bebek yürüsün diye döven adam / Demirören Haberleri Sayfa 10 | Onedio - Sosyal İçerik Platformu

Bebek Yürüsün Diye Döven Adam

bebek yürüsün diye döven adam

Demirören Haberleri

"Erdoğan ve Öcalan Yüz Yüze Görüştü, Anlaştı"

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, Oslo görüşmelerine Abdullah Öcalan ve Başbakan Erdoğan'ın da katıldığını ima etti. Terörist başı Öcalan’la Başbakan Erdoğan'ın 'KCK Paralel Devlet' oluşturulmasında Kuzey Kürdistan’ın inşa edilmesinde ve Türkiye’de bir Kürdistan coğrafyası oluşturulmasında anlaşmaya vardığını iddia eden Vural, 'Bu anlaşma muhtemelen yüz yüze bir görüşme neticesinde olduğuna ilişkin bende bir kanaat güçlüdür.' dedi. Seçim gezileri kapsamında Antalya'ya gelen Oktay Vural, parti binasında düzenlediği basın toplantısında ülke gündemiyle ilgili açıklamalarda bulundu. Vural, son günlerde sosyal medyada dolaşan 'Oslo görüşmelerine Başbakan Erdoğan ve Abdullah Öcalan da katıldı' iddialarını değerlendirdi. Kendisinin bir ay önce 'Oslo’da Öcalan’ın fotoğrafının yer aldığı bir şey var mıdır?' diye sorduğunu hatırlatan Vural, 'Yine soruyorum. Ben yadırganacak bir şey de görmüyorum. Çünkü ruh ikizi Erdoğan ve Öcalan beraber yürüyorlar, iki tarafı var. Erdoğan 'Beraber yürüdük biz bu yollarda' demişti. 'Beraber ıslandık' demişti vatandaşa. Ustalık döneminde gördük ki beraber yürüttüklerini ve beraber böldükleriyle devam ediyor. İşte beraber yürüttükleri hayırsever Reza, beraber böldükleri de Öcalan. Böyle bakıldığı zaman Abdullah Öcalan’ın doğrudan doğruya Erdoğan tarafından muhatap alındığı gayet açık ve nettir.' şeklinde konuştu. 'HARİTA ÜZERİNDE ANLAŞTIKLARINI BİLİYORUZ' Milliyet gazetesi sahibi Erdoğan Demirören’in İmralı tutanaklarının yayınlanmasından dolayı Başbakan Erdoğan tarafından azarlandığını ifade eden Vural, Öcalan'ın Erdoğan’ın koruma ve kollaması altında olduğunu kaydetti. Oslo'daki müzakereler sırasında Başbakan’ın Öcalan’la irtibata geçmesinin yadırganacak bir husus olmadığını belirten Vural, sözlerine şöyle devam etti 'Bunun böyle olabileceğini düşünen genel başkanımız 'Televizyon verildiğinde acaba görüntülü telefon var mıdır?' Acaba Öcalan İmralı'da mı? diye sormuştu. Demek ki bu soruların bir hikmeti vardır. Dolayısıyla bu millet Öcalan’ı muhatap alan, Öcalan’ı koruyan ve kollayan zihniyetin ne yaptığını bilme hakkıdır. Bu resimlere ne diyecek doğrusu merak ediyorum. Biz de bekliyoruz. Ama görünen köy kılavuz istemez. Başbakan Erdoğan yol arkadaşı Öcalan olduğu gayet açık ve net ortadadır. Böyle bir fotoğraf olduğunu biliyoruz. Fotoğrafın ötesinde bir harita üzerinde anlaştıklarını biliyoruz. Bu haritayı da meşrulaştırmak için adım atacaklarını söylüyorlar.' 'ÖCALAN İLE ERDOĞAN KUZEY KÜRDİSTAN İNŞASINDA ANLAŞTI' Başbakan'ın miting meydanlarında 'Çözüm süreci devam edecektir' dediğini hatırlatan Vural, şu soruları sordu: 'Nereye kadar? Ne vaat ettin ve vereceksin? Kimi sen kontrol etmek istiyorsun? Bu süreçten sonra devam edilecek dediği şey 30 Mart’tan sonra Doğu ve Güneydoğu'da özerklik ve federasyondur. Siyasal çözümün hedefi budur. 'Çözüm devam edecek' diyen Erdoğan, devam ettireceğin başka ne kaldı?' AKP’ye oy verenlerin bu soruları sorması gerektiğini ifade eden Vural, 'Türkiye’yi nereye götüreceksin? Sonucunu söyle. Tablo bellidir ki Öcalan’la Erdoğan 'KCK Paralel Devlet' oluşturulmasında Kuzey Kürdistan’ın inşa edilmesinde, Türkiye’de bir Kürdistan coğrafyası oluşturmakta bir anlaşmaya varmışlardır. Bu anlaşma muhtemelen yüz yüze bir görüşme neticesinde olduğuna ilişkin bende bir kanaat güçlüdür.' iddiasında bulundu. 'AKP, BALYOZ VE ERGENEKON SÜRECİNİ YÖNLENDİRDİ' Okta Vural, Balyoz davasında hüküm giyen milletvekilleri Engin Alan'ın tahliye edilmemesini ise 'Maalesef bir tahliye söz konusu değil. Zaten yargı karman çorman, mahkemeler birbiriyle girmiş. Adalet bakanı ne yaptığını bilmiyor.' şeklinde değerlendirdi. Vural, AK Parti’nin Balyoz ve Ergenekon süreçlerini yönlendirdiğini, bunun tarihin karanlığında kalmayacağını ifade etti. 'Raflarda indirilen planların hangi amaçlar için kullanıldığını hangi amaçlar için yönlendirildiğini bütün milletimiz idrak etmelidir.' diyen Vural, şunları ifade etti: 'Bundan önce Balyoz ve Ergenekon ile ilgili iddiaları 'milli iradeye darbe vurmak istiyorlar. Biz demokrasinin yanındayız' diye milli iradeden yetki isteyenler, milli iradeyi çalmışlardır. HSYK ile ilgili 12 Eylül referandumunda da 'milletin yargısı yapacağız' diye yine milli iradeyi çalmışlardır, 'darbe tehditleri var' diyerek. Şimdi geldiğimiz bu noktalarda da rüşvet ve yolsuzluğun üstünü örtmek için de 'yargı darbesi var' diyerek yine kendilerini bu süreçten kurtarmak istiyorlar. Bu süreçlerin hangi siyasi hedeflerle yönlendirdiğini AKP’nin nasıl yönlendirdiği yaşla kurunun nasıl bir araya getirildiği bundan sonraki süreçte de takip edilmesi gerektiğini düşünüyorum.' 'FETHİYE'DE DERİN AKP İŞ BAŞINDA' Muğla'nın Fethiye ilçesinde önceki gün yaşanan olaylarla ilgili olarak da Vural, 'Derin AKP iş başında.' yorumunu yaptı. 'Derin AKP ve AKP’yi kurtarmak için kaotik bir ortamın, başka tartışmaları gündeme getirmek istediğini' söyleyen Vural, 'Toplumun içerisinde bu karmaşaların oluşturulabilmesi için birileri maşa olarak kullanılıyor mu? Yönlendiriliyor mu?' sorusunu sordu. AK Parti'nin kendisi ile ilgili tartışmaları toplumdan uzaklaştırmak amacıyla toplumda bir çatışma ortamı oluşturulmak amacıyla 'cambaza bak' siyaseti uygulandığını kaydeden Vural, 'Provokasyonlar olabileceğini genel başkanımız çok önceden ifade etmiştir. Rahmetli Cengiz Ayyıldız’ın öldürülme sürecinden itibaren bakıldığında bu süreç içerisinde gerçekten AKP toplumda kendisinin tartışılması yerine başka olayların tartışılmasını gündeme getiriyor olabilir. Bu konuda endişemiz var. MHP olarak biz demokrasiyi sokakta değil sandıkta çalıştıracağız. Kaotik ortama girilmesi kabul edilecek bir durum değildir. Bu durumdan en fazla faydalanacak olanda sıkışmış, yorulmuş bitmiş Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’dir.' ifadelerini kullandı. 'BAŞBAKAN, İNSANLARI BİRBİRİNE KIRDIRMAK İSTİYOR' Erzurum'da veli ziyaretine giden iki öğretmenin AK Partili oldukları iddia edilen 5 kişi tarafından dövülmesi olayına da değine Oktay Vural, bunun Başbakan Erdoğan'ın toplumla kutuplaşma ve çatışmayı körüklemesinin sonucu olduğunu vurguladı. Başbakan'ın miting meydanlarında kin, nefret ve düşmanlık ürettiğini belirten Vural, şöyle devam etti: 'Çok tehlikeli bir oyundur. Toplumsal kutuplaşmayı hızlandırarak düşman üreterek kendisine oy vermiş insanları başkalarına düşman kılarak seçmen konsolidasyonu yapmak istiyor. Bunu Gezi Parkı ekseninde de uyguladı. Şimdi de uyguluyor. Bu bir toplumdan giderek uzaklaşan ve toplumsal desteği azalan Erdoğan’ın manipülasyonudur. Böylelikle kutuplaşma ve çatışma meydana getirip bu konuda düşman üreterek toplumu yönetme modellerinden biridir. Bunun hayrı yoktur. 'Türkiye’de iç düşman yok' diyen Erdoğan bugün kendisine iç düşman oluşturmakta ve insanları birbirine kırdırarak siyaset üretmektedir. Böyle bir olay, gerçekten toplumsal kutuplaşmanın hangi boyutlara kadar götürebileceğini, makam mevki ve ihtirasın birbirine düşman kılınarak bu boyuta gelmesi kabul edilebilir gibi değildir. Bu bakımdan Erdoğan, kin ve nefret kusmaktan ve milleti birbirine kırdırmaktan ve devleti çökertmekten vazgeçmelidir.' CİHAN

Gündem

Telefondan yazd&#x;m yaz&#x;m yanl&#x;ş&#x; olma ihtimali çok yüksek varsa uyar&#x;n. Uzuuun bir bölüm oldu. Güzel yorumlar&#x;n&#x;z&#x; bekliyorum 

Çoğu an&#x;y&#x; unutmaya gücü yetmediğinden onlar&#x; zihninde bulunan korkunç zindanlara hapsetmişti genç adam. Çocukluğunu, ölen küçük k&#x;z kardeşinin son görüntüsünü, babas&#x;n&#x;, annesinin çaresizliğini Hepsi daha dün gibi dönüp dolaş&#x;yor, içinden ç&#x;kamayacağ&#x; kadar derin bir balç&#x;ğ&#x;n ortas&#x;nda ç&#x;rp&#x;nmas&#x;na sebep oluyordu. Öfkesini yenmiş, intikam yeminini yutmuştu. Yaşad&#x;ğ&#x; onca şeyi bir kalemde silmeye de haz&#x;rd&#x; ama içini yiyip bitiren pişmanl&#x;ktan kurtulam&#x;yordu. Ne zaman vazgeçmeye yeltense boğaz&#x;na yap&#x;şan keşkeler soluğunu kesiyor, kendisini sonu gelmeyen bir döngünün en baş&#x;nda buluyordu. Tekrar, tekrar ve her seferinde biraz daha y&#x;pranm&#x;ş halde. Yirmi bir y&#x;ld&#x;r bununla yaşamaya o kadar al&#x;şm&#x;şt&#x; ki karş&#x; koymaya bile çal&#x;şm&#x;yordu.

Dokuz yaş&#x;ndayd&#x; ölümün ac&#x;mas&#x;z yüzüyle karş&#x; karş&#x;ya kald&#x;ğ&#x;nda. Üç ayl&#x;k k&#x;z kardeşi annesinin kucağ&#x;nda tedavisi olan bir hastal&#x;ğ&#x;n pençesinde ağlaya ağlaya can verdiğinde yaş&#x;n&#x; sadece iki eliyle gösterebileceği kadar büyüktü. Koşa koşa kahvehanede oturan babas&#x;n&#x;n yan&#x;na haber vermeye gittiği zaman oyunu bozduğu için at&#x;lan tokat&#x;n izi hala sağ yanağ&#x;nda tüm ac&#x;mas&#x;zl&#x;ğ&#x;yla duruyordu. Yaş&#x; ufakt&#x; ama ağabeydi. Eve gelene kadar yalvarm&#x;şt&#x; herkese. Sadece bir doktorun görmesi yeterdi. Ağlayarak kap&#x;s&#x;n&#x; çalmad&#x;ğ&#x; kimse kalmam&#x;şt&#x; ama babas&#x; öyle iğrenç bir adamd&#x; ki kimse yard&#x;m etmeye cesaret edememişti. Öyle ya biri yard&#x;m etmişti de ne olmuştu? Adam&#x; kar&#x;s&#x;na göz koyduğunu söyleyerek dövmemiş miydi?

Elleri boş ne yapacağ&#x;n&#x; bilmeden minik ç&#x;rp&#x;n&#x;şlar&#x;n yok oluşunu izlemek hayat&#x;nda görüp görebileceği en korkunç görüntüydü. Diğer kardeşleri ağabeylerinin arkas&#x;na saklanm&#x;ş, onun gücü bunu durdurmaya yetebilecekmiş gibi çelimsiz bedenine s&#x;ğ&#x;nm&#x;şlard&#x;. &#x;şin tuhaf&#x; ölmek üzere olan bebek göz yaşlar&#x;yla k&#x;zarm&#x;ş gözlerini kapatmadan hemen önce küçük ellerini ona doğru uzatm&#x;ş, ağabeyini yan&#x;na çağ&#x;rmak için son defa aç&#x;p kapatm&#x;ş, ard&#x;ndan da tüm çektiği ac&#x;lardan kurtularak melek olmuştu. Zordu. Görmek zordu. Duymak zordu. Ama evin büyüğü olarak buna göz yummak daha zordu. Kurtulamam&#x;şt&#x; işte. Baş&#x;n&#x; yast&#x;ğa ne zaman koysa akl&#x;na geliyordu açl&#x;ktan hasta olan bebeğin son bak&#x;ş&#x;. &#x;lk defa kendinden o zaman utanmam&#x;şt&#x;. Okula giderken giymek zorunda olduğu y&#x;rt&#x;k ayakkab&#x;lar&#x;ndan, küçük gelen eski önlükten, kirlenmiş yakal&#x;ktan, tarlada çal&#x;şt&#x;ğ&#x; için su toplam&#x;ş ellerinden çok utanm&#x;şt&#x;. Elleri kirli olduğu için tüm s&#x;n&#x;f&#x;n önünde dayak yediğinde, cebinde beş kuruş olmad&#x;ğ&#x; için kimseyle arkadaşl&#x;k edemediğinde utançtan ölmek istemişti ama hiçbirinde öfkenin keskin karanl&#x;ğ&#x; içine bu denli y&#x;ğ&#x;lmam&#x;şt&#x;. K&#x;zarm&#x;ş yanağ&#x;, arkas&#x;na saklanan beş kardeşi, annesinin kucağ&#x;ndaki ölü bebeğe bakarken içine dolan ağ&#x;rl&#x;ğ&#x; hissetmişti. Bebekti bebek! Ölmek için çok erkendi. &#x;nsanlar&#x;n ac&#x;mas&#x;zl&#x;ğ&#x;yla yüzleşmek için daha çok küçüktü. Gücü yetmezdi savaşmaya, yetmemişti. Hiçbir vicdan&#x; s&#x;zlatamam&#x;şt&#x; bir haftad&#x;r kesilmeyen ac&#x; ç&#x;ğl&#x;klar&#x;. Bir bebek annesinin kollar&#x;nda ağlaya ağlaya ölmüştü de insan yerine koyulmam&#x;şt&#x;. Bir mezar&#x; da olmam&#x;şt&#x; mesela. Evlerinin arka bahçesindeki gül ağac&#x;n&#x;n alt&#x;na kendi elleriyle gömmüştü Fadik han&#x;m k&#x;z&#x;n&#x;. Azer o gül ağac&#x;n&#x;n olduğu bahçeye bir daha hiç ç&#x;kamam&#x;şt&#x; çünkü yüzü olmam&#x;şt&#x;. Abi olarak yaşarken koruyamad&#x;ğ&#x; kardeşinin ölüsüne dua etse ne faydas&#x; olacakt&#x;?

Ellerini şakaklar&#x;na bast&#x;rarak gözlerini açt&#x;ğ&#x;nda hava hala karanl&#x;kt&#x;, aç&#x;k olan gece lambalar&#x; sayesinde etraf&#x; görebiliyordu. Derin bir nefes alarak yan&#x;nda uyuyan kad&#x;na döndü. Baş&#x;n&#x; adam&#x;n göğsüne koymuş öylece uyuyordu Karaca. Bedeni yatakta küçücük kalm&#x;şt&#x;. Sağ koluyla bebeğini sarm&#x;ş, sol eliyle de Azer'in tişörtünü kavram&#x;şt&#x; gitmesin diye. Kendi içlerinde birkaç saatliğine bile olsa minik bir aile gibiydiler. Dertleri, s&#x;k&#x;nt&#x;lar&#x;, olmazlar&#x; odan&#x;n kap&#x;s&#x;n&#x;n d&#x;ş&#x;nda b&#x;rakm&#x;şlard&#x;.

Azer yavaşça, uyand&#x;rmaktan korkarak, Karaca'n&#x;n yatağa dağ&#x;lm&#x;ş uzun dalgal&#x; saçlar&#x;n&#x; düzeltti. Porselen bir bebek gibiydi. Vitrinde duran, kimsenin dokunmaya k&#x;yamad&#x;ğ&#x; k&#x;r&#x;lgan bebekler gibiydi. Yak&#x;şm&#x;yordu yan&#x;na. Sokakta biri görse muhtemelen bu denli güzel bir genç kad&#x;n&#x;n Azer gibi ipe sapa gelmez bir adamla ne işi olduğunu düşünürdü. Zaten yapt&#x;klar&#x; hata olmasa Karaca ile yan yana gelme ihtimalleri bile olamazd&#x; ya. Tamam, Azer zengin bir adamd&#x; ama çoğu anlamda kad&#x;n&#x;n gerisindeydi. Eğitim olarak, yetişme şekli, gördükleri

Baş&#x;n&#x; eğerek aln&#x;na küçük bir öpücük b&#x;rakt&#x;. Hayat&#x;nda ilk defa kalbinin bu denli h&#x;zl&#x; att&#x;ğ&#x;n&#x; hissediyordu. Huzur vermeyen düşünceleri bile köşelerine çekilmiş, geriye sadece kalbini döven tan&#x;mad&#x;ğ&#x; duygu kalm&#x;şt&#x;. Azer çok kad&#x;n sevmişti. Annesini, kardeşlerini, inkar etse bile Gülse'yi, arkadaşl&#x;ğ&#x; için Şeyda'y&#x;.. Ama bedeni hiç böyle yanmam&#x;ş, yüreği hiç böyle yumuşamam&#x;şt&#x;. Elinden gelse Karaca'y&#x; kalbine sokacak ve asla ç&#x;karmayacakt&#x;. Farkl&#x;yd&#x; o. Nas&#x;l davranmas&#x; gerektiğini hesaplamadan içinden geldiği gibi davran&#x;yordu. Hatta adam&#x; dövmeye bile çal&#x;şm&#x;şt&#x; çelimsiz kollar&#x;yla. Karaca'n&#x;n att&#x;ğ&#x; yumruklar akl&#x;na gelince gülerek kad&#x;n&#x;n elini kavrad&#x; ve avucunun içini öptü.

Hiç içinden gelmiyordu b&#x;rak&#x;p gitmek. Mümkünü yoktu, olsa, geriye kalan tüm ömrünü bu küçük kad&#x;n&#x;n kollar&#x;nda geçirecekti. Farkl&#x;yd&#x; işte. Barda o gece göz göze geldikleri an bile biliyordu bunu. Yollar&#x;m&#x;z kesişmeyecek, derken bile ayn&#x; yolu yürüyeceklerini hissetmişti. Çünkü insan kalbine eş olan&#x; tan&#x;rd&#x;. Azer'in hayat&#x; boyunca arad&#x;ğ&#x; huzurdu genç kad&#x;n. Yaşamad&#x;ğ&#x; çocukluğuydu. Bir gülüyordu adam&#x;n içinde koca bir bahçe yeşermeye başl&#x;yordu ucu bucağ&#x; olmayan. Üzülse Adana'ya yaz günü karlar yağ&#x;yordu. Kabullenmişti onu sevdiğini. Kalbi boyun eğmişti.

Kokusunu içine çekti son defa. Bir süre uyurken yüzüne yerleşen sakin ifadeyi izledi. Uzun kirpiklerini, kalemle çizilmiş gibi duran kaşlar&#x;n&#x;, burnunu, yanaklar&#x;n&#x;, dudaklar&#x;n&#x; En çok dudaklar&#x;n&#x; Öpse yaşayacak, öpse her şeyi bir an unutacak, öpse kopup gidecek ama sonra Ayr&#x;lamayacak. Hayat&#x;n büyük bir felaketle getirdiği küçük ailesini b&#x;rak&#x;p gitmeye gücü yetmeyecek. S&#x;k&#x;nt&#x;yla iç çekmeden hemen önce parmaklar&#x; aras&#x;nda duran dalgal&#x; saçlar&#x; okşam&#x;ş, bak&#x;şlar&#x;n&#x; annesinin karn&#x;nda her şeyden bir haber olan k&#x;z&#x;na çevirmişti.

Güneş, ömrümün &#x;ş&#x;ğ&#x;, ayd&#x;nl&#x;k kalan son yan&#x;m, sol yan&#x;m, minik k&#x;z&#x;m.

Duyuyordu. Küçüktü ama babas&#x;yla aralar&#x;nda kimsenin anlayamayacağ&#x; bir bağ vard&#x;. Onu öğrendiği ilk gün kendini Karaca'n&#x;n evinin önünde bulmas&#x;na sebep olan da bu bağd&#x; işte. Can&#x;ndan bir parçay&#x; hiç tan&#x;mad&#x;ğ&#x; bir kad&#x;n&#x;n bedeninde b&#x;rakt&#x;ğ&#x;n&#x; hissetmişti. Şimdi yine bir odadayd&#x;lar, yine yan&#x;nda Karaca vard&#x; ama bu sefer giderken akl&#x;n&#x;, kalbini burada b&#x;rakacakt&#x;.

Doğrularak yataktan kalkt&#x;. Hala aç&#x;k olan balkondan vuran &#x;l&#x;k hava uykusunu tamamen açm&#x;şt&#x; neyseki. Sigaras&#x;n&#x; içti. Uyuyan kad&#x;n&#x; izledi. Gitmek zorunda olduğunu biliyor, bunu geciktirmek için ufak tefek nedenler bulmaya uğraş&#x;yordu. Nihayet bu nedenlerin hepsini tükettiğinde k&#x;yafetini değiştirdi, ald&#x;ğ&#x; k&#x;yafetleri küçük koltuğa b&#x;rakt&#x;. Tamamen haz&#x;r olunca yorgun bak&#x;şlar&#x; Karaca'ya kad&#x;na kayd&#x;. B&#x;rakmak istemiyordu. Yatağa yaklaşarak yapmaktan çekindiği halde eğilip Karaca'n&#x;n dudaklar&#x;n&#x; öptü. Öpmek say&#x;lmazd&#x;. Dudaklar&#x; bir birine değmişti sadece. Oysa bu ufac&#x;k dokunuşun bile Azer'in üzerinde b&#x;rakt&#x;ğ&#x; etki çok büyük olmuştu.

"Yakt&#x;n beni Karaca. Söndürmeye ne senin ne de benim gücüm yetmez art&#x;k."

&#x;&#x;&#x;&#x;&#x;

Karaca derin bir nefes alarak bedenini geniş yatakta sağ taraf&#x;na doğru çevirip gelen huzursuz edici sesin kesilmesini beklemeye başlad&#x; ancak her saniye daha da yak&#x;ndan duyuyordu. Nihayet tamamen kendine geldiğinde bir eliyle gözlerini silerek oflad&#x;.

"Azer kap&#x; çal&#x;yor baksana."

Uyumak istiyordu. Bedeni o kadar çok yorulmuştu ki birisi tutup tekme tokat dövse kemikleri ancak kendine gelirdi. Saatler süren yolculuk tüm dengesini alt üst etmişti işte. Birde kesilmeyen kap&#x; sesi vard&#x;. Öfkeyle doğrulup yan tarafa dönünce karş&#x;laşt&#x;ğ&#x; şey Azer'in geride b&#x;rakt&#x;ğ&#x; büyük boşluk oldu. Birkaç saniye bekledi yatakta. Sonra kalk&#x;p balkona ve banyoya bakt&#x; ama adam yoktu. Belkide d&#x;şar&#x; ç&#x;km&#x;ş, sonrada kap&#x;da kalm&#x;şt&#x;. H&#x;zla hala çalmakta olan kap&#x;ya var&#x;p açt&#x;. Kendisini uyand&#x;rd&#x;ğ&#x; için iyi bir azar yiyecekti Azer. Diline kadar gelen kelimeleri karş&#x;s&#x;nda gördüğü kişiler üzerine doğru atlay&#x;nca yutmak zorunda kalm&#x;şt&#x;.

"Karaca'm."

"Kara kuzum benim."

Şaşk&#x;nl&#x;kla kalakalmasa her ikisinide uzaklaşt&#x;racakt&#x; ama beklemediği anda iki yan&#x;ndan sar&#x;lm&#x;şt&#x;. Neyseki imdad&#x;na Murat yetişti ve Elzem'i belinden yakalayarak genç kad&#x;ndan uzaklaşt&#x;rd&#x;.

"K&#x;z hamile yavaş m&#x; olsan&#x;z?"

Nur'u geriye çekmek ise o kadar kolay olmam&#x;şt&#x; tabii.

"Karaca aşağ&#x;da beş, on, hay&#x;r yirmi tane &#x;zbandut var. Senin ad&#x;n&#x; söyleyince önümüzü kestiler. Azer abiyi arad&#x;larda zorla geldik yan&#x;na."

"Sizin ne işini var burada?"

Hem, Azer neredeydi? Giderken Karaca'y&#x; uyand&#x;rmaya tenezzül bile etmemişti. Veda etmek bu kadar zor muydu? Izbandut dedikleri peşine takt&#x;ğ&#x; adamlar olmal&#x;yd&#x;. Bu mevzuyu da konuşmalar&#x; gerekiyordu.

"Ne demek ne işiniz var?"

"Yani, beklemiyordum anlam&#x;nda."

Elzem gözlerini devirdi.

"Sürpriz yapmak istedik sana. Asl&#x;nda otelde yer kalmam&#x;şt&#x; biliyor musun? Ay sağ olsun Kurtuluş ailesi araya girdi."

Murat ve Nur'un kaşlar&#x;n&#x; kald&#x;rarak konuşmamas&#x; için verdiği uğraş&#x; sadece Karaca görmüş, anlams&#x;z bak&#x;şlar&#x;n&#x; her ikisi üzerinde gezdirerek iç çekmişti. Bir ad&#x;m geri çekilip onlar&#x; içeri almadan hemen önce, "Kurtuluş ailesi ne alaka?" Dedi. "Onlar nereden biliyormuş?"

Önde Elzem, arkas&#x;nda arkadaşlar&#x;n&#x;n boşboğazl&#x;ğ&#x; karş&#x;s&#x;nda illallah etmiş Nur ve Murat içeri geçti. Bavullar&#x; yoktu. Muhtemelen önce odalar&#x;na yerleşmiş, daha sonra yapacaklar&#x; mükemmel sürpriz için gelmişlerdi.

"Asl&#x;nda şöyle oldu. Bizim s&#x;nav haftas&#x; ya seni aray&#x;p soramad&#x;k. S&#x;navlar bitince &#x;stanbul'a gelecektik. Sonra dün gece Azer abi Murat'&#x; aram&#x;ş. Ee, heh! Demiş ki Karaca şurada şu otelde, size yer ayarlayay&#x;m yan&#x;na gidin. Yaln&#x;z kalmas&#x;n."

"Öyle demedi." Diye araya girdi koltuğa oturan Murat. Madem Elzem her şeyi aç&#x;ğa ç&#x;karm&#x;şt&#x;, saklamaya çal&#x;şmak saçmal&#x;k olurdu. "Karaca'ya moral olur, gidin yan&#x;nda olun dedi."

"&#x;yide bir gecede nas&#x;l yer ayarlad&#x; ki?"

Ayarlayamazd&#x;. Dün gece yer bulamad&#x;klar&#x; için baş başa kalmam&#x;şlar m&#x;yd&#x;? Karaca'n&#x;n yerini öğrenir öğrenmez arkadaşlar&#x;na yer ayarlayabiliyorsa kendisinede ayarlayabilirdi.

"Nas&#x;l nas&#x;l ayarlad&#x;? Herifte para su gibi istese oteli al&#x;r."

"Ama dün gece,"

Susarak dudaklar&#x;n&#x; bir birine bast&#x;rd&#x;ysa bile art&#x;k çok geçti. Kendisine merakla bakan üçlüyü görebiliyordu. Üstelik Azer dün gece s&#x;rf Karaca ile kalabilmek için bir oda ayarlamam&#x;şt&#x;. Düşününce Murat'a hak veriyordu. &#x;stese bu oteli alabilirdi belkide. Yüzüne yay&#x;lan aptal gülümsemeyi saklayabilmek için sahte bir şekilde öksürerek boğaz&#x;n&#x; temizledi ve bir elini karn&#x;na koyarak iri gözlerini s&#x;ras&#x;yla üçünün üzerinde gezdirdi.

"Yeğeniniz k&#x;z!"

Bomba bir haber biraz önce k&#x;rd&#x;ğ&#x; potu düzeltir belki umuduyla söylemişti ve neyseki başar&#x;l&#x; da oldu. Elzem ve Nur sevinçle yerlerinden f&#x;rlayarak arkadaşlar&#x;na sar&#x;ld&#x;lar. Murat birkaç saniye beklemek zorunda kalm&#x;şt&#x;.

"&#x;nanam&#x;yorum! Tebrik ederim!"

"Sana çok yak&#x;şacak annelik."

"Day&#x; oluyorum şaka gibi."

Karaca kollar&#x;n&#x; açarak onlara kocaman sar&#x;ld&#x;. Sevincini başkalar&#x;yla paylaşmak o kadar iyi gelmişti ki Azer'i aray&#x;p teşekkür etme işini hemencecik zihninin bir kenar&#x;na yaz&#x;verdi. Önce teşekkür edecek sonra uyand&#x;rmad&#x;ğ&#x; için f&#x;rçalayacakt&#x;. Belki ayr&#x; odalarda kalabilmek için hiçbir çaba sarf etmemesinin hesab&#x;n&#x; da sorabilirdi ama içten içe bunu yapt&#x;ğ&#x; için ona minnettarken nas&#x;l ciddi olacağ&#x;n&#x; bilememişti. En nihayetinde Azer Kurtuluş'un kollar&#x; dünya üzerindeki en büyük huzuru verebilecek tek s&#x;ğ&#x;nak gibi hissetmişti.

"&#x;smini tahmin edin?"

"Şaka yap&#x;yorsun!" Diye bağ&#x;rd&#x; Elzem geriye çekilip elleriyle ağz&#x;n&#x; kapat&#x;rken. "&#x;smine karar verdin mi?"

Baş&#x;n&#x; onaylar şekilde sallayarak arkadaşlar&#x;n&#x; tam karş&#x;s&#x;na al&#x;p yatağ&#x;n ucuna oturduğunda komedinin üzerindeki k&#x;yafetlere çarpt&#x; gözü.

"Babas&#x; karar verdi. Bende beğendim."

Azer'in dün gece giydiği tişörttü o. Sanki akşam işten gelecekmiş gibi burada b&#x;rakmas&#x; tuhaf hissettirmişti. Birisiyle, üstelikte karn&#x;ndaki bebeğin babas&#x;yla ayn&#x; alan&#x; paylaşma düşüncesi garipti. Elleriyle bebeğini sard&#x; ve tüm dikkatini tekrar kendisini pür dikkat dinleyenlere çevirdi. Zira Azer'i düşünmek zihnini dağ&#x;tmaktan başka bir işe yaram&#x;yordu.

"Sizin aran&#x;z iyi san&#x;r&#x;m. &#x;stanbul'a gidince sorunlar&#x; halletmiş gibisiniz."

Murat yan&#x;na oturan Elzem'e sar&#x;ld&#x;. Yüzünde Karaca'n&#x;n görmeye al&#x;ş&#x;k olmad&#x;ğ&#x; bir ifade vard&#x;. Huzurlu değildi ama mutluydu.

"Bir şeyleri denemeye karar verdik." Diye itiraf etti. "Güneş için."

Birlikte uyuduklar&#x;, onu öptüğü, evinde kald&#x;ğ&#x; k&#x;s&#x;mlar&#x; Murat gidince anlatacakt&#x; k&#x;zlara.

"Güneş Ya kurban olurum ben o miniğe. Ne güzel isim bu."

Nur'un şefkatli sesiyle gülümsedi.

"E siz anlat&#x;n. Okul nas&#x;l?"

"&#x;yi işte. Uğraş&#x;p duruyoruz. Seni özledik."

"Özlediğiniz için mi aray&#x;p sormad&#x;n&#x;z?"

Elzem alt dudağ&#x;n&#x; büzerek sevimli olduğunu umduğu bir sesle yan&#x;tlad&#x;.

"Arayacakt&#x;k ama &#x;stanbul'a gelince sürpriz olsun diye aramad&#x;k."

Karaca ona gözlerini devirerek karş&#x;l&#x;k verdikten sonra bak&#x;şlar&#x;n&#x; Nur ve Murat'&#x;n üzerinde gezdirdi. En son b&#x;rakt&#x;ğ&#x;nda ikisinin de kendisinden bir fark&#x; yoktu çünkü. Birisi asla kavuşamayacağ&#x; aşk&#x; için, diğeri tekrar birleştiremeyeceği ailesi için savaş&#x;yordu. Üstelik sonunun hüsran olacağ&#x;n&#x; bile bile, en çok kendi canlar&#x;n&#x; yaka yaka Karaca onlara destek olmadan o kasvet yüklü şehirden kaçt&#x;ğ&#x; için kendini suçlu hissetti. En zor zaman&#x;nda yan&#x;nda Nur vard&#x;. Evini açm&#x;ş, bebeğini herkesten önce o öğrenip kabullenmişti. Dostluksa dostluktu yapt&#x;ğ&#x;. Kendi ailesinin yarg&#x;lad&#x;ğ&#x; yerde bu esmer kad&#x;n kollar&#x;n&#x; açm&#x;şt&#x; arkadaş&#x;na. Kovmam&#x;ş, yarg&#x;lamam&#x;ş, neden diye sormam&#x;şt&#x;. Ya Murat? Tüm arkadaşlar&#x;na s&#x;rt dönmemiş miydi? Zarar vermesinler diye geçmemiş miydi Karaca'n&#x;n önüne? Aşk&#x;ndan ağlarken bile bir abi gibi güldürmemiş miydi? Şimdi onlar&#x;n yüzüne bakarken duyduğu utanç çok büyüktü. Verdikleri savaş&#x; kazan&#x;p kazanamad&#x;klar&#x;n&#x; dahi bilmiyordu.

"Sen bakma buna. Benim biraz üvey ailevi sorunlar&#x;m vard&#x;. Murat'&#x;n hac&#x; babas&#x; bizimle tak&#x;lmas&#x;n&#x; yasaklam&#x;ş. Elzem desen tüm derslerden kald&#x;."

Nur şefkatle gülümseyerek yatakta Karaca'n&#x;n hemen yan&#x;na oturdu ve bir eliyle minik yeğenini sevdi.

"Üvey ailevi derken?"

"Boşver, tad&#x;m&#x;z&#x; kaç&#x;rma. Üvey amcam&#x;n büyük k&#x;z&#x; geldi. Hastanesini Adana'ya m&#x; ne taş&#x;yacakm&#x;ş. Iv&#x;r z&#x;v&#x;r işler."

Teyze olmak çok yak&#x;ş&#x;rd&#x; ona ama Karaca bebeğinin öğrenebileceği küfürleri düşününce bu düşünceden hemencecik uzaklaşt&#x;. Güneş'in öz amcas&#x;na paşa dölü dediğini hayal bile edemiyordu. Tatl&#x; biriydi Nur. Tatl&#x;yd&#x; ama terside çok fenayd&#x;.

"Kuzeninin hastanesi mi var?"

Üvey babas&#x; çok zengindi Nur'un, bunu biliyordu. Ama genç kad&#x;n ondan ve ailesinden o kadar nefret ediyordu ki bahsederken bile sesi tiksinti doluydu. Her şey para zannediyorlar, demişti. Babam ve amcam&#x;n eli ne kadar bolsa çocuklar&#x; o kadar varyemez.

"Bilmiyor musun? Azer abiyle ortaklar."

Karaca duyduklar&#x;n&#x; alg&#x;layabilmek için biraz beklemek zorunda kald&#x;, okulun ilk haftalar&#x; konuştukalar&#x; her şeyi hat&#x;rlad&#x; bir anda. Nur ve Seyhan'&#x;n önceden tan&#x;ş&#x;yor olduklar&#x;n&#x;, ailelerinin iş ortakl&#x;ğ&#x; olduğunu O zamanlar dinlemeye bile tenezzül etmediği üç beş ayr&#x;nt&#x;n&#x;n aylar sonra önüne ç&#x;kmas&#x;, hemde hiç ummad&#x;ğ&#x; bir zamanda, şaşk&#x;nl&#x;ktan kalakalmas&#x;na sebep oldu. Sadece arkadaş&#x;na bak&#x;yor ama orada Şeyda ve Azer'in küçüklük fotoğraf&#x;n&#x; görüyordu.

"Azer abi gelince geliyor, gidince gidiyor." Diye araya girdi Elzem. "Bende hiç sevmedim o kad&#x;n&#x;. Bana gelmiş ak&#x;l veriyor geçen gün. Neymiş, bu zekayla nas&#x;l say&#x;sal okuyormuşum. Potansiyelim olan düşük bölümlere yönelmeliymişim."

"Aman Elzem. Tak&#x;ld&#x;ğ&#x;n şeye bak. He deyip geçeceksin. Onlar&#x;n her laf&#x;na tak&#x;l&#x;rsan ohooo. Yaln&#x;z benden duymuş olmay&#x;n ama kad&#x;n bu Kurtuluşlar&#x; iyi yoluyor. Babas&#x; zaman&#x;nda yard&#x;m m&#x; ne etmiş Azer abilere. Hala onun ekmeğini yiyorlar."

"Azer ak&#x;ls&#x;z m&#x;? Neden yediriyor paras&#x;n&#x;?"

Arkadaşlar&#x;n&#x;n kendi aralar&#x;nda yapt&#x;ğ&#x; konuşmay&#x; dinleyen Karaca derin bir nefes alarak gözlerini k&#x;rp&#x;şt&#x;r&#x;p dağ&#x;lan ifadesini toplamaya çal&#x;şt&#x;. Azer'in hala Şeyda'ya yard&#x;m ettiği k&#x;sm&#x;ndan ziyade kad&#x;n&#x;n Azer'in hemen arkas&#x;ndan Adana'ya gitmiş olmas&#x; can&#x;n&#x; s&#x;km&#x;şt&#x;. Hem bu aralar ne çok duyuyordu bu ismi. &#x;nsan&#x;n sevmediği ot burnunun dibinde biter atasözü tam şu an için söylenmişti kesin.

"Herifte para bok gibi. Vefal&#x;da. &#x;steyene yok mu diyecek? Ay Karaca, bağ evi vard&#x; bunlar&#x;n. Yanm&#x;ş. Şeyda evde bir ay&#x;l&#x;yor bir bay&#x;l&#x;yor görme! Çocukluğum orda geçti falan filan. Çocukluğuna tükürdüğüm."

Azer şimdi neredeydi acaba? Bağ evinde Şeyda ile yan yana m&#x;yd&#x;? Yok art&#x;k! Arkadaş&#x;m demişti. Yalan söyleyecek bir adam da değildi o.

"Arkadaşlar m&#x;?"

"Neyse ne. Boşver şimdi Şeyda'y&#x;. Sen anlat."

Allah&#x;n cezalar&#x; akl&#x;m&#x; kar&#x;şt&#x;rd&#x;n&#x;z ne anlatay&#x;m?

Diyemedi. Akl&#x;nda dönüp dolaşan k&#x;rk tane tilkiyle öylece yatağ&#x;n üzerine y&#x;ğ&#x;l&#x;p kalm&#x;şt&#x;. Günler önce nefret ettiğini iddia ettiği adam&#x;n şimdi başka bir kad&#x;nla ayn&#x; şehirde bulunuyor olmas&#x; ruhunu karanl&#x;klara hapsetmiş, kalbine iğneler saplam&#x;şt&#x;. &#x;çine yay&#x;lan tuhaf heyecan&#x; bast&#x;rmaya çal&#x;şarak aln&#x;na biriken soğuk terledi silmeden hemen önce öksürdü. Tek istediği arkadaşlar&#x;n&#x; bir bahaneyle kovup Azer'i aramakt&#x;.

"Burada m&#x; konuşacağ&#x;z? Hadi gidip haz&#x;rlan&#x;n, bende haz&#x;rlanay&#x;m sahile inelim."

Yan&#x;yordu bedeni. Teninde kar&#x;ncalar geziniyordu. Elleri titremeye başlam&#x;şt&#x;. Çocukluk aşk&#x; Şeyda Psikolog Şeyda Yok, ç&#x;ld&#x;rmas&#x; işten bile değildi.

"Hay akl&#x;nla bin yaşa! O zaman aşağ&#x;da buluşuyoruz?"

"Tamam tamam."

Arkadaşlar&#x;n&#x; güç bela, durumunu da çakt&#x;rmamaya çal&#x;şarak, odadan att&#x;ktan sonra h&#x;zla telefonunu al&#x;p Azer'in numaras&#x;n&#x; tuşlad&#x;. Aç&#x;k olan kap&#x;dan balkona ç&#x;kmas&#x;yla araman&#x;n cevaplanmas&#x; bir olmuştu.

"Karaca?"

Azer'in sesi normaldi.

"Günayd&#x;n, Azer. Nas&#x;ls&#x;n?"

"Günayd&#x;n. &#x;yiyim. Siz nas&#x;ls&#x;n&#x;z?"

Sesinde suçluluk, heyecan belirtisi yoktu.

"&#x;yiyiz iyiyiz. E ne yap&#x;yorsun bakal&#x;m?"

"Ne anlamda?"

"Nas&#x;l ne anlamda? Ne yap&#x;yorsun demek ne işle meşgulsün demek."

"Onu anlad&#x;m." Diye yan&#x;tlad&#x; adam. "Ama senin sesin bir şeyler ima eder gibi."

Çok belli ediyordu işte. Sakin olabilse Yavru ceylanlar&#x; düşündü. Aslanlar&#x;, vahşi hayat&#x;, intikam&#x;, s&#x;rtlanlar&#x; ve Şeyda'y&#x;

"Yo, ne imas&#x;? Sen öyle zannetmişsin. Yoksa bir şey ima etmemi gerektirecek bir durum mu var?"

Şeyda ve s&#x;rtlan kelimeleri ne kadarda benziyordu yahu.

"Bu konuşman&#x;n sonunda ayr&#x;l&#x;yor muyuz?"

"Ayr&#x;lmak m&#x; istiyorsun?"

"Bunu mu dedim ben şimdi?"

"Ne bileyim ben Azer Kurtuluş. Üç laf&#x;n&#x;n beşi ayr&#x;lmak."

Ormanda gezindiğini hayal etti. Küçük bir karaca yavrusuydu hayalinde. Her şeyden habersiz yeşilliğin ortas&#x;nda bir o yana bir yana z&#x;plarken, eyvah! O da ne! Şeyda. Hay&#x;r, s&#x;rtlan! Bu hikayenin iyi kalpli aslan&#x; neredeydi peki?

"Can&#x;n&#x; ne s&#x;kt&#x; söyle."

"Arkadaşlar&#x;m geldi."

Birkaç saniye bekledi Azer.

"Öyle mi? Ne güzel işte yaln&#x;z kalmazs&#x;n. Bu mu can&#x;n&#x; s&#x;kt&#x;."

Sanki kendi çağ&#x;rmam&#x;ş gibi ne de güzel yalan söylüyor. Ya Şeyda ile sadece arkadaşt&#x;k derkende yalan söylüyorduysa?

"Bir anda ç&#x;k&#x;p gelmişler. Çok tuhaf. Şey diyeceğim. Sabah beni uyand&#x;rmadan apar topar ç&#x;km&#x;şs&#x;n. Kötü bir şey yok değil mi?"

"Yok, güzelim. Buna m&#x; tak&#x;ld&#x;n. Rahats&#x;z olma diye uyand&#x;rmad&#x;m. Zaten baya erken ç&#x;kt&#x;m."

Şeyda'ya güzelim der miydi? Eh! Güzel olan s&#x;rtlan m&#x; olurdu!

"Güzel miyim gerçekten?"

"&#x;nsan bunu sormaya utan&#x;r. Hiç mi aynaya bakm&#x;yorsun be kad&#x;n."

Boştaki eliyle saçlar&#x;n&#x; geriye taray&#x;p h&#x;zl&#x;ca odaya girip banyodaki aynan&#x;n karş&#x;s&#x;na geçti. Sağa döndü, sonra sola. Kilo alm&#x;şt&#x;. Birazda çirkinleşmiş miydi ne. Azer'in imas&#x; bunayd&#x;. Bana soracağ&#x;na aynaya bak demek istiyor olma ihtimali Karaca'n&#x;n kafay&#x; yemiş olma ihtimalinden daha düşük olacak değildi.

"Kilo alm&#x;ş&#x;m."

"Nas&#x;l yak&#x;şm&#x;ş ama."

"Zay&#x;fken daha m&#x; çirkindim?"

&#x;yice yaklaş&#x;p yüzüne, kaş&#x;na, gözüne bakt&#x;. Oğlan çocuklar&#x; annenin güzelliğini al&#x;r, k&#x;z çocuklar&#x; anneye güzellik verir, demişti yaşl&#x; komşular&#x;. Güneş hiç yard&#x;mc&#x; olmuyordu belliki. S&#x;k&#x;nt&#x;yla iç çekerek tekrar odaya geçip bedenini yatağa at&#x;p s&#x;rt üstü uzand&#x; ve beyaz tavn&#x; izlemeye başlad&#x;.

"Karaca senin çirkin olabilmen mümkün mü? Hem bunu neden dert ettin durduk yere? Birisi bir şey mi dedi? "

Demişti. S&#x;rtlan, yani Şeyda demişti. Elif'i bu kadar kafaya takmazken bu kad&#x;n neden bu denli huzurunu kaç&#x;rm&#x;şt&#x; sorusuna verecek cevab&#x; haz&#x;rd&#x; genç kad&#x;n&#x;n. Elif, Azer'e aş&#x;k değildi. Aralar&#x;nda bulunan anlaşma yüzünden ona bağ&#x;ml&#x;yd&#x; ama Şeyda öyle değildi işte. Üstelik ta çocukluğa dayanan bir yak&#x;nl&#x;klar&#x;, arkadaşl&#x;klar&#x; ve samimiyetleri vard&#x;. Hatta şimdi Azer onun yan&#x;nda bile olabilirdi.

"Neredesin sen? Arkadan sesler geliyor."

Ne büyük bir saçmal&#x;k girdab&#x;yd&#x; bu. Sana aş&#x;k olmak üzereyim dedikten sonra bedenine bir haller olmuştu sanki.

"Bağ evindeyim. Tadilat işleriyle uğraş&#x;yoruz."

"Kim kim?"

"Kimi tan&#x;yorsun Karaca?"

Anas&#x;n&#x; tan&#x;yordu ama bunu dile getirmedi. Fadik teyzenin böyle bir küfrün içinde yeri olmaml&#x;yd&#x;.

"Sahilde gezerken birisi bir şey dedi o s&#x;kt&#x; can&#x;m&#x;. Bende seni arad&#x;m. Kapat&#x;yorum müsait değilsen."

"Kim? Kim ne dedi?"

Azer'in sesi bir anda orant&#x;s&#x;z olarak yükselince Karaca oflad&#x;.

"Adam&#x;n biri işte. Ceylan gibiymişim de s&#x;rtlanlar çokmuş da, aslanlar s&#x;rtlanlara bakmas&#x;nm&#x;ş. Salak salak laflar."

Buradaki ceylan kendisi, s&#x;rtlan Şeyda oluyordu ve tabii aslanda ortadayd&#x;. Azer'in küfür ettiğini duyunca keyifle s&#x;r&#x;tan Karaca doğrularak oturdu. Onu sinir etmeyi sevmiyordu. Ama Azer ile çat&#x;ş&#x;yor olmak nedensizce içinde bir yerleri alevlendiriyor, egosunu tatmin ediyordu. Belkide tek istediği onun kendisine duyduğu sevginin boyutunu tartmakt&#x;.

"O s&#x;rtlan&#x;nda, aslan&#x;nda ben -"

"Aa çocuk var ne diye küfür ediyorsun!"

"E feriştah&#x;n&#x; şey ettiğimin çocuğunun dediği lafa bak! K&#x;ramad&#x;n m&#x; kafas&#x;n&#x;? Bizim çocuklar neredeydi? Ben o pezevenklere sormaz m&#x;y&#x;m!"

"Küfür etmeyen halin mi bu?"

"Karaca, Karaca! Ne yap&#x;p ediyorsun benim asab&#x;m&#x; bozuyorsun. Geliyorum ben oraya."

"Ben ne yapt&#x;m be! Hem, ne demek geliyorum?"

"Ulan ben bittim. Bitirdin beni."

Gerçekten gelme ihtimali akl&#x;na gelince telaşland&#x;. Sana laf atan adam&#x; göster dese kimi gösterecekti ki? Kendi kazd&#x;ğ&#x; kuyuya düşmüştü ya!

"Azer, can&#x;m, ne gelmesi? Otur oturduğun yerde? Adam dediysem adem oğlu anlam&#x;nda. Hatta adem evlad&#x;. Burada esnaf yaşl&#x; bir teyze dedi. Hemen neden celalleniyorsun yiğidim? "

"Teyze mi?"

"Teyze."

"Adem evlad&#x;?"

"Adem evlad&#x;."

"K&#x;skanay&#x;m diye uydurmuş olmayas&#x;n."

"Yoo. &#x;nanm&#x;yorsan aha teyzeye sor."

"&#x;nanmamak değilde"

"&#x;nanmakta şüphe etmek mi?"

"Tam onu diyecektim."

"Lan Azer, az üçkağ&#x;tç&#x; değilsin."

"E sende fenas&#x;n."

Biraz bekledi genç kad&#x;n cevap vermeden önce, ucuz kurtulmuştu.

"Gelmiyorsun değil mi?"

"Gelmemi istemiyorsan"

Yanl&#x;ş anlam&#x;şt&#x; yine. Gelmesini istemiyor değildi, hatta k&#x;yafetlerini bile kald&#x;rmam&#x;şt&#x; akşam gelme ihtimaline karş&#x;n ama böyle uydurma bir sebep yüzünden apar topar gelmesini istememişti.

"&#x;şlerini halledince gelirsin."

"&#x;yi o zaman. Bir s&#x;k&#x;nt&#x; yok?"

"Yok."

Şeyda d&#x;ş&#x;nda.

"Görüşürüz. Dikkat et."

"Sende, Azer."

Aramay&#x; sonland&#x;rd&#x;. Nedensizce huzursuz hissediyordu işte ve bu hissi yenemiyordu. Derin bir nefes alarak kalk&#x;p üzerini değiştirdi. Saçlar&#x;n&#x; dağ&#x;n&#x;k bir şekilde toplam&#x;şt&#x; özenmeyerek. Sonra telefonunu ve çantas&#x;n&#x; al&#x;p aşağ&#x; indiğinde arkadaşlar&#x;n&#x; otelin ç&#x;k&#x;ş&#x;ndaki kafede otururken buldu. Karaca, Nur'un yan&#x;ndaki boş yere, arkas&#x;ndan gelen Samet'te onun yan&#x;na geçmişti. Gülümseyerek henüz siparişlerini vermemiş olan arkadaşlar&#x;yla kuzenini tan&#x;şt&#x;rm&#x;şt&#x; ki insanlarla iletişim konusunda çok iyi olan Samet ona f&#x;rsat b&#x;rakmadan kendini tan&#x;tm&#x;şt&#x;. Onun varl&#x;ğ&#x;na en çok sevinen Murat oldu.

Yemek yemiş, sahilde dolaş&#x;p denize girmişlerdi saat öğleden sonra olduğunda. Etraf yavaş yavaş sakinleşirken yol yorgunu olan arkadaşlar&#x;, Murat hariç, dinlenmek için odalar&#x;na çekildiğinde Samet'te şehri gezmeye gitmişti. Güzel bir yerdi Antalya. Hemencecik yorulup ayaklar&#x;n&#x;n şişmeyeceğini bilse Karaca ona seve seve eşlik ederdi ama hem bu geziyi göze alamam&#x;ş, hemde ne zamand&#x;r görmediği arkadaş&#x;yla baş başa sohbet etme şans&#x;n&#x; tepmek istememişti.

Oturduğu şezlongda geriye doğru yaslan&#x;rken baş&#x;n&#x; ona çevirdiğinde genç adamla göz göze gelince gülümsedi. Görmeyeli biraz daha kas yapm&#x;şt&#x; sanki, teni Adana s&#x;cağ&#x;yla kavrulmuş, genç adam&#x; çikolata reklamlar&#x;nda baş rol oynamaya yetecek kadar güzelleştirmişti.

"Anlat bakal&#x;m Kara Murat, hayat nas&#x;l gidiyor."

"&#x;yi işte." Diye yan&#x;tlad&#x; Murat. Arkadaş&#x;n&#x;n gülümsemesine tüm samimiyetiyle karş&#x;l&#x;k vermişti. "Seni gördüm, daha doğrusu sizi, daha iyi oldum."

Karaca küçük k&#x;z&#x;n&#x;n daha şimdiden bu denli sevilmesine çok şaş&#x;r&#x;yordu. Güneş doğadan ayd&#x;nlatm&#x;şt&#x; sanki hayat&#x;n&#x;.

"Sizi çok özlemişim. &#x;yi ki geldiniz."

"Bizde seni özledik. Azer abi ayarlamasa işimiz zordu. Asl&#x;nda sana söylememizi istemedi. Bizim fikrimizmiş gibi olursa daha mutlu olacağ&#x;n&#x; düşündü herhalde. Aran&#x;z nas&#x;l?"

"&#x;yi." Il&#x;k &#x;l&#x;k esen rüzgar tenini okşuyordu Karaca'n&#x;n. Derin bir nefes alarak arkadaş&#x;na karş&#x; dürüst olmaya karar verdiğinde alacağ&#x; tepkiden korkuyordu. "Senden saklayacak değilim, Murat. Bizim durum biraz kar&#x;ş&#x;k. Galiba sevgili gibi bir şeyiz."

Ama beklediği olmad&#x;. Genç adam baş&#x;n&#x; onaylar gibi sallay&#x;p hafif hafif dalgalanan denize dönmüştü.

"Biliyordum. Azer abinin bak&#x;şlar&#x;ndan belliydi. Devran'a vuruşu bile gösteriyordu sana duyduğu korumac&#x; tavr&#x; ama senden beklemiyordum."

"Neden?"

"Çok kat&#x;yd&#x;n Karaca. Adama silah çektin sen. Ondan nefret ettiğini anlatt&#x;n bize. Bir anda yumuşamana şaş&#x;rd&#x;m."

"Bir anda değil." Dedi doğrularak. "Birlikte kahvalt&#x; yapt&#x;ğ&#x;m&#x;z günden sonra değişti hislerim. Yani öyle geliyor bana. Çok çelişiyorum. Çok savaş&#x;yorum. Ama her defas&#x;nda onu düşünürken buluyorum kendimi."

"Aş&#x;k olma yolundas&#x;n. Geçmiş olsun Karaca."

"Teşekkür ederim ama geçecek gibi değil."

Güldü Murat.

"Geçecek olsa ad&#x; aşk olmaz. Bak bana, hala sürünüyorum, hala sürünüyorum. Niye? Ac&#x; çekmesi bile güzel diye."

"Anl&#x;yorum seni. Keşke elimden bir şey gelse. Seyhan hiç hak etmiyor şu sevgini Murat. Ne zamana kadar üzüleceksin?"

"Bitene kadar."

"Ama bitmez dedin."

"E sen anla işte."

Karaca tekrar s&#x;rt&#x;n&#x; arkaya yaslay&#x;p arkadaş&#x; gibi denizi izlemeye başlad&#x;. Ne saçma işti aşk. Ne tuhaf, ne çaresiz illetti. Etraftaki genç kad&#x;nlar&#x;n çoğunun gözü onun üzerindeyken genç adam onu hiç görmeyecek, sevmeyecek bir kad&#x;n&#x;n karş&#x;l&#x;ks&#x;z aşk&#x;na ihanet etmemek için baş&#x;n&#x; dahi çevirmiyordu. Yanl&#x;şl&#x;kla birisini beğense Seyhan'a ihanet etmiş olmaktan korkuyordu. Karaca da ondan kal&#x;r say&#x;lmazd&#x;.

"Eniştem olurdun."

"Sanada yenge derdim."

"Iy Murat!"

"Enişten dileklerimle diye başlayan bayram mesajlar&#x; atard&#x;n bana."

"Atard&#x;m valla!"

Düşüncesi bile komikti.

"Murat?"

"Efendim."

"Sence Azer beni aldat&#x;yor olabilir mi?"

"Bu nerden ç&#x;kt&#x;?"

"Şu an çocukluk aşk&#x;yla beraber olabilir."

"Emin misin?"

"Görmeden bilemem ama içimde tuhaf bir his var."

Bir süre beklediler. Sonra Murat Karaca'ya döndü.

"Sabahtan beri keyfin yoktu zaten. Buna m&#x; tak&#x;ld&#x;n?"

Şimdi karş&#x;l&#x;kl&#x; oturur haldeydiler. Yanlar&#x;na yaklaşan bir seyyar sat&#x;c&#x;y&#x; yollad&#x;ktan sonra Karaca oflayarak çenesini her iki eline yerleştirip umutsuz bak&#x;şlar&#x;yla adam&#x; izledi. Hislerini hemencecik yüzüne yans&#x;t&#x;yor olmaktan nefret etmişti hep.

"Evet. Bilmiyorum işte. Uzaktan uzağa olmuyor."

"Yapmaz o. Sen boşuna evhamlan&#x;yorsun."

"Yapmaz."

"Bak Karaca. Bu aile hakk&#x;nda öğrendiğim iki şey var. Birincisi asla karş&#x; cinsle ciddiyetsiz ilişki kurmuyorlar, ikincisi ise kalp k&#x;rmakta ustalar."

Karaca bunun iyi bir şey mi kötü bir şey mi olduğunu düşünmeye başlad&#x;ğ&#x;nda Murat ayaklanarak odas&#x;na gideceğini söyledi. Yorgundu ve muhtemelen gelene kadar Elzem'in tükenmek bilmez çenesine maruz kalm&#x;şt&#x;. Karaca Samet'i bekleyeceğini söyleyerek arkadaş&#x;n&#x; gönderdi. Tek baş&#x;na kalarak zihnini toparlayabileceğini düşünüyordu çünkü.

Uzun süre yaşad&#x;klar&#x;n&#x; düşündü deniz manzaras&#x;n&#x;n mükemmelliğini izleyerek. Bardaki o geceyi, Azer'i, arkadaşlar&#x;n&#x;, ailesini, bir anda değişen hayat&#x;n&#x;. Düşündükçe içinden ç&#x;kamayacağ&#x; büyük ve karanl&#x;k bir girdaba sürüklendi. Birisini hayat&#x;na kabul etmekten çok daha zordu onun hayat&#x;n&#x; kendi hayat&#x;nla bağdaşt&#x;rmak.

Mesela adam&#x;n nas&#x;l bir baba olacağ&#x;n&#x; her düşündüğünde onu tehlikeli yaşam&#x;n&#x;n k&#x;z&#x;na etki edip edemeyeceği sorusuyla karş&#x; karş&#x;ya kal&#x;yordu. Yak&#x;ş&#x;rd&#x; babal&#x;k. Bu konuda zerre tereddüttü yoktu ve hatta Güneş dünyan&#x;n en şansl&#x; bebeklerinden biri dahi olabilirdi. Amcalar&#x;, babas&#x;, babaannesi çok sevecekti ama Azer'in yaşad&#x;klar&#x;, yaşayacaklar&#x; bir annenin evlad&#x;n&#x; görmek isteyeceği şeyler değildi. Mermiler, patlamalar, adamlar, çeteler Her kap&#x;dan ç&#x;kt&#x;ğ&#x;nda geri dönebileceğinden emin bile olamad&#x;ğ&#x; adam&#x;n yaşam&#x;n&#x;n ortas&#x;na bebeğini nas&#x;l koyacakt&#x;? Peşinde sürekli korumalarla gezerken mutlu olabilecek miydi? Babas&#x;, karş&#x; cinsten birisiyle kurduğu en ufak yak&#x;nl&#x;kta bozulunca keyfi kaçmayacak m&#x;yd&#x;?

Oflayarak aniden ayaklan&#x;nca bir anda baş&#x; döndü. Etraf kararm&#x;ş, kalkt&#x;ğ&#x; şezlonga sert say&#x;lacak şekilde geri düşmüştü. Elleriyle yüzünü kapatarak beklediği s&#x;rada koşuşturma sesi işitti ve hala göremediği bir adam ona ismiyle seslendi.

"Karaca han&#x;m? &#x;yi misiniz?"

Midesi bulan&#x;yordu. Bacaklar&#x; uyuşmaya başlay&#x;nca adam&#x; sadece baş&#x;yla onaylayabildi.

"Azer Bey'e haber verelim mi?"

"Hay&#x;r." Dedi. "&#x;yiyim, bir sorun yok."

&#x;yiydi. Kendine gelmesi biraz zaman alsada toparlanm&#x;şt&#x;. Telaşla kendisini izleyen adamlar&#x;n üzerinde gezdirdiği bak&#x;şlar&#x; en önde ve diğerlerinden daha irice olan orta yaşlardaki adam&#x;n üzerinde durdu. Çoğu gençti. Bu s&#x;cağa rağmen resmi giyinmişlerdi, etraftaki insanlardan kolayca ayr&#x;labilecek haldeydiler ancak Karaca onlar&#x; şimdiye kadar hiç fark etmemişti.

"Biriniz su falan getirin."

Samimi durduğunu umduğu bir gülümsemeyle gerek olmad&#x;ğ&#x;n&#x;, aniden kalkt&#x;ğ&#x; için baş&#x; döndüğünü söyleyip onlar&#x; bu zahmetten kurtard&#x; hemen. Sonra ask&#x;l&#x;, uzun beyaz elbisesine dikkat ederek yavaşça kalkt&#x;. Diğerleri onun bu hareketine geriye gidip mesafeyi açarak karş&#x;l&#x;k vermişti. &#x;şine geliyordu. Tamam, koruma amac&#x;yla buradayd&#x;lar da tan&#x;mad&#x;ğ&#x; insanlarla içli d&#x;şl&#x; olmak veya temas kurmak niyetinde değildi. Sohbet etmeyi sevmezdi de. Saçlar&#x;n&#x; geriye doğru itti, ellerini önünde birleştirerek tekrar ayn&#x; adama döndü.

"Sizden bir şey rica edebilir miyim?"

"Buyurun."

Verdiği karar&#x; sorgulamaya f&#x;rsat bile bulamadan kelimeler ağz&#x;ndan bir bir döküldü. Şaş&#x;rmam&#x;şt&#x;. Temennisi adam&#x;n reddetmesi yönündeydi fakat beklediği olmam&#x;ş, isteklerini 'emir' olarak alg&#x;lad&#x;ğ&#x; için saniyesinde kabul etmişti. Karaca onlara beklemelerini söyleyip odas&#x;na ç&#x;kt&#x;, küçük çantas&#x;n&#x;n içine telefonunu, birkaç kişisel eşyas&#x;n&#x; koyup tekrar yanlar&#x;na döndü. Ayr&#x;lmadan önce arkadaşlar&#x;yla olan gruba uyuyacağ&#x;n&#x; ve rahats&#x;z etmemelerini rica eden k&#x;sa bir mesaj atm&#x;şt&#x;.

Yapt&#x;ğ&#x; doğru değildi. Muhtemelen gerçeği bilseler karş&#x;s&#x;na dikilirlerdi. Haklar&#x; olduğunu da biliyordu. Yinede zihninin kendisine yapt&#x;ğ&#x; işkenceden kurtulman&#x;n en iyi yolu buymuş gibi hissetmişti. Birazc&#x;k düşünse hemen vazgeçeceği bir fikirdi ama Karaca düşünmemişti. Adamlar&#x; Azer'e bu konuyla ilgili herhangi bir şey söylememeleri konusunda uyar&#x;p arabaya geçtiğinde dahi vazgeçme eşiğindeydi. Ne hakla yapacakt&#x; bunu? Kim olarak yapacakt&#x; ki? Azer ile aralar&#x;nda geçen saçma durumlar silsilesine ne ad veriyordu da buna cesaret edebilmişti?

Sana aş&#x;k olacağ&#x;m galiba, demekle ilişkilerine bir boyut kazand&#x;rm&#x;ş olmuyordu. Esas&#x;nda daha iki gün öncesine kadar en ağ&#x;r hakaretleri ettiği bu adamla s&#x;rf bir gece yan yana uyudu diye buna ilişki demenin de mant&#x;ğ&#x; yoktu. Hoş, ilk uyuduklar&#x;nda hamile kald&#x;ğ&#x; gerçeğini göz önüne al&#x;nca ikinciyi evlilik ad&#x;m&#x; gibi bile görebilirdi. Görmemeyi tercih ediyordu tabii.

Baş&#x;n&#x; sağ taraf&#x;na çevirip h&#x;zla ak&#x;p giden yolu izlemeye koyuldu. Önde iki, yan&#x;nda da bir adam vard&#x; ama as&#x;l mesele kimseyi tan&#x;m&#x;yor oluşuydu. Çantas&#x;n&#x; göğsüne s&#x;k&#x; s&#x;k&#x; bast&#x;r&#x;p düşüncelerine doğru hücum eden endişeleri yok saymaya çal&#x;şt&#x;. Kaç&#x;r&#x;l&#x;yor olacak değildi. Elif d&#x;ş&#x;nda bir tane düşman&#x; yoktu ki! Azer'in düşmanlar&#x;n&#x;nda Karaca ile ne işi olurdu? &#x;nsanlara hemencecik güvenmesi büyük sorundu işte. Pişmanl&#x;kla geçen uzun saatlerin ard&#x;ndan telefonunun bildirim sesini duydu.

Elzem

Dinlen sen. Yar&#x;n görüşürüz.

Cevaplamad&#x;. Ekran&#x; kapat&#x;p baş&#x;n&#x; tekrar d&#x;şar&#x; çevirdiğinde güneş art&#x;k en tepede değildi. Huzursuz olduğu için kaskat&#x; kesilen bedeni ağr&#x;maya başlay&#x;nca geriye doğru yaslan&#x;p s&#x;rt&#x;n&#x; yumuşak deriye yaslad&#x;. Olan olmuştu. Tek yapmas&#x; gereken sakin kalmakt&#x;. Üstelik pişmanl&#x;ğ&#x; bir fayda etmezdi, en baş&#x;nda düşünecekti bunu. Hiç tan&#x;mad&#x;ğ&#x; adamlar&#x;n arabas&#x;na binerken akl&#x;n&#x; ç&#x;kar&#x;p bir köşeye b&#x;rakmam&#x;şt&#x; ya.

Neyseki uzunca bir süre sonra, kaç&#x;r&#x;ld&#x;ğ&#x;ndan emin olmaya başlam&#x;şt&#x;, tan&#x;d&#x;k gelen bir yola girdiler. Arkadan gelen iki araçta onlar&#x; takip ediyordu. Toprak yol bitip portakal ağaçlar&#x;n&#x;n olduğu büyük bağ&#x; görünce büyük bir rahatlamayla iç çekti.

"Burada ineceğim. Siz beni bekleseniz olur mu?"

"Tabii"

Araç yavaşlayarak durdu. Uzaktan evin çat&#x;s&#x;n&#x; görebilecekleri kadar yak&#x;na gelmişlerdi. Adamlar&#x;n kap&#x;s&#x;n&#x; açt&#x;ğ&#x; fark edince teşekkür edip indi ve daha önce bir kere geldiği toprak yoldan sanki k&#x;rk y&#x;ld&#x;r geçiyormuş gibi emin ad&#x;mlarla yürümeye başlad&#x;. Neyseki spor ayakkab&#x;lar&#x;n&#x; giymişti.

Eve doğru vard&#x;kça burnuna çal&#x;nan yan&#x;k ahşap kokusu keskinleşmeye, çat&#x;n&#x;n rengi koyulaşmaya başlam&#x;şt&#x;. Üstelik inşaat seslerini duyabiliyordu. Birkaç ağaç da yanm&#x;şt&#x;. Elini uzatarak dumanla kararm&#x;ş ağaçlardan birinin yaprağ&#x;na dokundu. Parmak uçlar&#x; karard&#x; hemen. Bir insan neden onlara zarar vermek isterdi? Ne suçlar&#x; vard&#x; da yanarak cezaland&#x;r&#x;lm&#x;şlard&#x;? &#x;çine çöreklenen s&#x;k&#x;nt&#x;yla iç çekip ad&#x;mlar&#x;n&#x; h&#x;zland&#x;rd&#x; ve k&#x;sa yürüyüşün sonunda bağ evinin büyük bahçesine ç&#x;kt&#x;. Etraf kömür y&#x;ğ&#x;n&#x; gibiydi. Bir tarafta inşaat için getirilmiş malzemeler ve onlarla uğraşan ustalar, diğer tarafta evin çevresine dizilmiş adamlar vard&#x;. &#x;çlerinden birisinin kendisine doğru geldiğini görünce yutkunarak bekledi.

"Burada ne işin var? Girişte kim ald&#x; seni içeriye?"

"Karaca ben." Diye yan&#x;tlad&#x;. "Ben sizin arkadaşlar&#x;n&#x;zla geldim. "

Çok saçma bir aç&#x;klama olsada karş&#x;s&#x;ndaki hemencecik ikna olmuştu genç kad&#x;n&#x; şaş&#x;rtarak.

"Karaca han&#x;m bana geleceğiniz söylenmedi. Azer bey arka bahçede. Haber verelim hemen."

"Gerek yok. Teşekkür ederim."

Yolu biliyordu nas&#x;l olsa. Adam baş&#x;yla onaylay&#x;p geriye çekilince cesaretini toplay&#x;p yanm&#x;ş olan büyük kap&#x;dan içeriye girdi. Evin içi perişan haldeydi. Duvarlar, kap&#x;lar, yukar&#x;ya ç&#x;kan merdiven tamamen yanm&#x;ş ve dökülmüştü. Baş&#x;n&#x; yukar&#x;ya kald&#x;r&#x;p çat&#x;ya döndüğünde as&#x;l felaketle yüzleşti. Koskoca ev mucize eseri ayaktayd&#x; resmen. En ufak darbede yere y&#x;ğ&#x;lmaya haz&#x;r görüntüsü içini ürpertti. Keskin yan&#x;k kokusundan bahsetmiyordu bile. Çabuk olmaya çal&#x;şarak arka bahçeye aç&#x;lan mutfak kap&#x;s&#x;na yaklaşt&#x;ğ&#x;nda bahçenin halini gördü. Güller ve çimenlerde yoktu art&#x;k. Geriye bir şey kalmam&#x;şt&#x;. Baş&#x;nda oturup sohbet ettikleri havuzu görebilmek umuduyla att&#x;ğ&#x; ad&#x;m Azer'i görünce havada kald&#x;.

Geriye çekilip onun kendisini göremeyeceği bir yere geçtiğinde fark edilmemişti. Özgür'ü ve Savaş'&#x; gördü sonra. Ağabeylerinin tam karş&#x;s&#x;nda durmuşlar, yanlar&#x;ndaki kad&#x;nla sohbet ediyorlard&#x;. Beyaz gömlek, siyah pantolon giyinmiş, ellerini ceplerine koymuştu hedefindeki adam. Gülerek sohbete eşlik ediyordu ama Karaca'y&#x; derin boşluklara salan şey s&#x;rt&#x; kendisine dönük olmas&#x;na rağmen hemencecik tan&#x;d&#x;ğ&#x; kad&#x;n oldu. S&#x;rtlan, yani Şeyda.

Erkeklerle aras&#x; iyi olmam&#x;şt&#x; genç kad&#x;n&#x;n. Hayat&#x; boyunca onlar&#x;n b&#x;rakt&#x;ğ&#x; boşluklarla savaşmak zorunda kalm&#x;şt&#x; çünkü. Çok küçükken sevgili dedesini ans&#x;z&#x;n kalp krizinden kaybedince ruhunda aç&#x;lan boşluğu anlatacak kelime bulamam&#x;ş, kendisini tamamen uykuya vermişti. Her okul ç&#x;k&#x;ş&#x; elinde çikolatayla bekleyen dedesi yoktu art&#x;k, savunmas&#x;zd&#x;. Sonra kanser olduğunu öğrenince okuluyla olan bağ&#x;n&#x; mecburen koparmak zorunda kald&#x; ve iyi arkadaş&#x; olan Merih'ten uzaklaşt&#x;. Hala geriye dönüp bak&#x;nca onun gözünde prenses oluşunun mant&#x;kl&#x; tek bir sebebini bulam&#x;yordu. Belkide ufak oğlan&#x;n ilk aşk&#x; faland&#x;. Okul bitti, okul dediyse ana okuluydu, aşk bitti hesab&#x; onu bir daha görmedi zaten. Günlerini hastane odas&#x;nda ilaçlarla geçirmeye başlad&#x;ğ&#x;nda feriştah&#x; gelse tan&#x;yamaz haldeydi. Saçlar&#x; dökülmüş, vücudu çökmüş, ac&#x;lar yüzünden alg&#x;lar&#x; kapanm&#x;şt&#x;. Sonra her şeyi düzene koyduğuna inand&#x;ğ&#x; s&#x;rada anne ve babas&#x; öldü. Kolay değildi. Karaca teyzesi ve eniştesiyle onlar&#x;n arkas&#x;ndaki arabadayd&#x; çünkü babas&#x;yla istediği elbise al&#x;nmad&#x;ğ&#x; için bayağ&#x; büyük bir kavga etmişti. Hakk&#x;yd&#x;. Düğüne gidiliyorsa o elbiseyi giymeliydi. Ne demek bedeni kalmam&#x;şt&#x;?

Görüp görebileceği en büyük t&#x;rlardan birisinin alt&#x;nda kalarak can vermiş babas&#x;n&#x;n tutabileceği eli, öpeceği bir yüzü bile kalmam&#x;şt&#x;. Görmüştü Karaca. Şoku atlatabilse parçalara ayr&#x;lm&#x;ş ebeveynleri için gözyaş&#x; dökecekti ama çocuk akl&#x;yla ölümü yak&#x;şt&#x;ramam&#x;şt&#x; ki. Anneler ve babalar ölmezdi, ölmemeliydi. &#x;çinde geçmek bilmeyen pişmanl&#x;ğ&#x;n varl&#x;ğ&#x;n&#x; hala hissediyordu. Babas&#x; k&#x;rg&#x;n gitmişti. Belki de k&#x;r&#x;ld&#x;ğ&#x; için gitmişti.

Öyleyse, şimdi k&#x;rg&#x;n hissettiği için kendisinde gitmesi mi gerekiyordu?

Dedesi gitmişti, Merih, babas&#x; gitmişti. Azer ise hiç gelmemişti muhtemelen.

Şeyda gülerek baş&#x;n&#x; Azer'in omzuna yaslay&#x;p gözlerini yumduğunda adam hiç bozmad&#x; tavr&#x;n&#x; ve kardeşleriyle konuşmaya devam etti ki o da gülüyordu. Yanaklar&#x;n&#x;n her iki yan&#x;nda beliren çukuru izledi bir süre Karaca. Birliktelerken adam&#x;n hiç böyle güldüğünü görmemişti. K&#x;skanma duygusundan değildi, sahiden görmemişti. &#x;nsan mutlu, huzurlu olduğu yerde gülüp eğlenirdi zaten.

Boğaz&#x;na oturan yumruyu yutkunarak geri göndermeye çal&#x;şt&#x;. Gözleri dolmuştu hemen. Ne yersiz bir şeydi bu zamans&#x;z ağlama eylemi. Gerisin geri dönüp büyük bahçeye ç&#x;kt&#x;. Beyaz elbisesinin etekleri simsiyah olmuştu. Umrunda say&#x;lmazd&#x;. Geldiği için pişman olmuştu. Ne hakla o kadar yol tepmişti?

Aptal, aptals&#x;n Karaca. Kendini rezil etmekte üzerine yok. Geldin ama ne hakla geldin? Kim olarak, hay&#x;r, ne olarak teptin onca yolu?

Yersiz al&#x;nganl&#x;k değildi yapt&#x;ğ&#x;. Şeyda'y&#x; k&#x;skanmaya f&#x;rsat bulamam&#x;şt&#x;.

"Bahçeyi bulamad&#x;ysan&#x;z,"

"Buldum." Biraz önce konuştuğu adam yan&#x;na gelince h&#x;zla cevaplad&#x;. "Azer ile sonra buluşacağ&#x;z. Kolay gelsin size."

"Teşekkürler."

Ona arkas&#x;n&#x; döner dönmez dökülen gözyaşlar&#x;n&#x;n as&#x;l sebebi Azer'i öyle mutlu görmekti. Yanyana olduklar&#x; her an dünyay&#x; dar ettiği adam&#x;n birlikteyken mutlu olmas&#x;n&#x; beklemesi aptall&#x;kt&#x;. Kavga etmek d&#x;ş&#x;nda ne yapm&#x;şlard&#x;? Hiç! Kocaman hiç!

Vazgeçemiyordu bu huyundan. Dik başl&#x;l&#x;k değildi yapt&#x;ğ&#x;, savaşmakt&#x;. Sevilmek veya sevmek istemiyordu çünkü hep kaybetmiş bir kad&#x;nd&#x;. Kaybedeceği şeylere bağlanmak mant&#x;kl&#x; olur muydu?

Elleriyle &#x;slanan yanaklar&#x;n&#x; sildiği s&#x;rada kendisini bekleyen gereksiz korumalar&#x;na yaklaşm&#x;şt&#x;. Onlar ne düşünüyordu acaba? Ac&#x;m&#x;şlar m&#x;yd&#x;, yoksa dalga m&#x; geçmişlerdi? Belkide safl&#x;ğ&#x; karş&#x;s&#x;nda şok olmuşlard&#x;. Yok sayd&#x;. Geldiği gibi dönmek zordu ama başarabilirdi. Gözlerini, yanaklar&#x;n&#x; kurulay&#x;p boğaz&#x;n&#x; parçalayan ç&#x;ğl&#x;klar&#x; yuttuğunda bir eliylede k&#x;z&#x;n&#x; sarm&#x;şt&#x;. Eve dönene kadar ağlamadan durmay&#x; başar&#x;rsa gerisi kolayd&#x; da işte. Nas&#x;l dayanacakt&#x;?

"Geri dönelim."

"Emredersiniz."

Arabaya geçip tekrar baş&#x;n&#x; cama yaslad&#x;. Günün en iyi yan&#x; bu adamlar&#x;n söylediği hiçbir şeyi sorgulamadan kabul ediyor oluşlar&#x;yd&#x;. Muhtemelen gelin uçurumdan atlayal&#x;m dese onu bile kabul ederlerdi. Diğerleri de binice geldikleri yoldan geri dönüp tekrar asfalt yola ç&#x;kt&#x;lar ve rezil ötesi Adana maceras&#x; beş dakika içerisinde sonlanm&#x;ş oldu Karaca için. Yapabilse bugünü hiç yaşanmam&#x;ş sayard&#x; ama yapmaya gücü yetmezdi. Azer'in sert duruşunun sebebiydi varl&#x;ğ&#x;. Güneş için katlan&#x;yor bile olabilirdi kendisine. Belki çocuk doğana kadar

Hay&#x;r başka şeyler düşün. Ağlayamazs&#x;n!

Gemiler, portakallar, mart&#x;lar, Azer

Öndeki adam&#x;n telefonu çalmaya başlad&#x;ğ&#x;nda yar&#x;m saatlik bir yolu geride b&#x;rakm&#x;şlard&#x;. Yorgun hissediyordu genç kad&#x;n. Omuzlar&#x;nda ağ&#x;r bir yükün varl&#x;ğ&#x;n&#x; hissedebiliyordu. Bir anda kendisini çekilmez biri gibi hissetmesinin tek sebebi elbette Azer değildi. Arkadaşlar&#x;n&#x;n hiç aray&#x;p sormamas&#x;n&#x;n sebebini şimdi çok iyi anlam&#x;şt&#x; işte. Gözlerini s&#x;k&#x; s&#x;k&#x; yumdu. Düşünmek istemiyordu. Tek istediği miniği ve kendisinden oluşan küçük dünyas&#x;na geri dönebilmekti. S&#x;k&#x;nt&#x;yla kaskat&#x; kesilen bedeni gevşedi, uykunun s&#x;cakl&#x;ğ&#x;n&#x; bedenini sarm&#x;ş, kirpiklerinde biriken iki damla gözyaş&#x; yanaklar&#x;na doğru inmeye başlam&#x;şt&#x; ki araban&#x;n yavaşlamaya başlad&#x;ğ&#x;n&#x; fark etti. Uyuyordu, uyan&#x;k değildi. Bedeni kontrol edemeyeceği kadar gevşemişti. Zorlukla açabildiği gözlerini k&#x;rp&#x;şt&#x;rarak buğulanm&#x;ş bak&#x;şlar&#x;n&#x; araban&#x;n içerisinde gezdirdiğinde yan&#x;ndaki adam&#x;n aşağ&#x; indiğini gördü. Sonra ayn&#x; şekilde öndeki de Sadece şoför kalm&#x;şt&#x;. Galiba şimdi gerçekten kaç&#x;r&#x;l&#x;yorum diye düşünecekken d&#x;şar&#x;dan birkaç kişinin konuştuğunu işitti ve sonra birisi yan&#x;ndaki koltuğa oturarak kap&#x;y&#x; kapatt&#x;. Yüzünü görmese bile kokusundan tan&#x;yabilirdi onu. Azer'di. Muhtemelen kap&#x;daki genç adam yetiştirmişti oraya geldiğini. Ona k&#x;zamad&#x; bile, hali yoktu. Bedenini güçlükle doğrultup aralar&#x;ndaki mesafeyi açmak için geriye, olmayan boşluğa doğru kayacağ&#x; s&#x;rada adam&#x;n güçlü kollar&#x; belini sard&#x; ve savunmas&#x;z olan ince bedenini kendisine doğru çekti. &#x;tiraz etmeye f&#x;rsat bile bulamam&#x;şt&#x; Karaca. Kollar&#x;n&#x; önünde birleştirerek temaslar&#x;n&#x; en aza indirmek d&#x;ş&#x;nda yapabileceği başka bir şey kalmam&#x;şt&#x; zaten.

"Uslu dur. Eve gidince soracağ&#x;m ben sana."

Azer'in sesi soğuk ve sertti. Karaca gücü olmad&#x;ğ&#x;ndan ona boyun eğerek ç&#x;rp&#x;nmay&#x; b&#x;rak&#x;p baş&#x;n&#x; adam&#x;n geniş omzuna yaslad&#x;. Şoför çoktan arabay&#x; tekrar çal&#x;şt&#x;rm&#x;şt&#x;.

"B&#x;rak gideyim." Diye m&#x;r&#x;ldand&#x; Karaca. "Buraya hiç gelmemem gerekiyordu, özür dilerim. Lütfen,"

"Hay&#x;r."

"Azer lütfen,"

"Hay&#x;r."

"Ben,"

"Evde konuşacağ&#x;z. Sonra ister gidersin ister kal&#x;rs&#x;n."

Başka bir şey söylemedi. Baş&#x; hala onun omzundayd&#x;. Akl&#x;na Şeyda'n&#x;n da bu şekilde durduğu an gelmese öyle kalmaya devam edebilirdi. Ama hat&#x;rlay&#x;nca midesi bulanmaya başlad&#x; ve kusmadan hemen önce arabay&#x; durdurtup kendini d&#x;şar&#x; ancak atabildi.

K&#x;rg&#x;nd&#x;, gitmek istiyordu.

&#;Kabataş saldırısını izledim&#; diyen gazetecilere tepki yağıyor!
14 Şubat

Kanal D, Kabataş&#;ta tacize uğradığı iddia edilen kadınla ilgili yeni görüntüler yayınladı. Yeni çıkan görüntüler bazı gazetecilerin ısrarla izledim dediği görüntüleri gündeme getirdi. Twitter&#;da sözkonusu görüntüleri izlediğini iddia eden gazetecilere büyük tepki var.

 

Gezi Parkı olaylarında Kabataş&#;ta bir grup göstericinin saldırısına uğradığını, tacize uğrayarak dayak yediğini iddia eden başörtülü kadın Türkiye&#;nin gündemini uzun süre meşgul etmişti. Ortaya çıkan yeni görüntüler ise tüm bu iddiaları yalanlıyor. Twitter&#;ın gündeminde ise görüntüleri izlediğini söyleyen gazetecilerden İsmet Berkan, Balçiçek İlter, Nihal Bengisu Karaca, Abdülkadir Selvi ve Halime Kökçe gibi yazarlar var.

 

Türkiye&#;nin gündemini uzun süre işgal eden iddialar, ortaya çıkan görüntülerle yalanlandı. Yeni görüntüler, taciz ve dayak iddialarını izlediğini ve bu görüntülerin emniyette olduğunu söyleyen İsmet Berkan&#;ı ve diğer gazetecileri ise zor durumda bıraktı.

 

İSMET BERKAN İZLEDİM DEMİŞTİ

 

Görüntüleri izlediğini söyleyen gazeteci İsmet Berkan, son olarak CNN Türk&#;te izlediğini iddia ettiği o görüntüleri anlattı. Berkan, uzaktan çekildiğini belirttiği görüntülerde, tacize uğradığını söylediği kadının, kucağında çocuk varken taşıdığı bebek arabasının devrildiğini söyledi.

 

1a

 

BALÇİÇEK İLTER MORLUKLARINI GÖRDÜM DEMİŞTİ

 

Balçiçek İlter o dönemde Zehra D. ile konuşmuş ve genç kadının tacize uğradığına inandığını &#;morlukları gördüm&#; sözleri ile özetlemişti. Ortaya çıkan görüntülerden sonra ise Balçiçek İlter şoke olmuş durumda. Twitterdan şunları yazdı;

 

1b

 

NİHAL BENGİSU KARACA İLE HALİME KÖKÇE O GÜNLERDE ŞÖYLE MESAJLAR YAYINLAMIŞTI

 

1c

 

1d

 

 KÖŞE YAZARLARI O GÜN ŞUNLARI YAZMIŞTI

 

Abdülkadir Selvi: &#;Kabataş İskelesi’nin karşısına geçerken bir grup eylemciyi görüyor. Bunların Gezi eylemcileri olduğunu fark ediyor, hatta çevre ve ağaç eylemi yaptıkları için de en ufak bir rahatsızlık hissetmiyor. Ama ne oluyorsa o sırada oluyor. Grubun içinden birkaç kadın, ‘Tayyip’in…’ diyerek önce sataşmaya daha sonra saldırmaya başlıyorlar. ‘Ne geldiyse bundan geldi’ diyerek başörtüsünü çekiyorlar, genç anneyi tekmeleye başlıyorlar. Bu sırada grubun içinden bazı erkekler de vurmaya başlıyor. Olay yerindeki bir adam müdahale edip, genç anneyi kurtarmaya çalışıyor. Onu da dövüyorlar. Bebek arabasını parçalıyorlar, genç anneyi tekmeliyorlar. Bu arada, ‘Bu sefer devrim yapıyoruz, sen de gideceksin Tayyip de gidecek’ diye bağıranlar, ‘Tayyip’i asacağız’ diye öfke nöbetine tutulanlar var.”

 

Balçiçek İlter: “Kalabalık bir grup tarafından darp edilen, tacize uğrayan, bebeği ve kendisi için ölümüne korkan, olur da şikayette bulunursa sokakta tekrar başına bir şey gelir mi kabusu gören… Morluklarını da gördüm, ille de meraklıysanız, ama benim tanıklığıma ihtiyaç yok ki, raporu var zaten. Yaşadığı travmaya tanık oldum, konuşmasına, bana bakamayışına, olayı konuşurken bebeğini odada istemeyişine… Ellerini hiç bir yere koyamayışına… Geç gelen ama sonrasında hiç bitmeyen gözyaşlarına…”

 

Eyüp Can: Başbakan, Kabataş’ta iğrenç bir saldırıya maruz kalan genç anneyi başörtülü olduğu için miting meydanlarında daha bir hararetle savundu… Kemal Kılıçdaroğlu ise başörtüsünden dolayı adeta bu mağdur anneyi ispata çağırdı! Bir kadını sırf başörtülü olduğu için uğradığı tacizden dolayı ispata çağırmak ne demek? Başı açık olsa… Yine de “İspat et” der miydi Kemal Bey? Vicdanı olan herkes, o genç anneye yapılanları açıkça lanetliyor. O annenin yaşadıklarını anlamak için başörtülü olmak gerekmiyor. Azıcık insan, azıcık vicdan…

 

İsmet Berkan (Twitter’dan): Çok ama çok acı bir öykü… Maalesef gerçek. Mobese görüntüleri dahil pek çok şey var. Savunulur tarafı olmayan bir olay… (Siz izlediniz mi, sorusu üzerine) Evet.

 

Elif Çakır: Elimde 25 yaşında bakmaya kıyamayacağınız kadar masum, gencecik bir anne ve altı aylık bebeğinin fotoğrafıyla izliyorum olan biteni. Ve geceleri bir albasması gibi çöküyor üzerime, bağırıyorum bağırıyorum ama kimsecikler duymuyor, sonra sesimin çıkmadığını, çıkamadığını fark ediyorum. Yüreğimdeki o sıkışmışlık hissiyle, çaresizlik hissiyle günlerdir elimdeki o fotoğraf karesini, o annenin ve bebeğinin yaşadıklarını herkesin hepinizin gözünün içine sokup ‘Bu mu masumluğunuz? diyerek avazım çıktığı kadar bağırmak istedim… Ama sustum. Hepimiz sustuk. Ben ve olayı bilen bütün arkadaşlarımız tek kelime etmeden sustuk.”

 

Mustafa Akyol: ODTÜ’nün mezuniyet töreninde açılan bir dizi “Gezi Parkçı” pankart, tartışma konusu oldu. Parktaki kadar zeki ve yaratıcı sloganlar yoktu aslında ortada. “Biber kullanma demedik, salça olarak yine kullan” cümlesi, örneğin, biraz “sana ne-saman ye” seviyesini yansıtıyordu. Asıl sorun ise, dev bir pankarta yazılan şu mesajdaydı: “Benim integral alamayan bacılarımı dövdüler.” Bu, Başbakan Erdoğan’ın Kabataş’taki rezil saldırı için söyledikleriyle edilen bir alaydı. Ama asıl o saldırının mağduru olan hanımefendiye karşı yapılan bir terbiyesizlikti. Bu terbiye zaafiyeti epeydir sürüyor aslında. Yaşadığı saldırıyı anlatan insana “ispatla bakalım, yoksa inanmayız” diyenlerce sürdürülüyor. Dolayısıyla bence, Kabataş saldırısına dudak bükmenin altında başka bir şey var: Saldırganlığı, otoriterliği, bağnazlığı hep “karşı taraf”a atfeden, kendi tarafına ise toz kondurmayan bir “cemaatçilik.” Laik cemaatçilik…

 

Nihal Bengisu Karaca: Gecizilerin başörtülü anneye saldırı görüntüleri var. Görüntüleri izledim.

 

Mehmet Metiner: İğrenç, namert saldırıların görüntüleri elimizde.

 

Aslı Aydıntaşbaş: arası üstü çıplak, elleri deri eldivenli adam bölümünün abartılı olduğunu düşünsem de, ortada bir taciz vakası olduğuna pek şüphe etmemiştim. Haklıymışım. Milyonlarca insanın sokakta olduğu eylemlerde herkesin pirüpak olmadığı, arada vandalların, magandaların, provokatörlerin de olabileceği ortada. Taciz edilen başörtülü kadın hepimizin kardeşidir.

 

Mustafa Karaalioğlu: Siz, Taksim Meydanı’nda yaktığınız ateşin etrafında şarkılar söylerken içinizden bir güruh hemen aşağıda Kabataş’ta genç bir “başörtülü” kadını ve bebeğini tartaklıyordu. Mizah duygularını yitirmişlerdi ama küfürleri gayet okkalıydı. Bu ülkenin işgal yıllarından beri şahit olmadığı bir sahneyi oynuyorlardı. Afacan değil barbardılar! (…)

 

Gezi Parkı’nın sembolü, kırmızılı siyahlı kadınlar değil, Kabataş’ta 6 aylık bebeğiyle dayak yiyen, yerlerde sürünen ve ağır hakarete uğrayan Z.D. isimli genç kadındır. O kadının yılının Haziran ayında uğradığı saldırı, hakaret ve insanlık dışı muamele parktaki ağaçlardan, kışladan, AKM’den daha önemlidir. Nasıl bir insanlık erozyonu ve nasıl bir öfke ile baş başa yaşadığımızın resmidir o sahneler. Unutmayalım… Genç bir kadına, altı aylık bebeğine saldıran, döven, küfürler yağdıran kadın ve erkek suretinde olsa da insanlıktan çıkmışlarla birlikte yaşıyoruz. Kadınlar küfürlerle, alkışlarla erkeklere tezahürat ediyor, erkekler de vuruyor. Kadını dövüyor, bebeğini tartaklıyor, küfürler yağdırıyorlar ve sonra da Gezi Parkı’na çıkıp eyleme katılıyorlar. Bu ülkenin sağduyu sahibi insanları, politikacıları, vatandaşları da onların eylemini, demokratik bir haktır, söylediklerine kulak vermek lazım diyerek günlerce savunuyor. Kendi yaşam tarzının namı yürüsün diye günahsız bir kadına, bir bebeğe saldıracak kadar başkasını umursamayan bir güruhu… Kendi evi ayakta kaldıktan sonra Türkiye’nin yanmasını umursamayan benciller sürüsü… Dindar olana karşı sınırsız ve önlenemeyen bir nefret, kendisine benzemeyene karşı dizginlenemeyen bir düşmanlık. Sesinizi çıkarmadınız… Bu ülkede O’nun gibi milyonlarca “başörtülü” kadın olduğunun farkında mısınız bilmem! Naçizane bir tasviyem olacak. Tartaklamakla bitmezler, onları benimsemek lazımdır.”

 

ERDOĞAN O GÜN NE SÖYLEMİŞTİ?

 

Erdoğa Gezi Parkı olayları sırasında, yaptığı konuşmalarda, bir yakınının gelininin kucağında bebeğiyle Gezi Parkı eylemcilerinin Kabataş’ta saldırısına uğradığını, kadının yerlerde sürüklendiğini iddia etmişti.

 

TWİTTER&#;DA OLAY OLDU

 

Kabataş görüntülerinin yayınlanmasının ardından twitter&#;da da büyük bir tartışma başladı. Görüntülerin İsmet Berkan&#;ı ve diğer yandaş gazetecileri yalanladığını belirten kullanıcılar, ünlü gazeteciyi mesaj yağmuruna tuttu ve diğer gazetecilerin ifadeleriyle ilgili eleştirilerde bulundu. İşte o yazılanlar;

 

Emre Uslu ‏@EmreUslu 31m

Farkında mısınız? Ylanlarınız pul pul dökülüyor. Dürüstlüğünüz 17 Aralık&#;tan sonra bitti. Adınız HIRSIZ&#;a çıktı çoktan&#;

 

Emre Uslu ‏@EmreUslu 30m

Dün Operasyon gazetilerinden Abdulkadir Selvi bitti bu gün Elif Çakır. Yalanla funduszeue.info … gazeteci olusun ama Yalandan olursun

 

mehmetbaransu ‏@mehmetbaransu 7h

Başörtülü Nihal de Kabataşla ilgili bir hayli yalan döktürmüştü. Başörtüsünu üç kuruş ugruna kir pas içinde bıraktılar. Kirlettiler. Yazık

 

yavuz oğhan @yavuzoghan

Kandırılmısız; kabatas sıyası cıkar ıcın abartıldıysa vah sıyasete; vah sıyasetcılere; kanald tarıhı bır ıs yaptı

Rüstem Batum @RustemBatum

Bir tarafta polisin öldürdüğü 6 suçsuz genç, tutuklama, sansür, gaz, dayak, hırsızlık, rüşvet Diğer tarafta 1 türbanlıya &#;sahte&#; saldırı

 

Çiğdem Mater @cigdemmater

kabatasin anlatildigi gibi cikmamasi beyanin esas oldugu gercegini degistirmez, aman diyeyim. kadinlar zaten zor ses cikariyor, bahane olmasin

 

Sevim Gözay @SevimGozay

Unutulmamalıdır ki; #Kabataş &#;senaryosu&#; gücünü kürsüden aldı. A Selvi&#;nin açılış yazısının başlığı bile: &#;Başbakan&#;ın sözünü ettiği gelin&#;.

Şebnem Bozoklu @sebnembozoklu

Vay gidi İsmet Berkan&#;

 

Emre Uslu @EmreUslu

Ulan danışmanlar koca Başbakan&#;ı Teyyo Pehlivan&#;a döndürdünüz be. Adama söylediyorsanız doğru yalan söyletin bari.. funduszeue.info

 

Alper Sarı @alperseri

kabataş&#;da üzerine işenilen başörtülü kadın videosunu izledim, video o kadar durağan ve olaysız ki siyah beyaz yapsan fransız kısa filmi

 

Nebil Özgenturk @nebilozgenturk

Kanal D Haber&#;de başta kaptanları Süleyman Sarılar tüm namuslu habercileri alkışlayalım.. Yalanla yaşayanları(güya meslektaş!) lanetleyin..

 

Armağan Çağlayan @Armagan_caglaya

İsmet Berkan ne seyretti? Daha geçen hafta anlatıyordu CNN&#;de?

 

Erhan Karadağ @karadagerhan

&#;kabataş&#; hikayesi, konuşmalar, yazılar vs.. haklı çıkmak değil ki mevzu, mağdur olmak için huzuru bozmak&#;

 

HAYKO CEPKİN @HAYKOCPQN

Görüntüleri dehşet içinde seyrettim. Kadın sanirim Kabataşta kocasi tarafindan hunharca bekletilmis. Yaziklar olsun.

 

Ali Murat Hamarat @Alimhamarat

İsmet Berkan özür dilemeli mi&#; Yetmez ama evet!

 

Serkan Altuniğne @serkanaltunigne

İsmet Berkan&#;a artık yolda rastlasam adres bile sormam&#;

 

 

 

 

 

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası