Dedemin Insanlari Nerede Cekildi

Çağan Irmak'ın senaristliğini ve yönetmenliğini yaptığı yeni filmi "Dedemin İnsanları"nın çekimleri, Gökçeada'da sürüyor.

Most Proguction'dan yapılan açıklamada, Most Production ve Ay Yapım'ın yapımcısı olduğu filmin, Gökçeada'da kurulan platoda, Türk-Yunan mübadelesi göç sahnelerinin çekildiği belirtilerek, bu sahnelerde Kosta Kortidis, Ezgi Bakışkan, Mihriban Er, Mert Fırat ve Ezgi Mola'nın rol aldığı ifade edildi.

Açıklamada, ayrıca yine Gökçeada'da çekilecek filmin öyküsünün 'lı yıllara uzanan bölümlerinde, yönetmen Irmak'ın, Atina Sanat Tiyatrosu baş aktrisi Eirini İnglesi ile çalıştığı belirtilerek, İnglesi'nin, yılında rol aldığı

"NYFES" filmindeki performansıyla Selanik Film Festivali'nde "En iyi kadın oyuncu" ödülüne layık görüldüğü kaydedildi.

"Dedemin İnsanları" filminde Çetin Tekindor, Hümeyra, Zafer Algöz, Yiğit Özşener, Gökçe Bahadır, Mehmet Ali Kaptanlar, Sacide Taşaner, Ünal Silver, Serkan Genç, Yiğit Arı ve Durukan Çelikkaya gibi isimlerinde rol alacağı ifade edilen açıklamada, filmin Girit'te başlayan ve Temmuz ayı sonunda tamamlanacak olan çekimlerinin, Gökçeada'nın ardından Milas, Bodrum ve Söke'de devam edeceği bildirildi.

- İSTANBUL

Kaynak: AA / Yerel

YerelHaberler

Önceki gün eşimle birlikte sinemaya gittik. Dolphin Sinemalarında Çağan Irmak’ın kısa süre önce vizyona giren “Dedemin İnsanları” adlı filmini izledik. Çağan Irmak, filmin senaryosunu yazmış ve yönetmiş. Kendi öyküsünü yazmış. Bu nedenle ortaya tortulu ve doyurucu bir öykü çıkmış.

Dedemin İnsanları, mübadelenin ardından Yunanistan mübadili muhacirlerin yaşadıkları sıkıntıyı anlatıyor; daha doğrusu bu eksende çok farklı ve karmaşık duyguları da…

Bilindiği gibi, Lozan Anlaşması gereği bir mübadele yapılmış, Türkiye’deki Rumlar Yunanistan’a, Yunanistan’daki Türkler Türkiye’ye gönderilmişti.

Bu mübadele, yani değişim, beraberinde yıllardır onmayacak yaralar bıraktı.

Mübadelenin basit bir değişim olmadığını Çağan Irmak çok güzel anlatmış.

10 yaşındaki bir çocuk var, adı Ozan… Dedesi Mehmet Yavaş (Çetin Tekindor)  daha çok küçük bir çocukken Girit’ten Anadolu topraklarına geliyor. Babası ve annesiyle birlikte… Bir kardeşi vapurda ölüyor, cesedini denize atmak zorunda kalıyorlar. Dede Mehmet Yavaş, bir manifaturacı dükkanı açıyor ve ailesini kuruyor. Küçük Ozan, dedesine ‘gavur’ denilmesine büyük öfke duyuyor.

Aradan 57 yıl geçmiş, ’lere gelinmiş. 10 yaşındaki torun, dedesinden gavur diye söz edilmesinden rahatsız.

Bu büyük bir sıkıntı.

Oradan gelenler de…

Buradan oraya gidenler de mutlu olmadı… Suyun öteki tarafından gelenlerin çoğuna yabancı muamelesi yapıldı.

Buralı değil, oralı!

Bu topraklardan Yunanistan’a giden Rumlar da rahat mı etti sanıyorsunuz?

Maalesef, onlar da gittikleri yerde aynı sıkıntıyı yaşadı. Onlara da Türk muamelesi yapıldı, hep dışlandılar.

İki taraf da aslında evine dönmüştü… Kağıt üzerinde böyleydi… İnsanların anavatanlarına kavuştukları için bayram etmeleri gerekirdi…

Ama olmadı… Çünkü doğduğun topraktan, evinden kopunca, nerede olursan ol öteki oluyorsun.

Dedemin İnsanları, Ege’nin küçük bir kasabasında yaşayan neşeli aileden yola çıkarak bizi mübadele yıllarına, Girit’e götürüyor.

Mübadele başladığında Giritli Türklerin kendilerini almaya gelen Gülcemal gemisini bekleyişleri, binişleri ve yolculuk, muhteşem sahnelerle anlatılıyor.

Çetin Tekindor usta oyuncu. 10 yaşındaki Ozan’ı oynayan Durukan Çelikkaya sanırım hafızalara kazınmıştır.

Filmin çekildiği mekanlar da mükemmel…

Dedenin dükkanı, o sokak… Eski Milas’ta çekilmiş.

Bağ evi, Gümüşlük’le Kadı Kalesi arasındaymış.

Mübadele sahneleri, Gülcemal gemisini beklemek için koyda toplanıp bekleyişler, Gökçeada’da…

Son bölümde ise Girit var…

Ayrıntıya girmek istemiyorum.

Bu filmi mutlaka gidip görmelisiniz.

Eşinizi, çocuklarınızı götürün.

Bazen gülecek, bazen ağlayacaksınız.

Ve bu filmi izlediğinize pişman olmayacaksınız.

Hollanda'nın çeşitli kentlerinde bu yıl 9'uncusu düzenlenen Kırmızı Lale Film Festivali kapsamında "Dedemin İnsanları" ve "Babam ve Oğlum" gibi filmleri gösterime sunulan yönetmen Irmak, gösterimin ardından Hollandalı sinemaseverlerle buluştu.

Sinemayla ilgilenenlere "başaramazsam" korkusu yaşamamaları gerektiğini hatırlatan Irmak, "Sinema okulda öğretilmez. Sinema, izleyerek öğrenilir. Sinema öğrencisi olmak çok güzel ama üniversitede öğretilene 'ille de tek doğru bu' diye sarılmak gerekmez. Okulda öğrendiğimiz şey sadece bir tez, sen yönetmen olarak onun karşıtını uygulayabilirsin." ifadelerini kullandı.

Sinema sektörünün zorunlu bir değişimden geçtiğini dile getiren Irmak, "Artık film yapıp insanlara izletmek çok global bir şey. Eskiden böyle değildi, 40 yaşın altındakilere film çektirmezlerdi." diye konuştu.

"Yönetmenlik doğru noktaları birleştirmek"

Yönetmenliği "doğru noktaları birleştirmek" olarak tanımlayan Irmak, "Doğru müzisyeni, doğru kalemi, doğru şeyleri bulup onları birleştirmektir." ifadesini kullandı.

Irmak, doğru müzik seçimine örnek olarak, Dünya Soundtrack Ödülleri'nde, "Yılın Keşfi" ödülünü kazanan "Babam ve Oğlum"un müziklerini yapan Evanthia Reboutsika'nın tekliflerini kabul edişini anlattı.

"Babam ve Oğlum"un müziğini Reboutsika'nın yapmasını çok istediğini kaydeden Irmak, "Okuması için senaryoyu Yunancaya çevirttik ve gönderdik. Evanthia, daha sayfayı okurken arayıp 'Tamam filmin müziğini yapmayı kabul ediyorum.' dedi ve sonrasında bu müzik ödül kazandı." şeklinde konuştu.

"Sinema hayatın gerçeğine uygun olmalı"

Irmak, sinemada gösterilenlerin hayatın gerçeğine uygun olması gerektiğinden bahsederek, "Oyuncu rolünü hayatın gerçeğine uygun oynamalı ve rolünü gerçeklikten kopmadan yansıtmalı." dedi.

"Dedemin İnsanları" filminde, gerçekte yaşanmış olan fakat seyircinin inanamayacağı unsurları senaryosuna koymadığını belirten Irmak, "Bu benim hayatımdaki en çok sevdiğim filmimdir, çünkü o dedemle benim hayat hikayemiz. Bizi bırakıp gidişi de aynı filmdeki gibi oldu." diye konuştu.

Filmlerdeki her detayın arkasında bir mesaj aranmasının doğru olmadığını vurgulayan Irmak, "Bazen yönetmenler söylemedikleri şeyleri mesaj ve mecazla sahnelerin içine gizler ama bu bize kötü bir miras olarak kaldı. Her detayın arkasında bir mesaj arar olduk. Bazen kapıyı açmak sadece kapıyı açıp girmektir, bunun altında bir şey yoktur." sözleriyle her ayrıntının mutlaka bir mesaj içermeyeceğini vurguladı.

"Ben nerede doğru yaptım"

Dizi ve filmlerinin ciddi popülarite kazanmasından sonra, daha az seyirciyle buluşabilecek daha küçük kadrolu bir film için "Issız Adam"ı çektiğini aktaran Irmak, "İnsanın kalabalıklar içindeki yalnızlığına odaklanmak istedim. Bu sebeple iki kişinin etrafında bir film çektik ve film bir patladı, ben de şu soruyu sordum: Ben nerede doğru yaptım?" ifadeleriyle filmin beklentisinin üstünde ilgi gördüğünü ifade etti.

Irmak, 8 bölümlük yeni Netflix dizisi "Yaratılan" hakkında da izleyicilere bazı ipuçları verdi.

"Yaratılan"ın bir edebiyat uyarlaması olduğundan bahseden Irmak, edebi bir hikayenin Osmanlısına uyarlanarak çekildiği belirtti.

Amsterdam Yunus Emre Enstitüsü (YEE) işbirliği ve organizesi ile düzenlenen festival kapsamında Hollanda'nın 5 şehrinde toplam 18 uzun ve 10 kısa metrajlı filmi gösterilecek.

Festivalde, bu yıl Türk filmleri dışında Kazakistan ve Özbekistan'dan da filmler yer alırken, 4 Haziran'da yapılacak ve oyuncu Hale Soygazi'nin de katılacağı festivalin kapanışında, jüri tarafından "en iyi film" ve "en iyi yönetmen" dallarında ödül verilecek.