devleti aliyye pdf / Devlet-i Aliyye - Osmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar 1 Pdf indir - PDF Oku

Devleti Aliyye Pdf

devleti aliyye pdf

Osmanlı İmparatorluğu

Osmanlı İmparatorluğu'nun yılındaki durumunu gösteren ayrıntılı bir harita

Osmanlı İmparatorluğu, Osmanlı Devleti (Osmanlıca:&#;دَوْلَتِ عَلِيَّهٔ عُثْمَانِیَّه, romanize:&#;Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye)[1][2] veya Batı kroniklerindeki kullanımlarca Türk İmparatorluğu, [3][4][dn 2] yılında Oğuz Türklerinden[5]Osman Gazi'nin kurduğu Osmanoğlu Hanedanı'nın hükümdarlığındaOrta Çağ'dan Yakın Çağ'a kadar varlığını sürdürmüş bir imparatorluktur. Bugünkü Türkiye'nin Bilecik ilinin Söğüt ilçesinde kurulmuş bir beylik iken, yılında II. Mehmed'in Konstantinopolis'i fethedipBizans İmparatorluğu'na son vermesiyle imparatorluk hâline gelmiştir. yılında, I. Selim'in Büyük Mısır Seferi ile Ridaniye savaşı sonucu İslamhilâfetiOsmanlı Hanedanı'na geçmiş ve bu tarihten sonra gelen her padişah, aynı zamanda halife olmuştur.[6] En geniş sınırlarına yılında ulaşmış;[7]Orta Avrupa'nın bir bölümü ile Balkanlar'ın tamamı, Kuzey Afrika'nın bir bölümü, Hicaz, Mezopotamya, Kafkasya'nın bir bölümü ve Anadolu üzerinde hâkimiyet kurmuştur. yılında Karlofça Antlaşması sonrası gerileme dönemine girmiş ve yılında saltanatın kaldırılması ile birlikte yıkılmıştır.

Osmanlı Devleti'nin bağımsız bir devlet olarak tarih sahnesine çıkması, yaygın kabule göre yılında olmuştur. Ancak Prof. Dr. Halil İnalcık ve bazı diğer akademisyenler, Osmanlı Devleti'nin 'da Söğüt'te değil, 'de Yalova'da, Bizans'a karşı yapılan Koyunhisar Muharebesi sonrasında devlet niteliğini kazandığını iddia etmektedirler.[8][9] Osmanlılar, yılında Konstantinopolis ile sınırlı bir şehir devletine dönüşmüş olan Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu'nu yıkmış ve bazı tarihçilere göre bu olay, Orta Çağ'ı sona erdirip Yeni Çağ'ı başlatan olay olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu gücünün doruğunda olduğu ve yüzyıllarda üç kıtaya yayılmış ve Balkanlar, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'nın büyük bir bölümünü egemenliği altında tutmuştur. Ülkenin sınırları batıda Cebelitarık Boğazı, doğuda Hazar Denizi ile Basra Körfezi'ne; kuzeyde Avusturya, Macaristan ve Ukrayna'nın bir bölümüne ve güneyde ise Sudan, Eritre, Somali ve Yemen'e kadar uzanmaktaydı.[10]

Osmanlı İmparatorluğu 29 eyaletten ve özerklik tanınmış olan Boğdan, Erdel ve Eflak prensliklerinden oluşmaktaydı. Osmanlı Devleti, zaman zaman deniz aşırı topraklarda da söz sahibi olmuştur. Atlantik Okyanusu'ndaki kısa süreli toprak kazanımları Lanzarote[11] (), Madeira (), Vestmannaeyjar[12] () ve Lundy[13] () bu duruma örnek olarak gösterilebilir.

Gaza ve cihat anlayışıyla sürekli genişleme eyleminde bulunan devletin hâkimiyeti altındaki topraklarda yaşayan halklar, zaman zaman toplu ya da yerel ayaklanmalar ile Osmanlı iktidarına karşı çıkmışlardır.[14] Osmanlı İmparatorluğu'nun siyasi yapısında ve hukuk kurallarının oluşumunda İslam dininin belirleyici bir rol oynaması, devletin bir "İslam devleti", dolayısıyla da bir "din devleti" olarak nitelendirilmesine neden olmuştur.[15]

Osmanlı İmparatorluğu dönemi; Osmanlı Hanedanı'nın[16] ve saray erkanının, Rum kadınlarla ve SlavHristiyan halklardan (Sırplar, Bulgarlar, Ukraynalılar gibi) kadınlarla evlilik yapması,[17][18]iskan politikası sebebiyle devşirilenHristiyan çocukların Türk-İslam örf ve gelenekleri ile yetiştirilip yeniçeri ordusuna ve devlet kurumlarına alınmasıyla beraber,[19][20][21]Türk tarihininRoma-Doğu Roma tarihi ile kaynaştığı dönem olarak görülür.[22][23][24][25]

Arnold Joseph Toynbee gibi bazı tarihçiler, Türkiye'nin Osmanlı Devleti'nin tek ardıl devleti sayılması gerektiğini savunurlar.[26]

Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1 Kasım tarihinde yıllık Osmanlı saltanatını kaldırdı ve 3 Mart tarihinde de, hem Muhammed'in 'deki ölümünden sonra oluşturulan ve yaklaşık yıldır süregelen halifelik makamını kaldırdı, hem de Osmanlı Hanedanı'nın Türkiye'den sürgün edilmesi kararını aldı. Günümüzde hanedan ile soy bağı olanların bir kısmı Türkiye'de, bir kısmı ise yurt dışında farklı ülkelerde yaşamaktadır.[27][28]

İsim

Ana madde: Osmanlı İmparatorluğu'nun isimleri

Osmanlı İmparatorluğu'nun kurucusu olan Osman Gazi zamanında Anadolu'da yer alan tüm beyliklerde iktidarın babadan oğula geçtiği ataerkil bir yönetim biçimi hakimdi. Bu tip yönetim anlayışını benimseyen beylikler de ülke ve halk tabakasını hanedanın kurucusunun mirası şeklinde kabul görmekte ve beylikler, hanedanın kurucusunun ismini almaktaydı. Osmanlı İmparatorluğu da hanedanın kurucusu olan Osman'ın ismini aldı ve Osmanlı Devleti şeklinde anıldı.[29] Osman'ın ismi, Arapça عثمان (Othman) kelimesinin Türkçe formudur. Bazı kimselere göre hanedanın ismi "Ataman" (İngilizcede Ottoman) adından aldığı söylenir.

Devlet, Osmanlı Türkçesinde "imparatorluk", günümüz Türkçesinde "yüce devlet" anlamına gelen Devlet-i Aliyye (Osmanlıca:&#;دولت عليه) ve devleti yöneten hanedanı belirtmek için "Osmanlı Hanedanı" anlamına gelen Hanedan-ı Âl-i Osman isimlerini kullandı. Tanzimat Fermanı ilanının sonrasında ise ismin sonuna eklenen Osmānīye (Osmanlıca:&#;عثمانیه) kelimesiyle beraber "Yüce Osmanlı Devleti" anlamına gelen Devlet-i Alīyye-i ʿOsmānīye (Osmanlıca:&#;دولت عليه عثمانیه)[1][30] olarak isimlendirildi. Bu isimlendirme, yüzyılın Türkçe belgelerinde de geçmektedir.[31]Cumhuriyet sonrasında kullanılan Türkçede ise Osmanlı İmparatorluğu ya da Osmanlı Devleti isimleri de kullanıldı.

yüzyıldan önceki İngilizce kaynaklarda Turkey,[32]Turkish Empire[33] ve Ottoman Turkey[34][35] şeklindeki kullanımlara da rastlanır.

Batı Avrupa'da ise, Osmanlı İmparatorluğu (İngilizce:&#;Ottoman Empire) ve Türkiye (İngilizce:&#;Turkey) olmak üzere iki isim birbirinin yerine kullanıldı. "Türkiye" adı, hem resmî hem de resmî olmayan ortamlarda gitgide daha çok yaygınlaştı. Bu ikilem, Ankara merkezli yeni kurulan Türk hükûmetinin Türkiye'yi ülkenin resmî adı olarak seçtiği yıllarında sona erdi. Günümüzde bazı tarihçiler, imparatorluğun çok uluslu karakterinden dolayı, Osmanlı'dan bahsederken Türkiye, Türkler ve Türk terimlerini kullanmazlar.[36]

Günümüzde modern Türkiye için de Turkey kullanımının yaygın olmasının yanı sıra Republic of Turkey kullanımıyla, Osmanlı İmparatorluğu dönemi (Ottoman Turkey) ile Cumhuriyet dönemi birbirinden ayrılır.

Kayı boyu ve Osmanlı ailesi

Ayrıca bakınız: Kayı boyu ve Osmanlı Hanedanı

Kayı boyu damgaları

Genel görüşe göre Osmanlı ailesinin, OğuzlarınBozok kolunun Gün Han soyuna mensup olan Kayı boyundan geldiği kabul edilmektedir.[37][38] Osmanlıların etnik kökenleri hakkında bilgi veren ilk dönem Osmanlı kronikleri, genel anlamda aynı görüşü paylaşmaktadırlar.[39] İlk dönem kroniklerinde verilen bilgiler, Oğuz Kağan Destanı ile aynıdır. Destana göre Oğuz Han'ın Gün Han, Ay Han, Yıldız Han, Gök Han, Dağ Han, Deniz Han olmak üzere altı oğlundan ilk doğan üç tanesi (Gün Han, Ay Han, Yıldız Han) Oğuz boylarının sağ kolunu, diğer üçü ise sol kolunu oluşturuyorlardı.[37]Oğuz Han'ın her bir oğlunun dört boyu mevcuttu. Oğuz boyları ise toplamda yirmi dört boydan meydana gelmekteydi.[dn 3] Oğuz Han'ın altı çocuğunun oluşturduğu bu boyların Gün, Ay ve Yıldız kollarına Bozoklar (ya da Bozoklu); Gök, Dağ ve Deniz kollarına ise Üçoklar (ya da Üçoklu) denmekteydi.[37] Orduda ve şölen adı verilen ziyafetlerde Bozoklar Han'ın sağ tarafında, Üçoklar ise sol tarafında yer alırlardı. Bozoklar'da en başta Gün Han'a mensup olan boylar, Üçoklar'da ise Gök Han'a ait boylar gelirlerdi.[37] En başta yer alan Gün Han'ın derecelerine göre sırasıyla Kayı, Bayat, Alkaevli ve Karaevli adlı dört boyu gelirdi.[40]

Kayı, kelime anlamı olarak "muhkem, kuvvet ve kudret sahibi" demektir. Damgaları seafoodplus.info ya da KAYI BOYU seafoodplus.info şeklinde olup, bunlar "iki ok arası bir yaylı ok"u temsil etmektedir.[40][41]

Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluşu hakkındaki bilgilerin büyük çoğunluğu, geç yüzyıl ve erken yüzyılda yazılmış Türkçe eserlere dayanmaktadır.[39] Türk şair Ahmedî'nin İskendernâme isimli eseri, bu konuda yazılan ilk Osmanlı kaynağı olarak kabul edilmektedir.[39] Yazıcızâde Ali'nin Tevârih-i Âl-i Selçuk isimli eserinde de Osmanlılar'ın Kayı boyundan geldiği kabul edilmektedir.[39] Ahmedî'nin İskendernâme isimli eserinin Âğâz-ı Dâsitân bölümünde, Ertuğrul Gazi'nin Oğuzlardan Gök Han'ın soyundan geldiği yazmaktadır.[42] Osmanlı tarihçisi Enverî ise, Osmanlıların Oğuz soyundan geldiğinden bahsederek Kayıların soyunu Nuh'a kadar götürdüğünü söylemiştir.[43] yüzyıl Osmanlı tarihçilerinden Şükrullâh ise Behcetü't Tevârîh isimli eserinde, Kayıları Nuh, Yafes, Kayı Han, Kara Han, Oğuz Han, Gök Alp, Kızıl Buğa, Kaya Alp, Süleyman Şah, Ertuğrul, Osman, Orhan, Murad, Bayezid, Murad ve Mehmed olarak sıralamıştır.[44] II. Mehmed devrinde yaşayan Osmanlı tarihçisi Âşıkpaşazâde ise, Osmanlıların tarihini anlattığı Tevârîh-i Âl-i Osman isimli eserinde, Şükrullâh gibi Osmanlıları Nuh'a kadar götürmüştür. Ancak Şükrullâh'tan daha fazla isme yer vermiştir.[45] Bunların dışında İbn-i Kemal[46], Naîmâ[47], Mahmûd el-Bayâtî[48], Oruç Bey[49], Neşrî[50], Kâtip Çelebi[51] ve Mustafa Nuri Paşa[52] gibi kronik yazarlarının kaynaklarında da bu silsileler hemen hemen benzerdir.

yüzyılın ilk yıllarından itibaren Herbert Adams Gibbons'un Osmanlıların gayrimüslim tebaadan geldiği iddiasıyla, Osmanlıların kuruluş ve etnik kökenleriyle ilgili yeni bir tartışma başladı. Gibbons'un iddiasına göre, Osmanlı İmparatorluğu'nun kurucusu olan Osman Gazi, daha sonra kayınpederi olacak olan Şeyh Edebali'nin evinde onun verdiği Kur'an'ı sabaha kadar ayakta okur ve bir rüya görür. Rüyasında melek ona; bu ebedi sözleri büyük bir saygıyla okuduğundan dolayı, çocuklarının ve çocuklarının çocuklarının neslinin büyük bir onura sahip olacağını söyler. Osman bu sayede Müslüman olur.[53] Gibbons'a göre Osman, Moğol istilasından kaçarak Söğüt'e gelen küçük bir aşiretin beyidir. Yine yazara göre Osmanlılar, özellikle İslam dinini kabul eden Rumlar ile birlikte Türk ırkının dışında yeni bir ırk oluşturmuşlardır.[53] Gibbons bu düşüncesiyle Osmanlıların Oğuz ve Kayı soyundan geldikleri görüşünü kabul etmemiştir.

Alman tarihçi Josef Markwart, Dîvânü Lugati't-Türk'te geçen Kayları Kayı olarak kabul etmiştir ve bununla birlikte Osmanlıların Moğolların Kay kabilesinden geldiklerini ve Türkleşmiş bir Moğol olduklarını iddia etmiştir. Mehmet Fuad Köprülü ise Dîvânü Lugati't-Türk'te hem Kaylardan hem de Kayılardan (Kayığ) bahsedilmesi nedeniyle Markwart'ın bu tespitinin yanlış olduğunu belirtmiştir.[54]

Tarihçi Paul Wittek ise, Osmanlıların şecerelerinin Oğuzların Kayı boyuna bağlı olmadığını savunmuştur. Wittek'e göre Kayı boyu ile ilgili şecereler, devletin kuruluşundan yıl sonra yazılmaya başlanan Osmanlı kroniklerine dayanan efsaneleştirilmiş öykülerdir. Paul Wittek çalışmalarında Osmanlı kroniklerini sık kullanan tarihçilerden bir tanesi olsa da, Osmanlı'nın etnik geçmişi hakkında kroniklere güvenmemiştir. Osmanlı'nın toplama bir kabile olduğunu ve devleti Anadolu'nun uçlarında yaşayan gazilerin kurduğunu savunmuştur.[55][56] Ayrıca II. Murad devrinden sonra Kayı ve Oğuz unsurlarının diğer beylikleri kontrol altına almak ve üstünlük kurmak amacıyla çokça vurgulandığı görüşünü belirtmiştir.[57]Rudi Paul Lindner da Kayı boyu şecerelerinin II. Murad devrinde diğer beyliklere karşı üstünlük sağlamak için uydurulduğunu iddia etmiştir.[58] Lindner, yüzyıl kroniklerine dayanarak Osmanlıların soyunu Oğuzlara çıkarmanın inandırıcı olmayacağını söylemiştir. Lindner, Osman'ın devleti yanındaki göçebelerle birlikte kurduğunu iddia etmiştir.[59]

Türk tarihçi Prof. Dr. Feridun Emecen, ve yüzyıla ait bazı tahrir defterlerinde Osmanlı İmparatorluğu'nda Kayıların mevcut olduğunu belirtmiştir. O yıllarda Kayı boyuna mensubiyetin çok cazip olmadığı için, Osmanlıların diğer Anadolu Türkmen beyliklerine karşı üstünlük kurmak amacıyla böyle bir iddiada bulunmayacaklarını söylemiştir.[60]Mehmet Fuad Köprülü de Feridun Emecen ile hemen hemen aynı görüşleri paylaşmıştır. Köprülü, Osmanlıların meşruiyet kazanmak amacıyla sonradan bir silsile uydurmadığını söylemiştir. Köprülü, böyle uydurma bir iddiada saray tarihçilerinin de ortak bir anlatıyı yazacaklarını savunarak, günümüzdeki kroniklerde bu konuyla ilgili farklılıkların olduğunu ve bunun sonucunda Kayı boyu görüşünün uydurma olmadığını belirtmiştir.[61]

İsmail Hakkı Uzunçarşılı da Kayıların varlığını kesin olarak kabul eden tarihçilerdendir. Uzunçarşılı'ya göre Osman Gazi'nin ele geçirdiği toprakları Oğuz geleneğine göre yakınlarına ve silah arkadaşlarına dirlik olarak pay etmesi, Kayı görüşünün gerçek olabileceğinin en önemli işaretlerinden birisidir.[62]

Prof. Dr. Halil İnalcık ise II. Murad zamanında, Timur'un Cengiz Han'ın soyundan gelmesini üstünlük unsuru sayarak Osmanlılar'a karşı egemen olmak istediğini ve buna karşı ise Osmanlıların Kayı boyu ve Oğuz hikâyesini uydurduklarını söylemiştir. Bu tarihten sonra ise dünyaya gelen şehzadelere Oğuz ismi konulmaya başlanmış, çeşitli silah ve topların üzerine de Kayı damgası işlenmiştir.[63][64] Mehmet Ali Kılıçbay'a göre, I. Murad zamanında Osmanlıların Anadolu beyliklerinin üzerine gitmeye başlamasıyla ortaya çıkan soylu-soysuz tartışmaları sonucunda, Osmanlılar Kayı boyunu ortaya atarak diğer beyliklere üstünlük sağlamak istemiştir.[65]

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

Oğuz Han

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

Gün Han

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

Kayı

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

Saçıkaralılar

&#;

&#;

Kurtlu

&#;

&#;

Kızılkeçili

&#;

&#;

Karakeçili

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

Atçekenler (Tanrıdağı Türkmenleri)

&#;

Sarıkeçili

&#;

Haculu

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

İnalcık - Devleti Aliyye 3

0 ratings0% found this document useful (0 votes)
2K views pages

Copyright

Available Formats

PDF, TXT or read online from Scribd

Share this document

Share or Embed Document

Did you find this document useful?

0 ratings0% found this document useful (0 votes)
2K views pages

PROF. DR. HALİL İNALCIK


DEVLET-İ 'ALİYYE
OSMANLI İMPARATORLUGU ÜZERİNE ARAŞTIRMALAR - m
KÖPRÜLÜLER DEVRİ

©TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI,


Sertifika No:

EDİTÖR
EMRE YALÇIN

GÖRSEL YÖNETMEN
BİROL BAYRAM

REDAKTÖR
DERYA ÖNDER

DÜZELTMENLER
ESEN GÜRAY
NECA1i BALBAY

DİZİNİ HAZIRLAYAN
NECA1i BALBAY

GRAFİK TASARIM UYGULAMA


TüRKiYE İŞ BANKASI KÜLTüR YAYINLARI

I. BASKI: KASIM , İSTANBUL


2. BASIM: KASIM , İSTANBUL

ISBN

BASKI
AYHAN MATBAASI
MAHMUTBEY MAH. DEVEKALDIRIMI CAD. GELİNCİK SOK. NO: 6 KAT: 3
BAGCILAR İSTANBUL
Tel: () 32 38 Fax: () 05 63
Sertifika No:

Bu kitabın tüm yayın hakları saklıdır.


Tanıtım amacıyla, kaynak göstermek şartıyla yapılacak kısa alıntılar dışında gerek
metin, gerek görsel malzeme hiçbir yolla yayınevinden izin alınmadan çoğaltılamaz,
yayımlanamaz ve dağıtılamaz.

TüRKiYE İŞ BANKASI KÜLTüR YAYINLARI


İSTİKLAL CADDESİ, MEŞELİK SOKAK NO: ı./4 BEYOGLU İSTANBUL
Tel. () 39 91
Fax. () 39 95
www seafoodplus.info
Halil İnalcık

Devlet-i 'Aliyye
Osmanlı İmparatorluğu
Üzerine Araştırmalar III -

köprülüler devri

TÜRKiYE �BANKASI
Kültür Yayınları
İÇİNDEKİLER

Onsöz XI

Maliye

Para, Ekonomi, Maliye


Osmanlı Hazinesi: Varidat ve İhracat Defterleri (Bütçeler) 5
Avrupa'yı İspanyol-Meksika Gümüşü İstilası,
Fiyat Devrimi ve Osmanlı Akça Tagşişleri 7
1. Ahmed IV. Murad Dönemlerine Ait Bütçeler -

(genel rakamlarla) 14


Mali Bunalım, Veziriazam Tarhoncu Ahmed Paşa
(20 Haziran 1 1 Mart 1 65 3 ) 1 7
Mali Bunalım Sürüp Gidiyor 1 9
Turhan Sultan, Rüşvet ve13ürokratlar . . .. 2 1
'Idane: Bayramlık 22
Devlet Du'acıları

Köprülüler

Köprülü Mehmed Paşa Dönemi ( 1 65 6- 1 66 1 )


ilk Önlemleri
Sipahi Ayaklanıyor 29
Ege Denizi ve Çanakkale Boğazı'nda
Venedik Donanmasıyla Savaş 3 1
Bozca-Ada'nın Kurtarılması 3 3
Limni Adası'nın Kurtuluşu 34
İstanbul'da Köprülü Karşıtları 34
Tuna -ötesi Erdel, Eflak, Bogdan İsyanı ve
Damad-i Padişahı Fazlı Paşa 35
Köprülü Edirne' de: Siyavuş ve Deli Hüseyin Paşaların İdamı 7
Osmanlı D evleti ile Avusturya Arasında
Erdel Sorunu ( 1 65 8 - 1 ) 4 1
Avrupa'da Otuz Yıl Savaşları ( 1 6 1 ),
Erdel ve Osmanlı Devleti .. . . .
. . . . .. . . .. .

Köprülü Mehmed Paşa'nın Erdel Seferi ( 1 1 6 5 8 )


Rak6czi ve Budin Beylerbeyi Seydi Ahmed Paşa 7 . .

Abaza Hasan İsyanı 49


Köprülü Anadolu' da Toplanan


Karşıtlarını Saf Dışı Eder .. 52
. . . . . .

Köprülü ve Yeniçeriler . . . .. 55


.. . .. . .

Anadolu'da Büyük Teftiş .. .. .
.. . .. .. . . . . .

Mısır' da Yerel Hanedanlar:


Circa Beyi Çerkes Mehmed İsyanı ( 1 65 8 )
Anadolu'da Asi Paşaların Ortadan Kaldırılması
Köprülü Mehmed Paşa'nın Ölümü, Karakteri, Başanları 60
Erdel Sorununun Devamı ve
Bethlen Gabor Dönemi ( 1 6 1 3 - 1 ) 63
I. Rak6czi Dönemi,
Avusturya Kaynaklarına Göre Erdel Sorunu 66
Osmanlı Devleti'nin İngiltere ve
Hollanda ile Yakınlaşması . 71 . .. . .

Osmanlı-İngiliz Diplomatik İlişkilerinin Başlangıcı . 72 . .

Avusturya Kaynaklarında Erdel Savaşları ve


Barış ( 1 ) 75
Osmanlı Kaynaklarında Fazıl Ahmed Paşa'nın Erdel Seferi .. 8 3
Serdarın Kış Hazırlığı . .. . . 8 8
. . . . . . . .. . . . .. . .

Zrinyi'nin Szigetvar Baskını .. .. . 8 9
. . . . . . . . .. . .

1 Baharında Harekat . . . 90
. . .. . . . . . . . . . . .

1 Savaşları, St. Gotthard Meydan Savaşı


( 1 Ağustos 1 ).. . . . . . . . .. . . . . .. .. . . . . .. . 9 1
Osmanlı Kaynağına Göre .. 94
. .. . . . . . . .

Raab Nehri Üzerinde St. Gotthard Savaşı.. .. .. 94 .. . . . .

Uyvar Fethinden Sonraki Harekat . . 96 . . . . . . . .

Barış Antlaşmasının Tarihl Seyri 9 8


1 6 64 Erdel Seferinde Evliya Çelebi 9 8
XIV. Louis: Fransa Osmanlı Devleti'ne Karşı .. 1 02 .. . . .

Fransa'nın Cezayir'e Saldırısı . .. .. 1 03


. . . . .. . . . .

Fazıl Ahmed Paşa'nın Girit Seferi ( 1 ) 1 03


Köprülü Fazıl Ahmed Paşa . .. . . . ..

Lehistan Seferi, Kameniçe-Podolya Fethi,


1 Bucaş ve Zuravna Antlaşmaları . . . 1 05

Papalığın Osmanlılara Karşı Haçlı Seferi Çalışmaları. . 1 07

Köprülü Fazıl Ahmed Paşa Döneminde Bir Dini Tartışma. . . . 1 07 . .

Köprülü Fazıl Ahmed Döneminde . . . . 1 1O

Bir " Zındık " : Lari Mehmed Efendi . . . . 1 1O

Köprülüler Soykütüğü . .. . . .. .. . . 1 12 ..

İslahat Layihaları

Giriş .


"Tagayyür ve Fesad " İdarede Bozukluk ve Kargaşa . . .

I. Kitab-i Müstetab
II. Ayni Ali: Timar Rejiminde Yolsuzluklar, Ulfıfeli Kullar . . ..

III. Katib Çelebi ( 1 1 )


IV. Koçi Bey'in IV. Murad'a Telhlsleri ve Risalesi . . . . .

V. Hezarfen Hüseyin .. 3 . .
.
..

VI . Hırzü'l-Müluk (Padişaha Öğütler: Olması Gerekenler ve


Gerek O imayanlar) . . . . . .

VII. Mehmed Halife: Devlet Düzeni Hakkında . . 1 69

VIII. Zübde-i Vekayiat . . . . . . .. . . . . . . . 1 71


. . ..

I x . Kı·ta" bu M esa"lı"h ı.,l-Mus · " ve M en a"fıı" 'ı"'/ Mu mının . . 1 73
"" ıımın -
.. , · "
.

X. Avni Ö mer'in Timar Risalesi . . .. . 1 77


..

Orta-Avrupa Sorunu ()

1 68 3 Viyana Seferi: Bozgunlar ( 1 6 8 ) 1 8 1


Genel Durum. . . . . .. . .
.. ..

Thököli: Orta Macaristan . .


1 83

Avusturya'nın Barış Atağı . . .. . . . . .. 1 86


. .. .

Osmanlı Ordusu Harekata Başlıyor . . . . . . . . .


Kırım Hanı Sefere Katılıyor, Savaş Meclisi . . . . .

Avusturya'nın Durumu 1 89 .


Viyana Kuşatması . 1 90
Avusturya Orduları Harekete Geçiyor 1 94
Müttefik Orduları Viyana Önünde Saldırıya Geçiyor 1 9 7
Bozgun, Çekiliş

Ric'at, Kırım Hanlığı'nın İşbirliği 1 99


Lehistan ve Rusya Cephesi
Macaristan Cephesi
Osmanlı Devleti'ne Karşı Mukaddes İttifak ( 1 )
Macaristan' da Bozgunların Devamı
Osmanlı Barış Atağı 22 7
Celali Yeğen Osman Paşa Sorunu
Savaş Rum-ili'nde Devam Eder
İmparatorluğun Doğrulması:
Selim Giray Han ve Fazıl Mustafa Paşa 23 7
Sırbistan' da Başarılı Karşı Koyma 23 8
Fazıl Mustafa Paşa
Kırım Kazak Saldırısı, Selim Giray' da Hoşnutsuzluk
Kırım-Osmanlı İlişkilerinin Bozulması
Kırım-Osmanlı Birliği, Başarılar 25 1
Uluslararası Durum, Barış Girişimi
Selim Giray Kırım Hanı, Osmanlılarla İşbirliği
1 'te Savaş Harekatı
1 1 'te Harekat
Kırım, Rus-Kazak Tehdidi Altında, Lehistan Cephesi 2 5 8
Çar Petro Azak Önünde (Temmuz 1 )
Sultan il. Mustafa Avusturya Cephesinde 2 63
Çar Yeniden Azak Önünde (26 Mayıs 1 69 6) 2 64
Avusturya Cephesinde Savaş
Zenta Felaketi 2 72
Karlofça ve İstanbul Antlaşmaları ( 1 1 )
Orta-Avrupa Sorunu: Osmanlı İmparatorluğu ve
Kırım Hanlığı 2 8 1
Kuzey Sorunu, Kırım Hanlığı ve Osmanlı İmparatorluğu
Osmanlı Devleti ve Kırım İlişkileri 2 8 7
Ekler

Macar Kaynaklarına Göre Kronolojik Tablo

Kaynaklar
1. Köprülü Mehmet Paşa Üzerine
Topkapı Sarayı Arşivi Belgeleri . . . .

II. Mühimme Defterleri 3 1 9


.

Kadı Sicilleri . .


III. Vekayinameler . . ········································

IV. Dönem Üzerinde Elçi Raporları ve


Yabancı Göz-Tanıkları . . . ······························

V. Dönem Üzerinde Genel Tarihler ve Araştırmalar .

Notlar.


Dizin .
Albüm . .. . .
43 5

Haritalar
Osmanlı Ordusunun _]

İkinci Viyana Kuşatması İçin İzlediği Güzergah


Macar Ka ynaklarına Göre 1 'da
Bethlen Gabor'un Ölümünde Macaristan . .3 10
.

Not: Devlet-i 'Aliyye'nin ikinci cildinin Mart tarihli ilk baskısındaki dipnot­
larda üçüncü ciltte yer alacağı belirtilen "Askeri ve Ma.!f Dönüşüm" bölümü,
yazarın gördüğü lüzum üzerine eserin dördüncü cildine aktarılmıştır.
Ön söz

Devlet-i 'Aliyye serisinde ikinci cildi, Köprülülerin iktidara geli­


şinden Karlofça Barış Antlaşması'na kadar getirmeyi planlamıştık.
yüzyılın ikinci yarısında maliye üzerinde uzun bir bölüm ve
Köprülüler dönemi, Avusturya ile iki büyük savaş, Macaristan'ın
kaybedilmesi, ikinci cildi aşacak derecede genişlediği için bu cildi
ikiye ayırmak gereği ortaya çıktı. Maliye, Köprülüler ve Avusturya
savaşları elinizdeki bu üçüncü ciltte ele alınmıştır. D ördüncü ciltte,
a 'yanlar devri, a 'yanın bertaraf edilip devlet içinde merkeziyetçi
Batılılaşmış bir Osmanlı Devleti yaratma çabaları işlenecektir.
Böylece bu dört ciltle Osmanlı tarihini son 50, 60 yıl için dünya
tarihçiliğinde ortaya çıkan anlayış ve araştırmalar çerçevesinde
sunmayı planlamaktayız.
1 7. yüzyılın ilk yarısında otorite boşluğu ve kargaşa döne­
minden sonra merkeziyetçi devlet Köprülüler ile yeni baştan
kurulmuş ve Viyana kuşatmasına kadar başarıyla dolu bir tablo
ortaya çıkmıştır. Bu devrin maliyesi üzerinde son zamanlarda arşiv
malzemesine göre yapılmış araştırmalar göz önünde tutulmuştur.
Köprülülerin merkeziyetçi Osmanlı geleneğini yeniden kurmasın­
dan ve Viyana önündeki bozgundan sonra 1 'a kadar ric'at
dönemi ayrıntılı olarak incelenmiştir.
Xll DEVLET-1 'ALİYYE: OSMANLI IMPARATORLUGU ÜZERiNE ARAŞTIRMALAR - il

Devlet-i Aliyy e 'nin ikinci cildinde görüldüğü üzere Topkapı


'

Sarayı Arşivi'nde veziriazamların sultana arz ettikleri telhlsler,


kaynak bilgimize, bu arada vekayinamelere önemli bir katkı sağ­
lamaktadır. Bu ciltte, özellikle Köprülülerin telhlsleri için Topkapı
Sarayı Arşivi'ndeki fonlardan yararlanmak mümkün olmamış,
ancak bu kaynaktan bazı evkaf belgelerinin listesi eklenmiştir.
Osmanlı vekayinameleri ile beraber elçilerin veya elçilikteki
görevlilerin gözlemlerini içeren raporlar, ayrıca önemli bir kaynak
oluşturmaktadır. Bunlara ilişkin açıklamalı bir kaynakça bu cildin
sonunda yer almaktadır. D öneme ait vekayinameler iki bölü­
me ayrılabilir. Birinci tipte vekayinameler, Abdurrahman Abdi
Paşa'nın vekayinamesi gibi sultana ve saraya ait bilgilere birinci
derecede önem veren vekayinamelerdir. İkinci tipte ise, Mühürdar
Hasan Ağa'nın Cevahirü 't-Tevarih gibi cephede serdar ile beraber
bulunan görevlilerin tuttuğu ayrıntılı eserlerdir. Doğal olarak,
Dlvan-i HümayG.n'dan çıkmış olan kararları içeren fermanlar,
Mühimme Defterleri'ne kaydedilerek bize kadar gelmiş olan birin­
cil kaynaklar arasındadır. Ayrıca dönem üzerinde gerek maliye
gerek Köprülüler ve savaşlar üzerine doktora çalışmalarının ve
değerli araştırmaların bir listesi eklenmiştir.
***

Osmanlı tarihi üzerinde son zamanlarda Princeton Üniver­


sitesi'nin Amerikan siyaset bilimi terminoloj isi ve anlayışı ile
birtakım araştırmalar yayınlanmıştır. Bu araştırmalar Amerikan
tarihçileri tarafından Osmanlı tarihine ışık tutan yeni bir araş­
tırma yöntemi olarak övülmekte, fakat Osmanlı tarihçileri tara­
fından eleştirilmektedir. Mesela, Şeriat bu araştırmalarda cons­
titution olarak sunulmaktadır. Bu yaklaşım tarzı, Max Weber'in
sosyolojisinde, devletlerin belli bazı paradigmalara göre tasnifi ve
tiplendirilmesi metodundan ilham almaktadır. (Bu konuda bkz.
H. İnalcık, " Comments on 'Sultanism': Max Weber's Typification
of the Ottoman Polity " , Reprinted from Princeton Papers: In
Near Eastern Studies, I, 1 , s. . ) Bu görüş doğrultusunda
mesela, Japon feodalizmi ile Osmanlı timarı karşılaştırmalı tarih
anlayışıyla araştırmanın konusu olmaktadır. Böylece Osmanlı
ÖNSÖZ Xlfl

timarı feodalizm görüşü içinde genel bir çerçeveye sokulmaktadır.


Bu durum, bazı Osmanlı tarihçileri tarafından Osmanlı tarihinin
gerçek ve ileri bir yorumu gibi algılanmaktadır. Bu metodun
büyük eksiği, tarih ilminin temeli olan her topluma ait " zaman "
ve "mekan " parametrelerini göz ardı etmesidir. Tekrar etmek
gerekirse, her devletin ve toplumun "zaman " ve "mekan" içinde
tarihlerinin incelenmesi temel yöntemdir. Zaman ve mekan para­
metrelerini göz önünde tutmayan araştırmalar tarih değildir, daha
ziyade sosyolojidir.
***

1 66 Avusturya Savaşı ve sonuçları üzerinde değerli


araştırmalar yapan M. F. Çalışır'ın tezleri, M. Genç ve E. Özvar'ın
Osmanlı maliyesi üzerindeki arşiv araştırmaları ve Osmanlı veka­
yinamelerini neşreden F. Derin, M. İpşirli, A. Özcan, R. Murphey,
Ş. N. Aykut ve diğer araştırmacıların eserlerinden yararlanılmıştır.
Topkapı Sarayı belgelerini sağlamakta değerli öğrencim F.
Bayram'a ve bazı makalelerimi İngilizceden Türkçeye çeviren H.
Yeni'ye, Hüseyin Vecihi, Cevahirü't-Tevarih ve Köprülü vakıfları
gibi yayınlanmamış kaynakların fotokopilerini sağlayıp gönderen
G. Baykan'a teşekkür, benim için bir ödevdir.
Bu cildin hazırlanmasında işbirliği için T. Ulaş'a ve H. Yeni'ye
burada özellikle teşekkür ederim. Ayrıca, kitabın yazım aşama­
sında özveriyle çalışan sekreterim Birsen Çınar'a burada teşekkür
borçluyum. Kaynak eserleri bulup getiren Hakan Arslan'a ve Ali
Işık'a ayrıca minnettarım.
Türkiye İş Bankası Kültür Y ayınları'nın değerli müdürü Ahmet
Salcan'a şükran borçluyum. Kitabı yazma halindeyken titizlikle
gözden geçirerek dikkate değer gözlemlerde bulunan, 2 0 1 5 yazında
Macaristan ile Slovakya'ya bu kitaptan ilham alan bir araştırma seya­
hati yapan ve dönem kaynaklarından derlediği kıymetli tarihi gravür­
lerle tabloları bu cilde ekleyerek esere değer katan tarihçi editör Emre
Yalçın'a bu değerli katkıları için müteşekkirim.

HALİL İNALCIK
Bilkent-Ankara, 2 0 1 5
MALİYE
Para, Ekonomi, Maliye

On dördüncü yüzyılda İngiltere kralları gümüş ihracını yasaklıya.(


ve paradaki gümüş oranını düşürüyorlardı. Askeri seferler, harab bir
İstanbul'da altyapı inşaatı (cami külliyeleri, bedestan, han ve kapan­
lar inşası) dolayısıyla paraya ihtiyacın son derece arttığı Fatih dö­
neminde, piyasadan gümüş parayı çekip yeni akça kesilmesi sık sık
uygulanmıştır. Fatih'in , , 1 , tarihlerinde dört kez
bu yönteme baş vurduğunu ve 0'de 1 00 dirhem gümüşten
akça basılırken, 14 75'te akça kesildiğini tespit ediyoruz.1 Fatih,
halkın darphaneye getirmek zorunda olduğu her 12 akça için 1 0
akça vererek toplanan gümüşün ticari değerini esas tutuyor, Hazine
için yüzde 1 7 civarında bir vergi alıyordu. Yeni akça çıktığında eski
akça yasaklanıyor, halkın elindeki akça, darphanede yalnız gümüşün
piyasa ticari değeri üzerinden hesaplanıyordu. Bu operasyonun Hazi­
ne'ye her defasında altın duka gelir sağladığını çağdaş bir
kaynak tahmin etmiştir. 2
Eski akça saklanması suçtu, herkes elindeki külçe, gümüş veya
akçayı darphaneye getirmek zorundaydı. Eski akça saklayanlar, gü­
müş-arayıcı kullar tarafından araştırılır ve cezalandırılırdı. Bu uygu­
lama, halkın şiddetli tepkisini çekmiş ve Fatih'in ölümüyle ( 1 48 1 )
ayaklanmalar olmuş ve yeni padişah il. Bayezid, yeni akça çıkarma­
ma koşuluyla tahta oturabilmiştir. Görülüyor ki, para sorunları üs-
4 DEVLET-1 'ALIYYE: OSMANLI IMPARATORLUGU ÜZERiNE ARAŞTIRMALAR - ili

manlı tarihinde erkenden ekonomik-sosyal büyük olayların altında


yatmaktadır.
Osmanlı para tarihinde iki aşama görülür. Birinci dönem, 1 5 8 5'e
kadar akçada gümüş miktarının yavaş azaltılması dönemidir. Ş. Pa­
muk'un hesaplarına göre ile 1 5 8 5 dönemi arasında akçanın gü­
müş içeriği yüzde 12'sini yitirmişti. Devalüasyon oranı yüzde 3 1 'dir.
1 5 8 5 tagşişiyle (gümüş orantısını azaltma) akça, gümüş içeriğini yüz­
de 44 kaybetmiştir. Üç yüz yıl süren yeni dönemde akça, yüzde
değer kaybına uğramıştır. Ne zaman ki, gümüş akça tagşiş ile altın
karşısında değerden düşer, ekonomi enflasyonist bir seyir alır, piyasa
bunu malın "para etmemesi" biçiminde hisseder.
Değerli maden esasına dayanan para sisteminin kamu idaresine
yansıyan önemli bir sonucu da, devletin gittikçe artan askeri masraf
sorununda kendini açığa vurur. Altmış yetmiş bin kişilik bir orduyu
ayakta tutabilmek, sınırlı bir bütçeyle imkansızdır. Ortaçağ devletle­
rinin sınırlı para stoku, onları timar şeklinde mahsulden ayni vergi
tahsili sistemine zorlarken, ticarette de malı malla değişme, madara
(bartering) yönetiminin geniş ölçüde uygulanmasına yol açmıştı . Os­
manlılarda timarlı sipahileri köylere göndermek, gelir kaynaklarını
timar halinde bölüştürüp onlara devretmek ve mahsulü yerinde a'şar
halinde aynen tahsil etmelerini sağlamak (Osmanlı timar sistemi) su­
retiyle sorun çözülmüştür. Erken dönemde ancak 1 0 bin- 1 2 bin yeni­
çeri vardı . 1 6. yüzyıl sonlarında ulllfeli, yani maaşlı yeniçeri ordusu­
nu 30 bin bine çıkarmak gerekti; o zaman mall bunalım başladı .
Erken Ortaçağ Avrupası'nda, 5 . yüzyıllarda, Akdeniz'de ulusla­
rarası mübadelenin kısıtlı hale düşmesi, para ekonomisinin çöküşü ( 6 .
yüzyılda Batı-Avrupa'da hemen hemen gümüş para basma faaliyetine
rastlanmaz), ayni ekonomiye yol açmıştır. Batı-Avrupa'da 9 . yüzyılda
ticaretin canlanmasıyla beraber gümüş para darphaneleri çoğalmıştı,
bununla beraber para ekonomisi ancak bazı bölgelerde odaklanmış
olup vergiler yine büyük kısmı itibariyle ayni olarak toplanmaktaydı.
Askeri sınıfın ayni gelire bağlılığı, Batı-Avrupa'da feodal rejimin ege­
men olmasına yol açan faktörlerin başındadır. On dördüncü yüzyılda
ise parayla tutulan ücretli asker kumpanyaları savaş alanlarında feo­
dal kuvvetlerin yerini alacaktır. Bu olay, ticaret ve para hareketleriyle
siyasi-sosyal değişimler arasındaki sıkı bağımlılığı vurgular.
PARA, EKONOMi, MALİYE 5

Osmanlı Hazinesi:
Varidat ve İhracat Defterleri (Bütçeler)

Osmanlı mali kaynakları, a'şar (tahıl vergisi), gayrimüslimlerden


alınan cizye (baş vergisi), koyun vergisi, maden, tuz ve gümrük ilti­
.
zamları, darphaneler, pazar resimleri ve vassal devletlerden alınan
haraclar 1 4 75'te bu gelir kalemleri içinde nakit olarak alınan cizye,
madenler ve darphane gelirleri, genel bütçenin yaklaşık yüzde 80'ini
karşılamaktaydı ( 1 dukaya karşılık duka) .
1 döneminde Sırbistan, Bosna ve Makedonya gümüş madenleri,
gümüş üretiminin büyük bölümünü sağlamaktaydı. Kastamonu ba­
kır madeni, 'te altın duka getiriyordu. 1 5 84'ten baş­
layarak ucuz İspanyol-Meksika gümüşünün Osmanlı pazarını istila
etmesi sonucu, Osmanlı gümüş madenleri üretime son verme yoluna
girmiştir.
Osmanlı Devleti'nin bütçesi, milyon akça veya 9,7 mil­
yon duka altın değerinde olup hesapta bunun yaklaşık yarısı yerel
timar gelirlerini temsil etmekte, merkezi devlet hazinesi yaklaşık 5
milyon duka altını doğrudan devlet kontrolü altında bulundurmakta
idi. 1 'lerde İspanya'nın yıllık geliri 9 milyon, Fransa'nın 5 mil­
yon, Venedik'in 3,9 milyon altın idi .
Maden ve gümrük gelirleri genellikle iltizam yoluyla doğrudan
Hazlne'ye gelirdi. Cizye 'de 46 milyon akça (yaklaşık 1 mil­
yon altın) getiriyordu. Haracgüzar devletlerden Osmanlı hazinesine
alınan yıllık harac ödemeleri, 1 6. yüzyılda yaklaşık 1 altına
varmaktaydı. Mısır, yerel harcamalar çıktıktan sonra, sultanın em­
rindeki iç hazineye yarım milyon altın irsaliye yollamaktaydı.
Merkezi hazinenin en büyük bölümü, ordu ve donanmaya har­
canırdı. Sosyal hizmetlerin büyük bölümünün (cami külliyeleri, ima­
retler, hastane, kale, köprü, medrese ve mektepler, tekkeler) giderleri
devlet veya kişilere ait vakıflar yoluyla karşılanırdı.
1 68 8 döneminde, bütçede fazlalık ve açıklar şöyle bir seyir
göstermiştir (timar gelirleri dahil değil) .4
6 DEVLET-1 'ALIYYE: OSMANLI IMPARATORLUGU ÜZERiNE ARAŞTIRMALAR -

Yıl Fazla Açık Dönem


{Milyon akça olarak)
1 93 Barış
1 69 Barış
1 5 6,6 Malta Bozgunu
1 5 8 Barış
1 5 36 Doğu Seferi
70 Avusturya Savaşı
1 Savaş
1 95 Savaş
1 1 54 Girit Savaşı
1 11 Girit Savaşı
1 Girit Savaşı
1 66 1 12 Girit Savaşı
1 8 8 Viyana Bozgunu sonrası

Merkezi hazine gelirleri, 1 8 'de milyon, 1 'te 1 8 3


milyon, 1 5 'te 3 1 3 milyon, 1 'de milyon altın duka idi.
1 5 84'e kadar bir duka altın akça idi . 1 5 1 5 8 5'ten sonra
akçanın değerini yüzde yüz kaybettiği, 1 duka altının akçaya,
aşırı bunalım dönemlerinde akçaya kadar çıktığını işaret etmek
gerekir. Merkezi hazine, altın hesabıyla 'de yaklaşık 4,6 milyon
altın iken, 1 'de 2,4 milyon altına düşmüş demektir.
Bütçe açıkları, bir çeşit rezerv bankası olan iç-hazineden tamam­
lanmakta idi. Harp zamanları iç-hazinenin de iflas ettiği olurdu. Bu
tablo, Osmanlı mali çöküş tarihini kısaca aydınlatır. Anadolu'da
1 Celali eşkıya tahripleri, köylü halkın toprağından kaçma­
sı (Büyük Kaçgun), Avusturya ve İran'a karşı uzun yıpratıcı savaşlar
( 1 6 1 8 ) ve nihayet 1 5 'de (birçoğu kalp) Avrupa gümüş
paralarının Osmanlı pazarını istilası, askeri, siyasi, ekonomik ve mali
çöküntünün sebep ve sonuçlarıdır. Bütçe gelir rakamlarına, timar,
zeamet ve has gelirleri ilave edilmemiştir. Eyaletlerde timar sahiple­
rince köylüden doğrudan alınıp harcanan gelir kaynağı, 1 6. yüzyıl
ortalarında merkezi hazineye gelen gelirlere eş bir düzeydeydi. 1
1 Avusturya savaşlarında timarlı sipahilerin önemini kaybettiği
PARA, EKONOMi, MALiYE 7

görülmüş, has ve zeamet gelirleri, çoğunlukla İstanbul'a merkez hazi­


nesine mukata'a (hazine gelir birimi) olarak alınmış, yahut merkezde
paşalar, ağalar ve yüksek din adamlarına, saray kadınlarına arpalık,
paşmak/ık olarak tevcih edilip yağmaya uğramıştır.

arasında bütçe gelir ve giderlerinin reel ve nominal seyirleri5

Gelir Gider
Yıllar Endeks Nominal Reel Nominal Reel

/

/
/ 93

/ 53
/ 44

/ 42

/ 35

/ 35

/ 26

/ 26

/ 19

/ 23 01o

/ 23

/ 23
/ 23

23

Avrupa'yı İspanyol-Meksika Gümüşü İstilası,


Fiyat Devrimi ve Osmanlı Akça Tagşişleri

Amerika'nın keşfinden sonra Avrupa'ya İspanyol kalyonlarıyla


sel halinde kıymetli maden gelmesi, para darlığını tamamıyla aksi
doğrultuda etkilemiş görünmektedir. Sonuçta, büyük fiyat artışla­
rı görülmüştür (Price Revolution). 1 5 2 1 - 1 yılları arasında yılda
kilo olan gümüş üretimi, Guanaxuato ve Potosi ma­
denlerinin keşfinden sonra 1 arasında 3 1 1
kiloya yükseldi ve 1 7. yüzyılda ortalama yıllık üretim 3
kilo arasında kaldı. 1 yılları arasında bir yüzyıl
içinde gümüş üretimi beş misline çıkmıştır. Altın üretimi daha az,
8 DEVLET-1 'ALIYYE: OSMANLI IMPARATORLUGU ÜZERiNE ARAŞTIRMALAR -

nispetinde artmıştır. Son defa Amerikalı iktisat tarihçisi Earl


J. Hamilton'un ( 1 9 34) hesaplarına göre6 1 5 0 3- 1 yılları arasın­
da Amerika'dan, İspanya'da Sevilla'ya 1 8 1 ton altın ve 1 7 . ton
gümüş gelmiştir. Avrupa pazarlarının değerli madenlere boğulması,
iki misline varan bir fiyat artışına sebep olmuştur. Fiyatlar Devrimi
denilen bu hareket, bazı tarihçilere göre tüm Avrupa'da ve Osmanlı
İmparatorluğu'nda birtakım derin ekonomik-sosyal hareketlere yol
açmış, büyük ihracatı dolayısıyla Batı'ya bağımlı olan Osmanlı İm­
paratorluğu'nda para hareketleri, Avrupa'daki bu gelişimin kuvvetle
etkisi altında kalmıştı .
Doğu'ya, İspanyol (Amerikan) altın ve gümüşünün geçiş basamağı
Ceneviz'dir. İspanyol gümüşü oraya sıralarında gelmeye
başladı. O dönemde, Raguza Arşivi'ndeki belgelerde, Venedik altı­
nı ve Osmanlı akçasına ait kayıtlar varsa da, henüz İspanyol real ve
dukalardan bahis yoktur. Bu paralar henüz Osmanlı pazarını istila
etmemiştir. 1 5 6 1 'de İstanbul'daki Venedik balyosu "büyük bir dinar
(dinara) darlığı" ndan bahsetmektedir. 1 5 8 O' den sonra Sevilla'dan
Ceneviz'e büyük miktarda İspanyol kıymetli madeni geçmeye başladı
ve bu gittikçe artan bir tempo ile devam etti. İtalya, İspanyol parası
ile doygun bir hale geldi. 1 5 84'e doğru "Türkiye'ye giden başlıca ti­
caret eşyasından biri, sandık sandık gönderilen İspanyol realleridir" .
'da, Raguza'dan Tekirdağı'na ve İskenderiye'ye kadar gümüş ta­
leri ve reali, paralar gönderilmekteydi. 1 5 8 5 'teki büyük devalüasyon,
yani züyuf akça çıkarılması, İspanyol gümüşünün Osmanlı ülkeleri­
ni istilaya başladığı zamana rastlar. i. Galib'in cetvelinde7 H . 'de
(M. 1 5 1 5 8 5 ) akçanın 3 kırattan 2 kırata indirildiği görülmektedir.
Çağdaş tarihçi Selaniki'ye göre "Yüz dirhem gümüşten beş yüz akça
kesilmek kanfın-i padişah! iken, yüz dirhem iki bin züyuf akça olup
hiçbir türlü amele yaramayıp giderek gümüşün dirhemi on ikişer ak­
çaya satılıp alınmağa başladı . .. ve altın, altmış akçadan yüz yirmi ak­
çaya çıkıp . . . " Braudel'e göre, Akdeniz para tarihinde üç genel aşama
vardır: Sudan altını, Amerikan altın ve gümüşü ile kalp para devri.
Osmanlı İmparatorluğu'nda son iki aşama birbirini hızla izlemiştir.
F. Braudel'e göre8 1 5 8 5 devalüasyonu Osmanlı ülkesinde 1 7 .
yüzyıl ortasına kadar süren mali bir krize yol açmış, siyasi, ekono-
PARA, EKONOMi, MALiYE 9

mik-sosyal yıkıcı etkiler yapmıştır. Osmanlı kaynakları bunu doğru­


lamaktadır; Batı ve Doğu-Akdeniz'de mali-ekonomik gelişmelerin ve
para hareketlerinin birbirine sıkı sıkıya bağlı olduğunu büyük Fran­
sız tarihçisi Braudel parlak bir şekilde ortaya koymuş, Türkiye'de bu
vadede ilk araştırmalar 1 'lerde yapılmıştır.
Avrupa'da ucuz gümüş para alıp Osmanlı ülkelerinde altın kar­
şılığı fazlaya satmak suretiyle kolayca elde edilen kar, birçok tüccarı
para ticaretine çekiyordu. 1 6 1 3 'e doğru Venedik, her yıl Levant'a beş
milyon nakit para gönderiyordu. Osmanlı hükümeti de ithal edilen
yabancı paradan vergi almamakla bu para ticaretini teşvik ediyordu.
On altıncı yüzyıl sonunda birçok Fransız tüccar, kumaş vs. Fransız
endüstri ürünleri yerine kendilerini tamamıyla gümüş para ihracına
verdiler; bu durum merkantilist Fransız hükümetini kaygılandıracak
bir hal aldı. Tüccar, İspanya'dan Sevilla veya Meksika gümüş ku­
ruşlarını satın alıyor ve Osmanlı ülkesinde satarak aradaki farktan
büyük karlar sağlıyordu. 1 6 1 4'te krala verilen bir raporda aynen
şunlar yazılıdır: "Birkaç yıldır yalnız gümüş para götürülüyor, sadece
Marsilya şehrinden giden para yedi milyon ekü'dür, başka yerlerden
giden bu hesaba dahil değildir. "9
1 5 8 1 'de bir İngiliz gemi kafilesinin Halep'e gümüş re­
ale, esedi (rixdale) getirdiği rapor edilmiştir. Bu yolla 1 6.
yüzyıl sonlarından itibaren riyal (reale) ve esedi (Hollanda rixdale'si,
arslanlı veya abu-kelb) kuruşu gibi türlü türlü yabancı gümüş para­
ları Türk piyasalarını istila edecek ve akçaya dayanan Osmanlı para
sistemi bundan dolayı büyük değişime uğrayacaktır. Kayda değer ki,
1 5 8 5'te İran da parada yüzde 50 oranında bir devalüasyon yapmıştır.
Osmanlıların Amerika'nın keşfi ve etkilerine merak duymaları, tam
bu tarihlere rastlar. İspanyolca veya İtalyanca eserlerden derlenip
tercüme edilmiş Tarih-i Hind-i Garbi adlı eser, 1 5 8 3 'te III. Murad'a
sunulmuştur Eser, geniş ölçüde Colomb'un keşiflerinden, Ameri­
ka kıtasından ve Hint Okyanusu'ndaki adalardan bahseder. Esere
sonradan yapılan derkenarlardan birinde, coğrafi keşiflerin Osmanlı
ekonomisi üzerinde olumsuz etkilerinden söz edilmiştir
Osmanlı ülkesi, İran ve diğer Doğu memleketleri gibi kıymetli
madenlerin nispeten bol, dolayısıyla ucuz bulunduğu bir bölge du-
1 0 DEVLET-1 'ALIYYE: OSMANLI IMPARATORLUGU ÜZERiNE ARAŞTIRMALAR - ili

rumundaydı. Bir Venedik raporunda işaret edildiğine göre, 1 5 72'de


Türkiye'den İran'a gümüş sevk etmekle yüzde 21 ve altın götürmekle
yüzde 1 5 kazanç sağlanıyordu. Bu altın-gümüş mübadelesinde
kazanç oranı anlamlıdır. İran'da gümüşün altına değer oranı 1 5 39'da
1/lO'du. Aynı tarihlerde bu oran, Osmanlı İmparatorluğu'nda
1/12'dir (akça 3 ,5; kırat, 1 7,5; kırat ahun 60 akça olduğuna göre) .
Avrupa'da b u oran daha yüksektir. B u yüzden İran'dan başlayarak
batıdan doğuya gümüş, doğudan batıya altın akımı önemli bir ticaret
konusu oluyordu.
Doğu'ya, İran'a kıymetli madenler kaçırılması karşısında Os­
manlı hükümetinin bütün önlemleri sonuç vermiyordu. Öte yandan,
Türkiye, Doğu'dan İran ipeği, Hint malları (baharat, değerli taşlar,
basma bezler, şal ve pahalı ince sarıklık pamuklular) ithal ediyor, bu
ticaret sonucu Batı'dan gelen gümüş Doğu'ya gidiyordu.
Teoride fiyat, kıymetli maden stokunun mübadele edilen mal
toplamına oranı ve dolaşım hızı sabit kaldığı takdirde değişmez.
Fakat mübadele edilen malın toplamının kıymetli maden stokuna
oranı sürekli değişir. Değişme, mesela Amerika gümüşünün istilası
gibi hallerde, bir devrim ifade eder. Şimdi Osmanlılardaki durumu
bu ölçüye göre gözden geçirelim: Buğday 1 5 . yüzyıl ortasından
yüzyıl sonlarına kadar on kat pahalılaşmıştır Bundan en çok zarar
gören sabit gelirlilerdir. Para kıymetten düşünce esnaf derhal fiyatları
artırıyor, fakat ücretler aynı kalıyordu. 1 5 8 5'te Selaniki bu olguyu
şöyle ifade ediyor: "Altın 60 akçadan akçaya çıkıp ve buna göre
cümle narhlar tüccar beyninde iki bahaya itibar olunup ve me'külat
ve melbusat dahi bu eclden ziyade çıkmağla, faraza herkes ulufe on
altın alırken beş altın almağa başlamağın bir gün sipah güruhu cemi­
yetle " isyan çıkarmışlardır. On yedinci yüzyılın ilk yarısında, yeni­
çeri isyanlarının asıl nedeni kuşkusuz budur. Asker ulfıfenin altınla
ödenmesini istemeye başlamıştır.
Klasik dönemde 1 'e kadar Osmanlı ülkelerinde gümüş maden­
lerinin tam kapasite ile işletilmesine dikkat olunmuştur. Rumeli'de en
aktif gümüş maden merkezleri, Novaberda (Novobrdo), Rudnik, Ka­
ratova (Kratova) , Sidrekapsa, Srebrenica, Zablina'dır (Zaplanina)
Novaberda'da, daha il. Murad devrinde, Osmanlılar gümüş akça
PARA, EKONOMi, MALiYE 11

basmaya başlamışlardır. Anadolu'da başlıca gümüş maden merkez­


leri, Gümüşhane, Keban, Ergani ve İnegöl'dür. Fakat bu eski maden
ocaklarının verdiği gümüş miktarı, akçanın kıymetini büyük ölçü­
de etkileyecek kadar geniş görünmüyor. Osmanlı memleketlerinde
Batı'dan gelen gümüş stokunun birden artışı, Amerika gümüşünün
gelmesinden sonra kendini gösterecek ve fiyatları yükseltecektir. E. J.
Hamilton, İspanya'ya Amerika'dan gelen gümüş miktarlarını tespit
ederek fiyat yükselmeleriyle gümüş stoku arasındaki bağımlılık üze­
rinde durmaktadır. Fakat bu görüşü değiştiren yayınlar yapılmıştır
Kuşkusuz, fiyat yükselmesinde gümüş stokunun artışını esas alan­
lara (bullionistler) karşı nüfus patlaması (Barkan, Osmanlı ülkesinde
1 6 . yüzyılda en az yüzde 60 artış tespit etmiştir), gıda maddelerine ta­
lebin artışı ve para tedavülündeki hızlanma (velocity) ve kamu harca­
malarında olağanüstü bir artış, Celali kargaşası dolayısıyla üretimde
düşme gibi başka ekonomik faktörlerin önemini belirtenler ( Cipolla,
Miskimin, D. Flynn) haksız değildir. Osmanlı ülkesinde, 1 1 6 1 0
döneminde uzun ve masraflı savaşlar, Celali kargaşalıkları v e kıtlık­
lar, anormal yükselmelere sebep olmuş, gerçek bir ekonomik darlık
kendisini göstermiştir. Genel olarak, fiyatların hızlı ve sürekli yüksel­
mesi, paranın istikrarsızlığı; iktisadi-mali hayatta, maaşlarda, dolayı­
sıyla sosyal bünyede derin karışıklıklara ve buhranlara yol açmıştır.
Fakat bütün bu faktörlerle birlikte hatırdan çıkarılmaması gereken
temel olgu, Osmanlı para hareketlerinin memlekette altın gümüş sto­
ku ve bu ikisi arasındaki parite ve yakın ilişki içinde olduğudur.
Son kez Şevket Pamuk, para ve fiyatlar üzerinde yaptığı istatistik
araştırmalarla konuya hayli açıklık getirmiştir. Burada sadece birkaç
nokta üzerinde duracağız . Şevket Pamuk ( Önsöz, v-vi), Hamilton ve
Braudel gibi büyük fiyat artışlarını gümüş stokunda artışa atfeden
bullionist'lerin görüşlerinin değiştirilmesi gerektiği düşüncesindedir.
Buna karşı Barkan, fiyat oluşmasında, çeşitli faktörleri önemle be­
lirtmiştir. Pamuk, Goldstone ve Flynn'i izleyerek ve Osmanlı arşiv
belgelerinin tanıklığını öne sürerek (VII. Bölüm), Osmanlı para hare­
ketlerini açıklamada, imparatorluktaki ve dünyadaki ekonomik ge­
lişmeleri ve koşulları tümüyle göz önünde tutmak gerektiğine işaret
ediyor. On altıncı yüzyıldan sonra para ekonomisinin yaygınlığına
1 2 DEVLET-1 'ALIYYE: OSMANLI IMPARATORLUGU ÜZERiNE ARAŞTIRMALAR - 1 1 1

işaret ediyor; ve haklı olarak kırsal kesimdeki geniş kredi ağından söz
ediyor Gerçekte, 1 6. yüzyıldan önce de Ceneviz ve Venedik'le yo­
ğun ticaret ilişkileri sayesinde, Osmanlı İmparatorluğu buğday, şap,
deri, yün, pamuk ve pamuklular, ipek gibi hammadde ticaretinden
büyük miktarda nakit sağlıyordu ve köyde timar vergilerinin önemli
kısmı nakit olarak ödeniyordu . İtalyan büyük şehirleri, Batı-Anado­
lu'dan ihraç olunan buğdayla besleniyordu.
Osmanlı Devleti'nin aşırı müdahaleci olduğu hükmü her zaman
doğru değildir. Devlet, düşük fiyat verildiği zaman tahıl üreticisinin
ekimden vazgeçtiğini göz önünde tutarak, doğru bir fiyat belirlemeye
çaba gösterir. Narh, fiyatların resmi tespiti, yani müdahalecilik; ordu
ve halkın geçimiyle ilgili hayati alanlarda uygulanıyor, tüccar buna
tabi olmuyordu. Ş. Pamuk, parasal hareketleri, genel ekonomik ve
siyasi koşulları göz önüne alan geniş bir açıdan incelemek gereğini
vurgularken haklıdır, ama bunu hakkıyla başarmak güç görünüyor.
Fakat nüfus artışı vb. nedenlerle parada değişiklik zaman alır. Halbu­
ki Osmanlı ülkesinde yüzde yüz düşüş ancak 1 6 1 6 85'te birden or­
taya çıkmıştır. Pamuk, 1 6. yüzyıldan sonra sürekli bir gerileme tablo­
su çizenleri haklı olarak eleştirir. On altıncı yüzyıldan sonra Osmanlı
Devleti'nin, vergi sisteminde toptan bir değişme ve uyum dönemine
girdiği doğrudur
1 5 85'ten sonraki sürekli gümüş akça tagşişlerine gelince, devlet
rasyonel bir yaklaşımla, piyasayı kaplayan ayarı düşük paralar yüzün­
den tagşlşe başvuruyor, ayarı yüksek akçanın piyasadan hızla kaçtığı­
nı görerek akçanın ayarını düşürüyordu (tagşiş). Biz, ancak Osmanlı
arşivlerinin zengin kaynaklarını kullanarak uzun dönemleri kapsayan
fiyat listeleri çıkarmadıkça hakkıyla bir para ve ekonomi tarihinin
yazılamayacağı hakkında inancımızı burada bir kez daha tekrarlama­
lıyız Ş. Pamuk, gram gümüş hesabıyla fiyat grafikleri çizerek (s. 1 3 3
ve 26 1 ), 1 döneminde büyük fiyat artışları, 1 dö­
neminde ise büyük düşüşler, daha sonraki dönemde aşırı fiyat artışları
tespit etmektedir. Pamuk'un hesaplarına göre 1 5 85'ten sonraki fiyat
artışlarının, esas itibariyle akçanın tagşişinden kaynaklandığı anlaşılı­
yor ( bu arada I. Osman'a atfolunan akça sahtedir).
Osmanlı ülkesi söz konusu olduğunda, ucuzlayan gümüş karşı­
sında pahasını koruyan altının uluslararası bir gümüş-altın akımı-
PARA, EKONOMi, MALiYE 13

nın, ekonomiler arasında dengeleşmeyi ve fiyat mekanizmasını belir­


lediğini eski bir yazımızda belirtmiştik Avrupa-Asya arasında bu
altın-gümüş mübadele ve akımı çok daha eski dönemlerde gözlem­
lenmiştir. Osmanlı-Avrupa ticari dengesinde, hiç olmazsa 1 6. yüz­
yılda, Avrupa'nın pasif durumda bulunduğu, dengeyi korumak için
Avrupa'dan Osmanlı ülkesine gümüş akışının önemli nedeninin bu
durumdan kaynaklandığı gözlemlenmektedir. Venedik, yılda bir Ha­
lep darphanesine kilece (1 kilece= gr) gümüş teslim etmek
zorundaydı. 1 68 6 8 7'de yıllık bilançoda, Batılı tüccarın Levant'a
guruşluk mal getirdikleri, buna karşı guruşluk
mal aldıkları tespit edilmiştir.
Osmanlı düşük gümrük resmi (değer üzerinde yüzde 3 ) sistemi­
ne bağlı kapitülasyon rejimi, bu durumu desteklemekteydi. Osmanlı
ekonomi felsefesi, iç pazarda mal bolluğu ve ucuzluğunu öne alan
ve dolayısıyla gümrük resmini asgariye indiren ( 1 'lerde yüzde 2,
'lerde yüzde 5, 1 6. yüzyıl sonlarından itibaren yüzde 3 ) bir ti­
caret rejimini yeğlemekteydi. Osmanlı gümüş ithalini ise her türlü
resimden muaf tutmuştu. Yukarıda anlatıldığı üzere, Avrupalı tüccar
gümüş getirip, Doğu malları ve altın alıp gitmekteydi. Batı-Avrupa,
gümüş paralarının bu dönemde Osmanlı pazarını istila etmesi de,
başka faktörlerle beraber, aynı olaydan kaynaklanmaktaydı.
İthal kalp kuruşlar ve, magşuş (züyuf, gümüş oranı düşük) akça­
lar ile piyasada paranın nispeten bollaşması, artan tüketimin paranın
tedavül hızını anormal biçimde artırması hep birlikte enflasyonu ve
Fiyat Devrimi olgusunu açıklayabilir. Pamuk (s. 1 ), hüküme­
tin tagşiş politikasıyla birlikte, nüfus baskısı ve tedavül hızı kuramı­
nı, Fiyat Devrimi'nin gerçek nedenleri sayanların yanında yer alıyor.
Osmanlı enflasyonunun önemli bir sonucu da, pazarda, ödemelerde
ve devlet harcamalarında geleneksel ayni ekonomi karşısında para
ekonomisinin gelişmesidir. Osmanlı vergi sisteminde nakit vergi sis­
teminin gelişmesi19 bunun bir göstergesidir. Osmanlı ülkesi, kendi­
ni Batı'daki gelişmelerin tam ortasında bulmuştur. Ş. Pamuk,20 fiyat
ve ücretler üzerinde, arşiv ve narh defterlerini okuyabilen bir ekibin
yardımıyla Barkan'ın hesaplamalarını kontrol etmiş ve düzeltmeler
yapmıştır.
1 4 DEVLET·! 'ALIYYE: OSMANLI IMPARATORLUGU ÜZERiNE ARAŞTIRMALAR·

1 'lerden sonra Osmanlı sanayiinin, özellikle madenlerde ve


tekstilde Avrupa rekabeti karşısında gerileyişi süreci, önemli ölçüde
fiyat hareketleriyle ilişkili görülmektedir. Olgu deri, yün, pamuk gibi
hammaddelerde Batı'nın yüksek fiyatlarla rekabetine bağlanmakta­
dır. Buna karşı Ş. Pamuk'un (s. ) kesin hükmü, "Osmanlı sanayii
1 9 . yüzyıla kadar Avrupa'dan ciddi bir rekabetle karşılaşmamıştır"
hükmü abartılı görünmektedir. Mesela, Selanik yünlü kumaş sana­
yiinde bunalım, yüksek fiyat veren Batı'ya artan ihracat dolayısıyla
yün fiyatlarındaki artışla ilişkilidir. Osmanlı ipek sanayiinde çöküşü
M . Çizakça21 incelemiştir. Osmanlı gümüş madenleri ve darphanele­
ri çoğunlukla kapanmış; Osmanlı ülkesine İngiltere'den çelik ve ba­
rut ithal edilmeye başlanmıştır. Merkantilist Avrupa, daha etkin bir
teknoloji ile 1 6. yüzyılda ipekli, 1 7 8 . yüzyılda pamuklu sanayiini
kurarak ezici bir rekabete girmiştir Değerli sof kumaş ihracı, Fran­
sa'nın Lille'de kurduğu sof sanayii karşısında gerilemiş, Türkiye an­
cak tiftik yünü ihraç eder duruma düşmüştür. Avrupa 1 6. yüzyıldan
sonra bilim ve teknolojide, mali ve ticari örgütlenmelerde (korporatif
kumpanyalar) öyle ilerlemeler kaydetmiştir ki, Osmanlı geleneksel
teknoloji ve lonca sistemiyle, 1 9. yüzyıldan çok önce sadece bir ham­
madde ihracatçısı durumuna düşmüştür.

1. Ahmed iV. Murad Dönemlerine Ait Bütçeler


-

(genel rakamlarla)23

Yıl Milyon Akça


İç-hazmeden 78
Cizye ve mukata'a
Toplam Gider
Bütçe Açığı 80

(H. ) Bütçesi: Aynntılı24 bir bütçe (büyük rakamlar, milyon akça)

Gelir Toplamı Gider Toplamı Açık



PARA, EKONOMi, MALiYE 15

Kaynaklarda belirtildiği gibi, Tarhoncu Ahmed Paşa, Maliye ka­


lemlerinden bilgi alarak geniş ölçüde gelir gider rakamlarını göste­
ren ayrıntılı bir bütçe hazırlamıştır. Açık, gelirin beşte birinden biraz
fazladır. Bu tarihe doğru tedahül, geçmiş yıl geliri harcanmış bulun­
maktadır.

fil. Köprülü Bütçesi25 H. (4 Temmuz 'da başlar)

(büyük rakamlar alınmıştır, milyon akça)


Gelir Gider
M ukata 'alar 1 34
Cizye
Mukata'a-i evvel 42
Kürekçi bedeli 69
Maden ve bağımsız Voyvodalar haracı 66
Mekke- Medine muhasebesinden 7
İstanbul mukata 'ası 20
Bursa mukata 'ası 17
Avlonya 11
Agnam mukata'ası ve başka kaynaklar 11

Mukata'at, devletin temel gelir kaynağıdır, Mukata'a, tespit olu­


nan ve devlet gelir defterlerine kayıtlı bir vergi kaynağıdır. Her bölge
için bir mukata 'at defteri düzenlenmiştir. Cizye, gayrimüslimlerden
alınan baş vergisidir.

H. (21Mayıs'te başlar) Bütçesi

Gelir Gider Fazla


17

Hazine Açıkları
Tarih Milyon Akça
1 (22 Kasım 1 'te başlar)
1 ( 4 Temmuz 1 'da başlar) 81
1 0 8 1 ( 2 1 Mayıs 1 'te başlar) 17
1 6 DEVLET-1 'ALIYYE: OSMANLI IMPARATORLUGU ÜZERiNE ARAŞTIRMALAR -

Köprülüler iktidara gelmeden önce yıllık açık 1 2 1 milyon akça


iken, Köprülüler döneminde giderler büyük artışlar gösterdiği halde
( 1 'da 68 1 milyon akça) açık 1 7 milyon akçaya düşmüştür.
Mali Bunal l m ,
Vezi riazam Tarhoncu Ah med Paşa
(20 H azi ran 1 1 Mart 1 )

Tarhoncu Ahmed Paşa idareyi ele alınca evvela yardımcıları­


na uyarılarda bulundu: Bundan sonra hatır için iş yapılmayacak,
atamalarda ve işlerde kam1na bağlı kalınacak. İş başında olan küt­
tabdan da hazineye yardımda bulunmalarını istedi (çoğu rüşvetle
zengin olmuşlardı), kise (20 milyon akça) para topladı. As­
ker uh1fe defterlerini, tersane ve tophane giderlerinin başındaki
emin'lerin hesaplarını gözden geçirdi. Halkın gözünü korkutmak
için hapisteki suçlulardan bazılarını devlet memuru kılığına soka­
rak boyunlarını vurdu. Eleştiriler gecikmedi. Bu sert önlemler, iş
başındakileri kendisine düşman etti. Veziriazam Gürcü Paşa'nın
yaptığı atamaları kaldırdı, rüşvetle buraya geldin, diye azletti. Her
taraftan şikayetler yükselince, padişah (tabii Valide Turhan Sul­
tan) eski atamalar kalacak, diye yeni bir emir çıkarmak gereğini
duydu. Öte yandan, Hocazade Mes'fıd ve sair ilmiye mensupları­
nın görevlerini ne kadar rüşvetle elde ettiklerini gösteren bir defter
yazıp padişaha (Turhan'a) gönderdi.
Son değişikliklerde kilit rol oynayan D arussaade Ağası ve Va­
lide Sultan'ın baş-lalası Süleyman Ağa, Tarhoncu'nun faaliyetini
gözetmekte idiler.
1 8 DEVLET-1 'ALIYYE: OSMANLI IMPARATORLUGU ÜZERiNE ARAŞTIRMALAR - ili

Şeyhülislam ile ulema arasında kavga büyüyerek1 halk ve asker


işe karıştı. Yeniçeri ve sipahiler, şeyhülislama karşı çıktılar: " Çar­
şular ve bezzazistan (bedesten) esnafı dükkanlarını kapayıp sara­
ya, padişaha gitmeye kalktılar. " Askerin seafoodplus.info geciktiğinden, ye­
niçeri ve sipahiler de ayaklanmaya hazırdılar. Protestocu topluluk,
birkaç bine varmıştı. Şehirde tüm dükkanlar kapanıp 1 65 1 Esnaf
Ayaklanması'ndaki gibi, şehir halkının saraya yürümesi korkusu
kendini gösterdi. Padişah (Turhan) tarafından bir hatt-i hümayun
gönderilerek ulema ve halk yatıştırıldı, dağılmaları istendi. Şey­
hülislama karşı Saray'a bir şikayetname gönderildi. Padişah (Tur­
han) Şeyhülislam Es'ad Efendi'yi azledip yerine ikinci kez Behayl
Efendi'yi atadı, olay duruldu. Mali sıkıntı, genel bir bunalım halini
almıştı. Padişah (Turhan) huzurunda yeni şeyhülislam ve vezirler
çağırılıp2 meşveret meclisinde sorun tartışıldı. Vilayetlerden gönde­
rilen vergi irsaliyeleri (vergi tahsilatı) artırıldı, yeni atamaların belli
irsaliye göndermek koşuluyla yapılması kararlaştırıldı. Haremde­
kilere paşmaklık (terlik parası) diye verilen paraların "kifayetten
ziyadesi hazineye alınsın " diye karar alındı. Toplantıda veziriazam
Tarhoncu Paşa cebinden bir defter çıkarıp okudu,3 sert tartışmalar
oldu. Yeni bir değirmen vergisi kondu ( bundan yılda 1 00 . gu­
ruş gelir bekleniyordu) . İstanbul'da ev başına iki guruş vergi kon­
ması üzerine İstanbul halkı ayaklandı, vazgeçildi. Emlak sahibi
sipahiler de, yeni vergilere karşı çıktılar (onların değirmenleri ve
arazileri vardı) . Yeni Şeyhülislam Behayi, bu kararların bir kısmına
onayını verdi. Bazı vergileri bidcat diye onaylamadı.
Tarhoncu'nun tüm kısıntıları ve yeni gelir kaynakları arama­
sına karşın, devlet bütçesinde bunalım sürüp gitmekteydi. Vene­
diklilere karşı acil donanma giderlerini kısmak mümkün değildi.
Durumdan haberdar olan Venedik, barış girişimiyle Osmanlıları
Girit'ten çıkarmayı denemiş, bir sonuç alamamıştı. Osmanlı ta­
rafında güçlü bir donanma için büyük masraflar gerekmekteydi.
1 65 3 Şubat'ında, Tersane Bahçesi'nde padişah (Turhan Valide)
huzurunda devlet büyükleriyle yeni bir meşveret meclisi toplandı.
Donanma için mali kaynak bulunamamasının nedenleri tartışıldı.4
Görüşmeler sonunda, devlet bütçesinin birkaç yıllık gelir ve gideri
MALİ BUNALIM, VEZIRIAzAM TARHONCU AHMED PAŞA (20 HAZiRAN 1 MART 1 ) 19

hesaplanıp padişaha arz olunması kararlaştı. Maliyeden sorumlu


baş-defterdar sarayında Divan üyeleriyle kapalı bir toplantı ya­
pıldı; hesapta yük akça ( bir yük= l akça) gelirden
hazinede ancak yük bulunduğu, masrafın gelirden 1 20 0 yük
kadar fazla olduğu tespit olundu.
Ocak 1 65 3 'te İngiltere'nin aracılığıyla Venedik barış için elçi­
sini gönderdi5 ve Kandiye'den çekilinirse yılda guruş ha­
rac ve donanma karşılığı guruş ödemeyi önerdi; 20 'i
cizye ve 'i Osmanlı Devleti'nin donanma için harcadığı
paraya karşılık gösteriliyordu. Girit, Venedik elinde kalacaktı.
Devletin para bakımından darlık içinde olduğunu hesaba katan
Venedik, açıkça bundan yararlanmak istiyordu. Divan, bu barış
saldırısına önem vermedi ve elçi hapsedildi.
Yeni vergilere karşı halk arasında hoşnutsuzluk alametleri çoğal­
dı. Ulufe, ancak 1 yılı başında dağıtılabildi. kiseye Tarhon­
cu ( ? ) kise bulup ekledi. Tarhoncu Paşa'nın radikal mali
tedbirleri yüzünden isyan çıkmasından korkuluyordu. Ulema hal­
kın duygularına tercüman oluyor, yeni vergiler mezalim diye pro­
testo ediliyordu. İdareden istifalar başladı. Fakat Tarhoncu bu işe
başımızı koyduk, diyor, kısıtlamalara devam ediyordu. Eşya narhın­
da fiyatlara zam, halkı da Tarhoncu'ya karşı getirdi. Bereket versin
Venedik kalyonlarının Boğaz'dan çekilmesi, İstanbul'a pirinç vesa­
ir erzakın gelmesi ve Kapudan-i Derya Derviş Mehmed Paşa'nın
Ege'ye çıkması imkanını verdi.6 Bu gergin havada bir de, yeniçeriler­
le sipahiler arasında kavga çıktı. 7 Turhan Valide önemli atamalarda
son karar sahibiydi. Şeyhülislam Behayi desteğiyle yeniçeri ağalı­
ğına yeni bir namzed ortaya çıktı. Yeniçeriler ve ağaları Mustafa
Ağa tarafını tuttular. Konu ortaya çıktığında karşı taraf Valide'ye
el altından tezkire göndermişti. Olay, devletin önemli mevkilerinin
Valide'nin kontrolü altında olduğunu göstermekteydi. 8

Mali Bunalım Sürüp Gidiyor

Bu tarihte ( 1 65 3 başları) Turhan Sultan, Tarhoncu ile Ka­


pudan Paşa arasında çıkan bir kavga ile karşılaştı. Kapudan,
20 DEVLET-) 'ALIYYE: OSMANLI IMPARATORLUGU ÜZERiNE ARAŞTIRMALAR -

donanma için gerekli paranın verilmemiş olmasından padişaha


(Turhan'a) şikayet etmişti. Tarhoncu, gerekli tahsisatı verdiğini
iddia etti. Padişah (Turhan) önünde murafa 'a (yüzleşme) yapıl­
dı. Donanma konusu gündeme geldiğinde, bir de kürekçi sorunu
ortaya çıktı. Halktan, kürekçi bedeli diye ilave bir para topla­
nıyordu. Kapudan para yerine kürekçi istedi; gemilere kürekçi
bulma işinde kadılar büyük güçlükle karşılaştılar.9 Bu nedenle,
gelecek ayın gelirini mevcut bütçeye ilave etmek gerekmiş ve
harcanmıştı. Bu tedahül süregelmiş ve gelecek yılın geliri, da­
ima önceden sarf edilmiş bulunuyordu. 1 /1 mali yılın­
da, veziriazam Kara Mustafa zamanında gelir ve gider denkti;
bu nedenle o zamandan beri on yıllık bütçenin tespitine, bunun
için tüm maliye kalemlerinden kayıtlar istenmesine karar verildi.
Veziriazam, her bürodan gelen rapora göre Kara Mustafa dö­
nemine ait gelir gider bütçesini düzenledi ve padişaha (Turhan
Sultan'a ) sundu. Bunun hiçbir yararı olmadı. " Ol zaman Fezleke
sahibi Katib Çelebi demekle meşhur Hacı Mustafa Halife dahi
ukala-i küttabdan olmağın meclis-i meşverete dahil idi, ana bi­
naen Düsturu 'l- 'Amel li-İslahi'l-Halel nam bir risale yazub bu
maslahat-i mühimmenin tedariki ne tarik ile kabil idüğini beyan
etmişdir. " 10 Risale, padişaha (Turhan Sultan'a) takdim olunmuş,
o da önerilerin faydasını anlayıp " onunla amel edilmesini emir
etmiş " . Tarhoncu'nun maliyeyi ıslah için çabaları, birçoklarını,
özellikle Harem'i memnun etmemişti. Tarhoncu Harem'den ge­
len isteklere cevap vermediğinden, kendisini iktidardan düşür­
mek için faaliyete geçtiler; padişaha (Turhan'a) iyi işlerini bile
kötü gösterdiler. Tarhoncu, padişah (Turhan) tarafından saraya
çağırıldı. Kendisini darussaade ağası karşılayıp padişah adına
möhr-i hümayunu aldı, kendisi bostancılar odasına gönderilip
boğuldu. 1 1 Mühür, Derviş Mehmed Paşa'ya verildi.
Dokuz buçuk ay veziriazamlıkta kalan Tarhoncu, aslında ver­
diği söze sadık kalmıştı, "her husfı.sda mlri canibine enfa' olanı
ihtiyar idüb ne kendi tama' ederdi ve ne ahara yedirirdi. " 12
MALİ BUNALIM, VEZIRIAzAM TARHONCU AHMED PAŞA (20 HAZiRAN 1 MART 1 ) 2 1

Turhan Sultan, Rüşvet ve Bürokratlar

Derviş Mehmed Paşa'nın veziriazamlığı zamanında Valide Tur­


han, hatt-i hümayunlar gönderip atamalarda ve devlet işlerinde
küçük padişah adına hükmünü sürdürmekteydi. Turhan'ın, vezi­
riazam telhlsleri üzerine padişah adına emirlerini Topkapı Sarayı
Arşivi'ndeki arzlarda bulmaktayız. 13 Ulemanın siyasete öncülük
etmesi, eleştirilere konu olmakta idi. Önemli bir makama geçmek
isteyen kimse, üst makama veya Harem'e hediye adı altında hatırı
sayılır bir rüşvet ödemek zorundaydı. İstenen makama göre bir
fiyat listesi bile tespit edilmişti. Namzet, parayı yüzde yüz faizle
murabahacı sarraflardan sağlar, makama geçince borcu ödemek
için türlü yolsuzluğa başvururdu. Osmanlı idaresinde bozukluklar
üzerinde telhis yazan namuslu küttab (bürokratlar), Osmanlı dev­
let düzeninde kopmuşluğun başlıca kaynağını rüşvette bulurlar. 14
Vakanüvis, şu tipik örneği verir: Birecik sancakbeyinin kethüdası
Kürd Mehmed , halka yaptığı zulüm üzerine kovuldu, İstanbul'a
geldi, para ve hediye ile bir velinimet buldu, Birecik sancakbey­
liğini elde etti. Yolsuzlukları yüzünden oradan kovulunca tekrar
İstanbul'a geldi, zengince bir saraylı hatunla evlendi, onun yardı­
mıyla servet yaptı ve gösterişli bir hayat sürmeye başladı, muraba­
hacılardan yüzde yüz faizle altmış kise ( akça) borç alıp
rüşvetle Mora valiliğini elde etti
Devlet çarkını gerçekten döndüren küttab'dır. Tüm resmi ya­
zıları reisülküttab kaleme alır. O, bürokrasinin başıdır Tarihçi
Hasanbeyzade reisülküttab idi. On yedinci yüzyıl ilk yarısında
veziriazamların çoğu, Türkçeyi iyi konuşamayan, devlet yazış­
malarını beceremeyen, cahil, fakat meslek hayatında askeri bir
başarı kazanmış, kökeni Ama vut, Abaza, Gürcü devşirme veya
esirlerdendi. Çoğu, Saray-i Hümayun'da padişah hizmetinden
sonra rüşvetle yüksek makamlara çıkabilmiş kullardı. On yedinci
yüzyılda servet yığma ve rüşvetle makam elde etme genel bir yol
haline gelmişti. Katipler Divan' daki vezirlerin çoğunu aralarında
alaya almaktaydılar. Resmi yazıları, önemli kararları iyi yetişmiş
kütttib yazardı, kütttib'ın başı reisülküttab, Divan'da hazır bulu-
22 DEVLET-! 'ALIYYE: OSMANLI IMPARATORLUGU ÜZERiNE ARAŞTIRMALAR -

nur, kararları kaydeder, bürolarda katipler defter denilen resmi


kütüklerden veya kanunnamelere göre gerekli ferman ve yazıları
kaleme alırlar, nişancı tuğra çektikten sonra çavuşlar aracılığıyla
bunlar vilayetlere gönderilirdi. Vilayette de her paşanın yanın­
da yetenekli bir katip bu görevi yerine getirirdi. Osmanlı İmpa­
ratorluğu'nu gerçekte idare eden küttab bürokratlardı. Devletin
tarihini yazan tarihçilerden hemen hemen hepsi küttab sınıfından
çıkmıştır. Bozuk idareyi eleştiren, öğüt veren layihacılar hep küt­
tab 'dandır. Eyaletler de bürokrasinin bir kolu sayılabilir. Kadı, va­
linin emri altında değildi, doğrudan merkezle yazışma yapabilirdi.
Osmanlı kadısı, hem Şeriat hükümlerini hem de devlet kanunna­
melerini uygulardı.

'Idane: Bayramlık

'fdane veya 'iydiyye adıyla bayramlarda para, çoğunlukla da


ipek ve yünlü came (hil'at) verilen şairler grubu, padişahın sa­
rayına mensup bir grup olmalıdır. Bu grup, 1 7/1 1 5 1 1
arasında uzun yıllar çoğunlukla aynı adları içeriyordu. Bu gru­
ba zamanla bazı yeni adlar ilave edilmiş, bazıları listeden çıka -
rılmıştır. Öbür yandan, Saray'a mensup olup aylık maaş alanlar,
Müşaherehôran-i Dergah-i Ali adı altında Enderun ve Blrun'da
doğrudan doğruya padişah hizmetinde olan ağaları ve kulla­
rı içermekte olup bunlar arasında nedimler, katipler, nakkaşlar,
halı-dokuyanlar, mutribler ve şairler yer almaktadır. il. Bayezid
döneminde, yılında, bu grup arasında beş şair vardı. 17
'İdane alanların sayıları, 9 09/1 yılında l l 'e, 9 1 7/1 5 1 1 'de 1 9 'a
yükselmiştir. Bunların hepsinin müşaherehôran, yani aylık alanlar
arasında olduğunu bilemiyoruz. Mesela, şehzade Mahmud " nö­
ker" lerinden şair Tali'i'nin müteferrikalık hizmetinde bulunduğu
kaydedilmiştir (Erünsal, s. 0 6 ) .
Şairler bayramlarda muntazaman elbise/kumaş bağışı aldıkla­
rı gibi ortaya çıkan bazı yeni olaylar, mesela şehzadelerden biri­
nin ölümü için yazdıkları mersiyeler için de in 'am alırlardı. Vefat
eden şehzade Mehmed için 1 5 Şaban 9 1 0'da mersiye sunan Şehdi,
MALT BUNALIM, VEZIRIAzAM TARHONCU AHMED PAŞA (20 HAZiRAN 1 MART 1 ) 23

Ruhi, Ma'ili, Revani, Cevheri ve Sa'ili'ye para veya elbise in'am­


ları yapılmıştır.
Bayramlarda 'idane ( bayramlık) alanların listesi, belli bir tarih­
te gözde olan şairleri göstermesi bakımından ilginçtir.

Devlet Du'acıları

Maliyenin başı olan defterdarın bağımsız bürokratik faaliye­


ti, zaman zaman sorumsuz bir veziriazamla çatışmayla ve bu du­
rumda da daima defterdarın azli veya idamıyla sonuçlanmıştır.
H. 1 (20 Ekim 1 'da başlar) yılındaki kargaşa döneminde
ilginç bir durum, Defterdar Sarı Ali Efendi'nin defterdarlığında
ortaya çıkmıştır. Mali sıkıntıya çare arayan defterdar, du'aguyan
(duacı) sıfatıyla devlet hazinesinden tahsisat alan kalabalık bir
grubun aylıklarında kesinti yapmaya gitmiştir. Tanrı'ya topluca
dua, Müslümanlarca özellikle bunalımlı dönemlerde çok önem­
lidir; duanın doğrudan Tanrı tarafından kabul edildiği inancı,
D oğu ve Batı toplumları tarihinde olayları anlamak ve yorumla­
makta önemlidir. Osmanlı Devleti'nin hizmetinde, sayıları b inleri
bulan bir dini zümre, du'aguyan bulunurdu. Kendilerine devlet
bütçesinden sürekli maaş tahsis edilmişti.
Defterdar Sarı Ali Efendi, bu maaşların ödenmesinde kesinti
yaptı, uzak yerlerden maaşını almak için gelenlere maaşının beşte
veya onda birini ödemeye başladı Şikayetler üzerine Ali Efendi
defterdarlıktan azlolundu ve önlemleri kaldırıldı.
Çağdaş vekayi yazarı, Defterdar Ali'nin çok düşman kazandı­
ğını, fakat aslında " mal-i miriyi zabt ve istikamet üzere tasarruf
ve na-mustahakların cihatın kat' ve Hazine-i 'Amire ha'inlerini
def'etmek " ile devlete hizmet etmiş, doğruluktan ayrılmayan bir
kimse olduğunu kaydeder. Böylece, yalnız yeniçeri ulufelerinden
Hazlne'ye kese ( 1 kese 1 akça) gelir sağlamıştı. Köp­
rülü Mehmed Paşa ve Köprülü Mustafa Paşa da tahsisatı hak
etmeyenleri listeden çıkarmak ve bazılarının maaşını indirmek
için yoklama defterleri yaptırmışlar ve büyük tepkiyle karşılaş­
mışlardır (Fatih Sultan Mehmed, benzeri bir yoklama ile hizme-
24 DEVLET-! 'ALIYYE: OSMANLI IMPARATORLUGU ÜZERiNE ARAŞTIRMALAR -

ti görülmeyenlerin elindeki pek çok zaviye vakıflarıni kaldırmış,


Hazine'ye almış, bu radikal önlem kendisine karşı büyük tepki
doğurmuştu. il. Bayezid tahta çıkınca bu vakıfları geri vermiş ve
kendisi " Şeriatı ihya eden " sultan diye alkışlanmıştı) . Vakanüvis,
Şeriata göre Hazine'den kimlere maaş bağlanması gerektiği hak­
kında uzun bir rapor ekler ve ilave eder: "Dilenci makulesi bir
alay herif bu kadar vazife almanın münasebeti nedir ? " 19
Şeyh Salim adında bir sahtekar, vakıflardan kendine günde
1 akça maaş bağlatmıştı. Köprülü Mehmed Paşa, onun gibi
vergi kaynaklarına el koyanları bertaraf etmek için genel yoklama
yaptırdı; varlıklı, çalışabilir olanların maaşlarına el koydu. Hak
edenleri kayıt altına aldı " duaguy umum üzere " kaldırıldı. Şeyh
Salim, Köprülü huzuruna çıkıp beratlarını gösterdi, şeyhe günde
akça yeter diye, Hazine'ye ait öteki gelirlerine el kondu. Şeyh,
hiddete gelip tehdide kalkıştı; Köprülü, durumu padişaha "telhis "
ile arz edip Ases-başı Zülfükar eliyle Arabı gece boğdurup, ölüsü­
nü denize attırdı. Rivayette Köprülü döneminde bu ases-başı, yedi
(veya dört) bin kişiyi katledip denize atmış
KÖ PR Ü LÜ LE R
Köprü l ü Meh med Paşa Dönemi
( 1 1 66 1 )

Köprülü mutlak iktidarı ele aldığında önünde çözüm bekleyen


ağır sorunlar vardı: 1
1 ) Hazine: Veziriazam Boynu Yaralı Mehmed Paşa 1 1
gelirlerini harcamıştı, hazine boştu, " irad kasası tamam münsed"
(kapalı) olup Boynu Yaralı, önemli makamları, kadılıkları yüksek
rüşvetle satma yoluna gitmişti.2
2 ) Venedik donanması, ilkin Boğaz'ı koruyan Bozca-Ada'yı,
sonra Limni adasını almış, İstanbul'u tehdit eder duruma gelmiş­
ti. Tehlike karşısında toplanan olağanüstü meşveret meclislerinde
Boynu Yaralı serbestçe konuşma fırsatı vermemiş, sert ifadelerle
herkesi susturmuştu.3 Kötü idareyi serbestçe eleştiren ulemadan
Hocazade Mes 'ud Efendi'yi katlettirmişti.
3 ) Kadızadelilerin yol açtığı sosyal-dini kargaşaya son vermek
gerekiyordu.
4) İstanbul'a, merkezi devlet gücüne karşı Sekban-Sarıca bö­
lükleriyle bağımsız hareket eden Celali paşaların meydan oku­
masına karşı gelmek ve Anadolu'yu yeniden merkezin kontrolü
altına almak elzemdi.
5) Harac-güzar, özerk Bogdan, Eflak, Erdel üzerinde merkezin
otoritesini yeniden kurmak başka yaşamsal bir problemdi. Öte
28 DEVLET-1 'ALIYYE: OSMANLI IMPARATORLUGU ÜZERiNE ARAŞTIRMALAR - ili

yandan, Mısır, Garp Ocakları ve Bagdad'da, yerel hanedanlar, ye­


niçeri ağaları veya denizci Dayı'lann yerel kontrolüne karşı padi­
şah otoritesinin korunması ayrıca önem taşıyan bir sorundu.

İlk Önlemleri

Köprülü o zamana kadar saygı gören tanınmış bir paşa değildi.


Fakir, kendi halinde, azil zamanlarında Köprülü kasabasına çe­
kilen, fakat devlet adamlarına ve Saray'a durumu islah için öğüt
vermekten geri kalmayan biri olarak tanınmıştı. Rüşvetle saray­
larında haşmetli bir hayat süren paşaların yanında itibarı yoktu.
Felaketli durum karşısında çare arayan bir grubun Saray'a öner­
diği biriydi. Herkes onun veziriazam seçilmesini, böyle bir paye
verilmesini garip buluyor, " istigrab" ediyordu.4
Köprülü ilk iş olarak, Harem'in devlet işlerine karışmasına son
verdi. Sarayda padişahın özel hayatını geçirdiği Has-oda'nın başı
Halil Ağa'nın Köprülü'yü küçümseyen bağımsız hareketine son
verdi, yerine kendi adamı Kürd Sefer Ağa'yı getirdi. Serbest ha­
rekete alışmış paşalar arasında korku salan icraata başladı. Kötü
önlemleriyle tanınan Abaza Ahmed Bey'i İstanbul'a getirtip idam
etti. Bu idam, sorumlu herkesi korku içinde bıraktı. Turhan Sul­
tan, Köprülü tarafında idi, kimseye sahip çıkmadı. Yeminle mut­
lak otoritesini tanıdığı Köprülü'yü hareketlerinde serbest bıraktı.
İlk icraatlarından biri, Kadızadelileri İstanbul dışına sürerek kar­
gaşa çıkartmalarını önlemek oldu.
Köprülü, devlet işlerinde kilit rolü oynayan şeyhülislamlık
makamına, kendisiyle işbirliği yapacak birini, Molla Mustafa'yı
getirdi. Kapudan-i Derya Seydi Ahmed Paşa harem ağalarıyla te­
masa geçip veziriazam olmak ümidindeydi. Venedik tehdidini ön­
lemek için Kapudan-i Derya Seydi Ahmed'den başkası iş göremez,
diyorlardı. Sipahiler her zaman yaptıkları gibi, uh1fe istekleriyle
defterdarın sarayını taşladılar, tehdit ettiler. Köprülü onları yola
getirmeyi ileriye bıraktı, defterdarı azletti. Defterdar, " Köprülü
Paşa ol makamın sahibi değildir" diye Köprülü hakkında dedi­
kodu yapmaktaydı. Köprülü, Turhan Sultan'a gidip onu Bosna
valiliğiyle payitahttan uzaklaştırdı.
KÖPRÜLÜ MEHMED PAŞA DÖNEMi (1 ) 29

Sipahi Ayaklanıyor

Sipahi zorbaları devlet işlerine karışıp kargaşa çıkarıp yağma­


ya alışmışlardı.5 Seydi Ahmed Paşa olayını fırsat bilerek At-Mey­
danı'nda toplandılar; iddialarınca, " Düşman kapıda, devlet ba­
şındakiler harekete geçmez. Kapudan Seydi Ahmed Paşa'yı azil
ile hizmetten alıkoydular" diyorlardı. Asilere göre İslam'ın gaza
vazifesine ihanet söz konusuydu, Seydi Ahmed Paşa donanma
başında bırakılmalıydı. "Kara kuvvetiyle düşmana karşı iş görül­
mez, bu koşul yerine getirilmezse sefere gitmeyiz" diyorlardı. Bu
sözlerle halkı isyana çağırdılar.
Köprülü, casuslarıyla Seydi Ahmed Paşa yandaşlarının Sa­
ray'da ve dışarıda faaliyetlerini gözletmekte idi. Harekete geçme
zamanının geldiğine karar verdi, ilkin gizlice şeyhülislama gidip
düşmanlarının Şeriat'a aykırı hareket ettiklerine dair kendisini
inandırıp bir belge imza ettirdi. Müfti ile karşılıklı yemin ettiler.
Köprülü, başkaldırmalar karşısında ikinci önemli makam olan
yeniçeri ağası Koca Hüseyin Ağa'yı da gizlice ziyaret edip Seydi
Ahmed yandaşlarının devletin bu 'müşkül anında hıyanette olduk­
larını anlattı. Ahmed Paşa iktidara gelirse, İbşir Paşa zamanında
olduğu gibi yandaşları hainliğe devam ederler, dedi. Köprülü ye­
niçeri ağasını, yeniçerileri isyana katılmaktan alıkoyması gereğine
inandırdı. Köprülü kendisi de " ağanın rey ve tedbirine " karşı ha­
reket etmeyeceğine dair söz verdi. Karşılıklı yemin ettiler. Köprülü
durumu, Saray'a bir "telhis " ile bildirdi. Padişah (o zaman haki­
katte Turhan Sultan) yeniçeri ağasıyla kulun yakını Kethüda Bey'i
saraya davet etti ve At-Meydanı'nda toplanıp halkı ayaklandırma
çabasında olan sipahileri ortadan kaldırmakta yardımlarını iste­
di. Öte tarafta, sipahi zorbaları yeniçerileri yanlarına almak için
Ocak'a gitmişlerdi. Yeniçeriler işbirliğini reddettiler.
Umutsuz kalan sipahiler dağılmaya başladı. Ertesi gün Köprü­
lü'nün sarayında büyük meşveret meclisi toplandı. Vezirler, bey­
ler, asker ocakları ağaları, devlet ileri gelenleri bir araya geldiler.
Saray'dan gelen hatt-i hümayun, sipahileri şiddetle kınıyor, zor­
baların ortadan kaldırılması işi Köprülü'ye havale olunuyordu.
30 DEVLET-1 'ALIYYE: OSMANLI IMPARATORLUGU ÜZERiNE ARAŞTIRMALAR - ili

Köprülü yeniçerilerle şehri gezip isyana katılan zorbaları yakala­


yarak hepsini idam etti.
O zaman İstanbul'da herkesin derin kaygısı, Bozca-Ada ve
Limni üslerini ele geçirmiş bulunan Venedik donanmasının İstan­
bul üzerine gelmesiydi. Bu kaygı dolayısıyla beklenen, Kapudan-i
Derya Seydi Ahmed Paşa'nın Köprülü yerine iktidara gelmesiydi.
Kimse Köprülü Mehmed Paşa'nın bu işi başarabileceğine inanmı­
yordu. Köprülü bu bunalımı, Valide Turhan ile yapılmış anlaşma­
ya sadık kalınması ve müfti ve yeniçeri ağasının yeminle desteğini
sağlamasıyla bertaraf edecektir.
Köprülü'nün aynı zamanda Cinci Hoca tipinde sahtekar şeyh­
lerle işi vardı. Magribli bir Arap, Şeyh Salim, " da'vet, ruhaniyet"
davasıyla devlet büyükleri arasında şöhret yapmış, yalnız " avam-i
nas eblehleri" (halktan aptallar) değil, " ulema-yi sade-dilan" (her
şeye inanan saf ulema) onun tuzağına düşmüşlerdi. Müfti Mes'G.d
Efendi ve vezirler yanında kazandığı saygıdan yararlanıp rüşvetle
servet yığmakta idi. Şeyhin yanına " esrar-i ilahiyeye " eriştiğine
inanan bir sürü "kaltaban" toplanmış, "türlü türlü düzenler ku­
rarlardı " . Saray ve devlet büyükleri kendisine armağanlar gön­
dermekte olup halk arasında büyük şöhret yapmış, armağanlar
akmaya başlamıştı. Aslında şeyh efendi " bir turfa (tuhaf, garip)
maskara Arab idi " . Kendisini Ebu Bekir neslinden ilan etmişti.
Kendisine devlet vergi gelirlerinden, gümrük vesaireden 1
akça kadar aylık bağlanmıştı. Köprülü, gelir kaynaklarını teftiş
ederken bunu öğrendi, şeyhin maaşını azalttı. "Arab gazaba ge­
lip " karşı çıktı. Bunu bana padişah verdi diye isyan etti, veziria­
zama meydan okudu. Köprülü bu hareketi tebessümle karşıladı;
sonunda Şedat'e aykırı sözler söyledi diye Saray'a telhis yazınca,
Şeyh Salim'i gece boğup deryaya attılar.6
Köprülü, Rum patrikinin Eflak Voyvodası Konstantin'i isyana
çağıran mektubunu ele geçirince, onu da Parmak-Kapı'da astı.7
Patrik mektubunda, " İslam dönemi az zaman sonra sona erecek­
tir, İsa dini yeniden dünyaya yayılacaktır, ona göre hazırlanın "
diyerek voyvodayı isyana teşvik etmekteydi.
KÖPRÜLÜ MEHMED PAŞA DÖNEMi () 3 1

Ege Denizi ve Çanakkale Boğazı'nda


Venedik Donanmasıyla Savaş

Venedik donanmaları Bozca-Ada ve Limni'den başka Ege'de


bazı adaları ele geçirmişti. Köprülü için acil görev Venedik do­
nanmasının Ege ve Boğaz' da kontrolüne son vermekti. Köprülü,
donanmayı güçlendirmek için faaliyete geçti. Savaş için saray ka­
pısı önünde Tug-i Hümayun dikildi. Anadolu'da kara kuvvetleri
seferber edildi. Büyük çaba harcanarak 60 savaş gemisi inşası için
emir çıktı. Bunların tamamı beklenmeden, inşası tamamlanan 36
kadırga, 4 mavna öncü olarak denize çıkarıldı. Topal Mehmed
Paşa kumandasında donanma, düşman donanması Çanakkale
Boğazı önüne gelmeden denize açıldı (Şubat 1 ), harekat üssü
Sakız'da konuşlandı.
Venedik'in Osmanlı donanmasını bozguna uğratması akabin­
de düşman Girit'te karşı saldırıya geçti, 30 kadırgalık bir donan­
ma gönderdi ve Kandiye'de 1 0 . kadar düşman askeri hisardan
çıkıp Osmanlı ordusuna saldırdı. Hüseyin Paşa yetişti ve düşman
kuvvetlerini hisara çekilmeye zorladı. Venedik donanması Gi­
rit'ten ayrılınca İstanköy'de demir atan Kapudan Paşa donanma­
yı Rodos Limanı'na çekmişti. Oradan Sakız tarafına hareket etti.
Düşman donanması Lazzaro Mocenigo kumandasında 1 9 kadır­
ga ve 1 6 mavnadan ibaretti. Venedik donanması Mısır'dan gelen
3 0 . kile buğday yüklü bir zahire gemisini ele geçirdi ve Sakız'ı
tehdit etti. Cezayir'den yardıma gelen kalyonlara Sakız Adası'nda
Yeni-Kale'de saldırdı ve üç kalyonu ele geçirmeye çalıştı. Kalyon­
lardan yalnız biri Sığacık limanına çekilebildi; Venedikliler aynı
yere sığınan başka Mısır zahire şaykalarını ele geçirdi . Özetle,
Venedik, Ege' de Kapudan Paşa ve Cezayir donanmalarına karşı
üstünlük kazanmış, abluka altındaki İstanbul'a Mısır'dan gönde­
rilen zahire gemilerini ele geçirmiş bulunuyordu.
Köprülü, her şeyden önce donanma için maliyede önlemler
almıştı. Bütçede kısıntılar yapmakla işe başladı, masrafları kesti,
dua okuyucular gibi havadan maaş alanların maaşlarını tamamıy­
la veya kısmen kaldırdı, birçok tasarruflar yaptı; donanma gider-
32 DEVLET-1 'ALIYYE: OSMANLI IMPARATORLUGU ÜZERiNE ARAŞTIRMALAR -

lerine ve asker maaşlarına para yetiştirmek gerekiyordu. Şeyhülis­


lama danıştıktan sonra sultana (Turhan Valide'ye) durumu açtı ve
Enderun Hazinesi'nden 3 kise ( bir kise= l ) akça borç
istedi. Ulemanın tanıklığı altında senet imzalayıp parayı sağladı ve
yeniçeri mevacibini ödemeyi başardı. Bu, Saray'ca bir başarı sa­
yıldı. Köprülü topladığı parayla Venedik'e karşı donanmayı yolu­
na koydu, Kapudan Paşa'yı Ege Denizi'ne gönderdiği gibi kendisi
güçlü bir donanma vücuda getirdi. Yeni donanmada 1 9 kalyon,
1 0 mavna ve 30 çekdiri (kadırga) vardı. Kapudan gemisi baştarda
mühimmat yüklüydü. Paşanın bu kararlılığı karşısında Venedikli­
ler Boğaz'dan Bozca-Ada'ya çekildiler.
Dönemin vakanüvisi Abdurrahman Abdi'de verilen ayrıntıla­
rı8 izlersek, Köprülü, komutası altındaki donanma ile Sultaniye
( Çanakkale) yakınına erişti ( 3 0 Haziran 1 ). Rumeli kıyısında
Akliman'a çıkarma yapan " birkaç bin " düşman askeri kılıçtan
geçirildi ( 1 ölü, 3 00'den çok esir). Amiral Lazzaro Moceni­
go komutası altında asıl Venedik donanması Boğaz önünde çıkışa
engeldi. Plana göre, Çerkes Osman Paşa komutasında donanma
ablukayı yarıp Ege' de Kapudan-i Derya Topal Mehmed'le birleşe­
cekti. Fakat Venedik donanması Çanakkale Boğazı'na girdi. Düş­
man gemileri tarafından önlenen kadırgalar Boğaz'da kaldı, gemi­
lerdeki asker ve kürekçiler kaçıp karaya döküldüler. Bunu fırsat
bilen düşman donanması Boğaz'da Çerkes Osman Paşa donan­
masına karşı saldırıya geçti. O sırada karadan atılan bir top gül­
lesi Venedik amiral gemisi (baştarda) baruthanesi üzerine düşüp
yangın çıkardı ( "küffarın baştardasına isabet etmekle baruthanesi
tutuşup andan yedeğine dahi ateş düşüp " ) . Venedik Amirali Mo­
cenigo ve 1 kadar adamı bir anda her-hava oldu.9 "Asakir-i
İslam'a ol denlü telaş ve fütur zuhur itmiş iken " karaya vuran
gemilerin, bir kısmı kurtuldu. Suçlu görülenler idam olundu. Ara­
larında yeniçerilerin kaçmalarından suçlu bulunan Kethüda Bey
ve emre karşı gelip Bozca-Ada'ya gitmeyen (veya gidemeyen) Çer­
kes Osman Paşa idam olundu, yeniçeri ağası değiştirildi. Gemi
kaptanlarından savaşta kaçtıkları belirlenenler kıyımdan kurtula­
madılar, fedakarlık gösterenlere hilatler gönderildi.
KÖPRÜLÜ MEHMED PAŞA DÖNEMi () 33

Sonuçta, Köprülü bu deniz harekatında başarılı olmuş, Vene­


dik ablukasını yarıp donanmayı Midilli'de bekleyen Kapudan-i
Derya Topal Mehmed Paşa'ya gönderebilmişti.

Bozca-Ada'nın Kurtarılması

Amiral Mocenigo'nun ölümü üzerine düşman donanması Bo­


ğaz'ın çıkışında altı kalyon bırakıp Bozca-Ada'ya çekildi. Köprülü
seçkin askeriyle Kurd Paşa'yı Bozca-Ada üzerine gönder­
di. Ordu adaya çıkarma yaptı (25 Ağustos 1 ), kaleyi kuşattı.
Venedikliler Bozca-Ada'yı bırakmamak için kale ve tabyalar inşa
etmişlerdi. Düşman donanması gelip denizden kuşatmacıları top
ateşine tuttu ise de bir sonuç alamadan çekildi. Köprülü çıkar­
ma yapan askere takviye asker ve mühimmat gönderdi. Kendisi
Bozca-Ada karşısında donanma ile konuşlandı. Düşman, donan­
madan asker çıkarıp kuşatmacılara saldırı planlamıştı. Osmanlı
kuvvetleri düşmanın karaya çıkış yerlerine asker yerleştirip baskın
yaptı. Düşman kadar zayiat ve esir vererek çekilmek zo­
runda kaldı. Başarıyı öğrenen Köprülü 1 8 kadırga ile yeni kuvvet­
ler gönderdi. Kapudan Paşa kumandasındaki kadırgalara dönüş
yolunda saldıran düşman donanması geri çekilmek zorunda kaldı.
Köprülü bu başarısı üzerine Kapudan Paşa'ya kürk, maiyetine hi­
latler bağışladı. Boğaz ağzında bekleyen altı düşman kalyonu üze­
rine 20 kadırga gönderildi. Bozca-Ada'da hisardaki düşman im­
dat alamadığından kale surlarını yıkıp büyük topları kullanılmaz
hale getirip ada halkıyla gemilere binip, adayı terk etti. Böylece,
Bozca-Ada kolayca ( " eshel veçhile " ) ele geçirilmiş oldu.
Zafer haberi İstanbul'a vardığında büyük sevinçle karşılandı.
Üç gece " derya donanması ve şenlikler " ile kutlandı. İstanbul kur­
tulmuştu. 10 Saray'dan muzaffer serdar Köprülü'ye padişahın elya­
zısıyla birlikte hilatler ve samur kürk gönderildi. Karaçelebizade
Abdülaziz Efendi'ye göre düşman Ege adalarına yerleşmiş, Bo­
ğaz'dan geçişi tamamıyla imkansız hale getirmiş olup İstanbul'da
açlık başlamıştı. Düşman Bozca-Ada'yı en ileri tahkimatla ber­
kitmişti. Düşmanı oradan söküp atmak imkan dışı görünüyordu
34 DEVLET-1 'ALIYYE: OSMANLI IMPARATORLUGU ÜZERiNE ARAŞTIRMALAR -

( " haric-i daire-i imkan " ) : Başarı, Köprülü'nün aldığı kararlara


bağlanıyordu.

Limni Adası'nın Kurtuluşu

Padişahtan el yazısıyla gelen emirde, Limni kurtarılıncaya ka­


dar Serdar Köprülü'nün o tarafta kalması bildiriliyordu. Köprülü,
Bozca-Ada'yı bir Venedik saldırısına karşı iyice berkittikten son­
ra kişilik bir kuvveti kadırgalara yerleştirip Kapudan To­
pal Mehmed Paşa ile Limni üzerine gönderdi. Düşman, Bozca-A­
da'dan kaçan askerlerini Limni Adası'na göndermişti. Kapudan,
adada düşmanın sığındığı kaleyi kuşattı, 1 7 kalyon ile gelen taze
Venedik kuvvetleri Limni kalesini savunanlara katıldı. Bu yüzden
kuşatma uzadı. Osmanlı kumandanı tepeye çıkardığı toplarla ka­
ledekileri top ateşi altına aldı. Bu arada gelen yeni kuvvetler ada­
nın kalan kısmını işgal etmiş, düşmanın imdada gelmesini önlemiş
bulunuyordu. Durumu ümitsiz gören düşman, kaleyi teslim etti
( 1 5 Kasım 1 ). Ada halkından kadarı " saire ibret olsun
deyü" kılıçtan geçirildi (Limni Rumlarının Venedikliler yanında
oldukları anlaşılıyor) . Limni fethi haberi üzerinde padişah Edir­
ne'de üç gün üç gece şenlik emretti.
Kapudan Paşa'yı Limni üzerine gönderirken Köprülü kendi­
si Edirne' de padişah ile buluşmak için hareket etmişti ( Edirne'ye
varış, 24 Kasım 1 ) . Onun yokluğunda payitahtta Köprülü'yü
iktidardan düşürmek için girişilen oyunlar suya düştü.

İstanbul' da Köprülü Karşıtları

Serdar ( başkomutan) Veziriazam Köprülü seferde iken İstan­


bul'da padişah ve halk dualarda idi. Padişah, halka Tanrı'nın des­
teğine sahip, adil karakterini göstermek için, "Kimesneden şikayet
var mıdır ? " diyerek, Gül-Camii'nde (eski Aziz Theodosia Kilisesi)
halkı huzuruna çıkmaya teşvik etmişti
Her zaman olduğu gibi bu dar zamanda da Hüseyin Ağa adın­
da biri dualarıyla Tanrı'nın yardımını sağlayan bir " musteşar-i
KÖPRÜLÜ MEHMED PAŞA DÖNEMi (1 ) 35

saltanat" durumuna yükselmiş ve " seafoodplus.info Yeniçeri Ocağı "


onun "kabza-i teshirine " bağlanmıştı. Devlet büyükleri onun tav­
siyelerine muhtaç idi. Araba ile Saray-i Hümayun'a gelir, padişah
huzurunda gizli toplantılara katılırdı. Çoktan beri Saray en önem­
li kararlarında onun sözüne uyardı
Köprülü, Saray'a yeminle iktidar için koşullarını kabul ettirdiği
zaman, rakiplerini bertaraf etmek için akıllıca hareket edip Hüse­
yin Ağa'yı başlıca ulema ile birlikte ziyaret etmiş, onun aracılığını
sağlamıştı. Köprülü'nün yeminle Turhan Sultan'ı kendi tarafına
çektiğini gören Hüseyin Ağa ister istemez Köprülü'ye " tav'an ve
kerhen tarafdarlık " etmişti. Köprülü'nün Bozca-Ada ve Boğaz
zaferi üzerine, Kethüda Bey'i, bazı paşaları ve kapudanları idam
etmesi, Hüseyin Ağa'yı korkuya düşürdü. "Yeniçeri ocağına kılıç
koyup zabitler katline başladı, bir gün evvel bunun tedariki gö­
rülmek gerekdir" diye düşünmeye, Köprülü aleyhinde bulunmaya
başladı. Saf padişah onun söylediklerine inanıyordu. Özellikle,
yeniçerilerin düşman karşısında kaçışları dolayısıyla ağaların ida­
mının haksız olduğunu söylüyordu. " Zabitleri katleylemek hata
idi " diyordu.
Köprülü idamlarla korku salmıştı. Yeniçeri Ocağı büyüklerini
idamla, Ocak'ı yola getirmeyi düşünüyordu. Şeyhülislam, Hüse­
yin Ağa'nın aleyhinde idi. Köprülü'nün Ocak ağalarını yola getir­
mek için sert önlemlerini destekliyor, "Savaş sürüp gidiyor, böyle
bir zamanda azli çok yanlış olur" diye Köprülü'yü savunuyordu.
Hüseyin Ağa, Ocak'tan birini şeyhülislama göndererek, " Köprü­
lü'ye destek olamam " dedi ve azli için padişah yanında harekete
geçilmesini istedi. Şeyhülislam, Köprülü'nün bu savaş sırasında
azlini tehlikeli gördü, dönüşünü bekleyelim, dedi. Tam bu sırada
Hüseyin Ağa'nın ölümü haberi geldi.

Tuna-ötesi Erdel, Eflak, Bogdan İsyanı ve


Damad-i Padişah! Fazlı Paşa13

Bozca-Ada başarısından sonra Köprülü kendisine rakip gör­


düğü kimseleri birer birer ortadan kaldırmak için harekete geçti;
36 DEVLET-1 'ALIYYE: OSMANLI IMPARATORLUGU ÜZERiNE ARAŞTIRMALAR -

Saray'ı, özellikle Valide Turhan'ı yeminle bağlamış bulunuyor ve


sahibü's-seyf, diktatör durumunu koruyordu. Damad-i Padişahı
Fazlı Paşa bağımsız hareketleriyle göze batıyordu. Boğaziçi'nde
oturuyor ve çok kez verilen emirleri savsaklıyordu. Tuna-ötesi
voyvodalardan il. Rak6czi ile birlikte kendi başlarına hareket
eden Eflak ve Bogdan voyvodalarını İstanbul'a bağlamak gere­
kiyordu; Köprülü bu muhataralı iş için Fazlı Paşa'yı seçti. Paşa
Silistre ve Niğbolu sancakları askeri ile o tarafa gönderildi. Fazlı
Paşa bölgedeki tüm askeri güçler üzerine serdar atandı. Öbür ta­
raftan, Kırım hanına Kili ve Akkerman taraflarına asker gönderip
olaylara müdahalesi emredildi. Bu hazırlıklar alınırken voyvoda­
lara azledildikleri bildirildi. Voyvodalar asker toplayıp direnmeye
karar verdiler. Hanlık kuvvetleri akın edip karşı gelen reayayı kati
ve esir ettiler, Eflak kuvvetleri toplanıp tahkimli mevzilerinde bek­
liyorlardı.
Köprülü iktidara gelmeden önce kargaşa döneminde merkezin
otoritesi uzak özerk eyaletlerde hayli gerilemiş, Eflak, Bogdan ve
Erdel voyvodaları birlikte İstanbul'dan bağımsız birtakım plan­
lar peşinde koşmaya başlamışlardı. Bu arada Erdel'de il. Rak6czi,
Otuz Yıl Savaşları'nda Protestan İsveç ile beraber Katolik Lehis­
tan krallığına karşı harekata geçti. Rak6czi, Lehistan kralı olmak
istiyordu.- Gelişmeler İstanbul' da kaygı ile izlenmekteydi. Kuzeyde
bu tehlikeli hareket karşısında merkezi otoriteyi geri getirmek için
harekete geçmek kaçınılmaz görünüyordu.
Bozca-Ada fethi akabinde Kuzey Sorunu başlıca sorun olarak
ele alındı. Fazlı Paşa saldırıya geçmeye cesaret edemeyip etraf
köylere akın ile yetindi. Fazlı Paşa tahkimli kale üzerine harekatın
başarısı hakkında emin değildi. Etraf reaya, yağma sonucu aman
diledi, düşman kuvvetleri de Erdel'e, Rak6czi yanına çekildiler.
Boyarlar ve reaya gelip padişaha bağlılıklarını yinelediler. Fazlı
Paşa İstanbul'dan atanan yeni Eflak voyvodasını makamına yer­
leştirdi. Vakanüvis'in Vecihl'den verdiği kısa özetin14 yanı sıra
İsa-zade Tarihi de bu konuda ayrıntılar verir: Veziriazam Fazlı
Paşa'ya, Eflak Voyvodası Konstantin'in mutlaka ele geçirilip İs­
tanbul'a getirilmesi emri gönderilmiş. Fazlı Paşa, emrindeki kuv-
KÖPRÜLÜ MEHMED PAŞA DÖNEMi (1 ) 37

vetlerle saldırıya geçmeyip Tuna üzerinde Yergögü'de beklemiş ve


rivayete göre Fazlı Paşa voyvodanın gönderdiği altın rüş­
veti alıp kaçmasına göz yummuş.
Bu seferde Tatarlarca esir edilen reayayı alıp serbest bırakmış
olması da aleyhine kullanıldı. Fazlı Paşa'nın Yergögü'de oturup
harekete girişmemiş olması büyük hata sayıldı. Aslında mevsim
kıştı ve Tuna nehri buz tutmuştu. Fazlı Paşa düşman ordusunun
dağılmasını beklemiş ve sonunda voyvodanın kaçışıyla savaşsız
sonuç alınmış bulunuyordu. Tahkimli düşman karargahına saldı­
rının iyi sonuç verip vermeyeceği belli değildi. Köprülü yandaşla­
rının Fazlı Paşa'yı korkaklık ve rüşvetle suçladıkları açıktır. İsa-za­
de, tarihinde açıkça Köprülü'yü destekler. "Fazlı Paşa yanındaki
asker, yağmaya katılamadıkları için paşa aleyhinde bulundular ve
payitahta paşa aleyhinde şikayetler gitti" diye yazar. 15
Genelde Köprülü, yeniçeriyi sıkı disiplin altına almak ve ağala­
rı amansızca cezalandırdığı suçlamasıyla sevilmiyordu. Fazlı Paşa
yanından dönen Haseki İbrahim Ağa orduda Fazlı Paşa'ya karşı
dedikoduları, Köprülü'ye ve padişaha arz etti, Fazlı Paşa azlolu­
nup Edirne'ye çağırıldı. Padişah " suçları " nı birer birer yüzüne vu­
rup hemen cellada teslim etti.
Boğaz seferinden döneli Köprülü, rakip veya kendisine karşı
gelen sipahi ağaları, yeniçeri ağalarından birçok kimseyi celladın
satırı altına göndermişti. Ortalıkta korku hüküm sürülüyordu. 1 6
D amad-i Padişah! Fazlı Paşa'yı ortadan kaldırdıktan sonra, Boz­
ca -Ada fethinde yararlık gösteren serden-geçti ağası Hasan Ağa
İstanbul ihtisab ağası atanmış, şöhretlenip " fitne-cüyluğa " başla­
mıştı. Köprülü onu da cellada teslim etti.

Köprülü Edirne'de:
Siyavuş ve Deli Hüseyin Paşaların İdamı

Ordu ile Edirne'ye varan Köprülü'ye bir suikast tertibi önlen-


di. Köprülü, Bozca-Ada seferinde gevşek davranan komutanları
idam etmekten çekinmemiş, emre karşı gelenleri eşkıya diye or­
tadan kaldırmıştı; kendisinden öç almak isteyenler çoktu. Sipahi
38 DEVLET-1 'ALIYYE: OSMANLI IMPARATORLUGU ÜZERiNE ARAŞTIRMALAR -

Bölüğü'nden birçokları Köprülü'yü katletmek için komplo kur­


dular. 1 7 Edirne dışında konuşlanan ordugaha gidip Köprülü'nün
zulmüne karşı orduyu ayaklandırmaya kalkıştılar. O nun " seyf-i
kahrı " ndan kurtulmak isteyenler, bize katılın, diye bağırmaya
başladılar, Köprülü'nün otağına saldırıp onu katletmek istiyorlar­
dı. Yanlarına birkaç yüz kişi katıldı, otağa doğru yürümeye baş­
ladılar. Köprülü yeniçeri ağası ve kethüdasıyla yeniçerilerle karşı
çıktı, kalabalığı dağıttı. Yakalanan karşıtları Köprülü huzuruna
getirdiler. Hepsi derhal idam olundu.
İstanbul kaymakamı atanmış olan vezir Kör Hüseyin Pa­
şa'nın komploda parmağı vardı; Köprülü o zaman bundan ha­
bersiz görünüp cezasını sonraya bıraktı. Onu Girit serdarlığına
atadı -Erdel seferi dönüşünde Girit'e ferman yollanarak idam
edilecektir. Edirne'de Köprülü padişah tarafından Erdel seferine
serdar atandı. Sefer için uzaklaşmadan önce rakip gördüğü pa­
şaları ortadan kaldırmak istedi. Başlıca rakibi nüfuzlu Siyavuş
Paşa'yı ortadan kaldırmak için başvurduğu hareket tarzı burada
anılmaya değer. Siyavuş Paşa, Şam valiliği için rakibi Murtaza
Paşa ile kavgalıydı. Köprülü, Siyavuş'un idamı için padişahtan
hatt-i hümayun aldı. İstanbul'daki yandaşları idamı önlediler.
Köprülü bundan çok etkilendi ve padişahtan istifasını istedi. Pa­
dişah, Köprülü ile yapılan anlaşmaya aykırı düşen bu durumda
Köprülü tarafını tuttu ve Siyavuş'un affına vasıta olan saray ağa­
larını saraydan uzaklaştırdı, Siyavuş, İstanbul'a çağırıldı. Paşa
korku içinde geldi. Kimse kendisini korumaya cesaret edemedi.
Edirne'ye Köprülü yanına hareket etti. Köprülü huzuruna çıktı.
Köprülü onu ayakta, "Paşa karındaş hoş geldiniz " diye karşıla­
dı. Siyavuş inandı.
"Köprülü'nün meşrebi bu idi; kahredeceği adama güler yüz
gösterirdi, asla gazaba gelmezdi. " Hiddetini açığa vurursa o kişi
umuda kapılır, denmiştir. Bu arada Köprülü, padişaha Siyavuş
aleyhinde bir telhis gönderdi. Siyavuş, hayatı için umuda düşüp
huzura çıkınca padişah, telhis gereği Siyavuş'u payladı, hatalarını
yüzüne vurdu ve "kaldırın " diye huzurundan kovdu. Siyavuş tu­
tuklandı ve idam olundu.1 8
KÖPRÜLÜ MEHMED PAŞA DÖNEMi () 39

Sırada Girit Serdarı Deli Hüseyin Paşa vardı. Kendisi serdar­


lıktan azlolunup İstanbul'a çağırıldı. Köprülü onun idamı için ka­
rar çıkartmışken, Saray'ca iyi karşılandı. Bunda darussaade ağa­
sı ve reisülküttab rol oynadı. Turhan Sultan da idama karşıydı.
Girit'te büyük hizmetleri görülmüştü, hatta bir ara veziriazamlık
için İstanbul'a çağırılmıştı. Köprülü idam kararında direnince,
şeyhülislamdan fetva gerekir, dediler. Herkes Köprülü'yü haksız
buluyordu. Şeyhülislam idam fetvasını gerektirecek bir suçu ol­
madığından fetva vermedi. İleride zulmü görülünce karar verilir,
diye kapudan-i deryalığa getirtilip uzaklaştırıldı.
Köprülü, Erdel seferinden zaferle ( Yanova fethi) dönünce ken­
disiyle işbirliğinden kaçınan şeyhülislamı azletti ve bir neden bu­
lup Hüseyin Paşa'nın katline emir gönderildi. İdam fermanı var­
madan bir iki gün önce Hüseyin Paşa eceliyle vefat etmişti. Böy­
lece, Köprülü Erdel seferine çıkmadan önce sadarette kendisine
rakip olabilecek kişileri ortadan kaldırmış oluyordu.
Osmanl ı Devleti i le Avusturya Aras ı nda
Erdel Soru n u ( 1 1 )

Kanuni Süleyman 1 seferinde Macaristan fetihlerinin ar­


dından bu toprakları yeniden teşkilatlandırırken, Erdel'i ölen kral
Janos Szapolyai'nın küçük yaştaki oğlu Janos Zsigmond'a hara­
cgüzar bir krallık olarak verdi. 1 Krallık yıllık 1 0 . altın harac
ödeyecekti. Erdel prensleri Erdel Soylular Dieti'nce seçiliyor, se­
çim padişahın onayına sunuluyor; kral, padişah beratıyla resmen
atanıyor, sancak sembolleri olarak kendisine tuğ, sancak, topuz
ve üsküf gönderiliyordu. Ayrıca Osmanlı belgelerinde unvanı kral
olarak anılmaktaydı. Seçimin tanınmadığı veya azille sonuçlandı­
ğı oluyordu. Aslında Erdel Osmanlılarca Eflak, Bogdan durumun­
da bir voyvodalık statüsünde olup İstanbul' da kethüdası kendisini
temsil ederdi. Erdel'in iç teşkilatında kontluklar başındaki asilza­
delerin çoğu Protestan idi.
1 54 8 'de naib Martinuzzi Erdel'i gizlice papa ve imparator hi­
mayesi altına koyma girişiminde bulundu. Kraliçe İsabella'nın
uyarması üzerine Kanuni asker gönderdi ( 1 55 1 ) . 1 'de ikinci
bir seferde Erdel, Avusturya kuvvetlerinden temizlendi. Padişah
Erdel'i koruyacağını bir ferman ile yineledi.
42 DEVLET-1 'ALIYYE: OSMANLI IMPARATORLUGU ÜZERiNE ARAŞTIRMALAR -

Kral Janos ergen yaşa geldiğinde Habsburg imparatorunu Ma­


caristan kralı olarak tanıdı ( 1 5 64 ) . İmparatorun Erdel'de bazı
kaleleri işgali üzerine ( 15 65) Sultan Süleyman orduları başında
Szigetvar seferine çıkmak zorunda kaldı. Janos Zemun'da sultanı
ordugahta ziyaretle bağımlılığını yineledi.
Erdel' de din konusuna gelince, Macarlar Lutherci veya Kalvin­
ci Protestan olup Sekeller Katolik, Lutherci ve Unitarcı Protestan;
Saksonlar Lutherci, Rumenler Ortodoks idi. Bir araya gelip anlaş­
tılar. Fakat, Habsburglarla gizli anlaşma yapmaktan çekinmedi.
İmparatoru Macaristan kralı olarak tanıyordu. Janos'un 14 Mart
1 'deki ölümünün ardından, varisi olmadığından Diet'in seçti­
ği İstvan Bathory'i il. Selim resmen tanıdı. Bathory ( 1 57 1 - 1 5 8 6 )
ölünce oğlu Diet tarafından kral seçildi. Bathory'ler bir süre voy­
vodalığı ellerinde tuttular. Avusturya orduları bu dönemde savaş­
ta bir ara Erdel'e girdi, imparator Erdel tacını giydi ( 1 60 0 ) .
Özetlersek, Macar Krallığı'nın merkezi Budin (Buda ) bölgesi
bir Osmanlı beylerbeyliği olarak imparatorluğun bir parçası ha­
line gelince son Macar kralının varisliğinde Erdel özerk bir kral­
lık halinde devam etmiş, çoğu zaman Habsburglarla yakın ilişki
kurmuştu. İstanbul'da kargaşa döneminde sultanın Erdel üzerin­
de kontrolü zayıfladı. Bethlen Gabor ve Rak6czi'ler zamanında
Erdel'in özerkliği iyice pekişmiş, prensler kral unvanıyla büyük
planlar yapmaya başlamıştır.
"Macar kralı" unvanını daima öne süren Habsburglar son
Macar Kral Janos'a verilen Erdel üzerinde egemen olmaya çalış­
mışlar, fakat Protestanlığın hakim olduğu Erdel Dieti, Osmanlı
himayesinden ayrılmamıştır.
Erdel, 1 'de asi Eflak Voyvodası Mihal tarafından iş­
gal edilmiştir. Protestanların hakim olduğu Erdel Dieti kral olarak
İstvan Bocskai'yi (h. 1 ) seçti, o da I. Ahmed'in gönderdi­
ği tacı giyerek Osmanlı Devleti'ne sadık kral olarak Habsburglara
karşı cephe aldı. Osmanlı idaresi Habsburglara karşı kral unvanı­
nı tanımakta devam etti.
Osmanlı idaresi, Erdel'in öteki voyvodalıklar, Eflak, Bogdan ve
Tımışvar (Temaşvar) eyaleti için kilit önemde olduğuna inanıyor-
OSMANLI DEVLETi ILE AVUSTURYA ARASINDA ERDEL SORUNU (1 ) 43

du. 1 60 8 'de Erdel prensi, 1 6 1 1 'de Eflak voyvodası unvanlarını


alan Gabor Bathory, daha sonra Osmanlılar tarafından asi ilan
olundu. Sultan, Kırım hanı ile Eflak-Bogdan kuvvetlerini gönde­
rip Bathory'i tahttan indirdi.
Diet, 1 6 1 3 'te Erdel prensi (h. 1 6 1 3- 1 ) seçtiği voyvoda Beth­
len Gabor'a, 1 1 döneminde kral unvanını da verdi. Avustur­
ya imparatoru, 1 6 1 5 'te Erdel'in Osmanlı himayesinde prensliğini
tasdik etmek zorunda kalmıştı. Bethlen daha sonra sınırda bazı
Habsburg kalelerini topraklarına kattı ve haracı 1 5 altına çı­
karmayı kabul etti.
Bethlen Gabor'un kral seçilmesini il. Osman (h. 1 6 1 8- 1 )
tasdik ettiyse de, Habsburg baskısı karşısında bu unvandan vaz­
geçti. On yedinci yüzyılda özellikle Avrupa'da Otuz Yıl Savaşları
sırasında Erdel, Osmanlı Devleti ve Habsburglar arasında gittikçe
bağımsızlaşan güçlü bir prenslik durumuna erişmiştir. Osmanlı
payitahtında 1 1 döneminde ortaya çıkan kargaşanın bu
gelişmeye yol açtığına kuşku yoktur. 2

Avrupa'da Otuz Yıl Savaşları ( 16 1 ),


Erdel ve Osmanlı Devleti

Avrupa, 1 6 1 64 8 döneminde büyük savaşlar dönemine gir­


miştir. Osmanlı Devleti iç kargaşa dolayısıyla gelişmelere doğru­
dan ilgi gösterememiş, fakat Erdel, Bogdan, Eflak'ın bu savaşlara
dahil olmalarına dolaylı olarak tarafsız kalamamıştır. Otuz Yıl
Savaşları Katolik ve Protestan Avrupa arasında bir hesaplaşma
olarak başlamış, Osmanlı Devleti'nin haracgüzarı Erdel prensliği
bu savaşlarda Protestan cephede etkin rol oynamıştır. Kanuni dö­
neminde Osmanlı Devleti, Avrupa denge siyasetinde büyük devlet
sıfatıyla önemli rol sahibi olmuş, Avusturya ile mücadelesinde da­
ima Protestan cephesini desteklemiştir. Fransa'da binlerce Kalvi­
nist 1 5 72'de sokaklarda kıyıma uğradığı zaman Osmanlı Devleti,
kapitülasyonları kaldıracağını bildirerek protestoda bulunmuştur.
Macaristan'da, özellikle Osmanlı haracgüzarı Erdel (Transilvan­
ya) prensliğinde, Protestanlığın radikal temsilcilerini barındır-
44 DEVLET-1 'ALIYYE: OSMANLI IMPARATORLUGU ÜZERiNE ARAŞTIRMALAR -

malarına karşı çıkmamıştır. Erdel, Avrupa'da Protestanlığın Do­


ğu'daki kalesi durumundaydı.
Savaşın ilk yıllarında Katolik cephenin başındaki Avusturya,
Protestanların saldırıları sonucu güç duruma düştü. Protestan­
lar bir ara Viyana önüne kadar ilerlediler. Erdel Prensi Bethlen
Gabor'un (h. 1 6 1 3- 1 ), 1 6 1 9 sonlarında Protestanlarla ittifak
kurmasıyla, bir Osmanlı bağımlısı, Protestan cephesinde savaşa
katılma isteğini beyan etmişti.
1 döneminde Osmanlıların geleneksel dostu Fran­
sa'nın İsveç'le birlikte Avusturya'ya karşı mücadelesi O smanlıları
memnun ediyordu. 1 dönemi, din savaşlarının III. evre­
siydi. Fransa'da Osmanlı yanlısı Kalvinistler Protestanlığın radi­
kal bir şeklini vaaz etmekteydiler. Erdel Prensi Bethlen Gabor (h.
1 6 1 3- 1 ) ve halefi I. Rak6czi (h. 1 1 64 8 ) Otuz Yıl Savaş­
ları'nda Protestan cephesinde önemli rol oynadılar. Rak6czi, Os­
manlı payitahtında ortaya çıkan bunalımdan yararlanarak bağım­
sız harekete başladı, Erdel'i Avrupa sahnesinde önemli bir siyasi
güç haline getirdi. il. Rak6czi (h. 1 ) Avrupa politikasın­
da selefini izledi; Osmanlı Devleti'nin Venedik karşısında uğradığı
deniz bozgunları sırasında Rak6czi Eflak ve Bogdan'ı ittifakına
alarak Katolik Lehistan'ı istilaya kalkıştı. Bu hareketi, Köprülü
Mehmed Paşa'nın harekete geçmesine neden oldu. il. Rak6czi Bu­
din beylerbeyiyle savaştı ve hayatını kaybetti.

Köprülü Mehmed Paşa'nın


Erdel Seferi ( 1 65 8 )

İstanbul'da kargaşa sırasında, Venedik donanmasının İstan­


bul'u tehdit ettiği bir zamanda kuzeydeki haracgüzar özerk voy­
vodalar -Eflak, Bogdan, Erdel beyleri- özerklik ve büyük planlar
peşindeydiler; padişahın Venedik'e karşı Bosna cephesinde veya
Kazak-Ukrayna cephesinde emirlerine aldırmıyorlardı. Gelişmiş
ateşli silahlarıyla yağmacı Kazaklar kuzey koalisyonlarına katıl­
maktaydılar. Köprülü, acil bir hal alan kuzey sorununu çözmek
OSMANLI DEVLETi iLE AVUSTUAYA AAASINDA EADEL SORUNU (1 ) 45

için harekete karar verdi. Kuzeydeki gelişmelerde Kırım hanının


işbirliği önemliydi.
Moskof tehdidi karşısında Lehistan Kralı Kazimir, Kırım
Hanı Mehmed Giray ile ittifak imzalamıştı ( 1 ) .3 1 65 7'de Er­
del Prensi il. Rak6czi, yukarıda da belirttiğimiz gibi Protestan
müttefikleriyle, Lehistan kralı olma sevdasıyla Lehistan'ı istilaya
kalktı. Kırım Hanı Mehmed Giray, Köprülü'nün emriyle hareke­
te geçti .ve Rak6czi'nin planı tam bir bozgunla sonuçlandı. Ertesi
yıl, 1 65 8 'de Rusya ile Lehistan-Litvanya savaşı yeniden başlar.
Bunun üzerine Lehistan'ın müttefiki Kırım Hanı Mehmed Giray
Rusya'ya başarılı bir sefer yapar. Tatar akıncıları ülkenin iç bölge­
lerine kadar istila eder. Bu seferde Kazaklar, Kırım hanı tarafında
harekata katılmışlardır. Haber İstanbul' da sevinçle karşılanır.
Köprülü, Erdel seferi için ilkin Kırım hanına ortak harekat için
emir göndermiş, han da Bucak (Akkerman) Tatarlarıyla ve Dob­
ruca Levendleriyle hareket etmişti.4
Köprülü'nün Erdel'e hareketinden önce durum elverişliydi.
Köprülü Rak6czi'yi azlederek yerine Ferenc Rhedey'yi getirmişti;
Rak6czi, Rhedey'nin topladığı meclisi bastı. Eflak'ın azledilmiş
voyvodası Konstantin'e yardıma gitti ( 1 65 8 kışı) . Kalgay idaresin­
de gelen Kırım kuvvetleri karşısında Konstantin dağlara sığınmak
zorunda kaldı. seafoodplus.info'den gelen Fazlı Paşa Eflak tahtına yeni bir
voyvoda oturttu, Bogdan tahtına da yine Osmanlı himayesinde
Ghika getirildi.5
Erdel seferi için Köprülü, Limni'ye karşı harekat daha sonuç­
lanmadan padişah ile buluşmak üzere Edirne'ye hareket etti. Lim­
ni fethi haberi, kendisine Gelibolu civarında erişti. Köprülü yo­
luna devamla, 25 Kasım 1 'de Edirne'ye vardı ve padişah ile
sefer hazırlığı için görüşmeye başlandı. Yeniçeriler, kışı geçirmek
üzere ileride Kara-Ferye'ye (Verrai) gönderildi. Kış, şiddetli geç­
mekteydi. Rak6czi, Lehistan macerasından gereken dersi alma­
mış; Eflak ve Bogdan voyvodaları ile isyana devam etmekteydi.
Devletin Çanakkale Boğazı'nda Venedik donanması karşısındaki
güç durumunu hesap ediyordu. Köprülü, Rak6czi'ye Boğaz seferi-
46 DEVLET-1 'ALIYYE: OSMANLI IMPARATORLUGU ÜZERiNE ARAŞTIRMALAR -

ne askeriyle gelip katılmasını emrettiyse de, voyvodalar buna itaat


etmediler.
Rak6czi'ye karşı harekat planında Kırım kuvvetlerinin Kili
ve Akkerman taraflarında hazır olması emredilmiş ve Fazlı Paşa,
Silistre' de toplanan askere komutan atanmıştı. Azledilen voyvo­
dalar asker toplayıp karşı koymaya karar verdiler. O nlar, Rak6c­
zi'nin desteğine güvenmekteydiler. O zaman Kırım kuvvetleri ge­
lip yurtlarını yağmaya, halkı esir etmeye ve etrafı yakıp yıkmaya
başladılar. Silistre'de Osmanlı kuvvetlerinin başında olan Fazlı
Paşa, Tuna'yı aşıp voyvodaların hazırladığı tahkimli yerlerin üze­
rine gitmedi (vaktiyle Eflak Voyvodası Mihal'in Ferhad ve Sinan
Paşalara karşı güttüğü bu taktiği hatırlarda idi).
Kışın, Fazlı Paşa'nın hareketine gerek kalmadan Eflak reaya­
sı gidip aman dileyip itaat ettiler. Taburlara (tahkimli tabyalar)
sığınmış olanlar da dağıldılar; çaresiz kalan asi voyvoda, Rak6c­
zi 'nin yanına, Erdel'e kaçtı. Fazlı Paşa ve Kırım hanının gönder­
miş olduğu Kalgay Gazi Giray, kış ortasında kaçaklar peşine dü­
şüp yetiştikleri kuvvetleri kılıçtan geçirdiler. Kurtulanlar Erdel'e
kaçtılar. Eflak ve Bogdan 'a yeni voyvodalar atanarak göreve baş­
ladı. Eflak halkının ileri gele·nleri gelip itaatlerini sundular. Faz­
lı Paşa'nın, Silistre paşalığını başkasına devredip acele Edirne'ye
gelmesi emir olundu. Eflak ve Bogdan itCat altına alındıktan son­
ra sıra asi Rak6czi'nin cezalandırılmasına gelmişti.
Köprülü, 1 00 . kişilik ordusuyla Yanova kalesi üzerine yü­
rüdü. Kısa bir kuşatma sonucunda kale Ağustos 1 65 8 'de teslim
oldu.6 Bu sırada Kırım ordusu, Erdel taraflarında amansız akınla­
rını tekrarlamaktaydı. Göz tanığı bir kaynağa göre, şehirler hara­
beye döndü ve Kırımlılar 1 esir alarak çekildiler.7 Bu sırada
Rak6czi, dağlık bölgede ormanlara kaçıp sığınmıştı. Onun adına
Soylular Meclisi, Köprülü'ye adam göndererek af dilediler. Köp­
rülü, onları dinlemeyerek, gelenlerden biri olan Barçkay Ekoş'u
(Barcsay Akos) 10 Ekim 1 65 8 'de Erdel prensi olarak atadı ve
büyük bir tazminat yükledi: Yıllık haraç 1 5 altın dukadan
dukaya çıkartıldı ve savaş tazminatı olarak yarım milyon
taler istendi.
OSMANLI DEVLETi ILE AVUSTURYA ARASINDA ERDEL SORUNU (1 ·) 47

Rak6czi nerede ele geçirilirse idam edilecekti. Köprülü, yeni


prensi tanımaları için Soylular Meclisi'ne bildiri gönderdi. Barc­
say'ın yanında 1 5 0 0 Osmanlı koruyucu askeri ile Soylular Mec­
lisi'ne geldi ve tazminatı toplama girişiminde bulundu. Rak6czi
yandaşlarının mallarına el konuldu.
Köprülü, 1 3 Ekim'de parlak törenler arasında Edirne'ye girdi
ve Anadolu'daki isyanı bastırmak için önlemler almaya başladı.
Barcsay, yanına katılan Osmanlı kuvvetinin kontrolü ve Rak6c­
zi'nin faaliyetleri arasında güç durumda kalmıştı.
Rak6czi, Köprülü Erdel'den ayrıldıktan sonra hem yeni Eflak
voyvodasıyla hem de kayser ile görüşmeye başladı. Eflak Voy­
vodası Mihnea, Köprülü'nün Anadolu'daki isyancılar ile meşgul
olduğu sırada isyan bayrağını kaldırdı. Rak6czi onunla bağlantı­
ya geçti. Mihnea, Köprülü'nün Bogdan voyvodası atadığı Ghika
üzerine saldırıya geçti. Ghika, kaçıp Edirne'de Köprülü Mehmed
Paşa'nın yanına sığındı. Köprülü'nün harekete geçirdiği Kırım or­
dusu karşısında Mihnea yenildi, o da Rak6czi'nin yanına kaçtı.
Bu sırada Budin Beylerbeyi Seydi Ahmed Paşa Rak6czi'ye karşı
harekete geçti ve Rak6czi'nin ordusu ( 1 asker) ile savaşa
girdi (22 Kasım 1 65 8 ) .

Rak6czi ve Budin Beylerbeyi Seydi Ahmed Paşa

Asi Eflak Voyvodası Mihnea, 1 askeriyle Rak6czi ile


işbirliğine karar verdi. Rak6czi de ona katıldı. Erdel'de Köprü­
lü'nün yerleştirdiği Barcsay Akos'un üzerine yürüdüler. Köprülü,
Yanova kuşatması sırasında Abaza Hasan İsyanı üzerine padişah
tarafından acele İstanbul'a çağrılmış; Erdel işlerini Budin Beyler­
beyi Seydi Ahmed Paşa'ya havale etmişti. Barcsay Akos'un ace­
le yardım istemesi üzerine Serdar Seydi Ahmed Paşa, Budin'den
harekete geçti. Öncü kuvvet olarak askeriyle Sarı Hüseyin
Paşa'yı gönderdi. Düşman, geçilmesi güç dağ geçitlerinde pusu
kurmuştu. Hüseyin Paşa, buna meydan bırakmadan hızlıca Barc­
say Akos'un sığındığı kale önüne geldi. Seydi Ahmed Paşa, kışın
geçmesini bekleyerek 1 baharında harekete geçti.
48 DEVLET-1 'ALIYYE: OSMANLI IMPARATORLUGU ÜZERiNE ARAŞTIRMALAR -

Varad kalesi kumandanı, 20 asker ile dar bir vadide pa­
şanın ordusunu karşılamak için hareket etmişti. Paşa, askeriyle
geçidi geçmiş bulundu. Düşman bu kuvvetlere karşı gelemeyece­
ğini düşünerek firar yolunu seçti. Arkalarına düşen Seydi Ahmed
kuvvetleri birçok esir ile top ve cephanelerini ele geçirdi; civar köy
ve kasabaları yağma edip ateşe verdi. 8
Rak6czi, rakibi Barcsay Akos'a karşı harekete geçmişti; onun
sığınmış olduğu Sibiu'yu kuşattı. Budin Beylerbeyi Seydi Ahmed
Paşa, 25 kişilik ordusu ile Barcsay'ın yardımına geldi. Rak6c­
zi, kuşatmayı bırakmak zorunda kaldı ( 1 3 Mayıs 1 6 60). Seydi
Ahmed Paşa, Rak6czi'yi Kluj yakınlarında baskına uğrattı (22
Mayıs 1 ). Rak6czi, kişilik küçük ordusuyla savaşı kay­
betmekle kalmadı; savaş meydanına atılarak yaralandı ve hayatını
kaybetti (6 Haziran 1 ).9
Osmanlı himayesinde prenslik mevkiinde kalan Barcsay, ken­
disine karşı Soylular Meclisi'nin desteklediği Janos Kemeny lehine
çekildi, Soylular Meclisi Kemeny'i 1 Ocak 1 66 1 'de prens seçti.
Bab-i Ali, Soylular Meclisi'nin seçimiyle Erdel'in başına geçen
Kemeny'ye karşı harekete hazırdı. Kemeny, tehditler karşısında
Viyana ile temasa geçti. Kayser Leopold, daha 1 'de isyan ön­
deri Rak6czi ile ilişkiye geçmişti. Özellikle, Yanova'nın düşme­
si üzerine daha ciddi girişimlere girmek gerektiğine karar verdi.
Böylece, Osmanlı-Avusturya ilişkilerinde savaşa doğru yeni bir
evreye girilmiş oldu.
Dönemin Osmanlı vakanüvisi Abdurrahman Abdi Paşa,
Rak6czi olayını genel raporlar ışığında şöyle anlatır: 10
" Erdel kralı Rak6czi yerine oğlu Erdel hakimi ve kendisi Leh
üzerine, kral olmak sevdasıyla " Lehistan'a saldırmış; Leh kralı
bunun üzerine padişaha başvurmuş, padişahın emriyle Kırım hanı
onun üzerine yürüyerek cezalandırmıştı. Rak6czi, isyan ederek fe­
sada devam etmişti. Padişah, " Otag-i hümayun'unu " (Edirne'de)
kurmuş; veziriazam KöprÜlü Mehmed Paşa'yı serdar atarp.ıştı.
Celali Abaza Hasan Paşa'nın Anadolu'da ayaklandığı haberi
üzerine ona karşı Murtaza Paşa gönderildi (s. 1 ) . Bu arada
savaşsız -bi-cenk ü cidal- Yanova fethi haberi Edirne'ye erişti. Ab­
durrahman Abdi'nin vekayinamesi, Köprülü'nün sultana gönder-
OSMANLI DEVLETi iLE AVUSTURYA ARASINDA ERDEL SORUNU (1 ) 49

diği telhisi vermektedir. 11 Telhise göre, " Erdel vilayetinin üç millet


a'yanı " (Erde[ Soylular Meclisi) temsilcileri ile "Memleketin vekili
ve hanı olan Barçkay Akoş orduya gelip " Budin paşası ile gö­
rüşme sonucunda şu karara varıldı: " Erdel hükümeti Rakoçi'den
alınmış olmakla beraber " yine üzerinde kalması şüphesi üzerine
Erdel halkı arasında anlaşmazlık çıktı. Bab-i Ali'de büyük bir
meşveret meclisi toplandı; durum tartışıldı, Barçkay, yılda 1 5
altın haracı ödemesi ve savaş tazminatı olarak altın ver­
meyi kabul ettiğinden Erdel beyi olarak tanındı. Aynı zamanda
haksızlıkla Erdel kralı eline geçmiş olan Sebeş ve Lugoş'daki iki
kale ve etraf köyleri Osmanlılara teslim olunacaktı. Barçkay, bu
koşulları kabul ettiğinden "cümlenin ittifakı" ile Erdel hükümeti­
ne atandı. Budin Valisi Kenan Paşa ile Barçkay arasında görüşme
zabıtları vekayinamede ayrıca verilmiştir. 12

Abaza Hasan İsyanı

Köprülü, Erdel seferi için Edirne'de orduyu düzenlerken Ana­


dolu'da Abaza Hasan öncülüğünde büyük isyan haberi geldi
Eski Celali sergerdelerinden Abaza Hasan, Köprülü'nün Erdel se­
feri davetine gelmedi. Edirne'ye sefer için gelen zorbalar da korku
içindeydiler, sabıkası olanlar birer birer kaçıp Abaza'nın yanına
gidiyorlardı. Anadolu'dakiler de onlara katıldı; Konya Ovası'nda
toplandılar. Azledilmiş on beş kadar vali de onlara katıldı; toplan­
tı büyüdü; kuvvetleri 3 0 'i aştı. Köprülü, serdar olarak Erdel'e
sefere çıkıldığını bildirmekte, gelmeleri için kendilerini teşvik et­
mekteydi. Abaza yanında toplananlardan eser görünmedi. Sonun­
da Köprülü, ordu başında Erdel'e düşmana karşı hareket etti (9
Haziran 1 65 8 ) . Abaza Hasan Paşa nihayet etrafında toplanan­
larla Edirne'ye geldi; aralarında yapılan toplantıda uzun uzadıya
konuşmadan sonra şu karara vardılar: Veziriazam, Girit seferine
gitmediğimizi ileri sürerek şimdi ayağına gelmiş olan bizleri kılıç­
tan geçirmek için bir tuzak kurmuştur.
Bu gibilerle Anadolu'da asi paşalar yanına toplanmış olan sek­
ban-sarıca bölükleri köyleri kasabaları yağma ile harap etmekte,
50 DEVLET-! 'ALIYYE: OSMANLI IMPARATORLUGU ÜZERiNE ARAŞTIRMALAR - 1 1 1

vali ve kadılar makamlarını rüşvetle aldıklarından onlar da yağ­


maya ortak olmaktaydı. Yağmacılar merkezdeki efendilerinin ko­
rumasına sığınır, o efendilere yağma malından armağanlar gelip
zalimlere de beratları gönderilir, onlar da zulüm ve yağmaya de­
vam ederlerdi. Reaya topraklarından kaçıp gitmekten başka çare
bulamıyordu. Zorbalar, başka taraflarda zengin biri hakkında
haber alınca hemen , sekban-sarıca gönderip bir suç uy­
durup evini barkını yağma ederlerdi. Padişah tarafından sefer için
emir giderse, etraflarına topladıkları eşkıya ile hareket ederlerdi.
Köprülü, Boğaz seferi sonrasında Erdel seferi için Anadolu'da
sekban-sarıca başındaki merkeze karşı gelen zorbaları Edirne' de
ordugaha çağırdı. Tunca ırmağı kıyıları, bu çeşit zorbalarla dolup
taştı. Aralarından Tayyar-zade Vezir Ahmed Paşa şu tavsiyede bu­
lundu: Aramızdaki vezir ve hanedan erbabı padişaha arz edelim,
beni Köprülü yerine veziriazamlığa getirsin, nereye hareket etme­
mizi isterse oraya hareket ederiz. Köprülü'den kuşku duymakta­
yız, o bu makamda kaldıkça adım atmayız. Paşanın bu önerisini
kabullenip aralarında yemin ettiler.
O sırada padişahtan bir hatt-i hümayun geldi, gelenleri ihmal
ile suçluyor, bir an önce Köprülü yanına hareket etmeleri emredi­
liyordu. Abaza ve yanındakiler padişah emrine uyacaklarını bil­
dirdiler, ancak Köprülü yanına gitmek söz konusu değildi, çünkü
"Köprülü iktidara geldiğinden beri binlerce yeniçeri ve sipahiyi,
beyleri vezirleri katletmiştir, her birimiz can korkusu içindeyiz,
veziriazamlık başka birine verilmedikçe o tarafa hareket etmemiz
imkansızdır" dediler. Padişah, buna razı olmazsa isyanda devam
ederiz, demek cüretinde bulundular. Padişaha ve merkezdeki ida­
recilere kararlarını mektuplarla bildirdiler. Padişah (Turhan Sul­
tan) bu yanıtı alınca, sefere katılmalarından vazgeçildi, Bagdad
muhafazasına gitmeleri elJlrolundu.
Hatt-i hümayunu alanlar toptan isyana devam edeceklerini,
Köprülü azledilmedikçe hiçbir tarafa gitmeyeceklerini bildirdiler
ve padişahtan 1 5 gün içinde yanıt beklediklerini bildirdiler. Bu,
padişaha karşı açıkça isyandı; akabinde etrafı yakıp yıkıp yağma
ederek Bursa tarafına hareket ettiler. Bursa'nın yağma edilmesin-
OSMANLI DEVLETi ILE AVUSTURYA ARASINDA ERDEL SORUNU (1 ) 51

den korkan Saray, İstanbul'da Köprülü yerine duran Kaymakam


Sarı Ken'an Paşa'yı Bursa tarafına gönderdi; yerine kaymakam­
lığa Valide Turhan Sultan kethüdası Ali Ağa vezaretle atandı. İs­
yancılar, Bursalı ayandan bazı kimseleri İstanbul'a gönderdiler.
Padişah (Saray), zorbaları "Padişah-i İslam'a isyan" suçu ile suç­
layıp Bagdad'a hareket etmeleri emrini tekrarladı. Dinlemezlerse,
hepsini kılıçtan geçirmekle tehdit etti.
İsyancılar, Köprülü'nün azlinde ayak dirediler, isyana devam
edeceklerini bildirdiler. İsyan haberi bildirildiğinde Köprülü ye­
niçeri ve sipahi ağalarını toplantıya çağırdı, verilen karar gereği
her asker ocağından bir adam seçilip Abaza Hasan yanındaki kul
taifesine (yeniçeri ve sipahilere) gönderdiler ve " ehl-i iman ve İs­
lam iseniz bu tarafa gelesiniz ve Erdel'e gaza seferine katılasınız"
dendi. Gelmezseniz sefer sonunda kılıçtan geçirileceksiniz, diye
ilave olundu.
Bu sert kararı öğrenen Abaza Hasan, bundan sonra " Rumeli
onların Anadolu bizim " diye eski bir tehdidi tekrarladı ( bu öneri,
ilk kez Bursa'ya hakim olan Cem Sultan tarafından ortaya atıl­
mıştı) ve Bursa civarındaki eyalet ve sancaklara valiler atamaya
ve " Padişah-i alemi irşad ve vükelasını te'dib" için, " buyruldu " lar
göndermeye, para toplamaya başladılar. Bu küstahlık karşısında
Saray, Üzerlerine asker gönderip yola getirme kararı aldı. Şeyhü­
lislam, " Kafirlerle gazaya emredildiği halde isyan edenler kafir­
den kötüdür " anlamında bir fetva çıkardı. Bu fetva ve emir, tüm
Müslüman halkı isyancılara karşı harekete çağıran ferman, bir
nefir-i cam, yani tüm Müslüman halkın ayaklanıp karşı durması
ilanıydı. Anadolu'da Bagdad'dan Murtaza Paşa serasker atandı;
"Umumen Kürdistan beğleri, Diyarbakır ve Erzurum askeri " , İç­
il askeri kendisinin komutası altına verilip asilere karşı hareket
etmesi emredildi. Padişah, Köprülü tarafını tutmakta kararlıydı.
Aslında devlet erkanı, Köprülü'nün bir gün kendilerini kılıç al­
tına göndermesinden o kadar korku içindeydilerdi ki, Abaza Ha­
san direnişinin bir sonuç vermesini gönülden istiyorlardı. 14 Padi­
şahtan (Turhan Sultan) korkularından Köprülü aleyhinde bir ke­
lime edemiyorlardı. Abaza'ya karşı gönderilen Ken'an Paşa, ona
52 DEVLET-1 'ALIYYE: OSMANLI IMPARATORLUGU ÜZERiNE ARAŞTIRMALAR -

yardım malzemesi gönderiyor, onunla mektuplaşıyordu. Bursa


halkı ise onun gibi düşünmüyor, yağmadan korkuyordu. Ken'an
Paşa sonunda, yanındaki askerle gidip Abaza ile birleşti.
Abaza'nın büsbütün güçlenmesi haberi Saray'ca öğrenildiğinde
İstanbul'u korumak için geniş askeri önlemler alındı. Yollar kesil­
miş, Bursa'ya bağlı sahil kasabaları ve köy halkı İstanbul'a göç
etmeye başlamıştı. Bu anarşiye neden olan Köprülü aleyhinde de­
dikodu çoğaldı. " Ekser halk, veziriazamı istiskal edip Abaza Ha­
san'ın galebesini isterlerdi. " 15 İstanbul'da vaizler ve tarikat şeyh­
leri, Abaza'yı "müceddid-i din" diye propagandasını yapmakta,
"şehr-i İstanbul " dedikoduyla çalkalanmaktaydı. Abaza, sonunda
Köprülü'yü mutlak bertaraf edecek, deniyordu. Köprülü'den hu­
zursuz olan rical-i devlet ve halk bu haberlere sevinmekteydiler.
Fakat padişah, Köprülü'ye "ziyade muhabbetleri " olduğundan,
gizlice kendisine "halkın çoğu eşkıya tarafına geçmek üzeredir " ,
Erdel'de kale fethini bırakıp bir gün önce gelesin, diyordu.

Köprülü Anadolu'da Toplanan


Karşıtlarını Saf Dışı Eder16

Acele payitahta çağırılan Köprülü, Yanova önünden 20 günde


gelip Edirne'de padişah huzuruna çıktı. Yanova kalesi fethedilmiş,
Erdel' de yeni önlemler alınmıştı. Anadolu' da isyanı bastırmak
için olağanüstü ayak divanı toplandı. Abaza Hasan'a karşı sefer
kararı alındı. Asllere katılmış olan yeniçeri ve sipahilerden geri
gelenlerin suçu affolundu. Şeyhülislam Bolevi Mustafa'nın Aba­
za'ya karşı verdiği fetva okundu. Padişah huzurundakiler sadakat
yemini verdiler. " 'Ahd ü misakları tahrir ve hüccet olundu. " 17
Bu arada zorbaların Köprülü azledilmedikçe isyan son bulmaz
iddiası, darussaade ağasına mektupla bildirilmişti. Köprülü mek­
tubu getireni yakalayıp idam etti; Kağıthane düzlüğünde Otag-i
Hümayun kurulup resmen sefer ilan edilmiş oldu.
Asllere karşı hareket etmeden önce kış ortasında Kağıthane' de,
yeniçeri ve sipahilere ulufe dağıtıldı. Hazır bulunmayanların ulfi.­
feleri defterden silindi. Padişah ordu ile Üsküdar'a geldi. Ana-
OSMANLI DEVLETi ILE AVUSTURYA ARASINDA ERDEL SORUNU (1 ) 53

dolu'ya hareketten önce yeni atamalar yapıldı. Ankara eyaletine


güvenilir biri getirildi. Yollar asilerin kontrolü altındaydı. Yeni
valiler eyaletlerine gidemediler. Abaza, Anadolu eyalet merkezi
Kütahya'yı ele geçirmiş ve bir saldırıya karşı savunma önlemleri
almıştı, asilere karşı gönderilen kuvvetler şehre giremediler.
Abaza Hasan, İnegöl ovasında yerleşmişti, kendine bağlı kuv­
vetlerin orada kendisine katılmalarını istedi. Padişahın atadığı
Ankara sancakbeyi şehri asiler elinden almayı başarmıştı. Aba­
za'ya karşı nefir-i 'am ilan edildiğinden, Halep halkı da Abaza
kuvvetlerini şehirden attı. Köprülü'nün Erdel'den İstanbul'a dön­
düğü haberi yayıldı. Bu arada Abaza kuvvetleri Anadolu Valisi Ali
Paşa üzerine İznik civarında baskın yaptı.
Abaza Hasan Üsküdar' da toplanan padişah askeri üzerine bas­
kın hazırlığındaydı. Abaza yanındaki kapıkulu sipahisi ulu­
felerini almak bahanesiyle bölük bölük Üsküdar'a gelecek, sonra
birden Köprülü'nün otağını basarak kendisini katledeceklerdi.
Köprülü'nün sipahiler arasında casusları vardı, komployu haber
verdiler. Köprülü maaş defterlerini getirtip Abaza yanındaki
sipahinin adlarını sildi. Abaza yanındaki sipahiler Celali (eşkıya )
ilan edildi ve katledilmeleri için sadık valilere ha ber gönderildi.
Üsküdar'a ulllfe için gelmiş olan 1 00 0 kadar sipahi katledildi.
İstanbul'da Sipahi Ocağı'ndakiler bu kıyım üzerine Köprülü'ye
karşı düşmanca tavır aldılar. Köprülü'yü düşman gördüler ve
Abaza'ya karşı orduya katılma emrine karşı çıktılar. Sipahilerin
rakibi yeniçeri ise, Köprülü'nün güvenini temsil ediyordu. Köprü­
lü, yeniçeriyi gemilerle İzmit'i muhafazaya gönderdi. Sipahi
karşıtlığını gören Köprülü Abaza'ya karşı gitmekten vazgeçti. İşi
serdar atanan Murtaza Paşa'ya bıraktı.
Murtaza Paşa, Ankara merkezinde Anadolu askerlerini topla­
maya çalıştı. Yanına gelenler Köprülü'ye komplo kuruyorlardı,
savaşta zorbaların yanına geçeceklerini bildirdiler. Serdar Murta­
za Paşa bunu öğrendi, komplocuları idam etti ve Abaza kuvvetle­
rine karşı hareket etti. Abaza Konya'ya, sonra Ilgın'a çekildi, ar­
kasından Murtaza Paşa onu kovalıyordu. Ordu Ilgın'a geldiğinde
düşmanın baskın taktiğinden habersizdi. Abaza esas kuvvetlerini
54 DEVLET-i 'ALIYYE: OSMANLI IMPARATORLUGU ÜZERiNE ARAŞTIRMALAR - ili

pusuya gizlemişti. Murtaza Paşa, Abaza harekete geçmeden bas­


kın yapmak için geceleyin yürüyüş yaptı ve sabahın ilk saatinde
muharebe yerine erişti. Abaza tepelerde pusuda gizlenen kuvvet­
lerini harekete geçirdi, serdarın yorgun askeri üzerine her taraftan
hücum başladı, hareket halinde dağınık serdar kuvvetleri kaçtı.
Zayiat 8 'i aşmakta idi. Tüm ağırlıkları düşman ele geçirdi.
Serdar Murtaza Paşa kaçıp Afyon Karahisar'a sığındı.
Köprülü bozgunu öğrendi, Murtaza Paşa'nın da yavaş hareketi
dolayısıyla ondan şüpheye düştü ve yeni birini, Kapudan Vezir Ali
Paşa'yı serdar yapmayı düşündü, sonra Murtaza Paşa'nın suçsuz­
luğunu öğrenip yerinde bıraktı.
Kışın harekata son verildi. Padişahın saray halkıyla Üsküdar
Sarayı'na gitmesinden Köprülü düşmanları memnun oldular;
Köprülü, asllere karşı hazırlık yapılmasını istediğinden padişa­
hın İstanbul'a dönmesini istemişti, padişah döndü. Abaza Hasan,
Serdar Murtaza Paşa yanındaki casusları yoluyla hazırlıklardan
haber alıyordu. Anadolu' da Köprülü'ye bağlı valiler, Anadolu, Si­
vas, Karaman beylerbeyleri askerleriyle Karahisar'da Serdar Mur­
taza Paşa yanında toplandılar.
Abaza Hasan Ayıntab'da yerleşmiş, baharda karşılaşma için
hazırlık yapıyordu. Serdar Paşa Halep'e geldi ve beylerbeyilerin
askerleriyle harekete geçmeleri emrini gönderdi. Köprülü tüm ül­
kede Abaza'ya karşı nefir-i 'am ilan etmiş, halkı ona karşı hareke­
te geçmeye çağırmıştı. İki taraf topyekun bir karşılaşma için ha­
zırlanmıştı. Neffr-i 'am'ı işiten reaya buldukları yerde Abaza'nın
adamlarını yakalayıp idam ediyordu. Abaza, kuvvetlerine zahire
bulmakta güç duruma düştü.
Serdar Murtaza Paşa, · casuslarıyla sekban-sarıcalar arasında
propagandaya, onları Abaza'dan ayırmaya çalışıyordu. Zahire
toplamakta güçlük çeken Abaza ordusunda sesler yükselmeye
başladı. Sekban-sarıcaların bölük başı Abaza 'ya gelip baharda
padişah kuvvetleri birden harekata başlayınca karşı koymanın
güçlüğünden söz etti, teslim tavsiyesinde bulundu. Şu planı sun­
du: Abaza Halep'te Serdar Murtaza Paşa yanına gidip padişahın
affına sığınmayı isteyecekti, Halep'e girince bir gece baskını yapıp
Halep kalesini ele geçireceklerdi.
OSMANLI DEVLETi ILE AVUSTURYA ARASINDA ERDEL SORUNU (1 ) 55

Abaza bu plana inandı. Öte yandan Murtaza Paşa Abaza'nın


askeri başbuğlarına mektuplar gönderip vaatlerde bulunarak
Abaza'yı terk etmelerini tavsiye etmekteydi. Yanındaki din adam­
ları Ayıntab müftüsü ve Kilis kadısı da Abaza'ya padişahın affına
sığınma tavsiyesinde bulundular; Abaza alınan önlemlere inanıp
Halep'e gitmeye karar verdi, Halep'e gitti. Kendisini iyi karşılayıp
Halep Sarayı'na yerleştirdiler, padişah yanında affı için dilekte bu­
lunacaklarına inandırdılar. Adamlarını paşa konaklarında misafir
ettiler. Komplo tamamdı. Abaza'yı ve misafir edilen asileri kat­
lettiler ( 3 1 kişi); kesik başları, " içine saman doldurulup yaftaları
alınlarına yapıştırılıp " İstanbul'a yola çıkarıldı.
Murtaza Paşa'ya padişah kendi el yazısıyla hayır duasını, kılıç
kaftan gönderdi ( Şubat 1 ) . Gelen kelleler 'Arz-Odası önün­
de padişaha gösterildi, cümle saray halkı seyretti. İdam edilenler
arasında beş paşa vardı. Hepsi Köprülü düşmanı vezir paşalardı.
Bunlardan vezir Topal Ken'an Paşa padişah musahibi, padişah
damadı olmuştu. Anadolu'da " cümle sarıca ve sekban katl-i 'anı
olunmak için " valilere hatt-i hümayunlar gönderildi. Padişah oto­
ritesini temsil eden sahibü's-seyf Köprülü Mehmed Paşa, Anado­
lu' da sekban-sarıca askerine dayanan asi paşaları böylece berta­
raf etmiş oldu. Tuzağa düşÜrülüp öldürülen 31 başbuğdan başka,
asllerden yıl boyunca yakalanıp padişah önünde idam edilenlerin
sayısı birkaç bin kişiyi buldu. Müverrih Vecihi o zaman Köprülü
için şu mısrayı yazdı:

Hak budur eyledi islah-i mizac-i 'alemi,


Çu cevher-i tig-i cihangir-i veziriazam

Zafer, bir bakıma Anadolu sekban-sarıcalarına karşı merkezi


hükümetin zaferi idi.

Köprülü ve Yeniçeriler

Öte yandan devlete sahip çıkan yeniçerileri yola getirmek Köp­


rülü tarafından çoktan düşünülüyordu, fakat Venedik savaşı,
Erdel sorunu ve Abaza Hasan isyanı buna vakit bırakmamıştı.
56 DEVLET-1 'ALIYYE: OSMANLI IMPARATORLUGU ÜZERiNE ARAŞTIRMALAR -

Şam'da nöbetçi yeniçeri takımının zorbalıkları üzerine Köprülü


sert önlemler almayı gerekli gördü. Eski Osmanlı adeti üzere Bag­
dad, Kahire, Şam gibi önemli şehirlere nöbetçi adıyla 5 00, 1 ,
1 kişilik yeniçeri garnizonları yerleştirilirdi.
Şam'a yeniçeri gönderilmesi bir zamandır ihmal olunmuş, yer­
lilerden yerli kulu adıyla toplanan muhafız askeri başına İstan­
bul' dan bir yeniçeri ağası gönderilmekle yetinilmişti. Mevacibleri
Şam hazinesinden ödenirdi. Bu grup zamanla güçlenmiş, kendi
başına hareket etmeye başlamıştı. İstanbul'dan emir olunca hiz­
metleri zorla kendi Üzerlerine almışlar, Şam gelirlerine el koy­
muşlardı. İsteklerine karşı gelmek valilerce imkansız hale gelmiş,
olay çıkarmamak için ister istemez duruma müdahale edilememiş,
zorbalıkları günden güne artmış, " istedikleri gibi atıp tutmakta
idiler " . 1 8
Abaza Hasan bertaraf edildikten sonra Köprülü durumu dü­
zeltmek için harekete geçti. İstanbul'dan " beş oda nöbetçi yeni­
çeri" gönderilip zorba Tayyar-zade'ye bağlı olanlar kulluk def­
terinden çıkarıldı. Emre karşı gelenlerin katledilmeleri bildirildi.
Yeniçeri odaları şehre girince karşı gelemeyip dağılıp gitmişlerdi.
Yakalanan yüzden fazlası kılıçtan geçirilmiş, şehir zorbalardan te­
mizlenmiştir.

Anadolu'da Büyük Teftiş

Turhan Valide Sultan hazretleri, tüm devlet erkanı, padişahı


Anadolu' da teftiş için yolcu etmek üzere Üsküdar'a geldiler. Genç
padişah alayla Bursa'ya girdi İsmail Paşa'ya Üsküdar'dan Ara­
bistan'a kadar tüm vilayetleri teftiş görevi verildi. Abaza Hasan
isyanında kendisiyle işbirliği yapmış olan askerler, yeniçeri, sipa­
hi, çavuş, subaşılar ve ilmiyeden müderris, kadı, seyyid kim varsa
yakalayıp aman vermeden haklarından gelmesi (idamları) emro­
lundu. Askeri sınıftan olduklarını iddia edenleri reaya toplumuna
iade edecek, sahte seyyidlik (peygamber ailesinden geldiklerini)
iddia edenlerin seyyidlik sembolleri alınacak, reayadan silahları
alınıp cebehaneye gönderilecekti. Bu genel teftişte Valide Turhan
OSMANLI DEVLETi ILE AVUSTURYA ARASINDA ERDEL SORUNU (1 ) 57

Sultan'ın haslarına dokunulmaması özellikle tembih edildi. Vali­


de'nin hatırını kırmamaya Köprülü dikkat ediyordu.
Müfettiş Paşa'nın arkasından Köprülü, ordunun başında ha­
reket etti. Müfettiş Paşa verilen talimata göre dikkatle teftiş işine
girişti. Teftişte vergi muafiyeti için binlerce kişinin hileleri ortaya
çıkmıştır. Abaza Hasan ile işbirliği yapmış kim varsa tutuklandı,
asker sınıfından ise temsilcisine verilip boğduruluyor, kesik baş­
ları İstanbul'a gönderiliyordu. Paşanın huzuruna getirilenler sağ
çıkamazdı. O tarihlerde her vilayette yeniçeri, sipahi ya da levend­
lik 'le geçinen veya müderrislik, medrese talebeliği veya seyyidlik
iddiasında bulunarak vergiden kaçan büyük bir kalabalık vardı.
Bu gibiler, kendi hizmetlerindeki köylüler için vergi muafiyeti sağ­
lamış bulunuyordu. Bunlar kendisini yeniçeri, sipahi, seyyid veya
kadı ailesinden göstererek vergi vermezdi. Teftişte doğrular mah­
keme siciline kaydedilip kalanı vergi ödeyen reaya arasına konul­
du. Ereğli kasabasında yeşil sarıkla seyyidlik iddiasında bulunan
kişi ortaya çıkarıldı.
Fakat sıkı teftişte haksız yere birçok kişi katle uğradı, ancak so­
nunda "eşkiya ve taslakcıların" çoğu temizlendi. Teftiş Anadolu'da
merkeze, Köprülü'ye karşı olanların ve vergi kaçakçılarının kimler
olduğunu gösterdi. Müfettiş Paşa'nın reayadan topladığı ve cebeha­
neye gönderdiği tüfeklerin sayısı olarak tespit olunmuştur.
Alınan her tüfek için beş guruş {rayic akça) ödeniyordu.

Mısır' da Yerel Hanedanlar:


Circa Beyi Çerkes Mehmed İsyanı ( 8 )

Köprülü iktidara gelmeden önce İstanbul'da otorite boşluğu


ve kargaşa döneminde, uzak eyaletlerde ve haracgüzar voyvoda­
lıklarda yerel kuvvetlerin harekete geçip otoriteyi ele geçirdikleri
bir gerçekti. Köprülü, Halep'te yerli zorbaları bertaraf ettiği gibi
özerk eyalet Mısır' da da yerli güçlere karşı harekete geçme gere­
ğine inandı.
Mısır'da Ahmed Paşa İsyanı'ndan ( 1 ) sonra Veziriazam İb­
rahim Paşa, yanına kanun yapan Nişancı Celalzade Mustafa'yı
58 DEVLET-1 'ALIYYE: OSMANLI IMPAAATORLUGU ÜZERiNE ARAŞTIRMALAR -

alıp Mısır'a gitmişti. Celalzade, Mısır idaresini özerk bir eyalet


olarak düzenleyen ünlü kanunnameyi yazdı
On yedinci yüzyıla gelindiğinde Mısır, idarede temelli bir de­
ğişime uğramış, yönetim yerel güçler arasında bir rekabet konusu
olmuştur. 21
l. Selim (h. 1 5 1 ) fethin ardından barış isteyen eski idare
sınıfından Memlilkleri affetmiş, idarede onlara yer vermiştir. Eski
Memlfik emirleri, yeni idareciler yanında sancakbeyi unvanıyla
idareye katıldılar. İdarede 1. Süleyman (h. 1 1 ) döneminde
merkezin kontrolünü güçlendirmek için önlemler alınmış, beyliğe
Osmanlı müteferrika ve çavuşlar getirilmiş, 1 7. yüzyıl başlarında
çeşitli kökenden kimseler idarede yer almıştır. Kafkas kökenli kö­
leler, Bosnalı devşirmeler, Anadolulu kişiler ve yerliler müteferrika
ve çavuş kökenlileriyle rekabete başlamışlardır
Rekabet sonucu iki fırka, Fikari ve Kasımi ortaya çıkmıştır.
On yedinci yüzyılda yerli askeri gruplar gerçek iktidarı ellerine
geçirmiş; Osmanlı valileri karşısında gerçek otoriteyi temsil eder
olmuşlardır. Fikar! hizbiyle Kasım! hizbi arasındaki mücadele de­
vam etmekteydi
Anadolu'da Abaza Hasan İsyanı ( 1 65 8 ) sırasında Mısır'da
kontrolün zayıflığından yararlanan Mısır beylerinden Circa Beyi
Çerkes Mehmed "Mısır'ı zabtetmek " sevdasıyla 1 adamıyla
Kahire üzerine yürümüştü Askerlere ulufelerini artırma vaadin­
de bulunduğu gibi, beylerin ve Divan'dakilerin terfi ve salyaneleri­
ni artıracağını söyleyip kendi tarafına çekmeyi başardı. Mısır vali­
si olan Şah Gazi Paşa Kahire kalesini teslim etti. Vali Paşa devlete
sadık beyleri ve ileri gelenleri müşavere için toplantıya çağırdı.
" Beyler, biz Haremeyn koruyucusu İslam padişahına karşı isyan
etmeyiz, kaledeki toplar çıkarılsın, her tarafa ilan olunsun ki şehri
topa tutacaklarıdır" dedi. ,
Vali Şah Gazi, şehri topa tutma tedbiri sonuç vermezse, kaledeki
süvari ve yaya askerini harekete geçirmeyi ileri sürdü. Kahire'de
beyler ve ileri gelenlerin büyük bölümü kalede idi, gelip paşa ile
beraber hareket edeceklerini bildirdiler. Bu hazırlık karşısında asi
Çerkes Mehmed, Circa'ya çekildi ve Arabları yanına toplamaya
OSMANLI DEVLETi ILE AVUSTURYA ARASINDA ERDEL SORUNU (1 ) 59

başladı. İsyan haberi İstanbul'a gelince, valiye ve Mısır beylerine


padişah tarafından direnmeleri emri gönderildi. Çerkes Mehmed
topladığı 3 askerle dönüp Kahire önüne geldi. Vali Paşa nefir-i
'am ilanıyla asiye karşı direnmeye karar verdi ve Çerkes Mehmed'i
azledip yerine Mısır beylerinden Ahmed Bey'i atadı. Çerkes Meh­
med üzerine kişilik düzenli askerle Hac Emiri Kıtas Bey yeti­
şip savaşa katıldı; bozguna uğrayan Çerkes Mehmed ele geçirildi;
asinin kesik başı İstanbul'a gönderildi. Çerkes Mehmed, Circa'da
kendi adına hutbe okutup sultanlık iddiasında bulunmuştu.
Çerkes Mehmed'in kaşif (vali) bulunduğu Yukarı-Mısır'daki
Circa vilayeti vergileri, İstanbul'dan atanan bir emin eliyle topla­
nırdı. 25 Sonraları, 1 7. yüzyılda iltizama verilmeye başlandı. Vali
hazinesine ödenen bir meblağ karşılığında asker başbuğları ve
ulemadan kimseler iltizamı Üzerlerine alırlardı. Genelde Osmanlı
vilayetlerinde iltizam sistemi 1 7. yüzyılda yerel büyüklerin devlet
gelirlerini kontrolleri altına almalarına, ayan sınıfının gelişmesine
yol açmıştır. Mısır'da da aynı gelişmeyi tespit etmekteyiz. Böylece,
beyler vergi toplamada sistem dışında kalmışlardır; yerel hane­
danlar mültezim olarak kontrollerini artırmışlardır Vergi iltiza­
mı yerli hanedanlar arasında rekabet konusu idi. İltizam, Circa'da
ortaya çıkan rekabet ve çekişmelerin başlıca konusu idi
On yedinci-on sekizinci yüzyıllarda Mısır'daki gelişmelerin, ül­
kenin öbür eyaletlerindeki gelişmelerden, ayan rej iminin güç ka­
zanmasından farklı olmadığı ileri sürülebilir. 1 Çerkes Meh­
med Bey olayı iltizamları kontrol sorunuyla ilişkili olmalıdır.

Anadolu' da Asi Paşaların Ortadan Kaldırılması

Antalya Valisi Mustafa Paşa uzun süredir "tegallüben " , kendi


başına Antalya kalesine sığınmış, Abaza Hasan İsyanı akabinde
vali atanan Ahmed Paşa'ya karşı gelmiş, isyan yoluna sapmıştı.
Anadolu beylerbeyi onun üzerine gönderildi. Kapudan Paşa, Ve­
nedik kontrolünden kurtulup denizden Antalya üzerine geldi, kale
kuşatıldı. Savaş ve yağmadan korkan şehir halkı Mustafa Paşa'yı
Kapudan Paşa ile görüştürme vaadi aldılar. Kapudan Paşa'nın
60 DEVLET-1 'ALIYYE: OSMANLI IMPARATORLUGU ÜZERiNE ARAŞTIRMALAR - 1 1 1

baştardasına (amiral gemisi) maiyetiyle çıkan Mustafa Paşa ve


adamları kılıçtan geçirildi, hazinesine ( 1 O milyon akçadan ziyade)
padişah için el kondu.

Köprülü Mehmed Paşa'nın


Ölümü, Karakteri, Başarıları

Köprülü Mehmed Paşa çoktan beri çektiği hastalıktan kurtula­


mayarak 3 1 Ekim 1 66 1 gecesi vefat etti. Padişah, hemen oğlu ve­
zir Fazıl Ahmed Paşa'yı huzuruna çağırıp veziriazamlığa getirdi
Köprülü Mehmed Paşa'nın biyografisi çağdaş vakanüviste
kısaca şöyledir: Arnavut asıllı olup ilkin iV. Murad döneminde
padişah aşhanesinde hizmet görürken Has-oda'dan Hüsrev Ağa
tavsiyesi ile saray iç-odalarının bulunduğu Büyük-oda'ya alındı.
Sonra hazine oğlanları arasına verildi. "Hod-bin ve hod-rey olup
serkeşliği nedeniyle " ağalarının huzurunu kaçırdı. Birun'da sipahi
bölüğüne çıkarıldı. Bir ara Yeniçeri Ağası Hüsrev hizmetine alın­
dı. Ağa, veziriazam olduktan sonra onun hazinedarlığı hizmetinde
bulundu. Onun idamı üzerine bazı voyvodalıklarda, paşalar adı­
na gelirleri toplama görevini yürüttü. Hazine hizmeti dolayısıy­
la maliye hakkında bilgi sahibi oldu . ihtisab ağalığı (çarşı pazar
kontrolü), tophane nazırlığı, sipahiler ağalığı ve cebeci-başılık gibi
önemli mevkilere atandı. 1. İbrahim döneminde ıslahatçı Arnavut
veziriazam Kara Mustafa zamanında sarayda kapucular kethüda­
lığı görevine getirildi. Kara Mustafa'nın idamı üzerine Trabzon
eyaleti paşalığına sürgün edildi. Oradan azledilince emekli olarak
Köprülü kasabasında yerleşti. Bir ara haremden yedinci hasekinin
Şam eyaleti gelirini toplama hizmetine alındı. Varvar Ali Paşa ta­
rafından esir edildi ( 1 ) . İdamını beklerken İbşir Mustafa tara­
fından kurtarıldı. Yakın a:damları himayesinde kubbe vezirliğine
getirilmişken Küstendil sancakbeyliğiyle sürgün edildi. Bir müd­
det bazı çürük mevkilerde bulundu. Ölümünden sonra hakkında
yazılanlar düşmanlarının nefretini yansıtır.
Ölümünde, Fazıl Ahmed Paşa ile padişah huzurunda Şeyhü­
lislam Mehmed Efendi şu itirafta bulunmuş " Öldüğü eyi oldu,
OSMANLI DEVLETi iLE AVUSTURYA ARASINDA ERDEL SORUNU ( ) 6 1

zira nahak yere çok kan dökmüştü " demiş. Fazıl Ahmed: "Her
kimi kati etti ise cümle senin fetvanla kati etmiştir" deyince, Meh­
med Efendi, " Şerrinden korkardım, onun için fetva verdim " de­
yince, Köprülü oğlu, " Sen Allah'tan korkmayıp mahluktan kork­
mak ilm u diyanete layık mıdır? " karşılığını vermiş. Padişah, Fazıl
Ahmed'i haklı bulup kendisinden yeni şeyhülislamı teklif etmesini
istemiş. Rumeli Kadıaskeri Minkarizade Yahya Efendi bu maka­
ma atanmış.
Genç padişah IV. Mehmed, veziriazamdan başka bir kimsenin
" umur-i devlete ve ahval-i memlekete müteallik kelamına asla
müsaade '' etmezdi. Şeyhülislam Bolevi Mustafa'nın Köprülü aley­
hinde gizli tezkiresini geri gönderdi. " Tasarruf-i saltanat-i aliy­
yelerinde kemal mertebe müstakil idiler. " Bolevi'nin tezkiresini
Köprülü'ye verdi ve müftinin azline ferman çıkardı
Naima'nın izlediği bir vekayinameye göre; "Paşa-yi mezbur
zalim, cebbar, hodbin ve hôd-rey, bl-rahm ve na-hak ve hun-riz;
sinni seksen altıya balig olmuş bir dişlenk koca idi. " Padişah-i
sagir [i oyalayıp] Rumeli ve Anadolu'da hak ve na-hak katlettiği
vüzera ve mlrmlran ve ümera ve ehall-i vilayet ve mütemevvil [mal
sahibi] kimselerin mal ve mülklerini tamamen eline geçirip akarat
ve " zu'munca hayratlar ile " ülkeyi abadan eyledi. Ülkede hakim
ve askeri sınıfta saray ve ad sahibi kimse bırakmayıp "kol ve ka­
nadın kırdı. " Geride kalanlarda da güç kalmayıp " Devlet-i 'Aliy­
ye'nin yıkılıp berbad ve zebun olmasına " , düşmanla uğraşacak
tedbir sahiplerini ortadan kaldırıp "kafire mağlub olunmasına "
sebep oldu.
Köprülü Mehmed Paşa sadarette kendisine rakip olabilecek
Damad-i Padişahi Fazlı Paşa'yı ve Girit serdarı ve sadarete nam­
zed namdar Deli Hüseyin Paşa'yı birtakım oyunlarla suçlu duru­
ma düşürüp idam ettirmiştir. Bu idamları kamuoyu haksız bul­
muştur.
Vakanüvls, hemen arkasından Abaza Hasan isyanını bastıran
Murtaza Paşa'nın nasıl haksız yere katledildiğini ekler
Aslında, Köprülü Mehmed 1 'dan beri devleti, içinde bulun­
duğu anarşiden ve tehlikelerden kurtarmak için padişahın mutlak
62 DEVLET-1 'ALIYYE: OSMANLI IMPARATORLUGU ÜZERiNE ARAŞTIRMALAR -

otoritesini kullanabilen bir sahibü's-seyfin gelmesini özleyenlerin


beklentilerine cevap vermekteydi. Köprülü her şeyden önce, dev­
leti kargaşaya sürükleyen Harem'in müdahalelerinden de, valide
sultan veya yeniçeriyi kullanarak devlet otoritesini üstlenen, rüşvet
peşinde koşan politikacıların elinden de kurtardı. Köprülü, rüşvet
kabul etmeyen biri olarak tanınmıştır. Devlet idaresini, Saray'dan
" Bab-i Ali'ye " , Paşa Kapısı'na taşıdı ve iV. Murad'dan beri ( ö .
1 ) kaybolan, Osmanlı Devleti'ne özgü tek mutlak otoriteyi,
sahibü'l seyf sıfatıyla yeniden kurdu.
Harem'in ve genç padişahın tam desteğiyle, Köprülü Mehmed
veziriazamlığı babadan oğula nakledebilmiştir.
Köprülü, mutlak devlet otoritesini valide sultana ve padişaha
yeminle kabul ettirmiş ve devamlı destek görmüştür. IV. Mehmed
1 7 yaşında çocukluktan çıkmış, padişah sıfatıyla Köprülü'ye tam
bir güvenle bağlı kalmış, kendini masraflı ve eğlenceli sürek avla­
rına vermiştir. Köprülü'nün bu mutlak otoriteyi, kişisel düşman­
larını veya muhaliflerini ortadan kaldırmak için kullandığı, ser­
vetlerine el koyduğu ve bu serveti kendini kamu karşısında temize
çıkarmak için hayrat sahibi olmaya dikkat ettiği, dönem kaynak­
larında belirtilmiştir. Ancak Köprülü hakkında vakanüvisin sert
eleştirileri sahibü 's-seyfin, amansız bir diktatörün, bir dehşet ha­
vasına neden olduğunu göstermesi bakımından kayda değer.
Naima'nın Köprülü hakkında olumsuz bir kaynaktan nakletti­
ği biyografisi, kuşkusuz tek taraflıdır. Paşaları idama götürdükten
sonra servetlerini yağma ettiği doğru olamaz, çünkü bu servetlerin
Hazine'ye alınması genel bir kuraldı.
Özetle, Köprülü Mehmed Paşa, padişahların sorgulanmayan
mutlak otoritesini devraldıktan sonra, iV. Murad gibi tedhiş yo­
luyla anarşiye son verebilmiş ve oğlunu devletin en yüksek ma­
kamına geçirebilmiş, Osmanlı tarihinde Köprülüler Dönemi'ni
açmıştır.
63

Erdel Soru n u nu n Devam ı ve


Bethlen G abor Dönemi ( 1 6 1 3- 1 )

Erdel Prensi Bethlen Gabor, isteklerini Bab-i Ali'ye bildirmek


için İstanbul'a kişilik kalabalık bir elçi heyeti yolladı. Bethlen
Gabor, kayser ile yaptığı antlaşmada yer alan " Erdel Prensi " unva­
nını kullanıyordu. Erdel elçisi İstanbul'da şu konularda konuştu:
1 ) Protestan cephesiyle bir savunma antlaşması yapması husu­
sunda prensin serbest sayılması,
2) Avusturya ile Szitvatorok Antlaşması'nın yenilenmesi görüş­
melerine devam edilmemesi,
3) Macaristan sınır boylarındaki Osmanlı beylerinin Peşte'de
toplanıp Erdel prensi ve Budin beylerbeyinin emirlerini beklemeleri,
4) Osmanlı Devleti'ne verilen yıllık haracın kaldırılması.

İstanbul'daki yandaş elçilerin kendisini bu istekler doğrultusun­


da desteklemeleri gerekliydi. Müttefikler kendisine kron
mali yardımda bulunmayı vaat ettiler. Gabor bu koşulların Fransa
kralına bildirilmesine önem verdi. Bab-i Ali, elçilerin desteğini alan
bu istekler karşısında ihtiyatlı davrandı, zira bu istekler Erdel'i ba­
ğımsız kılıyordu. Gabor'un Protestan Birliği'ne resmen katılması
söz konusu olamazdı. Gabor'un Almanya'daki Protestan prensler-
64 DEVLET-1 'ALIYYE: OSMANLI IMPARATORLUGU ÜZERiNE ARAŞTIRMALAR -

le ilişkisini sürdürmesi onaylanıyor, ama bir anlaşma ile güvence


verilmesine (yani resmen müttefiklere katılmasına) gerek olmadığı
bildiriliyordu.
Gabor, Protestan cepheden yardım alacağına emin olmadan
kaysere karşı açıkça cephe almakta tereddüt içindeydi. Macaristan
Kralı unvanının kendisine ait olduğu iddiasından vazgeçemiyordu.
Bu sırada papa ve kaysere karşı İngiltere, Danimarka ve Hollan­
da Birleşik Devletleri'yle Fransa, İsveç ve Venedik arasında ittifak
anlaşmasının temeli atılmış bulunuyordu, Gabor da ittifaka davet
edilecekti.
Gabor, 1 'da İngiltere kralına büyük taarruz planını gizlice
bildirmişti: Bab-i Ali ile Avusturya arasında barış antlaşmasını en­
gellemeye çalışıyor, Osmanlı ordusunun Viyana'ya saldıracağını,
Kırım hanının Lehistan ve Kazaklara karşı hareket edeceğini söy­
lüyordu. Hatta Lehistan'a karşı Rus çarının harekete geçeceğini
ilave ediyordu. Gabor kendisi, kaysere ait Bohemya ve Silezya'ya
saldırıya geçecekti. Bab-i Ali paşalarını, rüşvetle bu genel taarruz­
da müttefikler yanında harekete geçmeye ikna edeceğini söylüyor­
du. Bu seferde Eflak ve Bogdan kuvvetleri kendisine katılacaktı.
Gabor planı gerçekleştirmek üzere 1 taler gerektiğini ila­
ve etse de müttefiklerden hiçbiri bu miktarı ödemeye hazır değildi.
Müttefikler, Hollanda, Danimarka her biri Gabor'a taler
gönderdiler.
Başlangıçta Bab-i Ali, Gabor'un Protestan devletlerle birlikte
hareket etmesine izin vermiş, ufak da olsa sınır kuvvetleriyle destek
vaat etmişti. Avusturya temsilcileriyse İstanbul'da karşı faaliyettey­
diler. O zamana kadar veziriazam Gürcü Mehmed Paşa Gabor'un
dostu ve destekçisiydi, fakat 3 Temmuz 1 'daki yeniçeri ayak­
lanması sırasında katlolundu. D1van'da Receb Paşa kayser taraf­
tarıydı, Gabor'dan desteği çekti. Kaymakam Paşa'ya, Lehistan'a
karşı savaş ilan edilsin mi sorusu ortaya atıldı, Gabor ve Protes­
tan Birliği'ni destekleyen Divan üyeleri kaybettiler. Gabor'un tüm
planları Dlvan'a eriştirilmişti.1
Bununla beraber Gabor'a, " Bab-i All'nin eski dostları " Protes­
tan hükümdarla görüşmelere devam izni verildi, fakat kayserin iti­
razına neden olacak bir ifade kullanılmasından kaçınıldı.
ERDELSORUNUNUN DEVAMI VE BETHLEN GABOR DÖNEMi () 65

Divan' da Kaymakam Paşa ve Rumeli Kadıaskeri, Gabor lehine


konuşmuşlardı. Gabor, Avusturya topraklarına saldırdığı takdirde
Budin paşasının müdahaleye hazır beklemesi bildirildi. Padişahın
dostları müttefik hükümdarlar, özellikle İsveç, Danimarka kralla­
rıyla Brandenburg elektörünün elçileri İstanbul'a davet edildiler.
Bu istekler, Gabor ve İngiltere elçisinin isteğiyle ortaya atılmıştı.
Görüşmeler gösterdi ki Osmanlı hükümeti, hem Gabor hem
İngiliz elçisi Thomas Roe aracılığıyla Protestan cephesiyle yakın
ilişkisini, Avusturya ile barış görüşmelerinde bir koz olarak kul­
lanma kararındaydı. Protestan cephe ile ittifaka hazır görünüyor,
Gabor'a bir dereceye kadar destek veriyor, öte yandan bunu teh­
dit gibi kullanıp Szitvatorok Barışı'nın yenilenme görüşmelerinde
en elverişli sonuçları elde etmeyi hesaplıyordu. Bab-i Al! böylece,
doğrudan Otuz Yıl Savaşları'nda Protestan cepheye katılacak gibi
görünüp barış içinde kalmayı hesaplıyordu.
İngiliz elçisi Thomas Roe2 Kaymakam Paşa ile temasa geçip şu
isteklerde bulundu: Gabor'un kayser ile anlaşması geçersiz sayıl­
malı, Bab-i Ali Avusturya ile barışın yenilenmesi görüşmelerine
son vermeli, sınırdaki paşalar harekat için hazırlanmalı, Gabor'a
Osmanlı himayesi sağlanıp Bab-i Ali'nin kararları hakkında bilgi­
lendirilmelidir. Özetle, elçiye göre Osmanlı Devleti'nin Avusturya
ile barış yapması önlenmeli, Osmanlılar Gabor'la beraber hare­
kete geçmeye hazırlanmalıydı. Roe bu yolda Venedik, Fransa ve
Hollan�a elçilerinin desteğini almaya çalıştı. Onlar Roe'ya katıl­
dılar. İstanbul' da Avusturya diplomasisi de karşı faaliyete geçti:
Gabor'un bazı Osmanlı vilayetlerini ele geçirdiği ve Osmanlılara
karşı harekete geçeceği Erdel, Bogdan ve Eflak'ın Gabor'la birleşip
papanın onaylamasıyla bağımsız bir krallığın başına geçeceği iddia
ediliyor, her bakımdan Osmanlıların Gabor' a karşı güvenini sar­
sacak söylentiler ortaya atılıyordu (ileride Erdel prenslerinden II.
Rak6czi'nin bu proj eyi benimsediğini göreceğiz) . Gabor 1 kı­
şında, müttefiklerin Avusturya'ya karşı mücadelelerini öğrenmekle
memnun olduğunu bildiriyor, fakat kesin bir taahhütte bulunmu­
yordu. Gabor İstanbul'a, kayserin Erdel'i imparatorluğa katma
emelinde olduğunu işaretle, Protestan ittifakına bazı koşullarla ka-
66 DEVLET-1 'ALIYYE: OSMANLI IMPARATORLUGU ÜZERiNE ARAŞTIRMALAR - 1 1 1

tılma kararını bildirdi. Gabor Avusturya'ya karşı daima kendisini,


"Seçilmiş Macaristan Kralı " olarak görmekteydi.
Bab-i Ali (Osmanlı Divan-i Hümayunu) Avusturya ile Szitva­
torok Barış Antlaşması'nın yenilenmeye hazırlandığı bir zaman­
da Gabor'un barışı kundaklayabilecek isteklerini kabul edemezdi.
Osmanlı Devleti'nin ağır problemlerle karşılaştığı, özellikle şahın
Bagdad'ı alıp Doğu-Anadolu'yu tehdit ettiği bir zamanda batıda
Avusturya'ya karşı barışı bozmak istemeyeceği açıktı.
Gabor'un aşırı istekleri karşısında elçisi, efendisinin Osmanlı
düşmanlarıyla bağlantı kurmaktan vazgeçmesi ihtar edilerek geri
gönderildi ( 1 ) . Karşı taraf Avusturya da, Almanya'da kendisi­
ne karşı çıkan Protestan prensler dolayısıyla sıkışık bir durumday­
dı. Barış yenilemek için yapılan görüşmeler sırasında İstanbul'da
Erdel temsilcilerinin barışı baltalama girişimlerine itibar olunma­
dı. 3 Fakat Protestan cephe devletleri Bab-i Ali yanında faaliyetten
geri kalmıyorlardı. Budin Beylerbeyi'nin Avusturya ile ilk anlaşma
taslağı veziriazam tarafından reddolundu .

Rak6czi Dönemi,
1.
Avusturya Kaynaklarına Göre Erdel Sorunu

Erdel'in siyasi önemini sağlayan prensler, İstvan Boçkay (Bos­


ckai, h. 1 ), Bethlen Gabor ( Gabor Bethlen, h. 1 6
1 ), Georgy 1. Rak6czi'dir (h. 1 63 0- 1 64 8 ) . il. Rak6czi (h.
1 ) dönemindeki Osmanlılara karşı özerklik anlaşması,
Eflak ve Bogdan için de geçerlidir, Tuna-ötesi prenslikler, bu dö­
nemde Osmanlı merkezi idaresindeki kargaşadan faydalanarak
eskisinden daha bağımsız bir tutuma girmişlerdi. 4
Avusturya ile ilişkilerde 1 döneminde Erdel'de
Rak6czi'lerin siyaseti Osmanlı D evleti için bunalımlara yol açmış­
tır. Erdel prensliği I. Rak6czi zamanında Osmanlı koruyuculuğu
sayesinde Protestanlığın, özellikle Kalvinizmin güçlü bir kalesi du­
rumuna gelmiş ve Avrupa'da Katolik-Protestan cephe arasındaki
savaşlarda ( 1 63 64 8 ) Katolik güçlere karşı mücadelede önemli
rol oynamıştır. İç kargaşa, Venedik ve İran ile savaşlar dolayısıy-
ERDEL SORUNUNUN DEVAMI VE BETHLEN GABOR DÖNEMi (1 ) 67

la Osmanlılar bu taraftaki gelişmelerle yeterince ilgilenememiş,


Rak6czi'ler bağımsız harekete başlamış, hatta Venedik'le işbirli­
ği ve Osmanlı ülkesine saldırı planlamışlardı. Lehistan' a saldırı
( 1 65 8 ) , Eflak ve Bogdan işbirliği Osmanlı politikasına aykırı düş­
tüğünden Köprülü Mehmed Paşa'nın ilk işlerinden biri, Erdel'i
itaat altına almak olmuştur ( 1 65 8 ) .
Avusturya'nın Erdel'de nüfuzunu kurmak için girişimleri kar­
şısında Bab-i Ali, Gabor'u (h. 1 6 1 3- 1 ) uyarıyor ve kuvvetleri­
ni hazırda tutması için ihtarda bulunuyordu.5 Sınırdaki birtakım
topraklar, özellikle Estergon civarı, Lippa ile Vaç'ın geri verilmesi
gibi sorunlar Avusturya ile barışı gölgelendiren konulardı ( bu so­
run üzerine Avusturya elçisi Kasım 1 62 8 'de İstanbul'a gelmişti) .
Osmanlı tarafı ise evvelce Osmanlılara ait olan Uyvar ile Fülek'in
iadesini gündeme getiriyordu. Gabor'un ölümü halinde ona ait
toprakları Avusturya'nın istila niyetinde oluşu protesto edildi.6
Özetle, Erdel toprakları üzerinde kayserin planları, Osmanlıları
rahatsız eden sorunların başında geliyordu. Avusturya elçisi İs­
tanbul'daki Protestan cephesi elçilerinin karşı tutumundan şika­
yetçiydi. Otuz Yıl Savaşları dolayısıyla, bu Protestan devletler,
Osmanlı-Avusturya barışını engellemeye çalışıyorlardı. 7
Gabor'un 5 Kasım 1 'da ölmesi üzerine Erdel tahtına ki­
min geleceği I. Rak6czi'nin entrikaları yüzünden kritik bir hal
aldı. Memlekette biri Katolik, diğeri Protestan iki parti iktidar
için mücadeleye girdiler. Protestan cephe, daha güçlü durumdaydı
ve Bab-i Ali nezdinde sözü geçiyordu. Katolik partisi, Avusturya
tarafından desteklendiğinden ötekilerine karşı mücadeleye girdi. 8
Gabor'un eşi, Avusturyalı Katolik prenses, Kaymakam Paşa'ya
gönderdiği mektubunda, " Bab-i Ali ile ilişkilerimizi koparmanın
felaketimiz olacağını bilmekteyiz " demekte ve sadakat sözü ver­
mekteydi. Protestan cephesi, Kolojvar' da toplanarak büyük top­
rak sahibi Rak6czi'yi Erdel tahtı için namzet seçti.9 Başlangıçta,
Viyana ve İstanbul, bu seçime karşıydılar. Kayser, sınıra ordu bir­
liklerini göndererek durumu izleme kararı aldı. Rak6czi'nin seçi­
mi kesinleşince de (Eylül 1 ), kayser buna karşı çıktı. Rak6czi
bu müdahaleyi sert bir dille reddetti.
68 DEVLET-! 'ALIYYE: OSMANLI IMPARATORLUGU ÜZERiNE ARAŞTIRMALAR •

Rak6czi'nin Erdel tahtına oturması Bab-i Ali'ce memnuniyetle


karşılanmıştı. Rak6czi, her iki tarafla, kayser ve sultan ile barış
ve dostluk vaadinde bulundu; ama açıkça kayserin müdahalesine
karşı cephe aldı. Padişahın kendisini himaye edeceğinden emin­
di. Avrupa' da Protestan cephesiyle savaş halinde olan kayser, Os­
manlıları karşısına almak istemedi. Rak6czi, İstanbul'a zengin
armağanlarla bir elçi heyeti gönderdi ve haracı ödemeye devam
edeceğini bildirdi (Nisan 1 63 0 ) . Erdel'de Katolik grubunun İs­
tanbul'a başvurarak Erdel tahtını ele geçirme çabaları sonuç ver­
medi Erdel Soylular Meclisi'nin padişaha gönderdiği mektupta,
"Kanunlara göre seçilmiş hükümdarımızdan hiçbir şikayetimiz
yoktur" diye Rak6czi'nin seçimini desteklediklerini bildirdiler.
Sonuçta, Rak6czi'nin seçimi ile İstanbul'da Protestan cephesi dev­
letleri, başta İngiltere, Katolik cephesine karşı üstünlük kazanmış
bulunuyordu. Rak6czi, Avrupa'daki din savaşlarında Protestan
cephesinde etkin faaliyetiyle kendini gösterecektir. Bab-i All'nin
Erdel'deki bu seçimi, Avrupa'da geleneksel Protestan taraftarlığını
devam ettirdiğini göstermiştir. Dolayısıyla, Otuz Yıl Savaşları dö­
neminde ( 1 6 1 8 - 1 64 8 ) Osmanlılar, Kanuni Sultan Süleyman'dan
beri izlenen politikadan ayrılmamış, papa-imparator vesayetine

Devleti Aliyye Osmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar 2

Sitemizdeki tüm kitapların orijinali ePub formatındadır. Diğer formatlar siteye yüklendikten sonra bilgisayar tarafından çevrildiği için PDF ve mobi dosyalarında sorun olan kitaplar olabilir.

Ancak tüm kitapların ePub formatı çalışır, tekrar ePub formatını indirirken krediniz gitmez. ePub dosyayı indirip direkt okuyabilir ya da PDF'e kendiniz çevirebilirsiniz.

Lütfen çalışmayan link / dosyaları bize Geri Bildirim Formu üzerinden bildirin.

ePub dosyalarını bilgisayarınızda açmak ve başka formatlara çevirmek için Calibre e-kitap yönetim programını kullanabilirsiniz.

E-Kitap Formatları sayfamızı ve E-Kitapları Nasıl Okurum? sayfamızı inceleyerek daha fazla bilgi alabilirsiniz.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir