istiğfarı münkize indir / Oruç Risalesi | Ahmet Mahmut Ünlü Ahmet Mahmut Ünlü

Istiğfarı Münkize Indir

istiğfarı münkize indir

Maide Suresi Okunuşu ve Anlamı: Maide Suresi T&#;rk&#;e Okunuşu, Anlamı, Arap&#;a Yazılışı, Fazileti, Diyanet Meali

Haberin Devamı

Ve kaleltil yehudü ven nesara nahnü ebnaüllahi ve ehıbbaüh kul fe lime yüazzibüküm bi zünubiküm bel entüm beşerum mimmen halak yağfiru li mey yeşaü ve yüazzibü mey yeşa' ve lillahi mülküs semavati vel erdı ve ma beynehüma ve ileyhil mesıyr

Ya ehlel kitabi kad caeküm rasulüna yübeyyinü leküm ala fetratim miner rusüli en tekulu ma caena mim beşıriv ve la nezırin fe kad caeküm beşıruv venezır vallahü ala külli şey'in kadır

Ve iz kale musa li kavmihı ya kavmizküru nı'metellahi aleyküm iz ceale fıküm embiyae ve cealleküm mülukev ve ataküm ma lem yü'ti ehadem minel alemın

Ya kavmidhulül erdal mükaddesetelletı ketebellahü leküm ve la terteddu ala edbariküm fe tenkalibu hasirın

Kalu ya musa inne fıha kavmen cebbarıne ve inna len nedhuleha hatta yahrucu minha fe iy yahrucu minha fe inna dahılun

Kale racülani minellezıne yehafune en'amellahü aleyhimedhulu aleyhimül bab fe iza dehaltümuhü fe inneküm ğalibune ve alellahi fe tevekkelu in küntüm mü'minın

Kalu ya musa inna len nedhuleha ebedem ma damu fıha fezheb ente ve rabbüke fe katila inna hahüna kaıdun

Kale rabbi innı la emlikü illa nefsı ve ehıy fefruk beynena ve beynel kavmil fasikıyn

Kale fe inneha müharrametün aleyhim erbeıyne seneh yetıhune fil erdı fe la te'se alel kavmil fasikıyn

Vetlü aleyhim nebeebney ademe bil hakk iz karraba kurbanen fe tükubbile min ehadihima ve lem yütekabbel minel ahar kale le aktülennek kale innema yetekabbelül lahü minel müttekıyn

Leim besatte ileyye yedeke li taktülenı ma ene bi basitıy yediye ileyke li aktülek innı ehafüllahe rabbel alemın

İnnı ürıdü en tebue bi ismı ve ismike fe tekune min ashabin nar ve zalike cezaüz zalimın

Fe tavveat lehu nefsühu katle ehıyhi fe katelehu fe asbeha minel hasirın

Fe beasellahü ğurabey yebhasü fil erdı li yüriyehu keyfe yüvarı sev'ete ehıyh kale ya veyleta eaceztü en ekune misle hazel ğurabi fe üvariye sev'ete ehıy fe asbeha minen nadimın

Min ecli zalike ketebna ala benı israıle ennehu men katel nefsem bi ğayri nefsin ev fesadin fil erdı fe keennema katelen nase cemıa ve men ahyaha fe keennema ahyan nase cemıa ve le kad caethüm rusülüna bil beyyinati sümme inne kesıram minhüm ba'de zalike fil erdı le müsrifun

İnnema cezaüllezıne yüharribunellahe ve rasulehu ve yes'avne fil erdı fesaden ey yükattelu ev yüsallebu ev tükattaa eydıhim ve ercülühüm min hılafin ev yünfev minel ard zalike lehüm hızyün fid dünya ve lehüm fil ahırati azabün azıym

İllellezıne tabu min kabli en takdiru aleyhim fa'lemu ennellahe ğafurur rahıym

Ya eyyühellezıne amenüttekullahe vebteğu ileyhil vesılete ve cahidu fı sebılihı lealleküm tüflihun

İnnellezıne keferu lev enne lehüm ma fil erdı cemıav ve mislehu meahu li yeftedu bihı min azabi yevmil kıyameti ma tükubbile minhüm ve lehüm azabün elım

Yürıdune ey yahrucu minen nari ve ma hüm bi haricıne minha ve lehüm azabüm mükıym

Ves sariku ves sarikatü faktau eydiyehüma cezaem bima keseba nekalem minellah vallahü azızün hakım

Fe men tabe mim ba'di zulmihı ve asleha fe innellahe yetubü aleyh innellahe ğafurur rahıym

E lem ta'lem ennellahe lehu mülküs semavati vel erdı yüazzibü mey yeşaü ve yağfiru li mey yeşa' vallahü ala külli yeş'in kadır

Ya eyyüher rasulü la yahzünkellezıne yüsariune fil küfri minellezıne kalu amenna bi efvahihim ve lem tü'min kulubühüm ve minellezıne hadu semmaune lil kezibi semmaune li kavmin aharıne lem ye'tuk yüharrifunel kelime mim ba'di mevadııh yekulune in utıtüm haza fe huzuhü ve il lem tü'tevhü fahzeru ve mey yüridillahü fitnetehu fe len temlike lehu minellahi şey'a ülaikellezıne lem yüridillahü ey yütahhira kulubehüm lehüm fid dünya hızyüv ve lehüm fil ahırati azabün azıym

Semmaune lil kesibi ekkalune lis suht fe in cauke fahküm beynehüm ev a'rıd anhüm ve in tu'rıd anhüm fe ley yedurruke şey'a ve in hakemte fahküm beynehüm bil kıst innellahe yühıbbül muksitıyn

Ve keyfe yühakkimunee ve ındehümüt tevratü fıha hukmüllahi sümme yetevellevne mim ba'di zalik ve ma ülaike bil mü'minın

İnna enzelnet tevrate fıha hüdev ve nur yahkümü bihen nebiyyunellezıne eslemu lillezıne hadu ver rabbaniyyune vel ahbaru bimestuhfizu min kitabillahi ve kanu aleyhi şüheda' fe la tahşevün nase vahşevni ve la teşteru bi ayatı semenen kalıla ve mel lem yahküm bi ma enzelellahü fe ülaike hümül kafirun

Ve ketebna aleyhim fıha ennen nefse bin nefsi vel ayne bil ayni vel enfe bil enfi vel üzüne bil üzüni ves sinne bis sinni vel cüruha kısas fe men tesaddeka bihı fe hüve keffaratül leh ve mel lem yahküm bima enzelellahü fe ülaike hümüz zalimun

Ve kaffeyna ala asarihim bi ıysebni meryeme müsaddikal lima beyne yedeyhi minet tevrati ve ateynahül incıle fıhi hüdev ve nuruv ve müsaddikal lima beyne yedeyhi minet tevrati ve hüdev ve mev'ızatel lil müttekıyn

Vel yahküm ehlül incıli bima enzelellahü fıh ve mel lem yahküm bima enzelellahü fe ülaike hümül fasikun

Ve enzelna ileykel kitabe bil hakkı müsaddikal lima beyne yedeyhi minel kitabi ve mühayminen aleyhi fahküm beynehüm bima enzelellahü ve la tettebı' ehvaehüm amma caeke minel hakk li küllin cealna minküm şir'atev ve minhaca ve lev şaellahü le cealeküm ümmetev vahıdetev ve lakil li yeblüveküm fı ma ataküm festebikul hayrat ilellahi merciuküm cemıan fe yünebbiüküm bi ma küntüm fıhi tahtelifun

Ve enıhküm beynehüm bi ma enzelellahü ve la tettebı' ehvaehüm vahzerhüm ey yeftinuke amba'dı ma enzelellahü ileyk fe in tevellev fa'lem ennema yürıdüllahü ey yüsıybehüm bi ba'dı zünubihim ve inne kesıram minen nasi le fasikun

E fe hukmel cahiliyyeti yebğun ve men ahsenü minellahi hukmel li kavmiy yukınun

Ya eyyühellezıne amenu la tettehızül yehude ven nesara evliya' ba'duhüm evliyaü ba'd ve mey yetevellehüm minküm fe innehu minhüm innellahe la yehdil kavmez zalimın

Fe terallezıne fı kulubihim meraduy yüsariune fıhim yekulune nahşa en tüsıybena dairah fe asellahü ey ye'tiye bil fethı ev emrim min ındihı fe yusbihu ala ma eserru fı enfüsihim nadimın

Ve yekulüllezıne amenu ehaülaillezıne aksemu billahi cehde eymanihim innehüm le meaküm habitat a'malühüm fe asbehu hasirın

Ya eyyühellezıne amenu mey yertedde minküm an dınihı fe sevfe ye'tillahü bi kavmiy yühıbbühüm ve yühıbbunehu ezilletin alel mü'minıne e ızzetin alel kafirıne yücahidune fı sebılillahi ve la yehafune levmete laim zalike fadlüllahi yü7tıhi mey yeşa' vallahü vasiun alım

İnnema veliyyükümüllahü ve rasulühu vellezıne amenüllezıne yükıymunes salate ve yü'tunez zekate ve hüm rakiun

Ve mey yetevellellahe ve rasulehu vellezıne amenu fe inne hızbellahi hümül ğalibun

Ya eyyühellezıne amenu la tettehızül lezınettehazu dıneküm hüzüvev ve leıbem minellezıne utül kitabe min kabliküm vel küffara evliya' vettekullahe in küntüm mü'minın

Ve iza nadeytüm iles salatittehazuha hüzüvev ve leıba zalike bi ennehüm kavmül la ya'kılun

Kul ya ehlel kitabi hel tenkımune minna illa en amenna billahi ve ma ünzile ileyna ve ma ünzile min kablü ve enne ekseraküm fasikun

Kul hel ünebbiüküm bi şerrim min zalike mesubeten ındellah mel leanehüllahü ve ğadıbe aleyhi ve ceale minhümül kıradete vel hanazıra ve abedet tağut ülaike şerrum mekanev ve edallü an sevais sebıl

Ve iza cauküm kalu amenna ve kad dehalu bil küfri ve hüm kad haracu bih vallahü a'lemü bi ma kanu yektümun

Ve tera kesıram minhüm yüsariune fil ismi vel udvani ve eklihimüs suht le bi'se ma kanu ya'melun

Lev la yenhahümür rabbaniyyune vel ahbaru an kavlihimül isme ve eklihimüs suht le bi'se ma kanu yasneun

Ve kaletil yehudü yedüllahi mağluleh ğullet eydıhim ve lüınu bi ma kalu bel yedahü mebsutatani yünfiku keyfe yeşa' ve le yezıdenne kesıram minhüm ma ünzile ileyke mir rabbike tuğyanev ve küfra ve elkayna beynehümül adavete vel bağdae ila yevmil kıyameh küllema evkadu naral lil harbi atfeehellahü ve yes'avne fil erdı fesada vallahü la yühıbbül müfsidın

Ve lev enne ehlel kitabi amenu vettekav le kefferna anhüm seyyiatihim ve le edhalnahüm cennatin neıym

Ve lev ennehüm ekamüt tevrate vel incıle ve ma ünzile ileyhim mir rabbihim le ekelu min fevkıhim ve min tahti erculihim minhüm ümmetüm muktesıdeh ve kesırum minhüm sae ma ya'melun

Ya eyyüher rasulü bellığ ma ünzile ileyke mir rabbik ve il lem tef'al fe ma bellağte risaleteh vallahü ya'sımüke minen nas innellahe la yehdil kavmel kafirun

Kul ya ehlel kitabi lestüm alal şey'in hatta tükıymüt tevrate vel incıle ve ma ünzile ileyküm mir rabbiküm ve le yezıdenne kesıram minhüm ma ünzile ileyke mir rabbike tuğyanev ve küfra fe la te'se alel kavmil kafirın

İnnellezıne amenu vellezıne hadu ves sabiune ven nesara men amene billahi vel yevmil ahıri ve amile salihan fe la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun

Le kad ehazna mısaka benı israıle ve erselna ileyhim rusüla küllema caehüm rasulüm bi ma la tehva enfüsühüm ferıkan kezzebu ve ferıkay yaktülun

Ve hasibu ella tekune fitnetün feamu ve sammu sümme tabellahü aleyhim sümme amu ve sammu kesırum minhüm vallahü basıyrum bima ya'melun

Le kad keferallezıne kalu innellahe hüvel mesıhubnü meryem ve kalel mesıhu ya benı israıla'büdüllahe rabbı ve rabbeküm innehu mey yüşrik billahi fe kad harramellahü aleyhil cennete ve me'vahün nar ve ma liz zalimıne min ensar

Le kad keferallezıne kalu innellahe salisü selaseh ve ma min ilahin illa ilahüv vahıd ve il lem yentehu amma yekulune le yemessennellezıne keferu minhüm azabün elım

E fe la yetubune ilellahi ve yestağfiruneh vallahü ğafurur rahıym

Mel mesıhubnü meryeme illa rasul kad halet min kablihir rusül ve ümmühu sıddıkah kana ye'külanit taam ünzur keyfe nübeyyinü lehümül ayati sümmenzur enna yü'fekun

Kul e ta'büdune min dunillahi ma la yemlikü leküm darrav ve la nef'a vallahü hüves semıul alım

Kul ya ehlel kitabi la tağlu fı dıniküm ğayral hakkı ve la tettebiu ehvae kavmin kad dallu min kablü ve edallu kesırav ve dallu an sevais sebıl

Lüınellezıne keferu mim benı israıle ala lisani davude ve ıysebni meryem zalike bima asav ve kanu ya'tedun

Kanu la yetenahevne amünkerin fealuh lebi'se ma kanu yef'alun

Tera kesıram minhüm yetevellevnellezıne keferu le bi'se ma kaddemet lehüm enfüsühüm en sehıtallahü aleyhim ve fil azabi hüm halidun

Ve lev kanu yü'minune billahi vne nebiyyi ve ma ünzile ileyhi mettehazuhüm evliyae ve lakinne kesıram minhüm fasikun

Le tecidenne eşedden nasi adavetel lillezıne amenül yehude vellezıne eşraku ve le tecidenne akrabehüm meveddetel lillezıne amenüllezıne kalu inna nesara zalike bi enne münhüm kıssısıne ve ruhbanev ve ennehüm la yestekbirun

Ve iza semiu ma ünzile iler rasuli tera a'yünehüm tefıdu mined dem'ı mimma arafu minel hakk yekulune rabbena amenna fektübna meaş şahidın

Ve ma lena la nü'minü billahi ve ma caena minel hakkı ve natmeu ey yüdhılena rabbüna meal kavmis salihıyn

Fe esabehümüllahü bima kalu cennatin tecrı min tahtihel enharu halidıne fıha ve zalike ceazül muhsinın

Velelızne keferu ve kezzebu bi ayatina ülaike ashabül cehıym

Ya eyyühellezıne amenu la tüharrimu tayyibati ma ehallellahü leküm ve la ta'tedu innellahe le yühıbbül mu'tedın

Ve külu mimma razekakümüllahü halalen teyyibev vettekullahellezı entüm bihı mü'minun

La yüahızükümüllahü billağvi fı eymaniküm ve lakiy yüahızüküm bima akkadtümül eyman fe keffaratühu ıt'amü aşerati mesakıne min evsetı ma tut'ımune ehlıküm evkisvetühüm ev tahrıru rakabeh fe mel lem yecid fe sıyamü selaseti eyyam zalike kefferatü eymaniküm iza haleftüm vahfezu eymaneküm kezalike yübeyyinüllahü leküm ayatihı lealleküm teşkürun

Ya eyyühellezıne amenu innemel hamru vel meysiru vel ensabü vel ezlamü ricsüm min ameliş şeytani fectenibuhü lealleküm tüflihun

İnnema yürıdüş şeytanü ey yukıa beynekümül adavete vel bağdae fil hamri vel meysiri ve yesuddeküm an zikrillahi ve anis salah fe hel entüm müntehun

Ve etıy'ullahe ve etıy'ur rasule vahzeru fe in tevelleytüm fa'lemu ennema ala rasulinel belağul mübın

Leyse alellezıne amenu ve amilus salihati cünahun fıma taımu iza mettekav ve amenu ve amilus salihati sümmettekav ve amenu sümmettekav ve ahsenu vallahü yühabbül muhsinın

Ya eyyühellezıne amenu le yeblüvenne kümüllühü bi şey'im mines saydi tenalühu eydıküm ve rimahuküm li ya'lemellahü mey yehafühu bil ğayb fe menı'teda ba'de zalike fe lehu azabün elım

Ya eyyühellezıne amenu la taktülüs sayde ve entüm hurram ve men katelehu minküm müteammiden fe ceazüm mislü ma katele minen neami yahkümü bihı zeva adlim minküm hedyem baliğal ka'beti ev keffaratün taamü mesakıne ev adlü zalike sıyamel li yezuka ve bale emrih afallahü amma selef ve men ade fe yentekımüllahü minh vallahü azızün züntikam

Ühılle leküm saydül bahri ve taamühu metaal leküm ve lis seyyarah ve hurrime aleyküm saydül birri ma düntüm huruma vettekullahellezı ileyhi tuhşerun

Cealellahül ka'betel beyteh harame kıyamel lin nasi veş şehral harame vel hedye vel kalaid zalike li ta'lemu ennellahe ya'lemü ma fis semavati ve ma fil erdı ve ennellahe bi külli şey'in alım

I'lemu ennellahe şedıdül ıkabi ve ennellahe ğafurur rahıym

Ma aler rasuli illel belağ vallahü ya7lemü ma tübdune ve ma tektümun

Kul la yestevil habisü vet tayyibü ve lev a'cebeke kesratül habıs fettekullahe ya ülil elbabi lealleküm tüflihun

Ya eyyühellezıne amenu la tes'elu an eşyae in tübde leküm tesü'küm ve in tes'elu anha hıyne yünezzelül kur'anü tübde leküm afallahü anha vallahü ğafurun halım

Kad seeleha kavmün min kabliküm sümme asbehu biha kafirın

Ma cealellahü mim behıyrativ ve la saibetiv ve la vesıyletiv ve la hamiv ve lainnellezıne keferu yefterune alellahil kezib ve ekseruhüm la ya'kılun

Ve iza kıyle lehüm tealev ila ma enzelellahü ve iler rasuli kalu hasbüna ma vecedna aleyhi abaena e ve lev kane abaühüm la ya'lemune şey'ev ve la yehtedun

Ya eyyühellezıne amenu aleyküm enfüseküm la yedurruküm men dalle izehtedeytüm ilellahi mirciuküm cemıan fe yünebbiüküm bi ma küntüm ta'melun

Ya eyyühellezıne amenu şehadetü beyniküm iza hadara ehadekümül mevtü hıynel vesıyyetisnani zevaadlim minküm ev aharani min ğayriküm in entüm darabtüm fil erdı fe esabetküm müsıybetül mevt tahbisunehüma mim ba'dis salati fe yuksimani billahi inirtebtüm la neşterı bihı semenev ve lev kane za kurba ve la nektümü şehadetellahi inna izel le minel azimın

Fe in usira ala ennehümestehakka ismen fe aharani yekumani mekamehüma minellezı nestehakka aleyhimül evleyani fe yuksimani billahi le şehadetüna ehakku min şehadetihima ve ma'tedeyna inna izel le minez zalimın

Zalike edna ey ye'tu biş şehadeti ala vechiha ev yehafu en türadde eymanüm ba'de eymanihim vettekullahe vesmeu vallahü la yehdil kavmel fasikıyn

Yevme yecmeullahür rusüle fe yekulü ma za ücibtüm kalu la ilme lenav inneke ente allamül ğuyub

İz kalellahü ya iysebne meryemezkür nı'metı aleyke ve ala validetik iza eyyedtüke bi ruhıl kudüsi tükellimün nase fil mehdi ve kehla ve iz alemtükel kitabe vel hıkmete vet tevrate vel incıl ve iz tahlüku minet tıyni ke hey'etit tayri bi iznı fe tenfühu fıha fe tekunü tayram bi iznı ve tübriül ekmehe vel ebrasa bi iznı ve iz huricül mevta bi iznı ve iz kefeftü benı israıle anke iz ci'tehüm bil beyyinati fe kalellezıne keferu minhüm in haza illa sıhrum mübın

Ve iz evhaytü ilel havariyyıne en aminu bı ve bi rasulı kalu amenna veşhed bi ennena müslimun

İz kalel havariyyune ya ıysebne meryeme hel yestetıy'u rabbüke ey yünezzile aleyna maidetem mines sema' kalettekullahe in küntüm mü'minın

Kalu nürıdü en ne'küle minha ve tatmeinne kulubüna ve na'leme en kad sadaktena ve nekune aleyha mineş şahidın

Kale ıysebnü meryemellahümme rabbena enzil aleyna maidetem mines semai tekunü lena ıydel li evvelina ve ahırina ve ayetem mink verzukna ve ente hayrır razikıyn

Kalellahü innı münezzilüha aleyküm fe mey yekfür ba'dü minküm fe innı üazzibühu azabel la üazzibühu ehadem minel alemın

Ve iz kalellahü ya iysebne meryeme e ente kulte lin nasittehızunı ve ümmiye ilaheyni min dunillah kale sübhaneke ma yekunü lı en ekıle ma leşse lı bi hakk in küntü kultühu fe kad alimteh ta'lemü ma fı nefsı ve la a'lemü ma fı nefsik inneke ente allamül ğuyub

Me kultü lehüm illa ma emartenı bihı enı'büdüllahe rabbı ve rabbeküm ve küntü aleyhim şehıdem ma dümtü fıhim felemma teveffeytenı künte enter rakıybe aleyhim ve ente ala külli şey'in şehıd

İn tüazzibhüm fe innehüm ıbadük ve in tağfir lehüm fe inneke entel azızül hakım

Kalellahü haza yevmü yenfeus sadikıyne sıdkuhüm lehüm cennatün tecrı min tahtihel enharu halidıne fıha ebeda radıyellahü anhüm ve radu anh zalikel fevzül azıym

Lillahi mülküs semavati vel erdı va ma fıhinn ve hüve ala külli şey'in kadır

Maide Suresi Dinle

Maide Suresi Türkçe Anlamı (Diyanet Meali)

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

1. Ey iman edenler! Akitlerinizi yerine getirin.(1) İhramlı iken avlanmayı helâl saymamanız kaydıyla(2), okunacak (bildirilecek) olanlardan başka hayvanlar(3), size helâl kılındı. Şüphesiz Allah istediği hükmü verir.

(1) Akit, sözleşme demektir. Kelime burada, hem Kur'an'ın getirdiği iman esaslarını, Allah'ın emir ve yasaklarını, uygulanması gereken kuralları, hem de genel anlamıyla kişilerin kendi aralarında yaptıkları sözleşmeleri, verdikleri sözleri kapsamaktadır.
(2) Hac ve umre için ihrama girmiş bulunanlar karada avlanamazlar, ihramlı bir kimsenin avladığı hayvanın etinden yiyemezler.
(3) Meâldeki bu "hayvanlar" kelimesi, âyette geçen "Behimetü'l-En'âm" ifadesinin karşılığı olmak üzere konulmuştur. Bununla kastedilen deve, sığır, koyun, keçi ve bunlara dahil edilebilecek diğer hayvanlardır.

2. Ey iman edenler! Allah’ın (koyduğu din) nişanelerine(4), haram aya(5), hac kurbanına, (bu kurbanlıklara takılı) gerdanlıklara ve de Rab’lerinden bol nimet ve hoşnutluk isteyerek Kâ’be’ye gelenlere sakın saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınızda (isterseniz) avlanın. Sizi Mescid-i Haram’dan alıkoydular diye birtakımlarına beslediğiniz kin, sakın ha sizi, haddi aşmaya sürüklemesin. İyilik ve takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın. Ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. Allah'a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah’ın cezası çok şiddetlidir.

(4) Meâlde geçen “nişaneler” kelimesi, âyetteki “şeâir” kelimesinin karşılığı olarak kullanılmıştır. “Şeâir”, alametler, işaretler ve semboller demektir. Burada kastedilen, dinin belirgin alametleri, işaretleri ve sembolleridir. Özellikle de haccın eda edildiği kutsal yerler ve bazı hac fiilleridir.
(5) Haram ay ifadesiyle Muharrem, Zilka’de, Zilhicce ve Receb aylarından her biri kastedilmektedir.

3. Ölmüş hayvan, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına boğazlanan, (henüz canı çıkmamış iken) kestikleriniz hariç; boğulmuş, darbe sonucu ölmüş, yüksekten düşerek ölmüş, boynuzlanarak ölmüş ve yırtıcı hayvan tarafından parçalanmış hayvanlar ile dikili taşlar(6) üzerinde boğazlanan hayvanlar, bir de fal oklarıyla kısmet aramanız(7) size haram kılındı. İşte bütün bunlar fısk (Allah'a itaatten kopmak)tır. Bugün kâfirler dininizden (onu yok etmekten) ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı seçtim.(8)Kim şiddetli açlık durumunda zorda kalır, günaha meyletmeksizin (haram etlerden) yerse, şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

(6) Cahiliye Arapları Kâ'be'nin etrafına tazim amacı ile diktikleri taşlar üzerinde kurban keserlerdi. Kesilen kurbanların kanları bu taşlar üzerine serpilir, etleri bunlar üzerine konurdu.
(7) Cahiliye devrinde, bir insan yapmak istediği bir işe karar vermek amacıyla; bir torba içinde bulunan ve birinin üzerinde "yap!", birinin üzerinde "yapma!" yazısı bulunan ve biri de yazısız olan üç oktan birini çekerdi. Yazısız okun çıkması hâlinde, çekiş tekrarlanırdı.
(8) Veda Haccı sırasında Arafat'ta inen bu âyetin inişinden sonra, Hz. Peygamber ancak 81 veya 82 gün yaşamıştır. En son inen hüküm âyeti budur.

4. (Ey Muhammed!) Sana, kendilerine nelerin helâl kılındığını soruyorlar. De ki: "Size temiz ve hoş olan şeyler, bir de Allah'ın size verdiği yeteneklerle eğitip alıştırdığınız avcı hayvanların tuttuğu (avlar) helâl kılındı. Onların sizin için tuttuklarından yiyin. Onu (av için) salarken üzerine Allah'ın adını anın (besmele çekin). Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.

5. Bu gün size temiz ve hoş şeyler helâl kılındı. Kendilerine kitap verilenlerin yiyecekleri size helâl, sizin yiyecekleriniz de onlara helâldir.(9) Mü'min kadınlardan iffetli olanlarla, daha önce kendilerine kitap verilenlerden olan iffetli kadınlar da, mehirlerini vermeniz kaydıyla; evlenmek, zina etmemek ve gizli dost tutmamak üzere size helâldir. Her kim de inanılması gerekenleri inkâr ederse, bütün işlediği boşa gider. Ahirette de o, ziyana uğrayanlardandır.

(9) Kitap ehlinin yiyeceklerinin müslümanlara helâl olması izni, domuz eti, boğazlanmadan ölen veya öldürülen hayvanların etleri gibi İslâm'da yenmesi yasaklanmış bulunan yiyecekleri kapsamaz.

6. Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve -başlarınıza mesh edip- her iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz, iyice yıkanarak temizlenin. Hasta olursanız veya seferde bulunursanız veya biriniz abdest bozmaktan (def-i hacetten) gelir veya kadınlara dokunur (cinsel ilişkide bulunur) da su bulamazsanız, o zaman temiz bir toprağa yönelin. Onunla yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin (Teyemmüm edin). Allah, size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez. Fakat O, sizi tertemiz yapmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz.

7. Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve "işittik, itaat ettik" dediğinizde ona verdiğiniz ve sizi kendisiyle bağladığı sağlam sözü hatırlayın. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir.

8. Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Âdil olun. Bu, Allah'a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.

9. Allah, iman edip salih ameller işleyenler hakkında, "Onlar için bir bağışlama ve büyük bir mükâfat vardır" diye vaatte bulunmuştur.

İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlar var ya; işte onlar cehennemliklerdir.

Ey iman edenler! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani bir topluluk size el uzatmaya (tecavüze) kalkışmıştı da, Allah (buna engel olmuş) onların ellerini sizden çekmişti. Allah'a karşı gelmekten sakının. Mü'minler yalnız Allah'a tevekkül etsinler.

Andolsun, Allah İsrailoğullarından sağlam söz almıştı. Onlardan on iki temsilci -başkan- seçmiştik. Allah, şöyle demişti: "Sizinle beraberim. Andolsun eğer namazı kılar, zekâtı verir ve elçilerime inanır, onları desteklerseniz, (fakirlere gönülden yardımda bulunarak) Allah'a güzel bir borç verirseniz, elbette sizin kötülüklerinizi örterim ve andolsun sizi, içinden ırmaklar akan cennetlere koyarım. Ama bundan sonra sizden kim inkâr ederse, mutlaka o, dümdüz yoldan sapmıştır."

İşte, verdikleri sözlerini bozmaları sebebiyledir ki onları lânetledik, kalplerini de kaskatı kıldık. Kelimeleri yerlerinden kaydırarak (tahrif edip) değiştiriyorlar. Akıllarından çıkarmamaları istenen şeylerden önemli bir kısmını da unuttular. (Ey Muhammed!) İçlerinden pek azı hariç, onların daima bir hainliğini görüyorsun. Yine de sen onları affet ve aldırış etme. Çünkü Allah, iyilik yapanları sever.

"Biz hıristiyanız" diyenlerden de sağlam söz almıştık. Ama onlar da akıllarından çıkarmamaları istenen şeylerden önemli bir kısmını unuttular. Bu sebeple, biz de aralarına kıyamet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kini salıverdik. Allah, ne yapmakta olduklarını onlara bildirecek!

Ey kitap ehli! Artık size elçimiz (Muhammed) gelmiştir. O, kitabınızdan gizleyip durduğunuz gerçeklerden birçoğunu sizlere açıklıyor, birçoğunu da affediyor. İşte size Allah'tan bir nur ve apaçık bir kitap (Kur'an) gelmiştir.

Allah, onunla rızası peşinde olanları selâmet yollarına iletir ve onları izniyle, karanlıklardan aydınlığa çıkarıp kendilerini dosdoğru bir yola iletir.

Andolsun, "Allah, Meryem oğlu Mesih'tir", diyenler kesinlikle kâfir oldular.(10) De ki: "Şâyet Allah, Meryem oğlu Mesih'i, onun anasını ve yeryüzünde olanların hepsini yok etmek istese, Allah'a karşı kim ne yapabilir? Göklerin, yerin ve bunların arasında bulunan her şeyin hükümranlığı Allah'ındır. Dilediğini yaratır. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir."

(10) Aynı konu için bakınız: Mâide sûresi, âyet,
(Bir de) yahudiler ve hıristiyanlar, "Biz Allah'ın oğulları ve sevgili kullarıyız" dediler. De ki: "Öyleyse (Allah) size neden günahlarınız sebebiyle azap ediyor? Hayır, siz de O'nun yarattıklarından bir beşersiniz." (Allah) dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Göklerin, yerin ve bunların arasında bulunanların da hükümranlığı Allah'ındır. Dönüş de ancak O'nadır.

Ey kitap ehli! Peygamberlerin arası kesildiği bir sırada, "Bize ne müjdeleyici bir peygamber geldi, ne de bir uyarıcı" demeyesiniz diye, işte size (hakikatı) açıklayan elçimiz (Muhammed) geldi. (Evet,) size bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmiştir. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.

Hani Mûsâ, kavmine demişti ki: "Ey kavmim! Allah'ın, üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani içinizden peygamberler çıkarmıştı. Sizi hükümdarlar kılmıştı(11) ve (diğer) toplumlardan hiçbirine vermediğini size vermişti."

(11) Âyetin bu kısmı, "Sizi kendi kendinizin efendisi kılmıştı" şeklinde de tercüme edilebilir.
"Ey kavmim! Allah'ın size yazdığı kutsal toprağa girin. Sakın ardınıza dönmeyin. Yoksa ziyana uğrayanlar olursunuz."(12)

(12) Söz konusu toprakların İsrailoğullarına vatan olarak kalması, onların, Allah'ın Kitabı ve Peygamberi'nin gösterdiği doğrultuda dürüstçe yürümelerine bağlı idi. Zira Tevrat'tan sonra Zebur'da da, yeryüzünde ancak iyi kulların mirasçı olacağı, ifade edilmiştir. Bakınız: Enbiya sûresi, âyet,
Dediler ki: "Ey Mûsâ! O (dediğin) topraklarda gayet güçlü, zorba bir millet var. Onlar oradan çıkmadıkça, biz oraya asla giremeyiz. Eğer oradan çıkarlarsa, biz de gireriz."

Korkanların içinden Allah'ın kendilerine nimet verdiği iki adam şöyle demişti: "Onların üzerine kapıdan girin. Oraya girdiniz mi artık siz kuşkusuz galiplersiniz. Eğer mü'minler iseniz, yalnızca Allah'a tevekkül edin."

Dediler ki: "Ey Mûsa! Onlar orada bulundukça, biz oraya asla girmeyeceğiz. Sen ve Rabbin gidin, onlarla savaşın. Biz burada oturacağız."

Mûsa, "Ey Rabbim! Ben ancak kendime ve kardeşime söz geçirebilirim. Artık bizimle, o yoldan çıkmışların arasını ayır" dedi.

Allah, şöyle dedi: "O hâlde, orası onlara kırk yıl haram kılınmıştır. Bu süre içinde yeryüzünde şaşkın şaşkın dönüp dolaşacaklar. Artık böyle yoldan çıkmış kavme üzülme."

(Ey Muhammed!) Onlara, Âdem'in iki oğlunun haberini gerçek olarak oku. Hani ikisi de birer kurban sunmuşlardı da, birinden kabul edilmiş, ötekinden kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen, "Andolsun seni mutlaka öldüreceğim" demişti. Öteki, "Allah, ancak kendisine karşı gelmekten sakınanlardan kabul eder" demişti.

"Andolsun! Sen beni öldürmek için elini bana uzatsan da ben seni öldürmek için sana elimi uzatacak değilim. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım."

"Ben istiyorum ki, sen benim günahımı da, kendi günahını da yüklenip cehennemliklerden olasın. İşte bu zalimlerin cezasıdır."

Derken nefsi onu kardeşini öldürmeye itti de (nefsine uyarak) onu öldürdü ve böylece ziyan edenlerden oldu.

Nihayet Allah, ona kardeşinin ölmüş cesedini nasıl örtüp gizleyeceğini göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. "Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini örtmekten âciz miyim ben?" dedi. Artık pişmanlık duyanlardan olmuştu.

Bundan dolayı İsrailoğullarına (Kitap'ta) şunu yazdık: "Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür. Her kim de birini (hayatını kurtararak) yaşatırsa, sanki bütün insanları yaşatmıştır. Andolsun ki, onlara resûllerimiz apaçık deliller (mucize ve âyetler) getirdiler. Ama onlardan birçoğu bundan sonra da (hâlâ) yeryüzünde aşırı gitmektedir.

Allah'a ve Resûlüne savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası; ancak öldürülmeleri, yahut asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut o yerden sürülmeleridir. Bu cezalar onlar için dünyadaki bir rezilliktir. Ahirette de onlara büyük bir azap vardır.(13)

(13) Âyet-i kerimede "Allah'a ve Resûlüne karşı savaş ve yeryüzünde bozgunculuk" şeklinde ifade edilen suç, terör, yol kesme, kan dökme, eşkıyalık, yağmalama, masum insanları öldürme gibi toplumun huzur ve sükununu bozmaya yönelik eylemlerdir. Bu âyet, terör, eşkıyalık ve yağmalama gibi toplumun huzurunu bozan gayr-i meşru eylemlerin ne derece tehlikeli olduğuna işaret etmektedir.
Ancak onları ele geçirmenizden önce tövbe edenler bunun dışındadırlar. Artık Allah'ın çok bağışlayıcı, çok merhamet edici olduğunu bilin.

Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının, O'na yaklaşmaya vesile arayın ve O'nun yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz.

Şüphesiz yeryüzünde olanların hepsi ve yanında bir o kadarı daha kendilerinin (kâfirlerin) olsa da onu kıyamet gününün azabından kurtulmak için fidye verecek olsalar, onlardan yine kabul edilmez. Onlara elem dolu bir azap vardır.

Ateşten çıkmak isterler ama ondan çıkabilecek değillerdir. Onlara sürekli bir azap vardır.

Yaptıklarına bir karşılık ve Allah'tan caydırıcı bir müeyyide olmak üzere hırsız erkek ile hırsız kadının ellerini kesin. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Her kim de işlediği zulmünün arkasından tövbe edip durumunu düzeltirse kuşkusuz, Allah onun tövbesini kabul eder. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

Bilmez misin ki, göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'a aittir. O, dilediğine azap eder, dilediğini de bağışlar. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.

Ey Peygamber! Kalpten inanmadıkları hâlde, ağızlarıyla "İnandık" diyenler (münafıklar) ile Yahudilerden küfürde yarışanlar seni üzmesin. Onlar (Yahudiler) yalan uydurmak için (seni) dinlerler(14), sana gelmeyen bir topluluk hesabına dinlerler. Kelimelerin (ifade içindeki) yerlerini bildikten sonra yerlerini değiştirir ve şöyle derler: "Eğer size şu hüküm verilirse, onu tutun. O verilmezse sakının." Allah, kimin azaba uğramasını istemişse artık sen onun için asla Allah'a karşı hiçbir şey yapamazsın. Onlar, Allah'ın kalplerini temizlemeyi istemediği kimselerdir.(15) Onlara dünyada bir rüsvaylık, ahirette ise yine onlara büyük bir azap vardır.

(14) Âyetin bu cümlesi "Onlar yalana kulak verirler. Sana gelmeyen bir topluluğa kulak verirler" şeklinde de tercüme edilebilir.
(15) Çünkü kendilerinde böyle bir gayret bulunmamaktadır.

Onlar, yalanı çok dinleyen, haramı çok yiyenlerdir. Eğer sana gelirlerse, ister aralarında hüküm ver, ister onlardan yüz çevir. Onlardan yüz çevirecek olursan, sana asla hiçbir zarar veremezler. Eğer hükmedecek olursan, aralarında adaletle hükmet. Çünkü Allah, âdil davrananları sever.

Yanlarında, içinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat varken nasıl oluyor da seni hakem yapıyorlar, sonra bunun ardından verdiğin hükümden yüz çeviriyorlar? İşte onlar (kendi kitaplarına da, sana da) inanmış değillerdir.

Şüphesiz Tevrat'ı biz indirdik. İçinde bir hidayet, bir nur vardır. (Allah'a) teslim olmuş nebiler, onunla yahudilere hüküm verirlerdi. Kendilerini Rabb'e adamış kimseler ile âlimler de öylece hükmederlerdi. Çünkü bunlar Allah'ın kitabını korumakla görevlendirilmişlerdi. Onlar Tevrat'ın hak olduğuna da şahit idiler. Şu hâlde, siz de insanlardan korkmayın, benden korkun ve âyetlerimi az bir karşılığa değişmeyin. Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.

Onda (Tevrat'ta) üzerlerine şunu da yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş kısas edilir. Yaralar da kısasa tabidir. Kim de bu hakkını bağışlar, sadakasına sayarsa o, kendisi için keffaret olur. Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, zalimlerin ta kendileridir.

O peygamberlerin izleri üzere Meryem oğlu İsa'yı, önündeki Tevrat'ı doğrulayıcı olarak gönderdik. Ona, içerisinde hidayet ve nur bulunan, önündeki Tevrat'ı doğrulayan, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için doğru yola iletici ve bir öğüt olarak İncil'i verdik.

İncil ehli Allah'ın onda indirdiği ile hükmetsin. Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, fasıkların ta kendileridir.

(Ey Muhammed!) Sana da o Kitab'ı (Kur'an'ı) hak, önündeki kitapları doğrulayıcı, onları gözetici olarak indirdik. Artık, Allah'ın indirdiği ile aralarında hükmet ve sana gelen haktan ayrılıp da onların arzularına uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol koyduk. Eğer Allah dileseydi, elbette sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat verdiği şeylerde sizi imtihan etmek için ümmetlere ayırdı. Öyle ise iyiliklerde yarışın. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O zaman anlaşmazlığa düşmüş olduğunuz şeyleri size bildirecektir.

Aralarında, Allah'ın indirdiği ile hükmet. Onların arzularına uyma ve Allah'ın sana indirdiğinin bir kısmından (Kur'an'ın bazı hükümlerinden) seni şaşırtmalarından sakın. Eğer yüz çevirirlerse, bil ki şüphesiz Allah, bazı günahları sebebiyle onları bir musibete çarptırmak istiyor. İnsanlardan birçoğu muhakkak ki yoldan çıkmışlardır.

Onlar hâlâ cahiliye devrinin hükmünü mü istiyorlar? Kesin olarak inanacak bir toplum için, kimin hükmü Allah'ınkinden daha güzeldir?

Ey inananlar! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse, kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğruya iletmez.(16)

(16) Bu âyette, müslümanların, yahudileri ve hıristiyanları, inançlarından dolayı kendilerine yakın görüp dost edinmeleri yasaklanmakta, onların kendi inanç ve değerlerine sıkı sıkıya bağlı olmaları istenmektedir. Bakara sûresinin âyeti de bu konuda açık bir uyarı niteliğindedir.
İşte kalplerinde bir hastalık (nifak) bulunanların, "Başımıza bir felaketin gelmesinden korkuyoruz" diyerek onların arasında koşup durduklarını görürsün. Ama Allah, yakın bir fetih veya katından bir emir getirir ve onlar içlerinde gizledikleri şeye (nifaka) pişman olurlar.

(O zaman) iman edenler derler ki: "Sizinle beraber olduklarına dair var güçleriyle Allah'a yemin edenler şunlar mı?" Bunların çabaları boşa çıkmıştır. Böylece ziyan edenler olmuşlardır.

Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, (bilin ki) Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler. Onlar mü'minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı güçlü ve onurludurlar. Allah yolunda cihad ederler. (Bu yolda) hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. İşte bu, Allah'ın bir lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.

Sizin dostunuz ancak Allah'tır, Resûlüdür ve Allah'ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren mü'minlerdir.

Kim Allah'ı, O'nun peygamberini ve inananları dost edinirse, bilsin ki şüphesiz Allah taraftarları galiplerin ta kendileridir.

Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi alaya alıp oyuncak edinenleri ve öteki kâfirleri dost edinmeyin. Eğer mü'minler iseniz Allah'a karşı gelmekten sakının.

Siz namaza çağırdığınız vakit onu alaya alıp eğlence yerine koyuyorlar. Bu, şüphesiz onların akılları ermeyen bir toplum olmalarındandır.

De ki: "Ey kitap ehli! Sadece Allah'a, bize indirilene ve daha önce indirilmiş olan (ilâhî kitap)lara inandığımızdan ve çoğunuzun da fasıklar olmasından ötürü bizden hoşlanmıyorsunuz."

De ki: "Allah katında cezası bundan daha kötü olanları size haber vereyim mi? Onlar, Allah'ın lânetlediği ve gazabına uğrattığı, içlerinden maymunlar ve domuzlar çıkardığı kimseler ile şeytanlara tapan kimselerdir. İşte bunların yeri daha kötüdür ve onlar doğru yoldan daha çok sapmışlardır."

(Yanınıza) küfürle girip yine (yanınızdan) küfürle çıktıkları hâlde, size geldiklerinde "İnandık" dediler. Allah, onların saklamakta oldukları şeyi daha iyi bilir.

Onlardan çoğunun günahta, düşmanlıkta, haram yemede birbirleriyle yarıştıklarını görürsün. Yapmakta oldukları şey ne kötüdür!

Bunları, din adamları ve bilginler günah söz söylemekten ve haram yemekten sakındırsalardı ya! Yapmakta oldukları şey ne kötüdür!

Bir de Yahudiler, "Allah'ın eli bağlıdır" dediler. Söylediklerinden ötürü kendi elleri bağlansın ve lânete uğrasınlar! Hayır, O'nun iki eli de açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun, sana Rabbinden indirilen (Kur'an) onlardan birçoğunun azgınlık ve küfrünü artıracaktır. Biz onların arasına kıyamete kadar düşmanlık ve kin saldık. Her ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa, Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışırlar. Allah, bozguncuları sevmez.

Eğer kitap ehli iman etseler ve Allah'a karşı gelmekten sakınsalardı, muhakkak onların kötülüklerini örterdik ve onları Naim cennetlerine koyardık.

Eğer onlar Tevrat'ı, İncil'i ve Rableri tarafından kendilerine indirileni (Kur'an'ı) gereğince uygulasalardı, elbette üstlerinden ve ayaklarının altından (bol bol rızık) yiyeceklerdi. Onlardan orta yolu tutan bir zümre vardır. Ama onların birçoğunun yaptığı ne kötüdür!

Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, O'nun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah, seni insanlardan korur. Şüphesiz Allah, kâfirler topluluğunu hidayete erdirmeyecektir.

De ki: "Ey Kitap ehli! Tevrat'ı, İncil'i ve Rabbinizden size indirileni (Kur'an'ı) uygulamadıkça hiçbir şey üzere değilsiniz." Andolsun ki sana Rabbinden indirilen bu Kur'an, onlardan çoğunun taşkınlık ve küfrünü artıracaktır. Öyle ise o kâfirler toplumu için üzülme.

Şüphesiz inananlar (müslümanlar) ile Yahudiler, Sabiîler ve Hıristiyanlardan (her bir grubun kendi şeriatında) "Allah'a ve ahiret gününe inanan ve salih ameller işleyenler için hiçbir korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır" (diye hükmedilmiştir.)(17)

(17) Âyet hakkında açıklama için Bakara sûresi, âyet 62'nin dipnotlarına bakınız.
Andolsun, İsrailoğullarından sağlam söz almış ve onlara peygamberler göndermiştik. Fakat her ne zaman bir Peygamber, onlara nefislerinin hoşlanmadığı bir hükmü getirdiyse; onlardan bir kısmını yalanladılar, bir kısmını da öldürdüler.

(Bu yaptıklarında) bir belâ olmayacağını sandılar da kör ve sağır kesildiler. Sonra (tövbe ettiler), Allah da onların tövbesini kabul etti. Sonra yine onlardan çoğu kör ve sağır kesildiler. Allah, onların yaptıklarını hakkıyla görendir.

Andolsun, "Allah, Meryem oğlu Mesih'tir" diyenler kesinlikle kâfir oldu.(18) Oysa Mesih şöyle demişti: "Ey İsrailoğulları! Yalnız, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin. Kim Allah'a ortak koşarsa, artık, Allah ona cenneti muhakkak haram kılmıştır. Onun barınağı da ateştir. Zalimler için hiçbir yardımcı yoktur."

(18) Aynı konu için bakınız: Mâide sûresi, âyet,
Andolsun, "Allah, üçün üçüncüsüdür" diyenler kâfir oldu.(19) Hâlbuki bir tek ilâhtan başka hiçbir ilâh yoktur. Eğer dediklerinden vazgeçmezlerse, andolsun onlardan inkâr edenlere elbette, elem dolu bir azap dokunacaktır.

(19) Hıristiyanlar Allah'ı, Baba, Oğul ve Ruhu'l-Kudüs'ten oluşan üçlü bir unsurun parçası olarak düşünmektedirler. Hıristiyanların, Allah'ı "Üçün üçüncüsü" diye nitelemeleri, funduszeue.info ve Meryem'i de birer ilâh olarak kabul etmeleri itibariyle de olabilir.
Hâlâ mı Allah'a tövbe etmezler ve O'ndan bağışlanma istemezler? Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

Meryem oğlu Mesih, sadece bir peygamberdir. Ondan önce de nice peygamberler geldi geçti. Onun annesi de dosdoğru bir kadındır. (Nasıl ilâh olabilirler?) İkisi de yemek yerlerdi. Bak, onlara âyetlerimizi nasıl açıklıyoruz. Sonra bak ki, nasıl da (haktan) çevriliyorlar.

(Ey Muhammed!) De ki: "Allah'ı bırakıp da, sizin için ne bir zarara ne de bir yarara gücü yeten şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir."

De ki: "Ey Kitap ehli! Hakkın dışına çıkarak dininizde aşırı gitmeyin. Daha önce sapmış, birçoklarını da saptırmış ve dümdüz yoldan da şaşmış bir milletin arzu ve keyiflerine uymayın."

İsrailoğullarından inkâr edenler, Davud ve Meryem oğlu İsa diliyle lânetlendi. Bu, onların isyan etmeleri ve hadlerini aşıyor olmalarından ötürüydü.

İşledikleri herhangi bir kötülükten birbirlerini vazgeçirmeye çalışmazlardı. Yapmakta oldukları ne kötüydü!

Onlardan birçoğunun inkâr edenleri dost edindiklerini görürsün. Andolsun ki kendileri için önceden (ahirete) gönderdikleri şey; Allah'ın onlara gazap etmesi ne kötüdür! Onlar azap içinde ebedî kalıcıdırlar.

Eğer Allah'a, Peygamber'e ve ona indirilene (Kur'an'a) inanıyor olsalardı, onları (müşrikleri) dost edinmezlerdi. Fakat onlardan birçoğu fasık kimselerdir.

(Ey Muhammed!) İman edenlere düşmanlık etmede insanların en şiddetlisinin kesinlikle Yahudiler ile Allah'a ortak koşanlar olduğunu görürsün. Yine onların iman edenlere sevgi bakımından en yakınının da "Biz hıristiyanlarız" diyenler olduğunu mutlaka görürsün. Çünkü onların içinde keşişler ve rahipler vardır. Onlar büyüklük de taslamazlar.

Peygamber'e indirileni (Kur'an'ı) dinledikleri zaman hakkı tanımalarından dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. "Ey Rabbimiz! İnandık. Artık bizi (hakikate) şahitlik edenler (Muhammed'in ümmeti) ile(20) beraber yaz" derler.

(20) Muhammed ümmetinin "şahitler" oluşu ile ilgili olarak bakınız: Bakara sûresi, âyet, ; Hac sûresi, âyet,
"Rabbimizin, bizi salihler topluluğuyla beraber (cennete) koymasını umarken, Allah'a ve bize gelen gerçeğe ne diye inanmayalım?"

Dedikleri bu söze karşılık Allah onlara, devamlı kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetleri mükâfat olarak verdi. İşte bu, iyilik yapanların mükâfatıdır.

İnkâr edenlere ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar cehennemliklerdir.

Ey iman edenler! Allah'ın size helâl kıldığı iyi ve temiz nimetleri (kendinize) haram etmeyin ve (Allah'ın koyduğu) sınırları aşmayın. Çünkü Allah, haddi aşanları sevmez.

Allah'ın size rızık olarak verdiklerinden helâl, iyi ve temiz olarak yiyin ve kendisine inanmakta olduğunuz Allah'a karşı gelmekten sakının.

Allah, boş bulunarak ettiğiniz yeminlerle sizi sorumlu tutmaz. Ama bile bile yaptığınız yeminlerle sizi sorumlu tutar. Bu durumda yeminin keffareti, ailenize yedirdiğinizin orta hâllisinden on yoksulu doyurmak, yahut onları giydirmek ya da bir köle azat etmektir. Kim (bu imkânı) bulamazsa, onun keffareti üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz vakit yeminlerinizin keffareti budur. Yeminlerinizi tutun. Allah, size âyetlerini işte böyle açıklıyor ki şükredesiniz.(21)

(21) Üç çeşit yemin vardır: 1- Bile bile yalan yere yapılan yemin. Bunun keffareti yoktur. Çünkü bu büyük bir vebaldir, keffaretle temizlenmez. Tövbe ve istiğfar gerekir. 2- Yanlışlıkla, boş bulunarak yapılan yemin. Buna bir şey gerekmez. 3- Kişinin gelecekte bir şeyi yapacağına veya yapmayacağına dair ettiği yemin. Bu yeminin bozulması hâlinde keffaret gerekir. Âyet, bu keffaretin nasıl yerine getirileceğini açıklamaktadır.
Ey iman edenler! (Aklı örten) içki (ve benzeri şeyler), kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.(22)

(22) Bu âyette, sarhoşluk veren her türlü içki, kumarın her çeşidi kesinlikle haram kılınmaktadır. Âyet indiği zaman, bütün müslümanlar, ellerinde bulunan şarapları Medine sokaklarına döküp kaplarını kırmışlar, içki alışkanlıklarını; Kur'an'ın bu kesin emri karşısında tereddüt etmeden topluca terk etmişlerdi. Meâlde geçen "içki" kelimesi, âyetteki "hamr" kelimesinin karşılığı olarak kullanılmıştır. Bu bağlamda hamr, aklı örten şey demektir. Bu nitelikteki tüm içki ve uyuşturucular hamr kapsamına girer. Haram kılınan gıdalar ile fal okları için ayrıca bakınız: Mâide sûresi, âyet, 3.
Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz?

Öyleyse Allah'a itaat edin, peygambere itaat edin ve Allah'a karşı gelmekten sakının. Şayet yüz çevirirseniz bilmiş olun ki, elçimize düşen sadece apaçık tebliğdir.

İman edip salih ameller işleyenlere; Allah'a karşı gelmekten sakındıkları, iman ettikleri ve salih amel işledikleri, sonra Allah'a karşı gelmekten sakındıkları ve iman ettikleri, sonra yine Allah'a karşı gelmekten sakındıkları ve iyilik ettikleri takdirde, daha önce tatmış olduklarından dolayı bir günah yoktur. Allah, iyilik edenleri sever.

Ey iman edenler! Andolsun, Allah sizleri, ellerinizin ve mızraklarınızın erişebileceği av(lar) ile elbette deneyecek ki, görmediği hâlde kendisinden korkanı ayırıp meydana çıkarsın. Kim bundan (bu açıklamadan) sonra haddini tecavüz ederse, ona elem dolu bir azap vardır.

Ey iman edenler! İhramlı iken (karada) av hayvanı öldürmeyin. Kim (ihramlı iken) onu kasten öldürürse (kendisine) bir ceza vardır. (Bu ceza), Kâ'be'ye ulaştırılmak üzere, öldürdüğünün dengi olup, içinizden iki âdil kimsenin takdir edeceği bir kurbanlık hayvan; veya yoksulları yedirmek suretiyle keffaret; yahut onun dengi oruç tutmaktır. (Bu) yaptığı işin kötü sonucunu tatması içindir. Allah, geçmiştekileri affetmiştir. Fakat kim bir daha böyle yaparsa, Allah ondan intikam alır. Allah, mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir.

Sizin için de yolcular için de bir geçimlik olmak üzere deniz avı yapmak ve deniz ürünlerini yemek sizlere helâl kılındı. Kara avı ise ihramlı olduğunuz sürece size haram kılındı. Huzurunda toplanacağınız Allah'a karşı gelmekten sakının.

Allah; Ka'be'yi, o saygıdeğer evi, haram ayı(23), hac kurbanını ve (bu kurbanlara takılı) gerdanlıkları insanlar(ın din ve dünyaları) için ayakta kalma (ve canlanma) sebebi kıldı. Bunlar, göklerde ve yerde ne varsa hepsini Allah'ın bildiğini ve Allah'ın (zaten) her şeyi hakkıyla bilmekte olduğunu bilmeniz içindir.(24)

(23) "Haram ay" ifadesi ile ilgili olarak bu sûrenin ikinci âyetinin dipnotuna bakınız.
(24) Bu âyette Kâ'be, haram ay ve kurbanlar, insanlar için maddî ve manevî kalkınmanın sebepleri arasında gösterilmiştir. Kâ'be, dünya müslümanları için inançtaki tevhid ile sosyal tevhidin birlikte yaşandığı mübarek bir mekândır. Hac ayları da, bütün müslümanların iman kardeşliğini, dostluk ilişkilerini güçlendiren bir mevsimdir. Ayrıca kesilen kurbanlar ihtiyaçlı kitlelere destek sağlar. Ticaret yoluyla ekonomik güç kazanılır. Herkes için eşdeğerde bir kıyafet, bütün insanların eşit olduğunu simgeler. İhram yasakları sosyal hayatta kötülüklerden sakınma alışkanlığı kazandırır.
Bilin ki, Allah'ın cezası çetindir ve Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

Peygamberin üzerine düşen ancak tebliğdir. Allah, sizin açıkladığınızı da, gizlediğinizi de bilir.

(Ey Muhammed!) De ki: "Pis ile temiz bir olmaz. Pisin çokluğu hoşuna gitse bile." Ey akıl sahipleri! Allah'a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz.

Ey iman edenler! Size açıklandığı takdirde, sizi üzecek olan şeylere dair soru sormayın.(25) Eğer Kur'an indirilirken bunlara dair soru sorarsanız size açıklanır. (Hâlbuki) Allah onları bağışlamıştır. Allah, çok bağışlayandır, halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir.)

(25) Bazı kimseler Hz. Peygamber'e, "Hac her yıl mı farz, yoksa ömürde bir defa mı?", "Benim babam kimdir?" "Babam cennette mi, cehennemde mi?" gibi sorular yöneltmişti. Bunun üzerine âyette, kişinin üzerine lazım olmayan, nezaket kaidelerine uymayan cevap verilirse, soru sahibinin üzülmesine yol açan sorulardan kaçınılması tavsiye edilmiştir.
Sizden önceki bir millet o tür şeyleri sordu da sonra o yüzden kâfir oldu.

Allah, ne "Bahîre", ne "Sâibe", ne "Vasîle", ne de "Hâm" diye bir şey meşru kılmamıştır. Fakat, inkâr edenler Allah'a karşı yalan uyduruyorlar. Zaten çoklarının aklı da ermez.(26)

(26) "Bahîre", "Sâibe", "Vasîle ve "Hâm", putperest Arapların ilâhlarına kurban ettikleri veya onlar adına serbest bıraktıkları hayvanlara verilen isimlerdir. "Bahîre" beşincisi erkek olmak üzere beş batın doğuran ve sağılmayıp, binilmeyip, kulağı yarılarak salıverilen deve; "Sâibe" bir kimsenin yakalandığı hastalıktan kurtulduğu takdirde "Bahire" yapmayı adadığı deve demektir. Araplar, koyun dişi doğurursa yavruyu kendilerine saklar, erkek doğurursa bunu putlara kurban ederlerdi. Kuzuların, dişili erkekli ikiz olmaları hâlinde dişinin hürmetine, erkeği de kurban etmeyip "Vasîle" adıyla salıverirlerdi. "Hâm" ise on nesil deveyi dölleyen ve sırtına yük vurulmayıp salıverilen erkek deve demektir.
Onlara, "Allah'ın indirdiğine (Kur'an'a) ve Peygamber'e gelin" denildiğinde onlar, "Babalarımızı üzerinde bulduğumuz din bize yeter" derler. Peki ya babaları bir şey bilmiyor ve doğru yolu bulamamış olsalar da mı?

Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltin. Siz doğru yolda olursanız, yoldan sapan kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O zaman Allah, size yaptıklarınızı haber verecektir.

Ey iman edenler! Birinizin ölümü yaklaştığı zaman, vasiyet sırasında aranızda şahitlik (edecek olanlar) sizden adaletli iki kişidir. Yahut; seferde olup da başınıza ölüm musibeti gelirse, sizin dışınızdan başka iki kişi şahitlik eder. Eğer şüphe ederseniz, onları namazdan sonra alıkorsunuz da Allah adına, "Akraba da olsa, şahitliğimizi hiçbir karşılığa değişmeyiz. Allah için yaptığımız şahitliği gizlemeyiz. Gizlediğimiz takdirde, şüphesiz günahkârlardan oluruz" diye yemin ederler.

(Eğer sonradan) o iki kişinin günaha girdikleri (yalan söyledikleri) anlaşılırsa, o zaman, bu öncelikli şahitlerin zarar verdiği kimselerden olan başka iki adam, onların yerine geçer ve "Allah'a yemin ederiz ki, bizim şahitliğimiz onların şahitliğinden elbette daha gerçektir. Biz hakkı da çiğneyip geçmedik. Çünkü o takdirde, biz elbette zalimlerden oluruz" diye yemin ederler.

Bu (usul), şahitliği lâyıkıyla yerine getirmeleri ve yeminlerinden sonra başka yeminlere başvurulacağından endişe etmelerini sağlamak için en uygun çaredir. Allah'a karşı gelmekten sakının ve dinleyin. Allah, fasık toplumu doğruya iletmez.

Allah'ın, peygamberleri toplayıp(27) "siz(den sonra davetiniz)e ne derece uyuldu?" diyeceği, onların da, "Bizim hiçbir bilgimiz yok. Gaybleri hakkıyla bilen ancak sensin" diyecekleri günü hatırlayın.

(27) Allah Teâlâ, her peygamberi kendi ümmeti hakkında konuşturacak, şahid olarak dinleyecektir. Ümmetlerin peygamberlere karşı takındıkları tavrı gözlerinin önüne serecektir. Peygamberlerine bağlı kalanlar sevinecek, onları aşağılayan veya ilâhlaştıranlardan hesap sorulacaktır. Bu âyetlerde, peygamberler arasında ifrat ve tefrite en çok hedef olan Hz. İsa, bir örnek olarak ele alınıyor.

O gün Allah, şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu İsa! Senin üzerindeki ve annen üzerindeki nimetimi düşün. Hani, seni Ruhu'l-Kudüs (Cebrail) ile desteklemiştim. Beşikte iken de, yetişkin iken de insanlara konuşuyordun.(28) Hani, sana kitabı, hikmeti, Tevrat'ı, İncil'i de öğretmiştim.(29) Hani iznimle çamurdan kuş şekline benzer bir şey yapıyordun da içine üflüyordun, benim iznimle hemen bir kuş oluyordu.(30) Yine benim iznimle doğuştan körü ve alacalıyı iyileştiriyordun. Hani benim iznimle ölüleri de (hayata) çıkarıyordun. Hani sen, İsrailoğullarına açık mucizeler getirdiğin zaman, ben seni onlardan kurtarmıştım da onlardan inkâr edenler, "Bu, ancak açık bir büyüdür" demişlerdi.

(28) Hz. İsa'nın beşikte iken konuşması ile ilgili olarak ayrıca bakınız: Âl-i İmrân sûresi, âyet, 46; Meryem sûresi, âyet,
(29) "Kitap" yazı veya bütün ilâhî kitaplar, "hikmet" kitaplardaki ilim, din ve dünya için ihtiyaç duyulan şey demektir.
(30) Konu ile ilgili olarak ayrıca bakınız: Âl-i İmrân sûresi, âyet, 48,

Hani bir de, "Bana ve Peygamberime iman edin" diye havarilere(31) ilham etmiştim. Onlar da "İman ettik. Bizim müslüman olduğumuza sen de şahit ol" demişlerdi.

(31) Havariler, Hz. Peygamber'in sahabileri gibi; Hz. İsa'yı görmüş, ona iman etmiş ve sadakatle yardımda bulunmuş kimselerdir.

Hani havariler de, "Ey Meryem oğlu İsa! Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi?" demişlerdi. İsa da, "Eğer mü'minler iseniz, Allah'a karşı gelmekten sakının" demişti.

Onlar, "İstiyoruz ki ondan yiyelim, kalplerimiz yatışsın. Senin bize doğru söylediğini bilelim ve ona, (gözü ile) görmüş şahitlerden olalım" demişlerdi.

Meryem oğlu İsa, "Ey Allahım! Ey Rabbimiz! Bize gökten bir sofra indir ki; önce gelenlerimize (zamanımızdaki dindaşlarımıza) ve sonradan geleceklerimize bir bayram ve senden (gelen) bir mucize olsun. Bizi rızıklandır. Sen rızıklandıranların en hayırlısısın" dedi.

Allah da, "Ben onu size indireceğim. Ama ondan sonra sizden her kim inkâr ederse, artık ben ona kâinatta hiçbir kimseye etmeyeceğim azabı ederim" demişti.

Allah, kıyamet günü şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu İsa! Sen mi insanlara, Allah'ı bırakarak beni ve anamı iki ilâh edinin, dedin?" İsa da şöyle diyecek: "Seni bütün eksikliklerden uzak tutarım. Hakkım olmayan bir şeyi söylemem, benim için söz konusu olamaz. Eğer ben onu söylemiş olsaydım, elbette sen bunu bilirdin. Sen benim içimde olanı bilirsin, ama ben sende olanı bilemem. Şüphesiz ki yalnızca sen gaybları hakkıyla bilensin."

"Ben onlara, sadece bana emrettiğin şeyi söyledim: Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin (dedim.) Aralarında bulunduğum sürece onlara şahit (ve örnek) idim. Ama beni içlerinden aldığında, artık üzerlerine gözetleyici yalnız sen oldun. Sen, her şeye hakkıyla şahitsin."

"Eğer onlara azap edersen, şüphe yok ki onlar senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan, yine şüphe yok ki sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin.

Allah, şöyle diyecek: "Bugün, doğrulara, doğruluklarının yarar sağlayacağı gündür." Onlara içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler vardır. Allah, onlardan razı olmuş, onlar da Allah'tan razı olmuşlardır. İşte bu büyük başarıdır.

Göklerin, yerin ve bunlardaki her şeyin hükümranlığı yalnızca Allah'ındır. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.

Mâide Suresi 1. Ayet Tefsiri

Ayet

﴾1﴿ Ey iman edenler! Sözleşmeleri yerine getirin. İhramda bulunduğunuz sırada avlanmayı helâl saymamanız şartıyla, size bildirilecek olanlar dışındaki "en‘âm" denen hayvanlar sizin için helâl kılınmıştır. Şüphesiz Allah dilediği gibi hükmeder.

Maide Suresi Okunuşu ve Anlamı: Maide Suresi Türkçe Okunuşu, Anlamı, Arapça Yazılışı, Fazileti, Diyanet Meali

Maide Suresi Fazileti

Abdullah b. Amr b. Âs’ın şöyle dediği rivayet edilir: “Hz. Peygamber bineği üzerinde iken ona Mâide sûresi indi. (O sıradaki ruh halinden dolayı) binek onu taşıyamadı, bunun üzerine Hz. Peygamber bineğinden indi” (Müsned, II, ).

Sûrenin bir defada indiği görüşünde olanları destekleyen bir rivayete göre Esmâ binti Yezîd şöyle demiştir: “Ben Hz. Peygamber’in devesi Adbâ’nın yularını tutuyordum, o anda Hz. Peygamber’e Mâide sûresinin tamamı nâzil oldu. Sûrenin ağırlığından neredeyse devenin bacakları kırılacaktı” (Müsned, VI, ).

Maide Suresi konusu

Muhteva bakımından Nisâ sûresinin devamı mahiyetindedir. Zira Nisâ sûresinin son bölümünde değinilen yahudi ve hıristiyanların bâtıl inançları, tutum ve davranışları bu sûrede de ağırlıklı olarak ele alınmış ve bunlarla ilgili önemli açıklamalar yapılmıştır. Bunun dışında akidlere bağlılık, yardımlaşmada ölçü, helâl ve haram olan yiyecekler, av ve avlanma hükümleri, hayvanlarla ilgili bazı Câhiliye âdetlerinin yersizliği, Ehl-i kitabın kestiklerini yemenin ve kadınlarıyla evlenmenin câiz olması; abdest, gusül, teyemmüm, temizlik ve hac farîzasıyla ilgili hükümler; hırsızlık, yol kesicilik ve ülkede fesat çıkarmanın cezası, cihadın lüzumu, insanların birbirlerine iyilikle muamele etmeleri, fiil ve niyette doğruluk ve adalet üzere bulunmaları, yemin kefâreti, vasiyet, dinden dönmenin kötülüğü, içtimaî ve ahlâkî münasebetler, içki ve kumar yasağı gibi dinî ve hukukî konular ele alınmaktadır. Bunlara ek olarak sûrede öğüt ve ibret alınacak kıssalar yer almıştır. Bunlar, Hz. Âdem’in iki oğlunun kıssası ile Hz. Mûsâ ve Hz. Îsâ’nın hayat hikâyelerinden kesitler şeklindedir. Ayrıca sûrede âhiret hallerinden de bahsedilmektedir.

İstiğfarat-ı Münkize Kurtarıcı İstiğfarlar

Bütün hamdler: &#;&#; Rabbinizden mağrifet taleb edin, çünkü O dâima günahları çokça affeden bir Gaffâr olmuştur &#;&#; buyurarak bizlere istiğfarı emreden Allâhu Te&#;âlâ ya mahsustur.
Allâh-u Te&#;âlâ&#;nın ilminin vüsatince salât-ü selâmlar, geçmiş ve gelecek tüm zelleleri bağışlanmış olduğu halde her gün ve gece yüz kere istiğfar eden Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) e ve seherlerde istiğfar ile meşgul olan âl-i ashâbına olsun.
Şu bilinmelidir ki, musîbetlerin açılmasının en büyük kapılarından biri de istiğfardır. Aynı zamanda bu, rızkı kolaylaştırılan esbabdandır.

Sayfa sayısı:
Boyut:11 x 16
ISBN:
Kağıt kalitesi:Kitap Kağıdı
Son güncelleme:

Oruç Risalesi

TERVİYE, ARAFE VE NAHR (KURBAN BAYRAMI) GECELERİ OKUNACAK İSTİĞFARLAR 

 

Kutbuddîn el-Hanefî (Rahimehullâh) hac ve umre dualarıyla ilgili yazmış olduğu "Kitâbü ed'iyeti'l-hacci ve'l-'umra" isimli eserinde şöyle demiştir: "(Salik/Hak yolcusu) Terviye Gecesi olan, Zülhicce'nin yediyi sekize bağlayan gecesi olduğu zaman Hasen (Radıyallâhu Anh)a mensub olan, "İstiğfârât-ı Münkıze"yi (ateşten kurtarıcı istiğfarları) okur. Allâh-u Te'âlâ'nın seçkin velilerinden ve salih kullarından saadete muvaffak kıldığı kimseler buna devam eder.

Babam Şeyh Alâuddîn (Rahimehullâh) bunları okumayı hiç bırakmazdı. Ben bu istiğfarları ondan rivayet etmekteyim. O da, üstadı Muhammed ibni Abdirrahmân es-Sehâvî (Rahimehullâh) kanalıyla bir çok şeyhlerinden nakletmektedir.

Nihayet o, Cüneyd-i Bağdâdî'den, o Seriyyi Sekatî'den, o Ma'rûf-u Kerhî'den, o Ma'bed ibni Abdilazîz el-Âbidden, o da Hasen-i Basrî'den (Radıyallâhu Anhüm) şöyle dediğini nakletmiştir: "Ben ömrüm boyunca Allâh-u Te'âlâ'nın dostlarından bir veli ya da bir sıddık görsem de, uyanıkken ya da uykumda ona dileğimi sorsam diye temenni ederdim.

Senelerden birinde, zeval vakti Arafat'ta dururken, kayaların bulunduğu vadideki dağa bakan Nu'man vadisinin hizasındaki Erak ağacının yanında sekiz kişiyle karşılaştım.

Onların, aradığım topluluk olduğunu kesinen anladım. Yanlarına gittim, selam verdim. Onlar da bana en güzel bir cevapla mukabelede bulundular.

Aralarında bulunan bir piri fani vardı ki Allâh-u Te'âlâ yüzünü çok nurlandırmıştı. Hatta onun nuru ufka yükselmişti.

Ben onlarla birlikte oturdum. Kendilerinde müşahede ettiğim vakar ve sekinetten dolayı nefsim bana çok küçük geldi.

O anda biri kalktı ezan okudu ve ikamet getirdi. Şeyh efendi öne geçerek onlara namaz kıldırdı. Ben de onlarla birlikte kıldım.

O zaman ben, amel defterimde böyle bir namazın yazılı olmadığını ve bir daha da yazılmayacağını bilmekteydim. Namazın ardından kıbleye yöneldi ve: 'Elhamdülillâhi kesîrâ' dedi. Başka bir şey duymadım. Ben onları kaçırım ya da onlar benden kaybolur diye korktum da yanımdakine: 'Seni seçkin kılan Zat'ın hakkı için bu mertebeye ve bu fazilete neyle nail oldun?' dedim. O anda yüzü değişti ve gözlerini açtı.

Şeyh Efendi ona: 'Hidayete eren ancak Allâh-u Te'âlâ'nın hidayet buyurduğu kimsedir. Sen onu hidayet et ki Allâh-u Te'âlâ'da sana rahmet etsin' dedi.

O zaman o: 'Ben, ateşten kurtaran istiğfarı üç gecede okurdum' dedi.

Ben: 'O istiğfar nedir ve o geceler hangileridir?' deyince, o: 'Zilhiccenin yediyi sekize, sekizi dokuza ve dokuzu ona bağlayan geceleridir.

Bu istiğfarları okuyan kişi ne söylediğini ve hangi şeyi telaffuz ettiğini bilecek olsa elbette Allâh-u Te'âlâ'nın ona en büyük şaşkınlık günü olan kıyamet gününde güvence nasib etmesi ve onu rahmetiyle ve dostluğuyla seçkin kılması Allâh-u Te'âlâ üzerine bir hak olurdu' dedi.

Bunun üzerine ben: 'Allâh-u Te'âlâ sana rahmet buyursun! Onları bana öğretsene' deyince, o: 'O istiğfarlar şunlardır' dedi ve bu risalede zikredilen istiğfarları okudu." [Kutbuddîn el-Hanefî, Kitâbü ed'iyeti'l-hacci ve'l-'umra, sh; Muhhu'l-ibade li-Ehli's-sülûki ve'l-irâde min kelâmillâhi verrasûlihî ve's-selefi's-sâlihîne'l-kade, sh]

Bu beyandan anlaşıldığına göre; Zülhicce ayının sekizinci, dokuzuncu ve onuncu geceleri olan Terviye, Arafe ve Nahr geceleri bu istiğfarların tümü birlikte okunur. Diğer zamanlarda da isteğe bağlı olarak birlikte okunulabilir.

Ancak haftada bir hatim yapmak isteyenler, her bir güne on istiğfar düşmek üzere cuma günü başlayıp perşembe günü bitirirler.

Allâh-u Te'âlâ cümlemizi özellikle seherlerde bu istiğfarlar ile meşgul olan kulları zümresine ilhak eylesin ve tevbelerimizi kabul eylesin. Âmîn!

 

İSTİĞFÂRÂT-I MÜNKIZE

CUMA GÜNÜNÜN VİRDİ

Ey Allâh! Şüphesiz ben her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum ki, Senin afiyetinle bedenim ona kuvvet bulmuştur, nimetinin bolluğu sebebiyle gücüm ona erişmiştir, rızkının genişliği sebebiyle elim ona uzanmıştır, Senin perdenle insanlardan örtünmüşümdür, kendisi hakkında Senden korktuğum zaman Senin güvencene yaslanmışımdır, ondan sebep Senin bana kızman hususunda Senin acele etmemene güvenmişimdir ve o günah hakkında Senin Zat'ının iyiliğine ve affına itimat etmişimdir.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.

Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, beni Senin gazabına çağıran yahut Senin gazabına yaklaştıran veya beni Senin yasak ettiğin şeye meylettiren ya da beni, Senin kendisine davet etmiş olduğun şeyden uzaklaştıran her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle. Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum ki, Senin yaratıklarından birini azdırarak o günaha teslim etrnişimdir, yahut hilemle onu aldatarak ona, onun hakkında bilmediği şeyleri öğretmişimdir, ondan yapmış olduğu şeyleri ona süslü göstermişimdir, yarın ahirette de Sana hem kendi günah iplerimle, hem de kendi yüklerimle birlikte başka bir takım iplerle kavuşacağımdır.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle. Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, azgınlığa çağıran, doğru yoldan saptıran, bolluğu azaltan, eski itibarı(mı) sildiren, şan-ü şerefi söndüren ve mededi (İlahi yardımı) tüketen her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle. Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Ben her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum ki, gecem ve gündüzümde uzuvlarımı onunla yordum, kullarından utandığım için Senin (günahları gizleme) perdenle örtündüm.

Artık Senin beni örttüğün şeyden başka hiçbir örtü yoktur. İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle. Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum ki, düşmanlarım perdemi yırtıp beni rezil etmek için onunla bana pusu kurdu da Sen onların hilesini benden çevirdin, sanki ben Sana itaat eden biriymişim gibi onlara beni rezil etmeleri için yardım etmedin, sanki ben Senin dostunmuşum gibi onlara karşı bana yardım ettin.

Ey Rabbim! Ne zamana kadar ben Sana isyan edeceğim de Sen bana mühlet vereceksin!? Uzun zaman ben Sana isyan ettim ama Sen beni cezalandırmadın, kötü işlerime rağmen Senden istekte bulundum, yine bana verdin.

Hangi şükrüm Senin nimetlerinden bir nimete Senin katında denk olabilir.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle. Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum ki, Sana ondan tevbemi takdim etmiştim, "Sana isyana bir daha dönmeyeceğim" diye and içerek Seninle yüzleşmiştim, Senin adına kasem etmiştim, kullarından dostlarını da buna dair kendi nefsime şahit tutmuştum.

Ama ne zaman ki şeytan, hilesiyle beni kastetti, muvaffakiyetsizlik beni ona meylettirdi, nefsim de beni o isyana çağırdı, ben (Senin sonsuz rahmetine güvenerek) Sana karşı cesaretlenip kullarından utancıma, o işi perde arkasında yaptım.

Oysa ben hiçbir örtü ve kapının beni Senden örtemeyeceğini ve hiçbir perdenin Senin görüşüne engel olamayacağını bilmekteydim.

Ama yine de o günah hususunda aykırı giderek Senin beni kendisinden nehyettiğin şeye vardım, Sen yine de benim perdemi açmadın, sanki ben sürekli Sana itaat eden, emrine koşan, tehdidinden kurtulan biriymişim gibi beni dostlarınla bir tuttun, böylece ben kullarına (durumumu) karıştırmış oldum. Oysa benim içimi Senden başkası bilmiyordu.

Ama Sen beni onların (dostlarının) nişanından başka bir alametle nişanlamadın. Bilakis onların nimetinin bir benzerini bana bolca lutfettin, sonra sanki ben Senin katında onların derecesindeymişim gibi bununla beni onlara karşı üstün kıldın. Oysa bu sadece Senin bana karşı acele davranmaman ve katından bana fazl-u keremde bulunman nedeniyle idi.

Artık ey Mevlâm! Bütün hamdler Sana mahsustur.

Ey Allâh! Ey rahmet edenlerin en merhametlisi! Senden dilerim ki dünyada o günahı örttüğün gibi kıyamet günü de beni onunla rüsvay etmeyesin.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.

Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum ki, lezzetim uğrunda, onun varlığına ulaşabilmem ve onu elde edebilmem için onunla gecemi uykusuz bıraktım, sabaha çıktığımda salihlerin takısıyla (iyi bir adammışım gibi namaza durarak) Senin huzuruna vardım. Oysa ben içimde Senin rızanın tersini gizlemekteydim.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle. Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, kendisi sebebiyle dostlarından bir veline zulmetmiş olduğum ve düşmanlarından bir adüvve yardım etmiş bulunduğum, yahut o nedenle Senin sevmediğin bir şeyi konuştuğum veya onu işleyeyim derken Senin taatından başka bir şeye kıyam etmiş bulunduğum ya da o nedenle Senin emrinin hilafına gitmiş olduğum her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.

Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, kin ve nefret bırakan, bela indiren, düşmanları sevindiren, (itibarımı koruyan) perdeyi açan ve gökten (gelecek) yağmuru durduran her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.

Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

 

CUMARTESi GÜNÜNÜN VİRDİ

Ey Allâh! Şüphesiz ben, beni kendisine hidayet ettiğin, yahut bana kendisini emrettiğin veya beni kendisinden nehyettiğin ya da benim için kendisinde bir nasip bulunan, rızana ulaştıran sevgine tabi kılan ve Sana yakınlığı tercih ettiren şeyler içerisinden beni kendisine teşvik etmiş olduğun şeylerin herhangi birinden beni alıkoyan her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle. Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, benim unuttuğum, Seninse zabtettiğin, benim hafife aldığım, Seninse kayda değer gördüğün, benim açıktan işlediğim, Seninse benim adıma örttüğün, ama kendisinden Sana tevbe edecek olsam elbette affedecek olduğun her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle. Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, bitirmeden önce Senden acele azap beklediğim ama Senin bana mühlet verdiğin ve itibar perdem yırtılsın diye elimden geleni ardıma koymadığım halde üzerime örtü sarkıttığın her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.

Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, Senin beni nehyettiğin ama benim Sana karşı gelerek işlediğim, Senin beni sakındırdığın ama benim kendisinde ısrarcı olduğum, Senin bana çirkin gösterdiğin ama nefsimin bana süslediği her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.

Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, benden rahmetini çeviren yahut bana gazabını konduran veya beni ikramından mahrum bırakan ya da benden nimetini giderecek olan her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle. Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey AIlâh! Şüphesiz ben, yaratıklarından birini kendisiyle ayıpladığım veya mahlukatından birinin işlerinden çirkin saydığım, sonra da (Senin rahmetinin büyüklüğünü bildiğim için) Sana karşı cesur davranarak o işe girişip işiediğim her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle. Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, Sana kendisinden tevbe ettiğim halde, onu işlemeye davrandığım, sonra o iş üzerindeyke Senden utandığım ve onu işlerken Senden sakındığım, daha sonra onu bağışlamanı Senden istediğim fakat tekrar kendisine avdet ettiğim her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed' in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle. Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Kendisi hakkında Sana verdiğim bir söz yahut Senin için akdetmiş olduğum bir akid ya da yaratıklarından hiçbiri için değil de sadece Senin için kendisi adına and içmiş olduğum bir zimmet sebebiyle Senin için yapmam gereken bir şey varken, sonra beni mecbur bırakan bir zaruret de yokken onu bozduysam, daha doğrusu şımarıklık beni ona vefadan kaydırdıysa ve küstahlık beni ona riayetten geri bıraktıysa, bu da Seni bana karşı gazaplandırdıysa, işte ben bunu mucib olan her bir günah için hiç şüphesiz ki Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle. Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum ki, o günah, bana lutfettiğin herhangi bir nimet sebebiyle bana ulaşmıştır. Çünkü ben onunla günahlarına karşı güç almışım, böylece emrine karşı gelmiş ve tehdidine yönelmişimdir.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle. Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum ki onda, şehvetimi Senin tarafına karşı takdim etmişimdir, kendi sevdiğimi Senin emrine tercih etmişimdir, bu nedenle Seni kızdırarak nefsimi memnun etmişimdir. Sen kat'i nehyinle beni yasaklamışken, ilk başta bana uyarını göndermişken ve tehdidinle o hususta bana karşı huccetini ikame etmişken, yine de ben kendimi Senin gazabına hedef etmişimdir.

İşte ey Allâh! Ben Senden mağfiret talep ediyorum ve Sana tevbe ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.

Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

 

PAZAR GÜNÜNÜN VİRDİ

Ey Allâh! Şüphesiz ben, kendim hakkında bildiğim, ama sonra unutturulduğum, yahut hatırladığım, vaya kasten yaptığım, ya da hata ile işiediğim fakat ben onu gerçekten unutmuşsam da ve nefsim ondan habersiz bulunmuş olsa da Senin bana onu soracağına ve onun sebebiyle nefsimin Senin katında rehin kalacağına şüphe etmediğim her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendirniz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle. Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben Senin, beni o iş üzerindeyken gördüğünü yakinen bildiğim halde Seninle yüzyüze geldiğim, Sana kendisinden tevbe etmeye niyetlendiğim, fakat unutturulduğum; Sana ondan istiğfar etmemi şeytanın bana unutturduğu her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle. Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Ben her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum ki, ben o günaha Senin bana ondan dolayı azab etmeyeceğine dair Senin hakkındaki hüsn-ü zannıma binaen bulaştım ve onu affedeceğini Senden umdum da ona atıldım, nefsim de beni, Senin o günahı örttükten sonra onunla beni rüsvay etmeyecek kadar keremli olduğunu bilmeme güvendirdi.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.

Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, kendisi sebebiyle duamın reddini, icabetten mahrumiyeti, beklentinin boşa çıkmasını ve ümidin kesilmesini Senin tarafından hak etmiş olacağım her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.

Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, hastalıkları ve bitkinliği getirecek, nikmet ve belaları hakettirecek, kıyamet gününde de hasret ve nedamet (pişmanlık vesilesi) oluverecek her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle. Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, peşi-sıra hasret bırakacak, nedamet iras edecek (ardında pişmanlık bırakacak), rızkı engelleyecek ve duayı geri çevirtecek her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle. Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, dilimle methettiğim yahut kalbimde gizlediğim veya nefsimin kendisine heves ettiği yahut dilimle kaydettiğim veya fiillerimle icra ettiğim ya da elimle yazdığım veya kuvvetimle irtikab ettiğim yahut kullarından birini kendisine kışkırttığım her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle. Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum ki, gecemde ve gündüzümde ben onu tenhada işledim, ey Cebbâr!

Sen ise Senden başka kimsenin beni göremeyeceği o yerde benim üzerime perdeler sarkıtmıştın, o anda benim nefsim şüpheye düşmüştü; Senin korkundan sebep onu terketmemle, Senin hakkındaki hüsn-ü zannımdan dolayı onu işleyeyim mi diye şaşıp kalmıştım, birden nefsim bana o günaha teşebbüs etmemi süsleyivermişti.

Oysa ben o işte Sana isyan etmiş olacağıının farkındaydım.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle. Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, benim küçük gördüğüm, Seninse büyük saydığın, benim değersiz bulduğum, Seninse mühim tuttuğun ve cehaletimin beni kendisine bulaştırdığı her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.

Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, kendisi sebebiyle mahlukatından birini saptırdığım, yahut yaratıklarından birine fenalık yaptığım, veya nefsimin bana süslü gösterdiği, yahut benim başkasına gösterdiğim, ya da yanılarak başkasına onu işlemenin yolunu gösterdiğim, veya kendim kasıtlı olarak üzerinde ısrarcı olduğum, yahut bilmeyerek kendisine devam etmiş bulunduğum her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.

Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

 

PAZARTESi GÜNÜNÜN VİRDİ

Ey Allâh! Şüphesiz ben her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum ki, o günah sebebiyle emanetime hainlik etmiş oldum, yahut nefsim bana onu yapmayı güzel gösterdi, veya onunla bedenime karşı yanlışlık yapmış oldum, yahut ondan sebep şehvetimi Sana takdim etmiş ya da onda lezzetimi tercih etmiş oldum, yahut onda başkası için gayret etmiş oldum, veya bana uyanı ona kışkırttım, ya da beni ondan engellemek isteyene üstünlük tasladım, yahut benimle çekişeni onu yapmaya mecbur ettim, ya da o işte kendi düşünceme yenik düştüm ve yahut da meylim ona doğru benim ayağmı kaydırdı.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle. Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum ki, ben onu yaparken herhangi birini Senin gazabına yaklaştıracak bir hileden yardım aldım, yahut onu elde etmek için Sana itaat edenlere karşı güç kullandım, veya yaratıklarından birini Sana isyana meylettirdim, ya da bizzat ben o günahı kastettim, yahut kullarına bir işte gösteriş yaptım, veya hilekarlıkla sanki Seni arzuluyormuşum gibi göstererek yaptığım işlerle onların kafasını karıştırdım.

Oysa maksadım sana isyandı ve bendeki arzu Senin taatından çevrilmişti.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.

Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, kendimi beğenmem, yahut gösteriş, veya işittirme, yahut kin, veya buğz, ya da hainlik, veya kibir, yahut aşırı sevinç, veya şımarıklık, yahut küstahlık, veya inatçılık, yahut kıskançlık, veya kendini beğenme, yahut coşku, ya da tarafgirlik, veya taassub (körü-körüne bağlılık), veya öfke, ya da memnuniyet, yahut ümit, veya cimrilik, ya da cömertlik, yahut zulüm, veya hile, yahut hırsızlık, veya yalan, yahut ayıplama, veya eğlence, yahut boş iş, veya dedikodu, yahut oyun, ya da kendisi sebebiyle günah kesbedilecek ve peşine düşüldüğünde mesuliyet ve vebal kazanılacak olan herhangi bir türden masiyet sebebiyle bana yazmış olduğun her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.

Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, Senden başkasından korkarak, dostlarına düşmanlık ederek, düşmanlarını dost edinerek, dostlarını yardımsız bırakarak ve gazabını mucib herhangi bir şeye kendimi namzet ederek işlemiş olduğum her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle. Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz kendisiyle bana istediğini yaptırmaya kadir olduğun ve her şeye karşı da yine onunla güç yetirdiğin o yüce kudretinle, benim hangi günahı yapacağıma dair ezeli ilminde karar geçmiş ise, ben öyle her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle. Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, Sana kendisinden tevbe ettiğim, sonra ona yeniden döndüğüm ve affını bildiğim için Sana karşı cesaretlenerek benimle arandaki sözü bozduğum her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle. Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Ben, beni azabına yaklaştıran, yahut sevabından uzaklaştıran veya benden rahmetini engelleyen, ya da benim üzerimdeki nimetini bulandıran her bir günah için Senden mağfiret istiyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle. Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, kendisiyle Senin bağladığın bir düğümü çözdüğüm, yahut çözdüğün bir düğümü bağladığım, veya vadetmiş olduğun bir hayırdan o nedenle mahrum olduğum, ya da bir nefsi hakettiği hayırdan mahrum bıraktığım her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.

Ey bağışlayanların en hayırlısı!

İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum ki, ben onu Senin afiyetinin beni kaplaması nedeniyle işlemişimdir, yahut nimetinin bolluğu sebebiyle ona imkan bulmuşumdur, veya onun sebebiyle gazabını benden savuşturmaya güç temin etmişimdir, yahut rızkının tam oluşu nedeniyle elimi ona uzatmışımdır, ya da Senin kıymetli Zatını kastederek bir hayra el uzatmışımdır da nefsimin tamahkarlığı bana, kendisinde Senin rızan bulunmayan bir şeyi o işe karıştırtmıştır.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.

Ey bağışlayanların en hayırlısı!

İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, ruhsatlara meylimin, ya da hırsımın davetiyle kendisine merak sardığım ve bu nedenle Senin katında haram olan bir şeyi kendime mübah kıldığım her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.

Ey bağışlayanların en hayırlısı!

İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

 

SALI GÜNÜNÜN VİRDİ

Ey Allâh! Şüphesiz ben, her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum ki, yaratıklarına gizli kalmıştır ama Senden kaybolmamıştır, ben Senden onu silmeni istemişimdir, Sen de onu gidermişsindir, sonra ben yine ona dönmüşümdür, Sen tekrar onu benim adıma örtmüşsündür.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle. Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum ki, ayağımla ona doğru adım attım, yahut ona elimi uzattım, veya gözümle onu görüp düşündüm, ya da ona kulak verdim, veya onunla dilimi konuşturdum, yahut Senin beni rızıklandırdığın şeyi kendisi uğrunda telef ettim.

Daha sonra isyanıma rağmen yine Senden rızık istedim, Sen de beni rızıklandırdın. Sonra ben Senin rızkından yine Sana isyana yardım aldım, ama Sen onu da benim adıma örttün.

Ben tekrar Senden artırmanı istedim, Sen ise beni mahrum etmedin. Sonra ziyade rızkının ardından ben açıkça Sana isyan ettim, Sen ise beni rüsvay etmedin.

İşte ben Sana isyanda ısrar edip duruyorum, ey kerem sahiplerinin en keremlisi! Sen ise acele etmemen ve keremin vesilesiyle lütuflarını bana sürekli tekrarlıyorsun.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.

Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum ki, onun küçüğü bana acıklı azabını vacib kılar, büyüğü ise şiddetli 'ıkabını başıma indirir, ayrıca onu işlemek Senin azabını çabuklaştırır, ona ısrarcı olmak ise nimetini kaybettirir.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle. Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, Senden başka kimsenin farkında olmadığı, Senden gayri birinin bilemeyeceği, Senin affından başka bir şeyin beni kendisinden kurtaramayacağı ve Senin mağfiretinle hılminden (ceza vermekte aceleci olmama vasfından) başka hiçbir şeyin kendisine müsamaha gösteremeyeceği her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle. Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, nimetleri gideren, nikmetleri indiren, hürmet perdelerini yırtan, hastalıkları uzatan, acıyı çabuklaştıran ve pişmanlık bırakan her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle. Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, güzel amelIeri sildiren, kötü amelleri kat kat eden, azabları başa indiren ve ey göklerin Rabbi! Seni gazaba getiren her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.

Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum ki, Sen onu affetmeye herkesten daha layıksın, zaten onu örtmeyi kendisine en çok yakıştıran da ancak Sen oldun.

Şüphesiz ki Sen Kendisinden sakınılmayı hak eden ve Kendisinden sakınanlan bağışlamayı şi'ar edinen bir Zatsın.

İşte ey Rabbim! Efendirniz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.

Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, kendisi sebebiyle düşmanlarına yardım edeyim diye ve Sana isyan edenlerle birleşip itaat edenlere karşı yükleneyim diye dostlarından bir veli'ye zulmetmiş bulunduğum her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.

Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum ki, ona çokça dalmam bana bir zillet (alçaklık kisvesi) giydirmiştir, beni rahmetinin cömertliğinden ümitsiz etmiştir, yahut cürmümün büyüklüğünü bildiğim ve nefsime karşı kötü düşünceli olduğum için ümitsizlik beni Senin taatine dönmekten aciz etmiştir.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.

Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, hilmin ve rahmetin olmasa beni helak uçurumuna sokacak olan, iyiliğin olmasa beni helak yurduna girdirecek olan, irşadın olmasa beni azgınlık yoluna sokacak olan her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.

Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

 

ÇARŞAMBA GÜNÜNÜN VİRDİ

Ey Allâh! Şüphesiz ben, işlenmesi, ümit kestiren, duayı reddettiren, belayı ardarda getiren, dertleri birbiri ardınca sevkeden ve kederleri kat kat eden her bir günah için Senden mağfiret istiyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle. Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, duamı Senden geri çevirten, Senden ümidimi kestiren, Senin sevmediğin bir uğurda uzun zaman yorulmamı celbeden ve Senden beklentimi noksan eden her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.

Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, kalbi öldüren, sıkıntıyı alevlendiren, aklı fikri meşgul eden, şeytanı memnun eden, ve Rahmân'ı gazaba getiren her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle. Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, ardında Senin rahmetinden ümit kesmeyi, mağfiretinden ye'se düşmeyi ve katında bulunan geniş lütuflardan mahrumiyeti barındıran her günah için Senden mağfiret istiyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed' in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.

Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum ki, Sana tazim ettiğim için kendisinden dolayı nefsime buğzettim, Sana tevbe izhar ettim, Sen de kabul ettin, Senden af diledim, Sen de affettin, sonra nefsin kötü arzusu Senin tehdidini unutup, güzel vaadine heveslenerek beni rahmetinin genişliğine ve affının keremine tamahlandınp tekrar o günaha dönmeye sevketti.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle. Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, dostlarının yüzleri beyazlayacağı, düşmanlarının suratlarının ise kararacağı gün, hani onlar birbirine yönelmiş vaziyette biri diğerini tenkit ederken, Sen de: "Benim huzurumda çekişmeyin, gerçekten de Ben size önceden tehdit yollamıştım" buyuracağın günde yüz karalığını gerektirecek her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.

Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum ki, ben onu anladım, fakat onu hatırladığımda Senden utanarak sustum da onu gönlümde gizledim, Sen de bunu benden bildin.

Şüphesiz ki Sen gizliyi de, daha gizliyi de bilirsin.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle. Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, beni kullarına sevimsiz gösteren, dostlarını benden nefret ettiren, günahların, suç irtikabının ve isyan işlemenin getireceği yalnızlık hissi nedeniyle beni Sana itaat edenlerden uzak tutan her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.

Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, küfre davet eden, uzun uzun düşünceye sevkeden, ardında fakirlik getiren, zorluk celbeden, hayırdan meneden, hürmet perdesini zedeleyen ve kolaylığı engelleyen her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.

Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, ecelleri yaklaştıran, emelleri kesen ve amelleri kötü eden her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.

Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

 

PERŞEMBE GÜNÜNÜN VİRDİ

Ey Allâh! Şüphesiz ben, Senin bende temizlediklerini kirleten, Senin örttüklerini benden açan, ya da Senin bende süslediklerini çirkinleştiren her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.

Ey bağışlayanların en hayırlısı!

İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, kendisine bulaşılarak ahdine (cennet sözüne) ulaşılamayan, onunla birlikte gazabından emin olunamayan, kendisi sebebiyle rahmetin nazil olmayan ve onunla birlikte nimetin daim olmayan her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle. Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum ki, gündüz ışığında ben onu kullarından gizli olarak işledim ve Senin rahmetine karşı olan cesaretim yüzünden gece karanlığında onunla Senin karşına çıktım.

Oysa ben kesinlikle bilmekteydim ki Senin katında gizli, açıktır, kapalı, ortada barizdir, hiçbir engelleyici Senden koruyamaz ve Sana kalb-i selim ile gelenden başkasına mal ve oğullar Senin katında faydalı olamaz.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.

Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, Senin zikrini unutmayı mucib olan, yahut Senin sakındırmandan gafleti ardına takan, veya Senin mekrinden emin olmayı gerektiren, yahut Senin katında bulunan hayırlardan beni ümitsiz eden her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle. Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, rızkımı durdurduğun için Sana sitem etmem, Senden şikayetçi olmam, Senden yüz çevirmem ve Sen kitabının muhkem ayet-i kerimesinde: "Biz onları azap ile yakaladık, ama onlar Rablerine boyun eğmediler, hala da yalvarıp yakarmıyorlar" buyurduğunu bana işittirdiğin halde benim Senin kullarına boyun eğip sızlanmak suretiyle (Senin razı olmadığın şeylere) meyletmem sebebiyle bana ulaşmış olan her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle. Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, karşılaştığım bir sıkıntı anında Senden başkasından yardım istemiş olmam, o musibette Senin gayrine sığınmış bulunmam ve o bela anında Senden değil de, bir başkasından kuvvet almaya çalışmam sebebiyle bana yapışmış olan her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in aline salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.

Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum ki, Senden başkasından korkmak beni ona sevketmiştir, yahut yaratıklarından birine yalvarıp yakarmam beni ona çağırmıştır, veya Senden başkasının yanında bulunanlara tamahlanmam beni ona meylettirmiştir, ben de, benim Sensiz olamayacak derecede Sana muhtaç olduğumu bilmeme rağmen başka birinin elindekileri kendime çekebilmek için ona itaati Sana isyana tercih etmişimdir.

İşte ey Rabbim! Efendirniz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.

Ey bağışlayanların en hayırlısı!

İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, nefsimin bana az olarak gösterdiği, küçük olarak tasvir ettiği ve hafif göstererek nihayet beni içine yuvarladığı her bir günah için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle.

Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, ömrümün sonuna kadar kendi hakkımda ve kendi aleyhime işleyeceğim amellerden Senin kaleminin yazdığı ve ilminin kuşattığı her bir günah için, ayrıca önceki-sonraki, kasıtlı-hatalı, az-çok, küçük-büyük, hafif-ağır, eski-yeni, gizli-açık ve aşikar olan bütün günahlarım ve ömrüm boyunca işleyeceğim diğer günahlarım için Senden mağfiret talep ediyorum.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle. Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allâh! Şüphesiz ben, her bir günahım için Senden mağfiret talep ediyorum.

Ben Senden kul haklarından Benim tarafıma ve aleyhime zaptetmiş olduğun suçları benim için bağışlamanı istiyorum.

Gerçekten de kullarının benim üzerimde bir takım hakları ve alacakları vardır ki ben onlarla tutsak konumundayım.

Ey Allâh! Onlar sayıca çoksa da, Senin affına nisbetle pek azdırlar.

 

HER GÜNLÜK VİRDİN SONUNDA OKUNABİLECEK HITÂMİYYE

Ey Allâh! Kullarından hangi bir kulun veya dişi kullarından herhangi bir kadının bende bir alacağı kaldıysa, ben onun toprağında, yahut malında veya ırzında, ya da bedeninde bir gasp yapmışsam, o, ölmüş, yahut kaybolmuş, veya hazırda bulunmuşsa, kendisi ya da hasmı bu hakkı benden istemiş, fakat ben onu geri vermeye güç yetirememiş ve ondan helallik alamamışsam, Senin kereminden, cömertliğinden ve katında bulunan lütufların bolluğundan dileğim odur ki, onları benden razı edesin, sevaplarımı eksiltecek bir hakkı benim aleyhime onlara vermeyesin.

Zira Senin katında onları benden razı edecek çok şey bulunmaktadır. Ama benim yanımda onları benden razı edecek hiçbir şey yoktur. O halde Sen kıyamet günü onların günahlarının benim sevaplarıma musallat olabilmesi için bir yol açma.

İşte ey Rabbim! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in Ehl-i Beytine salat-ü selam eyle ve bereketler ihsan eyle. Ey bağışlayanların en hayırlısı! İşte o günahı da benim için mağfiret eyle.

Ey Allah! Şüphesiz ben, işte şu anımda kendim için, ana-babam için, bütün imanlı erkekler ve kadınlar için, onların dirileri ve ölüleri için bu istiğfarı yapıyorum.

Sen sonsuzların ebediyyetine kadar bizim lehimizesin. Bu istiğfar sebebiyle bizim için olmuş günahları ve ceza gününe kadar olacakları mağfiret eyle.

Onların son duası: "Bütün hamdler, alemlerin Rabbi olan Allâh'a mahsustur."

Sonsuzların ebediyyetince, zamanların daimiyyetince, nihayetlerin sonsuzluğu müddetince, Kendisi için fena ve zeval (yokluk ve kayboluş), mülkü için de intikal (el değişmesi) bulunmayan Allâh-u Te'âlâ'nın devamıyla daim olacak ve Allâh-u Te'âlâ'nın bekasıyla baki kalacak, ayrıca her göz açıp kapayacak zaman diliminde ve her nefes alıp vermede yüzmilyon kat artacak bir istiğfar ile, O Hayy ve Kayyûm olan, O Kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayan Allâh'tan mağfiret taleb ediyorum ve O'na tevbe ediyorum.

Ey Allâh! Ey Hû! Ey Kendisi, Kendisinden başka olmayan Zat! Kabul eyle!

Ey Allâh! Bu duayı kabule denk gelen bir dua yap ve bu dileği Senin ikramına rastlayan bir dilek yap. Şüphesiz ki Sen herşeye hakkıyla gücü yetensin.

Ey Allâh! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in aline çokça salat ve selam eyle ki bu salat Senin devamınla daim, Senin bekan ile baki olsun ve Senin ilminin dışında onun için bir durdurak olmasın.

Yine öyle bir salat olsun ki Seni de razı etsin, onu da razı etsin, ey alemlerin Rabbi! Onunla Sen de bizden razı olasın. Yine böylece ona selam edesin.

İşte bun(a muvaffak olmamız)dan dolayı Allâh-u Te'âlâ'ya hamdolsun.

(Müşriklerin) nitelemekte oldukları şeylerden tesbih olsun, o izzet sahibi Rabbine!

Selam olsun o tüm gönderilen (peygamber)Iere!

Bütün (nimetlere karşı) hamdler de Allâh'a; o tüm alemlerin Rabbine!

 

 

Kaynak : Alıntı  

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası