israf nedir çeşitleri nelerdir / İsraf ve çeşitleri

Israf Nedir Çeşitleri Nelerdir

israf nedir çeşitleri nelerdir

İsraf Çeşitleri Nelerdir?

İsraf nedir? İsraf çeşitleri nelerdir? İsrafın hayatımıza ve kendi benliğimize olan zararları nelerdir? İsrafın farkında olmak ve israf etmemek için neler yapmamız gerekir? İsraf ile ilgili daha bir çok başlık ve detay ile sizler için derledik...

Rabbimiz, kuluna ikram ve ihsân ettiği her nîmeti, esâsen ona ebedî saâdet sermâyesi kılabilmesi için lûtfetmiştir. Kulun vazifesi, bu nîmetleri cimrilik ve israfa düşmeden, Hakk’ın rızâsı istikâmetinde kullanmaktır. Zira Cenâb-ı Hak israf edenleri sevmediğini şöyle bildirmiştir:

“…Yiyin, için, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (el-A‘râf, 31)

“…Muhakkak ki Allah, israf eden ve çokça yalan söyleyen kimseleri hidâyete erdirmez.” (el-Mü’min, 28)

KULLUĞUN İSRAFI

İsraf; aşağılık duygusunu bastırmak ve îtibar satın almak için maddî imkânlarla kendini gösterme çabası olarak ifâde edilse de, aslında bu târif, isrâfın ilk akla gelen sınırlı mânâsıdır. Hâlbuki israf, insanoğlunun haddini aştığı her hususu şümûlüne alan geniş bir mânâyı ifâde eder. İyâs -rahmetullâhi aleyh- bu hakîkati şu veciz ifâdeyle ne güzel dile getirmiştir:

“Allâh’ın emirleri hâricine taşan her şey, israftır.”

Dolayısıyla;

Varlıklar içinde en güzel bir sûrette yaratılıp, ilâhî tekrîm ile “Hakk’a kulluk” gibi müstesnâ bir şerefe mazhar kılınan insanın, ten plânında ve nefsânî arzuların esâreti altında bir ömür tüketmesi; kulluğun isrâfıdır.

KALBİN İSRAFI

Nazargâh-ı ilâhî olmak gibi yüce bir şerefe mazhariyet istîdâdıyla yaratılan, îman ve ahlâkın bir nevî mahfazası durumundaki kalbin, insanı Hak’tan uzaklaştıran gaflet ve günahlarla kirletilmesi; kalbin isrâfıdır.

ÖMÜR İSRAFI

İnsana ihsân edilen en kıymetli nîmet olan zamanı, Cenâb-ı Hakk’ın rızâsına medâr olacak bir keyfiyette kullanamayıp âhiret saâdetine sermâye kılamamak; vaktin, dolayısıyla ömrün isrâfıdır.

MUHABBET VE SEVGİ İSRAFI

“el-Vedûd” ism-i şerîfiyle sevginin kaynağı olan Cenâb-ı Hakk’a ve bir îman göstergesi olarak sevmemiz emredilen Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e tahsîs edilmesi gereken muhabbetin, gizli ve açık her fırsatta Allah ve Rasûlü’ne düşmanlıkta bulunan kimselere yönlendirilmesi; muhabbetin en fecî isrâfıdır. Nitekim Tebbet Sûresi de müstehakkına nefret gösterilmesinin bâriz bir misâlidir.

NEFESLERİN İSRAFI

Her biri paha biçilmez bir kıymeti hâiz olan nefesleri, Kur’ân-ı Kerîm tilâveti ve dâimî zikir ile ihyâ etmek gerekirken, “Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler.” (el-Mü’minûn, 3) âyet-i kerîmesinin zıddına, insanın ebedî saâdetine yaramayacak boş hevesler uğruna tüketilmesi; nefeslerin isrâfıdır.

HAYRIN İSRAFI

Mahzun yürekleri, yorgun gönülleri, sıkıntıdan daralmış sîneleri ferahlatarak huzura kavuşturmanın yollarından olan zekât, sadaka ve infakları muhtaçlara verirken, enâniyet ve benliğe kapılıp başa kakmak sûretiyle onları minnet altında bırakmak; hayrın isrâfıdır. Nitekim âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:

“Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden ezâ gelen sadakadan daha hayırlıdır… Ey îmân edenler! Başa kakmak ve incitmek sûretiyle, yaptığınız hayırları boşa çıkarmayın…” (el-Bakara, 263-264)

SAMİMİYET VE İHLASIN İSRAFI

Rabbimiz’in bir hidâyet rehberi olarak Rasûl’ünün kalbine indirdiği, oradan da bütün insanlığa îlân edilen, Peygamber Efendimiz’in okumaya doyamadığı Kur’ân-ı Kerîm’i lâyıkı vechile okuyup anlama gayretine girmemek, emir ve nehiylerini dikkate almamak; o ilâhî feyiz menbaının isrâf edilmesidir.

Nitekim Cenâb-ı Hak, Kur’ân-ı Kerîm hususunda isrâfa düşenlerle, onun feyzinden güzelce istifâde edenleri şöyle beyan buyurmaktadır:

“Sonra Kitâb’ı, kullarımız arasından seçtiğimiz kimselere verdik. İnsanlardan kimi kendisine zulmeder, kimi ortadadır, kimi de Allâh’ın izniyle hayırlarda öne geçmek için yarışır. İşte büyük fazîlet budur.” (Fâtır, 32)

Âyet-i kerîmede, kendisine zulmettiği beyân edilen kimseler, Kur’ân’ın hayat veren emir ve nehiylerine gâfil kalarak ömür tüketen bedbahtlardır. Ortada bulunanlar, bu ilâhî emirlere kimi zaman itaat edip kimi zaman onları ihmal eden kimselerdir ki, bunların hâli âdeta nefs-i levvâmenin tutarsızlığını hatırlatır. Allâh’ın izniyle hayırlarda öne geçenler ise, Cenâb-ı Hakk’ın Kur’ân-ı Kerîm’deki emir ve nehiylerini büyük bir aşk ve vecd içerisinde îfâya gayret eden, o ilâhî kelâmın “elfâzını hâmil”, “ahkâmıyla âmil”, “ahlâkıyla da kâmil” olan sâlih kullardır.

AKLIN İSRAFI

Sözleri ve prensipleri, hem kendi hayatında hem de kıyâmete kadar devam edecek olan ümmetinin hayatında fiilen yaşanan Peygamber Efendimiz’in nurlu izinde değil de, akılları vahiy terbiyesi görmemiş, ictimâî nizam ile ahlâk nâmına ortaya koydukları fikirler, çoğunlukla kütüphânelerin tozlu raflarındaki kitaplarda, sırf bir nazariye/teori olarak kalmış filozofların peşine takılıp boşuna yorulmak; aklın isrâfıdır.

LİSAN NİMETİNİN İSRAFI

Dargın gönülleri barıştırmak, din kardeşliğini kuvvetlendirmek, iyiliği tavsiye edip kötülükten sakındırmak, dâimâ hakkın ve hayrın müdâfii ve sözcüsü olmak yerine, boş ve lâubâli konuşmalar yapmak, gönüllere diken batırmak, en kötüsü de bâtılın, şerrin ve şeytanın avukatlığını yapmak; lisan nîmetinin isrâfıdır.

İBADETTE İSRAF

İmkân var iken namazı cemaatle kılmamak, onu mecbûriyet savarcasına huşûdan uzak bir şekilde îfâ etmek de, ibadet hayatına âit israflar cümlesindendir.

İNSAN İSRAFI

Bilmeliyiz ki; ömrü boş geçirmek, yeme-içme ve giyimde haddi aşmak, sıhhati lüzumsuz yerlerde zâyî etmek, tefekkürü rûhânî manzaralara değil de nefsânî vitrinlere yönlendirmek, faydasız ilimle meşgul olmak ve ilmi, nefsânî menfaatlere âlet etmek de birer israftır. Hele eğitimde, evlâtları sırf dünyevî istikbâl kaygılarıyla mânevî terbiyeden mahrum olarak yetiştirmek, israfların en büyüğü olan “insan isrâfı”dır. Zira bu, en büyük hakikate gâfil kalarak ebedî saâdeti isrâf etmektir.

RIZIK İSRAFI

Bir kimsenin tembellik yaparak rızkını kazanmayı ihmâl etmesi ve etrafına muhtaç hâle düşmesi de bir çeşit israftır. Zira hadîs-i şerîfte:

“Allah Teâlâ, kulunu helâl peşinde koşmaktan yorulmuş vaziyette görmeyi sever.” buyrulmuştur. (Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, I, 65)

İNFAK İSRAFI

Daha fazla ihtiyaç sahipleri varken, şahsî yakınlık duyduğumuz bir kimseye, ihtiyacından fazlasını vermek de israftır. Bu sebeple muhtaçların ihtiyaç derecelerine göre infakta öncelik sırasını belirlemek zarurîdir. Nitekim Mevlânâ Hazretleri bu hususta şöyle buyurur:

“Nice servet sahipleri vardır ki, onların lâyık olmayanlara vermemeleri, vermelerinden daha hayırlıdır. Bu yüzden, Allâh’ın verdiği malı, ancak Allâh’ın emrine göre harca! Yersiz infak, âsî bir kölenin, güyâ ihsanda bulunuyorum diye, pâdişâhın malını eşkıyâya dağıtmasına benzer.”

Âyet-i kerîmede buyrulur:

(Yapacağınız hayırlar,) kendilerini Allah yoluna adamış, bu sebeple yeryüzünde kazanç için dolaşamayan fakirler için olsun. Bilmeyen kimseler, iffetlerinden dolayı onları zengin zanneder. Sen onları sîmâlarından tanırsın. Çünkü onlar yüzsüzlük ederek istemezler. Yaptığınız her hayrı muhakkak Allah bilir.” (el-Bakara, 273)

RAMAZÂN-I ŞERÎF NİMETİNİ İSRAF

İçerisinde bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’ni barındıran Ramazân-ı Şerîf’in seherlerini, uyanık bir gönülle îfâ edilen teheccüd, tefekkür, zikir ve Kur’ân tilâvetleriyle ihyâ etmeyen, gündüzlerini, gönlü Hakk’a vererek yapılan ibadet, infak ve amel-i sâlihlerle îmâr etmeyen, icâbet saati olan iftar vakitlerini, istiğfar, duâ ve bir oruçluya iftar ettirebilmenin huzuru ile geçirmeyen, akşamlarını da tâdil-i erkân üzere edâ edilen terâvih namazları ile diriltmeyen kimseler; Ramazân-ı Şerîf nîmetini isrâf etmiş olurlar. Ramazan gün ve gecelerini israf edenler içinse; Cebrâil -aleyhisselâm-ʼın şu ihtârı kâfîdir:

“Ramazânʼa erişip de günahları affedilmeyen kimse rahmetten uzak olsun!” (Hâkim, IV, 170/7256)

İNSANA VERİLEN MADDİ VE MANEVİ NİMETLERİN İSRAFI

İnsanlık, ilâhî hakîkatlerden uzaklaştıkça; vicdan, insaf ve iz’âna, şefkat ve merhamete, diğergâmlık ve fedakârlığa, velhâsıl insanı eşref-i mahlûkat kılan bütün fazîlet ve yüce hasletlere de vedâ etmektedir. Belki bundan daha hazin olanıysa, kendini “dindar” olarak gören müslüman çevrelerden de, zamanımızda iyice yaygınlaşmış olan israf ve güç gösterisi hastalığına yakalanıp muhtaçlara bîgâne kalanların mevcûdiyetidir. Halk ağzında “süslüman” olarak da tâbir edilen bu zümre; lüks, israf ve gösterişle îtibar arama yanlışlığına düşmekte, maalesef muzdariplere duyarsız, feryatlara sağır, mâtemlere âmâ kesilmektedir.

Hâlbuki Cenâb-ı Hak, bize Tevbe Sûresi’nin 100. âyetinde Muhâcir ve Ensâr’ın izinden giden “ihsan sahipleri”nden olmamızı telkin buyurmaktadır. Yani Allah Rasûlü’nün nebevî terbiyesi altında yetişen güzîde nesli kendimize örnek almamız gerektiğini beyan etmektedir. Nitekim lüks, israf, saçıp savurma, güç gösterisi ve oburluk gibi çirkin hâller, sahâbe neslinin aslâ tanımadığı bir hayat tarzıydı. Onlar kendileri için kifâyet miktarına kanaat edip ihtiyaç fazlasını, hattâ pek çok zaman kendi muhtaç olduklarını din kardeşleriyle paylaşmayı en büyük zevk ve lezzet bilen yüksek şahsiyetlerdi.

Velhâsıl israf; hayatın her safhasında kendini gösteren bir zihniyet ve davranış bozukluğudur. İnsana bahşedilen maddî-mânevî nîmetlerin isrâf edilmesi ise, ebedî saâdet sermâyesini ziyan ederek âhirette iflâsa sürüklenmek demektir.

Rabbimiz, bizleri her türlü fenâlıklardan ve âhiretimizi mahvedecek israflardan muhâfaza buyursun. Hayatımızı, rızâsı istikâmetinde yaşayabilmeyi lûtf u keremiyle ihsân eylesin. Âmîn!..

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Genç Dergisi, Yıl: 2017 Ay: Mayıs Sayı: 128

İslam ve İhsan

İsraf Ettiğinizi Anlamanın Püf Noktası

İsraf Etmeyle İlgili Ayetler

İsraf Etmeyle İlgili Ayetler

PAYLAŞ:                

İsraf nedir, kaç çeşit israf vardır? İsraf nasıl önlenir? İsraf ile ilgili ayet ve hadisler

İsraf nedir, kaç çeşit israf vardır? İsraf nasıl önlenir? İsraf ile ilgili ayet ve hadisler

Allah (c.c)'un sevmediği şeyler arasında zikredilen israf, Müslüman kimselerin kaçınması ve kendi hayatlarında uzak durmaya özen göstermesi gereken bir durumdur. Peki israfı önlemek için ne yapmalıyız? İsraf nedir, israf kaça ayrılır? Zaman israf mıdır? İsraf ile ilgili ayet ve hadisler neler? Peygamberimizin israfa tutumu nasıldı? İsraf etmemek için...

Maddi ve manevi olmak üzere günümüzün en büyük hastalığı olan israf, insani ve dini körelmelerin ele başıdır. Dünyanın bir tarafında gösterişli ve lüks hayat yaşayıp bir giydiğini bir daha giymeyen kesimler var iken; diğer tarafında bir kap yemek ve bir yudum su bulamayacak kadar açlıktan ölecek insanlar var. Ahir zaman olarak nitelendirdiğimiz şu çağda sularımız tükeniyor, yiyeceklerimiz bitiyor, sağlığımız zedeleniyor, doğamız köreliyor ve son raddesinde ömrümüzün sonuna geliyoruz.  Bu durum karşısında eğer insanoğlu hayatında bazı değişiklikler yapmazsa, gelecek nesillerimizin bu nimetleri bulması çok zor olacaktır.  Allah (CC)'un  merhametinden hiçbir zaman umut kesmesek de Rabbimizin bize emrettiklerini yapmama utancı, mümin kulların boynunu eğiyor. Öyle ki Allah (c.c) Mülk suresi 15. ayette ''Sizin için, yeryüzüne boyun eğdiren O’dur. Şu halde onun omuzlarında yürüyün ve O’nun rızkından yiyin. Sonunda gidiş O’nadır.'' buyuruyor. O'nun verdiği bunca sayısız nimet karşısında bu durumdan istifade etmemizi ama israfa gitmememiz gerektiğini de bizlere emrediyor. Bu konuyla ilgili en açık ayet ise Araf Suresi 31. ayette geçen ''Ey Âdemoğulları! Her mescitte ziynetinizi takının (güzel ve temiz giyinin). Yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez.'' uyarısıdır. Peki israf konusunda dinimiz başka neleri söylüyor?

İsraf edilen şeyler

İsraf edilen şeyler

İSRAF ETMEK NE DEMEK? DİNİMİZDE İSRAFIN DURUMU...

Türk dil kurumunda 'israf' kelimesinin anlamı; gereksiz yere para, zaman, emek vb.ni harcama, savurganlıktır. İnsanlar nefislerine zulüm etmemelidirler ancak nefsimizin isteklerinde abartıya gitmek, aşırı harcama yapmak, Allah’ın rızasını gözetmeksizin zaman geçirmek bizi savurganlığa yani israfa itmektedir.

İsraf nedir? Dinimize göre israf ne demek?

İsraf nedir? Dinimize göre israf ne demek?

ZAMAN İSRAFI NEDİR? ZAMAN İSRAFI NASIL ÖNLENİR?

Verdiği nimetler karşısında Allah (c.c)'a ne kadar şükredersek şükredelim azdır. Ne yazık ki sadece maddi israfın yapılmadığı toplumumuzda eğer zaman israfı da ölçülebilir olsaydı bir çok insan zararda çıkardı. Ancak kendimizi eğitirsek, İslami ve beşeri ilimleri tahsil edersek bu savurganlığı en aza indirebiliriz, belki yok edebiliriz. Kuran-ı Kerim'deki “Saçıp savuranlar, hiç şüphesiz şeytanlarla kardeş olmuş olurlar; şeytan ise Rabbine karşı pek nankördür.” (el-İsrâ, 27) ayetinden anlaşıldığı gibi israf eylemi şeytandandır.

Rabbimiz (c.c)’e itaat etmeyen şeytanla aynı safta yer almak ise hiçbir Müslümanın istediği bir durum değildir.  Allah (c.c)’un yolunda harcadığımız para ve zaman; israfa girmez, sorumluluklarımızı ihmal etmeksizin yaptığımız her maddi ve manevi harcama Hak nezdinde yapılan harcamalardır.  Bu konu ile ilgili en açık ayet-i kerimelerden birisi de:

“(Ey Rasûlüm!) Sana iyilik yolunda ne harcayacaklarını sorarlar. De ki; «İhtiyaç fazlasını». Allâh size âyetlerini böyle açıklar ki düşünesiniz.” (el-Bakara, 219) örnek gösterilebilir.

MÜSLÜMANLAR OLARAK İSRAFI NASIL ÖNLEMELİYİZ?

İSRAFTAN KAÇINMANIN YOLLARI...

İsraf nasıl önlenir? İsraftan kaçınmanın yolları

İsraf nasıl önlenir? İsraftan kaçınmanın yolları

Müslüman kişi, hayatının her anında ölçülü olmalıdır. Öncelikli olarak yapacağımız bütün harcamalardan hesap gününde sorguya çekileceğimizi unutmazsak daha etkili sonuç alabiliriz. Evimize aldığımız meyve ve sebzeler, bütün yiyecekler, içecekler, bahçemizde yetiştirdiğimiz ürünler, hiçbirinin ihtiyaçtan fazlasını almamalıyız. Eğer tüketeceğimizden fazlası elimize geçmişse komşularımızla, yardıma muhtaç insan ve hayvanlarla paylaşmayı bilmeliyiz.

“Ey Âdemoğulları! Her secde edişinizde güzel elbiselerinizi giyin; yeyin, için, fakat israf etmeyin; çünkü Allâh israf edenleri sevmez.” (el-A’raf, 31). Ayeti kerimedeki israf edenlerden olmamak için gündelik yaşantımızda dikkat etmemiz gereken bazı noktaları ele almaya çalıştık. İşte israftan kaçınabileceğimiz önemli bir durum...

Kıyafet israfı nedir? Fazla kıyafetler ne yapılmalı? Kıyafet bağışı

Kıyafet israfı nedir? Fazla kıyafetler ne yapılmalı? Kıyafet bağışı

Kıyafette aşırıya kaçmak: Bugün dolaplarımız giymediğimiz kıyafetlerle dolu.  Dünyada o kadar insan sefalet içinde yaşarken bizler ise büyük bir şımarıklık içinde elimizdekilerden sıkılıyoruz. Eski kıyafetlerimizi çöpe atmak veya dolabın köşesinde eskimesini beklemek, bir Müslümanın yapmaması gereken bir davranıştır.  Bunun yerine kullanmadığımız kıyafetleri hayır kurumlarına bağışlayabiliriz ya da kendimiz bir yoksul kardeşimize bunları hediye edebiliriz. Unutulmamalıdır ki; Rabbimiz verdiği nimetleri kulunun üzerinde görmek ister ama aşırıya kaçmamak şartıyla!

PEYGAMBERİMİZ İSRAFA NASIL BAKARDI? PEYGAMBERİMİZE GÖRE İSRAF...

İsraf nasıl önlenir? İsraf ile ilgili ayet ve hadisler

İsraf nasıl önlenir? İsraf ile ilgili ayet ve hadisler

Bir defasında Hz. Peygamber Sa’d’a uğradı. Rasûlullah onun abdest alırken suyu aşırı kullandığını görünce şöyle dedi;
"Bu israf nedir?" Sa’d şaşırarak;
"Abdestte de israf olur mu?" dediğinde Hz. Peygamber şöyle cevap verdi;
“Evet, hatta akmakta olan bir nehirde abdest alsan bile” (İbn Mace, İbn Hanbel.)

İSRAF İLE İLGİLİ HADİS-İ ŞERİFLER

Hiçbir zaman zengin ve gösterişli bir hayat yaşamayan Sevgili Peygamberimiz (SAV), israf etme durumu ile ilgili Müslümanlara şöyle tavsiyede bulunmuştur:

“Ademoğlu, karnından daha şerli bir kap doldurmamıştır. İnsana belini doğrultacak birkaç lokma yeter. Yemek yediği zaman, midesinin üçte birini yemeğe, üçte birini içmeğe, üçte birini de nefes almaya ayırsın.” Tirmizî, Zühd, 47. .V, .590. Bazı lafız farklılıklarıyla İbnu Mâce, Et'ime 50, II, 1111;  Ahmed, IV, 132.

İsraf ile ilgili ayet ve hadisleri

İsraf ile ilgili ayet ve hadisleri

Resullullah (SAV), hadis-i şerifinde şöyle buyurdu:

Hiçbir kul, kıyamet gününde, ömrünü nerede tükettiğinden, ilmiyle ne gibi işler yaptığından, malını nereden kazanıp nerede harcadığından, vücudunu nerede yıprattığından ve bildiklerini yaşayıp yaşamadığından sorguya çekilmedikçe bulunduğu yerden kıpırdayamaz.( Tirmizi)

Yukarıda verdiğimiz hadislerde gördüğümüz üzere Müslüman kişi öylesine bir hayat yaşayamaz. Attığımız her adımda Rabbimiz (c.c)’i düşünmeliyiz ve O’nun rızasını kazanmak için bu ömrümüzü geçirmeliyiz. Attığımız her adım, aldığımız her nefes, yaptığımız her şey ahirette karşımıza çıkacak. Bunu unutmadan yaşayalım.

Dolayısıyla da büyük bir samimiyet ve içtenlikle şu soruları kendimize sorabilmeliyiz:

Bize verilen imkanları nasıl kullandık, Müslüman kardeşlerimizle veya başka insanlarla ne kadar paylaştık, bize verilen vücut emanetini ne kadar ve ne için yorduk. Rabbimize vereceğimiz cevapları düşündük mü, ona göre yaşadık mı? 

İsraf edenlerin durumu

İsraf edenlerin durumu

Kerahat vakti nedir, Kerahat vaktinde neler yapılmaz? Kerahat vakti namaz kılınır mı?

İLİŞKİLİ HABER

Kerahat vakti nedir, Kerahat vaktinde neler yapılmaz? Kerahat vakti namaz kılınır mı?Cennete götüren faziletli zikir ve dualar! Cennete gitmek için ne yapmalıyız?

İLİŞKİLİ HABER

Cennete götüren faziletli zikir ve dualar! Cennete gitmek için ne yapmalıyız?Koronavirüs salgını varken gidilmemesi gereken turizm beldesi

İLİŞKİLİ HABER

Koronavirüs salgını varken gidilmemesi gereken turizm beldesi

İsraf ve çeşitleri

İsraf ve çeşitleri

İnşirah
İnsanın değeri kendisine verilen nimet ve yeteneklerle yakından ilgilidir. Düşünme, fikir üretme, bilgi sahibi olma, karar verme ve isteği doğrultusunda amel edebilme yeteneği onu diğer yaratıklardan ayıran başlıca özelliklerdir. Yüce Allah insanla birlikte yeryüzü ve çevresinde, canlılara yetebilecek ölçüde rızık ve nimet de yaratmıştır. Öyle ki Kur’an-ı Kerim’de, bu nimetlerin sayısal olarak tespitine bile güç yetirilemeyeceği ifade edilmektedir. Yine kâinattaki her canlının rızkının Yaratan tarafından lutfedildiği belirtilmiştir.
Dünya ve erişebildiğimiz diğer âlemlerin sayısız nimetler üretmeye elverişli olduğu gerçeği göz önünde bulundurulursa, Allah’ın nimetlerinin ne denli sayısız olduğu ve her canlı için yetecek ölçüde rızık yarattığı anlaşılır. Kendisine bu derece önem verilen insan, başıboş bırakılmamış, yaratılış amacının Allah’a ibadet olduğu ifade edilmiş, bu ibadet yolu da gönderilen peygamberlerle kendisine bildirilmiştir. İnsan, kendisine verilen nimetin değerini bilecek ve şükredecek, niçin yaratıldığınınşuurunda hayatını sürdürmeye çalışacaktır.
Mal ve Servetin Kullanı
İhtiyaçlarımızı gidermek için edindiğimiz şeylere genelde Mal terimi kullanılır. Sözlükte mal, kişinin malik olduğu eşyanın hepsini ifade eder. Edindiğimiz mallar yığınına da Servet adını vermekteyiz. İslâm inancına göre, evrendeki her şey Allah’a aittir. İnsanların elde ettiği mal ve mülkün hepsi O’nundur. Nitekim,
وَتَبَارَكَ الَّذى لَهُ مُلْكُ السَّموَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا
Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin mülkü (hükümranlığı) kendisine ait olan Allah ne yücedir!.. (Zuhruf, 43/85) âyeti bu hususu dile getirmektedir. İnsan âdeta Allah’ın mülkünün emanetçisidir. Bu nedenle o, Allah’ın mülkünde başkalarına zarar vermeden meşrû yollardan kazanacak ve elde ettiği serveti harcarken de topluma zarar vermeyecek şekilde meşrû ölçüler içinde sarf etmeye özen gösterecektir.
İslâm’da insanlara her ne kadar özel mülkiyet hakkı tanınmış ise de, kişiler mülklerinde veya sahip oldukları değerlerde sınırsız tasarruf hakkına sahip değillerdir. Başka bir ifade ile kişinin, nasıl olsa mülk bana aittir, sahip olduğum maddî ve manevî değerleri, gerek fert gerekse toplumsal bazda fayda ve zararı gözetmeden kullanma hakkına sahibim. deme özgürlüğü yoktur. Bu noktada İslâm’ın iktisadî hayata belli ölçüler çerçevesinde müdahale ettiğini görmekteyiz. Şu kadar var ki hemen her toplumda sahip oldukları mal veya servetlerde insanlara getirilen bazı yükümlülükler, hoş karşılanmamış ve itirazlara mahal olmuştur.
قَالُواْ يَا شُعَيْبُ أَصَلاَتُكَ تَأْمُرُكَ ان نَّتْرُكَ مَا يَعْبُدُ آبَاؤُنَا أَوْ أَن نَّفْعَلَ فِي أَمْوَالِنَا مَا نَشَاء
Ey Şuayb! Babalarımızın taptıklarını (putları), yahut mallarımız hususunda dilediğimizi yapmayı terk etmemizi sana namazın mı emrediyor?… (Hûd, 11/87) âyeti özel mülkiyete getirilen bazı kayıtların tarihi kökeni ve insanların malları ile ilgili olarak getirilen yükümlüklerde sergiledikleri tavır konusunda bize bir fikir vermektedir. Aslında gerekli şartları taşıyan bireylere getirilen maddî yükümlülükler, genel kamu yararı için getirilen yükümlülüklerdir. Nitekim İslâm, koyduğu bu tür prensiplerle, fert ile toplumun menfaatlerini bağdaştırmayı hedeflemiştir.
İslâm, kişiyi servet edinmede nasıl birtakım kurallarla bağlı kılmışsa, elde edilen servetin tüketimi ya da tasarrufunda da meşrû ölçüler doğrultusunda hareket edilmesini öngörmüştür. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de,
مُّسْتَخْلَفِينَ فِيهِ فَالَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَأَنفَقُوا لَهُمْ أَجْرٌ كَبِيرٌ آمِنُوا بِاللَّهِوَرَسُولِهِ وَأَنفِقُوا مِمَّا جَعَلَكُم
Allah’a ve Resûlüne iman edin. Sizi, üzerinde tasarrufa yetkili kıldığı şeylerden harcayın. Sizden iman edip de (Allah rızası için) harcayan kimselere büyük mükafaat vardır. (Hadîd, 57/7).
ْ قِيَاماً وَارْزُقُوهُمْ فِيهَا وَاكْسُوهُمْ وَقُولُواْ لَهُمْ قَوْلاً مَّعْرُوفاً وَلاَ تُؤْتُواْ السُّفَهَاء أَمْوَالَكُمُ الَّتِي جَعَلَ اللّهُ لَكُم
Allah’ın sizi koruyucu kılmış olduğu mallarınızı aklı ermezlere (beyinsizlere) vermeyin. (Nisâ, 4/5) âyetleri ile servetin, ölçüsüzce değil meşrû şekilde harcanması, onun değerini bilmeyenlere verilmemesi emredilmektedir. Sahip olunan değerlerin, hiçbir şekilde zayi edilmesi tasvip edilmediği gibi bu tür davranışlar yasaklanmıştır.
İslâm’da helâlinden kazanmak ve bu kazancı uygun şekilde ve gereği gibi kullanmak temel esas ve hedeftir. Dinimizde, haram kazanç yerildiği gibi, helâl kazancın da gerekli ölçüler çerçevesinde kullanılmaması kınanmış hatta yasaklanmıştır. Kazancın ya da sahip olunan değer ve nimetlerin gereği gibi kullanılmaması, israf kavramı ile ifade edilmektedir ki, İslâm’da, her çeşidiyle israf haram kılınmıştır. Hem elimizdeki üretilmiş malları hem de dünyanın kaynaklarını ölçülü ve dengeli bir biçimde kullanmak ve tüketimi ona göre düzenlemek zorundayız.


Cevap: İsraf ve çeşitleri

İnşirah

İsraf; herhangi bir konuda aşırı gitmek, doğru ve gerçek olandan sapma, meşrû sınırların ötesine geçme; imkanları ve sahip olunan değerleri, gerekli görülen yerler dışında veya gereğinden fazla harcama anlamına gelmektedir. Cimrilik ise; imkan olduğu halde gerekli harcamayı yapmamak demektir.
İsraf kelimesi iki âyette, bunun fiil ve isim şeklindeki türevleri ise, 21 âyette geçmektedir. Ayrıca israf anlamina gelen "tebzîr” ve türevleri de kullanılmaktadır. Bu kelimeler, hadislerde de yer almaktadır. Kur’an-ı Kerim’de "meşrûiyet sınırını aşanlar” için sık sık "müsrif” ve "müsrifîn, müsrifûn” kelimeleri kullanılmaktadır. Ayetlerde israf kavramı, doğru inançtan sapma, tutum ve davranışlarında itidalden sapma, ahlakta meşrûiyetten sapma ve azgınlığa düşme anlamlarında kullanılmıştır.
İsraf ve Cimrilik Yasaklanmıştır
İslâm’da israf ve cimrilik, âyet ve hadislerle yasaklanmıştır. Nitekim,
وكُلُواْ وَاشْرَبُواْ وَلاَ تُسْرِفُواْ إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُسْرِفِينَ
"…Yiyiniz, içiniz, fakat israf etmeyiniz; çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (A’râf, 7/31) âyeti israfın haram olduğunu açıkça dile getirmektedir. Hz. Peygamber (s.a.s.) de
كُلُوا وَاشْرَبُواْ وَتَصَدَّقُوا وَالْبَسُوا في غَيْرِ إسْرَافٍ وََ مَخِيلَةٍٍ
"Kibirsiz ve israf etmeden yiyiniz, içiniz, giyiniz ve sadaka veriniz.” sözü ile israfın yasaklığını ifade buyurmuştur. Dikkat çekici bulduğumuz şu olay İslâm’ın israf konusunda ne denli titiz olduğu hususunda bize yeterli fikir vermektedir:
أنَّ رَسُولَ اللّهِ صلى الله عليه وسلم مَرَّ بِسَعْدٍ، وَهُوَ يَتَوضَّأ Bir defasında Hz. Peygamber (s.a.s.) Sa’d’e uğradı. Sa’d bu esnada abdest alıyordu. Resûlullah (a.s.), (onun suyu aşırı kullandığını görünce);
فقَالَ مَا هذَا السَّرَفُ "Bu israf nedir"? diye sordu. Sa’d de,

فقَالَ أفِي الْوُضُوءِ إسْرَافٌ؟
"Abdestte de israf olur mu?" dediğinde Hz. Peygamber (s.a.s) de
,قَالَ نَعَمْ وَإنْ كُنْتَ عَلى نَهَرٍ جَارٍ "Evet, hatta akmakta olan bir nehirde abdest alsan bile” şeklinde cevap verdi.
Kur’an-ı Kerim’de, insanın cimrilik duygusundan kurtulması ve bunun yerine cömertlik duygusunu geliştirmesi her vesile ile öğütlenmekte, Allah’ın cimrilik edenleri ve başkalarına da cimriliği tavsiye edenleri sevmediği belirtilmektedir (Nisa, 4/37). Başka bir ayette cimriliğin insanın kendi yararına bir davranış olmayıp aksine tam aleyhine bir sonuç doğuracağı ifade buyurulmuştur. Hz. Peygamber de cimriliğin yasak ve dinde hoş karşılanmayan bir haslet olduğunu,
خَصْلَتَانِ َﻻ تَجْتَمِعاَنِ في مُؤْمِنٍ: الْبُخْلُ، وَسُوءُ الخُلْقِ
"İki haslet vardır ki bir mü’minde asla beraber bulunmazlar: Cimrilik ve kötü ahlâk." hadisiyle ifade etmiştir. Ayrıca Resûlullah (s.a.s) genel olarak insanlar hakkında düşünülebilen en kötü ve alçaltıcı iki huyun cimrilik ve korkaklık olduğunu, cimrilik duygusuyla imanın bir arada bulunmayacağına vurgu yapmıştır.
İslâm ahlakçıları cimriliği ahlakî ve psikolojik bir hastalık kabul ederek diğer reziletler gibi bunun da ilim ve amel yoluyla tedavi edilebileceğini ifade etmişlerdir. İlim yolu cimriliğin ahlakî, dinî ve içtimaî bakımdan zararlarını ve bundan kurtulmanın yollarını araştırıp öğrenmek, amel yolu ise insanların dertleriyle ilgilenmek, nefse güç gelse de insanlara yardım etmeye kendini zorlamak şeklinde özetlenebilir.


Yanıt: İsraf ve çeşitleri

İnşirah
İsraf Alanları
Toplumumuzda israf hemen her türüyle yer almaktadır. Ancak biz en çok karşılaştığımız israf alanlarına kısaca işaret ederek bazı değerlendirmelerde bulunacağız.
Yeme-içmede israf
Varlığımız ve iş yapma gücümüzün devamı için gerekli gıdaları almak insanî olduğu kadar dinî bir görevdir. İnsan bu görevi yerine getirirken yeteri kadar gıdayı almak mecburiyetindedir. Yüce Dinimiz, ihtiyacımız olan gıdayı azaltıp iş gücümüzü kaybetmeyi tasvip etmediği gibi, gereğinden fazla yiyip içmeyi de yasaklamıştır (A’râf, 7/31).
İnsan karnını tıka basa, ölçüsüzce doldurmayacak, ama güç ve takatten düşecek derecede de aç durmayacaktır. Hz. Peygamber (s.a.s.),
مَا ﻣﻸ آدَمِىُّ وِعَاءً شَرّاً منْ بَطْنٍ، بِحَسَبِ ابنِ آدَمَ لُقَيْمَاتٌ يُقْمِنَ صَلْبَهُ، فَإنْ كَانَ َﻻ مَحَالَةَ فَاﻋﻼ، فَثُلُثٌ لِطََعَامِهِ، وَثُلُثٌ لِشَرابِهِ، وَثُلُثٌ لِنَفَسِهِ
" Ademoğlu, karnından daha şerli bir kap doldurmamıştır. İnsana belini doğrultacak birkaç lokma yeter. Yemek yediği zaman, midesinin üçte birini yemeğe, üçte birini içmeğe, üçte birini de nefes almaya ayırsın.” sözüyle haddinden fazla yemenin insanı sürükleyeceği zarara dikkat çekmektedir.
Günümüz toplumlarına şöyle bir göz attığımızda, yapılan yiyecek ve içecek israflarının haddi hesabının olmadığını görmek hiç de zor olmasa gerektir. Çöplere atılan ekmeklerin, dökülen yemeklerin, boşa akan suların, milyonları bulan şehirlere yetecek miktara ulaştığından bahsedilmektedir. Oysa gerek ülkemizde gerekse dünyada, hoyratça atılan bir parça ekmeğe, dökülen bir tabak çorbaya hatta umursamadığımız miktarda musluklardan sızan bir damla suya muhtaç ne kadar da insan vardır. İşte bütün bunları, ruh terbiyesinden, maneviyattan dahası Allah’a gerçek manada kul olmaktan uzak olmanın sonucu olduğunu görmekteyiz. Halbuki, müminin, yemek yerken sofrasına düşen kırıntıları bile toplayarak yemesi onun terbiyesinin sadece bir parçasıdır. Ona, sevdiği Peygamber’i, akan bir nehirde ibadet niyetiyle abdest alırken bile suyu israf etmemesini öğütlüyor. Bu hayata ve nimetlere bakışa getirilen bir disiplindir, eğitimdir, değer vermedir.


Soru: İsraf ve çeşitleri

İnşirah
Giyim-Kuşamda İsraf İnsan, soğuk-sıcaktan korunmak bir tarafa belli yerlerini örtmek zorundadır. Bu zorunluluğun temeli, bazen dine bazen de örf ve kültüre dayanmakta ve bu değerlere göre değişkenlik arz etmektedir. Ama insanlık âlemine şöyle bir göz atıldığında kaynağı her ne olursa olsun bütün toplumlarda giyinmenin bir zorunluluk olduğu görülür. Öyle ki, giyim-kuşamın tarihsel kökeni, ilk insana kadar dayanmaktadır. Hz. Adem ve eşinin cennetten yeryüzüne çıplak olarak indirildiği ve Allah’ın onların mahrem yerlerini örtebilecekleri giyecekleri yarattığı belirtilmektedir.
Kişilerin giyim-kuşamları malî imkanlarıyla da ilintilidir. Hz. Peygamber varlıklı kimsenin, gurur ve gösterişten uzak kalmak koşuluyla kendisine verilen nimetlerin belirtisini üzerinde hissettirmesinin Allah’ın hoşuna gideceğine işaret etmiştir. Ayrıca huzuruna pejmürde kıyafetle gelen varlıklı birini,

إِنَّ اللَّهَ يُحِبَّ أَن يُرَى أَثَرُ نِعْمَتِهِ عَلَى عَبْدِهِ
.
"Allah, kulunun üzerinde nimetin görülmesinden hoşnutluk duyar.” buyurmak suretiyle uyarmıştır.
Varlığı yerinde olan kişinin temiz ve güzel giyinmesi, sahip olduğu nimetin kadrini yerine getirmesidir. Fakat güzel giyineceğim derken lüks ve gösteriş yönünden israfa kaçmamalı, henüz giyilebilecek elbiseleri, modası geçti düşüncesiyle zayi etmemelidir. Üzülerek ifade edelim ki, suni bir olgu olan moda anlayışı, günümüzde insanların israfa yönelmesinde baş etkenlerden birisini teşkil etmektedir. Henüz rengi dahi solmamış, bir iki defa giyilen elbiselerin düşüncesizce zayi edilmesi, israf dışında hangi kavram ile açıklanabilir? Bu tür davranışların İslâm’da bir vebali olduğunu belirtmemizde fayda vardır. İslâm’a göre, insan kendisine verilen her türlü nimetten sorguya çekilecektir.


İnşirah
Zamanın israfı
İnsan için en değerli mefhumlardan birisi de zamandır. Çünkü her şey zaman içinde varolmakta, gelişmekte ve yine zaman içinde yok olmaktadır. İnsan hayatında önemli bir yere sahip olan ilim, servet ve diğer bir çok değer, zaman içinde elde edilebilmektedir. Zamanı, gerektiği şekilde değerlendirebilenler hem dünyada hem de âhirette huzuru yakalayacaklardır.
Kur’an-ı Kerim’de إِنَّ الْإِنسَانَ لَفِي خُسْرٍ وَالْعَصْر ِ " Asra yemin ederim ki insan ziyan içindedir…” (Asr, 103/1-2)buyurularak zamanın öneminin bir sûre ile vurgulanması gerçekten anlamlıdır. Bu âyet, zamanın önemine işaret etmektedir. Sevgili Peygamberimiz de;
نِعْمَتَانِ مَغْبُونٌ فِيهِمَا كَثِيرٌ مِنَ النَّاسِ: الصِّحَةُ وَالْفَرَاغُ
"İki nimet vardır ki insanların çoğu bunların değerinden habersizdirler. Bunlar sağlık ve boş zamandır” buyurmak suretiyle zamanın ve sağlığın önemine dikkat çekmiştir.
Hangi akıl sahibi bunların değerli olmadığını iddia edebilir? Hayatımız, saniyelere, dakikalara bağlı değil midir? Bütün servetler feda edilse, Rabbimizin takdir ettiği ömrümüz bittiğinde bir saniyemizi geri getirme gücümüz ve imkanımızın olmadığı düşünülürse, zamanın bizler için ne derece önemli olduğu daha iyi anlaşılır.
İbadetlerimiz zamana bağlı, uykumuz, dahası insan olarak her şeyimiz zaman mefhumu içinde dönüp dolaşmaktadır. Üzülerek belirtelim ki, israf ettiğimiz değerlerin başında zaman israfı gelmektedir. Hiçbir gayeye, amaca matuf olmayan ömür ve ideal sahipleri, zaman bittiğinde hüsranın en büyüğünü yaşayacaklardır. Bir insanın Allah’ın verdiği ömür nimetini pervasız ve sorumsuzca tüketmesinden daha üzücü ne olabilir? Hz. Peygamber (s.a.s);
"Hiçbir kul, kıyamet gününde, ömrünü nerede tükettiğinden, ilmiyle ne gibi işler yaptığından, malını nereden kazanıp nerede harcadığından, vücudunu nerede yıprattığından ve bildiklerini yaşayıp yaşamadığından sorguya çekilmedikçe bulunduğu yerden kıpırdayamaz. ” sözüyle insanın sorguya çekileceği değerlerin başlıcalarına işaret etmiştir.
İnsanın kendisine biçilen ömrü, en güzel şekilde değerlendirmesi, yaşadığı zamanı iyi değerlendirilmesi ile mümkündür. Zamanını iyi değerlendirmeyen kimsenin ömrünü iyi değerlendirdiği iddia edilemez. İşlerini, güçlerini bir tarafa bırakıp, lüzumsuz mekanlarda hoyratça zaman harcayan insanların, ömürlerini iyi değerlendirdikleri söylenebilir mi?
Yüce Allah huzuru yakalayan müminlerin özelliklerinden bahsederken, وَالَّذِينَ هُمْ عَنِ اللَّغْوِ مُعْرِضُونَ "Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler” (Mü’minûn, 23/3) ifadesini kullanmaktadır. Buna göre müminin huzuru yakalayabilmesi için, dünya ve âhiretine, kendisi ve topluma faydası olmayacak her şeyden uzak durması gerekli temel şarttır. Aksi takdirde zamanını ve bir daha sahip olamayacağı ömür servetini israf etmiş olacaktır.


İnşirah
Kaynakların israfı Kaynaklar denildiğinde genel anlamıyla bir ülkenin sahip olduğu yeraltı ve yerüstü zenginlikleri akla gelmektedir. Denizler, akarsular, ormanlar, tarıma elverişli araziler, kara ve deniz hayvanları, madenler bu bağlamda bir ülkenin başlıca kaynaklarını teşkil etmektedirler. Çağımızda gerek dünya gerekse ülkeler bazında kaynak israfının göz ardı edilemeyecek boyuta ulaştığı bir gerçektir.
Yüce Allah, kainattaki her şeyi insanın hizmetine sunmuştur. O, evrendeki hiçbir şeyi boşa yaratmamıştır. Yaratılan her şey, denge temeline oturtulmuştur. وَالسَّمَاء رَفَعَهَا وَوَضَعَ الْمِيزَان أَلاًّ تَطْغَوْا فِي الْمِيزَانِ َ"Göğü Allah yükseltti ve mîzanı (dengeyi) O koydu. Sakın dengeyi bozmayın” (Rahmân, 55/7-8) anlamındaki âyet, bu gerçeği dile getirmektedir. Bu dengenin bozulması, insanlık âlemi için zor günlerin başlangıcının habercisidir.
Denizlerin, akarsuların, hatta okyanusların, ormanların, geniş anlamıyla çevrenin tahribinde insanlık âlemi için fayda olduğu iddia edilebilir mi? Gerçek şu ki, genel anlamıyla kainatta özel anlamıyla çevrede tahrip edilen her değer, aslında insanlığın hayatından, geleceğinden kaybettiği bir değerdir. Öyle ki, ekolojik dengenin altüst edilmesi sadece bitkiler ve hayvanlar âlemi için değil, insanlık için de büyük tehlikeler arz etmektedir
Bozulan denge sonucunda da insanlık alemi, başta sağlık olmak üzere çeşitli problemlere muhatap olmaktadır. Kâinattaki dengenin bozulmasında insanların eylemleri önemli yer tutmaktadır. Zira Kur’an-ı Kerim’deظَهَرَ الْفَسَادُ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ بِمَا كَسَبَتْ أَيْدِي النَّاسِ لِيُذِيقَهُم بَعْضَ الَّذِي عَمِلُوا لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ
"İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu, ki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın;belki de, (tuttukları kötü yoldan) dönerler.” (Rûm, 30/41) buyurulmaktadır. Bu âyet, insanların, yerüstü ve yeraltı kaynaklarını, denizleri, ormanları, madenleri ölçüsüzce ve bilinçsizce kullanmaları sonucunda kainatta dengenin bozulacağına işaret etmektedir. Bozulan denge sonucunda hayatın ne derece problemlere gebe kaldığını çağımızda çok daha iyi gözlemleme imkanına sahibiz.
Allah’ın insanlar için verdiği nimetlerin, olumsuz kullanımı, israftır. Yapılan her israf da, ister fert ister toplumsal bazda olsun, o nimetin elden çıkmasına neden olacaktır.
Dünyada kaynakların kullanımı noktasında yapılan israfa ülkemizde de her çeşidiyle rastlamak mümkündür. Oksijen kaynağımız olan ormanlarımız yakılmakta veya kesilmekte, tarıma elverişli arazilere fabrika ve yerleşim merkezleri yapılmakta, denizlerimiz, akarsularımız kirletilmektedir. Sonra kirlenen denizlerimizin ya da akarsularımızın temizlenmesi, yanan ormanların yerine ağaç dikilmesi için yüklü paralar harcanmaktadır. Bütün bunlar israfın bir başka boyutunu teşkil etmektedir.
Bunların yanı sıra bu başlık altında ele alabileceğimiz bir israf çeşidi de enerji israfıdır. Ülkemizde enerji israfı göz ardı edilemeyecek bir derecededir. Kamu kurum ve kuruluşlarımız da dahil olmak üzere evlerimizde, iş yerlerimizde, sokaklarımızda hatta ibadethanelerimizde dahi enerji israfı konusunda gerekli titizlik gösterilmemektedir. Nasıl olsa faturası bana ait değil mantığıyla hareket eden insanımız, ne için yandığı bilinmeyen lambaları, söndürme bilincine sahip değildir. Halbuki israf edilen enerji, ülkenin kaynağının israfıdır. İsraf edilen her kaynağın faturası da doğrudan ya da dolaylı olarak topluma çıkmaktadır.
Gerçek şu ki, gerek ferdî gerekse toplumsal hayatımızda israfın cereyan ettiği alanlar sadece bunlardan ibaret değildir. Bunların yanında başta da ifade ettiğimiz gibi insan israfı, bilgi israfı, maddi ve manevî değerlerin israfı önemli yer tutmaktadır. Belki bütün bu israfların temelinde, iyi eğitilmemiş, ahlaki değerlerden habersiz, gayesiz insanlar yatmaktadır. Ama buna alet olan insanlar, bir şekilde birilerinin sorumluluğunu yerine getirmemelerinin sonucu topluma mal olmuş kimselerdir. Yani bu insan gereği gibi eğitilse, milli ve manevî değerler kendisine yeterli derecede aşılansaydı, bu konuma düşmeyebilirdi.
Mümin de bu dünyadaki her eyleminden sorgulanacağı düşüncesiyle yaşar. Bu nedenle de Allah’ın yasakladığı her şeyden uzak durmaya özen gösterir. Sonuç olarak belirtelim ki, İslâm, israfın her çeşidine karşıdır. Bu israfın kişisel boyutta olması ile kitlesel boyutta olması arasında fark yoktur. Her şeyde itidali (dengeli ve ölçülü olmayı) öneren dinimiz İslâm, yemede, içmede, giyimde kuşamda, ibadette dengeli ve ölçülü davranmamızı emretmiştir. O, dayanağı her ne olursa olsun ifrat ve tefritin karşısındadır.


İnşirah
İslâm’a göre, evrendeki her şey Allah’a aittir. İnsanların elde ettiği mal ve mülkün hepsi O’nundur. Yüce Allah insanla birlikte yeryüzü ve çevresinde, bütün canlılara yetebilecek ölçüde rızık ve nimet de yaratmıştır. Kâinattaki her canlının rızkı, Yaratan tarafından lutfedilmiştir. Ayrıca yeryüzü ve çevresi yaratılanların geçimini temin etmeye elverişli bir biçimde yaratılmıştır.
İnsanlar, Allah’ın kendileri için yarattığı rızık ve nimetleri, meşrû yollarla elde etmek suretiyle yararlanabilirler ve onları mülk edinebilirler. Her ne kadar özel mülkiyet hakkı tanınmışsa da kişiler, mal varlıklarında mutlak mülkiyet hakkına sahip değillerdir. Meşrû yollarla elde edilen mal ve servetin harcanması veya tüketiminde de meşrû ölçüler çerçevesinde hareket etme zorunluluğu vardır. İslâm’da, harcama ve tüketim, israf değil iktisat diğer bir ifadeyle verim ekonomisi temeline oturtulmuştur.
İsraf, sadece fertlerin değil toplumların çöküşünde de en önde gelen etkenlerden birisidir. Bu bağlamda İslâm, mensuplarını kendilerine gerek fert gerekse toplumsal bazda verilen değerlerin israf edilmemesi konusunda uyarmıştır. İslâm’da mal yığmayı düşünen ve servetlerini tembelce ellerinde tutanlar da tasvip edilmemişlerdir. Zira böyle bir tutum, malların âtıl durumda kalmasına ve dolayısıyla da kaynak israfına sebep teşkil etmektedir. İslâm, israfın önlenmesi için kişileri manevî yönden de motive etmiştir. Verilen her nimetten sorguya çekilme yaptırımı, israfın önlenmesinde önemli bir etkendir.


israf çeşitleri nelerdir, israf çeşitleri, israfın çeşitleri

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası