Panik Atak Olan Türk Ünlüler

Anksiyete sorunları çok yaygın olduğu için, bazı kişilerin spot ışığında bile bu hastalıklardan muzdarip olması şaşırtıcı değil. Başarılı insanların bile anksiyeteden muzdarip olabileceğini bilmek, bazen başa çıkmayı kolaylaştırır ve yardım arama endişesinin bir kısmını ortadan kaldırır.

Son Güncelleme: 16 Mayıs 2021

Gerek tedavi gördükleri hastane kayıtlarında yer alan gerekse bunu sosyal ağlarda paylaşan kaygı bozukluğu yaşayan dünyaca ünlü kişileri Çeşitli haber sitelerinden derledik.

1. Abraham Lincoln

Amerika Birleşik Devletleri'nin 16. Başkanı Abraham Lincoln , ülke tarihinin en çalkantılı döneminde görev yaptı ve şiddetli depresyon ve anksiyeteden muzdarip olduğuna inanılıyor.

Lincoln kendisi , “Alarmların ortasında yaşıyoruz; kaygı geleceği engeller; Okuduğumuz her gazetede yeni bir felaket bekliyoruz. "

2. John Steinbeck

Amerika'nın en önemli yazarlarından biri olan John Steinbeck , birçok romanı arasında The Grapes of Wrath, Of Mice and Men ve East of Eden'ı yazdı. Ayrıca anksiyete ve depresyondan muzdaripti ve psikolog Gertrudis Brenner'den tedavi istedi.

Steinbeck, kaygı ve depresyonla ilgili olarak, "Üzgün ​​bir ruh, bir mikroptan daha hızlı öldürebilir" dedi.

3. Amanda Seyfreid

Mama Mia, Mean Girls ve Les Miserables gibi filmlerde oyuncu olarak tanınan Amanda Seyfried, küçüklüğünden beri endişeyle uğraşıyor .

Seyfried rahatsızlığı için tedavi gördü ve “Keşke bunun üstesinden gelmenin mümkün olduğunu bilseydim, çünkü bir noktada başka bir yanı olduğunu düşünmemiştim. … Seni felç edebilir. "

4. Halil Greene

St. Louis Cardinals, San Diego Padres ve Texas Ranger'ın eski büyük lig beyzbol oyuncusu Khalil Greene , sosyal anksiyete bozukluğu nedeniyle engelliler listesine girene kadar kısa süre oynadı.

USA Today'e verdiği röportajda "[Beyzbol] büyük bir neşe kaynağı" dedi . "Ama aynı zamanda çok fazla hayal kırıklığı, üzüntü ve korku kaynağı."

5. Adele Adkins

Grammy ödüllü şarkıcı söz yazarı Adele , tarihte aynı anda ilk 10'da üç single'a sahip olan ilk kadın sanatçıdır. Ayrıca büyük festivallerde oynamasını engelleyen, güçten düşüren panik ataklardan da muzdarip.

Q Magazine ile yaptığı röportajda Adele, "Anksiyete nöbetlerim var, sahnede sürekli panik yapıyorum, kalbim patlayacak gibi geliyor çünkü asla doğum yapamayacakmışım gibi hissetmiyorum."

6. Charles M. Schultz

Komik gazetelerin bu ikonu Charles M. Schultz , Peanuts adlı çizgi roman serisinde Charlie Brown ve Snoopy gibi karakterler yarattı.

İnanılmaz derecede başarılı bir sanatçı ve yazar olmasına rağmen yoğun kaygı sorunları yaşadı. Schultz bir röportajda, "Yaklaşan bir kıyamet hissine kapıldım" dedi. "Cenaze benzeri bir atmosfere uyanıyorum."

7- Selena Gomez

2017'de Vogue'a da yer alan haberde "Turlar benim için gerçekten yalnız bir yer" dedi . “Özgüvenim tükendi. Depresyondaydım, endişeliydim. Sahneye çıkmadan hemen önce veya sahneden çıktıktan hemen sonra panik atak yaşamaya başladım. " Lupus teşhisi ile ilgili bir böbrek nakli sonrasında panik atak geçiren 26 yaşındaki şarkıcı , "hayatını tamamen değiştiren" diyalektik davranış terapisine başladı 

8- Emily Dickinson

Özellikle yirminci yüzyıldan önce yaşamış tarihi şahsiyetler için, birinin ölümünden sonra psikolojik bir durumu teşhis etmek zor olabilir. 1830 doğumlu Emily Dickinson, Amerika'nın en sevilen edebi figürlerinden biri ve dünyaca ünlü bir şair. Emily Dickinson'ın münzevi doğası neredeyse şiirleri kadar iyi biliniyor. Mektuplar ve tarihi kayıtlar aracılığıyla uzmanlar ve araştırmacılar, Emily Dickinson'ın Mount Holyoke Kadın Ruhban Okulu'ndan ayrıldıktan sonra diğer insanlarla etkileşimini aile üyeleriyle sınırlamaya başladığını belirlediler. Emily Dickinson yaşadığı dönemde gazeteciler, diğer yazarlar ve editörlerle sohbet etmesine rağmen, etkileşiminin çoğunu mektup yazmakla sınırlandırdı ve çoğuyla yüz yüze görüşmeyi reddetti. O büyüdükçe, kendi ölüm korkusu da başkalarıyla artan etkileşim eksikliğine katkıda bulunuyor gibiydi. Uzmanların çoğu, Dickinson'ın muhtemelen agorafobi gibi bir tür anksiyete bozukluğundan muzdarip olduğu konusunda hemfikirdir.

9. Kim Basinger

Kim Basinger'ın anksiyete bozuklukları ile mücadelesi çocukken başladı. Basinger, sosyal kaygı, panik bozukluk ve agorafobiden muzdarip. Çocukken durum o kadar şiddetliydi ki, ailesi otizmli olmasının mümkün olduğunu düşünüyordu. Diğer birçok psikiyatrik bozuklukla birlikte otizm için değerlendirme yapıldı, ancak durumu teşhis edilmedi. Basinger, anksiyete bozukluklarıyla ilgili deneyimleri hakkında oldukça kamuoyuna duyuruldu ve bu rahatsızlıkların yelpazesine yönelik farkındalık yaratmak umuduyla, HBO'nun ürettiği "Panic: A Film About Coping" adlı belgeselde yer aldı. Basinger, durumunu tedavi etmek için psikoterapötik yöntemlere yöneldi. Durumun düzeldiğini hissetmesine rağmen, yine de bazı panik durumları olduğunu belirtiyor.

10. Howie Mandel

2009 yılında Howie Mandel, bir tür anksiyete bozukluğu olan obsesif kompulsif bozukluktan (OKB) muzdarip olduğunu halka açıkladı. Mandel'in durumu derin bir mikrop korkusuyla kendini gösterir. Sürekli seyahat ettiği için Mandel, tüm otel odalarında, odanın çevresinde veya yatakta olabilecek tahtakuruları ve mikropları incelemek için yanında siyah bir ışık ve büyüteç bulunduruyor. Ayrıca ticari uçuşlarda mikroplardan korktuğu için sadece özel bir uçakla seyahat edecek. OKB'si olan bireyler, ritüellere giderek daha fazla takıntılı hale gelirler ve korkularının mantıksızlığına ilişkin akut bilgilere rağmen, mikropların yayılması korkusunun üstesinden gelemezler. Mandel, ilaç ve psikoterapi ile kendi durumunu yönetir.

11- Jennifer Lopez

Jeniffer her şeye sahip biri gibi görünüyor. Ama 49 yaşındaki şarkıcı, özellikle geçmiş ilişkileri söz konusu olduğunda, hayatının mükemmel olmaktan çok uzak olduğunu söylemişti. Marc Anthony ile yedi yıllık evliliğinin boşanmayla sonuçlanacağını anladığı an, bir fotoğraf çekimi sırasında panik atak geçirdi. Lopez, True Love adlı anılarında "Orada oturup uyanırken kalbim göğsümden atıyordu ve nefes alamadığımı hissettim ... Kaygı ile tüketildim" dedi . O sırada "deliriyormuş" gibi hissettiğini ama o zamandan beri iyileştiğini ve nişanlısı Alex Rodriguez ile sağlıklı bir ilişki kurduğunu söylüyor.

12- Lili Reinhart

Hayatının bir dönem panik ataklarla dolu olduğunu söyleyen Lili Reinhart, "Kaygım o kadar kötüydü ki işten ayrılmaya devam etmek zorunda kaldım çünkü fiziksel olarak çalışamıyordum," demişti. Reinhart. "Dünyasının çökmekte olduğunu" ve zihinsel sağlığına dikkat etmesi gerektiğini fark ettiğinde bir profesyonelden terapi desteği almaya başladı.

Herhangi bir sorun karşısında ya da ‘görünüşte’ hiçbir neden yokken aniden aşırı korkuya kapılıyor, nefes darlığı hissediyor, boğuluyormuş gibi oluyorsanız, muhtemelen panik atak rahatsızlığı geçiriyor olabilirsiniz.

Panik atak, günümüzde sıklıkla görülse de tedavisi mümkün olan bir rahatsızlık. University of Manitoba tarafından yapılan bir araştırmaya göre dünyada yüzde 25’lik bir kesim, hayatında bir ya da birkaç kez panik atak yaşıyor. Bu rahatsızlığın kronikleşip hastalığa dönüşme yüzdesi ise dünya nüfusunun yüzde 4’üne denk geliyor. Rahatsızlıkla ilgili olarak şimdiye kadar ülkemize dair kesin bir yüzde açıklanmamış olsa da, Amerikan Depresyon ve Anksiyete Derneği’nin açıklamasına göre, Amerika’da 40 milyon panik atak hastası mevcut ki bu da ülkenin yüzde 18’lik bir kesimini oluşturuyor.

Genellikle ilk kez 20 ila 35 yaşları arasında başlayan panik atak kadınlarda, erkeklerden iki üç kat fazla görülüyor. Her kim olursak olalım, hayatın iniş çıkışlarına uyum sağlayamadığımız bazı dönemlerde kontrolümüzü kaybedebiliyoruz. İşte bu nedenle panik bozukluk ve anksiyete, toplumun her kesiminden insana hayatının bir döneminde ciddi problemler yaşatabiliyor. Öyle ki panik atak tedavisi görenler arasında Prenses Diana, David Bowie, Johnny Depp, John Steinbeck, Sigmund Freud, Adele, Caitlyn Jenner, Emma Stone, Amanda Seyfried, John Mayer, Jessica Alba, Caitlyn Jenner, Oprah Winfrey, Kim Basinger, Scarlett Johansson, Drew Barrymore, Nicole Kidman, Kate Moss, Michael Jackson, Barbra Streisand, Sezen Aksu ve Tarkan gibi ünlü isimler bile var.

Panik Atağa Neden Olan Dürtüler

Aslında günlük yaşamımızda pek çoğumuz üzüntü, kaygı ve stresle yüzleşmek zorunda kalıyoruz. İş hayatındaki zorluklar, sınav stresi, sağlık problemleri, ikili ilişkilerdeki problemler, finansal kaygı, çocuklar ve aileyle ilgili sorunlar birçok insanı kaygılandırabiliyor. Ayrıca yakın birisinin ölümü, aşk acısı, boşanma, iş kaybı gibi durumlarla yüzleşildiğinde de birçok kişi depresyon, anksiyete ve panik atakla baş başa kalabiliyor. Normal düzeyde kaygı ve stres, günlük sorunlarla baş edebilmek için hazırlıklı olmamızı, bir tehlike durumunda da hızlı karar verip kurtulmamızı sağlıyor. Fakat stres normal düzeyini aştığı, çok fazla yükseldiği ve kronikleşip sürekli endişe ve korkuya neden olduğunda anksiyeteye, sonra da panik atağa dönüşebiliyor.

Panik Atağın Fiziksel ve Biyolojik Yönü

Panik atak sırasında beynimizin Amygdala adlı bölümü aktive olarak alarm sinyalleri veriyor ve yüksek miktarda adrenalinin ve çok sayıda stres kaynaklı hormonun salgılanmasına neden oluyor. Yani bu rahatsızlık, genellikle beynimizde nöron adı verilen sinir hücrelerinden salgılanan, duygusal yaşantımızı düzenleyen bazı beyin hormonlarının anormal çalışması sonucunda oluşuyor. Fiziksel bedenimizde olan bu anormallikler önce düşüncelerimizi ve duygularımızı, sonra da bedenimizi etkiliyor. Panik atak kişilerde fiziksel olarak göğüs ağrısı, göğüste sıkışma ve çarpıntı, terleme, nefes darlığı, boğuluyor gibi olma hissi, baş dönmesi, net görememe, vücudun bazı bölgelerinde uyuşma, üşüme, titreme ya da ateş basması ve bulantı gibi semptomlarla kendini gösteriyor. Aniden gelen bu fiziksel uyarımlar sonucunda kişiler kendilerini ya da çevresindekileri olağandışı ve farklı görüp hissedebiliyor. Her durumda olası en kötü senaryoyu düşünüyor, her şeyin kendi denetimi dışında olduğu travmasını yaşıyor. Kontrolünü kaybetmekten korkuyor, delirdiğini, kalp krizi geçirdiğini ya da felç olduğunu sanarak ölüm korkusuna bile kapılabiliyor. Herhangi bir panik atak krizinde bu belirtilerden en az dört ya da daha fazlasına rastlanıyor. Panik atak, sebepli ya da sebepsiz birdenbire başlıyor, her dakika biraz daha şiddetleniyor, ortalama 10 dakika içinde ise rahatsızlığın şiddeti en yoğun düzeye çıkıyor. Çoğunlukla 10 ila 30 dakika süren rahatsızlık, bazı kişilerde seyrek olarak bir saat kadar devam edebiliyor ve sonra kendiliğinden geçiyor.

Uzmanlara göre panik atak nöbetleri, insan yaşamındaki en endişe verici, korkutucu ve sıkıntılı deneyimlerden biri olabiliyor. Bu nedenle panik atak hastalarının çoğu, atakların gelebileceği yerlerden ve durumlardan kaçınmaya başlıyorlar. Yalnız başlarına evde kalamaz, sokağa yalnız çıkamaz, ulaşım araçlarına ve asansöre binemez, dar sokak ya da köprülerden geçemez, pazar yeri ve büyük mağazalar gibi kalabalık yerlere giremez duruma gelebiliyorlar. Buna tıp dilinde “agorafobi” deniyor. İşe ya da okula gitmeme, spor yapmama, ev işi yapmama, bazı yiyecek ya da içecekleri yiyip içmeme, yanlarında ilaç, su, alkol ve çeşitli yiyecekler taşıma alışkanlıkları edinebiliyorlar. Panik atak, depresyon ve anksiyete gibi hastalıkları olanlarda ve yoğun stres yaşayanlarda daha çok görülüyor. Bunun yanı sıra hayatı gayet normal görünen, fakat geçmişinden kalma birikimleri çözememiş kişilerde de görülebiliyor.

Panik Atak Nasıl Tedavi Edilir?

Ülkemizde beyin ve sinir hücrelerindeki bozukluğu, beyindeki hormon faaliyetlerini düzenleyerek tedavi eden ve panik atağı önleyen pek çok farklı ilaç bulunuyor. Bunun yanısıra Bilişsel- Davranışçı Tedavi olarak adlandırılan bir yöntem de panik atak hastalarında uygulanıyor. Bu tedavi yöntemindeki amaç, hastanın panik atak belirtileriyle ilgili yanlış bilgi ve önyargısını düzelterek, belirtiler ile korkmadan baş edebilmesini sağlamak. Uzman bir doktor yönetiminde yapılan grup terapisinde ise kişilerin panik atak rahatsızlığı olan diğer kişilerle bir araya gelerek, yaşanan sorunları paylaşması, yalnız olmadığını hissetmesi amaçlanıyor.

Paniğe Gerek Yok!

Aslında Amerikalı Prof. Dr. Reid Wilson’ın “Don’t Panic” adlı kitabında da açıkladığı gibi, panik atak ruhsal değil, fiziksel bir problem. Kişi geçmişte yaşadığı bir travmayı; çok sevdiği birini yitirdikten sonra hissettiği kaybetme ve ölüm korkusunu, kısacası geçmişteki acı anları, herhangi bir obje, görüntü, ses ve koku nedeniyle tekrar hatırlayabiliyor. Bunun sonucunda beyin, geçmişte yaşanan travmayı yeniden algılayarak acil durum sinyalleri veriyor. Bu sinyaller zamanla düşüncelere egemen olarak, kişilerin paniğe kapılmasına neden oluyor. Yani bir anlamda vücudumuzun kendini koruma mekanizması mükemmel çalışsa da beynimiz, geçmişte yaşanılan travmaya karşı kendini korumak için acil durum planı ilan ediyor!

Pınar Efe