zarurati diniyye nedir / İslam Şeriatinde Beş Temel Hak

Zarurati Diniyye Nedir

zarurati diniyye nedir

Zar&#;r&#;t-I D&#;niyye Nedir, Esasları Nelerdir? Zar&#;r&#;t-I D&#;niyye Ka&#; Tanedir?

Zarurat-ı Dîniyye Nedir? 

Zarurat-ı Diniyye kelimesinin sözlük anlamı dinde inanılması ve uygulanması farz olan temel ilkelerdir. Dinin en temel ilkesi Allah'ın varlığına ve birliğine iman etmektir. Buna kısaca Tevhid denir. 

Zarurat-ı Diniyye Esasları Nelerdir?

Dinde zorunlu kabul edilen tüm esaslar, zarurat-ı diniyyenin kapsamına girer. Buna göre Allah'ın tüm emir ve yasakları, zarurat-ı diniyyenin esaslarını oluşturur. Bunların başında Allah'a, Hz. Adem'den Hz. Muhammed'e kadar gelen tüm peygamberlere, ahiret gününe, meleklere ve Kuran'ı Kerim'e iman etmek gelir. 

Cebrail Aleyhisselam aracılığıyla Hz. Muhammed'e indirilen vahiyler, dinin dogmalarıdır. Bunlar değiştirilemez ve eleştirilemez. Kuran'ı Kerim'de bildirilen ve her Müslüman'ın harfiyen uyması gereken dini kurallar, zarurat-ı diniyyenin esaslarıdır. 

Zarurat-ı Dîniyye Kaç Tanedir?

Zarurat-ı Diniyye 3 tanedir. 

1- İtikadi Esaslar 

 Tevhit 

Tevhit, İslam'ın temelini oluşturur. Her Müslüman, Allah'ın bir ve tek olduğuna, ondan başka İlah olmadığına inanır. Tevhit inancı, kelam ilminde Ehad; tasavvufta ise Vahdet-i Vücut adıyla bilinir.

 Nübüvvet 

 İslam inancına göre ilk peygamber Hz. Adem, son peygamber ise Hz. Muhammed'dir. Allah, emir ve yasaklarını bildirmek için her kavme elçi göndermiştir. Hz. Musa, Hz. Lut, Hz. İbrahim, Hz. Nuh ve Hz. Eyüp, Kuran'ı Kerim'de geçen diğer peygamberlerdir. Müslümanlar, tüm peygamberlere inanırlar. Bu da nünüvvet inancının bir parçasıdır. 

 Mead 

 Ahiret inancına kısaca mead denir. 

 2- Temel İbadetler 

 Namaz (Salat), oruç, hac, zekat (infak) ve Allah'ın birliğine şehadet etmek, temel ibadetler arasında yer alır. 

 3- Haram Kılınan Şeyler

 Allah'a şirk koşmak, haram yemek, zina yapmak, yalan söylemek, iftira atmak, kul hakkı yemek ve diğer haram kılınan şeyler zarurat-ı diniyyede yer alır. 

Zarûrât-I Dîniyye nedir

Zarûrât sözlükte “zarar vermek; mecbur etmek, gerekli kılmak” anlamındaki żarr kökünden türeyen ve “çaresizlik; ihtiyaç, gereklilik” anlamına gelen zarûretin çoğul şeklidir

Din açısından bir şeye inanmanın zorunlu olması için onun hem sübûtunun hem delâletinin kesin, yani Kur'ân-ı Kerîm veya mütevâtir sünnetle sabit olması gerekir. Bu niteliği taşıyan her türlü bilginin kabul edilmesi gerekir. Amelî ve ahlâkî hükümlerin sübût ve delâlet açısından zarûrât-ı dîniyye kapsamına alınması onların bilfiil eda edilmesi değil benimsenmesi anlamına gelir. Bu hükümlere iman ettiği halde edasında kusurları bulunan kişi yine müslüman sayılır.

İmâm-ı Rabbânî zarûrât-ı dîniyyeyi üç gruba ayırmıştır. 

  • Tevhid, nübüvvet ve meâd gibi inanılması zorunlu olan esaslar. 
  • Namaz, zekât, oruç, hac gibi farziyeti kesin olan ibadetler.
  • Zina, içki, kumar gibi haramlığı sabit olan hususlar (Mektûbât, III, 22). Burada söz konusu edilen şey amelî ve ahlâkî hükümleri ifa etmek olmayıp onların İslâm dininin birer hükmü olduğuna inanmaktır.

Güncel meselelere getirilen çözüm önerileri, “zarûrât-ı diniye” adı verilen İslam dininin kesin hükümlerine aykırı olmamalıdır. Zarûrât-ı diniye, dine ait olup bilinmesi ve inanılması gereken esaslar anlamına gelir. İslam âlimlerinin ittifakla kabul ettikleri iman esasları, namaz, oruç, zekât ve hac gibi kesin olarak emredilen ibadetler ve haramlığı sabit olan hususlar zarûrât-ı diniye kapsamına girer. Bu nedenle, güncel meselelerde karşılaşılan sorunların çözüm önerileri İslam dininin kesin hükümlerine aykırı olmamalıdır.

Zarûriyyât-I Dîniye ve Sağlam Aile Yuvası

Altınoluk Dergisi, &#; Mayis, Sayı: , Sayfa:

Dinlerin gayesi insanlığın huzur ve mutluluğudur. Dini anlayışa göre insanlık için gerekli olan huzur ve mutluluğun sağlanması ve korunması için gerekli beş temel esas vardır. Bunlara “olmazsa olmazlar” anlamına “zarûriyyât-ı diniye” denir. Bu beş temel esas şunlardır: 1-Nefsin (canın) korunması, 2-Aklın korunması, 3-Dinin korunması, 4-Neslin korunması, 5-Malın korunması Canlı organizmada hücrenin yeri ve özelliği ne ise toplum ve cemiyet için ailenin konumu da odur. Yuva kurma ve evlenmede temel gaye, zaruriyat denilen temel esaslarla örtüşmektedir. Bu bakımdan aile bu şartlarının bütünüyle sağlandığı yegane kurumdur ve toplumun korunması ona bağlıdır.

1- Nefsin (canın) korunması:

Herkesin en değerli varlığı kendi canı; yani öznefsidir. Her can muhteremdir, saygındır, koruma altındadır. Yüce dinimiz her canın korunmasını önemli sayar. Kâinatın gözde varlığı insan daha saygın bir özelliğe sahiptir. Bu yüzden Kur’an’da haksız yere bir cana kasdetmek insanlığa kasdetmekle eşdeğer görülmüş; bir canı ihya etmek ise insanlığı ihya etmek denk sayılmıştır. 1

Mal, can, ırz ve namus koruma altındadır. İnsanlar ne intihar sûretiyle kendi canlarına, ne de katil sûretiyle başkalarının canına kasdetmek hakkına sahiptir. Eğer böyle bir hak söz konusu olacak olsa yeryüzü kan gölüne döner, âlem fesâda uğrardı. Buna engel olmak için her can korunmuştur.

Can mânâsına nefsi korumak esas olduğu gibi insandaki kötülüğü emreden nefsâni duyguların etkisinden korunmak da bir görevdir. Nefse âid duyguların etkisinden korunmanın en iyi yolu evlenmektir. Çünkü eşler evlilik sayesinde birbirlerinin iffet ve namusuna perde olmaktadır. Nitekim Kur’an’da: “Onlar sizin perdeniz siz de onların perdesisiniz.”2 buyurulur. Allah Rasûlü de: “Ey gençler topluluğu içinizden evlenmeye gücü yetenler evlensin, evlenmeye gücü yetmeyenler ise oruç tutsun Çünkü oruçta “vica” tesiri vardır.”3 buyurur. Vicâ enemek sûretiyle cinsel gücün azalması anlamınadır.

2&#;Aklın Korunması

Akıl, teklifin şartıdır. Yani bir insanın din ve kanunlar nezdinde yükümlü olmasının şartı akıl ve ergenliktir. Akıldan mahrum olanlar tekliften muaftır. Ayrıca Kur’an’da “emanet” olarak geçen sorumluluk ve yükümlülüğün akıl olduğu kabul edilir. Nitekim: “Biz emaneti göklere, yeryüzüne ve dağlara sunduk. Onlar bu yükü yüklenmekten imtina etti. Ancak insan emaneti yüklendi. İnsan çok zâlim ve câhildir.”4 Bu ayette geçen emanet akıldır. Aklın korunması demek, sağlığında ona mukayyed olmak ve onu mâbûdunu tanıyacak şekilde eğitmektir. Hayatı kolaylaştıracak, kulluğu anlamlı kılacak bilgi ve becerilerle donatmak onun korunmasına girer. Akıl doğrudan hidayet kaynağı olmamakla birlikte doğruyu bulmanın aracıdır.

Huzur ve mutlulukönce aklı korumakla başfunduszeue.info yuvası, huzur ve mutluluğun paylaşıldığı bir kurumdur. Birbirine yabancı iki insan evlilik akdi sayesinde birbirine yaklaşmakta; hatta zamanla aynîleşmektedir. Evliliğin fiziki beraberliği onları önce zihnî, sonra da kalbî beraberliğe götürmektedir. Nitekim Allah Teâlâ evliliğin bu özelliğini ilâhî bir mucize olarak değerlendirerek şöyle buyurmaktadır: “Kendileriyle sükûnet ve mutluluğa ermeniz için sizin içinizden eşler yaratması aranıza meveddet (dostluk) ve merhamet (acıma) duyguları koyması, Allah’ın kudretinin delillerindendir. Şüphesiz bunda bilenler için ibretler vardır.”5

Âyette evliliğin üç merhalesine dikkat çekilmektedir; sekînet, meveddet ve merhamet. Düzenli bir evliliğin ilk gençlik yılları sekînet, sükûnet, huzur ve cinsel tatmin dönemidir. İkinci dönem ellili yaşlardan sonraki meveddet, yani dostluk, arkadaşlık ve sırdaşlık yıllarıdır. Üçüncü merhale ise altmışlı yaşlardan sonraki yaşlılık ve hastalık döneminde karşılıklı merhamet, şefkat ve acıma hasletlerinin egemen olduğu dönemdir. Bu döneme mutlu bir yuva ile gelmeyi başaran eşler artık birbirine şefkat ve merhamet gözüyle bakmakta; kendi hayatının devamını diğerinin hayatının devamında görmektedir. Hatıraları paylaşmak ve eski günleri anmak eşler için nostalji kaynağıdır. Ya da bir başka ifadeyle evliliğin ilk onbeş yılı “can, cana” ikinci onbeş yılı “yan, yana” üçüncü onbeş yılı ise “annenizi veya babanızı bulun bana!” dönemidir. Üçüncü merhalede eşler birbirine daha çok düşkündür. Çünkü merhamet dönemidir.

3- Dinin Korunması

Din her devir ve her toplumda mevcudiyetini korumuş; fıtrî ve âlem-şümûl bir kurumdur. İnsanla var olmuş ve insanoğlu var olduğu sürece varlığını sürdürecektir. İnsan her zaman yüce ve kudretli bir varlığa sığınma ihtiyacındadır. Kur’an dinin fıtrî oluşunu şu ayetle beyan etmektedir: “Sen yüzünü bir hanîf olarak dine, Allah’ın fıtratına çevir ki O, insanları bu fıtrat üzere yaratmıştır. Allah’ın fıtrat kanunu değiştirilemez.”6 Bu yüzden yüce dinimiz, fıtratta var olan bu duygunun korunması için dinin korunmasına ayrı bir önem vermiştir.

Evlilik kurumu, dinin ve dini hayatın korunması ve devamı konusunda da insanlara önemli bir sığınaktır. Nitekim Allah Rasûlü: “Allah kimi sâliha bir hanımla merzuk kılarsa ona dininin yarısını tamamlamış olur. Geriye kalan yarısı için de Allah’a saygılı davransın.”7

4- Neslin Korunması

Dünya hayatının korunması neslin devamına bağlıdır. Bu durum bize neslin devamı ve korunması sorumluluğunu yüklemektedir. Geçmiş peygamberler Kur’an’da (İbrahim, İsmail ve Zekeriyâ) Allah’tan mü’min ve hayırlı nesiller istediler. Allah’ın fıtrat kanununda neslin devamı, üreme ve çoğalma iledir. Nitekim Allah Teâlâ buyurur: “Ey insanlar, sizi tek bir nefisten yaratan ve ondan da eşini halk eden ve ikisinden bir çok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbınızdan sakının.”8

Allah’tan hayırlı nesil ve sâlih evlâd talebi, duâya dahil edilmesi gereken bir husustur. Nitekim âyette buyrulmuştur: “Rabbımız, göz aydınlığı eşler ve nesiller bağışla! Bizi takvâ sahiplerine önder kıl!”9

Nesil insanın devâmıdır. Bu yüzden insanoğlu ebediyet duygusunu zürriyeti ve geride bıraktığı hizmeti ile tatmin eder. Aile kurmak ve evlilik her şeyden önce insan neslinin devamının biricik vasıtasıdır. Evlenmeden neslin devamı fizik olarak mümkün olsa bile sosyolojik ve ruhi bakımdan mümkün değildir. Bu yüzden Kur’an, aile kurumunu teşkil eden eşleri, birbiri için nesil yetiştiren ekinlik ve tarla gibi değerlendirmektedir Aile böyle şerefli bir hizmet gördüğü için önemlidir. Allah Rasûlü de: “Evleniniz, çoğalınız. Ben kıyamette diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla övünürüm”11 buyurur.

5- Malın Korunması

Türkçede “Mal canın yongasıdır” tabiri malın yerini ve önemini anlattığı gibi, malı infak etmekle yongası çıkmış ağacın mobilya olması gibi insanın da anlamlı olacağını göstermektedir. Mal hayatın devamı için bir gaye değil, bir araç ve vesiledir. Nitekim Kur’ân’da bu konuya şöyle işaret buyrulur: “Allah’ın size dayanak kıldığı mallarınızı sefihlere vermeyin”12 Mal bir dayanak ve vasıtadır. Asla amaç ve gaye değildir. Bununla birlikte insanların canı gibi korunmuştur. Nitekim Allah Rasûlü “Kanlarınız (canlarınız), mallarınız, ırz ve namuslarınız muhteremdir.”13 buyurur. İslam’da mülkiyet hakkı ferdîdir. Herkesin mal edinme hak ve hürriyeti vardır. Ancak ferdî mülkiyet sebebiyle toplum ferde fedâ edilemez. İslam’da ekonominin merkezinde Allah vardır. Çünkü Allah ile alâkasını kesen insan sapar. Hem kendini hem de başkalarını zarara uğratır; hem dünyasını, hem de ukbâsını ziyan eder.

Türkçe’de “Nikah’ta kerâmet ve bereket vardır” sözü boşuna söylenmiş bir lakırdı değildir. Uzun yılların tecrübesi ve Kur’an’daki ilahi vaad, evlilik kurumunu bir bereket kapısı ve manevi zenginlik vesilesi olarak görmeye âmil olmuştur. Nitekim Allah Teâlâ buyurur: “İçinizdeki bekârları, kölelerinizden ve cariyelerinizden sâlih olanları evlendirin. Eğer onlar fakir iseler Allah onları (nikâh bereketiyle) lütfundan zengin kılar; Allah lütfu geniş olan ve her şeyi bilendir.”14

Bu ayette evlilik sayesinde kendisine eş bulanların aş ve iş bakımından lütuf ve bereketle mânevî zenginliğe ereceklerine işaret edilmektedir. Ancak böyle bir lütfa ermek için evlenmek ve salâh ehli olmak öngörülmektedir. Salâh, düzgünlük, dürüstlük ve dönüştürücü amel demektir. Bu âyetin berekâtıyla evliliğe yönelmiş ve bu sâyede lütuf ve inayete ermiş insanların sayısı pek çoktur. Çağımızda pozitivist, rasyonalist ve materyalist duygu ve düşüncelerle evlilik çağına gelmiş; evliliğin şartlarını hâiz pek çok insanın “önce iş ve aş” kaygıları ile evliliği tehir ettiğini görüyoruz. Vaad-i ilahiye güvenip sıdk ve salâh ile eş bulmayı iş ve aşın önüne koyan insanların sayısı gün be-gün azalmaktadır. Bu durum ise hiç de iyi bir haber değildir. Sonucu itibarıyla nüfussuzlaşmayı getirmektedir.

Dînî ve milli hayatın korunması, dinin, nefsin, neslin, aklın ve hatta malın korunması aile ortamında daha da kolaydır. Allah Teâla, ferdî sorumluluğun yanı sıra bize bir de aile sorumluluğu yüklemektedir: “Ey müminler, kendinizi ve ailenizi yakıtı taşlar ve insanlar olan cehennem ateşinden koruyun!”15

Toplumda mâneviyat açlığının telâfisi de en iyi şekilde âilede sağlanabilir. Sağlam yuvalardan oluşan toplumlar, birbirine kenetlenmiş tuğlalardan meydana gelen binâlar gibi içtimaî sarsıntılara karşı direnir ve bakaya doğru yol alır. Dinin olmazsa olmazlarından sayılan zarûriyat, en iyi şekilde ancak sağlam âile yuvasında kurulabilir.

Dipnotlar: 1) bk. El- Mâide, 5/32 2) el-Bakara, 2/ 3) Ebû Dâvud, nikah, 1; İbn Mâce, nikah 1 4) el-Ahzâb, 33/ 72 5) er-Rûm, 30/21 6) er-Rûm, 30/30 7) Heysemi, Mecmau’z-zevâid, Hadis no:  8) en-Nisa, 4/1 9) el-Furkan, 35/74 10) bk. el-Bakara, 2/ 11) bk. Aclûnî, I, Hadis no:  12) en-Nisa, 4/5 13) İbn Mâce, Menâsik,76 14) en-Nur, 24/32 15) et-Tahrîm, 66/6

Zarurât-ı Diniyye

ZARURAT-İ DİNİYYE

Yüce Allah’ın Hz. Ademle başlayan ve Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s.) ile son bulan bütün peygamberler aracılığı ile göndermiş olduğu dinlerin hepsi insanların kendi menfaatleri içindir. Dünya ve ahiret mutluluğunun kazanılması içindir. Yanlışın doğrudan ayrılması, dünya sıkıntıları ile karşılaşılmaması, ahirette ise kaybedenlerden olunmaması içindir. Peygamber Efendimiz ile bizlere gönderilen İslam ise bütün dinlerin sonuncusu, kemali ve Allah-u Teala tarafından ahirete kadar gelecek insanlardan kabul edeceği tek dindir.

Kur’an-ı Kerim ve Sevgili Peygamberimizin Hadisleri incelendiği zaman görülecektir ki; İslam Dininde hükümler beş gayeyle konulmuştur. Hükümlerde, kulların mutlu ve huzurlu bir yaşam sürmeleri için şu beş şey hedef tutulmuştur:

1– Canın Muhafazası,

2– Malın Muhafazası,

3– Dinin Muhafazası,

4– Aklın Muhafazası,

5– Neslin Muhafazası.

İslam Dininin ana maksatları olarak ifade edilen makasıd-i diniye yani beş ana prensip, İslam dininde herhangi bir konu hakkında fetva verirken gözetilmesi gereken prensiplerdir. Hangi konuda fetva verilmesi gerekirse gereksin bu beş ana prensibe uygunluk arz etmelidir. Müçtehit, fetva vereceği konu hakkında gerekli bütün bilgileri toplayıp, o konu ile ilgili naslara vakıf olduktan sonra, yorumlama ve güncelleme yapabilmeli, en önemlisi ise vermiş olacağı fetva makasıd-i diniyye (beş ana gayeye) uygunluk arz etmelidir.

Canın Muhafazası:

İslâm’da insan hayatı kutsal ve dokunulmazdır. Yaşamak bizlere yüklenmiş bir borçtur.

Bu sebeple dinimiz insan hayatını her türlü saldırıdan korumuş,insanların canına kıymayı haram kılmış, kan davaları yasak kapsamı altına alınmış, intihar yasaklanmış, hayatı tehlikeye düşüren şeylerden sakınmak ve bulaşıcı hastalıklardan korunmak gerekli kılınmıştır.

Allah canı korumak için yeme, içme, giyme gibi bir takım zorunluluklar getirirken cana kastetmeyi engellemek için hem dünyevi hemde uhrevi müeyyideler getirmiştir.

Kasten adam öldürene kısas, diyet, cehennem ve azabı; hataen öldürene kısas ve diyet cezaları uygulamasını getirmiştir. Ve yine işkence ve zulüm yapmayı, savaşta kadın, yaşlı çocuk ve din adamlarının öldürülmesini yasaklamıştır.

وَمَنْ يَقْتُلْ مُؤْمِنًا مُتَعَمِّدًا فَجَزَاؤُهُ جَهَنَّمُ خَالِدًا فِيهَا وَغَضِبَ اللَّهُ عَلَيْهِ وَلَعَنَهُ وَاَعَدَّ لَهُ عَذَابًا عَظِيمًا

Kim bir mü’mini kasden öldürürse cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, lanetlemiş ve büyük bir azap hazırlamıştır.[1]

مِنْ أَجْلِ ذَلِكَ كَتَبْنَا عَلَى بَنِي إِسْرَائِيلَ أَنَّهُ مَنْ قَتَلَ نَفْسًا بِغَيْرِ نَفْسٍ أَوْ فَسَادٍ فِي الْأَرْضِ فَكَأَنَّمَا قَتَلَ النَّاسَ جَمِيعًا وَمَنْ أَحْيَاهَا فَكَأَنَّمَا أَحْيَا النَّاسَ جَمِيعًا وَلَقَدْ جَاءَتْهُمْ رُسُلُنَا بِالبَيِّنَاتِ ثُمَّ إِنَّ كَثِيرًا مِنْهُمْ بَعْدَ ذَلِكَ فِي الْأَرْضِ لَمُسْرِفُونَ

Bundan dolayı İsrâiloğullarına şöyle yazdık: Kim, bir cana kıymamış, ya da yeryüzünde bozgunculuk yapmamış olan bir canı öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de onu(n hayâtını kurtarmak sûretiyle) yaşatırsa, bütün insanları yaşatmış gibi olur. Andolsun elçilerimiz onlara açık deliller getirdiler, ama bundan sonra da onlardan çoğu, yine yeryüzünde israf etmekte(aşırı gitmekte)dirler.[2]

Rasulullah buyurdu ki:

وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لَقَتْلُ مُؤْمِنٍ أَعْظَمُ عِنْدَ اللَّهِ مِنْ زَوَالِ الدُّنْيَا

"Nefsim kudret elinde olan Allah’a yeminler olsun ki; Müminin öldürülmesi, Allah katında dünyanın yıkımından daha büyük (bir hâdise)dir.”[3]

******

Rasulullah buyurdu ki:

مَنْ قَتَلَ رَجُلًا مِنْ أَهْلِ الذِّمَّةِ لَمْ يَجِدْ رِيحَ الْجَنَّةِ، وَإِنَّ رِيحَهَا لَيُوجَدُ مِنْ مَسِيرَةِ سَبْعِينَ عَامًا

Kim bir zımmiyi kasten ve haksız yere öldürürse o cennetin kokusunu alamaz. Halbuki onun kokusu yetmiş senelik yoldan duyulur.[4]

Rasulullah buyurdu ki:

لَوْ أَنَّ أَهْلَ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ اشْتَرَكُوا فِي دَمِ مُؤْمِنٍ لَأَكَبَّهُمُ اللَّهُ فِي النَّارِ

Eğer gök ve yer ehli bir müminin kanını dökmede iştirak etseler, Allah onları cehenneme atardı.[5]

Ebu Bekre anlatıyor: Rasulullah buyurdular ki:

«إِذَا التَقَى المُسْلِمَانِ بِسَيْفَيْهِمَا فَالقَاتِلُ وَالمَقْتُولُ فِي النَّارِ»،

İki Müslüman kılıçlarıyla karşılaştıklarında öldüren de ölen de cehennemdedir.

فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ هَذَا القَاتِلُ فَمَا بَالُ المَقْتُولِ

Dedim ki: “Ey Allah’ın Rasulü! Bu katildir fakat öldürülen niye ateştedir?

قَالَ: «إِنَّهُ كَانَ حَرِيصًا عَلَى قَتْلِ صَاحِبِهِ»

“Çünkü o da arkadaşını öldürmek istiyordu!”[6]

Peygamberimiz kan davalarının yasalandığını şöyle bildirmiştir:

Ashabım! Câhiliyet devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası, Abdülmüttalib’in torunu (amcalarımdan Hâris’in oğlu) Rabîanın kan davasıdır.”[7]

******

Yine Sevgili Peygamberimiz intihar eden kişinin cehennemde intihar ettiği hal üzere cezalandırılacağını bizlere bildirmiştir.[8]

Bu hadisten hareketle İslam Alimlerince İntihar eylemi de büyük günahlar arasında zikredilmiştir.

Rasulullah buyurdular ki:

«لَا يَحِلُّ لِمُسْلِمٍ أَنْ يُرَوِّعَ مُسْلِمًا»

Müslümanın Müslümanı korkutması helal değildir[9]

******

Rasulullah buyurdu ki:

«مَنْ أَشَارَ إِلَى أَخِيهِ بِحَدِيدَةٍ، فَإِنَّ الْمَلَائِكَةَ تَلْعَنُهُ، حَتَّى يَدَعَهُ »

Kim kardeşine (tehdit için) bir demir parçası ile işaret ederse bunu bırakıncaya kadar melekler ona lanet ederler.[10]

Hayatı korumak için, zaruret halinde, haram şeyleri yemek caizdir.

اِنَّمَا حَرَّمَ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةَ وَالدَّمَ وَلَحْمَ الْخِنْزيرِ وَمَا اُهِلَّ بِه لِغَيْرِ اللّٰهِ فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلَا عَادٍ فَلَا اِثْمَ عَلَيْهِ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَحيمٌ

“Allah size ancak ölüyü (leşi), kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası adına kesileni haram kıldı. Her kim bunlardan yemeye mecbur kalırsa, başkasının hakkına saldırmadan ve haddi aşmadan bir miktar yemesinde günah yoktur. Şüphe yok ki Allah çokça bağışlayan çokça esirgeyendir.”[11]

İslam’da işkence yapmak yasaklanmıştır:

Rasulullah buyurdular ki:

وَلَا تَغُلُّوا، وَلَا تَغْدِرُوا، وَلَا تَمْثُلُوا، وَلَا تَقْتُلُوا وَلِيدًا،

“Ganimette hainlik yapmayınız, sözlerinize bağlı kalınız, insanların uzuvlarını kesmek suretiyle işkence yapmayın, hiçbir çocuğu öldürmeyiniz.”[12]

******

Bir kudsi hadis ise şöyledir:

لَا تُمَثِّلُوا بِعِبَادِي

Allah buyurdu ki: Kullarıma işkence yapmayın![13]

Malın Muhafazası:

İslam Dini, mülkiyet kazancını, meşrû yolla elde etmeyi emretmiştir. Malın korunması ve muhafazası için en güzel maddi ve manevi tedbirleri almıştır.

Çalmak, gasp, yağma, rüşvet, gasp, kumar, dolandırıcılık, aldatmak, hile, karaborsa, tefecilik, faiz, israf, haksız ve haram yolla elde edilen mallar gibi gayr-i meşru kazançları haram kılmıştır. Zayi ve telef edilen mallar için tazmin zorunluluğunu getirmiştir. Ayrıca zekat, sadaka ve benzeri uygulamalarla başkalarının hakkını gözetmeyi de prensip haline getirmiştir.

Bütün tedbirler mal emniyetini sağlamak içindir. Kimsenin malına dokunulamaz. Başkasının mülkünde tasarruf edilemez.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لاَ تَأْكُلُوا أَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ إِلاَّ أَنْ تَكُونَ تِجَارَةً عَنْ تَرَاضٍ مِنْكُمْ وَلاَ تَقْتُلُوا أَنْفُسَكُمْ إِنَّ اللهَ كَانَ بِكُمْ رَحِيمًا

“Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret olması hali müstesna, mallarınızı, batıl (haksız ve haram yollar) ile aranızda (alıp vererek) yemeyin. Ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah, sizi esirgeyecektir.”[14]

Kur’an-ı Kerimde hırsızlık için çok ağır ceza getirilmiştir.

وَالسَّارِقُ وَالسَّارِقَةُ فَاقْطَعُوا اَيْدِيَهُمَا جَزَاءً بِمَا كَسَبَا نَكَالًا مِنَ اللّٰهِ

Hırsızlık eden erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık bir ceza ve Allah’tan bir ibret olmak üzere ellerini kesin.[15]

Başkasına ait bir malı zor kullanarak almak anlamına gelen gasp İslam Dininde haram kapsamı altına alınmıştır.

Rasulullah buyurdular ki:

Kim bir karış toprağı gasp ederse, Allah kıyamet gününde onu yedi kat yerden kafasına geçirir”[16]

Rüşvet olarak alınan ve verilen şey haramdır. Rüşvet insanlar arası ilişkileri bozmakla kalmayıp, toplumsal birlikteliğe de zarar vermektedir. 

Abdullah ibn Ömer anlatıyor:

" لَعَنَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ الرَّاشِيَ وَالْمُرْتَشِيَ

Rasulullah rüşvet alana ve verene lanet etti.[17]

Ailenin nafakasını, geçimini sağlamak için çalışmak ibadettir.

Peygamber Efendimiz bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır.

Malı uğrunda öldürülen şehittir;kanı uğrunda öldürülen şehittir; dini uğrunda öldürülen şehittir; ailesi uğrunda öldürülen şehittir.”[18]

Haram kazançlardan olan ve elde bulunan malı artırmak şöyle dursun ziyana uğratan hususlardan biride faizdir. 

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ وَذَرُواْ مَا بَقِيَ مِنَ الرِّبَا إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ

“Ey iman edenler,Allah’tan sakının ve eğer inanmışsanız faizden artakalanı bırakın.”[19]

اَلَّذينَ يَاْكُلُونَ الرِّبٰوا لَا يَقُومُونَ اِلَّا كَمَا يَقُومُ الَّذى يَتَخَبَّطُهُ الشَّيْطَانُ مِنَ الْمَسِّ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَالُوا اِنَّمَاالْبَيْعُ مِثْلُ الرِّبٰوا وَاَحَلَّ اللّٰهُ الْبَيْعَ وَحَرَّمَ الرِّبٰوا

Faiz (riba) yiyenler, ancak kendisini şeytan çarpmış olanın kalkışı gibi çarpılmış olmaktan başka (bir tarzda) kalkmazlar. Bu, onların: “Alım-satım da ancak faiz gibidir” demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alışverişi helal faizi ise haram kılmıştır.”[20]

Dinin Muhafazası:

Kişilerin istedikleri dini serbestçe seçmelerini, seçtikleri dinin kurallarını hiçbir müdahale ve sınırlamaya maruz kalmadan uygulamalarını, kendi dinleriyle ilgili eğitim almalarını, başkalarını eğitmelerini garanti altına alma hakkını ifade eder.

اُدْعُ اِلَى سَبِيلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ وَجَادِلْهُمْ بِالَّتِي هِىَ اَحْسَنُ

Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır, onlara karşı en güzel metotlarla mücadele et.[21]

******

لَااِكْرَاهَ فِى الدِّينِ قَدْ تَبَيَّنَ الرُّشْدُ مِنَ الْغَىِّ

Dinde zorlama yoktur; artık doğru eğriden ayrılmıştır.[22]

قُلْ يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءَكُمُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكُمْ فَمَنِ اهْتَدَى فَإِنَّمَا يَهْتَدِي لِنَفْسِهِ وَمَنْ ضَلَّ فَإِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَا وَمَا أَنَا عَلَيْكُمْ بِوَكِيلٍ

De ki: Ey insanlar! Size Rabbinizden Hak (Kur'an) gelmiştir. Artık kim doğru yola gelirse, ancak kendisi için gelecektir. Kim de saparsa, o da ancak kendi aleyhine sapacaktır. Ben sizin üzerinize vekil değilim. (Sadece tebliğ etmekle memurum).[23]

وَلَوْ شَاءَ رَبُّكَ لَآمَنَ فِى الْاَرْضِ كُلُّهُمْ جَمِيعًا اَفَاَنْتَ تُكْرِهُ النَّاسَ حَتَّى يَكُونُوا مُؤْمِنِينَ

Ey Muhammed! Eğer Rabbin dileseydi yeryüzünde bulunanların hepsi birden iman ederlerdi. O halde iman etsinler diye insanları sen mi zorlayacaksın?[24]

Başkalarının kutsal değerlerine hakaret edilmez:

وَلاَ تَسُبُّوا الَّذِينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللهِ فَيَسُبُّوا اللهَ عَدْوًا بِغَيْرِ عِلْمٍ

Allah’tan başka yalvardıklarına sövmeyin ki, onlar da bilmeyerek aşırı gidip de Allah’a sövmesinler…[25]

******

Bu konudaki güzel bir söz de şöyledir.

Kristal bir köşkte oturuyorsan başkasının camına taş atma!

Aklın Muhafazası:

İnsanı diğer varlıklardan ayıran temel vasıf akıldır. Dini mükellefiyetlerin ilk şartı akıldır, İslam, akıllı insanlara hitap eder.

Akıl dini anlama ve hususunda kitaplara ve peygamberlere muhtaçtır. Akıl vahiyle beslendiği müddetçe gerçek manada görevini yerine getirmiş olur. Kur’an-ı Kerim’de 70 ten fazla ayette “düşünmez misiniz? akıl etmez misiniz?” gibi sözcüklerin tekrarlanması ile aklın önemine vurgu yapılmaktadır.

İslam, aklın muhafazası birtakım hükümleri getirmiştir. Aklı zehirleyen ve izâle eden her şey yasaklanmıştır.

Örneğin; içki ve uyuşturucu maddeleri kullanmak yasaklanmıştır:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالْأَنْصَابُ وَالْأَزْلاَمُ رِجْسٌ مِنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ فَاجْتَنِبُوهُ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

“Ey iman edenler! İçki, kumar, (tapınmaya mahsus) dikili taşlar, fal okları ancak şeytanın amelinden birer murdardır. Onun için bunlardan kaçının ki muradınıza eresiniz.”[26]

Neslin Muhafazası:

Bir toplumun yükselmesi, o toplumun içindeki inançlı, bilgili, şahsiyetli, çalışkan ve dürüst insanların mevcudiyetine bağlıdır.

Nesillerini inançsızlık, bilgisizlik, tembellik, alkol, uyuşturucu, hayasızlık, hırsızlık, kumar gibi tehlikelerden korumayan milletlerin yarınları yoktur. 

يَا اَيُّهَا الَّذينَ اٰمَنُوا قُوا اَنْفُسَكُمْ وَاَهْلِيكُمْ نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ

“Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun…[27]

Bu ayet nazil olunca Hz. Ömer:  “Yâ Rasûlallah! Nefislerimizi koruruz fakat ailemizi nasıl koruyabiliriz?” demişti. 

Rasulullah şöyle buyurdu:

“Allah’ın sizi nehyettiği şeylerden onları nehyeder ve Allah’ın size emrettiği şeyleri onlara emrederseniz. Bu şekilde onları korumuş olursunuz.”

Neslin muhafazası için yapılması gereken şeylerin başında, âile kurumunun korunması ve desteklenmesi gelmektedir.

Bu sebepli dinimiz insanları evliliğe teşvik etmektedir.

Rasulullah buyurdular ki:

يَا مَعْشَرَ الشَّبَابِ مَنِ اسْتَطَاعَ الْبَاءَةَ فَلْيَتَزَوَّجْ فَإِنَّهُ أَغَضُّ لِلْبَصَرِ وَأَحْصَنُ لِلْفَرْجِ وَمَنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَعَلَيْهِ بِالصَّوْمِ فَإِنَّهُ لَهُ وِجَاءٌ

“Gençler, içinizden evlenmeye gücü yeten evlensin. Zira evlenmek gözü (haramdan) daha çok yumdurucu, iffeti daha çok koruyucudur. Gücü yetmeyen ise oruç tutsun, çünkü orucun şehveti kıran bir özelliği vardır.”[28]

Zina ise gayri meşru bir ilişkidir. Aile yuvasının kurulmasına engel olmakta, kurulan aile yuvalarının ise dağılmasına sebep olmaktadır.

وَلاَ تَقْرَبُواْ الزِّنَى إِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَسَاء سَبِيلاً

“Zina’ya yaklaşmayın. Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur.”[29] (İsra, 17/32)

Hazırlayan: Mehmet ERGÜN / Vaiz


[1] Nisa, 4/

[2] Maide, 5/

[3] Nesai.

[4] İbn Hanbel, Nesai.

[5] Tirmizi.

[6] Buhari.

[7] Buhari, İlim,

[8] Buhari, Tıb,

[9] Ebu Davud.

[10] Müslim.

[11] Bakara, 2/

[12] Buhari, Cihad, 3.

[13] İbn Hanbel.

[14] Nisa, 4/

[15] Maide, 5/

[16] Buhari, Bedü’l-Halk, 2.

[17] İbn Hanbel.

[18] Ebu Davud, Sünnet,

[19] Bakara, 2/

[20] Bakara, 2/

[21] Nahl, 16/

[22] Bakara, 2/

[23] Yunus, 10/

[24] Yunus, 10/

[25] Enam, 6/

[26] Maide, 5/

[27] Tahrim, 6.

[28] Buhari.

[29] İsra,

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası