atatürk gerçek ölüm sebebi / Atatürk'ün Ölmeden Önce Son Sözü - Foto Galeri - funduszeue.info

Atatürk Gerçek Ölüm Sebebi

atatürk gerçek ölüm sebebi

İçimde hiçbir şüphe kalmadı Atatürk&#x;ü zehirleyerek şehit ettiler

Mustafa Kemal Atatürk’ün zehirlendiği iddiası yeniden gündeme geldi.

Yeni Mesaj gazetesi yazarı Yusuf Karaca, bugünkü “Atatürk’ü zehirleyerek şehit ettiler” başlıklı yazısında, “Kaç gündür kafamı kurcalayan bu soruya cevap aradım ve araştırarak öyle sonuçlar buldum ki, Ata'nın ‘şehit’ edildiğine dair, içimde hiçbir şüphe kalmadı” ifadelerini kullandı.

İşte o yazı… 

Atatürk eğer, genç yaşta ölmeseydi, bugün Türkiye çok daha farklı bir ülke olurdu. 'ten, ölümüne kadar ne büyük yatırımlar yaptığı ortada. "Özelleştirme" ile sata sata anca bitirdiler.

İkinci dünya savaşına Ata'nın vasiyeti ile girmemeyi başarmış Türkiye, ikinci dünya savaşının ağır faturasını ödemiş bir Almanya'nın bugün çok gerisinde ise ülkemiz adı konmamış ne tür savaşlar gördü de, haberimiz yok.

Atatürk'ün ölümünden çok değil iki ve üç yıl sonra, ABD ile yapılan anlaşmalar, bugün halen konuşulmuş değil. Asla bir "İnönü" tartışması çıkarmıyorum, merak buyurmayın!

İnönü'nün her insan gibi yanlışları, eksikleri vardır ama değil mi ki, Atatürk'ün silah arkadaşıydı, sessiz kalıp, terbiyeli takınmayı gerektirir diye düşünüyorum.

ABD'nin kara kutusu kabul edilen David Roçkefeller, ölmeden önce çok önemli itiraflarda bulunmuştu. "Atatürk yüzünden planlarımızı yarım yüz yıl ertelemek zorunda kaldık" demişti. Bu adam önemli bir Yahudi'dir. ABD için, söyledikleri "kanun" hükmündedir.

İsrail'in Atatürk'ün ölümünden sonra kurulması ve Türkiye'nin ilk tanıyan ülkelerden olması, hiç sürpriz değil. Hal böyle iken, insanın aklına şu soru geliyor:

ATATÜRK ÖLDÜRÜLMÜŞ OLABİLİR Mİ?

Kaç gündür kafamı kurcalayan bu soruya cevap aradım ve araştırarak öyle sonuçlar buldum ki, Ata'nın "şehit" edildiğine dair, içimde hiçbir şüphe kalmadı. Atatürk'e düşman olmayı dindarlık sanan zavallılar, bazı gerçekleri bilseler, eğer gerçek Müslüman iseler, utancından ölürler.

Dünyayı değiştiren bir insan ölüyor, ama otopsisi yapılmıyor. Üstelik bu otopsi çok istenmesine rağmen yapılmıyor. Atatürk'ün ölümünden sonra düzenlenen birinci raporda "ölüm sebebi karın içinde sıvı, asit toplanması" olarak gösterilirken, ikinci raporda ise "alkolle ilgili karaciğer iltihabı" neden olarak gösterilmektedir.

Ortada hem bir çelişki, hem de büyük bir yalan vardı. Bu yalan raporu, o dönem mecliste etkisi çok olan masonlar çıkarttırıyor.

Masonlar ne alaka, demeyin!

Atatürk'ün şahadetinde ve sonrasında, hep bunlar başroldeler.

Atatürk, mason localarına karşı büyük bir savaş veriyor. Yıl Atatürk, Mahmut Esat Bozkurt'a Masonların taksimat, teşkilat ve ahvalini bildirir bir kitap verir ve der ki;

"Bunu güzelce mütalaa et, bir takrirle Halk Partisi Gurup Başkanlığına ver, gurupta bunlara şiddetli bir hücum yap ve gurupça kapanmasına delalet et. Senin de bu işte büyük şeref payın olacaktır."

Böylece Bozkurt, Paşa'nın istediğini yaptı, "Masonlara ölüm" naraları altında, mecliste locaları kapatma kararı çıktı.

Masonlar, Doktor Mim Kemal'i önlerine katarak Atatürk'ün makamına çıktılar; "Efendim biz zaten maiyet-i devletinizdeyiz, fakat siz meşrik-i azamımız olursanız biz pervane gibi etrafınızda dönüp dolaşırız" dediler.

Atatürk de karşılık olarak;

"Peki, bir şey soracağım, bana cevap veriniz de sonra… Siz Avrupa'da hangi locaya bağlısınız ve metbûnuzun ismi nedir?" diye sordu.

"Biz Cenova'ya tabiiyiz ve reisimiz de Barca Mison Cenaplarıdır." dediler.

Bunun üzerine Atatürk öfkelenip; "Benim milletim bana kahraman sıfatını verdi, ben sizin gibi, bir çift Yahudi'ye uşak mı olacağım? Bu gece sabaha kadar Türkiye'deki bütün localarınızı kapatmadığınız takdirde yarın teşkil edeceğim divan-ı harbi örfi'ye hepinizi verir ve astırırım! Haydi defolun karşımdan!" diyerek onları kovdu.

Mustafa Kemal Atatürk, tarihinde Ankara'da Çankaya köşkünde Doktor Mim Kemal Öke"ye hitaben: "Mason cemiyetinin faaliyetini inkılâplarıma muarız gördüğüm için kapatılmasını elzem gördüm. Bu dakikadan itibaren bu cemiyeti ölmüş biliniz. Ve bir daha diriltmeye teşebbüs etmeyiniz." demişti.

Yüksek dereceli bir mason olan Avram (İbrahim, Abraham) Benaroyas, Türkiye Mason Cemiyeti'nin kapandığını Moskova'da bir toplantı sırasındayken öğrendi ve şöyle dedi: "O sarı lider ortadan suret-i katiyetle kaldırılacaktır!" (-Laiki Foni "Halkın Sesi" gazetesi, Yunanistan, )

Bu konuda daha geniş ayrıntı ve bilgiye ulaşmak isteyenler; "Yusuf Ziya Koca-Atatürk Öldü mü, Öldürüldü mü?" Adlı kitabı okuyabilirler.

Atatürk öldükten sonra, İsmet Paşa'nın cumhurbaşkanlığı sırasında, "kanun-u mahsusla localar kapanmadı! Tekrar açmaya hakkımız var!" diyen Masonların müracaatı üzerine, tekrar localar açılıp faaliyete başladılar…

"Atatürkçü" bilinen Celal Bayar ise 'de, Ahmet Gürkan'ın teklif ettiği ve Masonların localarını kapatmak istediği kanun teklifini ret ederek bu suretle localarını kanunla pekiştirdi. Celal Bayar, kendisi de bir masondu.

Ceyhan Mumcu'nun tarihinde Mahiye Morgül'e anlatımından bir alıntı yapalım:

"Bir deniz tabip albayının Atatürk'ün ölümü hakkında yapmış olduğu bir doktora tezi var. Orada Atatürk'e yanlış tedavi uygulandığı anlatılmaktadır. Atatürk sanıldığı gibi siroz hastası değildi.

Atatürk'e sıtma tedavisi yapılmış, aşırı "Kinin" yüklenmiş ve karaciğeri bu yüzden iflas etmiş, siroza dönüşmüştü. Tedaviyi yapan doktor mason locası üstadı azamlarından Doktor Mim Kemal Öke'dir.

Durumu iyice fenalaştıktan sonra yine bir mason olan Celal Bayar, yurtdışından bir doktor getirtir. Yanlış tedavi yapıldığını, karaciğerin bu yüzden iflas ettiğini rapor eden bu yabancı doktordur. İstirahat için 2 ay kadar kaldığı Savarona'da nemli sıcaktan durumu daha da kötüleşmiş, son günlerinde Dolmabahçe Sarayı'na götürülmüştür."

yılında dönemin içişler bakanı Bekarta'nın talebi üzerine bir araştırma yapan Doktor Lebit Yurdoğlu şöyle diyor: "Sn. Hıfzı Oğuz Bekata. Bu konuyu derinlemesine araştırdığımda sorunun sadece geç teşhis olmadığını teşhisle uyumlu ilaçlar kullanılmadığını tespit ettim.

Atatürk'ün ilaçlarının alındığı eczanenin kayıtlarına baktığımda, o dönemlerde sıtma tedavisi için kullanılan Kinin ilacının 43 şişe kullanıldığını gördüm. Bu kadar Kinin kullanıldığında karaciğerinde onarılmaz yaralar açacağını her hekimin bilmesi gerektiği ama bunun sanki bilinçli kullanılmış olduğun izlenimi edindim.

Atatürk'ün tedavi amaçlı verildiği diğer ilaç 'piremidon'dur. İnsanlar üzerinde toksin 'zehirli' etkisi olduğu kesinlik kazanmıştır. 'Civalı diuretik' olan 'salyrgan' isimli ilacın ise 3 Ağustos tarihinde yapılan konsültasyondan önce kullanımının tehlikeli olacağı bilindiği halde bu ilacın kullanılmasına devam edilmiştir. Eppinger, Bergman, Dr. Fissinger, hekimlik görevlerini bilinçli bir şeklide eksik yaptıkları kanısı bende hâkim olmuştur."

İşin özü, Atatürk, zehirlendiğini anlamıştı artık. Afet İnan'a yazdığı mektupta aynen şöyle diyordu; "Afet, vaziyetim şudur; bence doktorların yanlış görüş ve hükümleri sebebiyle hastalık durmamış ilerlemiştir. Hükümet benim reyimi almaya lüzum görmeksizin Fissinger'i getirtti."

İçişler Bakanı Kaya, İnönü'ye yazdığı yazıda şunları söylüyor: "Tahsis ettiğimiz doktorun görevini layıkı ile yaptığı kanısındayım. Her şey yolunda ve mecrasında seyir etmektedir. Sizleri Cumhurreisi olarak görmek arzusu hepimizde hâsıl olmuştur. Hürmetle ellerinizden öperim efendim."

Ata'nın ölümünden sonra, Anadolu'da insanlar ağlamaktan adeta gözleri kör olurken, İsmet Paşa cenazeye katılmıyor. İşbaşına gelir gelmez, mason locaları açılıyor.

Atatürk'ün kovduğu ve "ben hayatta olduğum sürece Türkiye'ye gelemezler" dediği Rotheschild ve Rockefeller aileleri Türkiye'ye çörekleniyorlar. Sonra, İsrail kuruluyor. Atatürk düşmanlarıyla İsrail, ne kadar gurur duysa az!

"Atatürk, içkiden öldü!" yalan ve iftirasını yayanlar, bunun hesabını asla veremezler. Peygamberimizin zehirlenerek şehit edildiğini dahi bilmeyenler, Atatürk'ün zehirlenerek şehit edildiğini, nerden bilsinler!

funduszeue.info

10 Kasım Mustafa Kemal Atat&#;rk'&#;n &#;l&#;m&#;

Mustafa Kemal Atatürk'ün sağlık sorunları yılından itibaren sıklaşmaya başladı. Ölüm yılı olan 'in ilk zamanlarında Mustafa KemalAtatürk'e siroz hastalığı teşhisi konuldu. Türk doktorların yanı sıra Avrupa'da da alanında uzman doktorlar getirildi ve Mustafa Kemal Atatürk'e tedavi uygulanmaya başlandı.

Mustafa Kemal Atatürk, 1 Kasım tarihinde, TBMM'nin açılışına hastalığı sebebiyle katılamadı.

Fakat uygulanan tedavilere ne yazık ki cevap veremeyen Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım Perşembe günü sabahı saat 'te İstanbul'un Beşiktaş ilçesi sınırlarında yer alan Dolmabahçe Sarayı'nda son nefesini vererek hayata gözlerini yumdu.

10 Kasım Mustafa Kemal Atatürkün ölümü

16 Kasım tarihinde Mustafa Kemal Atatürk'ün tabutu, Türk bayrağı ile örtülmüş bir katafalk üzerine konuldu ve Dolmabahçe Sarayı'ndaki büyük tören salonuna yerleştirildi. Mustafa Kemal Atatürk'ü son kez görmek isteyen herkes Dolmabahçe Sarayı'na geldi.

Mustafa Kemal Atatürk'ün cenazesi 20 Kasım tarihinde çok büyük bir tören, acı ve hüzünle başkent Ankara'ya gönderildi.

Mustafa Kemal Atatürk'ün cenazesi 21 Kasım günü Ankara'da düzenlenen görkemli bir tören eşliğinde geçici olarak Ankara Etnografya Müzesi'ne kaldırıldı.

Törende halkın ve önemli Türk isimlerin yanı sıra dünyanın dört bir yanından gelen birçok yabancı askeri birlik de bulunuyordu.

10 Kasım Mustafa Kemal Atatürkün ölümü

Anıtkabir neden yapılmıştır? Anıtkabir ne zaman yapılmıştır?

Türkiye Cumhuriyeti'nin başkenti Ankara'da yer alan Anıtkabir, Mustafa Kemal Atatürk'ün anıt mezarıdır. 10 Kasım günü Mustafa Kemal Atatürk'ün cenazesi kendisi için yaptırılan Anıtkabir'e taşınmıştır ve ebedi olarak toprağa verilmiştir.

Anıtkabir'in yapımına 9 Ekim tarihinde başlanmış, 1 Eylül yılında yapımı tamamlanmıştır.

Mustafa Kemal Atatürk vasiyetindeki varlığını kime bırakmıştır?

Mustafa Kemal Atatürk, tüm mal varlığını Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu'na bağışlamıştır.

Mustafa Kemal Atatürk'ün son arzusu nedir?

10 Kasım Mustafa Kemal Atatürkün ölümü

Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümünün ardından söylenen sözler

Türkiye tarihi bugün her zamandan çok Batı ve Avrupa tarihinden ayrılmaz bir haldedir. Ve Atatürk'ün bu yöndeki gayretleri sonuçsuz kalmamıştır. Memleketlerimiz arasındaki yüzyılları aşan dostluk bu gelişmenin temel öğelerinden biridir.
Charles De GAULLE - Fransa

O Türkiye'nin önceki kuşaklarından hiç birine nasip olmayan özgürlük ve güven dolu bir hayat sagladı. BaşarılarıTürkiye'nin Avrupa devleti olmasını sağladı yakın doğunun tarihini değiştirdi.
Times Gazetesi - Birleşik Krallık

Bu günün Türkleri yüzyıllar önce Avrupa’yı titreten canlı millet durumuna erişmiştir. Ve bu akşam O büyük ölünün başında bekleyen Türkiye güçlü ve dipdiri Türkiye'dir.
Pierre Dominique (Fransiz Gazeteci)

Akıllı ve barışçı yöntemlerle gerçekleştirdiği eseri halkların tarihinde izlerini bırakacaktır.
Albert LEBRUN - Fransız Cumhurbaskanı

İnsanlığın bütün belirtileri O'nda kendini hemen gösteriyor.
Noelle Gazetesi - Fransa

Çok büyük bir adamdı bir siyasi dahiydi.
Fransiz Excelsior Gazetesi

Dünyanın çağdaş en büyük kişilerinden biri.
Le Jour-Echo de Paris

Atatürk'un yurt kurtarıcı olduğunu milletlerin en vefalısı olan Türkler asla unutmayacaklardır.
Noell Roger Gazetesi - Fransa

Yeni Türk Devleti ile Ankara Andlaşması'nın imzalanması nedeniyle; "Bizi arkadan vurdu dağ başındaki haydutlarlaMustafa Kemallerle anlaştı" diyenlere Fransız Başbakanının Mecliste verdiği cevap:
"Dağ başındaki haydutlar diye isimlendirdiğiniz kahraman Mustafa Kemal ve O'nun tüm askerleri burada olsalardıteker teker hepsinin heykellerini dikerdik. Böylesine kahraman bir antlaşma imzalamaktan gurur duyuyorum.
Fransız Basbakanı BRIAND ()

Kemal Atatürk'ün karakterinin bir cephesini göstermek itibariyle bir noktayı hatırlatmak isterim. Bize savaşlarından birini anlatıyordu. Birdenbire durdu: "Görüyorsunuz ya" dedi. "Birçok zaferler kazandım. Fakat bunların en büyüğünden sonra bile her akşam savaş alanlarında ölen bütün askerleri düşünerek içimde derin bir keder duyuyorum." Cesaret ve zekasından başka yüreği bu kadar yüce olan böyle bir şef'in yurdu için mucizeler yaratmış olmasına şaşılabilir mi?
George BENNES - Vu Gazetesi- Fransa ()

O büyük insan yalnız Türkiye için değil bütün doğu milletleri için de en büyük önderdi.
Emanullah HAN - Afgan Kralı

Mustafa Kemal yeni Türkiye'nin kalbidir. Eski yıpranmış bir toplumdan yep yeni güçlü bir millet yaratmış essiz kişiliğiyle kendini herkese saydırmış enerjisiyle herkesi kendine inandırmıştır.
Ma Shao-Cheng (Çinli Yazar)

Atatürk yalnız Türk Milleti'nin değil özgürlüğü uğruna savaşan bütün milletlerin önderiydi. O'nun direktifleri altında siz bağımsızlığınıza kavuştunuz. Biz de o yoldan yürüyerek özgürlüğümüze kavuştuk.
Bayan Sucheta KRIPALANI - Hint Parlamento Heyeti Başkanı

10 Kasım Mustafa Kemal Atatürkün ölümü

Mustafa Kemal Atatürk'ün en çok sevdiği şarkılar

Yanık Ömer

Yanık Ömer, her savaştan bir yara taşıyor.
Yanık Ömer, yiğit Ömer övünmeden yaşıyor.
Kurtuluş savaşında yirmi sekiz yaşında,
Mangasının başında, taşıyor.
Yanık Ömer, yiğit Ömer siperleri aşıyor.

Savaş biter, Yanık Ömer köye döner;
Köylü bütün bayram eder.
Yanık Ömer kutlanır,
Nişanlısı mutlulanır.

Hey, Yanık Ömer attan iner,
Pembegül'e bağlar kemer,
Köylülere gider haber;
Düğüne, düğüne

Eline kına yakar, başına teller takar,
Belinde altın kemer, öyle alana çıkar.
Pembegül allanır, pullanır.
Yanık ömer'in köyüne düğün alayı yollanır.

***

Kırmızı Gülün Alı Var

Kırmızı gülün alı var (aman aman)
Her gün ağlasam da yeri var
Bugün benim efkarım var (aman aman)
Ah bu gönül arzuler seni seni yar seni

Kırmızı gülü budarlar (aman aman)
Altına meclis kurarlar
Güzeli candan severler (aman aman)
Ah bu gönül arzuler seni seni yar seni

Kırmızı gülün pürçeği (aman aman)
Yar önünde oynar köçeği
Neyleyim yarsız döşeği (aman aman)
Ah bu gönül arzuler seni seni yar seni

***

Zobalarında Guru Da Meşe Yanıyor

Zobalarında Guru Da Meşe Yanıyor (Efem)
Yanıyor Da Memet Efem De Üşümüş De Donuyor
Boncuklu Da Gelin Ortalıkta Dönüyor Da Dönüyor
Aslanım Da Efeler Vay Vay

Gar Mı Yağıp Dayareng6me'nın Dağına
Memet Ağam Da Oturu Da Vermiş Efelerin De Sağına
Çıkam Haden Der Şu Dağların Başına Da Başına
Aslanım Da Efeler Vay Vay

***

Çökertme

Çökertmeden çıktımda Halilim
Aman başım selamet
Çökertmeden çıktımda Halilim
Aman başım selamet

Bitez de yalısına varmadan Halilim
Aman koptu kıyamet
Bitez de yalısına varmadan Halilim
Aman koptu kıyamet

Arkadaşım İbrahim çavuş
Allah'ına emanet
Arkadaşım İbrahim çavuş
Allah'ına emanet
Burası da aspat değil Halilim
Aman bitez yalısı
Ciğerime ateş saldı aman
Kurşun yarası

Gidelim gidelim Halilim
Çökertmeye varalım
Gidelim gidelim Halilim
Çökertmeye varalım

Kolcular gelirse Halilim
Nerelere kaçalım
Kolcular gelirse Halilim
Nerelere kaçalım

Teslim olmayalım Halilim
Aman kurşun saçalım

***

Ata Barı

Bahçası Var Bağı Var
Ayvası Var Narı Var
Atamızdan Yadigâr
Bizde Atabarı Var

Uzun Uzun Kamışlar
Ucuni Budamışlar
Benim Ela Gözlümü
Askera Yollamışlar

Ben Bir Uzun Kamışım
Yoluna Dikilmişim
İster Al İster Alma
Arnuva Yazılmışım

Buray Baba Evidur
Tahtaları Kevidur
Çalın Vurun Oynayın
Burası Düğün Yeridur

Atabaridur Bari
Bahçada Gördüm Yarı
Sesledim Ses Vermadi
Ağladı Zarı Zarı

***

Sarı Zeybek

Sarı zeybek aman şu dağlara yaslanır aman
Yağmur yağar silahları efem ıslanır
Bir gün olur aman deli gönül uslanır aman
Eyvah olsun tellide doru efem şanına
Eğil bir bak mor cepkenin efem kanına
Karşı dağı aman duman duman bürüdü aman
Üçyüz atlı beş yüz yaya efem yürüdü
Sarı zeybek aman şu cihanda biridi aman
Eyvah olsun tellide doru efem şanına
Eğil bir bak mor cepkenin efem kanına

***

Yemen Türküsü

Havada Bulut Yok Bu Ne Dumandır
Mehlede Ölüm Yok Bu Ne Şivandır
Şu Yemen Elleri Ne De Yamandır

Ano Yemen'dir Gülü Çemendir
Giden Gelmiyor Acep Nedendir

Şu Dağın Ardında Redif Sesi Var
Varın Bakın Çantasında Nesi Var
Bir Çift Pabuç İle Bir De Fesi Var

Burası Muş'tur Yolu Yokuştur
Giden Gelmiyor Acep Ne İştir

Kışlanın Önünde Çalınır Sazlar
Ayağım Yalınayak Yüreğim Sızlar
Yemen'e Gidene Ağlıyor Kızlar

Burası Muş'tur Yolu Yokuştur
Giden Gelmiyor Acep Ne İştir

10 Kasım Mustafa Kemal Atatürkün ölümü

Mustafa Kemal Atatürk'ün yazdığı şiirler

BİR ASKERİN MEZARINA

Şurada, kabrin üzerinde konulmuş bir,
Beyaz taş var, onun altında bayraklar
Temevvüç ederken, kelleler uçuşurken
Celâdeti tâbân olurken aldığı cerîhai mevt
İle bu âlemi hîçîye vedâ etmiş bir
Asker yatıyor
Onun hâbı istirahate çekildiği şu
Makberin üzerine rüfekası eşki teessür döktüler.
Kadınlar dümü rizi mâtem oldular. İhtiyarlar
Nâle eylediler, çocuklar ağladılar.
Şu söğüt ağacının nim setreylediği senin
Mezarın üzerine bir zırh başlık ile kılıç hak,
Olunmuştur. İşte orası o kahramanı muhteremin
Câyi istirahatidir. Ne mutlu ki, hâki pâye vatan
Ona nâilini intizar olmuş!

Mustafa Kemal • Harbiye talebesi iken yazmıştır.

HAKİKAT NEREDE? (OĞUZOĞULLARI)

Gafil, hangi üç asır, hangi on asır
Tuna ezelden Türk diyarıdır.
Bilinen tarihler söylememiş bunu
Kalkıyor örtüler, örtülen doğacak,
Dinleyin sesini doğan tarihin,
Aydınlıkta karaltı, karaltıda şafak
Yalan tarihi gömüp, doğru tarihe gidin.
Asya'nın ortasında Oğuz oğulları,
Avrupa'nın Alplerinde Oğuz torunları
Doğudan çıkan biz, Batıdan yine biz
Nerde olsa, ne olsa kendimizi biliriz
Türk sadece bir milletin adı değil,
Türk, bütün adamların birliğidir.
Ey birbirine diş bileyen yığınlar,
Ey yığın yığın insan gafletleri!
Yırtılsın gözlerdeki gafletten perde,
Dünya o zaman görecek hakikat nerede,
Hakikat nerede?
Mustafa Kemal

Atatürk bu şiiri yılında İsmail Habib Sevük'e dikte ettirmiştir.

BEŞİKE HÂDİSESİ İÇİN

Çıkıyor gönüllere istimdadı
Sâmiamda vatanın feryâdı
Çıkıyor gönüllere istimdadı
Yaralı bir ananın evlâdı
Etmesin mi anaya imdadı?
Rumeli can veriyor yok mu ilaç.
Edelim sıhhatini istimzaç;
Etmeyelim kimseyi izaç?
Zırhlılar her yeri tehidt ediyor,
Makedonya bunu tes'it ediyor.
İnkırazı bize teyit ediyor.
Yemenin purişi malumu cihan
Ne için eyledi millet isyân?
Zulme ister mi bu yoldan burhan
Turuşkalar bile aldı meydan
Hani kânun-u adaâlet nerede?
Mülk-ü millette himâye saadet nerede?
Haricen mülk-ü himaye nerede?
Bizde evvelki şecaat nerede?
Gelse Ertuğrul şöhret-i pervas
Eder elbette tahayyür ibraz
Vatanın feyzine kâdir olamaz
Yeniden fethine verseydi cevâz
Yıldırım görse şu ahvâlimizi
Ateş kahrı yakar hâlimizi,
Af eder mi bizim efâlimizi,
Mahveder cumle-i emsâlimizi,
Ey büyük Fâtih'i İstanbul'un
Bu revş olmadı mı makbulün
Sây ile toplanılan mahsulün
Berhava oldu fakat meçhulün
Yazık oldu Vatana âh yazık
Her ağızdan çıkıyor: Eyvâh yazık!..
Acısın bizlere, âh yazık!

Mustafa Kemal • Sinop 25 Kânunu Evvel ()

KASİDEİ İSTİPDAT YAHUT KIRMIZI İZLER

Bir köhne kadit parçası, bir çehrei menhus,
Zulmetler içinde mütereddit, mütelâşi,
Daim mütefekkir görünen, kendine mahsus
Efkârı sakimane ile âleme karşı
Ateş saçarak etmede her gün bizi tehdit,
Âmali harisanesini eyledi tezyit
Gördükçe bu mazlumlarını, sinesi mağrur,
Tırnaklarını aileler kalbine saplar;
Mağdurlarının her biri bir kûşede ağlar,
Katlandı vatan görmeğe evlâdını makhur
Birçoklarımız mahpes-ü menfada süründük.
Ey gazii mecruhu vega dideye döndük.
Ey kanlı eliyle vatan âmaline hail,
Ey enmilei sürbu cinayata delâil
Teşkil eden ey köhne kadit, katili efkâr,
Ey katili şübbanı vatan, katili ahrar,
Ey varlığı bir millet için bâdii zillet.
Ey çehresi ifrite veren dehşeti vahşet,
Zindanları, menfaları, mahpesleri doldur,
Ziniciri esaretle bütün hisleri dondur.
Tesmimi nefes, nefyi ebet, sonra denizler..
Her girdiğin evlerde durur kırmızı izler
Kâbusi hiyanetle vatan can çekişirken
Âtimizi dendanı harisin kemirirken
Bir gün Rumeli dağları envara boyandı;
Hürriyetin enfası ile herkes uyandı.

Mustafa Kemal • Şanlı Ordu Gazetesi : 24 Kasım

funduszeue.info
funduszeue.info
funduszeue.info

Mustafa Kemal’i kim nasıl öldürdü?

Şahsiyeti, icraatları özellikle de Hilafeti ilgâsı, Osmanlı alfabesini yasaklaması, batı tarzı kılık kıyafet ve hayat biçimini dayatması, ulemanın sürgün veya infâzı, ezânın değiştirilmesi, mâzi ile irtibatın koparılması, Kur’an-ı Kerim’in yasaklanması, hâsılı İslam’ın düşman ilan edilmesi meseleleri henüz kâmilen konuşulmuş değildir. Bütün bunlar Milli Mücadeleyi yürütenlerden ziyade, ele geçirerek dindarları tasfiye eden iradenin bu millet ve milletin inançlarına yönelik husumetin bir neticesiydi.

Sürecin baş aktörü olan Mustafa Kemal Paşa, TBMM’de 1 Kasım ’deki son konuşmasında şöyle diyordu: “Bizim devlet idaresindeki ana programımız CHP programıdır. Bunun kapsadığı prensipler, idarede ve siyasette bizi aydınlatıcı ana hatlardır. Fakat bu prensipleri, gökten indirildiği sanılan kitapların doğmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz” (Alkışlar) (Millet Meclisi Tutanak Dergisi D. V, C. 20, S.3) (funduszeue.info). Aynı cümleler, TBMM çatısı altında 12 Ağustos ’de 12 Eylül Darbecilerince Danışma Meclisi’ne tayin edilen ve Danışma Meclisi’nin Birleşiminde Bekir Tünay tarafından tekrar ediliyordu (funduszeue.info). Asker kökenli olan Tünay, İnönü’nün ) devresinde CHP’nin Adana milletvekilliğini de yapar. Elbette bu sözlerin takdiri, Allah-ü Teâlâ Hazretleri ve milletimize aittir ve konumuz şu ana kadar zikrettiklerimiz değil. Muktedirler yazdırdıkları tarih kitaplarında, TBMM’nin ilk başkanı ve ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa’nın 10 Kasım ’de yakalandığı ‘siroz’ nedeniyle öldüğünü yazdılar. Alkole olan sevgisi bilinen Paşa’nın siroza da bu yüzden yakalandığı direkt olamasa da dile getirilegeldi. Çeşitli zamanlarda ise Paşa’nın öldürüldüğü söylendi, ancak bütünlüklü güçlü delillerle ortaya konulmadı.

Önce gelin Mustafa Kemal Paşa’nın Dâhiliye Nazırı (İçişleri Bakanı) Şükrü Kaya’nın üyesi olduğu Arayış Mason Locası’na hitaben 14 Kasım ’de yani Mustafa Kemal Paşa’nın vefatının Sene-i Devriyesinde yazdıklarına bakalım.

“Aziz K.K.’ım
Bir sene zarfında bihakkın geceli gündüzlü çalışmak ve insanlık idealinin teşekkülü için bir taş daha koymak zahmetine katlanan ve bana daima destgir olan Büyük Kurtuluşun mihmandarı kıymetli Hürriyet Mah. K. K.’ımla, vazifedaran K.K.’ıma burada en derin şükranlarımı arz ederim.

Şükrü Kaya”
’in Türkiye açısından en önemli gelişmesi nedir?
Hiç şüphesiz, Mustafa Kemal’in ölümü. Üstelik ölüm tarihi Kasım Mustafa Kemal’in İçişleri Bakanı şöhretli mason Şükrü Kaya ne zaman yazmış bu mektubu?

Kasım ayında!

Ne diyor?

“ Büyük Kurtuluşun mihmandarı kıymetli Hürriyet Mah. K. K.’ımla”
Neden kurtulmuşlar?
Mustafa Kemal Paşa’dan…
Bunu bir itiraf olarak kaydedin. Ama yeterli değil. Fail tek başına mason Şükrü Kaya olamaz. Ortakları açıkça ifade edildiği üzere yaklaşık yüz elli yıldır devleti, ticareti, üniversiteleri, sivil ve askerî bürokrasiyi istila eden masonlar! Şimdi dönme ve mason olmayan yerli Kemalistlere “gerçeği ne zaman göreceksiniz” diye sormak lazım.

Bir not daha “ Büyük Kurtuluşun mihmandarı kıymetli Hürriyet Mahfili Kardeş Kalfamla” cümlesindeki büyük kurtuluşun mihmandarı” ibaresine hassaten dikkat!

Mason ve Kemalistlerin kendi belgeleri üzerinden yazdıklarımızı pek çoğu anlamayıp başka saiklerle yazdığımızı düşüneceklerdir. Oysa biz, tarihî bir hakikatin peşindeyiz. Memleketimizi saran urlardan kurtulmanın derdindeyiz. Bu yüzden belgeleri sıralamaya devam edelim.

‘DOKTORUN GÖREVİNİ LAYIKI İLE YAPTIĞI KANISINDAYIM’

Mustafa Kemal Paşa, ’de Dolmabahçe’de hastalıkla mücadele ederken, İçişleri Bakanı mason Şükrü Kaya, Mustafa Kemal’in öldü zannedip çocuklarına miras bıraktığı İsmet İnönü’ye şu mektubu yazmış, üstelik ölüm tarihinden 4 ay 10 gün önce:

“Çok kıymetli büyüğüm
İsmet İnönü

Cumhurreisimizin hastalığı gün geçtikçe ilerlemekte, çevresinde size karşı bazı tedbirler aldığını duydukça çok üzülmekteyim. Tahsis ettiğimiz doktor görevini layıkı ile yaptığı kanısındayım. Cumhurreisimiz, doktorlardan çok şikâyet etmiş, “beni Türk doktorlarına emanet edin” demiştir. Yabancı doktorları uzaklaştırmak istemektedir. Her şey yolunda ve mecrasında seyir etmektedir. Sizleri Cumhurreisi olarak görmek arzusu hepimizde hâsıl olmuştur. Hürmetle ellerinizden öperim efendim.

30 Haziran Dâhiliye Vekili Şükrü Kaya”

Görülüyor ki, Mustafa Kemal’in rahatsızlığı için yabancı mason doktorlar tahsis edilmiş. Gerçi yerli olanlar da mason&#; Mustafa Kemal kendisine yapılanların farkında ama kuşatılmışlık ve çaresizliğin girdabında… Bu yüzden kendisine ‘sadık’ doktorlar istiyor. Belli ki, birileri onu ortadan kaldırıp İsmet İnönü’yü başa geçirmek istiyor. Nedenleri şimdilik konumuz değil. Ancak mason Şükrü Kaya’nın (Mustafa Kemal tarafından öldüğünü sandığı) İsmet İnönü’ye yönelik biat ve bilgilendirme mektubu son “infâzın” en önemli delillerinden bir diğeri. “İnfâz” diyoruz “Her şey yolunda ve mecrasında seyir etmektedir” cümlesi bizi bir infâz uygulandığı hükmüne itiyor. Her şeyin olmasa bile bazı şeylerin farkında olan Mustafa Kemal ise belli ki kendisini ölümden korumaya yetmeyecek bazı tedbirler almış. Uşağı Cemal Granda’nın “Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri” isimli hatıratında, en yakınındaki kişilerin bile Mustafa Kemal’i görmesinin engellendiğini anlıyoruz.

‘İNÖNÜ’YÜ BEN CUMHURBAŞKANI SEÇTİRDİM’

FETÖ’nün siyasi babası olan Kasım Gülek’in hem itiraf, hem de tehdit mahiyetli mektubu, fâillerin kimler olduğunu da ortaya koyuyor. Yani katiller ve yardımcılarını… Farklı rivayetler söz konusu ise de, bazı tarihçilere göre İsmet İnönü, bildiği veya şahit olduğu bazı konularda Mustafa Kemal Paşa’yı tehdit eder.

Aradaki güven sorununu Fevzi Çakmak şu cümlelerle anlatır:

“Kendini ben desteklememiş olsaydım, İsmet Paşa’nın cumhurbaşkanı seçilmesine imkân yoktu. Milletvekillerinin çoğunluğu ona Atatürk’ün artık güvenmediği, kendisini istemediği ve iş başından bunun için uzaklaştırmış olduğu bir kimse gözü ile bakıyorlardı. Ben ise o sıralarda samimi olarak kendisinden memleket için büyük hizmetler bekliyordum.”

İNÖNÜ, ATATÜRK’TEN SONRA ÇAKMAK’I DA TASFİYE EDER

İnönü fırsatını bulunca Fevzi Çakmak’ı da tasfiye edecektir. İnönü, İngilizlerin safında 2. Dünya Savaşına girmek ister, Genelkurmay Başkanı Çakmak ise bunu engeller. Mustafa Kemal’in yok etmesini istediği İnönü’yü saklayarak koruyan ve Cumhurbaşkanı olmasını sağlayan Fevzi Çakmak, İnönü tarafından 12 Ocak ’te emekliye sevk edilir. Bununla da kalınmaz, yılında Harbiye’nin kuruluş yıldönümü törenlerine bütün emekli subaylar çağrıldığı hâlde en yüksek rütbeli emekli subay olan Çakmak davet edilmez. Dahası adı mezunlar listesine bile konulmaz. Duruma içerleyen Çakmak, Nişantaşı Sağlık Yurdu’nda ölüm döşeğindeyken İnönü ziyarete gelir ise de Fevzi Paşa, İnönü’yü kabul etmez.

ÖLMEDİ ZEHİRLENDİ

Bu belgelerin bir kısmını Yeni Şafak gazetesi yılında neşretmişti. Bu sayımızda bunlarla beraber yeni belgeler neşrederek konuyu daha kapsamlı olarak ele alacağız. İşte o yayından bazı kesitler: “Sadece dost meclislerinde gündeme gelen ‘Atatürk ölmedi, zehirlendi’ iddialarına ilişkin tarihi belgeler, 57 yaşında hayatını kaybeden Atatürk’ün doğal yollardan ölmediği, zamanın kudretli yöneticileri ve doktorları tarafından ‘zehirlendiğine’ ilişkin iddialar zaman zaman dillendirilse de, bu sınırlı bir tartışmanın ötesine geçmemişti. Belgeler zehirlenme hadisesinin gerçek olduğunu, bizzat İsmet İnönü tarafından tezgâhlandığını ortaya koyuyor.

ALTINDAN KALKAMAYIZ, İŞİNİ BİTİRİRLER

Ölümden yaklaşık 20 yıl sonra konu bir şekilde gündeme geliyor. Bunun üzerine de tehditler. CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek, 26 Şubat tarihindeki yazısında, konuyu bilen bir kimse olan Hıfzı Oğuz Bekata’yı ikaz ediyor. Ama ne ikaz!

“Atatürk’ün zehirlendiğine ilişkin raporu” başkalarıyla paylaştığı için Bekata’ya tepki gösteren Gülek, “Bu konu seni de beni de aşar, altından kalkamayız. Sen de altında kalırsın, ben de. Birileri de altında kalır. Geçmişte yapılan hataları telafi etmemizin ihtimali dahi olmadığını iyi bilmektesin” diyor. Gülek ‘CHP Genel Sekreterliği’ antetli mektubunun devamında ismini vermediği bir kişinin MAH’ta (MİT) adamları olduğuna dikkat çekiyor ve Bekata’ya “Senin işini bitirirler” diye şöyle tehdit ediyor:

“Oğuz kardeşim,
Seninle dost masalarında konuştuğumuz konuları bir başkaları ile paylaşman son derece beni üzmüştür. Elimden geldiği oranda sana destek olmaya çalışıyorum. Taleplerin zaman zaman çizgiyi aşmış da olsa sana destek olmak adına sineme çekip taleplerini karşılamaya çalışıyorum. Bahse konu zehirlenme raporunun bir örneğini birilerine verdiğini ifade etmişsin. Bu konu seni de, beni de aşar, altından kalkamayız. Sen de altında kalırsın, ben de. Birileri de altında kalır. Geçmişte yapılan hataları telafi etmemizin ihtimali dahi olmadığını iyi bilmektesin. Gençtik konuya sonradan vakıf olduk, alet olduk. Geri dönülmez bir yola girdik. Bunun vicdan azabını her daim hissettiğimi bilmektesin. Konuştuğumuz gibi meseleyi kendi aramızda halledelim. Düzenli olarak, miktar hesabına yatmaya devam edecek. Birbirimizi üzmeyelim. O raporun aslını lütfen teslim et. İşin içerisinde kimler olduğunu biliyorsun. MAH’ta hâlâ çok iyi adamları var. İşini bitirirler. Bunu tehdit olarak algılamayın. Başbakan Adnan Menderes’i adım adım takip ettirdiğini, Celal Bayar’ı takip ettirdiğini, evine dinleme cihazı yerleştirdiğini, her şeyden haberi olduğunu biliyorsun. Ben de biliyorum bunları, ne için yaptığını sana söylemiş idim. Askeriyeyi ayarlıyor, darbe yapıp Adnan Menderes’i astıracağını söylüyor. Kafayı bununla bozmuş. Tüm istihbarat, askeriye adeta kendisine tapıyor. Yapabilecek bir şey yok. Denileni yap, konu kapansın.

Sevgiler, saygılar sunarım.

Kasım Gülek”

MADDE MADDE CİNAYET VE DARBE İTİRAFI

CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek’in 27 Mayıs darbesinden 14 ay evvel CHP milletvekili Hıfzı Oğuz Bekata’ya yazılan mektubun ağırlığı ortada. O halde sıra ile gidelim ve olup biteni madde madde sıralayalım.

 Hıfzı Oğuz Bekata ister daha fazla para koparmak, isterse de başka niyetlerle olsun bildiklerini farklı meclislerde anlatır.

 Ortada bir zehirlenme raporu var ve Bekata bunun örneğini başka kimselerle paylaşmış.

 Her ne kadar isim açıkça belirtilmiyor ise de cinayetin fâilinin İnönü olduğu kaydediliyor.

 İnönü’nün Menderes ve Bayar’a yönelik darbe yaptırmak için kendisine âdeta tapan askeri örgütlediği belirtiliyor. İcraatlar ve raporlar da bunu doğruluyor.

 Başbakan Adnan Menderes ve Celal Bayar adım adım takip ettiriliyor. Bu amaçla Menderes ve Bayar’ın evine dinleme cihazı yerleştirilmiş. Bu sayede her konuşmadan haberdar olunduğu itiraf ediliyor.

 İnönü’nün MAH’ta hâlâ çok adamının olduğu hatırlatılıyor.

 İnönü’nün Adnan Menderes’i astıracağını söylediği ve kafayı bununla bozduğu dile getiriliyor.

 Kasım Gülek’in de Mustafa Kemal’in öldürülmesinde rol aldığı itiraf ediliyor.

’da yapılan bu itiraflar, Cemal Gürsel’in Menderes’in idam kararını İnönü’nün baskısı ile imzaladığı yönündeki itiraf mektubu, MAH’ın masonlar listesinde İnönü’nün adının asla geçmemesi gerektiği ve övülmesi yönünde Milli Birlik Komitesi Genel Sekreteri Mehmet Şükran Özkaya imzalı yazı ve el notları ve MAH’ın İnönü’yü övücü raporu, birbirini doğrulayan belgeler olarak karşımızda duruyor.

HIZFI OĞUZ İZ SÜRÜYOR

27 Mayısçıların İçişleri Bakanı yaptığı CHP eski milletvekili Hıfzı Oğuz Bekata, Kasım Gülek’in “nazikçe” uyarılarına rağmen, Mustafa Kemal’in ölümünün arkasındaki sırrı araştırmayı sürdürür. yılında CHP Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Lebit Yurdoğlu’ndan yardım ister. CHP Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Yurdoğlu, tarihinde dönemin İçişleri Bakanı Hıfzı Oğuz Bekata’ya şunları yazar:

“Bahse konuyu araştırıp değerlendirmem için bazı dokümanların tarafıma iletilmesi gerekmektedir. Özel talebinizi titizlik içerisinde inceleyip, bir hekim sorumluluğunda rapor halinde getirmem için ek listede olan dokümanların bana teslim edilmesi gerektiğini hatırlatır, saygılar sunarım.

Eki: Varsa zehirlenme raporu, kullanılan ilaçların listesi ve raporlar


CHP Genel Sekreter Yardımcısı
İzmir Milletvekili
Dr. Lebit Yurdoğlu”

‘BU İLAÇLAR TEHLİKELİ OLDUĞU BİLİNDİĞİ HALDE KULLANILMIŞ’

Bakan Hıfzı Oğuz Bekata, Dr. Lebit Yurdoğlu’na istediklerini iletmiş olmalı ki, tam bir ay sonra ’de ise şu cevabî mektubu yazar:

“Sn. Hıfzı Oğuz Bekata
Bu konuyu derinlemesine araştırdığımda, sorunun sadece geç teşhis olmadığını, teşhisle uyumlu ilaçlar kullanılmadığını tesbit ettim. Atatürk’ün ilaçlarının alındığı eczanenin kayıtlarına baktığımda, o dönemlerde sıtma tedavisi için kullanılan Kinin ilacının 43 şişe kullanıldığını gördüm. Bu kadar kinin kullanıldığında karaciğerinde onarılmaz yaralar açacağını her hekimin bilmesi gerektiği, ama bunun sanki bilinçli kullanılmış olduğu izlenimini edindim. Atatürk’ün tedavi amaçlı verildiği diğer ilaç ‘piremidon’dur. İnsanlar üzerinde toksin ‘zehirli’ etkisi olduğu kesinlik kazanmıştır. ‘Civalı diuretik’ olan ‘salyrgan’ isimli ilacın ise 3 Ağustos tarihinde yapılan konsültasyondan önce kullanımının tehlikeli olacağı bilindiği halde bu ilacın kullanılmasına devam edilmiştir. Eppinger, Bergman, Dr. Fissinger, Dr. Neşet Irdelp’in hekimlik görevlerini bilinçli bir şeklide eksik yaptıkları kanısı bende hâkim olmuştur.

Hürmet ve muhabbetlerimle
C.H.P. Genel Sekreter Yardımcısı
İzmir Milletvekili &#; Dr. Lebit Yurdoğlu”

‘SON NÖBET DEFTERİ’ YAZIŞMALARI DOĞRULUYOR

’te İş Bankası Yayınlarından Celal Bayar’a ithafen, Özel Şahingiray imzasıyla, Mustafa Kemal Paşa’nın son günlerini anlatan ‘Son Nöbet Defteri’ adlı bir çalışma yayınlanır. Bu çalışmada, 1 Ekim-8 Kasım arasında Mustafa Kemal’e verilen gıdalar, uygulanan tedaviler ile müdahale eden doktorların listesi yer alıyor. Yoğun bakımdaki veya yemeği çiğnemeye mecali olmayan bir kişiye verilecek türde sıvılardan ibaret bir beslenme listesi var. Süt, kahve, çay, meyve suları, salep, çorba, su, muhallebi ve 5 gr’ı geçmeyen ekmek. Belli ki durum ağır!

‘Son Nöbet Defteri’ yukarıdaki Doktor Lebit Yurdoğlu’nun mektubunda yer alan ve toksik olarak kaydedilen ‘Piremidon’ adlı ilaçları ve diğerlerinin kullanıldığını doğruluyor. Üstelik ‘Piremidon’ Ekim ayının 5’inde 3 doz, 8, 13 ve 14 ’ünde 2 doz, 4, 6, 7, 10, 11, 12, 15’inde ise birer doz verilmiş. 14’ünden itibaren durum hayli kötüleşmiş ve bu ilaç kesilmiş, 30 Ekimde ise yine başlanmış. Bellafolin 4, 13, 14, 15’inde 7 doz, Kamplon 12, 13, 14, 16’sında, Eytrait 17’sinde şeklinde devam eden, son günlere doğru 20’ye yakın ilacın verildiği, neredeyse her gün lavman yapıldığı, bunun bazı günlerde iki üçe çıktığı rapor ediliyor. (Bakınız s)

BİR MEKTUPTA SABAHATTİN SAVCI’DAN

Ama önce Sabahattin Savcı kim ona bir bakalım. Adalet Partili olan Savcı, yıllarında Orman Bakanlığı yapmış bir siyasetçi. Diyarbakır milletvekilliği ve Cumhuriyet Senatosu Diyarbakır Üyeliğinde de bulunmuş. İlginçtir ki, Ziraat Yüksek Mühendisi Savcı’nın E sınıfı sürücü belgesi ile Emniyet Genel Müdürlüğü’nce verilen Trafik Denetleme Hüviyetinin asılları, Kasım Gülek’in eline geçmiş. Bakan Savcı mektubunda şunları yazıyor:

“Değerli Dostum,

Atatürk’ü koruma kanunu ile ilgili Yusuf Azizoğlu değerli büyüğümün şu beyanatı beni çok etkilemiştir. “İyiye iyi, kötüye kötü diyebilme, insanın en mukaddes hürriyetlerindendir. Hürriyeti yok eden bu kanun ise ortaçağ zihniyetinin totaliter rejiminin kanunudur.

M. Kemal’in bu milletin inanışları, adetleri ve ananeleriyle bağdaşmayan bazı hatt-ı harekette bulunduğunu söylemek realite icabıdır. Hele hele demokratik bir zihniyette onun devrini ideal kabul etmek imkânsızdır. Atatürk’ün bütün düstur ve görüşleri hatadan salim ve her türlü tenkit ve ıslah ihtiyacından münezzeh değildir.”

Yusuf bey Diyarbakır milletvekili, aynı zamanda 27 Mayıs darbesinden sonra kurulan hükümette Sağlık Bakanlığı yapmış, saygı duyduğumuz bir büyüğümüzdür. Kendileri ile Diyarbakır Hazro’da yaptığımız bir söyleşide Atatürk ile ilgili çok ilgi çekici konuları anlattı. Sağlık Bakanlığı döneminde Bakanlıktan ayrılmak durumunda bırakılmasının birinci nedeni, DP milletvekillerinden idamla yargılanan Zeki Eratman, ikincisi de ‘Atatürk deyince çok şaşırarak ama Atatürk ile nasıl bir alaka olabilir ki’, dediğimde konuyu anlattı.

Dönemin İçişleri Bakanı Hıfzı Oğuz, Zeki Eratman’ın hapisten kaçırılması ile kendisini suçlayarak istifa etmeye zorlamış. Yusuf Bey de, Hıfzı Oğuz’un Atatürk’ün ölümü ile ilgili samimi bir ortamda itiraf ettiği, Kasım Gülek, İnönü, Şükrü Kaya ‘Atatürk’ün yerli ve yabancı doktorları vasıtasıyla yavaş yavaş zehirlenerek öldürüldüğünü, bunun mason localarının yoğun çabaları ile yapıldığını itiraf etmiş.

Yusuf bey de, istifaya zorlayan Hıfzı Oğuz’a bunu tehdit olarak kullanmış, fakat başvekil istifasını kabul etmiş ve yoğun biçimde ailesi ve iş hayatı tehdit eder hale gelince geri çekilip, konuyu kapatmak zorunda bırakılmış.

Yusuf bey ne tezattır, “Bediüzzaman, ‘Atatürk düşmanı’ diye mahkemelerde süründürülüp işkence yapılıyor. Bu cezayı verenler ve süründürenler de, Atatürk’ün zehirlenerek öldürülmesine katkı sunanlar, bundan daha büyük tezat olabilir mi Sabahattin” demişti. Hayretler içerisinde dinledim.

Dine bu kadar zarar veren, adeta Müslümanlığı bu derece ayaklar altına alan Mustafa Kemal, masonlar tarafından zehirlenerek öldürülmüş. Allah’ın mukadderatına bak, hiç bir suç cezasız kalmıyor. Atatürk’ü sevdiğini, taptığını iddia eden İnönü ve şurakâsı, askeri yetkililer hayret ki hayret, alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste.

Sevgili kardeşim, Atatürk’ün ölümü ile ilgili gazeteye beyanatında, birçok konunun soru işaretleri içerisinde olduğunu belirttiğin halde, gazetelerin bunu yayınlamadığını, sansür ettiklerini söylemişsin. Nasıl sansürlemesinler, bilakis Yusuf beyin bana beyanatını size anlattım ki, gerçeği bilesiniz, tabi ki yayınlamazlar, yukarıdan baskı görüyorlar, cesaret edemezler.

Bir gün bunların hepsi konuşulur hale geldiğinde, Yusuf beyde bazı dokümanlar var, onu değerlendirebilirsin diye yazıyorum. Allah’ın selamı üzerine olsun.


Sabahattin Savcı”

SABETAYİST MASON MÜCADELESİ SÜRÜYOR MU?

Mustafa Kemal hakkındaki kanaatlerin tümü bir yana, eldeki belgeler Mustafa Kemal’in adım adım zehirlenerek öldürüldüğünü açıkça gösteriyor. Bunun ise mason İsmet İnönü, mason Kasım Gülek, mason Şükrü Kaya, ‘yerli’ ve yabancı mason doktorlar ve mason localarının işbirliği ile gerçekleştirildiği açıktır. Sabahattin Savcı da bunu açık açık yazmış, Kasım Gülek ile Şükrü Kaya da itiraf etmiştir. Kaldı ki, masonların o dönemki reisi Dr. M. Kemal Öke, tedavide yer alan doktor heyetinin bir üyesidir. Hiç yanından ayrılmayan, Çankaya’da olup bitenleri hatıratında kayda geçiren ‘sadık’ hizmetçisi Cemal Granda dahi ölene dek Dolmabahçe’deki odaya alınmamıştır. Eldeki Şükrü Kaya imzalı ve orijinalleri Gerçek Hayat’ın arşivindeki belgelere göre mason localarında, Mustafa Kemal’in ölüm günü ve yılı bayram olarak kutlanmıştır.

’da Fransa’yı ele geçiren masonlar yaklaşık yüz elli yıldır siyasetten ticarete, bürokrasiden akademiye, askerlerden gazetecilere ve hatta bazı dini yapılara sızarak ya da devşirerek Osmanlı, ardından da Türkiye Cumhuriyeti’nde büyük nüfuz elde etmişlerdir. MAH’ın masonlarla ilgili raporundaki “Kültürlü insanları aldatan parlak sözleri… Fakat ne yazık ki bu ifadeler yalnız bir maskeden ibarettir. Tahsilli, kültürlü, nüfuzlu, cemiyetlerin kalburüstü şahsiyetleridir. Hele bunlar bir de dönme olurlarsa idealdir” ifadeleri, Musevilerin yanı sıra Kapanî, Karakaşî ve Yakubî şeklinde üç ayrı gruptan oluşan Sabetayistlerin de Türkiye’deki etkinliklerini mason locaları üzerinden sürdürdüğünü ortaya koyuyor. Kapanî, Karakaşî ve Yakubîlerin çocukları nasıl ki farklı orta öğrenim okullarında okuyorsa, locaları da farklıdır. Kimi çevreler, Mustafa Kemal’in infazının da bu gruplar arasındaki bir mücadelenin neticesi olduğunu ileri sürer.
Aynı durumun günümüz CHP’si içinde de önemli ölçüde sürdüğü ortada. Bütün bunlar sadece devlet değil, ticaret, bürokrasi, akademî, siyaset için de geçerli. Aralarındaki mücadele muhtemelen localar üzerinden sürmekte ise de, esas itibariyle mesele İsrail, Amerika, İngiltere gibi ülkelerdeki güç merkezlerinin çıkar ve hesaplarıdır.

Her şey bir yana ortada bir cinayet hâdisesi var. Cinayeti işleyenler iktidarlarını güçlendirmişler ve konuyu kapatmışlardır. ‘Samimi’ Kemalistler de gerçekle yüzleşmeye yanaşmamaktalar. İbrahim Arvas () bu hususta ilginç şeyler yazmış. İstanbul Sultanisi mezunu olan Arvas, TBMM’nin ilk dönemine Hakkâri milletvekili olarak girmiş ama istifa etmiş, 2, 5, 6, 7. dönemlerde Van, 3 ve 4. Dönemlerinde ise Hakkâri milletvekilliği yapmış meşhur bir siyasetçidir. Arvasî ailesinden olan İbrahim Arvas, ‘Tarihi Hakikatler’ adlı hatıratında şunları yazmaktadır:

‘MASONLARA ŞİDDETLİ BİR HÜCUM YAP’ EMRİ

“Atatürk bir gün eski Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt’u çağırdı. Kendisine masonların taksimat, teşkilât ve durumunu bildirir bir kitap verdi. “Bunu güzelce mütalaa et, bir takrirle Halk Partisi Grup Başkanlığına ver. Grupta bunlara şiddetli bir hücum yap ve Grupça kapanmasına delâlet et. Senin de bu işte büyük şeref payın olacaktır” dedi.

Masonluk da kökü dışarıda bir Yahudi tarikatından başka bir şey değildir. Grup günü Mahmut Esat Bozkurt, başkanlık makamına bir takrir verdi ve takririn okunmasını reisten rica etti. Kâtip, takriri okudu. Grup dinledi. Hülâsası şöyle idi. “Bizim atalarımızın mensubu bulunduğu tarikatları kapattık. Masonluk da kökü dışarda bir Yahudi tarikatından başka bir şey değildir. Memleketimizde bunun ne işi vardır. Bunu da grup kararı ile kapatalım.”

MECLİSTEKİ MASONLARI BİR TELAŞ ALDI

Meclisteki masonları bir telaştır aldı ve Mahmut Esat Bey söz istedi. Kürsüye gelerek, takririni gayet veciz olarak izah etti. Meclisteki masonları bir telaştır aldı. Hele sözcüleri Şükrü Kaya’yı görseydiniz, başından süt dökülmüş kediye benziyordu. Meşhur hatip Mahmut Esat Bey’e laf yetiştirebilir mi idi.

Şükrü Kaya, ‘masonluğun bir hayır müessesesi olduğunu’ kürsüden söylediği zaman grubun hemen bütün azası yüzüne haykırdılar. “Hayır! Eserleri nedir, birisini gösterebilir misin? Yalan söylüyorsun, in aşağı” dediler.

Mahmut Esat ise masonluğun kökü dışarıda, gizli, memleket ve millet için muzır bir tarikat olduğunu, her yerde umumi reisleri yani maşrık-ı âzamlarının Yahudi olduğunu birçok belgeyle ispat etti. ‘’Mason localarını kapatalım’’ sesleri yükseliyordu

MASONLAR PEKER’E YALVARIYOR

Şükrü Kaya, Kazım Özalp, Mazhar Germen son çareyi, kâtibi umumi Recep Peker’e sığınmakta buldular. Ve salonda oturan Recep Peker’in etrafını sararak, yalvarmağa başladılar. Guruptaki hava çok elektrikli idi. Heyecan son haddini bulmuş, her taraftan “kapatalım” sesleri yükseliyordu.

Arkadaşlar, bugünden itibaren bütün mason locaları kapanmıştır. O esnada Recep Peker söz istedi ve kürsüye gelerek arkadaşlar, “Çok mühim bir işin üstündeyiz, müsaade buyurun. Bu işi bir defa da devlet reisine götürelim, onun da reyini alalım. Gelecek hafta bugün tekrar huzurunuza getireceğim” dedi. Bu söz gurubun tasvibine mazhar oldu ve mesele gelecek haftaya kaldı. “Bir hafta sonra olsun; biz herhalde bütün locaları kapatırız” dediler.

“KAHROLSUN YAHUDİ UŞAKLARI”

Ertesi hafta Recep Peker geldi ve kürsüye çıkarak şu müjdeyi verdi: “Arkadaşlar, bugünden itibaren Türkiye’de masonluk kalmamıştır ve bütün locaları kapanmıştır” dedi. Maşrık-ı âzam Dr. Mim Kemal ve yanındaki diğer masonlar, Atatürk’e gidiyor. Salonda bir kıyamettir koptu, alkışlar, bağırmalar ve “kahrolsun Yahudi uşakları” sesleri tavanları çınlatıyordu. Şükrü Kaya ile arkadaşları ortadan sırra kadem basmışlardı. Grup dağıldıktan sonra, Doktor Mim Kemal’i öne katarak, meclisteki masonlar toplu olarak Reisicumhur’a gitmişlerdi.

Mim Kemal, Reisicumhur’a hitaben, “efendim biz zaten maiyeti devletinizdeyiz. Fakat siz maşrık-ı âzamımız olursanız biz pervane gibi etrafınızda dönüp dolaşırız” demişler. Reisicumhur, “Peki bir şey soracağım bana cevap veriniz: Siz Avrupa’da hangi locaya bağlısınız ve maşrıkınızın ismi nedir?” “Biz, Cenova’ya tabiyiz ve reisimiz de Barca Mişon cenaplarıdır” demişler.” İbrahim Arvas, Tarihi Hakikatler s, Biyografinet Yay. )

Geçtiğimiz sayılarda yayınladığımız belgeler, Mason localarının resmen kapanmakla birlikte, fiilen kapanmadığını ortaya koymakta idi. Netice itibariyle, benzer bir durum ’li yıllarda TBMM’de tartışılmış ancak netice elde edilememiştir. Çünkü Meclis üyelerinin pek çoğu masondur!

Vesselam!

Mustafa Kemal Atatürk'ün ölüm nedeni sıtma ve HMSS mi?

Üç yıl önce, Atatürk’ün hastalıkları ve ölüm nedeni üzerine yazılanları inceleyerek 9 Eylül gazetesinde “Atatürk’ün sirozu sıtmaya mı bağlıydı?” başlıklı bir köşe yazısı yazmıştım.

Yazıda Atatürk’ün sirozunun büyük olasılıkla tekrarlayan sıtma ataklarına bağlı olduğu savımı, özetle şu kanıtlara dayandırmıştım:

1- İlk kez ’da Manastır Askeri Lisesi’nde, Eylül ’te Anafartalar’da, 28 Ağustos ’de Suriye’de, 19 Mayıs ’da Samsun’a çıktığında, 20 Eylül ’da Amerikalı General Harbord ile Sivas’ta görüşürken, ’un son günlerinde, 3 Ağustos ’de Konya’da geçirdiğini bildiğimiz sıtma nöbetleri.

2- Ankara Cebeci Askeri Hastanesi’nde Dr. Arif İsmet’in (Çetingil) etkeni “plasmodium vivax” olarak belirlemesi.

3- 28 Mart ’de Dr. Fissinger’ın Hasan Rıza Soyak’a “Bu hastalığın sırf içkiden geldiği yolundaki düşünce doğru değildir Hastalığın daha başka ve önemli etkenleri olduğunu kabul etmek lazımdır” demiş olması.

4- Ağustos başında gelen Prof. Dr. Eppinger ve Prof. Dr. Bergmann’ın hazırladıkları raporda “Önceden Atatürk’ün çektiği sıtmanın bir etkisi olmadığını kesin olarak söylemek mümkün değildir” yazmaları ve tedaviye kinin eklenmesi.

5- Dr. Neşet Ömer İrdelp’in Atatürk’ün vefatı sonrası Asım Us’a “Vaktiyle sıtma da geçirmiş, dalağı büyümüştü” demiş olması.

6- Sir Patrick Manson’ın ’de yazdığı kitaptaki “Sıtma uzun süre tekrarladığında, kronik hepatit, bağ dokusunda artış ile karaciğerde büyüme veya küçülme ile seyredebilen siroza yol açabilir” ifadeleri.

Geçen üç yılda, yaşamımızı değiştiren COVID enfeksiyonu ile sıtma arasında bazı ortak yönler fark ettim. Halen dünyadaki en ölümcül enfeksiyonlardan biri olan ve çoğu çocuk, yılda yaklaşık bin insanın ölümüne yol açan sıtma etkenlerinden “plasmodium falciparum”, COVID’da olduğu gibi kanın pıhtılaşma eğilimini artırıyordu. Bu eğilim sonucu, sıtmada en sık beyinde, COVID’da ise kalpte gelişen komplikasyonlar ölümle sonuçlanabiliyordu. İki enfeksiyonun ortak bir yönü de geç ortaya çıkabilen ve bazen aşırı bağışık yanıt sonucu, ölümcül olabilen komplikasyonlardı.

Uzamış COVID’de, otoimmün mekanizmalar sonucu farklı organlarda gelişen tabloları göz önüne alarak, Atatürk’ün hastalığını yeniden araştırınca, önceden pek üzerinde durmadığım hiperreaktif malaryal splenomegali sendromu (HMSS) veya tropikal splenomegali denen tablo öne çıktı. Sıtmanın yaygın olduğu tropikal bölgelerde, uzun süre boyunca tekrarlayan sıtma ataklarına bağlı aşırı immünolojik uyarılma sonucu gelişen ve ölüme yol açabilen, IgM yüksekliği ile karakterize bu tabloda, kanda sıtma etkenleri saptanamıyor ve Atatürk’ün durumu ile bire bir örtüşüyor. ’de Hindistan’daki bir hastanede, aşırı dalak büyümesi olan 24 hasta araştırıldığında, en sık neden (7 hastada) HMSS bulunmuş. “HMSS neden Hindistan’da sık?” diye düşününce, yanıtım “Muhtemelen hem plasmodium falciparum hem plasmodium vivax enfeksiyonlarının bir arada bulunması” oldu. 

Atatürk’ün Manastır’daki ilk sıtmasının plasmodium vivax, Suriye’deki sıtmasının ise plasmodium falciparum olma olasılığı yüksek. Sıtma nöbetleri sırasında yaşadığı böbrek sorunları ise plasmodium malariae sıtması ile ilişkili olabilir ve bu üç sıtma türü o günlerde bölgede mevcut. Sonuçta, Atatürk’ün en az iki, belki de üç farklı tür sıtma etkeni ile defalarca karşılaştığı; o günlerde kullanılan kinin ilacının, tanısı konan plasmodium vivax parazitinin karaciğerdeki şekillerine (hipnozoit) etkisiz olması nedeniyle, bu enfeksiyonun karaciğerde uykuya yattığı; yeni bir enfeksiyon edinildiğinde veya direnç düştüğünde, uykudan uyanarak alevlenip, sonuçta birlikte HMSS’ye yol açtıkları hipotezi, eldeki verilerle örtüşüyor. Araştırmayı derinleştirince, Gine’den Belçika’ya gelen ve HMSS tanısı alan 16 yaşındaki bir kişinin öyküsünde, özellikle banyo sonrası kaşıntı yakınması olduğunu gördüm ve Atatürk’ün son zamanlarında yaşadığı kaşıntılarının nedeninin de HMSS olabileceğini düşündüm.

Atatürkçü bir parazitolog olarak benden şimdilik bu kadar. Atatürk’ün hastalığının sıtma ve HMSS ile ilişkisi konusunda, başta gastroenterolog, immünolog, enfeksiyon hastalıkları uzmanı olmak üzere, tüm meslektaşlarımın katkılarını bekliyorum.

PROF. DR. ÜLGEN ZEKİ OK

MANİSA CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ 

TEMEL TIP BİLİMLERİ BÖLÜMÜ PARAZİTOLOJİ ANABİLİM DALI


mustafa kemal atatürk10 kasımHastalık

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası