Kaptan 1
Eflatun gözlerin olduğunu bilmiyordum
Gece yarısını yaşamaktan yorgunum
Ayazın avucunda unutmuştun ellerini
Önünden geçtiğim halde beni tanımadın
Ben değiştim biliyorum hem sakal bıraktım
Şiirlerim külrengi k**rular gibi uçuyorlar
Bakır çalığı göklere katiyen tahammülüm yok
Hele Parisin gökleri aklımı başımdan alıyor
Bana seni senden evvelki poitiersli kızı hatırlatıyor
Ayazın avucunda unutmuştun ellerini
Karanlığın arkasında kıvılcım gözlü orospular
Gölgelerine yaslanmış evliya gibi bekliyorlar
Işıklar kırmızı yandığı zaman duracaksın
Ben değiştim biliyorum hem sakal bıraktım
Soğuk gözlerinde buğulanmıştı ölsen tanıyamazdın
Hatta Ricardo bile hani vatansız Ricardo
Burnumun dibinden geçti geçen gün beni tanıyamadı
Oysa Au Vieux Châteletde akşam sabah beraberdik
Üçümüz viyana kahvesi ve sıcak rom içerdik
Üstelik o krapfen severdi güzel olurmuş rivayet
Neden ve nasıl sevdiğini anlayamadım gitti
Yalnızlıktan da kurtulup yalnız kalmak isterim
Montmartre Metrosu civarında seni gözden kaybettim
O zenci yine arkanda mıydı hiç dikkat etmedim
Ağzında yoksul bir ıslık ıslak bir cıgara gibi
Sidney b****etin caz havalarını çiğneyip tüküren
O saklasın varsın seni sevdiğini biliyorum ben
Yüzünün renginden geliyor bütün üzüntüsü
Bir gazete aldım ama evde okuyacağım
Kahvelerden birine girip bir grog ısmarlasam
Seni öldürmek için çareler tasarlasam
Sükût bembeyaz buz tutsa bıyıklarımda
Mağrur bir totem gibi sussam konuşmasam
Ve türküm kaybolsa sessizliğin hırçın türküsü
Ve ben unutulsam ve yazdığım şiirler
Senin için yazdıklarım herkes için yazdıklarım
Eski padişahlar gibi unutulsa birer birer
Ve ben seni unutsam hiç hatırlamasam hiç mi hiç
İhanetini hatırlamasam şehvetini hatırlamasam
Ellerim oldum olasıya seni unutsalar
Yarı gecenin içinden bir zenci süt beyaz bakıyor
Rue Lafayettede dünden bugüne geçiyorum
Eflâtun gözlerini bir grog kadehinde unuttum
Kaptan 2
Bu geminin yelkenlerine herifin biri Paris yazmış
Luxembourg Garının dirseğindeki çiçekçiyi bileceksin
Yeşil muşamba ceketli sarışın küskün kızcağız
En dokunulmaz kızı en temiz fikrimce Parisin
Pabloya sorsanız bir taksi şoförüyle yatıyor
Pablo!.. Ah Pablo!.. Onunla bir tanışsanız
Önüne gelene Salamançadan bir şeyler anlatıyor
Babasını orda bir duvar dibinde bırakmış
Halbuki konuştuğu zaman Fransız sanırsınız
Saint-Michelde bir talebe kahvesindeyim yalnız
Gündüz olduğu halde bütün ışıkları yakmışlar
Bir c**artesi günü saat dört buçuğa beş var
Ellerim kırılsa ben senin için bu şiirleri yazmasam
Dinamit taşırmış gibi gözlerini taşımasam
Avanue Vagramda bir akşam yeter bana ağustosta
Yapraklara serilmiş yirmi beş franklık yıldızlar
Bir mısra yeter geceleyin bir tren gibi pırıl pırıl
Sen kendine yetmiyorsun hiç kimse sana yetmiyor
Birini bitirmeden aklın öteki yolculukta
Dün gece Chateletde Metronun yanı başında durdum
Yağmur bilmediğim başka bir gökten yağıyordu
Yağmur Saint-Jacques kulesine doğru yağıyordu
Yanımda olduğun zaman her zamankinden yalnızım
Şimdi bir nefeste Café de Lécluseü hatırladım
Seine kıyısındaki küçük nehir kahvesini
Kapısında bir gemici feneri asılmış duruyor
Seine gemicileri her akşam burada toplanırlar
Onlar için birtakım maceralar düşünürüm
Seine sanki petrolmüş gibi iştahlı ve obur akıyor
Dupontdaki kızlar yalnız cıgara içerek yaşıyorlar
Utrillonun bir sokağından seni çektim çıkardım
Elin yüzün kirlenmiş üstün başın toz içinde
Sana mardi gras için bir japon maskesi aldım
Sen bana kaptan diyorsun herkes bana kaptan diyor
Sahici bir kaptanmışım gibi tükürüyorum
Kaptan 3
Yalın kılıç bir kasım sabahını Pariste yaşadım
Sokaklarda sonbahar şiirleri salkım salkım
Faubourg Saint-Denisde işte yine pazar kurulmuş
Beş franga çorba içtiğimiz Julienin kapısı önünde
Kırmızı ve siyah ve sarı saçlı bir kadın durmuş
Muzaffer patatesler satıyor üç renkli neşesi içinde
Camların arkasında ekmekçi kızlar mavi beyaz
Raflarda uzun uzun herifler gibi taze ekmekler
Üstüne bir yağmur yağdırmak hevesi uyanır içinde
Ben bu mısraları yazarım Tout-Va-Bien kahvesinde
Concordeda bütün fıskiyeler birden ayaklanacak
Eğri bir demir gibi ensende hissedeceksin ebemkuşağını
Parisin göklerinden uzanıp bir yıldız kopardım
Kırmızı bir karanfilmiş gibi yıldızı saçlarına taktım
On beş dakika sonra Bordeuxya bir tren kalkacak
Garın merdivenlerinde benim için ağlayacaksın
Ellerim yağmura açılmış sakallarım ıslak
Ben ki cehennemde bir Allah gibi yalnızım
St-Vincent de Paul kilisesi benim otelin arkasına düşer
Saat kulesi her gece uyur uykumdan uyandırıyor
Her seferinde seni tekrar Bordeauxya yolcu ediyorum
Saadetin ıstırap çekmek olduğunu ben keşfettim
Çarmıhta bir isa gibi ben ıstırap çektim
Bir sulfat acılığı sinerse parmaklarına şiirlerimden
Gözyaşları sinerse eğer küstahça kafiyeli
Anla ki ölümle hayat arasında zaman gibi mesudum
Kendimi öldürecek haldeyim seni öldürecek saadetimden
Dona-Maria! Bir kahvede isyan halinde bulduğum
Çekik gözleriyle ermenice küfürler yazıp çizen çocuk
Sen! Bordeauxya yorgun bir flamingo gibi yolladığım
Geceleri benim için dua etmelisiniz
Renaultdaki grevciler toptan sokağa atıldılar
Parisin duvarlarını boydan boya afişler kapladı
Seni hatırladıkça bir kadeh armagnac içerim
Armagnac demek yirmi beş damla gözyaşı demekmiş
Demek her akşam yirmi beş damla gözyaşı içerim
Senin dağlardan ve sarhoşlardan korktuğunu bilirim
Ben sarhoş olduğum zaman korkmuyorsun hiç korkmuyorsun
Gözlüklerim kırılmasın diye sakladığını bilirim
Kalbim bakır bir mangır gibi boynuma asılmış
Ondan kurtulmak için sürgünlere gitmeye razıyım
Nehir gemilerinde muçoluk etmeye ölmeye
Seni terk etmeye razıyım parasız pulsuz çekip gitmeye
Kurandaki bütün belalara tevrattaki bütün belalara
İbranice öğrenmeye razıyım hapis yatmaya
Kalbim yüzünden madem ki ellerimi parçaladım
Kalemimi kırdım hayatımı çiğnedim ağladım
Kadem ki en büyük düşmanım kalbim benim kendimim
Onu inkar ediyorum kalbimi inkar ediyorum
Geceleri benim için dua etmelisiniz
Üçüncü paralelde eski bir dünya gibi batacağım
Malgaş halkı birkaç yüzyıl hikâyemi anlatacak
Kaptan 4
Cenovaya indiğim sabah seni katiyen göremezdim
Aklım başımda değildi küfür gibi huzursuzdum
Herkes beni unutmuştu ben kimseyi unutmamıştım
Zehrayı unutmamıştım Allahsız gözlerini unutmamıştım
Sol böğrüme sanki çıplak bir hançer saplamışlardı
Şimdi benim gözlerim Pariste Marivaux sinemasında
Bir çift kara maça gibi yorgun ve uykusuz
Ellerim derseniz Marsilyada garsonla hesaplaşıyor
Martini-cin seksen frank on frank da servis
Kalbim derseniz onun nerede olduğunu bilmiyorum
Ağlıyorum onun nerede olduğunu bilmiyorum
Hiç kimse kalbimin nerede olduğunu bilmiyor
Nihayet seni terk edip gitti diyebilirsiniz
Benim acılarım ilahlar gibi şiirlerimi doğuruyorlar
Onları karanlıkta bembeyaz izleriyle görüyorum
Karanlıkta seni görüyorum dudaklarına ellerimi sürüyorum
Seni kollarımın arasında tutuyorum ağzından öpüyorum
İkimiz birden bire Austerlitz Garına gidiyoruz
Austerlitz Garı önüne bakıyor bizden utanıyor
Bir trene binmek rastgele defolup gitmek istiyorum
Trenin barında alnımı yağmurlu camlara dayamak
Küstah bir duble birayla karşılıklı oturup ağlamak
Kalemimde mürekkep kalmıyor insanlar beni görmüyorlar
İnsanlar kendilerini kaybetmişler onlara acıyorum
Ümitsiz bir akrep gibi ben aynı zamanda mağrurum
Samaritainin ışıkları ocağıma düşmüş yalvarıyor
Bir roman için fevkalade oldukları düşünülebilir
Sen bir paket Gauloise aldın bir paket mavi Gauloise
Bense on frangımı amerikan bilardosuna kaptırdım
Seine kıyısında mırç büyük bir hayal kuruyordu
Seine kıyısında üçümüz sarhoş bir hayal kuruyorduk
Mavi bir ışık vardı ben işte onu kaybettim
Ben gölgemi kaybettim Max Jacobun şiirlerini
Sen avucunda bir lokma rüzgar tutuyordun
Bu rüzgar için şairliğimi hınzırlığımı kaybettim
Aklımdan sen geçiyorsun bir bulut gibi geçiyorsun
Dün gece ezberimden çehreni defterime çizdim
Sen belki hakikaten bir bulut gibi yolcusun
Marsilyada bir akşam soğuktan tir tir t**redim
Peter Cheyneyin bir kitabını bir kahvede soluksuz bitirdim
Vapur ertesi gün saat beşte kalkacaktı
Ölümüm herkesinkinden başka türlü olacak
Bunu Allahım gibi aşikar biliyorum
Kim ne derse desin biliyorum içime gün gibi doğuyor
On bir gün aç ve susuz gözlerinin içine bakacağım
On ikinci gün jiletle damarlarımı keseceğim
Kaptan 5
Hep aynı manzarayı kullanmaktan bıktım usandım
Bir yumruk vurdum dünden kalma bir şarkıyı dağıttım
Van Gogh bana bakıyordu deli gözleriyle bakıyordu
Ellerim t**riyordu bir dakar yolculuğu kuruyordum
Güya bir şilebin kıç güvertesinde durmuştum
Nabızlarım bir deniz fenerinin gözlerinde atıyordu
Asor adalarında on sekiz mısramı unutmuşum
Onlar beni terk etmişlerdi yalnız kalmıştım mahvolmuştum
Sen beni terk etmiştin bunu yalnız serdümen biliyordu
Geceleyin ışıkları söndürüp senden bahsediyorduk
Seine kitapçılarında Villonun şiirlerini buldum
Nehir yürek gibi kabarmıştı rüzgar esiyordu
Bir hafta her gece Villondan bir şeyler okudum
Sen benim şiirlerimi okudukça ağlayacaksın
Seni hiç görmeseydim seni keşke hiç görmeseydim
Şu benim iki gözüm aksalardı kıpkızıl kör olsaydım
Sacré-Coeurde armonik çalsaydım dilenseydim
Seni hiç görmeseydim ismini hiç duymasaydım
Belki kendime göre rezilce saadetlerim olurdu
Kaldırımlara renkli tebeşirlerle katedral resimleri çizerdim
Kaldırımlara senin resmini çizerdim herkes seni çiğnerdi
Bistroya yıkılır çırılçıplak bir quandro içerdim
Lucie-Anne yine gelir yine bana senden bahsederdi
Lucie-Anne neden gelir neden bana senden bahsederdi
Benim bu çektiklerimi bir çocuk var ki anlıyor
Kendimi yerden yere vuruşumu içimdeki zehri
Bir çocuk var ki anlıyor benim gibi kahroluyor
Odasında şiirlerim f**ara mumlar gibi yanıyorlar
Sen o çocuk değilsin sen artık çocuk değilsin
Dudakların eskisi gibi beyaz değiller biliyorsun
Sen gözlerini kaybettin gözlerini bunu biliyorsun
Ben ki yaşadıklarımı büyük dinler gibi yaşıyorum
Sen artık bir din değilsin bunu biliyorsun
Eifelin dibinde durduk ben bir cıgara yaktım
Saint-Dominique sokağında şehir ışıklarını yaktı
İçim büyük karanlıktı ellerimi göğe uzattım
Soluk bir sisin arkasından yüzün gözüküyordu
Gece inmişti takım takım yıldızlar gözüküyordu
Şimdi sen başka bir şehirdeydin saçlarını kesmiştin
Dudaklarını boyamıştın bu seni tamamen değiştirmişti
Rüyana erkekler giriyordu hem çıplak giriyordu
Aklına ben geldiğim zaman utanıyordun
Onların arasında değildim çünkü ben yoktum
Ben Pariste kalmıştım adresim ezberindeydi
Her c**artesi istesen bir kart gönderebilirdin
Ne var ki bunu hiçbir zaman yapmayacaksın
Kendimden kurtulmak için gölgemi koridorda astım
Pazar günü sözleşmiştik beni mutlaka bekleyecekti
Şimdi kalkıp gitsem Mırçı bulacağım malum
Sonra Vini-Prixten üç litre şarap alacağımız
Şarabın yanına bir şişe rom-negrita alacağımız
Sarhoş olacağımız malum şarkı söyleyeceğimiz
Sonra Mırç Zehradan bahsedecek ben susacağım
Camlardan bakınca Parisin damlarını göreceğiz
Bana ancak sabahları telefon edebilirsiniz
Report lyrics