sayısı 'i aşmıştı. yılında, kişilik büyük bir Müslüman ordusunun başında,[90] Mekke'nin kuşatılması sonrasında yapılan antlaşma ile kansız bir şekilde Mekke'nin kontrolünü eline aldı.[90][91] Şehre girip tüm putları yıktı ve daha sonra takipçilerini Doğu Arabistan'da geriye kalan tüm putperest tapınakları yıkmaları için yolladı.[92][93] Kısa sürede yapılan birçok sefer ve gazadan sonra Arabistan'ın büyük bölümünü ele geçirdi. Muhammed yılında, Veda Haccı'ndan ve Veda Hutbesi ile Arafat Dağı'nda 'den fazla Müslümana topluca seslendikten sonra Medine'ye döndü. Bundan birkaç ay sonra hastalandı ve Medine'de öldü. Ölüm vaktine kadar Arap Yarımadası'nın çoğu Müslüman olmuş, Arabistan'ı tek devlet altında birleştirmişti.[94][95]
Muhammed'in babası Abdullah bin Abdülmuttalib, annesi ise Hazrec kabilesinden Nennaceler'den, Vehb bin Abdülmenaf'ın kızı Âmine'dir. Muhammed, doğumundan yaklaşık beş-altı ay önce babası Abdullah'ı kaybetti. Bunun üzerine, yetiştirilmesini dedesi Abdülmuttalib üzerine aldı ve torununa "Muhammed" adını verdi. Annesi Amine, çocuğunu iyice emziremedi. Muhammed'i bir süre, amcası Ebu Leheb'in cariyesi Süveybe emzirdi.[42] Sonra, o sıralarda Mekke'ye süt çocuğu bulmak için gelen, Beni Sa'd kabilesinden Halime adlı bir kadına süt anneliği yapmak amacıyla emanet edildi.[38][96][97] Muhammed yaklaşık dört yaşına kadar, annesi Amine'nin de gözetimiyle birlikte süt annesi Halime'nin yanında kaldı, daha sonra da Mekke’ye, annesinin yanına geri döndü. Dört yaşından altı yaşına kadar, öz annesi Amine ile birlikte kaldı, onun şefkat ve özeni ile yetişip büyüdü.[38]
Muhammed altı yaşındayken, annesi Amine ve dadısı Ümmü Eymen ile birlikte babasının kabrini görmek ve bazı akrabalarını ziyaret etmek için Medine'ye gitti. Medine'de, akrabaları Neccâroğulları'nda bir ay kadar kaldıktan sonra, Mekke'ye dönüş yolundaki Ebva köyüne ulaştıklarında annesi hastalandı. Annesi orada öldü ve orada defnedildi. Dadısı Ümmü Eymen, Muhammed'i Mekke’ye getirip dedesi Abdülmuttalib'e teslim etti.
Altı yaşından sekiz yaşına kadar, ona dedesi Abdülmuttalib baktı. Abdülmuttalib, yaş itibarıyla seksen yaşını aşmış bir ihtiyardı. Muhammed sekiz yaşında iken, dedesi de hastalandı ve öldü. Dedesi ölmeden önce, onu yetiştirmesi için, oğlu Ebû Tâlib'e emanet bıraktı. Kimi kaynaklara göre ise Abdülmuttalib, Muhammed'in iki öz amcası olan Ebu Talib ile Zübeyr arasında kura çekilmesini istedi ve kura Ebu Talib'e çıktı.[38]
Rivayetlere göre Muhammed 12 yaşındayken, amcası Ebu Talib ticaret yapmak için gittiği Suriye'ye onu da götürmüş, bu gezide Bizans hakimiyetindeki Busra kasabasında Bahira isminde Hristiyan bir rahip, onun son peygamber olacağını haber vermiştir. Sonraki yıllarda Muhammed, 17 yaşındayken diğer öz amcası Zübeyr bin Abdülmuttalib ile ticaret için Yemen'e gitti. Yapılan bu gezilerin Muhammed'in bilgi, görgü ve zihinsel alt yapısının oluşumunda etkin bir rol oynadığına inanılmaktadır. Ayrıca gençliğinde amcaları ile birlikte Kureyş ve Kays kabileleri arasındaki Ficâr Savaşları'na da katıldı. Bu savaşlarda kılıç kullanıp dövüşmek yerine, atılan okları toplayıp amcalarına veriyordu.[65]
Muhammed ilk başlarda, amcası Ebu Talib'e maddi yardım sağlamak amacıyla çobanlık yaptı. Biraz daha büyüyünce ticaretle uğraşmaya başladı. Ticarete olan ilgisi, daha sonra kendisi ile evlendiği Hatice ile tanışmasına neden oldu ve onunla iş birliği yapıp onun sermayesi ile ticarete başladı.[98] Muhammed, ticaretindeki dürüstlüğünden dolayı Mekke halkı tarafından "güvenilir" anlamına gelen "El-Emin" (الامين) olarak tanındı ve zaman zaman kimi anlaşmazlıklar için tarafsız bir hakem olarak arandı.
Hatice, birkaç ticari iş ortaklığından sonra Muhammed'in dürüstlüğüne hayran kaldı, ondan iyice etkilendi ve arkadaşı Nefise bint Ümeyye aracılığıyla ona evlenme teklif etti. Muhammed, Hatice'nin teklifini kabul etti ve amcaları aracılığıyla gidip Hatice'yi istediler. Evlendiklerinde Muhammed'in 25, Hatice'nin ise 40 yaşında olduğu söylenir.
Muhammed'in, gençliğinde çevresinden gelen paganist görüş ve uygulamalarla ilgilenmediğine inanılır. Buna göre kendisi, aynı dönemde herhangi bir puta tapmamakla birlikte, başkalarının tapınmalarına da açıkça karşı çıkmadı. Mekke halkının adaletsiz, çirkin ve şirk dolu yaşamını pek beğenmiyor, o da çareyi yalnız kalarak ve tefekkür ederek buluyordu.
Kur'an'daki şu ayetler, Muhammed'in İslam öncesi durumunu anlatmaktadır:[99]
Sen kitap nedir, iman nedir bilmezdin [Şûrâ Suresi: 52] |
(Allah), seni yolunu kaybetmiş (şaşırmış) olarak bulup da yola iletmedi mi? [Duha Suresi: 7] |
Muhammed'in 35 yaşlarındayken, Kâbe'nin bazı kısımlarının Mekke'de sık sık yaşanan ani su taşkınlarından dolayı aşınması ve birileri tarafından tahrip edilmesinden sonra, Kâbe'nin tamirinde rol oynadığı söylenir.[]
Yaşananlardan sonra Kureyş kabilesi, Kâbe'yi İbrahim'in yaptığı temele kadar yıktı. Yeniden inşa etmeye karar verdiler ve Kâbe'yi yeniden yapmaya başladılar. Cidde sahilinde de bir gemi kaza yapmıştı ve gemide mimarlık işlerinden anlayan bir usta vardı.[] Bu geminin tamir aletlerini de satın alarak Kâbe'nin yapımında kullandılar. Yeniden yapılanma neredeyse tamamlandığında, kabile liderleri arasında Hacerü'l Esved taşını yerine koyma şerefine kimin sahip olacağına dair anlaşmazlıklar çıktı. Oradaki ihtiyarlardan biri, Kâbe'nin bulunduğu bölgeye, yani Mescid-i Haram'a giren bir sonraki kişinin tavsiyesinin alınmasını ve kendisini hakem olarak tayin etmeyi önermiştir. Bu gelen kişi Muhammed oldu. Halk, Muhammed'in kararını heyecanla bekliyordu. Muhammed düşündükten sonra bir örtü getirilmesini istedi veya örtü olarak kendi elbisesini açtı, taşı örtünün ortasına koydu ve dört büyük kabilenin liderlerinden onu kaldırmasını istedi. Sonra taşı eline aldı ve yerine koydu. Abası, bu olay ve Ehl-i Abâ Hadisi'nde anlatıldığı gibi daha sonra olanlar nedeniyle daha sonraki şair ve yazarlar için önemli bir sembol hâline geldi.[]
Ana maddeler: İslam'da ilk vahiy ve Hira Mağarası
Siyere göre, Muhammed 40 yaşına yaklaştığında çoğunlukla kalabalıklardan uzaklaşmaya ve yalnız başına bir yerlerde inzivaya çekilmeye başlamıştı. Bu durum yıl kadar devam etmiştir. Muhammed, Mekke'ye yaklaşık beş kilometre uzaklıkta olan Nur Dağı'ndaki Hira Mağarası'nda, dedesi Abdülmuttalib gibi her yılın Ramazan ayı boyunca tek başına kalarak inzivaya çekiliyordu. yılında, bir Ramazan gecesi (Kadir Gecesi) hırkasına bürünüp Hira Mağarası'nda tefekküre daldığı bir sırada ilk vahyi almıştır. Muhammed'in yılından başlayarak, öldüğü yıl olan 'ye kadar aldığını söylediği vahiyler Kur'an'ı oluşturur. İslam'da inanç, ibadet, şeriat, ahlak, tasavvuf gibi uygulamaların dayandırıldığı ana kaynak Kur'an'dır.[37][85][87][89][]
Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı alaktan (asılıp tutunan zigottan) yaratmıştır. Oku! Kalemle (yazmayı) öğreten, (böylece) insana bilmediğini bildiren Rabbin sonsuz kerem sahibidir.
— Kur'an'ın inen ilk ayetleri, Alak Suresi,
Rivayetlere göre, Muhammed ilk vahiylerini aldıktan sonra çok korktu, ancak Cebrâil yaklaştı ve ona Allah'ın bir elçisi olarak seçildiğini söyledi. Muhammed ardından eve döndü ve karısı Hatice ile birlikte Hatice'nin amcasının oğlu ve Hristiyan bir keşiş olan Varaka bin Nevfel'in yanına gittiler. Varaka, Muhammed'i teselli etti ve kendisine son peygamber olduğunu açıkladı. Bunlara ters olarak Şii geleneği, Muhammed'in Cebrail'in ortaya çıkışına ne şaşırdığını ne de korktuğunu, aksine onu bekliyormuş gibi karşıladığını savunur.[]
İlk vahyi, Muhammed'in kendini dualara ve ibadetlere daha fazla teslim ettiği ve korkuyla geçirdiği üç yıllık bir zaman dilimi (fetret-i vahiy) izledi. Vahiyler yeniden başladığında rahatladı ve uyarmaya başlaması emredildi. Konuyla ilgili bazı ayetler şöyledir:
Ey örtünüp bürünen (Peygamber)! Kalk da (insanları) uyar. Rabbini yücelt. [Müddessir Suresi: ] |
Rabbin seni terk etmedi ve sana darılmadı. [Duha Suresi: 3] |
Muhammed, Mekkeli paganların yanı sıra, Yahudi ve Hristiyanları da dinlerinin aslının bozulduğunu söyleyerek İslam'a davet etti.[][][][][]
Sünnilere göre Muhammed'in çağrısına ilk uyan kişi, ilk vahyi alıp eve geldiğinde eşi Hatice olmuş, onu amcası Ebu Talib'in oğlu Ali, azatlı kölelerinden Zeyd bin Harise ve en yakın arkadaşı Ebû Bekir izlemiştir. Şiilere göre ise ilk Müslüman, amcasının oğlu Ali bin Ebu Talib'dir.
Muhammed, üç yıl boyunca sadece akrabalarını ve en yakınlarını İslam'a davet etti. Ardından, inanca göre "Ey Muhammed! Şimdi sen, sana emrolunanı açıkça ortaya koy ve Allah’a ortak koşanlara aldırış etme." mealindeki ayetin (Hicr: 94) inmesinden hemen sonra Safâ Tepesi'ne çıkarak tüm Mekke halkını açıktan açığa Müslüman olmaya çağırdı. Ancak tepkiler genelde olumsuz oldu. Bu sebeple ilk Müslümanlar, vahyi şüphe ile karşılayan Mekkelilerce ağır hakaret ve işkencelere katlanmak zorunda kaldılar. Çünkü Muhammed'in bu çağrısı, kendi mevkilerinin tehlikeye girebileceğini düşünen geleneksel seçkin kişileri tedirgin etti. Özellikle Kâbe'den putların kaldırılması, ticaretin engelleneceği ve birtakım alışkanlıklara son verileceği düşüncesine yol açtı ve bu da büyük tepki ile karşılandı. Bu dönemde İslam dinini kabul edenlerin çoğunluğu dinlerini gizlemek zorunda kaldı.
Bu işkenceler artınca, bazı inananlar Muhammed'in tavsiyesiyle 'te Habeşistan'a göç etmek zorunda kaldı. İki dalga hâlinde göç edenler, bir süre sonra Muhammed'in Mekkelilerin Müslüman oldukları ve Muhammed ile anlaştıkları (Garanik) yolunda aldıkları bir haber üzerine geri döndülerse de, Mekke'ye geldiklerinde bunun doğru olmadığını öğrenince yeniden gittiler.
Bu sıralarda, Mekke'nin iki güçlü ve önemli mevki sahibi kişisi olan Ömer ve Hamza
Peygamber efendimizin hayatı sadece müslümanlar için değil tüm dünya için merak konusudur.
Yaşamıyla bütün müslümanlara örnek olan peygamber efendimiz Hz. Muhammed, 8 Haziran tarihinde Medine'de, eşi Hz. Aişe'nin yanında vefat etmiştir.
Hadisler ve İslam kaynaklarına bakıldığı zaman peygamber efendimizin ölmeden önceki veda hutbesine yaklaşık bin müslümanın katıldığı söylenmektedir.
Aynı zamanda peygamber efendimiz öldükten sonra cenazesine yalnızca 17 kişinin katıldığı söylenmektedir.
Peki peygamber efendimizin mezarı nerede? Kabri ziyaret ediliyor mu? İşte detaylar
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in kabri, Medine'de bulunmaktadır. Hz. Muhammed’in mezarı Medine şehrinin içinde bulunan Yeşil Kubbe’nin hemen altındadır.
Peygamber Efendimiz’in yattığı bu türbenin hemen önünde altın parmaklıklar bulunur. Bu altın parmaklıklı bölüme "Şebeke-i Saadet" adı verilir. Bu bölümün özel işlerini ve hizmetini gerçekleştiren kişilerin dışında herhangi birinin de buraya girmesi kesinlikle yasaktır.
Peygamber efendimizin mübarek kabri, Hz. Aişe ile beraber kaldıkları evin bir odasındadır. Peygamberimiz vefat ettikten sonra aynı evde kalmaya devam eden Hz. Aişe'nin babası Hz. Ebubekir (r.a) da Efendimizin en yakınlarındandı.
funduszeue.infoedpeygamber
Peygamber Efendimizin mezarı nerede, sorusunun yanıtı merak funduszeue.infober Efendimiz'in hayatı sadece Müslümanların değil tüm dünyanın merak ettiği konulardan birisidir. Peygamber Efendimiz kimdir? Peygamber Efendimizin hayatı nedir? Peygamber Efendimiz hadisleri nelerdir? Yanıtı haberimizde
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav), yılında Mekke'de doğdu. Mekke'nin ve Arabistan'ın en nüfuslu kabilesi olan Kureyş'in, Benihaşim (Haşimoğulları) boyundandır. Babası Kureyş kabilesinin lideri ve Mekke yöneticisi olan Abdülmuttalip'in oğlu Abdullah, annesi ise yine aynı kabilenin Zühre boyundan Vehb bin Abd Menaf'ın kızı Amine idi. Süt annesinin ismi ise Halime'dir.
Muhammed ( y. - 8 Haziran ), Arap sosyal, dinî ve siyasî lider ve İslam'ın kurucusuydu. Arabistan'ın tamamını alarak Müslüman hakimiyetindeki tek bir yönetim altında birleştirmiş ve böylece Kur'an'ın yanı sıra öğretileri ile uygulamalarını güvence altına alarak İslamî dinî inancın temelini oluşturmuştur. Müslümanlar tarafından Âdem, İbrahim, Musa, İsa ve diğer peygamberlerin daha sonradan tahrif edilmiş tek tanrılı dinlerini onaran ve tamamlayan; Allah'ın insanlara gönderdiği son peygamber olduğuna inanılır.
Muhammed ( - 8 Haziran ), Arap sosyal, dinî ve siyasî lider ve İslam'ın kurucusuydu. Arabistan'ın tamamını alarak Müslüman hakimiyetindeki tek bir yönetim altında birleştirmiş ve böylece Kur'an'ın yanı sıra öğretileri ile uygulamalarını güvence altına alarak İslamî dinî inancın temelini oluşturmuştur. Müslümanlar tarafından Âdem, İbrahim, Musa, İsa ve diğer peygamberlerin daha sonradan tahrif edilmiş tek tanrılı dinlerini onaran ve tamamlayan;Allah'ın insanlara gönderdiği son peygamber olduğuna inanılır.
MS civarında Arap şehri Mekke'de doğan Muhammed, hayatının ilk yıllarında hem öksüz hem yetim kalınca amcası Ebu Talib'in koruması altında büyüdü. Kırk yaşında, düzenli olarak bazı geceler inzivaya çekildiği Hira mağarasındayken Cebrail'in kendisine gelerek Allah'ın ilk vahyini ilettiğini duyurdu. Aldığını iddia ettiği vahiylerle birlikte üç yıl sonra İslam'daki diğer peygamberlere benzer şekilde,"tevhit" inancını açık bir şekilde ilan ederek insanları Allah'a teslimiyete ve kabul edilen tek yola, yani dine, davet etmeye başladı.
Başlarda Muhammed kendisine az sayıda destekçi buldu ve kimi Mekkeli kabilelerin düşmanlıklarıyla karşı karşıya kaldı. Kendisine ve kendi inancını benimseyenlere yapılan eziyetten kaçmak için ilk önce bazı Müslümanları Habeşistan'a gönderdi, 'de ise destekçileriyle birlikte Medine'ye göç etti. Hicret adı verilen bu olay, daha sonradan Hicrî takvim olarak da bilinen İslamî takvimin başlangıcı kabul edildi. Medine'ye geldiğinde Muhammed, Medine Sözleşmesi ile birlikte kabileleri tek bir çatı altında topladı. Mekkeli kabileler ile aralıklarla sekiz yıl süren çatışmaların ardından bir Müslüman ordusu kurarak 'da Mekke'yi ele geçirdi. 'de Veda Haccı'nı tamamladıktan birkaç ay sonra hastalandı ve öldü. Ölümünden önce Arap Yarımadası'nın büyük bir kısmının İslam'ı benimseme süreci tamamlanmıştı.
İslam'a göre, Muhammed'in ölümüne kadar Allah tarafından vahyedilen tüm ayetler, dinin temeli olarak kabul edilen Kur'an'ı oluşturdu. Kur'an'ın yanı sıra; Muhammed'in hayatı, uygulamaları ve sözleri de Müslümanlar tarafından kabul görerek İslam hukukuna kaynak teşkil etti.
funduszeue.infoed, Veda Haccı'ndan sonra Medine'ye dönmüş, Bizans'a karşı yeni bir sefer hazırlığındayken hastalanarak, 8 Haziran tarihinde altmış üç yaşında vefat etmiştir.
Hz. Muhammedin Peygamber oluşu, kırk yaşlarında senesinde Mekke'de gerçekleşmiştir. O dönemlerde Mekke'de bulunan hanif ve kendini dünya işlerinden soyutlayıp ibadete vermek isteyenler, recep ayında Hira dağına çekilerek, inzivaya dalarlardı. Hz Muhammed'in de 40 yaşlarında kalbinde oluşan yalnızlık duygusu, Hira dağındaki bir mağaraya çekilip, günlerce ibadetle uğraşmasına vesile olmuştur. Orada Allah'ın kudretini ve azametini düşünüp, ibadet yapıyordu. Hz Muhammed burada Allah tarafından kendisine verilecek olan büyük görevine hazırlanıyordu. Burada olduğu zamanlarda kulağına gelen ''Sen Allah'ın elçisisin.'' sözlerine rağmen, etrafında kimseleri göremiyordu. Kendisine verilecek olan görevin başlangıcında, sadık rüyalar görmeye başladı. Onun için bu süre altı ay boyunca devam etti.
Hz Muhammed'e ilk vahiy gelişiYine Hira dağında ibadet yaptığı Ramazan ayının Kadir gecesinde, bir sesin kendisini adıyla çağırdığını işitti. Etrafına baktıysa da kimseleri göremedi. Etrafı nurla kaplanmıştı. Bu esnada kendisi de bayılmıştı. Kendine geldiği anda karşısında Cebrail'i gördü. Vahiy meleği Cebrail kendisine:'' Oku'' diye seslendi. ''''Ben okuma bilmem'' dese de, Cebrail üç kez ''Oku'' dedikten sonra, Hz Muhammed ''el-Alak'' suresinin beş ayetini okudu. Cebrail'in ardından bu ayetleri tekrarlayan Hz Muhammed, heyecanla evine gitmek üzere yola çıktı. Yolda ''Ya Muhammed, Sen Allah'ın elçisisin. Ben de Cibril'im'' diyen Cebrail'i gördü. Evine vardığında bu olanları heyecan içinde eşi Hz Hatice'ye anlattı. Hz Hatice kendisine,''Öyle deme. Allah'a yemin ederim ki, Cenab-ı Hakk seni utandırmaz. Sen akrabanı gözetir, işini göremeyen aciz kişilerin yardımına koşarsın. Fakire verir, kazandırırsın. Misafiri ağırlar, hak yolunda meydana gelen olaylarda halka yardım edersin..'' sözleriyle destek funduszeue.info oğlu Varaka'nın sözleriVaraka İbrani dilini ve önceki dinleri iyi bilen Haniflerdendi. Hz Hatice bu olanlardan sonra Hz Muhammed'i Varaka'ya götürdü. Peygamberimizi dinleyen Varaka; '' Ya Muhammed sana müjdeler olsun. Allah'a yemin ederim sen Hz İsa'nın söylediği son Peygambersin. Gördüğün melekte Allah'ın Musa'ya gönderdiği Cibril'dir. Sana yardımcı olmak için genç olmayı isterdim. Lakin her Peygamber kavmi tarafından eziyete uğrar..'' Bundan kısa bir süre sonra Varaka ölmüştüfunduszeue.infok ve Rasullukİlk vahiy sonrasında kısa bir süre herhangi bir şey olmadı. Peygamberimiz yine Hira dağından ibadetten dönerken yine bir ses duydu. Başını kaldırıp baktığında, daha önce Hira dağındaki mağarada gördüğü meleği gördü. Korkuyla evine doğru gitti. Evine vardığında Cebrail kendisine el-Müddessir suresine ait ilk ayetleri getirdi.''Ey örtüsüne bürünmüş kalk, insanları azap ile korkut. Rabb'ının adını yücelt. Elbiseni temiz tutarak, kötü şeyleri terk et.'' (el-Müddessir suresi, )Gelen ilk vahiy ile Hz Muhammed Nebi olmuş, başkalarına dini tebliğ etmek için görevlendirilmemiştir. Bu gelen ikinci vahiyle kendisine ''Risalet' verilmiştir. Hak dinini tebliğ etmek için görevlendirilmiştir. Burada açık davet emredilmemişfunduszeue.info Muhammed peygamberlik yaptığı 23 yılın 13 yılını Mekke'de, 10 yılını Medine'de geçirmiştir. ve yılları arasındaki döneme Mekke dönemi, ve yıllarındaki döneme de Medine dönemi adı verilir.
"Kadınlar, erkeklerle birlikte bir bütünü tamamlayan diğer yandır."(Ebû Davûd, Zekat, 45)
"İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez." (Buhârî, Tevhîd, 2; Müslim, Fedâil, 66)
"Allah'tan korkun ve çocuklarınız arasında adaletli olun!" (Müslim, Hibe, 13)
"Ey insanlar! Şunu iyi bilin ki, Rabbiniz birdir, atanız da birdir. Arap'ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap'a; beyazın siyaha, siyahın beyaza takva dışında bir üstünlüğü yoktur" (İbn Hanbel, 5/)
"Kardeşinle (düşmanlığa varan) tartışmaya girme, onunla (kırıcı şekilde) şakalaşma ve ona yerine getiremeyeceğin sözü verme." (Tirmizî, Birr, 58)
"İnsanlarla bir arada yaşayan ve onların eziyetlerine sabreden mümin, insanlarla bir arada yaşamayan ve onların eziyetlerine sabretmeyen müminden daha büyük ecre nail olur." (İbn Mâce, Fiten 23; İbn Hanbel, II, 44)
"Kıyamet günü en şiddetli azap görecek kimseler, dünyada insanlara en çok işkence edenlerdir." (Tayâlisî, Müsned, II, 11; İbn Hanbel, IV, 90)
"Kişinin, Müslüman kardeşini küçük görmesi kötülük olarak kendisine yeter." (Müslim, Birr, 32)
"Hoş gör ki, hoş görülesin." (İbn Hanbel, 1/)
"Nerede olursan ol, Allah'a karşı sorumluluğunun bilincinde ol! Kötülüğün peşinden iyi bir şey yap ki onu yok etsin. İnsanlara da güzel ahlâka uygun biçimde davran!" (Tirmizî, Birr, 55)
"Kendisi cehennem ateşine ve cehennem ateşi de kendisine haram olan kişiyi size bildireyim mi? Cana yakın, yumuşak huylu, kolaylaştırıcı kimse." (Tirmizî, Sıfatü'l-kıyâme, 45)
"Müminler birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamet ve şefkat göstermede, tıpkı bir organı rahatsızlandığında diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateşle bu acıyı paylaşan bir bedene benzer." (Müslim, Birr, 66)
"Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete girmek isterse Allah'a ve âhirete inanırken ölüm kendisine erişsin. İnsanların kendisine nasıl davranmalarını istiyorsa, o da onlara öyle davransın." (Müslim, İmâre, 46)
Peygamber efendimizin kabri, Medine'dedir. İslam dünyasının kutsal şehirlerinden biri olan Medine'nin içerisinde Yeşil Türbe bulunuyor. Yeşil Türbe'nin altında Hz. Muhammed'in kabri yer alıyor. Bu türbenin önünde altın parmaklıklar bulunuyor. Parmaklıklı bölüme ise "Şebeke-i Saadet" deniliyor. Bu bölüme sadece hizmetleri gerçekleştiren kişiler girebiliyor.
Bunların yanı sıra Peygamber efendimizin kabrine "ravza-i mutahhara" deniliyor. Aynı zamanda kabrin yer aldığı bölüm "Riyazul Cenne" olarak biliniyor. Riyazul Cenne kelime anlamıyla cennet bahçeleri anlamına geliyor.
funduszeue.info - Gündem
çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası