funduszeue.info:
TÜRK ADI
İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK DEVLETLERİ
Hun İmparatorlukları
Asya Hunları
Asya Hun Devleti, tarihte bilinen ilk Türk devletidir ve Orta Asya’da yaşayan Türk boylarını bir araya getirerek, siyasî birliği sağlamıştır. Kuruluşu hakkında kesin bilgiler bulunmamakla birlikte, M.Ö. yıllarından Teoman tarafından kurulduğu ve devletin Mete tarafından bir imparatorluk hâline getirildiği, Çin kaynaklarından anlaşılmaktadır. Mete zamanında Hun İmparatorluğu; Sibirya, Çin Denizi, Japon Denizi ve Hazar Denizi arasında kalan topraklara hakim olmuştur.
Mete’nin ölümünden sonra, Asya Hun İmparatorluğu, gücünü bir süre daha korumuş, ancak devlet yönetimindeki veraset sistemi, yani devletin hükümdar ailesinin ortak malı olarak kabul edilmesi ve imparatorun her çocuğunun yönetimi ele alma hakkı bulunması ve Çinli prenseslerle evlilik sonucunda yaşanan karmaşalar nedeniyle devlet, Doğu ve Batı Hun İmparatorluğu olmak üzere ikiye bölünmüştür.
Hun İmparatorluğu, kurulduğu coğrafî bölgenin yapısına paralel olarak at yetiştiriciliğine ve hayvancılığa dayalı bir ekonomiye sahiptir. Bu ekonomik yapı, devletin askerî başarısını da beraberinde getirmiştir. Tarıma elverişli olmayan uçsuz bucaksız bozkırda, at yetiştiren Hunlar, Mete zamanında hem askerî, hem sosyal hem de ekonomik bakımdan oldukça başarılı bir merkeziyetçi devlet sistemi kurmuşlardır.
Göktürkler
Uygurlar
yıllarında Orta Asya’da Uygurlar hakimiyet sürmüşlerdir. Göktürk Devletinin yıkılmasından sonra kurulan Uygur Kağanlığı, yerleşik hayata geçilmesi ve ticaretle uğraşılması bakımından Türk tarihinin en önemli dönemlerinden birini teşkil etmektedir. yılında Uygur hakimiyeti sona ermiştir.
İslamiyet Öncesi Türk Devletlerinde Devlet Yönetimi
Han, Hakan, Kağan, Yabgu, Tanhu: Devlet yöneticileri veya imparatorlar İslamiyet öncesi Türk devletlerinde Han, Hakan, Kağan, Yabgu veya Tanhu olarak adlandırılmıştır.
Kut: Türk inanış ve düşünüş siteminde, devleti yönetme yetkisinin Tanrı tarafından Türk Kağanına verildiği kabul edilmektedir. Bu düşünceye “Kut” adı verilmektedir.
Tigin: Kağan’ın erkek çocuğuna “Tigin” adı verilmektedir.
Şad: Kağan’ın erkek çocuklarının, devlet yönetiminde tecrübe kazanmaları için ülkenin çeşitli bölgelerinde “Şad” adı verilen kişilerin yanında eğitilmeleri sağlanırdı.
Hatun: Devlet yönetiminde Kağan’ın yanında yer alan eşi, “Hatun” olarak adlandırılır ve Hakan sefere çıktığında ülke “Hatun” tarafından yönetilir, elçiler “Hatun” tarafından kabul edilir. Bu anlayış, Türk kültüründe kadına verilen değeri göstermesi bakımından da önemli bir anlayıştır.
Veraset Sistemi: İslamiyet öncesi Türk devletlerinde Kağan’ın ölümünden sonra tahta kimin geçeceği hususunda belirli bir sistem yoktur. Devlet, Kağan’ın ailesinin ortak malı olarak kabul edildiğinden, Kağan’ın erkek çocuklarından herhangi birinin tahta talip olması veya tahtı ele geçirmek için diğer kardeşleri ile mücadeleye girişmesi sık yaşanan durumlardan biriydi. Belirli bir devlet teşkilatı oluşturan Mete’den sonra bile, İmparatorluk kardeşler arasında Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Bu durum, Türk devletlerinin kısa sürede bölünmesine ve gücünün zayıflayarak yıkılmasına neden olmuştur.
İkili Sistem: Devlet; doğu-batı veya sağ-sol olmak üzere ikiye bölünerek yönetilmiştir. Türk inanç ve düşünüş sisteminde doğu, kutsal kabul edildiğinden devletin merkezi doğuda bulunmuştur ve devletin başına da doğuda bulunan Kağan geçmiştir. Batıya ise, Kağan’ın kardeşlerinden biri veya Kağan’ın oğlu atanmış, bu kişiye de “Yabgu” ünvanı verilmiştir.
Kurultay-Kengeş: Devlet, Kağan ailesinin malı olarak kabul edilmekle birlikte, devlet işleri, “Kurultay” veya “Kengeş” olarak adlandırılan danışma meclisi aracılığıyla yürütülmüş; çeşitli sosyal, askerî, siyasî ve dinî konular bu Kurultaylarda görüşülüp, karara bağlanmıştır.
Toygun: Kurultaya katılma hakkı bulunan kişilere “Toygun” adı verilmektedir.
Toy: Kağan tarafından düzenlenen yemekli toplantılar ve eğlenceler “Toy” olarak adlandırılmıştır.
Başkentler: Hun ve Göktürk döneminde “Ötüken”, Uygur döneminde ise “Karabalgasun-Ordubalık” başkent olarak kabul edilmiştir.
Aygucı: Başbakan
Buyruk: Bakan
Bitikçi: Sözlük anlamıyla “Yazan, yazıcı” anlamına gelen bu sözcük, İslamiyet öncesi Türk devletlerinde “Katip”lere, devletin yazışmalarını yapan kişilere unvan olarak verilmiştir.
Tamgacı: Devletin dış işlerinden sorumlu olan kişiye “Tamgacı” adı verilmiştir. Tarkan: İslamiyet öncesi Türk devletlerinden ordu komutanları “Tarkan” unvanı ile anılırdı.
Apa: Devlet içerisinde çeşitli görevleri olan sivil yöneticiler “Apa” olarak adlandırılır.
Tudun: Devletin vergiye bağladığı diğer devletlerden vergilerin tahsili ve denetimi işi “Tudun” adı verilen memurlar tarafından yapılmıştır.
Yargucı: Yargıçlar
Yargu: Hakan’ın başkanlık yaptığı mahkemeler. Siyasi suçlara bakılırdı.
Ağılığ: Hazine görevlisi
İslamiyet Öncesi Türk Toplumunda Din ve İnanış:
İslamiyet öncesi Türk toplumunda “Gök Tanrı Dini” olarak adlandırabileceğimiz bir dinî inanış hakimdi. Bu inanç sistemine göre “Gök Tanrı” göğün yedinci katında oturmaktaydı. Dünya; yer, gök ve yer altı olmak üzere üçlü bir yapıda kabul edilmekteydi. “Gök Tanrı”nın Türk hakanına dünyayı idare etmesi için “Kut” verdiğine inanılırdı.
Şamanizm: İslamiyet öncesi Türk toplumlarında dinî törenler “Şaman”lar (Kam, Baksı) tarafından idare edilmiştir.
Atalar Kültü: Türkler, hayatın ölümden sonra da devam ettiğine inanırlardı. Bu nedenle ölen atalarını unutmazlar, onları belirli dönemlerde anarlar ve onlar için çeşitli büyüsel uygulamaları yaparlardı. Bu uygulamalar “atalar kültü” olarak adlandırılmaktadır.
Tabiat Kuvvetlerine İnanma: Eski Türk inancına göre, her varlığın bir ruhu vardır. “Yer-Su” ruhları olarak adlandırılan bu inanış, eski Türk inanç sisteminin önemli bir parçasını oluşturmaktadır.
Sadece Uygurlar, yerleşik hayata geçtikten sonra Maniheizm ve Budizm’i, Hazarlar Musevilik inancını, Bulgarlar ise Hıristiyanlık inancını kabul etmişlerdir.
Eski Türklerde Aile: İslamiyet öncesi Türk toplumunda aile, toplumun temel yapı taşı olarak kabul edilmiş ve aile hayatına çok önem verilmiştir. Türklerde erkek, aile reisi olarak kabul edilmiş, ancak kadına da toplumsal yaşam içerisinde çok değer verilmiştir. Türklerde “Tek Eşli” evlilik biçimi görülmektedir.
İSLAMİ DÖNEMDEKİ İLK TÜRK DEVLETLERİNDE DEVLET YÖNETİMİ:
yılında Çinliler ve Abbasiler arasındaki Talas savaşında, Arapların yanında yer alan Karluk, Yağma ve Çiğil gibi Türk boyları, İslamiyet’i kabul etmişler ve Türkler bu tarihten X. yüzyıla kadar büyük oranda Müslüman olmuşlardır.
İslamiyet’in kabulü sadece sosyal ve kültürel hayatı değil, aynı zamanda devlet yönetimini de etkilemiştir. “Türk cihan hakimiyeti mefkuresi” olarak adlandırılan ve Türklerin, Tanrı’dan “kut alarak”, dünyaya düzen vermeye gönderildiği düşüncesinden hareketle düzenlenen seferler, İslamiyet’in kabulü ve “cihat” düşüncesinin benimsenmesiyle birlikte, İslamiyet’i yaymak için düzenlenmeye başlamıştır.
İlk Türk-İslam devleti “Karahanlılar”dır. Gazneli ve Selçuklu hükümdarları “Sultan” unvanını kullanmışlardır.
Hükümdarlık Sembolleri: Türklerde; “Otağ, Sancak, Davul, Tuğra, Arma, Unvan, Hilat (Giysi), Taht, Asa ve Çetr (Saltanat Şemsiyesi)” hükümdarlık sembolleri olarak kullanılmıştır.
Selçuklular döneminde yönetim sistemi, diğer Türk devletlerine göre daha da gelişmiş, devlet yönetimi ile ilgili meseleler “Divan-ı Saltanat” olarak adlandırılan, büyük bir divanda görüşülmüş ve karara bağlanmıştır.
Sultan: Türk-İslam devletlerinde devlet başkanları “Sultan” olarak adlandırılmıştır.
Veraset: İslamiyet öncesi Türk devletlerinde görülen “Veraset” anlayışı, İslamiyet’in kabulünden sonra da devam etmiştir.
Melik: Sultan’ın çocukları “Melik” unvanı ile anılmıştır.
Hacip: Divan üyeleri ile Sultan arasındaki ilişkiyi düzenler.
Atabey: Sultan’ın çocuklarının eğitim ve öğretimlerinden sorumlu olan kişilerdir.
Menşur: İslamiyet öncesi Türk toplumlarında yoktur. Herhangi bir olay veya kararla ilgili olarak halifenin onayının alınması işlemine “Menşur” denir.
Vezir: Sultanın vekili olarak bütün devlet işlerinden sorumludur.
Divan-ı Saltanat (Hükümet): Divanda iç ve dış işler, maliye, ordu, eğitim, genel teftiş ve yazışma işleri görüşülür.
Divan-ı Arz: Askerlik, ordu işlerinden sorumludur.
Divan-ı İstifa: Mali işlere bakar. Divanın sorumluluğunu da yapardı.
Divan-ı İşraf: Askeri ve hukuki işler dışında tüm işler dışında her türlü denetim işine bakardı.
Divan-ı Tuğra: İç ve dış yazışma işlerine bakardı.
Bazı Önemli Türk Bilim Adamları:
Özellikle X. yüzyıldan itibaren bazı önemli bilim adamları da Selçuklu coğrafyasında yetişmiştir.
İslami Dönemde Yazılan İlk Eserler:
Türklerin İslamiyet’i kabulü ile birlikte, Türk dilinde ve kültür hayatında önemli değişiklikler olmuştur. Türkler, eski kültürel yaşam biçimlerini İslamiyet’le birleştirmişler, hatta İslamî dönem Türk edebiyatının ilk örnekleri olarak kabul edilen “Divanü Lügati’t-Türk”, “Kutadgu Bilig” ve “Atabetü’l-Hakayık”ta “Din Türkçesi” olarak adlandırılan Türkçe bir dinî terminoloji gelişmiştir.
Selçuklu Dönemi Türk Edebiyatı:
Selçuklu döneminde önemli edebî şahsiyetler yetişmiştir.
Yunus Emre: Şiirlerini Türkçe yazan Yunus Emre, Türk tasavvuf edebiyatının en önemli isimlerinden biridir.
Hacı Bektaş-ı Velî: Bektaşilik tarikatının kurucusu olarak kabul edilen Hacı Bektaş-ı Velî, büyük bir şair ve mutasavvıftır.
Mevlânâ: “Mesnevî” adlı eseri ile Türk edebiyatının en güzel örneklerinden birini vermiş olan Mevlânâ, eserlerini Farsça yazmıştır.
Türk edebiyatı içerisinde sözlü edebiyat ürünleri önemli bir yer tutmaktadır. Bu ürünler hakkında bazı genel bilgiler vermek yerinde olacaktır.
Türk Destanları
Destan; “Bir millet veya toplumun hayatında derin bir iz bırakmış olaylardan kaynaklanıp; çoğunlukla manzum, bazen de manzum-mensur karışık; birden fazla olayın aktarımına izin veren genişlikte; usta bir anlatıcı tarafından veyahut da ustalardan öğrendiğini aktaran bir çırak tarafından, bir dinleyici kitlesi önünde bir müzik aleti eşliğinde ya da bir melodiyle anlatılan; sözlü olarak anlatılanlarından bazıları yazıya geçirilmiş; bir milleti veya toplumu sonuçları bakımından ilgilendiren bir kahramanlık konusuna sahip; dinlendiğinde veya okunduğunda milli değerleri, şahsî değerlerin üstünde tutmayı benimseten sözlü veya yazılı edebi yaratmadır.”
Türk destanları, Türk boylarında “Ozan”, “Baskı”, “Bahşı”, “Jırav”, “Akın”, “Olonhohut”, “Kayçı”, “Sasan”, “Çaçan”, “Destancı”, “Koşakçi” ve “Âşık” adı verilen destan anlatıcıları tarafından yaratılan ve aktarılan ürünlerdir.
“Oğuz Kağan”, “Köroğlu”, “Dede Korkut Kitabı içindeki anlatmalar”, “Manas” ve “Alpamış” destanı Türk destancılık geleneğinin en önemli örnekleridir.
Âşık Edebiyatı:
Türk destancılık geleneğinin temsilcisi olan “Ozan”lar, yerleşik hayata geçilmesi ve toplumsal yaşamda meydana gelen değişmelerin ve İslamiyet’in etkisi ile yerini “Âşık”lara bırakmış, XVI. yüzyıldan itibaren cönk ve mecmualar aracılığıyla takip edebildiğimiz Türk âşıklık geleneği teşekkül etmiştir. Günümüzde Türkiye, Azerbaycan ve İran’ın kuzeyinde canlı olarak yaşamaya devam eden âşıklık geleneği, bağımsız veya özerk Türk cumhuriyetlerindeki destancılık geleneği ile bir bütünlük oluşturmaktadır.
Halk Hikâyeleri:
“Âşık” adı verilen şair-anlatıcılar tarafından saz eşliğinde icra edilen, aşk veya aşk- kahramanlık konulu manzum ve mensur karışık anlatmalara halk hikâyesi adı verilir.
Türk Halk Edebiyatında; “Âşık Garip ile Şahsenem”, “Kerem ile Aslı”, “Tahir ile Zühre”, “Ferhat ile Şirin”, “Arzu ile Kamber” vb. gibi halk hikâyeleri vardır.
funduszeue.info VE MİMARİ
D.TÜRKLERİN KULLANDIKLARI TAKVİMLER:
Türkler ilk olarak “On İki Hayvanlı Türk Takvimi”ni kullanmışlardır. İslamiyet’in kabulü ile “Hicrî”, “Celalî” ve “Rumî” takvim kullanıldıktan sonra, Cumhuriyet döneminden itibaren “Miladî” takvim kullanılmaya başlanmıştır.
OSMANLI İMPARATORLUĞU
TARİH
Osmanlı İmparatorluğu tarihi, belirli dönemlere ayrılarak incelenmekte ve değerlendirilmektedir. Bu dönemler; Beylik Dönemi ( ve öncesi), Kuruluş Dönemi (), Yükselme Dönemi (), Duraklama Dönemi (), Gerileme Dönemi () ve Dağılma Dönemi () olarak adlandırılmaktadır.
Beylik Dönemi: Osmanlı Beyliği, Kayı boyuna mensup bir beyliktir. Selçuklular döneminde, Ertuğrul Gazi, Söğüt ve civarına gelerek yerleşmiştir. Ertuğrul Gazi’nin vefatı üzerine beyliğin başına Osman Bey geçmiştir.
Kuruluş Dönemi (): Osman Bey, yaptığı fetihlerle, yıkılmak üzere olan Anadolu Selçuklu Devleti’nin varisi konumuma yükselmiştir. Bilecik, Yarhisar ve İnegöl’ün fethinden sonra Osmanlı Devleti’nin kurulduğu kabul edilmekte ve tarih araştırmalarında kuruluş tarihi olarak, yılı kabul edilmektedir.
Osman Bey’den sonra başa geçen Orhan Bey zamanında fetihler hız kazanmış, Bursa ve İznik fethedilmiştir. Orhan Bey, para bastırarak, bağımsızlığını ilan etmiş ve Osmanlı Beyliği, Osmanlı Devleti hâline gelmiştir.
Kuruluş Dönemi’nde Osmanlı ilerlemesi Balkanlara doğru yayılmıştır. Edirne fethedilmiş, Balkanlar’da Bulgaristan, Yunanistan ve Sırbistan ele geçirilmiştir. Aynı zamanda Anadolu’da da Selçuklu sonrası kurulan Beylikler, Osmanlı Devleti’nin hâkimiyeti altına girmeye başlamıştır.
Kuruluş Dönemi’nde sırasıyla Osman Bey, Orhan Bey, I. Murad, Yıldırım Beyazid, funduszeue.info ve II. Murat Osmanlı Devleti’nin başına geçmiştir. Kuruluş Dönemi, İstanbul’un fethiyle sona ermektedir.
Yükselme Dönemi (): Doğuda ve Batıda önemli topraklar fethedildikten ve Devletin sınırları genişledikten sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul’un fethedilmesiyle “İmparatorluk” haline gelen Osmanlı Devleti’nin bu tarihten itibaren yükselme dönemine girdiği kabul edilmektedir. II. Murad’tan sonra tahta geçen Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u yılında fethetmiş ve İstanbul, imparatorluğun yeni başkenti ilan edilmiştir.
Yükselme döneminde sırasıyla Fatih Sultan Mehmet, II. Bayezid, Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman ve II. Selim tahta geçmiştir. Özellikle Kanuni Sultan Süleyman döneminde () İmparatorluk, en şaşaalı dönemini yaşamıştır.
Duraklama Dönemi (): Osmanlı İmparatorluğu’nun duraklama dönemi, Sokulu Mehmet Paşa’nın vefat etmesiyle başlamıştır. Sokulu Mehmet Paşa; Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim ve III. Murad dönemlerinde sadrazamlık yapmıştır. Sokulu Mehmet Paşa, 14 yıl boyunca yaptığı Sadrazamlık döneminde, devletin siyasî ve askerî başarısı için çalışmış önemli bir devlet adamıdır ve onun vefat etmesi, Osmanlı İmparatorluğu’nun duraklama dönemine girmesinin başlangıcı olarak kabul edilmektedir.
Deneyimsiz kişilerin tahta geçmesi ve merkezî yönetimin zayıflaması ile birlikte iç isyanlar çıkmış, özellikle Yeniçerilerin otoriteye karşı başkaldırması ile huzursuzluk iyice artmıştır. Tımar sisteminin bozulması ve İran ve Avusturya seferlerinin getirdiği ekonomik sıkıntılar da duraklamada önemli rol oynamıştır.
Duraklama döneminde sırasıyla III. Murad, III. Mehmet, I. Ahmet, I. Mustafa, II. Osman, IV. Murad, I. İbrahim, IV. Mehmet, II. Süleyman, II. Ahmet ve II. Mustafa tahta geçmiştir.
Gerileme Dönemi (): Osmanlı İmparatorluğu tarihinde ’da imzalanan Karlofça Antlaşması ile ’de imzalanan Yaş Antlaşması arasındaki dönem gerileme dönemi olarak kabul edilmektedir. Karlofça Antlaşması, Osmanlı İmparatorluğu’nun Batı’da büyük miktarda toprak kaybettiği ilk antlaşmadır. Bu tarihten sonra imparatorluğun temel politikası kaybettiği toprakların geri alınması üzerine kurulmuştur.
Gerileme döneminde sırasıyla, II. Mustafa, III. Ahmet, I. Mahmut, III. Osman, III. Mustafa, I. Abdülhamit ve III. Selim tahta geçmiştir.
Dağılma Dönemi (): Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş ve dağılma dönemine girdiği döneme dağılma dönemi adı verilmektedir. Bu dönem, Osmanlı İmparatorluğu’nun Kırım’ı geri almak amacıyla ’de Rusya’ya savaş açması, Avusturya’nın da savaşa dâhil olmasıyla Osmanlı İmparatorluğu’nun aleyhine gelişen olayların ’de Yaş Antlaşması’nın imzalanması ile başlatılmaktadır.
Dağılma döneminde sırasıyla III. Selim, IV. Mustafa, II. Mahmut, I. Abdülmecit, I. Abdülaziz, V. Murat, II. Abdülhamit, Sultan Mehmet Reşat ve Sultan Mehmet Vehdettin tahta geçmiştir.
yılında saltanatın kaldırılması ile birlikte Osmanlı dönemi de sona ermiştir.
OSMANLI İMPARATORLUĞU'NDA DEVLET YÖNETİMİ:
Sultan/Padişah: Osmanlı İmparatorluğunda, devlet yöneticileri ilk zamanlarda “Bey” unvanını, daha sonra “Sultan” unvanını ve tarihinden itibaren de “Halife” ve “Padişah” unvanını kullanmışlardır.
Divan/ Divan-ı Humayun: Devlet işleri “Divan-ı Hümayun” olarak adlandırılan Divanda görüşülmüştür.
Divan-ı Hümayun üyeleri ve görevleri şu şekildedir:
Vezir-Azam (Sadrazam): Padişahtan sonraki en yetkili devlet adamıdır ve padişahın mührünü taşır.
Vezir: Sadrazamdan sonraki en yetkili kişi Vezir’dir ve Sadrazam tarafından verilen görevleri yapar.
Kazasker: Osmanlı İmparatorluğu’ndan “Adalet” ile ilgili işler “Kazasker”ler tarafından görülürdü. Anadolu ve Rumeli Kazaskeri olmak üzere iki ayrı Kazasker bulunurdu.
Defterdar: “Maliye” ile ilgili işler “Defterdar” tarafından görülür. Anadolu ve Rumeli Defterdarı olmak üzere iki Defterdar bulunurdu.
Nişancı: “Tapu” ve “Kadastro” işleri ile fethedilen yerlerin kayıt işlemlerini “Nişancı” adı verilen görevliler yerine getirirdi.
Şeyhülislam: Devlet kararlarının İslam’a uygun olup, olmadığını denetleyen ve bu konuda karar veren kişi “Şeyhülislam” olarak adlandırılmıştır.
Kaptan-ı Derya: Donanma ve denizcilikle ilgili işlerden sorumlu kişidir.
Divan-ı Hümayun, II. Mahmut döneminde kaldırılmış ve yerine “Nazırlık (Bakanlık)”lar kurulmuştur.
İdari Bölünme: Osmanlı yönetim sisteminde, devlet toprakları “Vilayet”, “Sancak”, “Kaza”, “Nahiye” ve “Karye” olarak adlandırılan idarî birimlere ayrılmıştır.
DİL VE EDEBİYAT:
Osmanlı İmparatorluğu döneminde Arap alfabesi kullanılmıştır. Selçuklu döneminden kalma edebî miras, Osmanlı döneminde daha da gelişmiştir. Özellikle yazılı edebiyat alanında çok ciddi bir edebî ve kültürel ortam oluşmuştur. Şair ve yazarlar saraylılar tarafından korunmuş ve kollanmıştır. Özellikle bazı Osmanlı padişahlarının da şair olması bu edebî ortamın daha da gelişmesini sağlamıştır.
“Klasik Türk Edebiyatı” veya “Divan Edebiyatı” olarak adlandırılan bu edebiyat, Türk edebiyatının en önemli safhalarından birini oluşturmaktadır.
Divan Edebiyatı’nın dili Türkçe olmakla birlikte, bu dönem Türkçesinde Arapça ve Farsça terkip, tamlama veya kelimelerin, dönemlere göre değişmekle birlikte, yoğunluk kazandığı görülmektedir.
yüzyılda Hoca Dehhanî ile başlatılan Divan Edebiyatı, yüzyılda Fuzulî ve Bakî gibi önemli isimlerin yetişmesiyle zirve dönemini yaşamıştır. Divan şiirinde “Aruz” ölçüsü kullanılmıştır.
Bu dönemde Divan Edebiyatı’nın yanı sıra, Halk Edebiyatı da çok büyük bir gelişme göstermiştir. Âşıkların, zaman zaman saray çevrelerinde göründüğü ve sanatlarını kırsaldaki yerleşim birimlerinde olduğu kadar, başta payitaht İstanbul olmak üzere, Bursa gibi dönemin ticari ve kültürel bakımlardan gelişmiş şehirlerinde icra ettikleri de bilinmektedir.
Osmanlı sanatı, başlangıçta Selçuklu mimarisinin genel özelliklerini taşımaktadır. Ancak zamanla ve özellikle de XV. yüzyıldan sonra, klasik Osmanlı eserleri ortaya çıkmıştır. Bu dönemde Türk kültürünün kendine has üslubu İslam kültürü ile birleştirilmiş ve özgün eserler meydana getirilmiştir. Bu dönemde özellikle Mimar Sinan ve öğrencileri tarafından yapılan eserlerin çoğu günümüzde de ayakta durmaktadır.
EKONOMİ:
Osmanlı İmparatorluğu, daha beylik döneminde iken sistemli bir ekonomik teşkilata sahiptir. İlk maliye teşkilatının I. Murat döneminde kurulduğu ve sistemli bir şekilde geliştiği kabul edilmektedir.
Osmanlı maliyesinin başında “Defterdar” olarak adlandırılan kişi bulunurdu. Toprakların genişlemesi üzerine “Defterdar” sayısı ikiye çıkarılmıştır.
Osmanlı hazinesi “Miri Hazine” ve “Enderun Hazinesi” olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır. “Miri Hazine” devletin dış hazinesi olup, genel olarak yapılan masrafları, gelir ve giderleri kapsamaktadır. “Enderun Hazinesi” ise padişahın kendi hazinesidir ve iç hazine olarak da kabul edilmektedir.
Osmanlı ekonomik sisteminde, vergilerin önemli bir yeri vardır. Ayrıca, tarım ve hayvancılık da ekonomik faaliyetlerin önemli bir kısmını oluşturmaktadır.
BİBLİYOGRAFYA
Günümüzde Ötüken toponomisi ile ilgili Tıva Cumhuriyeti'nde Ödügen Tayga (orman) bulunmaktadır. Eskiden Türklerin yaşadığı yörelerden Buryatya'nın başkenti ise Ulan Ude olup Ude sözü aslında Öde olup anlamı da vakit, zaman anlamındadır.
ÖtükenTürk, Moğol ve Orta Asya tarihlerinde kutsalbaşkenttir. Ötügen olarak da söylenir. Çince kaynaklarda U-te-kien şeklinde geçtiği ve Çin kaynaklarında dağ ismi olarak geçen Tu-kin, Yü-tü-kiün ile ilişkili olabileceği belirtilmektedir.[1] Ötügen (Ötüken) Türklerin yeryüzünde ilk var olduğu ve oradan Dünya’ya dağıldığı yerin adı olarak da kabul edilmektedir.[2]Orhun Nehri kaynaklarını bu bölgeden alır ve Göktürk Devleti’nin de başkenti yine bu yörede kurulmuştur.[3] İnanca göre bütün büyük devletlerin başkenti burada kurulmalı idi. Gerçekten de pek çok Türk ve Moğol Devleti biraz genişledikten sonra başkentlerini bu bölgeye taşımışlardır. Ötüken dağının Nama (Namı veya Namu)[4][5] adında bir koruyucu ruhu vardı.
Ötüken eski Türklerin (Göktürk vb.) geleneksel inancı TengricilikteToprak Ana'ya verilen isimlerden biridir. Moğollarda Etugen, Itügen ya da Odigan gibi şekillerine de rastlanır. Ötüken-Kültü, Tengri-Kültü ile birlikte özellikle Göktürk Kağanlığı sırasında büyük önem kazanmıştır.
Köktürkler, Uygurlar ve Kırgızların merkezleri, uzun süre, kutsal kabul edilen, Ötüken ormanı olmuştur. Ötüken Ormanı'nın merkez olmasını ve buraya adeta kutsallığın verilmesi, Orhun Yazıtlarında da göze çarpmaktadır. Ötüken ormanı, adeta; dışarıdaki kötülüklere karşı, sığınılacak güvenli bir ev olarak tasvir edilir.[6]
Eski inanca göre, Toprak Ana'nın keyfi ağaçların durumundan belli olur. Eğer ağaçlar sağlıklı ve güçlü yetişiyor ve bol meyve veriyorlarsa, Toprak Ana'nın insanlardan memnun olduğuna inanılır. Toprak Ana'ya edilen bir dua, güçlü ve büyük bir ağaca doğru yöneltilir.
Günümüzde Moğolistan’ın Arhangay’da eyaletinde bulunan ve Türklerin tarihi başkenti olan Ötüken; Hunlara, Göktürklere ve Uygurlara merkez oldu.
Türklerin ilk başkenti olarak kabul edilen Ötüken'i Yeditepe Üniversitesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ahmet Taşağıl TRT Haber’e anlattı.
“Bütün Moğolistan’da en yaşanabilir yer Ötüken”
Ötüken’in bulunduğu Arhangay, Hangay’ın arkası demek.
Prof. Dr. Ahmet Taşağıl, bu bölgenin Hangay Dağları’nın arkasındaki yer anlamına geldiğini söylüyor.
“Bütün Moğolistan içinde en yaşanabilir, en verimli veya en sulu topraklara, bol otlara sahip yani hayvancı toplulukların yaşayacağı alan Arhangay eyaleti yani Ötüken. O bölgede Türklere ait binlerce geyikli resim, Orhun Yazıtları, kerek surlar, Hoyt Tamır Yazıtları, kurganlar bulunuyor. Bu yüzden Türklerin tarihi, ilk başkenti diyoruz.”
Türkçe yazıtlarda da Ötüken’in bulunduğu bölgenin önemi anlatılıyor.
Dağın çukurunda kurulmuş bir şehir olan ve günümüzde Ötüken’in ortasında yer alan Çiçeklik şehri, yaşamaya son derece müsait, özellikle kışlamaya yani kışın orada yaşamaya sonra derece elverişli bir alan.
“Orhun Yazıtlarıyla Tonyukuk arasından kilometre mesafe var”
Tonyukuk Yazıtı'nın Orhun Yazıtları'ndan daha uzak bir yerde olduğuna ilişkin sorumuza Ahmet Taşağıl şu yanıtı verdi:
“Orhun Yazıtları ile Tonyukuk Yazıtı arasından kuş uçuşu yaklaşık kilometre mesafe bulunuyor. Tonyukuk Yazıtı, Moğolistan’ın başkenti Ulan Batur’dan kara yolu ile 59 kilometre mesafede bulunan bir yerde. Orhun Yazıtları ise Ötüken bölgesinin doğu sınırında yer alıyor.”
Ötüken'in tarihi ve günümüzdeki konumunun neresi olduğu merak edilen hususlardan biri. Ahmet Taşağıl, Ötüken’in yerinin aynı olduğunu vurguladı ve şunları ifade etti:
“Gerek Türk kaynaklarında, yazıtlarında gerekse Çin kaynaklarında anlatılan belge ve bilgilerle bugünkü bizim bildiğimiz Ötüken’in yeri aynı. Bugün haritaya baktığımız zaman Ötüken’i aşağı yukarı belirleyebiliyoruz. Zaten bölgedeki diğer Türk şehirleri; Ordubalık, Baybalık, Karabalasagun ,Kutluk Kağan’ın kurganının bulunduğu yer, geyikli taş, Bayan Çor’un Yazıtı yine aynı bölgede yer alıyor.”
Ötüken Ormanı mı Ötüken Dağı mı?
Çincede “Ötüken Ormanı”na “Ötüken Dağı” deniliyor. Prof. Dr. Ahmet Taşağıl bunun nedenini şu şekilde anlattı:
"Çincede Ötüken Dağı denilen bölgeye Türkçede Ötüken yış yani Ötüken Ormanı deniliyor. Bu bölge, diğer bölgelere nazaran daha ormanlık bir alan. Çinlilerin Ötüken Dağı demesinin sebebi; Hangay Dağlar’ının kuzeyinde dağlık bir alan olarak nitelendirmiş olmaları ki bu doğru yanlış değil."
çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası