Mektup Nedir?
Mektup, uzakta bulunan herhangi bir dosta, arkadaşa gönderilen ya da kamu kuruluşları arasında haberleşmeyi sağlayan bir yazı türüdür. Mektuplarda dilek ve arzu bildiren duygu ve düşüncelere yer verilir.
Mektupta kullanılacak anlatım, bunu okuyacak kişinin kültür düzeyine göre ayarlanır. Arkadaşa yazılacak bir mektupta kullanılacak dil, büyüğe yazılacak mektuptaki dilden elbette farklı olmalıdır. (E. Kantemir, Yazılı ve Sözlü Anlatım, s. )
Edebiyatımızda mektup türü, Tanzimat Edebiyatı döneminde gelişmeye başlar. Özellikle Abdülhak Hamit TARHAN ile Namık Kemalin birbirlerine yazdıkları mektuplar, bu gelişmenin önemli ve tipik örnekleridir. Bilim, edebiyat ve siyaset adamlarının mektupları, ayrıca çağının özelliklerini yansıttığı için, birer belge niteliği de taşırlar. (H. F. Gözler, Örnekleriyle Türkçe ve Edebiyat Bilgileri, s. )
Mektup Türünün Dil ve Anlatım özellikleri
Mektuptaki dil ve anlatım özellikleri, mektubun yazıldığı kişinin yakınlık derecesine ve mektubun içeriğine göre değişiklik gösterir.
Mektup, yazılan kişiye uygun bir hitapla başlar. Mektuptaki ilk ifade durumundaki hitap, muhatapla aradaki samimiyete ve mektubun özel, edebî, iş mektubu veya resmî mektup oluşuna göre değişmektedir.
Edebî ve özel mektuplarda hitaptan sonra, mektubu yazan kişi öncelikle kendi durumu hakkında bilgi verir. Resmî mektuplarda ve iş mektuplarında ise mektubun niçin yazıldığı kısaca belirtilir.
Mektubun içerik kısmında, söylenilmek istenenler sıralanır.
Edebî ve özel mektuplarda duygu ve düşünceler ayrıntısıyla açıklanabilir. Bu tarz mektuplarda içten ve etkili bir anlatım söz konusudur. Bunun yanında iş mektupları veya resmî mektuplarda anlatım kısa ve özlüdür. Bu tür mektuplarda, sadece istek veya açıklama yapılır.
Mektup ve e-postaların tümü ya bir selam ya saygı ya da hasret ifade eden cümleler ile tamamlanır. Edebî ve özel mektuplarda içtenliği, dostluğu anlatan bir selam veya yazdığının cevabını bekleyen bir söz kullanılır. Resmî mektuplarda ise selam bölümü, yazanın konumuna göre şekillenir.
Mektuplar, dört grupta sınıflanmaktadır:
1) Özel Mektuplar
Özel mektup, akraba ve dost gibi yakın çevredeki insanlara yazılan mektup çeşididir. Bu tür mektuplarda doğal ve samimi anlatım ön plândadır.
Sanatçı ve edebiyatçıların, daha çok genel konular üzerinde yazdıkları özel mektuplara edebî mektup da denmektedir.
Özel mektupları yazarken dikkat edilecek özellikler şunlardır:
2) Edebî Mektuplar
Edebî mektuplar; yazarları, içerikleri ve ifade şekilleri ile özel mektuplar içinde ayrı yer tutar ve ayrı şekilde ele alınırlar. Edebî mektuplarda, mektubun yazıldığı dönemin edebiyat ve düşünce olayları yer alır. Yazar, karşısındakine öğüt verir, yol gösterir. Eski dönemlerde, bu tür kişisel edebî mektuplar, Mektûbât = Mektuplar adı altında toplanır ve geniş kitlelerin de okuyabilmesi için yayımlanırdı.
Düşünce ve edebiyat alanındaki görüşleri sergilemeleri bakımından mektupları yayımlanan yazar ve şairlerimizden bazıları şunlardır:
Ayrıca mektup tarzında eleştiri, seyahatname, Roman, hikâye, şiir gibi yazılı kompozisyon türlerinin (edebî türler) de yazıldığı görülmektedir.
3) Resmî Mektuplar ve İş Mektupları
a) Resmî Mektuplar:
Resmî dairelerin ve tüzel kişilik taşıyan kuruluşların birbirlerine yazdıkları resmî yazılarla; bunların, vatandaşların başvurularına verdikleri yazılı cevaplara denir. İş mektuplarına benzerler.
Bu mektupların hitap başlığı, yazılan dairenin ya da tüzel kişilik sahibi kuruluşun kanun ve tüzüklerdeki tam adıdır. Bu mektuplarda tarih ile birlikte mektubun sıra numarası ve konusu belirtilir. Mektup, cevap mahiyetinde ise ilgi hanesine cevabı olduğu mektubun sayı ve tarihi, konu hanesine de kısaca amaç yazılır. Bu yapıldıktan sonra iki ya da üç satır aralığı bırakılarak mektup yazılır.
Resmî mektuplarda açık, kesin, anlaşılır bir dil kullanılır. Mektubun sonu, alt makama yazılıyorsa rica ederim., üst makama yazılıyorsa arz ederim. şeklinde biter. Mektup metninin sağ altında ise mektubu yazanın makamı, adı ve soyadı ile imzası bulunur.
b) İş Mektupları:
Özel kişilerle iş kurumları ve iş kurumlarının kendi arasında, işle ilgili olarak yazılan mektuplara denir. Bu mektuplarda konusu ne olursa olsun bir iş ya da hizmet söz konusudur. Bu bir sipariş, satış, şikâyet, borç alıp verme isteği, tavsiye ya da bilgi isteme olabilir.
İş mektuplarını, konularına göre altı başlık altında inceleyebiliriz:
İş mektuplarına, kendisine mektup yazılan kişi ya da kurumun ad ve adresi ile başlanır. Kâğıdın sağ tarafına tarih yazılır. Adres ve tarihten sonra uygun bir aralık bırakılır, paragraf yapılarak doğrudan istek yazılır. Son bölüme saygı ifade eden bir söz eklenerek mektup bitirilir. Mektup metninin sağ altında mektubu yazanın adı ve soyadı ile imzası yer alır.
İş mektuplarında şekil birliğini sağlamak için, son zamanlarda satır başı yapılmamakta, satır başları, satır aralıkları daha da açılarak gösterilmektedir. Böylece yazı, sol ve sağ yanlardan bir blok hâlinde ve aynı ölçüler içinde kalmaktadır.
Resmî ve iş mektuplarında dikkat edilecek özellikler şunlardır:
4) Açık Mektup
Her hangi bir düşünceyi, görüşü açıklamak, bir tezi savunmak için bir devlet yetkilisine ya da halka hitaben, bir kişi ya da kurum tarafından yazılan, gazete, dergi aracılığı ile yayımlanan mektuplardır.
Açık mektuplarda sadece yazanı değil, geniş kitleleri ilgilendiren önemli konular ele alınır.
Açık mektubun türü; makale, fıkra, inceleme yazılarından birine uygun olabilir. Açık mektup örneklerine zaman zaman gazete ve sanat dergilerinde rastlanmaktadır.
DİLEKÇE
Dilekçeler bir iş mektubu olarak da kabul edilebilir. Bir dileği, isteği, ihbar ve şikâyeti bildirmek üzere ya da her hangi bir konuda soru sormak için resmî, özel kurum ve kuruluşlara, gerçek ya da tüzel kişilere yazılan imzalı ve adresli bir çeşit iş mektubudur.
Dilekçeler genellikle çizgisiz ve beyaz dosya kâğıdına dolma kalemle ya da daktilo / bilgisayarla yazılır. Kâğıdın üstünde üç, solunda üç, sağında bir santimetre boşluk bırakılır. (S. Sarıca M. Gündüz, Güzel Konuşma Yazma, s. )
Dilekçeler, ana hatlarıyla dört kısımdan ibarettir:
Hitap: Dilekçeye gönderilen makamın adı ve yeri yazılarak başlanır. Hitaptaki kelimelerin tamamı ya da ilk harfleri büyük yazılır.
Dilekçe Metni: İş mektuplarında olduğu gibi dilekçelerde de anlatılmak istenen ifadenin açık, anlaşılır, kesin, net ve öz olması gerekir. Yanlış anlaşılmalara meydan verilmemelidir. İfadeler bitirildikten sonra dilekçe, arz ederim cümlesi ile bitirilmelidir.
Tarih ve İmza: İmzasız dilekçeler dikkate alınmadığı için dilekçe metninin biraz altında kâğıdın sağ alt tarafında tarih ve imzanın mutlaka bulunması gerekir. Tarih kısmı, kâğıdın sağ üst köşesinde de bulunabilir.
Gönderenin Adresi: Adres; tarih ve imza kısmından biraz aşağıda kâğıdın sol alt kısmına yazılmalıdır. Adresin ilk satırında ad ve soyad, ikinci satırında cadde, sokak ve apartman numarası yer alır. Üçüncü satırda ise ilçe ve ilin adı bulunur. Dilekçeye eklenmiş belge var ise adres kısmının altına EK ya da EKLER başlığı açılır ve belgelerin adları yazılır.
Ayrıca bakınız ⇒Mektup Türleri, Özellikleri, Örnekleri
Daha detaylı bilgi için indir ⇒Mektup Nedir, Nasıl Yazılır? Türk Edebiyatında Mektup, Mektup Türleri, Mektup Örnekleri (word dosyası)
Mektup, kişi ve kurumların birbiriyle çeşitli amaçlarla haberleşmek için yazdıkları yazılardır.
Bir haber vermek, haber almak, bir şey sormak, istemek, bir duyguyu ya da düşünceyi paylaşmak, bir konuyu tartışmak gibi amaçlarla yazılır.
Mektup türünün ortaya çıkmasındaki temel düşünce ‘paylaşma isteği dir.
Siyasi, edebî ve İlmî konularda yazılmış olanları, belge niteliği gösterir.
Dünyada mektup türünün ilk örneklerine Mısır’da rastlanmıştır. Eldeki ilk mektuplar, Mısır Firavunlarının resmî mektupları ile Hitit Krallarının Hattuşaş arşivinde bulunan mektuplarıdır.
Hz. Muhammed, İslamiyet’i yaymak için Bizans ve Mısır hükümdarlarına mektuplar göndermiştir.
Rönesanstan sonra Avrupa’da mektup türü büyük gelişme göstermiştir. Rausseua ve Voltaire gibi sanatçılar bu türde eserler vermişlerdir. yüzyıldan itibaren yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Türk Edebiyatında Mektup
Mektup türünün Türk edebiyatında ne zaman kullanıldığı kesin olarak belli olmamakla birlikte Uygur prenslerinin yazdıkları mektuplar bilinen en eski örneklerimizdendir.
Divan edebiyatında mektup kelimesi için “inşa (düz yazı)” ifadesi kullanılmış, mektupların toplandığı eserlere de “münşeat” adı verilmiştir. yüzyılda yaşayan Fuzuli’nin yazdığı Şikayetname ilk mektup örneğidir.
Tanzimat Dönemi’nden itibaren posta pulu da kullanılarak ayrı bir kurum oluşturulmuş ve mektup türü yaygınlık kazanmıştır. Şinasi’nin Paris’ten annesine yazdığı mektup bu dönemin ilk örneklerindendir.
Milli Edebiyat Dönemi’nden itibaren edebi mektup türü yaygınlık kazanmaya başlamıştır.
CUMHURİYET DÖNEMİ ÖZEL MEKTUP ÖRNEĞİ
Oğuz Atay (Yayımlanmamış mektubudur.)
20 Aralık
Sevgili Özgeciğim,
Mektubunu bu sabah aldım. Bana böyle uzun ve güzel bir mektup yazdığın için teşekkür ederim; Ahmet Mithat Efendi-Hüseyin Rahmi hikâyesini de çok beğendim.
Yalnız bazı yerlerinde “helecan”dan olacak- kelimeleri eksik ya da fazla yazmışsın (‘göndelirmi‘mektubunuzu alınınca’ gibi) Bunlar önemli değil; asıl dilbilgisi -yazın kurallarında bazı hatalar yapıyorsun; benim kızımın yazılarında böyle şeyler olmamalı.
Meselâ ‘Efendi’ye’ derken arada apostrof gerekli değil. Ayrıca “şık’ı” (roman adı) derken tek tırnak (‘ apostrof gibi) yazılırsa daha iyi olur ve asıl önemlisi tırnak içinde sadece özel isim bulunur -şık da büyük harfle başlar; yani şöyle olur: ‘Şık’ı, ya da senin gibi yazarsak: “Şık”ı. Sonra ‘İnglizce’ değil “İngilizce”. Ayrıca bazı OsmanlIca kelimeler kullanmışsın, olabilir; ama ‘cerzebe’ değil ‘cerbeze’ yazılır. Yazılışta kuşkun olursa hemen Yazım Kılavuzu’na ya da sözlüğe bakacaksın. (Ben bile cerbeze için hemen sözlüğe baktım şimdi.) Bir önemli nokta da, ‘dahi anlamına gelen ‘de’ ve ‘da’ların ayrı yazılması. Sen bazı yerlerde, özellikle özel isimlerden sonra bu kelimeleri apostrofla ayırmışsın-yanlış. Sadece ayrı yazılır. (“Ahmet Efendi’de romanın sonunu da başı kadar beğenmiş. apostrafla olmayacak. “O zevat’ta” derken apostrof olmayacak ve ayrı yazılacak ve “ta” değil “da”.) “Müziğimde kırık değilmiş.” değil “Müziğim de kırık değilmiş. ” olacak. Sonra, başkalarının konuşmaları tırnak içinde verilirken, tırnak kapanmadan bir virgül konulur: Meselâ, “Bunu tamamla, sonra neşredelim,” demiş. (Ayrıca el yazısında [«] değil, [“] kullanılır.) Bu kadar eleştiriyorum diye bana kızmıyorsun, değil mi? Çünkü kazık kadar adamlar daha beter yazın hataları yapıyorlar: benim kızım zamanında öğrensin de onlar gibi olmasın istiyorum. Bir iki nokta daha var: Bir kere “ayın 23de” değil, “ayın 23’ünde” olacak: en iyisi üşenmemek: “ayın yirmi üçünde” yazmak. Bir de -son olarak- çok uzun cümle yazmaya özeniyorsun: cümlenin başı sonunu tutmuyor. Bütün bunları senin daha doğru ve güzel yazman için söyledim. Yetenekli ve akıllı bir kızsın; böyle yanlışlar yüzünden yazdıklarının değeri azalsın istemiyorum.
Okulda derslerinin iyi gitmesine çok sevindim. Aferin benim çalışkan ve akıllı kızım! Benim burada bir yıl kalma işim olmuş diyorlar, fakat formaliteler bir türlü bitmiyor ve bana resmî bir yazı göndermiyorlar. İngiltere’de altı ay kalma iznim de bir ay sonra bitiyor. İngiltere hükümetinden tekrar izin alabilmem için de böyle bir yazıya ihtiyacım var. Geçen ay buradaki doktorum Mr. Morgan (Morgın) beni tekrar gördü, iyi buldu.
Gelecek hafta gene görecek ve film çektirerek kontrol edecek. Ben de daha iyi hissediyorum kendimi; ama daha -arada- baş ağrıları ve yorgunluklar oluyor. Doktor bunları da normal buldu. İlaçlarımı da azalttı. Televizyon seyrediyorum, sinemaya ve parklara gidiyorum. Biraz da okuyorum. İşte böyle canım kızım! Seni de çok özlüyorum. Bu mektubun bana çok iyi geldi. Söz verdiğin gibi sık sık ve uzun uzun yaz bana, olur mu? Seni hasret ve sevgiyle çok çok öperim.
Cumhuriyet Dönemi romancılarımızdan Oğuz Atay’ın kızı Özge’ye yazdığı yayınlanmamış mektuplarından bir tanesini okudunuz. Bu mektubu İngiltere’de tedavi gördüğü sırada kızına yazmıştır. Mektupta bir babadan çok bir yazar, dil ve anlatım konusunda titiz bir öğreticiyle karşı karşıyayız. Kızının edebiyat üzerine yaptığı incelemeleri hem heyecanla karşılamış ve övmüş; hem de onun dil ve yazım hatalarını tek tek belirterek dikkat etmesi konusunda onu uyarmıştır. Mektupta kendi sağlığından ve günlük yaşamından kısaca söz etmiştir. Mektupta oldukça sade, basit ve açık bir kullanmıştır.
MEKTUP TÜRLERİ
Mektuplar konu ve üslubuna göre farklı türlere ayrılır:
A. Özel Mektuplar
TANZİMAT DÖNEMİ ÖZEL MEKTUP ÖRNEĞİ
(Şinasi’nin Annesine Yazdığı Mektup)
11 Şubat
Efendim, Benim Canımdan Aziz Olan Valideciğim,
Geçenki aldığım mektubunuzda bir yıldan beri hasta olduğunuzu bildirmiş idiniz. Lâkin bundan anladığıma göre, canınızla uğraşır mertebeye gelmişsiniz. Öyle ise efendim, niçin bu zamana kadar bildirmediniz? Eğer bildirmiş olsaydınız tahsilin arkasını alıp şimdiye dek Âsitane’ye (İstanbul) gelirdim; çünkü bundan mukaddem (önce) daha kolaylıklar varidi. Her ne ise şu günlerde işimi bitirmek üzereyimdir.
Eğer hastalığınız pek ağırlaşıyor ise tez bana yazın. Tâ ki avdet etmenin (dönme) çaresine bakayım; amma gene siz ihmal buyurmayıp şu hastalıktan kurtulmaya bakın. Vücud sağ olmadıktan sonra, malı ve mülkü ne yapmalıdır? Sakınıp bu hususta parayı esirgemeyesiniz. Birkaç tabibe baktırın, eğer borç bile edilirse edasına (ödeme) Allah kerimdir (yardımcı). Hemen siz var olun!
Efendim, şimdi icabediyor ki, şu ana kadar gönlümde sakladığım sırları size söyleyeyim. Tâ ki sana, ne bana dâğ-ı derun (iç yarası) olsun. Çünkü ben-i âdem (insanlar) bittabi (yaratılıştan) hırslı olduğu aşikardır; amma bu hırs birkaç türlüdür; benim hırsım şimdiki akıl ve idrâkimce biraz geçinecek ile biraz hünerden ibarettir. Elhamdülillâhi tealâ (Tanrı’ya şükür olsun) şu genç yaşımda bunlardan bir miktar hissedar oldum; lâkin hakikatte hep senin sayendedir; zira beni okutturup yazdırdın. Senin hakkını bin yıl yaşasam ödeyemem. Senden başka kimse yoktur.
İşte efendim, maazallah (Tanrı korusun) size bir hal olacak olsa senden başkasına valide (ana) demeğe ağzım varamaz. Ve diyemem alimallah (Tanrı bilir). Ve seni ben ölünceye kadar unutamam.
Felek müsaade ederse merhum pederimin kemiklerini İstanbul’a getireceğimdir; inşallahütealâ (Tanrı dilerse) mahsul (özel) bir türbe yaptıracağımdır; cümlenizin bir mekân (yer) da olmanızı arzu ediyorum. Senin indinde (sencileyin) en ednâ (dengesiz) olan şeyini ziyan etmem ve haneni söndürmem; ve rahmet vesile olur âsâra (yapıtları) sayederim (çalışırım).
Din ve devlet, vatan ve milletim yoluna kendimi feda etmek isterim.
Aman canımdan aziz olan valideciğim! Gençlik ve cahillik münasebetiyle size her ne kabahat ettim ise cümlesini affeyle ve hakkını helâl eyle!
İbrahim Şinasi
Tanzimat dönemi aydın ve yazarlarından olan Şinasi, Batılılaşma yolunda, Batı’nın kültür ve medeniyetini Osmanlı Devleti’ne yerleştirme aşamasında en çok çaba gösteren aydınlardan biri olmuştur. Şinasi’nin yazdığı “Şair Evlenmesi” adlı tiyatro, Batılı anlamda ilk yerli tiyatro örneği olmuştur. Batı kültür ve medeniyetini yakından tanımak için dönemin sadrazamı Mustafa Reşit Paşa tarafından Fransa’ya eğitim için gönderilmiş, bu mektubu da oradan annesine yollamıştır.
Mektupta oldukça içten, saygılı ve sıcak bir anlatım dikkati çeker. Her ne kadar özel bir mektup örneği de olsa dili ve anlatımı kullanma yönünden bir sanatçının elinden çıktığı bellidir. Mektupta Şinasi, annesine ne kadar değer verdiğini açıkça göstermekte, iyileşmesinin gerekliliğine dikkat çekmekte, ondan helallik istemektedir. Mektup dil ve anlatım özelliği yönünden yazıldığı dönemin özelliklerini yansıtmaktadır.
Özel Mektup Örneği
(Atatürk’ün Zübeyde Hanım’a mektubu) (1 Ağustos )
Muhterem Valideciğim,
İstanbuldan ayrılışımdan beri sizlere ancak birkaç telgraftan başka bir şey yazamadım. Bu sebeple büyük merak içinde kaldığınızı tahmin ediyorum. Bilhassa, hakkımda ötekinden berikinden ve gerek gazetelerden işittiğiniz tamam olmayan haberler, şüphesiz merakınızı artırmıştır. Şimdi vereceğim bilgilerle tatmin olacağınız için endişe duyacak hiçbir şey yoktur.
Biliyorsunuz ki İstanbul’da iken yabancı devletler, devleti ve ulusu fevkalade sıkıştırmakta ve millete hizmet edebilecek ne kadar adamımız varsa hepsini hapis ve tevkifle, bir kısmını da Maltaya sürerek herkesi sıkıntıya sokmakta pek ileri gidiyorlardı. Bana nasılsa ilişmemişlerdi. Fakat 3. Ordu Müfettişi olarak Samsun’a ayak basar basmaz ingilizler benden şüphelendiler, hükümete benim gidiş nedenimi sordular.
Nihayet İstanbul’a çağırılmamı istediler, bunda ısrar ettiler. Hükümet de beni kandırarak İstanbul’a gelmemi ve ingilizlere teslim olmamı sağlamak istedi. Bunun derhal farkına vardım. Tabiatıyla kendi ayağımla gidip esir olmam doğru değildi. Padişahımıza gerçek durumu yazdım ve gelemeyeceğimi bildirdim. Zatı şahane de önce uygun buldu. Fakat daha sonra ingilizlerin baskısı artmıştı. Sonunda o da İstanbul’a dönmemi emretti.
Bu suretle artık resmî görevimde kalmaya imkan görmediğim gibi askerliğimi sürdürdükçe de İngilizlerin ve hükümetin hakkımdaki ısrarına karşı durulamayacaktı. Bir taraftan da bütün Anadolu halkı, tüm ulus, hakkımda büyük bir sevgi ve güven gösterdi, “Seni bırakmayız. dediler. Gerçekte vatan ve milletimizi kurtarabilmek için tek çare, askerliği bırakıp serbest olarak milletin başına geçmek ve milleti tek vücut bir hale getirmekle doğacak kudret ve ulusal gücü kullanmaktan başka çare yoktu. Ben de öyle yaptım. Elhamdülillah başarılı oluyorum. Pek yakında elle tutulur sonucu bütün dünya görecektir. Ben bu suretle hareket edince İngilizler derhal yalvarmaya başladı. Ve beni kazanmaya çalıştı. Ve bütün suçu bizim hükümete attılar. Gerçekten hükümet de benimle uğraşmak istedi. Fakat gücü buna yetmedi ve yetemez.
1. Daha bir zaman bu şekilde Anadolu içinde çalışmakla her şey hallolacaktır. Yakında Millet Meclisi toplanacak ve meşru bir hükümet iktidara gelecektir. Ben de ihtimal o zaman İstanbul’a geleceğim. Sıhhat ve afiyetteyim, katiyen hiç merak etmeyiniz.
2. Salih Bey (Salih Fansa) Fuat Bey’den alacağını aldı mı? Bunu bilgi almak bakımından soruyorum. Yoksa her ne olursa olsun, elhamdülillah hiç önemi yoktur. Siz müsterih olunuz ve bir sıkıntınız olursa derhal bana bildiriniz.
3. Bu mektubu getirecek olan size benim hakkımda istediğiniz kadar bilgi verecektir. Kendisiyle bana bazı elbiselerimi gönderiniz.
4. Hemşiremin sıhhati nasıldır? Eve herhangi bir taraftan saldırıda bulunuldu mu? Hala orada mısınız? Çocuklar ne yapıyor, büyüdüler mi?
5. Salih (Fansa) Beyle Madam Salih Bey inşallah sıhhat ve afiyettedirler. Ben kendilerini daima yad ediyorum. Madamın benim hakkımda bir rüyası vardı. Galiba o çıkacaktır, inşallah yakında sevinç içinde görüşeceğiz.
6. Ben, birkaç güne kadar bir kongre için Sivas’a gideceğim. Tekrar Erzurum’a döneceğim. Tekrar ediyorum: Her işittiğinize önem vermeyiniz. Pekala bilirsiniz ki ben, yaptığımı bilirim. Netice görmeseydim başlamazdım.
Saygı ile ellerinizden, hemşiremin gözlerinden öperim.
B. Edebî Mektuplar
Mektup türünde yazılmış hikâye, roman, şiir ve denemeler de vardır. Bunlardan bazıları şunlardır:
CUMHURİYET DÖNEMİ EDEBÎ MEKTUP ÖRNEĞİ
Ankara, 27 Ocak
Kardeşim Kaplan,
Bir yığın can sıkıntısı, üzüntü ve yorucu iş arasında mektubuna cevap veremedim. O bir tarafa, o güzel makalene de vaktinde teşekkür etmek lazımdı. Fakat daha iyisi tebrik etmeliyim. Çünkü hakikaten güzel makaleydi. Artık birinci sınıf bir muharrir olduğuna hiç şüphe etmiyorum. Sana çok bağlı olduğum için bundan mesudum. Orhan Seyfi biraderimiz, daha doğrusu Yusuf Ziya Bey’in biraderi, Raks manzumesi için yaptığı latif tenkitten sonra, bu sefer de senin yazdığına cevap vermiş. Ben okumadım. Yine kafiyelere çatıyormuş. Tabii görüşlerimiz ayrı. Münakaşaya değmez. Hakikat şu ki ben kafiyeye bağlıyım. Yani bir ses müşabehetini mısranın sonunda lüzumlu görüyorum. Ayrıca kafiyenin ve şekli kafiyenin şiirde yeri olduğuna inanırım. Tedaviyi açar. Fakat çok defa bir aksan müşabehetini, kafiye benzerini tercih ederim. Benim şekil dediğim şey, ne vezinden, ne kafiyeden gelir. O cümlenin, hayal ve tasavvurun, hülasa kendisini tamamlamış yahut tamamlamamış idee poetiçue (ide poetik)in kendisidir. “Mest kendi güler altındaki rahş oynardı” mısrayı tek başına kafiyesiz de güzeldir. Ben kafiyesi zayıf yüzlerce mısra tanırım ki güzeldir. Fakat onların anladıkları kafiye bende yoktur. Merhum Cenab’ın dediği gibi, baston sapı gibi mısradan ayrı kafiye. Hülasa kendi zaviyelerine göre haklıdırlar. Fakat ben onların haklarından bir şey anlamadım. Ne ise Kitabın müsveddelerini göndereyim. Mahur Beste adlı bir yolculuğa çıktık. Canım neler, ne tembellikler istiyor, ben neler yapıyorum. Çok yorgunum. Başımda bir de Erzurum yazısı var. Behiceye çok selam ve dostluklar. Senin de gözlerinden öperim kardeşim.
Ahmet Hamdi TANPINAR Güzel Yazılar, Mektuplar
Bu mektubu ünlü yazar ve şair Ahmet Hamdi Tanpınar dostu ve arkadaşı olan edebiyatçı Mehmet Kaplan’a yazmıştır. Yazar, arkadaşının yazdığı edebi makaleyi çok beğendiğini söylüyor ve şiir ile ilgili bazı konularda kendisi ile aynı görüşte olduğunu belirtiyor. Kendisini eleştiren beş hececilerin kendisiyle ilgili bir yazı yazdıklarını ve kendisini “kafiye” konusunda eleştirdiklerini, ama o yazıyı okumadığını söylüyor. Şiirde “kafiye”den ne anladığını, “kafiye”yle ilgili kişisel görüşlerini ortaya koyuyor. Ayrıca yazmakta olduğu bir kitaptan söz ediyor ve yorgunluğundan şikayet ediyor. Bunu yaparken çok içten ve doğal bir davranış sergiliyor.
C. İş Mektupları
İş mektupları göndericinin niteliğine göre ikiye ayrılır:
1. Kişilerin işletmelere gönderdikleri mektuplar:
2. İşletmelerin kişilere veya başka işletmelere gönderdikleri mektuplar:
D. Resmî Mektuplar
DİLEKÇE
Dilekçe Örnekleri:
Özel ve Edebî Mektup Farkı
Özel ve Edebî Mektupların Benzerlikleri
MEKTUP YAZMA TEKNİĞİ
Bir mektup ya da e-posta yazma aşamaları aşağıda gösterilmiştir:
1. Amaç ve Muhatap Belirleme
2. İçeriği Belirleme
3. Hitap İfadesini Yazma
4. Kendini Tanıtma
5. İçeriği Yazma
6. Selam / Sevgi / Saygı İfadesi Kullanma
7. Ad Soyad Tarih Adres Yazma / İmza Atma
8. Dil yazım ve Noktalama Hatalarını Düzeltme
Mektubun yazım şekli ve biçimsel özellikleri
Zarf Üstü
124845 124846 124847 124848 124849
çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası