enver paşa donan askerler / Sarıkamış Harekatı'nda donarak şehit olan 90 bin asker anıldı | Independent Türkçe

Enver Paşa Donan Askerler

enver paşa donan askerler

 Osmanlı Devleti’nin Harbiye Nezareti, ’ün sonbaharında, henüz barış kadrosu eksiklerini gereğince tamamlayamadığı ordusunun genel seferberliğini ilan etmişti. Harbiye Nazırı, Başkomutan Vekili Enver Paşa’ydı…

Osmanlı ordusu, Balkan Savaşı’nın açtığı derin yaraları tedavi ile uğraşıyordu. Devletin mali güçsüzlüğü Balkan Savaşı’nda mahvolan savaş araçlarını bir-iki ay içinde yerine koymaya uygun değildi. Ordunun gençleştirilmesi gibi önemli bir karar da, birçok subay ve komutanı saf dışı bırakmıştı. Birliklerdeki subay boşluğunu doldurmak için, yeniden henüz dün emekli edilmiş birçok umutsuz ve üzgün subaya başvurma zorunluluğu doğmuştu. Bu nedenlerle, Osmanlı Hükümeti seferberliğinin kararını açıklamakla birlikte, ordu birliklerinden Ruslar’la bir savaşa neden olmaması için sağduyulu önlemler almasını istiyordu.

 Ordunun en büyük endişesi, seferberliğini tamamlayamadan önce Rusya’nın savaş ilan etme olasılığıydı. Fakat günler geçtikçe, Türkler neden olmadıkça Ruslar’ın savaş ilan etmeyecekleri de anlaşılmıştı. Çünkü Ruslar için, Almanya ve Avusturya’ya karşı savaşırken bir de Anadolu’da savaş açmanın bir mantığı yoktu. Zaten Osmanlı devleti de genel seferberlik ilan etmekle birlikte tarafsızlığını henüz korumaktaydı.

 İttihatçılar, yazında Avrupa’da esmeye başlayan savaş rüzgarlarında Almanlar’ın yanında yer almışlardı. Almanlar, Fransız ve İngilizler’in yanında yer alan Ruslar’a karşı Osmanlı askerini kullanarak batı cephesinde rahatlamanın plânlarını yapmaktaydılar. Bunun için Kayser’in “Alman ordusuna eklenen bir süngü” olarak tasvir ettiği Osmanlı askeri kullanılacaktı. Sömürgecilik yarışında hiçbir çıkar hesabı yapmayı beceremeyen Osmanlı, adım adım, felaketlerle sonuçlanacak olan bir maceraya sürüklenmekteydi. Hiç yoktan girilen Birinci Cihan Harbinde, 1 Kasım ’te Kafkas Cephesi açıldı.

 Doğudaki 3. Osmanlı ordusu savaş hazırlığına girerken mevcudu insan ve hayvandı. Kurmaylar, bu mevcudun 6 aylık iaşesi için yaklaşık 88 milyon kg. buğday, çavdar ve arpaya gerek olduğunu söylüyorlardı.. Ama, 3. Ordu’nun ambarlarında sadece kg. yiyecek ve tahıl vardı o sırada… Ayrıca; sahra ve dağ toplarından başka top yoktu. Kolordularının ulaşım araçlarının sayısı, cinsi ve toplanma bölgelerinde iaşe güçlükleri, er ve subayların bedensel donanımları incelenince, bu ordunun bir saldırı ordusu değil, ancak bir savunma ordusu olabileceği açık olarak görülüyordu. Nitekim "Menzil Müfettiş-i Umumiliği", yani Osmanlı ordusunun lojistik hizmetlerini düzeleyen birimi, 26 Ekim tarihli raporunda durumu; "3. Ordu'nun bulunduğu yerde beslenmesi için bile mevcut ulaştırma kolları yetersizdir. Harekat halinde açlık muhakkaktır. Doğu'da demiryolları olmadığı için menzil kolları ne kadar arttırılırsa yine kafi gelmez. On günlük erzak taşıyan menzil kolları olsa dahi, gün yine açlık başgösterir" diye değerlendirmişti.

 Oysa, günün ideolojisi icabı “Turan Fatihi” olmanın hayallerini kuran Başkumandan Vekili Enver Paşa, verdiği harekât emrinde hedef olarak Tahran ve Aşkabat’i gösteriyordu.  Tahran harekât merkezine km., Aşkabat ise km. uzaklıktaydı. Ama Almanlar, Türkiye’ye giden trenlerin üzerine, alay edercesine, “Enverland’a gider” yazmaktan çekinmemekteydiler….

 O sırada Kaiser yararına Osmanlı topraklarında incelemeler yapan ünlü Alman generali von der Goltz Paşa şöyle diyordu:

Kafkasya’da maalesef Napolyon Bonapart olduğunu iddia eden ve cahil yetişen birçok adam vardır. Bunlar, ordularına güçleriyle bağdaşmayan görevler vermişlerdir ve bu yüzden ordularını büyük zarara uğratmışlardır…”

 Yine aynı sıralarda Osmanlı ordusunu modernize etmek amacıyla Türkiye’ye çağrılan Alman Askeri Yardım Heyeti Başkanı, bir başka Alman subayı olan Liman von Sanders ise, Enver’in böyle bir maceraya atılmasını önlemek için cansiperane kavga veriyordu. Enver, 3. Ordu’nun komutasını kendisine teklif edip harekat planlarını açıkladığında reddetmiş ve “bu harekatın gerçekleşme imkanı bulunmadığını” belirtmişti.

 Ancak, çok genç yaşta paşa olmuş Başkomutan Vekili’nin etrafındaki kifayetsiz muhteris sayısı, aklı başındakilerden fazlaydı. En başta Enver, kurmayları olan Alman generali Bronzart Paşa (Bronsart von Schellendorf) ve Harekat Şubesi Başkanı Yarbay Feldman ile Albay Guse’nin yaptıkları planlara güveniyordu. Ama bilmediği (ya da göz yumduğu) şey, bu harekatın Almanlar’ın ekmeğine yağ süreceğiydi… Oysa von Sanders, vatandaşı ve meslektaşı Bronsart’la bu seferle ilgili olarak kavga etmekten çekinmeyecek; harbin sonuna kadar da onun görevinden alınması için Alman genelkurmayı nezdinde uğraşacaktı. Ne var ki, o günlerde Enver çabuk ikna oluvermişti; eğer 3. Ordu ile ani ve hızlı bir saldırı yaparsa, Doğu Anadolu’ya yerleşmiş bulunan Rus ordusunu yok eder ve ününe ün katabilirdi…

 Enver ve kurmaylarının planına göre, 3. Ordu Sarıkamış'a saldıracaktı. Kolordu Ruslar’ı oyalamak için sağ kanatta yer alacak; 9. Kolordu merkezde, yani Sarıkamış'a geçiş yönünde olacak; önce Bardız'a ardından da Sarıkamış'a geçecekti. Kolordu da İslamköy-Oltu-Penek yönünden, Bardız Yaylası’ndan Allah-u Ekber dağlarına ulaşacaktı. Hedef, Ruslar’ın arkasına sarkmaktı. İstanbul’da, her birliğin günlük yürüme hızları hesaplanmış; hangi gün nerede olacağı, nerede buluşulacağı ve saldırma noktaları tek tek belirlenmişti. Ancak; normal yürüyüşle 45 km’lik yolun dağlara tırmanırken 65 km. gibi hesap edilmesi gerektiği ve daha da önemlisi, bu yürüyüşlerin / derecelerde yapılacağı önemsenmemişti…

 Bu plana; “Olmaz! Havaları görüyorsunuz. Her yerde kar var. Karakış başlamıştır. Bu şartlar altında, bu mevsimde harekât bir faciaya dönüşebilir. Kış şiddetini kaybetsin, yollar açılsın, düşmana haddini bildiririz” diye itiraz eden 3. Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşa, eskiden öğrencisi olan Başkumandan Vekili Enver’den “Hocam olmasaydınız sizi idam ettirirdim…” sözünü duyunca istifa etmek zorunda kalmıştı… Komutayı Enver üstlendi…

 Osmanlı ordusu, 22 Aralık sabahı, 75 bin savaşçısıyla toplam bin kişilik, 94 piyade taburu, 20 süvari bölüğü ve topuyla "Sarıkamış Kuşatması" adıyla tarihe geçen harekata başladı. Oysa o sabah, dehşetli bir kar fırtınası ve tipiyle açılmıştı. Hava çok kötü olmasına rağmen ilk gün, harekat planı aynen uygulandı. İkinci gün kar ve tipi bir türlü aman vermiyordu, erzak ve teçhizat ileri hatlara taşınamıyordu. Askerler aç, çıplak, donanımsız, yalınayak başı açık durumdaydı. Zemheriler diye bilinen en soğuk günlerdi ama, onbinlerce asker dinmek bilmez bir tipi altında dağlara sürüldü.

 Bir asker, anılarında şöyle anlatmıştı yaşadıklarını:

Bu yaz, iki alayımızla Yemen’den buraya naklonulduk. Yola koyulmamızdan dört ay sonra buraya ulaştık ki, Arabistan’ın cehennemî sıcağı Köprüköy’deki ayaz yanında nimet-i ilâhi imiş. Burada çadırın perdesi buza kesmiş oğlak kulağı gibi kırılmakta ve kopmakta. Bölük kumandanım, beni sıhhiyeye nakletmiş ise de, tabip ve ilaç yokluğundan çaresiz kalıp tekrar takımıma döndüm. Akşam yaklaşınca Köprüköy’e civar dağlardan tipi boşanır. Kumandanımız, gelecek cuma Başkumandan Enver Paşa Hazretleri’nin teftiş ve hücum için geleceğini müjdeledi. O gelinceye kadar da yün içlik, çorap ve paltoların verileceğini ve Yemen yazlıklarını atacağımızı müjdeledi. Allah, devlete ve millete zeval vermesin. Başkumandan Paşa Hazretleri’nin gelmesi ile, Moskof’un kahrolacağından ve kâfirin, karşımızdaki tepelerde geceleri seyrettiğimiz ocaklı ve mutfaklı karargâhlarını ele geçireceğimizden subaylarımız çok emin. Şafak söktüğünde rakımlı Kızkulağı Tepesi’nden Moskof obüs yağdırır ama şükrolsun, zafer bizim olacak. Gece bastırdığında, tepelerdeki Moskof ocaklarının ateşi gözlerimizdeki ayazı tandır közüne tebdil eyler. Başkumandan Paşa Hazretleri acele gelse ki, ateşe kavuşsak”

 Oysa, Enver’in gelip taarruzu başlatması, felaketin de başlangıcı olacaktı… Ne yazık ki, geleceği söylenen kışlık kıyafetleri taşıyan gemiler Karadeniz’de Ruslar tarafından batırılmıştı. Bunu bilen, ama hiç açıklamayan Başkumandan Vekili, şu sözlerle soğuktan tir tir titreyen askerin maneviyatını okşamayı düşünmüştü:

Askerler! Hepinizi ziyaret ettim. Ayağınızda çarık, sırtınızda paltonuz olmadığını gördüm. Lâkin karşınızdaki düşman sizden korkuyor. Yakın zamanda Kafkasya’ya gireceğiz. Orada her türlü nimete kavuşacaksınız. İslâm aleminin bütün ümidi sizsiniz”

 Türk askeri, sayıca az ama kış şartlarına hazırlıklı Rusların üzerine imkansızlıklar içinde yürümeye başladı. Gündüz başlayan yürüyüşte yumuşayan çarıklar gece donuyor, bir mengene gibi ayakları sıkıyordu. Adım atmak imkansız hale gelmişti. Ayaktan başlayan donma, yavaş yavaş tüm vücuda yayılıyordu. Askerler olduğu yerde zıplıyor, atlar, kendini karların içine atıyordu. Ruslar ise Sarıkamış'taki sıcak karargahlarında bekliyorlardı. Mehmetçikler durmaksızın yürüdüler, Bardız yaylasına, Çerkezköy'e, Oltu’ya, Allah-u Ekber dağlarına, Sarıkamış'a giden mevzilere yürüdüler. Açlık, soğuk, yorgunluk aman vermiyordu. Artık savaşmak için değil, hayatta kalabilmek için yürüyorlardı ama, ölüm birer birer değil onar onar vurmaya başladı birlikleri… Arada sırada Rus askerleriyle çatışmaya giriyorlardı. Ama en büyük savaş doğaya karşı veriliyordu. Şiddetli tipi yüzünden 2 Türk tümeni birbirine saldırmış ve bu olay askere mal olmuştu. Donup kalan neferler, ordunun geçtiği yola bırakılan işaret taşları gibi diziliyordu. Kimi çömelmiş, kimi oturmuş, kimi yuvarlanmış, kimi de bir ağacın gövdesine dayanmış kardan heykellere dönüşmüşlerdi.

9. Kolordu Kurmay Başkanı Yarbay Köprülülü Şerif İlden, şahit olduğu manzarayı şöyle anlatıyordu:

''…En nihayet dağa çıktık. Bizi çok geniş ve uçsuz bucaksız sanılan bir kar yaylası karşıladı. Pek yorulmuş ve takatsiz düşmüştük. Tam yayla üstünde keskin bir rüzgâr ve şiddetli bir tipi başladı. Bu andan itibaren göz gözü görmez oldu. Kimsenin kimseye yardım etmesi ve hatta söz söylemesi, sesini işittirmesi imkânı kalmadı. Uzun, sonsuz denecek kadar uzamış olan yol kolu dağıldı. Herkes kendi canının derdine düştü. Asker enginlerde, dere içlerinde, orman bucaklarında, nerede bir kara nokta, dumanı çıkan bir ocak gördüyse oraya saldırdı ve kolordu çözülüp eridi Subaylar çok uğraştılar, fakat kimseye söz işittirmek gücü kalmamıştı. Hala gözümün önündedir; yol kıyısında karların içine çömelmiş bir er, bir yığın karı kollarıyla kucaklamış, titreyerek, feryat ederek dişleriyle kemiriyor, tırnaklarıyla kazıyordu Kaldırıp yola götürmek istedim. Er önceki hareketlerini hiç bozmadı ve beni hiç görmedi. Zavallı cinnet geçiriyordu Böylece şu uğursuz buzullar içinde biz belki 'den çok insanı bir günde karların altında bıraktık ve geçtik''

23 Aralık ’te, harekatın acı sonucunu, Hafız Hakkı Paşa şu cümleyle açıkladı Enver’e:

Bitti paşam, ordumuzun kısm-ı küllisi mahvoldu. Toust est Perdu, Sauf L'Honneur!!!” (Şeref hariç, herşey bitti)

Bu haber üzerine Başkumandan Vekili atının yönünü geriye çevirdi; önce Bardız, ardından Pasinler üzerinden Erzurum’a ulaştı. Orada kimseye görünmeden bir araç temin ederek İstanbul’a kaçtı. Kimseye bir açıklama yapmadı ve Sarıkamış hakkında konuşulmasına da engel oldu. Dönüşünün hemen ertesinde, Çanakkale’deki Tümen’in komutanlığına yeni tayin edilmiş olan Yarbay Mustafa Kemal’le Harbiye Nezareti koridorlarında karşılaştı. M. Kemal’in savaş hakkında sorduğu “Nasıl geçti?” sorusuna kısaca “İyi geçti, vuruştuk işte…” diyecekti…

Bu facia hakkındaki düşüncesini o günlerde bir sohbet sırasında Harbiye Nezareti Ordu Daire Başkanı Behiç Bey’e, “Bunlar nasıl olsa birgün ölecek değiller miydi?”  diyerek açıklayan Enver Paşa, Kuvayı Milliye döneminde Moskova'da karşılaştığı ataşemiliter Saffet Arıkan'ın sorularına, "Askerimiz zaten açlıktan ölecekti. Hiç değilse cephede düşmanla çarpışarak öldüler" yanıtını vererek, yıllar sonra bile olaydan ders almadığını, pişmanlık duymadığını kanıtlayacaktı

**************************************

Köprülülü Kurmay Yarbay Şerif İlden, sonunda esir düştüğü Sarıkamış Harekatını anlattığı anılarını şöyle bitiriyor:

“…Enver, devlet işleriyle ilgili her girişime atılırken belki can atarak ‘Aman batıyor, kurtarayım’ demiştir. Fakat girişimi başarısızlığa uğrayınca sadece basit bir dudak büküşüyle ‘Zaten batacaktı, battı’ deyip geçtiği ise kesindir…

… Tarihlere ant olsun ki, büyük bir Türk ordusu bilgisiz ve deli komutanının hırsıyla yüksek dağlar üstünde kara kışın tipisiyle yüzyılların düşmanının güllesi ve kurşunuyla uğraşa cenkleşe ulusal bağımsızlık uğruna tümüyle mahvoldu da, bir eri bile sırt çevirmedi…

Sarıkamış’ta hiç panik olmamıştır…

Görünüşe bakılırsa; Sarıkamış’a ulaşmayı başaran, ama kentin hemen dışında soğuğa teslim olan bir Türk birliğinin askerleri, Rus kurmay başkanı Pietroroviç’i Enver’den daha fazla etkilemişti. Şöyle not aldı anı defterine Rus subayı:

“….Allah-u Ekber Dağları’ndaki Türk müfrezesini esir alamadım. Bizden çok evvel tanrılarına teslim olmuşlardı.   Perşembe”

Enver bu kadar kanla da doymayacak, dört ay sonra Filistin ve Çanakkale’de, bir yıl sonra da Galiçya’da harcayacaktı binlerce Türk askerini…

***********************************

Ertesi ilkbaharda, karlar eriyince felaketin boyutu daha bir belli oldu, ortaya çıktı. Türk askerlerinin cansız bedenleri, bütün kış boyu kurdu kuşu beslemişti… Yöre köylüsü, ağaçların üstünde at, katır ya da insan iskeletleri görüp dehşete düşüyordu; “O iskeletler nasıl çıktı oraya?” diye…

Oysa, ağacın üstüne çıkan iskeletler değildi; ağacı tümüyle örten karların üzerinde yol almaya ve dağı geçmeye uğraşan 3. Ordu erleri donup kalmışlardı kıvrıldıkları yerde… Cesetlerini önce vahşi hayvanlar parçalamış, sonra da kuşlar, kargalar didiklemişti. Etlerinden sıyrılan iskeletler de karların erimesiyle ağaçların tepesinde kalmışlardı.

Sarıkamışlı bir ihtiyar şöyle anlatıyordu gözlemini:

“Buradan o dağlara baktığımızda, üzerine kar düşmüş çalılıklar görürdük. O çalılıkların, kurda kuşa yem olmuş askerlerimizin kemikleri olduğunu yanlarına gidince anladık…”

****************************

90 yıl önce sayısız yokluk ve perişanlık içinde dört bir cephede vuruşan Türk askeri, ne yazık ki, Çanakkale dışında doğru dürüst tek bir başarı kazanamadı… Anavatanından kilometrelerce uzakta, maceraperest birkaç başıbozuğun hezeyanları uğruna kahramanca canını veren bu insanları ne yazık ki artık hatırlayan da yok…

Mehmet Akif’in dediği gibi, “…karşımızda vatan namına bir kabristan yatıyor…”

Ne tam sayılarını, ne de hepsinin isimlerini biliyoruz… Geri dönmeyi başarabilenlere kimse “gaziler evi” hazırlamadı; bir “ruhsal tedavi”ye ihtiyaç duyup duymayacaklarını düşünmedi… Esir düşenlerin mübadelesinde hiçbir resmi görevli bulunmadı. Aynı savaşa katılan diğer devletlerin yetkilileri cepheye gönderilen katır ve eşeklerinin kaydını “isim”leriyle tutmuşken, dünyanın Kızılhaç'tan sonraki en büyük sağlık örgütü Kızılay, kaç Türk esirinin geri döndüğünü bile bilmiyor.

Ama, toplum hafızası bu kayıpları unutmaya istekli değil; tam tersine, günümüzdeki duyarsızlık örneklerini gördükçe 90 yıl öncesinden daha fazla etkileniyor. Genelkurmay Başkanı’na “Bana gözlerimi geri verin komutanım…” diyen Güneydoğu kahramanını göğsüne basıyor; askeri hastaneye alınmayan Kore ya da Kıbrıs gazisinin dramını dikkatle izliyor… Gün gelecek, ülkesi, vatanı ve geleceği için canını ortaya koyan bu insanlara “gazi evi” yapıp “ruhsal tedavi” de uygulayacaktır kuşkusuz…

Çünkü uluslar, kahramanlarını önemsedikleri oranda güçlü oluyorlar… Palavradan kahramanlık menkıbeleriyle değil…

Yetkin İŞCEN bu metni "Sarıkamış-Sibirya Belgeliği"nde yayınlamak için göndermiştir, teşekkür ederiz Ocak

yıl önce donarak öldüler! SARIKAMIŞ DRAMI

Yayınlanma: 31 Aralık

“Gelecek kuşaklara ibret olsun ki, biz, tüm millet, yanlış yaratılmış bir adamın arkasında kurtuluş aradığımız için feleğin dediği güne düştük.” (Köprülülü Şerif İlden, Sarıkamış, s. )

Sarıkamış'ta donarak can veren askerlerimiz.

Sarıkamış'ta donarak can veren askerlerimiz.

Bugün 31 Aralık &#; Yarın yeni yıl&#;

herkese, hepimize sağlık, mutluluk, huzur getirsin.

Bugün sizleri tam yıl geriye, Aralık 'e götüreceğim. yıl önce bugünlerde donarak ölen kahraman evlatlarımızın yürek burkan gerçek hikâyesini; “ölüme yürüyüşü”, Sarıkamış dramını anlatacağım.

TOPRAK DONMUŞTU

Tarih: 25 Aralık

Yer: Sarıkamış.

Askerler eksi 30 derecede dinmek bilmeyen tipiden korunmaya çalışarak bellerine kadar gelen yeni yağmış kara bata çıka tek sıra halinde yürüyorlar. Uzayıp giden asker sırasında birbiri ardına düşen askerler görülüyor. Önce ayakları donuyor. Düşenlerin çoğu bir daha kalkamıyor. O anın tanıklarından Köprülülü Şerif (İlden) şöyle diyor: “Biz belki on bin kişiden çok insanı bir günde karların altında bıraktık ve geçtik.” (Köprülülü Şerif İlden, Sarıkamış, s. )

Bir köy evinin önünde yatan, üstleri karla örtülmüş cesetler görülüyor. Hilmi Bey, evin kapısını açtırıyor. İçeride, odun tomrukları gibi üst üste dizilmiş cesetler var. Soğuktan bronz heykeller gibi duruyorlar, hiç bozulmamışlar. Yarbay Aziz, duygularını gizleyerek “Bunları niçin defnetmediniz?” diye soruyor. Hilmi Bey, çaresizce başını öne eğiyor, “Toprak donmuştur. Kazma işlemez” diyor. (Alptekin Müderrisoğlu, Sarıkamış Dramı, s. )

GİZLENEN DRAM

Enver Paşa, basına sansür uygulayarak Sarıkamış dramını tam 7 yıl gizlemeyi başardı. Kamuoyu Sarıkamış dramını, ancak harekâta katılmış olan 9. Kolordu Kurmay Başkanı Emekli Yarbay Köprülülü Şerif (İlden)'in 'de, önce Akşam Gazetesi'nde çıkan, daha sonra da kitap olarak basılan “Sarıkamış” adlı eserinden öğrenebildi.

Peki, ama Sarıkamış dramı nasıl yaşandı? Bu dramın sorumluları kimlerdi?

enverland

KÖPRÜKÖY VE AZAP MUHAREBELERİ

29 Ekim 'te Harbiye Nazırı ve Başkomutan Vekili Enver Paşa'nın isteğiyle Osmanlı donanması Rus limanlarını bombaladı. Böylece Osmanlı, I. Dünya Savaşı'na girdi.

Kafkas Cephesi'nde Hasan İzzet Paşa'nın komutasında 9. ve kolordular ile bir süvari tümeninden oluşan 3. Ordu vardı. Resmi belgelere göre bu ordu -Jandarma ve menzil birlikleri hariç- 97 bin kişi kadardı. (ATASE Arşivi, Kls.2, Dos. 8-B, F. 4, ) Bazı kaynaklar bu sayının binkişi olduğunu yazıyor. (İlden, s)

1 Kasım 'te Ruslar, Sarıkamış üzerinden Erzurum Köprüköy'e saldırdılar.

Kasımın başlarındaki Köprüköy ve Azap muharebelerinde 3. Ordumuz Rusları geri çekilmeye zorladı. Bunda başarılı da oldu. Ancak Rusları söküp atmak mümkün olmadı&#;

Kar yağmaya başlamış, dağlar karla kaplanmıştı. 3. Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşa, o karda kışta, yarı aç yarı çıplak bir savunma ordusuyla düşmanın üzerine daha fazla gitmeyi uygun bulmadı. Harekatı durdurdu. 3. Ordu Köprüköy'de beklemeye başladı.

HAREKAT KARARI

Enver Paşa, bir kuşatma harekatıyla Rus ordusunun yok edilmesini, böylece 40 yıldır düşman elindeki Kars'ın, Sarıkamış'ın kurtarılmasını istiyordu. Osmanlı Orduları Genelkurmay Birinci Başkanı Fridrich Bronsart von Schellendorf ve müttefik Alman subayları da bu düşüncedeydi.

Enver Paşa, Genelkurmay İkinci Başkanı Hafız Hakkı Bey'i durumu incelemesi için Kafkas Cephesi'ne gönderdi. Hafız Hakkı Bey 2 Aralık'ta Erzurum Köprüköy'e geldi. Burada Hasan İzzet Paşa ve kurmaylarıyla görüştü. 3. Ordu KomutanıHasan İzzet Paşa, Kolordu Komutanı Ziya Paşa ile 9. Kolordu KomutanıAhmet Fevzi Paşa o koşullarda bir harekata karşıçıktılar. (Ali İhsan Sabis, Harp Hatıralarım, II, s)

Enver Paşa, Alman Bronzard Paşa ile birlikte 13 Aralık'ta 3. Ordu Karargahı'nın bulunduğu Erzurum Köprüköy'e geldi.

15 Aralık'ta Sarıkamış Harekatı için bir toplantı yaptı. O toplantıda Hasan İzzet Paşa, Enver Paşa'nın gözlerinin içine bakarak –mealen- şunları söyledi:

3. Ordu, Sarıkamış'ta Ruslara karşı bir harekata hazır değildir. Ordu zayıftır, eksikleri çoktur. Yiyeceği yoktur. Askerlerin çoğu yazlık elbiselidir. Her yer karla kaplıdır. Soğuk sıfırın altında 40 dereceyi buluyor. Askeri mahvederiz.”

Enver Paşa öfkeyle konuştu:

Köprüköy ve Azap'ta Rusları yenenler bu askerler değil mi? Kimse ‘giyeceğimiz, yiyeceğimiz yok' demiyor! Hepsi ‘saldıralım' diyor. İşte buradaki herkes ‘saldıralım' demiyor mu?”

Hasan İzzet Paşa, Enver Paşa'nın sözünü keserek “Senden korkuyorlar da ondan!” dedi.

Bunun üzerine çok sinirlenen Enver Paşa, “Dua edin Harbiye'den hocamsınız! Yoksa sizi Divan-ı Harbe verirdim!” diyerek toplantıyı bitirdi.

Enver Paşa İstanbul'dan hareket ederken Kolordu Komutanı Ziya Paşa'yı emekli etmişti. Onun yerine Hafız Hakkı Bey'i “Paşa” yapıp bu göreve atamıştı. O bölgeleri çok iyi tanıyan 9. Kolordu Komutanı Ahmet Fevzi Paşa'yı da emekli etmiş, onun yerine de Ali İhsan Paşa'yı getirmişti. Kolordu Komutanlığı'na ise Abdülkerim Paşa'yı atamıştı.

Harekâta karşı çıkan 3. Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşa, 18 Aralık gecesi istifa etti. 19 Aralık'ta Enver Paşa, 3. Ordu Komutanlığı'nı bizzat üzerine aldı.

Bile bile ölüme yürüyüş

3. Ordu'ya acil erzak lazımdı. Taarruz halinde asker aç kalabilirdi. Askerin kışlık giysisi de yoktu. bin takım kışlık giyecek taşıyan gemiler Karadeniz'de Ruslar tarafından batırılmıştı.

Enver Paşa, cepheyi ziyaret ettiğinde ordunun perişan halini gördü. Ertesi gün orduya yayımladığı bir bildiriyle askerlere şöyle seslendi: “Askerler! Hepinizi ziyaret ettim. Ayağınızda çarığınız, sırtınızda paltonuz olmadığını da gördüm. Fakat karşınızdaki düşman sizden korkuyor. Yakın zamanda saldırarak Kafkasya'ya gireceğiz!” (İlden, s. , )

Görülen o ki, Enver Paşa -Hafız Hakkı Paşa'nın da desteğiyle&#;on binlerce vatan evladının canı,kanı pahasına, bilerek isteyerek büyük birkumar oynadı.

Taarruz planınagöre 9. ve kolordular 25 Aralık'ta Sarıkamış'ta buluşup hep birlikte Ruslara saldıracaktı.

Köprülülü Şerif'in (İlden) 'de yayınladığı ‘Sarıkamış' adlı kitabı.

Köprülülü Şerif'in (İlden) 'de yayınladığı ‘Sarıkamış' adlı kitabı.

22 Aralık'ta Sarıkamış Harekatı başladı. Kolordu Aras Vadisi'ndeki asıl Rus kuvvetlerine saldırdı. 9. Kolordu Bardız, Kolordu Oltu yönünde güçlükle ilerledi. Enver Paşa da 9. Kolordu'yla birlikteydi. Askerimiz büyük fedakarlıklarla Oltu'ya ve Bardız'a girdi.

Enver Paşa'nın kuşatma kollarını 15 kilometre doğuya kaydırması, birlikler arasında haberleşmenin iyi olmaması, yorgun askerin dondurucu soğukta hiç dinlendirilmeden yürütülmesi, yıpratıcı gece taarruzları ve kötü hava koşuları, ordunun saldırı gücünü azalttı.

En önemlisi de Hafız Hakkı Paşa'nın komutasındaki Kolordu planlandığı gibi 25 Aralık'ta Sarıkamış'a ulaşmayı başaramadı.

Hafız Hakkı Paşa -Rusların eline geçtiği düşüncesiyle- harekat planını değiştirdi. Elinde Ruslardan kalan ve dağları, tepeleri değil, sadece yolları gösteren bir harita vardı. O haritaya bakıp 15 km daha kuzeyden, Kotor-Kars yönünden Sarıkamış'a gitmeye karar verdi. Yolu uzatmıştı. Ayrıca haritada görünmeyen Allahuekber Dağları'nı aşması gerekecekti. (İlden, s. )

Zavallı askerler güçlükle yürüyorlardı. Bazılarının üzerinde köyden getirdikleri kıyafetleri vardı. Bazıları üşüyor, titriyor, bazıları ise donup öylece kalıyordu.

Dahası var: Yanlış hesaplar, iletişimsizlik, kötü yönetim yüzünden ve tümenler yanlışlıkla tam dört saat birbirine kurşun sıktılar. askerimizi bu şekilde kaybettik. (İlden, s. )

25 Aralık'ta Enver Paşa, az bir kuvvetle de olsa Sarıkamış önlerindeydi. Eşi Naciye Sultan'a “Cici Sultanım” diye başlayan son bir mektup yazdı: “Şimdiye kadar asker ve zabitler hiç kusursuz savaştılar. Ayaklarında çarık, sırtlarında palto bile yok&#; Sarıkamış önlerine çok az kayıpla geldik! Allah nasip ederse başarı kesin gözüküyor. Her şey biraz da Hafız'a bağlı&#; Eğer başarılı olmazsam ben de en son askerimle birlikte öleceğim&#;”

Hafız Hakkı Paşa ortalarda yoktu. Enver Paşa, gece karanlığında, iki alay askerle Sarıkamış'a saldırdı. Fakat 9. Kolordu Komutanı Ali İhsan Paşa'nın, “Bu soğukta, gece karanlığında taarruz olmaz” ısrarıyla taarruzu durdurdu. O gece eksi 30 derecede ormanda kalan askerlerin çoğu donarak can verdi. Türk taarruzuyla şaşıran Ruslar önce çekildiler, ancak taarruz durunca toparlanıp geri döndüler.

Allahuekber Dağları'nda kar bir metreyi aşıyordu. Asker saatte ancak bir kilometre ilerleyebiliyordu. Hafız Hakkı Paşa hızlı yürüsünler diye askerlerine sırt çantalarını attırdı. Kolordu ancak 27 Aralık'ta Sarıkamış'a gelebildi. 13 bin kişiden geride sadece kişi kalmıştı.

General Yudaniç, 1 Ocak 'te Bardız-Sarıkamış üzerinden bir kuşatma harekatı başlattı. Enver Paşa ise 9. ve kolorduları birleştirip Hafız Hakkı Paşa'nın emrine verip cepheden ayrıldı.

4 Ocak'ta Hafız Hakkı Paşa geri çekilme emri verdi. Ancak yine geç kalmıştı. 9. Kolordu ile Kolordu Komutanı Ali İhsan Paşa, Ruslara esir düştü. Sarıkamış'ta esir olmaktan son anda kurtulan Hafız Hakkı Paşa ise çok geçmeden tifüsten hayatını kaybetti.

8 Ocak'ta Enver Paşa, İstanbul'a döndü.

Peki, Sarıkamış'ta kaç şehit verdik? 90 bin mi? Hayır! Resmi belgelere ve bazı yerli yabancı tanıklara göre Sarıkamış'ta bin şehit verdik. Bence bu sayı 40 binden az değil&#; General Yudaniç'in günlüğüne göre 20 bin civarında da esir verdik. Yine General Yudaniç'in günlüğüne göre Sarıkamış'ta Rus ordusu da -çoğu donarak- toplam 26 bin civarında kayıp verdi. (Tuncay Öğün, “Sarıkamış Harekatı”, TDV İslam Ansiklopedisi, C. Ek-2 s. )

Sorumlu kim?

Sarıkamış dramının bir numaralı sorumlusu hiç tartışmasız Enver Paşa'dır.

1- Sarıkamış Harekatı, Harbiye Nazırı ve Başkomutan Vekili Enver Paşa'nın kararıyla yapıldı.

2- Enver Paşa, 3. Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşa'nın ve 9. Kolordu KomutanıAhmet Fevzi Paşa'nın tüm itirazlarına rağmen, onları görevden alarak harekatı gerçekleştirdi.

3- Enver Paşa, hiçbir savaş tecrübesi olmayan Hafız Hakkı Paşa'ya fazla güvendi. Enver Paşa'nın Kolordu'yu teslim ettiği Hafız Hakkı Paşa'nın çok ciddi askerihataları oldu.

4- Enver Paşa, kendi ordusunun giyecek, yiyecek, top, tüfek bakımlarından Rus ordusundan daha zayıf olduğunun farkındaydı.

5- Enver Paşa, havaların bozduğunu, her yerin karla kaplandığını, eksi 30 derecede yarı aç yarı çıplak bir savunma ordusuyla kilometrelerce yürümenin “ölüme yürümek” olduğunu görüyordu.

6- Enver Paşa hayallerine, ihtiraslarına yenildi. Önce Batum'u,Ardahan'ı ve Kars'ı Ruslardan geri alacak, sonra Kafkas Müslümanlarını Rus boyunduruğundan kurtarıp Turan hayalini gerçekleştirecekti.

7-Enver Paşa'yı, Osmanlı Genelkurmayı'ndaki Alman komutanlar etkiledi!” veya “Enver Paşa Hafız Hakkı Paşa'nın kurbanı oldu!” ya da “Komutanlar planları tam uygulayamadılar!” diyerek Enver Paşa'nın Sarıkamış dramındaki rolünü hafifletmek ise tarihçiye yakışmaz. Enver Paşa, o Alman komutanlara ve o Hafız Hakkı Paşa'ya çok güveniyordu.

Enver Paşa, büyük bir vatanseverdi. Ancak “akıl” değil, “duygu” adamıydı. Sarıkamış'ta aklıyla değil, duygularıyla hareket etti. Tecrübeli komutanların uyarılarına kulak asmadı. Enver Paşa, tecrübesizdi. Bu büyüklükte bir orduyu hiç yönetmemişti. Yeri gelince “durmayı”, yeri gelince “geri çekilmeyi” bilmiyordu. Askeri strateji bakımından bunlar büyük eksiklerdi.

Köprülülü Şerif İlden “Sarıkamış” adlı anılarını şöyle bitiriyor: “Gelecek kuşaklara ibret olsun ki biz, tüm millet yanlış yaratılmış bir adamın arkasında kurtuluş aradığımız için feleğin dediği güne düştük.” (İlden, s. )

Haksız mı?

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası