antikapitalist müslümanlar lideri / Antikapitalist Müslüman İhsan Eliaçık: Hükümet cehalete teslim oldu

Antikapitalist Müslümanlar Lideri

antikapitalist müslümanlar lideri

İ S L A M C I L I K Antikapitalist Müslümanlar grubu üyeleriyle söyleşi: “Bizim yapmak istediğimiz, mahalleler arasında geçişkenliği sağlamak” ALPKAN BİRELMA “Gezi Cumhuriyeti” deneyimi sırasında ilgi odak- fikri oluştu ve böylesi bir hareketin içinde bulduk larından birisi de Antikapitalist Müslümanlar’dı. kendimizi. Direnişin laik bileşenlerince sempatiyle karşılan- dılar, iktidar ve muhafazakar kamuoyundan çok tepki aldılar. Epeyce de magazin konusu yapıldı- • Sizi bir araya getiren yer İnşa Kültür o zaman lar. Alpkan Birelma’nın grubun üç üyesiyle yap- değil mi? İnşa Kültür’ü de bilmeyenler için açalım tığı etraflı söyleşi, sempati-antipati parlamaları- isterseniz. nın ötesine geçip, Antikapitalist Müslümanlar’ın – Ö.K.: Tabii, bizi bir araya getiren İnşa Kül- oluşumu, saikleri, ‘meseleleri’, düşünce dünyaları tür. İhsan Eliaçık’ın mekanı. Hem yayınevi işleri- hakkında bir fikir edinmeye katkıda bulunacaktır. ni hallettiği hem orada bir araya toplanıp sohbet- ler edilebilen bir ortamdı. Önce onu tanımak ni- • Önce sizleri tanıyalım. Kimsiniz, ne işle meş- yetiyle gittim ben. Sonra baktım benim gibi, hat- gulsünüz, siyasetle ne zamandır ilgilisiniz ve Anti- kapitalist Müslümanlar grubuna dahil olmadan ön- ta İslami camianın içinden gelip de bu düşüncele- ce ne tür siyasal-cemaatsel faaliyetler içinde bulun- re sahip olan insanların olduğunu da gördüm. Bu, dunuz? çok hayal etmediğim bir şeydi. Bir sürü yeni in- – Özgür Kazım Kıvanç (Ö.K.): İşçiyim. 36 ya- sanla tanıştık. şındayım. Daha evvelden sol bir camiadaydım. O sol camianın içinde aktif olarak yer almasam da • Sedat biraz da sen hikayeni anlat istersen. ailemden kaynaklanan, ailemin arkadaşlık ilişki- – Sedat Doğan (S.D.): Ben de İstanbul lerinden kaynaklanan öyle bir geçmişim var. Son- doğumluyum. İstanbul İmam Hatip mezunuyum. ra o sol ideolojinin –özellikle vicdani olarak– be- Ondan sonra siyaset bilimi okudum. Tiyatro ve ni tatmin etmemeye başladığı zamanlarda din ile sinema ile uğraşıyorum. İslami bir camiadan geli- ilgili, İslam dini ile ilgili araştırmalara yönelmek yorum doğal olarak – özellikle 90’lar, 28 Şubat sü- istedim. Ailemde öyle bir duyarlılık da yoktu. İş- reci. Çok fazla konuşulmuyor ama Kuran’da mülk te Yaşar Nuri okumayla başladım. Sonra onun bir meselesi gibi bugün tartıştığımız meseleler 90’lar- kitabında İhsan Eliaçık’ın ismini duydum. Onun- da özellikle İmam Hatip gençliği arasında çok tar- la ilgili araştırmalar yaptım, videolarını izledim, tışılıyordu aslında. Ama 28 Şubat buna da darbe birkaç kitabını okudum. Sonra İnşa Kültür’de ar- vurmuş oldu. Hızlı bir kapitalistleşme süreci ile kadaşlarla tanıştık, sonra da böylesi bir hareket birlikte bu mevzuların, yani Kuran’daki mülk me- 61 selesinin tartışılması da sekteye uğradı. O yüz- ğildi. Çok özgür bir tartışma ortamı vardı. Bun- den biraz da geç gün yüzüne çıkmaya başladı. lar da geride kaldı. O gençlik törpülendi, ekono- ’lerin sonlarına doğru, ’den sonra tartı- mik hayat, şartlar, evlilik vesaire, var olan sürece şılmaya başlandı. Oysa 28 Şubat süreci yaşanma- eklemlenme zorunluluğu Şimdi zaten mücade- saydı, belki ’90’larda da böyle bir hareket çıkabi- lenin ana ekseni o. Arkadaşlarla tekrardan topar- lirdi. Çünkü Milli Görüş’ün de özellikle ’80 sonra- lanmak gerekiyor. sı Adil Düzen söylemi biraz olsun bu arayışın de- rinleştirilmesine vesile sağlamıştı. Ama 28 Şubat • Senin peki bu Antikapitalist Müslümanlar süre- bunun önüne de hızlıca geçti. Zaten Fazilet Par- cine eklemlenmen nasıl oldu? Yani son iki üç yıllık tisi de AKP’nin de nemalanabileceği, AKP’nin ilk süreci de istersen bir kısaca geç. nüvelerinin göründüğü bir siyasi hareketti. Ora- – S.D.: 28 Şubat sürecinde biz İstanbul İmam dan da önüne geçilmiş oldu. Adil Düzen bir daha Hatip’te olduğumuz için, doğal olarak sekter ve hiç kullanılmadı. Ondan sonra iktidar ile beraber haşin oluyorsun. O sertliğin yumuşaması ben- başlayan, neo-liberal politikalar ve ihale kültürü, de biraz zaman aldı. Fazilet Partisi’ne direkt tep- mahallelerin farklılaşması vs. sonucunda bu söy- ki, doğal olarak parlamenter sisteme güvenin ta- lemi artık başka birilerinin taşıma ihtiyacı doğdu mamen yitirilmesi, başka söylemlerle kendini in- İslami camiada. şa etmeye çalışırken mahallenin dışına taşmak 90’ların sonu, ’lerin başı. Mahallenin dışı- • Doksanlarda yaşandığını söylediğin tartışmala- na taşmak, yani sosyalistlerle, Alevilerle, Kürtler- rı biraz açsana, daha çok İmam Hatipli gençlerin le bir şeyler yapmak Mesela işte üniversiteye ilk yaptığı tartışmalar mıydı? gittiğimde Manisa’da Kürt ve Parti Cepheli, ölüm – S.D.: Tabii, gençliğin yaptığı tartışmaları kas- oruçlarında yatmış bir abi ile üçümüz aynı evde tediyorum. Ali Şeriati okumaları çok yoğundu. iki yıl boyunca yılları arasında beraber Muhammedin Halil vardı, Muhammed Taha’lar olduk. Orada da aynı şekilde birbirimizi tanıma- vardı. Bunlar sürekli okunup tartışılıyordu. Ta- ya, anlamaya ve neden bu toplumun genel yapı- bii akademik düzeyde değil. Ama sonuçta genç- sıyla bütünleşemediğimize dair tartışmalarda yo- ler özellikle bu Adil Düzen söyleminin de getir- ğunlaştık. Orada da bazı şeyler şekillendi. Sonra miş olduğu etkiyle sadece finans kapitale yönelik İstanbul’a döndüğümde de hep parlamenter siste- eleştirinin ötesinde köklü bir eleştiriyi de günde- min dışında kalmaya çalıştık. ’a kadar siyasi me getirmişlerdi. Mesela, benim hatırladığım bu anlamda direnmeye çalışsam da ’da bir Saa- söylemlerle ilk defa tanışmama vesile olan şey li- det Partisi pratiği yaşadım, Numan Kurtulmuş ile se birdeki bir münazaraydı: “Komünizm ideo- birlikte. Oradaki söylemler bizim gençliğimizde- lojisi iyi midir, kötü müdür?” münazarasını biz ki söylemlerle paralel gidiyor diye düşündük. On- İmam Hatip’te yaşadık. Tabii oradaki amaç libe- dan sonra İhsan ağabey, İhsan Eliaçık’ın da Ya- ralizmi, komünizmi İslam karşısında anlamsız- şayan Kuran Tefsiri ile ilahiyat açısından önemli laştırmaktı. Ama tabii taraf oluyorsunuz, komü- bir katkı sunduğu çalışmayı da paralelinde takip nizm iyi diyenler oluyor, münazaranın yapısı ge- ederken, bir teorik bir altyapı da oluşmuş oldu. reği, kötü diyenler oluyor. Sonra bir baktık, o mü- Sonra Saadet Partisi’nin ayrışma sürecinde bir- nazarada “komünizm iyi” diyen tarafa düştük. Sa- kaç arkadaşla, eleştirilerimizle beraber Has Parti vunalım derken, o yaşımızda, Allah Allah! Şeria- ile yol aldık. Eleştiri sürecinde de daha seçimle- ti ve Marx’dan bir karmaşa yaptık. Yenildik doğal re girmeden partiden ayrıldık. Yani bu işin parla- olarak. Yenilmemiz gerekiyordu. Ama en azından menter sistemde olmayacağını bir kez daha ken- öyle bir tartışmayı yapabiliyorduk. gibi, di dünyamda yaşamış oldum. Ondan sonra da işte o yıllar. Zaten 2 sene sonra ben lise üçteyken 28 Özgür’ün de belirttiği gibi, İnşa Kültürevi’nde di- Şubat oldu. 28 Şubat’taki İmam Hatip gençliği öy- ğer arkadaşlarla sohbet toplantıları genişleyerek, 62 le sanıldığı gibi birilerinin arka bahçesi falan de- 1 Mayıs’ını doğurdu. 1 Mayıs, bu dü- Özgür Kazım Kıvanç ve Sedat Doğan. şüncenin bir şekilde kabına sığmadığını göster- sından ötürü bir 1 Mayıs’ına çıkıldı. O sü- di. Pratik sahaya yansıması gerekiyordu. Ne ka- reci örgütleyen arkadaşları çok iyi tanımadığım- dar doğru ne kadar yanlış o tartışılır, 1 Ma- dan, bir de aslında biraz süreci takip etmek iste- yıs’ı. Ama sonuçta bir şekilde kamuoyunda görü- diğimden, o 1 Mayıs sürecinde ben biraz dışarıda nür olma ihtiyacı vardı. kaldım. Sadece 1 Mayıs’a katılmayı düşünüyor- dum. Ama süreç bizim beklediğimizin çok daha • İkinci soruyu da kendiliğinden açmış olduk: 1 üstünde kamuoyuna mal oldu. Herkesin bekle- Mayıs hadisesi. Nasıl bir araya geldiniz, han- diğinin çok daha üstünde 1 Mayıs’a çıkma ka- gi saikle bu eylemi ortaya koydunuz? rarı alan arkadaşların belki teorik olarak çok faz- – Ö.K.: O eylemden haberdardım. O dönem ça- la yetileri yoktu; böyle bir heyecanları, inanışla- lıştığım işyerinde sendika temsilcisiydim ben ay- rı, imanları vardı diyelim. İki-üç gün kala dahil nı zamanda. 1 Mayıs’a sendikamla birlikte katılma oldum ama neye dahil olduğunu da bilemiyor- durumu olduğu için katılamadım. sun. Bir karmaşa var. Toplantılar yok. İnşa’ya ga- zeteler geliyor, televizyonlar geliyor. İşte telefon- • Niye böyle bir eylem, niye 1 Mayıs? Bu ilk ey- la aranılıyor, “ağabey şimdi burada kimse yok. lem üzerinden nasıl eleştiriler, tepkiler aldınız? Gelirsen iyi olur” vesaire Müthiş bir kakofo- – S.D.: 1 Mayıs’ı, dışarıdan nasıl görü- ni var. Süreci takip edemiyorsunuz. 1 Mayıs’a çı- nür bilmiyoruz ama, böyle koordinasyonu olan, kıyoruz. 1 Mayıs’ta da o ilgi karşılığını buluyor bir örgütü, bir düzenleyicisi olan bir yapıdan zi- ve yaklaşık bin kişilik bir kortej Taksim’e gidi- yade kendine münhasır gelişti. Bir grup genç ar- yor. Her şey bittikten sonra ne olacağının tartış- kadaş, 1 Mayıs’a çıkma gereksinimi duydular ve ması çok zorlu oldu. Beş altı aylık bir sürece te- bunu İhsan Ağabey’le konuştular, İhsan Ağabey kabül etti. Baktık ki birçok fraksiyon, birçok an- bu fikri beğenip bizim de içinde bulunduğumuz layış, birçok farklı dünya görüşünden insanların yakın çevresinde anlattı, sonra bununla ilgili bir bir arada bulunması gerekiyor, böyle bir zorun- toplantı oldu ve o toplantıda da aslında netleşi- luluk var. Biz de birkaç arkadaş inisiyatif alma- lemedi! Ondan önce Emek ve Adalet gibi grup- ya çalıştık. Bu konuya daha öncesinde de duyar- lar, İhsan Ağabey’le ders yapan, Kuran okumala- lı olan, çalışmalar yapan, Has Parti sürecinde ol- rı yapan insanlar bir araya geldiklerinde net bir sun, Emek ve Adalet’te olsun, işte Eren Erdemler karar çıkmamasına rağmen, iradenin güçlü olma- olsun, böyle bir çatı kurulabilir mi diye bir çalış- 63 ma düşünüldü beş altı ay boyunca. O toplantılar- milat olarak herhalde Gezi Parkı olaylarını alabili- da istenilen sonuç alınamadı. Alınamayınca so- riz. O zaman bu ikisinin arasına bir bakalım. Yani nuçta böyle bir çatı kurulamadı ama bir 1 Mayıs’a Sonbaharından Mayıs ayına kadar neler çıkılmıştı ve bu önemliydi. Bunun bir şekilde de- yaptınız, ne işlerle uğraştınız? Eylem olsun veya iç vam etmesi gerekirdi. Antikapitalist Müslüman- tartışma olsun, ne gibi bir süreç yaşadınız o aradaki lar olarak da kamuoyuna mal olmuştuk. Bunun aşağı yukarı altı-yedi ayda? devamında, bir dernekleşme çalışması yapmak – Ö.K.: Daha çok bir araya gelip hem birbiri- isteyen arkadaşlarla da Kasım ayında Kapitalizm- mizi daha yakından tanıma hem teorik altyapıyı le Mücadele Derneği kuruldu. Kapitalizmle Mü- oluşturmaya çalışmak anlamında okumalar yapı- cadele Derneği bir manifesto yayımladı, Kasım’ın yor, bir yandan hangi tür eylemler yapmalı diye 15’inde. Sonra Aralık’ın 15’inde Türkiye çapında tartışıyorduk. Bundan işte birkaç eylem çıkardık. şubeleşme toplantısı yapıldı. Çünkü 1 Mayıs’a çı- Koç-Ülker ihalesi ile ilgili bir eylem çıktı. Otoyol kıldıktan sonra birçok ilden arkadaş böyle bir ha- ihalesi ve özelleştirme söz konusuydu. Koç ve Ül- reketin içerisinde olmak istiyoruz demişti ve on- ker ortaklaşa bu ihaleyi aldılar. Bizim çıkışımızda, lara beş altı ay süresince dönülemedi, çünkü bir Ülker açısından, İslam’ın kapitalizmle bir araya irade yoktu. Dernek böyle bir sorumluluk aldı ve gelişi görüntüsünün oluşması vardı. Ama aynı za- geç de olsa o arkadaşlara bir çağrı yapıldı. Aralık manda kapitalizmin artık geçtiğiniz yollardan bile 15’te İnşa Kültürevi’nde, yaklaşık 14 ilden arka- para alır hale gelmesine, bunun bile artık özelleş- daşlar geldiler çağrıya uyarak. Gelemeyenler de tirilebilir hale gelmesine karşı çıkıştı, bu bakım- oldu tabii. İki günlük bir toplantı yapıldı. Şu an dan bence anlamlı bir eylemdi. Ülker’in Davutpa- yaklaşık 10 ilde şube kuruldu. şa’daki fabrikasının önünde yapmıştık. Etki de ya- rattığını düşünüyorum. • Özgür, senin eklemek istediğin herhangi bir şey var mıdır kuruluş sürecine dair? • İhale iptal edildi değil mi? – Ö.K.: Türkiye çapındaki o iki günlük toplan- – Ö.K.: Bir kamuoyu oluşturuldu ve o bir rahat- tıya ben de katılmıştım. Daha çok güven ilişkisini sızlığa dönüşüp, ihale iptal edildi. kurabilmek adına. Neler oluyor, neler bitiyor? Se- dat’ın 1 Mayıs sürecinde yaşadığının benzerini ya- • NATO’ya yönelik bir dizi eyleminiz olmuştu, şadım ben de orada. Fakat hep bir samimiyet or- onlardan da bahsedelim. tamı, hep bir iyi niyetli çıkış ama gene Sedat’ın de- – Ö.K.: NATO Eylem Birliği diye bir platform diği gibi organizasyon sıkıntısı vardı aynı zaman- oluştu. İçinde yirmiye yakın örgütün yer aldığı, da. O yüzden ben o güven problemi aşılana kadar sol örgütlerin çoğunlukta olduğu, onlarla fikirsel biraz dışarıda tuttum kendimi. bir araya gelişin sağlanabileceği bir ortam. Ortak hedefin ne olduğunu, hangi temellerde bir araya • Gözlemci gibi yani O herhalde sizin bir tür gelinebileceğini de göstermiş olduk. Üç tane ey- teşkilat hüviyetine geçmeniz, herhalde Ekim-Kasım lem yaptık onlarla birlikte. Bir tanesi Taksim’den ayındaki toplantılar ve yayımlanan manifestoyla Dolmabahçe’ye yürüyüş. Amerikan 6. Filosuna gerçekleşti diyebiliriz. karşı protestonun dönüm yılıydı. Bir tanesi İstik- – S.D.: Manifestodaki amaç “1 Mayıs’a çıkan lal Caddesi’nde yapıldı, Galatasaray Lisesi’nden ruh aslında nedir?”i teorik olarak ifade edebil- yukarı doğru. Bir tanesi de İzmir’de NATO’nun mekti, neyi amaçladığını, temel felsefeyi ortaya karargahının önünde yapıldı, tam Reyhanlı patla- koyabilmekti. Teorik bir metinle “burası böyle masının olduğu gün. Bence bu eylemler hem ba- bir yapıdır” diye insanlara çağrı yapabilmenin bir şarılıydı, hem de antikapitalist, anti-emperyalist, aracıydı manifesto. anti-otoriter bir ideolojiye sahip insanların farklı • ’nin sonbaharında hareket biraz daha be- örgütlülüklerde de olsa nasıl bir araya gelebilece- 64 lirginleşmiş oldu, örgütlü bir hal aldı. Bir tür ikinci ğini göstermesi açısından çok anlamlıydı. – S.D.: Manifesto ve dernekleşmeden sonra bir içerisinde geçti. Hâlâ bir yol haritası çıkarmanın hareket kolaylığı oluştu. Çünkü manifestoda han- sancılarını yaşıyoruz. Şimdi hep eylemliliklerle var gi konular üzerinde pratik çalışmalar yapabilece- oluyoruz. Ondan sonra zaten ikinci 1 Mayıs geldi. ğimiz gün yüzüne çıkmıştı. Dernekleşmeden son- İkinci 1 Mayıs’a çıkıldı. İkinci 1 Mayıs’ta da bili- ra Aralık, Ocak gibi ilk karşımıza çıkan sorun Kürt yorsunuz Taksim’e çıkışlar kapalıydı. Biz geçen 1 sorunuydu. Manifestoda Kürt meselesiyle âlâka- Mayıs’taki, nasıl diyeyim, karnaval havasını biraz lı bakış açımız netti. O dönemde tutsakların aç- dağıtmak istedik açıkçası, çünkü bu ciddi bir ha- lık grevleri vardı. Oraya yönelmemiz gerektiğini reketti. İnsanlar emeklerini, vakitlerini, enerjileri- çok net bir şekilde, kişisel görüşlerden ziyade ma- ni vererek, fedakârane tavır alarak var oluyor bu- nifestonun getirmiş olduğu bakış açısıyla onayla- rada, Antikapitalist Müslümanlar hareketinde. İn- mış olduk kendi aramızda. Fatih Camii’nde öğle sanların hiçbir sermaye desteği almadan, dışarıdan namazından sonra Saraçhane’ye yürüyerek basın hiçbir katkı almadan kendi küçük bütçeleriyle ve açıklaması yaptık. “Açlık grevlerindeki tutsakların küçük zaman aralıklarını değerlendirerek örgütle- talepleri taleplerimizdir” diye. Akabinde biliyor- meye, toplumsallaştırmaya çalıştıkları bir hareket. sunuz Ocak ayı ile birlikte Hrant Dink katliamı- İkinci 1 Mayıs’ta, ne kadar engelleme olursa olsun nın yıldönümü gelmişti. Gene oraya da “AKP ran- sonuna kadar gideceğimizi aramızda sözleştik. Al- tın, Müslümanlar Hrant’ın yanındadır” pankartıy- lah da yardım etti. Biz de 1 Mayıs’ta yolun bittiği la çıktık. Aslında bu eylemliliklerde aynı zamanda yere kadar tavrımızı koyduk. “Biz bu mücadelede bakış açımızı evrimleştirmeye ve bir zemine oturt- Allah’ın izniyle sonuna kadar varız” mesajını ora- maya da çalışıyorduk, verdiğimiz mesajlarda bu- da vermek istedik. Burada belki solla ilgili sorular nu söyledik. “Müslümanlar Hrant’ın yanında” der- gelecektir. Bazı samimiyet sorunları aşılmaya çalı- ken biz eğer var olan egemen kapitalistleşmiş ik- şıldı. Bazı sol fraksiyonlar Kadıköy’de bu işi yapar- tidar algısı olmasa, Müslüman, vicdanının mutla- ken, bazıları Beşiktaş’ta, Mecidiyeköy’de bir yerle- ka ezilen, öldürülen, haksız yere zulme uğrayan- re kaçarken, aralarda kalırken ve mücadele eder- ların yanında olur, demek istedik. Onların önün- ken, biz geleneğimizi bozmadık, ne olursa olsun deki engel sadece bir avuç azınlık olan iktidardır. Fatih Cami’nden gıyabi cenaze namazımızı kılaca- O da AKP’dir, AKP de halkı temsil etmez aslında, ğız ve Taksim’e yolun bittiği yere kadar geleceğiz Müslümanlar’ı temsil etmez, egemenleri ve kapi- dedik. Sonra Gezi Parkı’na gelindi. talistleri temsil eder. Müslüman halkların yüzde doksanı, doksan dokuzu aslında buradaki mazlu- • Gezi Parkı’na başlamadan, o dönemde ufak te- mun yanındadır. Biz de onları temsilen burada bu- fek ayrışmalar yaşandığı intibaı var. Farklı farklı lunuyoruz mesajını vermeye çalıştık. Türkiye’de antikapitalist Müslümanlar varmış gibi bir durum kamplaşmanın çok yoğun oluşunu hepimiz yaşa- var sanki kamuoyu algısında. dığımızdan ötürü, çözümün ancak bütün halklar- – S.D.: Tabii Şubat-Mart döneminde yaşandı bu dan, farklı yaşam tarzlarından ve kültürlerden ezi- tip bir şey. Şimdi çok zor bir nokta var. Her ne lenlerin birlikte kollektif mücadelesiyle bulunabi- kadar biz bütün devrimci peygamberleri, Baba İs- leceğine inanıyoruz. Manifestomuzda belirttiğimiz hak’ları, Şeyh Bedrettin’leri, Nasrettin Hoca’ları ge- gibi ayette de, Kuran’da da söylendiği üzere, biz leneğimiz olarak alsak da, sonuçta modern dünya- ezilenleri yeryüzünde iktidar kılmak istiyoruz, Al- da antikapitalist bir Müslüman duruş çok fazla yer lah’ın da muradı budur diyerek biz bu çalışmalar- edinmemişti. Bir sol hareket kendini tanımlarken da özellikle Ermeniler, Kürtler, Alevilerle bütün- otuz yıl, kırk yıl önceki bir mücadeleyi referans leşmeyi sağlamaya çalıştık. Aynı zamanda işçi sını- gösterip ayrışabilir, yeni bir yapı ortaya koyabi- fıyla da irtibat kurmaya çalıştık. Hey Tekstil olsun, lir, ayrılıklarını ifade edebilir. Ama bizde böyle bir Türk Hava Yolları’ndaki grevdeki işçiler olsun bü- şey yok. En azından modern çağda bizim İslamcı- tün çağrılarına katıldık. Onlarla beraber dertleriy- lık adına, büyüklerimiz adına referans gösterebile- le dertlenmeye çalıştık. ay sürekli eylemlilik ceğimiz bir nokta olmadığı için, kendi iç tartışma- 65 larımızı biraz kişisel tercihlerimiz doğrultusunda rinde olan insanların İhsan Ağabey ile doğal olarak yaşamak zorunda kaldık. Mesela Muhammet Ci- bir ilişkisi oldu. İhsan Ağabey de bunu yanındaki hat’la öyle bir şey yaşadık. Kendisi Kürt hareke- diğer yoksullarla paylaşabilecek bir mekanizmaya tinin içerisinde olduğu için, düşüncesinin önemli dönüştürmeye, infak kültürünü İnşa’da yaygınlaş- bir kısmını o hareket kaplıyordu ve bizim Kürt so- tırmaya çalıştı. Böyle bir ara yerde duruyordu. Ka- runu ile ilgili çalışmalarımızı yeterli görmüyordu. radeniz TV’de İhsan Ağabey’in programa çıkması, Bu onun bazı eleştiriler getirerek kopuşunu bera- kitaplarının satılmaya başlaması üzerine, bu hare- berinde getirdi. Antikapitalist Müslümanlar ola- ketin bu şekilde arkasında kapitalist bir gücün ol- rak hareket edeceğini de söyledi. Biz de bu adın duğu bir hareket olarak gelişmemesi gerektiğini, o mülk sahibi olamayacağımızı, herkesin kendi- yüzden kendini organik olarak ayırması gerektiği- ni antikapitalist Müslüman olarak tanımlayabile- ni düşündük. Bunu İhsan Ağabey’le de konuştuk. ceğini ve istediği platformda da bu isimle hareke- İhsan ağabey pek kabul etmese de bizim bu nok- te edebileceğini söyledik. Kendisi de Hakların De- tada eleştirilerimiz vardı. Karadeniz TV’de Antika- mokratik Kongresi’nde Antikapitalist Müslüman- pitalist Müslümanlar’ın da program yapması iste- lar Birleşimi olarak hareket ediyor. Sonraki süreç- nildi, biz bunu da reddettik. İhsan Ağabey ile, İn- te Şubat veya Mart gibi biz İnşa Kültürevi’nden de şa Kültürevi ile organik olarak bağlarımızı kopar- koptuk. Antikapitalist Müslümanlar kamuoyuna mış olduk. Antikapitalist Müslümanlar, Haseki’de- mal oldukça, İhsan Ağabeye yönelik yoğun ilgi de ki yerinde, Kapitalizmle Mücadele Derneği İstan- olunca, –İhsan Ağabey sonuçta yaklaşık 20 kitap bul Şubesi’nde çalışmalarına devam edecek de- yazmış, tefsiri olan biri–, İnşa Kültürevi’nin ken- dik. Bizim metodumuz zaten eşitler arası sorum- 66 di metoduna da uygun olarak daha hali vakti ye- luluk bilincidir. Hiçbir şekilde lider merkezli de- ğildir. Toplumda böyle bir algı varsa bunun da Gezi Parkı İstanbul halkının hatta oradan fayda- önüne geçmek istedik. Herkes buradaki toplantı- lanmak isteyen bütün insanların ortak alanıdır. lara, süreçlere katılarak eşitler arasında sorumlu- Nasıl ki Allah kişiye özel bir varlık değilse yani luk bilinciyle yerini alabilir. İnsanların çok fazla bir grup zengine mahsus değilse, O’nun mülkü de bilgili olması, çok fazla kitap yazmış olması eşitler bir grup zengine hizmet etmemeli, herkese hiz- arası sorumluluk bilincinin dışında kalmasını ge- met etmeli. Böyle diyerek, Gezi Parkı eylemleri- rektirmez. Nisan ayından beri böyle bir tavırla de- nin içinde olmamız gerektiğini düşündük. İslami vam ediyoruz. Organik olarak İhsan Ağabey’le iliş- ve Kuranî karşılığı buydu bizim orada olmamızın. kilerimizi devam ettirmiyoruz. Onun fikirlerinden O yüzden gidilebilecek en son noktaya kadar için- ve kitaplarından istifade etmeye devam ediyoruz. de olmamız gerektiğini düşündük. O polis müda- Onun dışında bir karar alma birlikteliğimiz yok. halesinden sonra sosyal medya ve insanların ör- Toplantımıza gelip katılmış değil. Bu süreç zaten gütlenmesiyle iş kitlesel bir hal aldı. Halkın da da- en başından beri böyleydi ama öyle bir organik ba- hil olduğu bir olay haline geldi. ğı olmadığını kamuoyunun da algılaması açısın- Gezi Parkı hepimiz için enteresan bir deneyim dan bu mekan farklılığı da gerekiyordu. oldu tabi. Biz oraya dahil olurken hiç o işin içinde hangi gruplar var, orada kimler olacak, süreç nasıl • İsterseniz yavaş yavaş Gezi’ye gelelim. Gezi ilerleyecek falan, bunları çok da hesap etmemiştik meselesiyle bir kez daha 1 Mayıs ’deki gibi hat- tabii ki. Bizim için sadece tavrımızın doğru temel- ta belki de daha güçlü bir şekilde yeniden kamuoyu- lendirilmiş olması önemliydi. Gezi Parkı daha ön- nun karşısına çıkmanız söz konusu oldu. Muhteme- ce Türkiye’de hiç olmamış bir şekilde, çeşitli ke- len sizin için önemli bir süreç olmuştur. Gezi olay- simlerin doğru bir temelde biraraya gelişi şekline larında nasıl bir tavır aldınız? O tavrı kendi aranız- büründü. Bizim de orada oluşumuz kamuoyu ta- da nasıl tartıştınız, nasıl belirlediniz? İşin içine na- rafından, medya tarafından ilgiyle karşılandı, “de- sıl girdiniz? Hangi saiklerle girdiniz? O süreçte na- ğişik” karşılandı ve sorgulandı da. İyi ya da kö- sıl tepkiler aldınız? Bunları etraflıca konuşalım. tü anlamda sorgulandı. Değişik şeylerle karşılaş- – Ö.K.: 27 Mayıs’tı galiba, Gezi Parkı içinde tık tabii, olumlu ya da olumsuz. Ama Gezi Parkı bir müdahale olacağını, ağaçların falan sökülüp, direnişinin içinde olan insanlara asıl meselemizin o meydanın başka bir forma dönüşeceğini haber ne olduğunu anlatabildik. 1 Mayıs sürecinden, aldığımızda, insanların gidip çadır kurup yerle- Gezi’den evvelki eylemliliklerden sonra, özellikle şik bir protesto yapmaya başladığını öğrendiği- Gezi Parkı’nın içinde oluşumuzla, insanlar bizim mizde, bizim de bu sürece katılmamız gerektiği- duruşumuzun ne olduğuna karar verdiler. Anti- ni düşündük. Her hafta yaptığımız salı toplantıla- kapitalist Müslümanlar hareketi nedir, neye kar- rından birinde bunu konuşmuştuk. Polisin ora- şılar, metodları nedir filan, bunları insanlar kafa- daki ağaçların dozerlerle sökülüp atılmasına dire- larında Gezi Parkı sürecinde netleştirmeye başla- nen insanlara karşı bir müdahalesi olmuştu. Kü- dılar. Bizim için o anlamda iyi bir deneyim oldu. çük bir kalabalıktı nispeten. O gün o toplantıdan – S.D.: O salı toplantısında Gezi Parkı olayının sonra toplanıp gidildi Gezi Parkı’na. Oradaki in- içeriğini anlatan bir arkadaşım anlatısına da gü- sanlara “biz de desteğimizi veriyoruz buradaki ey- venerek, süreci dışarıdan takip ettiğimizden, şu- lemlere” denerek dahil olundu. Sonra kendi ara- nu dedik: Yeryüzü bütün insanların ortak kulla- mızda, oradaki insanların protesto biçiminde ol- nım alanıdır. “Mülk Allah’ın” sözü, Allah’ın bir duğu gibi, parkta yerleşik olarak kalmamız gerek- şeyi kendi için var ettiği anlamından zaten mus- tiğini düşündük. 29 Mayıs günü pankart hazırla- tağnidir, uzaktır. O bir şey “bana aittir” diyorsa o dık, “Mülk Allah’ındır Sermaye Defol” diye. Pan- bütün yaratılanlar içindir, insanlar olsun, canlılar kartımızı astık, oraya gittik dahil olduk, ertesi sa- olsun, hayvanlar olsun, doğa olsun bütün mahlu- bah da zaten polis müdahalesi oldu. Bizim Gezi kat içindir, doğal düzen içindir. Onu korumak- Parkı’na dahil oluşumuzun sebebi şuydu: Taksim tır Müslüman’ın vazifesi. Zaten Müslüman mül- 67 kün ve otoritenin Allah’a ait olduğuna teslim olan len, yaşamış oldukları coğrafyalarda görüp edin- kişi demektir. Gezi Parkı’nda da Allah’a ait olan dikleri bir bilgiyi taşıyorlar. Böyle bir içgüdüleri yeryüzünü yani insanların ortak kullanım alan- var ve bunu yaşamak istiyorlar, en azından ken- larını belirli sınıflara peşkeş çekme operasyonu dini Müslüman olarak tanımlamaktan çekinme- vardır. Bu belki uzun yıllardan beri yapılıyordu. yen insanlarla bunu paylaşmak istiyorlar. Biz bu- Ama burada şu gözden kaçırılıyor: Bizim ilk ka- nu Gezi’de Kandil esnasında çok güçlü bir şekil- tıldığımızda salı akşamıydı, sonraki müdahale cu- de hissettik. Bir kez daha bazı şeyleri tartışmamız ma günü oldu. Cuma günkü müdahalede zanne- gerektiğini düşündük. Aslında bu düşünceye sa- dersem en çok kişi vardı sabah baskının- hip çok arkadaşımız vardı. Kandil gibi âdetler Ku- da. Ondan sonra binlerce insan Taksim’e aktı ve ran’da vardır, yoktur tartışmalarını hatırlarken, Gezi Parkı’nın ruhu anti-otoriter bir başkaldırıya toplumun kadim değerlerine bakış açısının ne ka- yöneldi. Çok bahsedilen “orantısız gücü” biz de dar önemli olduğuna, bunların toplumsal dayanış- içinde bulunduğumuz için çok bariz bir şekilde ma ve birlik için ne kadar önemli duraklar olduğu- yaşadık. Herkesin bilmesi gereken sahneler vardı: na şahit olduk. Klasik bir ilahiyat menşeiyle, “tek- Tekerlekli sandalyeli insanlar vardı, ben gece bir- nik din adamları” dediğimiz ilahiyatçılar var, bir ikide gördüm tekerlekli sandalyeli insan. 60 gün- de dinin geleneğinden gelen İslam’la sürekli çatı- lük çocuğu olan arkadaşlar vardı, yaşlılar vardı. şan noktalar var. Şefaat, kabir azabı, ölünün arka- Böyle bir yere sabah beşte hiçbir uyarı yapılmadan sından dua okunur mu, Kandiller kutlanır mı ve- gizlice girildi ve hastalığı olan, fiziki koşulların- saire gibi tartışmaları biz çok hızlı yaparken ara- dan dolayı kaçamayacak durumda olan insanlar mızda ve bir türlü sonuçlandıramazken, Gezi Par- da mağdur edildi. Bu sosyal medyada patlayınca kı bize bu konuda nasıl tavır almamız gerektiğini da hemen akşamında binlerce kişi Taksim’e gel- göstermiş oldu. Aslında bu tartışmaların tamamen di. Tabii bu bir reaksiyondu, asabi bir durumdu. Kuran’ın temel mesajını öldüren, gereksiz tartış- İnsanlar bir eylemliliğin içerisinde kullanılmaya- malar olduğunu, Kuran’ın özündeki ruhu toplum- cak kavramlar ve fikirlerle de oradalardı. Etkiye ların zamanla gelenekler üzerinden ürettiğini, bu tepki Gezi’nin kendi içerisindeki inisiyatif, sü- üretimin kapitalistler tarafından tekrar manipüle reç içerisinde bunu damıtarak normalleştirme yo- edildiğini ve bunların tekrar ezilenlerin mücadele- luna gitti. Sonrasında Gezi’deki o yüksek reaksi- sine dahil edilmesi gerektiğini düşündük. O yüz- yon ve halkın kararlılığı, polisin sembolize ettiği den bir pankartımızda biz Kandili şu şekilde ta- iktidarın da oradan çekilmesine yol açtı ve orada nımladık: “Kandiller halkların birlik, eşitlik, da- yeni bir yaşam alanı oturmaya başladı. yanışma günleridir”. Ben kendi çocukluğumdan Bu yaşam alanında Antikapitalist Müslüman- hatırlıyorum, yaşımdan 18 yaşına kadar yıl- lar’ın da yeri vardı. Çünkü orayı biz ortak yaşam da defa elimde tepsi ile mahallede dolaşırdım. alanı olarak savunuyorduk. Orada Müslüman Annem her Kandilde, her aşure gününde, her Mu- olanların ibadet etmesi gerekiyordu, zaten Ra- harrem’de elime bir tepsi verir, aşuredir, börek- mazan’a yakın dönemlerdi. Kandil gecelerinin ol- lerdir, Alevi, Sünni, Türk, Kürt demeden al bun- duğu, Cuma namazının kılınacağı ve normal va- ları dağıt paylaştır derdi. Aleviler de aynı şekilde kit namazının kılınacağı küçük bir mescit yapıl- biz Sünni olmamıza rağmen mukabele ederlerdi. dı. Ondan sonra Kandil çalışmaları yapıldı. Kan- Ben o küçük aklımla “bunları niye yapıyoruz?” di- dille alakalı da önemli olan nokta, genelde Gezi ye sorardım, “oğlum Allah bize vermişse komşu- Parkı direnişine katılan insanların bunu özellikle ya da vermemizi emrediyor, burada evimizde du- istemiş olmalarıdır. Egemenlerin hep kullandığı, rursa günahtır” derdi. Halklar paylaşmanın, eşitli- din düşmanlığı üzerine bir kamplaştırıcı dil var. ğin, kardeşliğin ne demek olduğunu işte bu ritüel- Biz Gezi Parkı sürecinde bunun böyle olmadığına lerle formüle etmişler ve biz Antikapitalist Müslü- bir kez daha şahit olduk. İnsanlar seküler bir ya- manlar olarak bunun İslam’ın özü olduğuna inanı- 68 şam tarzına sahip olsalar da geleneklerinden ge- yoruz. Çünkü İslam’ın özü bazı değerleri yaşadığı- mız hayata taşıyabilmektir. Halklar bu şekilde ta- şımışlar. Biz de halkların, Kuran’ın paylaşım, bir- lik, eşitlik, dayanışma ruhunu bu şekilde pratiğe geçirdiklerini, bu nedenle halkların Kandilini kut- ladığımızı söyledik. Belki sosyal medyada yüzlerce binlerce pankart içerisinde en çok paylaşılan pan- kart o Kandil afişiydi. Gerçekten o Kandilde ina- nan inanmayan herkesin gerçekten yekvücut ol- duğu bir halde Kuran okundu. Ben hiçbir uyarı ya- pıldığına kendi gözümle şahit olmadım, buna kar- şın insanlar içki içmekten imtina ettiler. O güne kadar evet, insanlar rahatlıkla içki içebiliyorlardı. Şöyle bir algı da doğmasın; bazı tweetlerden falan sanki Gezi Parkı ayyaşların, sarhoşların mekanıy- mış gibi algılar da doğuyor. Belki %’dir iç- ki içenler. İçki tüketimi o gün belki %1’lerin bi- le altına düştü. Ben kendi adıma hiç şahit olma- dım. Bunlar nasıl oldu? Toplumsal dinamikle ol- du. İnsanlar bu kararları kendileri verdiler, kimse- ye böyle bir uyarı yapılmadı. Yani biz geleneğimiz- Sedat Doğan. den gelen bu değerlerin nasıl birleştirici ve bütün- leştirici olduğuna bir kez daha yaşayarak şahit ol- öğrettiler. Birçok insan, anneannesinden, babaan- duk. Cuma namazı hakeza aynı şekilde oldu. Cu- nesinden bu hikayeyi duymuştur. Ben ilkokuldan ma namazında birçok insan hatta sosyalist örgüt- geldiğim zaman çantayı atıp mutfağa oturduğum- lerden gençler bir duvar örercesine el ele tutuşarak da tek başıma, 85 yaşında felçli anneannem kızar- bizim daha rahat namaz kılmamıza imkan tanıdı- dı, yarı Arnavutça derdi ki: “Tek başına yemek ye- lar. O noktada da bir dayanışma yaşandı. Biz şun- me, dışarıdan bir arkadaşını çağır”. Annem biraz ları görüyoruz: Bu toplumda insanlar zihinsel ola- daha modernleştiği için anneannemden gizli bana rak, bireysel olarak, kalbî olarak inanmayabilir, bir tek başıma yemek verirdi! Ben bunu sorduğumda Allah’a bir Kuran’a inanmayabilir, ama yine de bu anneanneme, “Oğlum bak,” derdi, “Hz. İbrahim toplumun –var ya o ifade– % 99’unun sosyolojik hiç evde, içeride yemek yemezmiş” derdi. Ku- olarak Müslüman olduğuna şahit olduk. ran’da yok bu hikaye ama o kadar güzel bir top- Oradan yeryüzü sofralarına da gelebiliriz. Dü- lumsal değeri yansıtıyor ki. Makedonya’da köyde şünsenize din düşmanı, işte başörtülü düşmanı, yaşarken evde yemezlermiş, herkes dışarıya sofra- dinî değerlere, namaza, oruca düşman olarak ni- sını kurarmış evindeki rızkını masaya koyarmış, telenen bir ortamda, hiçbir sponsor, hiçbir ana mahallede kimse aç kalmazmış, öyle rahat uyur- akım medya, reklam, promosyon, belediye deste- larmış. Öyle anlarsın bir mahallede aç kalıp kal- ği falan olmayan bir iftara yaklaşık kişi ka- madığını. Hani o laf vardır ya “Komşusu açken tıldı Taksim Meydanı’nda. Bu insanlar bu sofrala- tok yatan bizden değildir”. Aslında biz forumlar- rı kendi emekleriyle, evlerinden getirdikleri, ken- da iftara gittiğimizde, yeryüzü sofrasında bunu di satın aldıkları yiyeceklerle kurdular. Yani on- anlattığımızda, o seküler diyebileceğimiz, din dı- lar “Hangi devlet adamına, hangi zengine gidelim şı diyebileceğimiz kadınların, genç kızların, genç de kişiye iftar verelim?” diye düşünürler- erkeklerin anneannelerinden de aynı hikayeleri ken ve bunu din adına yaparlarken, dinden uzak dinlediklerini duyarız. olarak tanımladıkları bu insanlar din adına siyaset Bize mücadeleyi ne hale getiriyorsunuz, sosya- yapan insanlara aslında Kuran’ın, İslam’ın özünü listlerle ilişkiniz nedir, diye soruyorlar. Biz sosya- 69 listlere de şunu söylemeye çalışıyorduk: Toplum- oldu. Gezi başka hiçbir şey kazandırmadıysa bile la ilişki kurup gerçekten ezilenlerin mücadelesini bu toplumun kadim değerlerindeki, geleneğinde- yapacaksanız mutlaka bu toplumun kadim değer- ki doğal antikapitalist ruhla bütünleşmemize ve- leriyle bütünleşmenin yollarını arayın. Eğer Ra- sile oldu. Şimdi bu deneyimle, muhafazakar ke- mazan’ın, orucun gerçek anlamını bilmeyen sos- simle, dindar kesimle iletişim kurarken daha sağ- yalist bir devrimci varsa, bu toplumda Kandillerin lıklı yollar geliştirebileceğimizi düşünüyoruz. ne anlama geldiğini bilmeyen bir sosyalist dev- – Ö.K.: Bana eskiden bayramlar, Kandiller çok rimci varsa, mutlaka bilsinler ki kitleler hep mu- itici geliyordu. Bu deneyimden sonra aram düzel- hafazakar kapitalist olarak ötekileştirdikleri ikti- di. Yusuf’un bir hikayesi vardı; ben beş yıldır sizin darlar eliyle manipüle edilecekler. 90’lardan be- yüzünüzden Kandil kutlamadım, hiç anneme git- ri takip ettiğim bu iktidarın en güzel yaptığı işler- medim diyor. Beş yıl sonra gittim bir baktım, an- den biri, kendi çıkarları açısından, hiçbir düğünü, nem Nihat Hatipoğlu’nu izliyor! Kaptırmışız anne hiçbir cenazeyi, mahalledeki başı ağrımış kimseyi babayı Nihat Hatipoğlu’na! Beni dinlemiyor, di- yalnız bırakmamaları. Giderler cenazede, düğün- yor. Beş yıl önce Kandilde onunla konuşsaydım, de yanlarında bulunurlar, bu şekilde sosyal iliş- annemle şimdi mülk meselesini tartışmada bir ye- kiler kurarlar. Bu sosyal ilişki ağlarını koparmış re gelebilirdik, değil mi? O da bak çok büyük bir bir devrimci mücadelenin kitleselleşemeyeceği- oyun: Kandillere gitme, Cumaya gitme. ni, meramını halklara anlatamayacağını anlatma- ya çalışıyoruz. Sosyalist kesime bu mesajı verme- • Biraz da meseleye öbür taraftan bakacak olur- ye çalışıyoruz. Bu mesajı biz kendimize de alıyo- sak eğer, iktidarın uyguladığı yöntemlerle olsun, sos- ruz. Çünkü bizim de gelenek içerisinde çok fazla yolojik ayrışmanın da biraz katkısıyla olsun, Gezi “teknik din adamlarından” etkilendiğimiz için ek- olayı sonuçta memlekette ciddi bir ayrışmaya daha 70 siğimiz var. Bu pratikler bize de çok şey öğretmiş vesile oldu. Bu ayrışma ne kadar kalıcı olacak onu ilerleyen zamanlarda göreceğiz. O bağlamda eminim O yüzden, kim olursa olsun, Antikapitalist Müs- epey de olumsuz tepkiler aldınız. Bunlarla nasıl baş lümanlar da olsa, bir başkası da olsa, bir yandan o ediyorsunuz, ne düşünüyorsunuz? AKP’ye bir şekilde insanlara kendilerini mağdur eden yapının ne ol- sempatiyle bakan dindar kesimlerden sizi biraz ay- duğunu anlatırken bir yandan da alternatif suna- rıştırmış oldu mu bu olay, ne kadar öyle oldu? mıyorsan eğer, onlar mevcut yapının içinde yer – Ö.K.: En çok muzdarip olduğumuz, ulusal- almayı tercih edecekler, kendilerini orada güven- cılarla birlikte anılmak. Onlara meşruiyet kazan- de hissedeceklerdir. Bu da anlaşılır bir şey tabii. dırmakla, bizi mağdur edenleri bugün meşru ha- – S.D.: Evet, Gezi’de bir kez daha fark ettik her- le getirmeye çalışmakla itham ediyorlar. En çok halde; duvarlar çok kalın örülmüş. Mahalleler ara- aldığımız eleştiri bu. Ama doğru bir eleştiri de- sı geçişkenliği olmayan insanlar çok büyük önyar- ğil. Çünkü siz Kurani, İslami bir şekilde temel- gılarla hareket ediyorlar. Mesela demokrasi ve in- lendirdiğiniz, doğruluğuna yüzde yüz inandığı- san hakları, benim babam için, benim imam hatip- nız bir protestonun içindeyseniz, etrafınızda ki- li arkadaşlarım için aslında Amerika demek, ka- min olduğu çok da önemli değildir. Siz doğru bil- pitalizm demek. Çünkü Irak’a da, Afganistan’a da diğiniz şeyi söylüyorsanız, bunu da kendi düşün- demokrasi ve insan hakları kavramları ile girmiş- sel çerçeveniz içinde temellendiriyorsanız etra- ti Amerika. Şimdi öteki mahalleden demokrasi, in- fınızda kimin olduğu çok önemli değil. Biz pey- san hakları, kardeşlik, eşitlik dendiğinde, bunun gamberde de bunu görüyoruz. Hz. Peygamber de Amerikancı bir proje olduğunu düşünüyorlar. Di- Kabe’yi tefeci, bezirganlar ellerinde tutarken, ora- ğer taraftan biz ne kadar şeriat, tevhit, vahdet, ci- yı bir kazanç kapısı haline getirmişlerken, zengin- hat desek, diğer mahalle, yani duvarı aşamamış di- liklerine zenginlik kattıkları bir mekanken, Ka- ğer geniş kitle de kafasında Arabistan örneğiyle, be’nin yerine bir başka Kabe yapmadı, gidip ora- İran örneğiyle ötekileştirmeye gidiyor. Bizim Gezi da mücadelesini verdi, namazını orada kıldı, ora- Parkı’nda yapmaya çalıştığımız, mahalleler arasın- daki insanları bilinçlendirmeye ve Kabe’yi onla- da geçişkenliği sağlamak. Muhafazakar kesim kit- rın elinden kurtarmaya çalıştı. Bizim de yaptığı- leler olarak katılmadı Gezi sürecine. Ama en azın- mız aslında bu. İktidarların ve egemenlerin bu ay- dan biz şöyle bir misyon üstlendiğimizi düşün- rıştırma politikalarının araçlarını onların ellerin- dük: Biz şu an üstü örtülmüş de olsa muhafazakar den almak, amaç. Kandil, Cuma, yeryüzü sofra- kesimin içerisinde var olan, bütün toplumu kuşa- ları bu çerçevede ortaya çıkan fikirlerdi. 28 Şu- tıcı bir birikimi, geleneği, enerjiyi, İslam inanışı- bat sürecinde yaşadıkları mağduriyetten, o trav- nı ötekileştirilen halklara taşıyarak kardeşliği sağ- madan ortaya çıkan iktidar her ne yaparsa meş- lamaya çalışıyoruz. Katılsa da katılmasa da muha- ru sayacak hale gelmiş olan insanların o bağım- fazakar kesim bunu görüyor. Yeryüzü sofraları ile lılık ilişkisini sorgulayamaması bizi rahatsız edi- âlâkalı örneğin, “çok açık insanlar sofrada oturu- yor. Yanlış bir şeye evrilmiş, zulüm yaratır hale yordu, içki içen adam vardı” vesaire diyorlar. Bu gelmiş, kendilerini mağdur edene benzeri bir zih- eleştiriyi sosyal medyada yapanlar AKP ile orga- niyete bürünmüş, aynı mağduriyeti kendinden ol- nik bağı güçlü olan, deyim yerindeyse profesyo- mayanlara karşı çektiren bir yapı var karşımızda, nel çalışan insanlardır. Ama biz sosyal medyanın üstelik bunu İslam adına yapıyorlar. İktidara olan dışına çıkıp kendi çevremizde yüz yüze konuşma- bu bağımlılığın, yaşamlarını idame etmek zorun- ya tartışmaya başladığımızda on beşinci, yirmin- da olmalarıyla ilgisi var; iktidar tarafından kendi- ci dakikadan sonra “evet aslında, doğru, yaptığı- lerine sağlanmış bir kazanç kapısının olmasıyla, nız hayırlı bir şey, güzel bir şey” gibi söylemler- asgari ücretle ya da taşeron çalışma bile olsa bu- le karşılaşıyoruz. Mesele sosyal medyadaki o sal- nu kendilerine ihsan edilmiş lütuf gibi gören bir dırıları önemsemeden, aynı doksanlarda yapıldığı anlayışın varlığıyla ilgisi var. Aslında bu bağımlı- gibi ömrümüzü, vaktimizi, hayatımızı harcayarak lık ilişkisinin sürmesinin temel sebebi insanların muhafazakar kesimle bire bir temaslar kurmak la- buna mecbur olması, bir alternatif sunulamaması. zım, kapı kapı gitmemiz lazım. Eski arkadaşları- 71 mızı hatırlamamız lazım, eski mahallemizi hatırla- ki Türkiye laikleri, sekülerleri bizi gericilikle eleş- mamız lazım ve buradaki bilinçliliği orada da yay- tireceklerdi. Şimdi bu sofraları laikler, sekülerler, gınlaştırmamız lazım. Gezi Parkı’nda ben kendi ulusalcılar, din dışı olarak ötekileştirilen insan- adıma şuna şahit oldum: Kendini din karşıtı ola- lar kuruyor ve bir avuç muhafazakar, kapitalist de rak tanımlasa da, dini kendine karşıt olarak gör- beş yıldızlı otellere taşınmış. Bu toplumu, özellik- se de, kim olursa olsun, insanların bu toplumun le muhafazakar kesimi bu gerçekleri göremeyecek kadim değerleri ile bir sorunu yok. Elbette olanlar kadar da iradesiz zannetmeyelim. Özgür’ün dedi- var ama çok marjinal. Yeryüzü sofraları Emek ve ği çok önemli, o bağımlılık ilişkisine bağlı o rı- Adalet Platformu ile başlayan, bizim oradan alarak zık endişesi var. Bu hareket istikrarını, samimiye- devam ettirdiğimiz bir eylemdi. Neyi tanımlamış tini devam ettirirse bir yerde içerideki o sessiz ço- olduk? Bugün muhafazakar kesimde kime gider- ğunluğun patlayacağı zamanlara da vesile olacak- seniz gidin herkes beş yıldızlı otellerde iftar yap- tır. Bugüne kadar ne Antikapitalist Müslüman- manın dinen de, ahlaken de, insani açıdan da kö- lar’a, ne o kadar laf dönmesine rağmen İhsan Elia- tü olduğunu anlamıştır. Bu algıyı orada var kıla- çık’a, ne Gezi’deki insanlara birkaç örnek dışında bilmek önemli. Bu algı oluştu mu, oluştu. Bugün bir saldırı yok. Ben bunu çok anlamlı buluyorum. bunun başbakanın ağzına düşmesi bir göstergedir. Muhafazakar kesim içerisinde kaç yıldan beri ya- Başbakan burasının kendi kitlesi tarafından eleşti- şıyoruz. Ak Partili, Saadet Partili, Özgür-Derli ve- rilmeye açık bir nokta olduğunu görebiliyor. Beş saire arkadaşlarımla tartışabiliyoruz, konuşabili- yıldızlı otellerde ısrar edersem oy deposu olarak yoruz. Anlaşabiliyoruz ya da anlaşamıyoruz ama kullandığım muhafazakar, yoksul insanlarla ilişki- öyle sanıldığı gibi bir ötekileşme yok. İktidarın lerim zedelenebilir, diye düşünüyor. Bu neyi gös- kutuplaştırma söylemini bu kadar keskin kullan- teriyor? Her ne kadar mahalle dışında da görül- masına rağmen yok. Çünkü biz 28 Şubat’ı yaşa- sek, muhafazakar kesimle söylem temelinde mu- dık. 28 Şubat’ta Fadime Şahinler ne kadar yalansa, tabık olduğumuz, on noktadan ikisinde mutabık Gezi’de camide içki içildiği de o kadar yalan. Bu olduğumuz alanlar var. iktidarın dili kendini yeni Kemalizm gibi var kılı- Bugün bize yapılan eleştirilerin yüzde doksan yor. Buna karşı muhafazakar kesimin bilinçaltın- beşi şöyledir: “Siz Müslüman insanlarsınız ulusal- da 28 Şubat’tan şerbetli olduğunu düşünüyorum. cılarla ne işiniz var, siz Müslüman insanlarsınız 28 Şubat bir ekonomi-politik darbeydi. Bu darbe- komünistlerle, din düşmanlarıyla ne işiniz var?” den sonra neo-liberal politikaları yürütecek Müs- Ya bu eleştiri bile çok anlamlı! Neden? “Siz Müs- lüman bir iktidar gelmesi gerekiyordu. Şimdi bu- lüman insanlarsınız, ben sizi Gezi sürecine kadar nu bu toplum biliyor. Bugün AKP’ye oy veren in- takip ediyordum” diyor. Biz Gezi sürecine kadar sanlarla konuştuğumuz için söylüyorum. AKP’yi birçok şey söyledik. 1 Mayıs çıkışımızda iktida- eleştir, eleştir, bir yere kadar geliyor, Ak Parti’den ra karşı söyledik, muhafazakar iktidarları çok sert kopmaya geldiği anda duruyor. Neden duruyor? eleştirdik. Yani çizgimiz aynı. Yani adam “yanın- Çünkü koptuğu an hayatının garantisi yok. Me- da olmasam da, eylemlerine katılmasam da, ken- sele bu kadar açık. Biz süreklilik, istikrar ve sa- dimi Antikapitalist Müslüman olarak tanımlama- mimiyetimizi devam ettirirsek orta vadede muha- sam da, ben seni bu olaya kadar takip ediyordum, fazakar kesimle buluşabiliriz diye düşünüyorum. artık takip etmeyeceğim” diyor. Demek ki söyle- Yanlış yolda ilerlediğimizi düşünmüyorum. Pey- mimiz muhafazakar kesimde de tartışılıyor. Üç gamberin hareketi aklıma geliyor. Mekke’de ko- dört yıldan beri tartışılıyor. Bu tartışmayı muha- nuştu, müthiş bir tepki gördü, dışsallaştırdı Mek- fazakar kesimin kendi içinde yapmasına da imkan ke peygamberi. Gitmek zorunda kaldı. Medine’de tanımamız lazım. Yani söylemi esnetmeden, mu- bir site toplumu, otonom bir yapı kurdu, onun- hafazakar halkı rencide etmeyen bir üslubu taşı- la birlikte tekrar Mekke’ye geldi, kansız bir dev- mamız lazım. Bakın, biz şunu iddia ediyoruz: Biz rimle geldi. Bizim şu an mahalleden uzaklaşıyor- 72 bu sofraları yirmi yıl önce yapsaydık bu sefer bel- muş gibi görünüşümüzün sebebi, bu söylemi ra- hatlıkla algılayabilecek farklı bir toplumun, kav- min olması. Sosyalistler olabilir, daha seküler dil- le adaleti ve eşitliği benimsemiş topluluklar olabi- lir. Onlarla bütünleştikten sonra muhafazakar ke- simle bütünleşme zaten sağlanır. Bırakalım mu- hafazakar kesim de iç tartışmasını yapsın. Biz on- lara katkı sunabileceğimiz kadar sunalım. Muha- fazakar kesimle bütünleşelim derken iktidarın çe- perinde iktidarlaşmaktan kaçınalım - ki Has Par- ti örneği budur: “Gel sen bunları iktidar içerisin- de söyle”. Oraya gidecek yolu kesecek bir metot üretmemiz lazım. – Ö.K.: Özellikle vurgulamamız gereken, belki yeterince anlatamadığımız bir şey daha var. Mev- cut iktidarın söylemlerinden dolayı biz sadece İs- lami sermayeye karşıymışız, yani sermayenin bü- tününe değil de bir bölümüne karşıymışız gibi bir suçlamayla da karşı karşıya kalıyoruz zaman za- man. Aslında biz sermayenin bütününe karşı ol- duğumuzu, otoriteyi elinde tutanların bütününe Özgür Kıvanç. karşı olduğumuzu çok net söylüyoruz. Fakat mu- hafazakar kesimden “Siz yalnızca İslami sermaye- solunda ne yazık ki. Bizim aslında en büyük bek- ye karşısınız” eleştirisi geliyor. lentimiz, solun bu yöntemsel yanlışın özeleştirisi- ni yapabilmesi. Bu özeleştiriyi yapıp, hata ettikle- • Sol, sosyalist hareketlere nasıl bakıyorsunuz? rinin farkına varıp, bunu da samimi bir dille dek- Özgür sen zaten öyle bir yerden geldin. O açıdan lare ederlerse, ben inanıyorum ki bu toplum sola muhtemelen daha deneyimlisin ve daha çok düşün- olan bakış açısını sorgulamaya başlayacaktır. Bi- müşlüğün vardır. Türkiye’deki sosyalist hareketle- zim en başından beri sınıfsal bakış açısına sahip rin pratikleri, alışkanlıkları, halleri, tavırları, söy- oluşumuz, toplumu ezen-ezilen ilişkisi temelinde lemlerine dair ne düşünüyorsunuz? Çünkü fikrin değerlendirmemiz, Kuran’a bakışımızın bu temel- olgunlaşması, hakim İslamcı söylemden biraz da- de oluşu, bizi solla bir araya getiren temel etken- ha farklı bir aksa kayılması noktasında sosyalist- lerden bir tanesi. Yalnız işte solun kullandığı dil- lerle kurduğunuz ilişkiler anlayabildiğim kadarıy- de ya da Sovyet pratiğinde olduğu gibi, yahut Ku- la önemli olmuş. zey Kore pratiğinde, Çin pratiğinde olduğu gibi – Ö.K.: Bizim evimizde haftada birkaç kez bir halklara eşitliğin, adaletin, dayanışmanın politbü- araya gelinirdi. Benim babam beş yıl cezaevinde rolar tarafından baskıyla, silah zoruyla, tepeden yattı. Arkadaşlarıyla yaptıkları konuşmalardan, inme götürülmesi anlayışında sorun var. İnsanla- bunun muhasebesini yapabilecek yaşa geldiğim- rı zorla evinden alıp tiyatroya götüren, operalara de kafamda şu izlenim kalmış: Halk kendi kade- götüren bir yapının oluştuğu, zorla kitap okutma- rini belirleyemez, yönlendirilmesi gerekir, böyle ya çalışan, Jivkov zamanında Bulgaristan’dan ge- bir elitist bakış Ben hep böyle konuşmalara ta- len insanlardan duyduğum, etek boylarının san- nık oldum. Hem o çevrede hem daha sonra ken- tim santim belirlendiği bir kurumsal yapıya bü- di bulunduğum çevrelerde hep kendilerini bilgiy- ründü sosyalizm ve komünizm dünyada. İşte bü- le donatmış insanların o bilginin ağırlığını taşıya- tün bu yöntemsel yanlışların kesinlikle bir öze- mayıp, insanlara tepeden bakan, onları küçümse- leştirisini yapmalılar. Bütün bunların yanlış oldu- yen, aşağılayan bir tavır her zaman vardır Türkiye ğunu kendileri de içselleştirmeliler. Kendileri gi- 73 bi düşünmese de ezen-ezilen çelişkisinin farkında mun içerisinde saklıdır. Bugün yaşadığımız Tür- olan gruplarla bir arada hareket edebilme olgun- kiye koşullarında sosyo-kültürel yapı ne ise doğ- luğuna sahip olmalılar. Solun en büyük yanlışla- ruyu o sosyo-kültürel yapı içerisinde açığa çıkar- rından birisi bu bence. Elitist tavırlarından sıyrı- maktır önemli olan. Alevileri var, Kürtleri var, Er- lıp halk gibi düşünme, halk gibi hareket etme ve menileri var, inananı var inanmayanı var. Doğru- halkları da o mücadelenin içine dahil edebilme yu bu konseptin içinde keşfetmek lazım. Doğruyu becerisini gösterebilirlerse ithal etmemek lazım. Sosyalizm gibi, komünizm gibi ithal ideolojiler bu topluma girmiyor. Mese- • Yusuf sen aramıza yeni katıldın, galiba bir şey la, başbakanın sofrasına katılmayla ilgili, Robos- ekleyeceksin? ki’deki aile “biz haramzadelerin sofrasına oturma- – Yusuf Akşeker (Y.A.): Babam bizim hareketi yız” diyor. Onun haramzade dediği, sosyalistin direkt sol olarak gördüğünü söyler, destekler bel- burjuva sınıfı diyerek söylediği şeyin aynısı. Bu li bir yere kadar, ama bilinçaltında ara ara fışkır- toplum zaten bu kavramları içselleştirmiş. Bunlar dığını hissettiğim, bazen de dile getirdiği bir şey haramzadedir, bunlar helal ile haramı gözetmez- var. Sol dediğinde Kemalizm gelir aklına. Halkın ler, insanın haklarını gasp ederler, insanları hak- solla barışamaması biraz da o yüzden. Gerçekten sızca öldürürler diye düşünmüş. Sermaye sınıfını Kemalist bir sol da var, dinle çok büyük proble- ortadan kaldırıp erdemleri, eşitliği, adaleti, özgür- mi olan. Niye türbanla, imam hatiple uğraşıyor- lüğü yeşertecek bir yapı zaten bu toplum içerisin- sun? İslam ile kandırıyor, Allah ile aldatıyor de. de var. Bu toplumun muhafazakarları da “komşu- Şimdi RedHack bile basın açıklamalarında sure- su açken tok yatan bizden değildir”i yıldan lerden, ayetlerden örnekler veriyor. Bunu bizim beri biliyor, mesele bunu açığa tekrar çıkarmak. solu biraz dönüştürdüğümüz yönünde bakıyo- Tekrar bunu örgütlemek. İşte biz bunu sağlamaya rum buna, bu önemli bir şeydir. Solun bir proble- çalışıyoruz antikapitalist Müslümanlar olarak. Bir mi de, mesela AKP’ye gerici diyor. Gerici demeye- türlü bu toprakların özüne uygun eylemlere dahil ceksin işte, başka bir şey diyeceksin. Zalim diye- olmak istemeyenlerin de bu örgüt kibrini kırma- ceksin, gerici demeyeceksin! Dillerinin biraz -hiç ları lazım. Bu toplumun içerisinden konuşursan değilse sosyolojik anlamda- Müslüman olması la- çok kolay, dışından konuşursan çok zor. zım, dillerinin İslamileşmesi lazım aslında. İsla- mi derken adalet diyoruz, eşitlik diyoruz, barış di- • Biraz daha iç işleyişinize dair bir şeyler sora- yoruz. Onun dışında ben sosyalistleri ahlaklı, er- yım son olarak. Aktif üyelerinizin profili nasıl? İşte demli olarak görüyorum. Böyle bir grup olmasay- öğrenci, genç, çalışan vs.? dı, İhsan Eliaçık ile tanışmasam şu an Kolektif- – Ö.K.: Hepsi işçi, işsiz, öğrenci. ler’de ya da HDK’da sosyalist olurdum. – S.D.: Küçük esnaf diyebileceğimiz birkaç ağa- – S.D.: Kendini Kemalizmden soyutlamaya ça- beyimiz var. Genellikle kendi yağıyla kavrulmaya lışan sol örgütlü olarak çok fazla, ama kitlesel çalışan insanlar. olarak çok fazla değil. Türkiye’deki laik-gericilik kamplaşması hâlâ devam ediyor. Bence kendini • Genelde İslamcılıktan gelenler mi var? Yoksa Atatürkçülükle ifade eden halkla Kemalizmi tem- Özgür gibi soldan gelenler mi? sil etme iddiasındaki kurumlarla arasındaki iliş- – Ö.K.: İslami kesimden gelenler biraz ev kaç- ki aynı AKP ile muhafazakar halk arasındaki iliş- kını olanlar, yani gizlice geliyorlar! ki gibi. O da bağımlılık ilişkisi. – S.D.: Zaten sorgulamış, böyle bir hareketi o – Y.A.: Kemalizmden kurtulan da anti-Kema- sorgulamanın neticesini alabileceği bir yer olarak lizm bataklığına saplanıyor, DSİP ve Haksöz ör- görüyor. Bizim gibi farklı mekanlarda, farklı za- neği gibi. manlarda o sorgulamaları yaşamış, sonra bu ör- – S.D.: Doğru bir yerden bir yere taşınmaz. gütlü yapıyı fark etmiş, öyle dahil olanlar var. Ai- 74 Doğru diye düşündüğümüz değerler o toplu- lesi ile tartışan, yeri geldiğinde çatışan, muhafaza- Alpkan Birelma ve Yusuf Akşeker. kar bir kitlemiz yok. Soldan da, Özgür’ün tanım- sı sorumluluk bilinci dediğimiz yapı var. Herkesin ladığı gibi sola eleştirisini yapmış arkadaşlar var. bir işin ucundan tuttuğu, hem heves ettiği hem ye- Türkiye’deki ana akımları sorgulayıp yeni bir ha- teneklerinin olduğu, “bu işi ben yaparım” dediği, reket, yeni bir toplumsal bir mücadele alanı ara- gönüllülük esasına dayalı bir yapı oluşturmaya ça- yan insanların kesiştiği yer gibi şu an Antikapita- lışıyoruz. Bazen aksaklıklar oluyor elbette ama çok list Müslümanlar. da kötü gitmiyor. Bunu biraz daha sistematik ha- – Y.A.: Herkesin, kendini bulabileceği ufak da le getirmek istiyoruz. Mesela bir iletişim komisyo- olsa bir noktamız muhakkak vardır. Hani bizim, nu oluşturacağız. Çünkü bu sürecin tahminimi- hani bizim yapımız hep bu şekilde. Babam bir şey zin üzerinde bir karşılık bulması, insanların sürek- bulur, annem bulur, zihniyet olarak hiç destekle- li bizden bazı taleplerde bulunması, bir işbölümü mese de dayım bulur, bizim kolejli arkadaşlar bi- yapmamız gerektiğini bize gösterdi aslında. le bulabilir. Mesela Gezi direnişi sırasında, burslu olmayan yani ekonomik durumu gayet iyi kolej- • Hangi şehirlerde aktif gruplar var? li bir çocuğun, çok hoşuna gitmişti yaptıklarımız. – S.D.: Ankara, Konya, Antalya. – Ö.K.: Denizli, Samsun, Bursa, Konya. • İç işleyişiniz nasıl? – Ö.K.: Temsiliyeti şöyle hallediyoruz: Altı ay- • Onlarla nasıl görüşüyorsunuz, iletişim kuru- lık dönem sözcülüğü kavramı geliştirdik. Bu dö- yorsunuz? nem sözcülerden biri benim. Üç de bayan arkadaş – Ö.K.: Daha çok internetten. var. Söyleşi falan gerektiğinde genellikle sözcüler- – S.D.: Eylül’de bir toplantı yapacağız. le çözmeye çalışıyoruz. Ama bu bir hiyerarşi ya da – Ö.K.: Kamp yapmayı düşünüyoruz, bir ara- bir liderlik değildir, altı ayda bir değişen, insanla- ya gelip yol haritası belirlemek için, fikirlerimizin rın kendilerini geliştirdikleri, sorumluluk aldıkla- daha belirginleşmesi, bir söylem birliği haline ge- rı, öğrendikleri bir deneyimdir. Genelde eşitler ara- lebilmesi için. Üç gün falan biraraya gelip tartış- 75 malar yapabileceğimiz bir buluşma düşünüyoruz. lemlenmeyen, emperyalist politikalar üretmeyen Anlık karar verilmesi gereken durumlarda, inter- bir halk hareketi oluşturmak anlamında duyarlı- net üzerinden paylaşıp herkesin görüşlerini yan- lığımız var. sıttığı, çekincelerini yansıttığı bir ortak kültür ge- – Y.A.: Başında bir liderin olmaması en önemli liştirdik. olay. İhsan Eliaçık ön plana çıkıyor işte, – Ö.K.: O da medyanın yansıtış biçimi. İhsan • Ama herhalde merkez, daha doğrusu en güçlü Ağabey birkaç sefer Facebook’tan, Twitter’dan, olduğunuz yer İstanbul değil mi? Adil Medya’dan, kendi medya sitesinde dile getir- – Ö.K.: Evet. Ama tabii arkadaşlar kendi şehir- di, “Ben kimsenin lideri değilim, böyle bir hüviye- lerinde bir eylemlilik kararı verecekleri zaman bi- tim yok” dedi. “Sadece bir yazarım, eylemliliklere ze danışmıyorlar, kendi içlerinde hallediyorlar. katılmaya çalışırım.” Medyanın yansıtış biçimiy- le ilgili bir sıkıntı var. Bizim bu konudaki ısrar- • Geleceğe yönelik nasıl bir öngörünüz ya da lı vurgulamalarımızdan sonra insanlar artık o ay- stratejiniz var? rımı yapıyorlar. Antikapitalist Müslümanlar’ın bir – Ö.K.: Tam bir yol haritası çizmiş değiliz ama liderlikle, hiyerarşiyle işlerinin olmadığını, eşit- şunu söyleyeyim: Bizim en çok önemsediğimiz ler arası sorumluluk bilincine dayandıklarını ar- şey, mevcut parlamenter yapıya asla eklemlenme- tık insanlar kavramaya başladılar. mek gerektiği. Bir sermaye kuruluşu ile asla diya- – Y.A.: Benim en çok hoşuma giden olay, bu. log halinde olunmaması gerektiği. Kendi içimizde bir ekonomi yaratarak, hatta model olabilecek bir – Ö.K.: Fikrin ön plana çıkması. Zaten bu aşa- ekonomi yaratarak topluma da bir şey sunmamız malı bir mücadele olacağı için, sizinle mücadele gerektiğini birkaç aydır konuşuyoruz. Kafamızda etmek isteyecek zümre sizi kişiler üzerinden yıp- ne yapılması gerektiği ile ilgili bazı planlar da var, ratamamalı, bir fikirle mücadele etmek durumun- bu kamp bunların da belirginleştiği bir ortam ola- da olmalı. Fikrî mücadeleye girdiğinde onun üs- cak. Bir halk hareketi halinde, bir sivil hareket ha- tesinden gelemeyeceklerini biliyoruz, onlar da bi- linde kalmak istiyoruz. Bilinçlenmeyi, eylemselli- liyorlar bunu. Ancak itibarsızlaştırarak yapabilir- ği böyle sürdürmemiz gerektiğini, yeni çağın bir- ler, itibarsızlaştırmayı da kişiler üzerinden yapa- liktelik ve eylemlilik yönteminin de bu olduğunu bilirler. O anlamda birilerinin ön plana çıkmama- 76 düşünüyoruz. Otoriter olmayan, kapitalizmle ek- sı çok isabetli olacaktır bizim için.

Antikapitalist Müslümanlar, Yerel Seçimde Kimi Destekleyeceklerini Açıkladı

Antikapitalist Müslümanlar'ın Lideri İhsan Eliaçık, sadece bir seçimde AK Parti'ye destek verdiklerini söyleyerek "Yerelde muhalefeti destekleyeceğiz." dedi.
'de kurulan ve 'teki Gezi Parkı eylemlerine katılımlarıyla adlarından söz ettiren Antikapitalist Müslümanlar'ın yerel seçimdeki tavrı belli oldu. Antikapitalist Müslümanlar'ın önderi ilahiyatçı yazar İhsan Eliaçık, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Abdullah Gül'ü desteklediğini söyleyerek "Muhalefeti destekleyeceğiz." dedi."Terör örgütü propagandası" yaptığı gerekçesiyle 6 yıl hapis cezasına çarptırılan Antikapitalist Müslümanlar'ın öncüsü, İhsan Eliaçık, üst mahkemenin kararını bekliyor ve adli kontrol nedeniyle İstanbul dışına çıkması yasak. 97 SEÇİMLERİNDE OY KULLANMAMIŞDW Türkçe'ye konuşan Antikapitalist Müslümanlar'ın öncüsü konumundaki Eliaçık, 28 Şubat 'ye dek hiçbir seçimde oy kullanmadığını söylüyor.

funduszeue.info

Antikapitalist Müslümanlar: Hem muhafazakar hem de sol kesim kendisini sorgulamalı

 - Hazal Özvarış

[email&#;protected]

“Antikapitalist Müslümanlar 1 Mayıs’ta alanlara iniyor” haberinin ardından muhafazakâr mahallenin cisimleştiği Fatih’teyiz. “Allah, ekmek, özgürlük”, “Mülk Allah’ındır” sloganları ile hem sol, hem de İslami kesimi şaşırtan Antikapitalist Müslümanlar,  “mahalleler arasındaki duvarları yıkmak” için 1 Mayıs’ta Fatih Camii’nde ölen işçiler için kılacakları gıyabi cenaze namazının ardından Taksim’e yürüyecekler.

Kim olduklarını, ne yaptıklarını, bundan sonra ne planladıklarını, özellikle İslami kesimden nasıl tepkiler aldıklarını öğrenmek için İslamcı yazar İhsan Eliaçık’ın kendilerine verdiği büroya gitmek üzere yola çıktık. “Arkalarında kim var acaba; bir cemaat mi, AKP mi, yoksa İran mı” sorularına karşılık mütevazı bürolarında iki bilgisayar, iki koltuk ve uzunca bir masa var.

Çoğunluğu 20’li yaşlarda olan grup, üst kat ile büro arasında mekik dokuyor. Eliaçık’ın üst kattaki İnşa Yayınları’nın bir odasında da Kadir BalÜmmü Gülsüm ile Zeynep Duygu hem yayınevi hem de funduszeue.info için çalışıyor. 1 Mayıs’a kadar hem dövizlerini,  hem de basının ilgisini karşılamaya çalışan gençlerden Muhammed Cihad, Kadir Bal ve Hasan Musevi ile masaya oturuyoruz.

“Şimdilik işin ucundan tutan 25 kişi var. Ama her 15 dakikada bir ‘Biz de katılacağız’ mesajları alıyoruz” diyor  Muhammed Cihad ve devam ediyor:  

“Her kesimden ilgi var, en çok da Müslüman kesimden. Ama 1 Mayıs'a çıkmak Müslüman kesim için tabu olabiliyor. O yüzden alana gelmeyecekseniz de namaza gelin, diyoruz ki namazdan kastımız da namaz değil aslında, bir dua. Nasıl 1 Mayıs meydanında saygı duruşunda durulur ve ölenler anılır, biz de bunu dualarımızla yapacağız.”

‘Kemalist laiklik ile flört eden sol da kendisini sorgulamalı’

“Şimdiye kadar nerelerdeydiniz” sorusundan daralmışlar. Kendilerine “liberal ortamın pastasından pay almaya çalışıyorlar” diyerek yaklaşan solculara Kadir şu cevabı veriyor:

Turan Dursun'lardan bu kadar beslenirken, Kemalist laiklik ile bu kadar flört içerdeyken, din, Allah, peygamber deyince akıllarına feodalite, gericilik, afyon gelirken İslami kesimin 1 Mayıs’tan neden uzak durduğunu sadece İslamcıların değil,  solcuların da kendisine sorması gerekiyor.”  

‘Müslümanların, Müslüman olmayanların haklarını savunduğunu gördünüz mü?’

“Peki, İslami kesim neden Sivas’ta olanlara Filistin’e gösterdiği hassasiyeti göstermedi” deyince Cihad yanıtlıyor:

“Tek tük ses çıkarmaya çalışanlar oluyordu, ama bu ses hep cılız kalıyordu, bastırılıyordu. Kendi ülkeleri tarafından katledilen Ermeniler, Kürtler hakkında tek bir söz söylemeyip yıllardır ‘Filistin, Filistin’ demeleri hakikaten çok vahim bir durum. Kur’an-ı Kerim’deki ‘Mazlumun kimliği sorulmaz’ şiarı hatırlatıldığında, ‘elbette’ derler ama Türkiye'de Müslümanların, Müslüman olmayanların haklarını bir kez bile olsa savunduğunu gördünüz mü?”

‘Türkiye'deki Müslüman toplumun özür dilemesi gerekiyor’

“Savunmadılar. Hatta, duyarsız kalmalarını bırakın; bunlara alet oldular. Kürt meselesinde, Ermeni meselesinde, Alevilerin başına gelenlerde, Sivas'ta, kadın meselesinde Bu, hiçbir mazeret kabul etmez bir durum. Türkiye'deki Müslüman toplumun özeleştiri yapması, hatta özür dilemesi gerekiyor.”  

Antikapitalist Müslümanlar, Hrant Dink’in öldürülmesine, ’te Ermenilere yaşatılanlara karşı çıkıyor. “Kürt halkının talepleri taleplerimizdir” diyor. Özerklik mevzubahis olunca, “Buna Kürt halkı karar verecek, biz beğenelim veya beğenmeyelim, her topluluk kendisi için neyi uygun görüyorsa, meşru olan odur” cevabını veriyorlar.

‘Eşcinsellere ‘gelmeyin’ diyemeyiz’

“1 Mayıs’ta eşcinseller ve Müslümanları yan yana görebilir miyiz” sorusunu Mehmet Sefa yanıtlıyor: “Herkes gelsin, ama siz gelmeyin’ diye bir şey demeyiz. Bunu dersek biz kendimizle çelişiriz.”  

Cihad ise “Bu soruyu ayrıca sormak bile doğru değil, neden ayrı görülsün ki eşcinseller?” diyerek karşı çıkıyor.  

‘Kuran'da ‘Eşcinsellik hastalıktır’ diye bir tabir yok’ 

Mazlum-Der’in Boğaziçi Üniversitesi’ndeki Starbucks işgaline eşcinseller olduğu gerekçesiyle katılmadığı hatırlatılınca Mehmet Sefa sözü alıyor:

"Bu ve benzeri tepkiler ve muhafazakâr zihniyetin katıldığı bu çıkış, Sünnî Muharref algı içerisinde aşılması zor bir yargı. Erkeklik olgusunun egemen gücünden kaynaklandığını düşünüyorum.” 

Sözü Cihad alıyor:

“Bir eşcinsel, eşcinsel olduğu için öldürülmüş, dövülmüş, iş bulamamış, gaspa uğramışsa ona siper olmak hakkı müdafaadır. Bunu insan hakları bağlamı dışında ele almayı doğru bulmuyoruz.”

“Temel nokta, Kuran’a referansla ‘eşcinsellik hastalıktır’ denilmesi” dediğimizde Cihad, Müslüman kesimde şimdiye kadar çok nadir dile getirilen bir yanıt veriyor:

“Kuran'da ‘Eşcinsellik hastalıktır’ diye bir tabir yok.”

“Ama biz, eşcinselliğin ne olup ne olmadığından ziyade, yaşanılan mağduriyetle ilgileniyoruz. Antikapitalist Müslümanlar olarak bu noktada ortak bir duruş sergileyebiliriz. Örneğin, Yahudiliğin yanlış olduğunu tartışabilirim, ama Yahudiliğe ve Yahudilere karşı nefretle sonuna kadar mücadele ederim. Bunu yapmayı da kendime cihad bilirim. Ama sırf öğrenmek için dahi sorgulamaya başladığımda bana antisemitist, homofobiksin denmesini istemem.”  

‘Ali Bulaç yanımızdan bile geçmez’

İhsan Eliaçık dışında kimlerden destek aldıklarını soruyoruz, şu isimler sıralanıyor:

İlhami Güler, Hayri Kırbaçoğlu, Atasoy Müftüoğlu, Yıldız Ramazanoğlu

Zeynep not düşüyor:

“Eyleme destek veriyorlar, ama birçok konuda farklılıklarımız olabiliyor.”

Sosyal içerikli bir yönetimi tercih ettiğini belirten Zaman yazarı Ali Bulaç’ı andığımızda katı bir çizgi çekiliyor:

Hasan: Yanımızdan bile geçmez.

Mehmet Sefa: Bulaç, kendi söyledi: İslamcıların hükümete gelmesi en çok İslami kesimin entelektüel tabakasını eritti. Kendi bulunduğu yeri tarif etti.  

‘MÜSİAD, Çalık Grubu, TUSKON hepsi baronlardır’

\

Konu, Mehmet Şevket Eygi’nin deyimiyle, “İslami kesimin baronları”na geliyor. Hasan, “MÜSİAD, Çalık Grubu, TUSKON hepsi baronlardır” diyor.

Cihad sözü alıyor:

“Sorun sistemin başına geçenler değil, sistemin kendisi sorunlu. Biz bu yüzden, anti-Gülen, anti-AKP değiliz; antikapitalistiz.”

Masaya uğrayan Mem Arslan da katılıyor:

“Geçen Halil çok güzel demişti: Derdimiz değnekle, değneği tutan elle değil.”  

‘Muhafazakâr kesim ‘Bizim çocuklar niye böyle oldu’ diyor’

Antikapitalist Müslümanlar’ın 1 Mayıs çıkışları çok sert bir tepki ile karşılaşmamış. Bunu, henüz söylediklerinin çok anlaşılmamış olmasına bağlasalar da, İslami kesimin “içeriden” yapılan antikapitalist eleştiriye henüz pek alışkın olmadığı açık. Kadir anlatıyor:

“Bugünkü muhafazakâr nosyonunu eleştirdiğimiz zaman, ‘Sizin yaptığınızı solcular yapınca o kadar zorumuza gitmiyordu, ama sizden duyunca acayip batıyor’ diyorlar. ‘Bizim çocuklar niye böyle oldu’ diyorlar. ‘Bu ülkede haksızlıklar var, kapitalizme karşıyız’ diyenlerin solcu olmasını bekliyorlar. Ama sen komünist değilsin, ateist değilsin, PKK'li değilsin, anarşist değilsin ve bunu söylüyorsun! Halbuki onların yurtlarında yetişmişsin ama işte, milli öğütüm sisteminin çarkları arasından bozuk plak gibi fırlamışsın.” 

Cemaat ve AKP’ye eklemlenmiş muhafazakârlığa eleştiri

Aralarında vaktiyle Gülen cemaatinin yurtlarında kalmış olanlar var, ama sonradan “politik sebeplerle” ayrılmışlar. CNN Türk’te Cüneyt Özdemir’in 5N1K programında Zeynep’in neden “Söylediklerimizden en çok cemaat rahatsız oluyordur” dediğini soruyoruz. Kadir yanıtlıyor:  

“Yeşil sermaye denilen bir olguyla karşı karşıyayız. Sözde Allah, kitap, din diyen ancak pratik itibariyle kapitalizmi kuran ve kurgulayan bir gerçekle karşı karşıyayız. Piyasaya baktığımızda bunun bugünkü taşıyıcılığını yapan, neo-liberal politikalarla sömürüyü sürdüren zeminlerden birisi Fethullahçılık, birisi de AKP politikalarına eklemlenmiş olan muhafazakâr dinamikler. Bugün karşımıza 28 Şubat'ın mağdurları olarak karşımıza çıkıyorlar. Evet, başörtüsü nedeniyle ezildiler, ama başörtülü biri de şirket kurduğu zaman, ürettiği hayat tarzı nedeniyle zamanında kendisinden nefret eden zalim ne yapıyorsa o da aynısını yapıyor.”

Mehmet Haberal, Meral Okay ve Nurcan Yolvercan

Antikapitalist Müslümanlar, CHP Zonguldak tutuklu milletvekili Mehmet Haberal’ın ölmeden önce anne ve babasını görmesine izin verilmemesine de, Muhteşem Yüzyıl nedeniyle İslami kesimin oklarını üzerine çeken Meral Okay’ın ardından muhafazakâr basın tarafından söylenenlere de karşı çıkıyorlar.

Ancak ünlü olmadıkları için duyulmayanları da ekliyorlar. Başörtülü arkadaşları Meryem Nurcan Yolvercan’ın KCK soruşturması kapsamında tutuklandığını, gözaltında zorla başörtüsünün açıldığını anlatıyorlar. Bakırköy Cezaevi’nde tutuklu bulunan Yolvercan’a “kendisini asabilir” denilerek başörtüsünün geri verilmediğini söylüyorlar.  

Meclis raporlarına göre BDP’nin başörtüsünü AKP’den 5 kat daha fazla gündeme getirdiğini belirten gençler, AKP’nin “İzin vermiyorlar, daha fazla oya ihtiyacımız var” diyerek başörtüsünü kullandığını öne sürüyorlar.

Antikapitalist Müslümanlar’ın 1 Mayıs’tan sonra ne yapacakları henüz belli değil. Bir eylem ajandaları yok, aynı isimle devam edip etmeyeceklerinin bile kesin olmadığını söylüyorlar. Şimdilik kesin olan tek şey şu: Antikapitalist Müslümanlar, 1 Mayıs Salı günü, saat ’da Fatih Camii’nde ölen işçiler için gıyabi namaz kılıp Taksim Meydanı’na yürüyecekler ve bu Türkiye tarihinde bir ilk olacak.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası